-
27.
+1beyler bu şarkıda grubun lothlorien ormanlarına geldikten sonra legolasın söyledigi şarkı. nimrodel deresinin önünde söylüyor bunu
Bir zamanlar bir elf kızı vardı,
Bir yıldızdı sanki gündüz parlayan: Ak mintanı altınla bastırılmıştı,
Pabuçları ise gümüş beyazından.
Alnına bir yıldız iliştirilmişti
Bir ışık yanardı saçlarında Tıpkı parıldayan güneş gibi,
Latif Lorien'in altın dallarında.
Saçı uzundu, bembeyazdı teni,
Güzeller güzeliydi, hürdü; Rüzgârda bir ıhlamur yaprağı gibi
Hafif çecik yürürdü.
Nimrodel çağlayanları yanındaki
Berrak ve serin suyun eteğinde, Saçılan gümüş gibi akardı sesi
Parlayan gölün içlerine.
Nerelerdedir bilinmez şimdi,
Gölgede mi dolanır, gümüşığında mı Çünkü Nimrodel kayıplara karıştı
Dağlarda kayboldu gitti.
Bir elf gemisi, dağın rüzgârdan koruduğu
Boz limanda Onu günlerce bekledi durdu
Uğultulu denizin kıyısında
Bir gece bir yel esti gürleyerek
Kuzey Toprakları'ndan bu yana Yükselen medde sürükleyerek
zütürdü gemiyi elf sahillerinden uzağa.
Soluk tan yerinde gözden yitmişti kara Kör edici su zerreciklerinden tüylerini
Püskürten dalgaların ardında Batıp gidiyordu dağlar ufukta
Amroth kaybolan sahile bir göz attı
Kabaran deniz kıyıyı örtüyordu, Ve bu imansız gemiye lanet etti
Nimrodel'den uzağa zütürdüğü için onu
Bir Elf Kralı 'ydı eskilerde
Hükümdarıydı vadilerle ağaçların,
Altın rengi olduğu zamanlarda
Zarif Lothlörien'de bahar dallarının.
Baktılar ki atlamış, yaydan çıkan ok misali
Dümen yekesinden denize, Rüzgârdaki martı gibi
Dalmış gitmiş derinlere.
Uçuşan saçlarının arasında rüzgâr,
Etrafında parlıyordu dalgaların köpükleri;
Uzaklarda güçlü ve zarif yüzdüğünü gördüler, Süzülerek gidiyordu sanki bir kuğu gibi.
Ancak Batı'dan hiç haber gelmedi
Beri Sahilde yaşayanlara, Bir daha hiçbir şey işitmedi
Elf Halkı, Amroth hakkında. -
26.
+1çok iyi panpa şuku, http://www.youtube.com/watch?v=pISzxdEgDCU
-
25.
+1beyler buda gandalf ws balrog kitapta böyle anlatıyor kitabı okumayanlar iyi okuyun bunuTümünü Göster
"Ay! Ay!" diye feryat etti Legolas. "Bir balrog! Bir balrog bu gelen!"
Gimli gözleri fal taşı gibi açılmış bakakaldı. "Durin'in Felaketi!"
diye bağırdı ve baltasını düşürerek ellerini yüzüne kapadı.
"Bir balrog," diye mırıldandı Gandalf. "Şimdi anlıyorum." Sendeleyerek, asasına dayandı tüm ağırlığıyla. "Ne kem talih! Bense gücümü neredeyse tükettim."
Ateşle dalgalanan kara şekil onlara doğru hızla ilerledi. Orklar bağrışarak taş geçitlerin üzerinden akmaya başladılar. Birden, Boromir borusunu kaldırıp üfledi. Bu meydan okuma, bir sürü gırtlaktan yükselen bir haykırış gibi çınlayarak doldurdu mağaramsı tavanı. Bir an için orklar sindiler, ateşli gölge duraksadı. Sonra yankılar kara bir yelle sönen alevler gibi aniden bitiverdi ve düşman yeniden ilerledi.
"Köprüyü geçin!" diye bağırdı Gandalf gücünü toplayarak. "Kaçın! Bu hepinizi aşan bir düşman. Dar yolu benim tutmam lazım. Kaçın!" Aragorn ile Boromir bu emre kulak asmayıp Gandalf in gerisinde, köprünün diğer ucunda yan yana yerlerinde kaldılar. Diğerleri de liderlerini düşmanın karşısında yalnız bırakamıyorlardı; salonun ucundaki kapının eşiğinde durup geriye bakmaya koyuldular.
Balrog köprüye vardı. Gandalf köprünün tam ortasındaydı, sol elindeki asasına dayanıyordu fakat diğer elinde Glamdring beyaz ve soğuk soğuk parlamaktaydı. Düşmanı tam karşısına gelince tekrar durdu ve etrafındaki gölge iki engin kanat gibi açıldı. Kırbacı havaya kaldırdı, kösele şeritler sızlanarak sakladı. Burun deliklerinden ateşler çıktı. Fakat Gandalf hiç istifini bozmadı.
"Geçemezsin," dedi. Orklar taş gibi duruyor, etrafta çıt çıkmıyordu. "Ben Gizli Ateş'in bir hizmetkârıyım, Anor'un alevini kullanarım. Geçemezsin. Kara ateş seni kurtaramaz, Udûn'un alevi. Gölge'ye geri dön! Geçemezsin."
Balrog cevap vermedi, içindeki ateş söndü adeta, ama karanlık büyüdü. Yavaş yavaş köprüye doğru adım attı ve aniden upuzun dikildi, kanatlan bir duvardan bir duvara uzandı; ama Gandalf karanlık içinde ışıl ışıl hâlâ gözler önündeydi; küçücük ve yapayalnız görünüyordu: Gri ve iki büklüm, bir fırtınanın hücumu karşısında eğilmiş yaşlı bir ağaç gibi.
Gölgenin içinden alev alev kırmızı bir kılıç fırladı. Glamdring ak ışıltısıyla ona cevap verdi.
Çınlayan bir şakırtı yükseldi, beyaz bir ateş patladı. Balrog geri düştü ve kılıcı erimiş kor parçaları halinde havaya uçtu. Büyücü köprünün üzerinde sallandı, bir adım geriledi, sonra tekrar kıpırdamadan durdu.
"Geçemezsin!" dedi.
Balrog bir sıçrayışta köprüye çıkıverdi. Kırbacı fınldayarak tıslamaktaydı.
"Tek başına dayanamaz!" diye bağırdı Aragorn aniden ve köprünün ortasına doğru atıldı. "Elendil!" diye haykırıyordu. "Yanındayım Gandalf!"
"Gondor!" diye bağırdı Boromir ve o da onun arkasından fırladı. Tam o anda Gandalf asasını kaldırdı, bir haykırışla köprünün kendi önüne denk gelen kısmına vurdu. Asa paramparça olup elinden düştü. Gözleri kör eden beyaz alevden bir perde yükseldi. Köprü çatırdadı.Tam balrogun ayağının dibinden kırıldı, diğer kısımları boşluğa uzanmış taştan bir dil gibi titreyerek dururken balrogun üzerinde durduğu yer gürültüyle uçuruma yuvarlandı.
Balrog korkunç bir çığlıkla boşluğa düştü, gölgesi aşağı doğru dalarak gözden kayboldu. Fakat daha düşerken kırbacını savurmayı başarmıştı; kösele şeritler büyücünün dizlerini kavradı ve onu da kenara doğru sürükledi. Büyücü sendeleyerek devrildi, taşa tutunmaya çalıştı ama dipsiz çukura doğru kaymaktan kurtulamadı. "Kaçın aptallar!" diye bağırdı ve gözden kayboldu. -
24.
+1beyler bu da grup moriaya vardığında gimlinin sam`e söylediği şarkı gimli bunu morianın eski günlerini hatırladığı için kederlenip söylüyor
Dünya gençti, yemyeşildi dağlar Lekelenmemişti Ay'ın yüzü daha
Ne derelere isim konmuştu, ne taşlara Durin uyanıp tek başına dolaştığında.
isimsiz tepelerle vadilere isimler verdi; Henüz tadılmamış kuyulardan su içti;
Eğilip baktığında Aynagöl'e Gördü başının gölgesi üzerinde
Yıldızlardan yapılmış bir tacın belirdiğini Sanki gümüş bir ipe dizilmiş mücevherler gibi
Dünya saftı, dağlar yüce mi yüce;
O eski günlerde, çok daha önce
Devrilişinden Nargothrond 'un yüce kralının
Ve göçmesinden Gondolin'in
Batı Denizleri'nin ötesine,
Saftı Dünya Durin 'in Günlerinde.
Bir Kraldı o, oymalı tahtında Sütunlarla dolu salonlarında Gümüş zemin, altın çatı
Güç rünleriyle Örtülüydü kapı. Güneş, yıldız ve ay ışığı Doldururdu billur lambaları,
Ne bulut örter ne de gölgelerdi gece Pırıldardı sonsuza dek zarafetle.
Orada döverdi çekiçler örsü,
Hakkak yazardı, yontardı keski;
Orada dövülürdü kılıç, bağlanırdı kabzası,
Kazıcı kazar, örerdi duvarcı.
Orada beril, solgun opal, inci
Ve metal işlenirdi balık pulları gibi,
Kalkanlar, zırhlar, baltalar, kılıçlar
Yığınlaydı parıl parıl parlayan mızraklar.
Yorulmazdı o zamanlar Durin'in halkı; Dağların altında müzik uyanırdı: Harpçılar harp çalar, okurdu ozanlar Kapılarda durmadan öterdi borazanlar.
Dağlar yaşlı, dünya kül rengi, Demirhanenin ateşi küllenmiş buz gibi; Çalınan harp, düşen çekiç yok artık: Durin'in salonlarında tek yaşayan karanlık; Bir gölge uzanıyor şimdilerde
Af ona, Khazad-dûm'daki mezarı üzerinde Ama batmış yıldızlar görünüyor hâlâ Karanlık ve rüzgârsız
Aynagöl sularında; Tacı orada, derin sularda yatar Durin tekrar uykusundan uyanıncaya kadar.
bunu okuyun beyler güzelmiş -
23.
0beyler buda frodonun bilboyla ayrıkvadide vedalaştıktan sonra bilbonun kederlenip söylediği şarkı
Ocak başında oturmuş
düşünüyorum gördüklerimi, çayır çiçekleri ve kelebekler
geçmiş yaz aylarındaki;
Sarı yapraklar, örümcek ağları
geçmiş sonbaharlar sabah pusları ve gümüş bir güneş
ve saçlarımın arasında rüzgâr
Ocak başında oturmuş
düşünüyorum, nasıl olacak dünya, sonsuz bir kış gelecek
göremeyeceğim bahan bir daha.
Çünkü hiç görmediğim
daha çok şey var yeşiller başka başkadır
her ormanda her bahar
Ocak başında oturmuş
düşünüyorum eski insanları ve hiç göremeyeceğim bir dünyayı
görecek olanları.
Fakat her oturup düşündüğümde
o eski zamanları geri dönen ayak seslerini bekliyorum
ve kapı önündeki konuşmaları -
22.
0evet geldim beyler devam ediyom
buda kitapta elrondun divanı bölümünde geçiyor beyler yüzükle ilgili bir kehanet
Kırılmış olan Kılıç'ı ara:
Onu îmladris'te bulacaksın; Orada Morgııl büyülerinden güçlü
Öğütler alacaksın. Göreceksin beliren alameti
Kıyameti haber verecek sana Uyanacak îsildur'ın Felaketi; Ve Buçukluk atılacak öne -
21.
0yoruldum beyler yarın devam ederim amk
-
20.
0beyler buda bilbonun nice buluşmalar kısmında divanda söylediği mısralarTümünü Göster
Eârendil diye bir denizci vardı Arvernien'de gezinip duran; yolculuk etmek için bir gemi yapmıştı Nimbrethil'de kesilmiş bir ağaçtan yelkenlerini saf gümüşten örmüştü, ışıl ışıl gümüştendi lambaları da bir kuğu boynuydu pruvası ve ışıklar parlardı bayraklarında.
Yekpare, zincirli bir zırhı vardı Kadim krallardan kalan, rünlerle çentilmişti parlak kalkanı Korunmak için beladan ve yaralardan; yayı ejderha boynuzundandı, abanozdan kesilmişti okları, zırh yeleği gümüşten, kalseduandandı kılıç kını; güçlüydü çelikten dövülmüş kılıcı, efsane taştan yüksek miğferinin tam tepesinde bir kartal tüyü vardı, ve bir de zümrüt göğsünün ortasında.
Gökte Ay, üzerinde yıldızlar, çok uzaklara gitti kuzey sahillerinden, çılgınca dolandı durdu büyülü yollarda, ötesinde, fani toprakların günlerinden. Donmuş dağlardaki gölgeler içinde Ensiz Buzlar'ın ezici gıcırtısından, cehennem sıcağından, yakan tenhadan döndü hemen, ama vazgeçmedi dolaşmaktan; yolunu kaybetmişken yıldızsız sularda,
sonunda Hiçlik Gecesi'ne ulaştı;
geçti oradan, ama ne parlak sahili görebildi
ne de aradığı ışığı.
Gazap rüzgârları esip sürükledi onu, körcesine kaçtı köpüklerin arasında batından doğuya, amaçsız ve habersiz, koşup gitti evinden tarafa.
işte burada, yanına vardı uçan Elwing ve karanlıkta bir alev yandı; Taşlarla bezeli boyunluğundaki ateş elmasların ışığından daha parlaktı. Elwing, Silnıariii Edrendiie taktı, yaşayan ışıktan bir taç koydu başına, ve Eârendil alev alev alnıyla korkusuz, çevirdi teknesini; gecenin yansında güçlü ve özgür bir fırtına yükseldi Denizin ötesindeki Öbür dünya'dan, Tarmanel'den bir kudret yeli esti; fanilerin uğramadığı yollardan ısıran bir solukla taşıdı rüzgâr teknesini, ölümün gücü kedere boğarken gri, terk edilmiş denizleri, doğudan batıya doğru geçti gitti.
Günler'in başlamasından çok önce batmış sahillerden, fersahları aşarak gürleyen kara dalgalar geri zütürdü onu, geçerek Bitmezgece'den dünyanın sona erdiği yerdeki inci dizilerinde duyuncaya kadar, o uzun şarkıyı köpüklü dalgaların kırıldığı yerde mücevherlerin ve altının solduğunu.
Valinor'un dizlerinde uzanan alacakaranlıkta, yükselen Dağ'ı gördü, ne bir ses ne bir şada, ve denizlerin çok ötesinden
bu yana bakıyordu Eldamar da.
Bir gezgin, kaçıp geceden,
vardı sonunda beyaz sığınağa,
yemyeşil, latif Elfyurdu'na
açıktı hava şeffaf vadi içinde,
ve ilmarin Dağı'nın altında,
Tirion'un aydınlık kuleleri
cam gibi berrak, yansıyordu Gölgegöl'de.
Macera arandı durdu bu yerde;
ve ona bir sürü ezgi öğrettiler orada,
ve yaşlı arifler harikalar anlattı
ve altından harpler verdiler ona.
Ona elf beyazlan giydirdiler
ve yedi ışık yolladılar önünden,
Calacirian'ın içinden geçtiği gibi
ümitsizce gitti saklı topraklara.
Derken, ilmarin'deki billur Dağ üzerinde;
sayısız yılların pırıl pırıl aktığı
zamandan da eski binalara
ve sonsuza dek hükmeden Yaşlı Krala rast geldi;
o zaman duyulmamış sözler söylendi
insan halkları ve Elf Soyu hakkında,
orada yaşayanlara yasaklanmış
dünya ötesi hayaller gösterildi ona.
Ona parlak pruvalı, yeni bir gemi yaptılar mithril'den ve elf camından ne yontulmuş bir küreği vardı geminin ne de gümüş direğinde yelkeni: Lambanın ışığı yerine Silmaril ve canlı aleviyle parlak bir sancak, oraya gelen Elbereth'in eliyle yerleştirildi, orada ısısın diye, ve ona ölümsüz kanatlar yapıldı, yüklendi ölmez kader omuzlarına kıyısız göklerde yelken açıp koşsun diye Güneş'in ve Ay ışığının ardında.
Kanatları gezgin bir ışık gibi, aldı zütürdü onu, sim pınarların yavaşça döküldüğü Daimdüz'ün yüce tepelerinden muhteşem Dağ Duvar'ın ta ötesine. O zaman Dünya'nın Sonundan dönüp, gölgeler içinden geçerek, yeniden bulmak istedi, çok uzaklarda kalan evini; tek başına bir yıldız gibi yanarak pusların üzerinden çıkageldi; Güneş'in karşısında ırak bir alev gibi, karanlık Norland sularının aktığı yerde uyanan tan yerinden önce gelen bir mucizeydi.
Derken Orta Dünya üzerinden geçti,
kadınların ve elf kızlarının
Eski Günler'de, kadim zamanlarda çektiklerini
ve hıçkırıklarını duydu kulaklarıyla.
Ama Ay sönüp yıldızlar geçene dek,
fanilerin yaşadığı Beri Sahiller'de
vaktini geçirmesin diye,
dev bir yazgı yüklenmişti sırtına;
hâlâ bir habercidir o, hiç durmayacak,
hiç sona ermeyecek görevi,
parlayan lambayı hep uzağa taşıyacak
Batılıların Alevcisi. -
19.
0bu şarkıda frodo fırtına başında yaralandıktan sonra grubun bilbonun macerasındaki gandalfın taşlaştırdığı trolleri gördüklerinde sam`in söylediği bir şarkı beyler
Oturmuş Trol bir taşın üstüne, Elinde bir kemik, kemirmekte;
Yıllar boyu hep aynı kemik, kemirip durmuş, Çünkü memlekette et çok kılmış.
Çok kılmış! Mok kıîmış! Dağlarda bir mağarada yaşıyormuş Trol, Ve oralarda et çok kılmış.
Çıkagelmiş Tom, ayaklarında iki koca çizme. Demiş ki Trol'e, "Hey, o elindeki de ne? Amcam Tim'in kaval kemiği mi yoksa? Ne işi var onun, mezarının dışında?
Dışında! dışında! Yıllar geçti Tim amcam öleli, Öyleyse ne işi var mezarının dışında?
"Oğlum," demiş Trol, "ben yürüttüm o kemiği. Delikte çürüyen kemiğin kime ne faydası var ki? Amcan çoktan nalları dikmişti Ben o kemiği bulmadan.
Bulmadan! Bilmeden!
Ama bilse, biçare bir Trol'den bir kemiği esirgemezdi. O kemik mezarda ne işine yarar ki?"
"Senin gibiler,"demiş Tom, "ne cesaretle, Canlarının istediği şeyi geçiriyor ele? O şey amcamın kaval kemiğiyse hele. Geri ver o kemiği bakalım!
Çakalım! Kakalım! Nalları dikse de o kemik amcamın, Kemiği ver de işimize bakalım."
Trol sırıtmış ve sonra demiş ki: "Ben seni yiyeyim şimdi, iyisi mi. Taze et de ne iyi gider şimdi.
Dişlerim de kaşınmaya başladı.
Haşladı! Taşladı! Bıktım eski kemikleri tıkınmaktan; Karnım da iyice acıkmaya başladı."
Ama tam mideye indirecekken yemeğini, Bir de bakmış ki bomboş elleri.
Kaşla göz arasında Tom geçip arkasına Tam oturak yerine tekmeyi basmış.
Basmış! Kasmış!
Trol'e bir güzel haddini bildirmek için Tom tam kıçına tekmeyi basmış.
Ama Trol tek başına yaşadığı için dağlarda, Eti kemiği de sert olur, mabadı da.
Tekmeyi ha dağın köküne vurmuşsun, ha ona, Çünkü Trolün mabadı bir şey hissetmez!
Hissetmez! Pisletmez! Tom'un iniltisini duyan Trol, sırıtmış pis pis,
Çünkü anlamış ki artık Tom'un ayağı hayır etmez.
Köye dönmüş ki Tom, sakat bacağı, Bir daha iflah olmamış çizmesiz ayağı.
Ama Trol'ün ne umuru, oturuyor aynı yerde, Elinde sahibinden yürüttüğü kemik.
Kemik! Çemik! Hiçbir hasar yok Trol'ün mabadında,
Elinde de sahibinden yürüttüğü kemik. -
18.
0buda yukarıdaki hikayenin hemen ardından aragornun anlattığı hikaye beyler okuyun öğrenin amkkkkTümünü Göster
Beren ölümlü bir insanmış, Lûthien'se dünyanın genç olduğu zamanlarda Orta Dünya'daki Elfler'in Kralı olan Thingol'un kızı; Lûthien bu dünyanın tüm evlatları arasında gelmiş geçmiş en güzel kızmış. Kuzey topraklarını örten pusun tepesindeki yıldızlar gibiymiş güzelliği, yüzünde bir nur yanarmış.O vakitler Mordor'daki Sauron'un da efendisi olan Büyük Düşman, Kuzey'deki Angband'da yaşıyormuş; Batı Elfleri Orta Dünya'ya geri gelip, Düşman'm çaldığı Silmarilleri geri almak için ona savaş açmışlar; insan ataları da elflerden yana savaşmış. Fakat Düşman galip gelmiş, Barahir katledilmiş ve büyük tehlikeler içinden kaçıp gelen Beren Dehşet Dağları'nı aşıp Neldoreth ormanlarında gizli Thingol Krallığı'na ulaşmış. Orada, büyülü nehir Esgalduin'in yanında ormandaki açıklık bir alanda şarkı söyleyip dans etmekte olan Lüthien'i görmüş; ona Tinûviel adını takmış. Ondan sonra pek çok sıkıntılar çekmiş, uzun süre ayrı düşmüşler. Tinûviel Beren'i Sauron'un zindanlarından kurtarmış ve birlikte büyük tehlikelerden geçip hatta Büyük Düşman'ı bile tahtından indirerek demir tacından ziynetlerin en parlağı olan üç Silmaril'in birini, Lüt-hien'in başlık parası olarak babası Thingol'e vermek için almışlar. Lâkin son anda Beren, Angband'ın kapılarından gelen Kurt'a yenik düşmüş ve Tinûviel'in kollarında can vermiş. Fakat Tinûviel de ölümlü olmayı, dünya üzerinde ölüp gitmeyi seçmiş ki onun peşinden gidebilsin; onların Ayıran Denizler'in gerisinde tekrar bir araya geldikleri söylenir şarkılarda; kisa bir süre için tekrar yeşil ormanlarda canlı olarak yürüdükten sonra birlikte bu dünyanın hudutları dışına göçüp gitmişler çok uzun bir zaman önce. Böylece, Elf Soyu'ndan sadece Lûthien Tinûviel gerçekten de öldü ve bu dünyayı terk etti; elfler de en çok sevdikleri varlığı kaybetmiş oldular. Fakat onun sayesinde, eski Elf Hükümdarlar soyu insanlar arasında sürdü gitti. Lûthien'in nice kuşak sonraki torunu olan kimseler bugün bile yaşamaktadır ve denir ki onun soyu hiç tükenmeyecektir. Ayrıkvadili Elrond bu Soydandır. Çünkü Beren ile Lûthien'den Thingol'un varisi Dior olmuş; ondan da, Silmaril'i alnında taşıyarak gemisinin yelkenlerini dünyanın puslarından göğün denizlerine doğru açan Eârendil'in evlendiği Ak Elwing. Eârendil'in soyundan da Nûmenor Kralları, yani Batıilliler gelmiş.
tinuviel eski kadim lisanda bülbül demek beyler -
17.
+1rezerved
-
16.
0buda aragornun anlattığı beren ile luthienin hikayesi beyler. tinuviel berenin luthiene taktığı isim beylerTümünü Göster
yapraklar uzun, çimenler yeşildi,
ne hoştu şemsiyesi uzun göknarların ormanın açıklığında, gölgede
göz kırpıyordu ışığı yıldızların tinuviel dans ediyordu orada şimdi,
görülmeyen bir kavalın ezgisiyle yıldızların ışığı saçlarında
ve parıl parıl parlıyordu elbisesi sırtında.
beren buz gibi dağlardan geldi oraya,
kaybolmuştu yaprakların altında gezinirken,
kederli kederli dolaşıyordu bir başına elf nehrinin akıp gittiği yerde
baktığında göknar yapraklarının gerisinden o altın çiçekleri gördü şaşkınlıkla
kızın pelerinini ve kollarını örten,
ve saçları sanki ardında bir gölge
tılsım iyi geldi, değlarda gezinmeye
Mahkûm edilen yorgun ayaklarına, Atıldı hemen güçlü ve çevik elleriyle
Parıldayan ay ışınlarını yakalamak için. Çabucak kaçtı kız dans eden ayaklarıyla
ElfYurdu'nun sık ormanlarının içine, Ve onu bıraktı ki dinleyen, sessiz ormanda
Bir başına biraz daha gezinsin.
Ormanda sık sık duydu uçuşan sesini
Ihlamur yaprağı kadar hafif ayakların, Duydu ormandaki oyuklarda gizli
Titreşerek taşan müziği yeraltından. Artık solmuş sarkıyordu desteleri göknarm,
Ve tek tek, fısıltıyla ah edip yere indi, Salınan yaprakları kayının,
Kış basmıştı artık, soğuktu orman.
Vazgeçmedi hiç aramaktan, ta uzaklara gitti,
Yıllanmış yaprakların biriktiği yerlere, Kâh ay ışığı, kâh yıldız ışığı ona rehberlik etti
Titreyerek gezdi durdu, üstünde donmuş gökyüzü. Ayışığı vururdu kızın parlayan pelerinine
Sanki yüce ırak bir dağ başında dans eder gibi; Yayılırdı ayaklarının dibinde
Titreşen bir pusun gümüşü.
Kış geçince kız döndü tekrar,
Bahar birden geliverdi şarkısıyla Yükselen tarlakuşu, düşen yağmurlar
Ve eriyen suyun köpürüşü gibi. Baktı ki elf çiçekleri açıyor kızın ayakları altında,
Şifa bulunca yeniden, ne kadar istedi dertsiz çimlere basa basa
Onunla birlikte dans edip şarkı söylemeyi
Kaçtı kız yine, ama bu kez Beren yetişti hemen
Tinûviel! Tinûviel! diye. Elfçe ismiyle seslendi ona birden,
Ve bunu duyunca kız, kalakaldı oracıkta. Bir an durdu Tinûviel, efsunlandı sesiyle,
Yetişip onu kollarına aldı Beren, Kötiı kader hükmetmişti bir kez Tinûviel'e
Parıldayarak yatarken oğlanın kollarında.
Saçlarının gölgesinde
Gözlerine bakarken Beren kızın, Aksini gördü göklerde
Donuk donuk titreyen ürpertili yıldızların.
Tinûviel, elf güzeli,
Ölümsüz kız, elf soylu bilge Gölgeli saçlarının hapsine aldı onu
Ve gümüş parıltılı kollarının.
Onları upuzun bir yola sürdü kader
Boz ve soğuk dağları aşan, Demir saraylar ve karanlık kapılardan geçtiler
Gece gölgeli ormanlardan, şafaksız. Ayıran Denizler geçiyordu aralarından,
Yine de sonunda bir kez daha görüştüler, Ve çekip gittiler çok önceleri bu zamandan,
Orman içinden şarkı söyleyerek, gamsız -
15.
+1bu aragornla birlikte diğerlerinin fırtına tepesine giderken samin söylediği hikaye beyler same bilbo öğretmiş bunu. grup gil galad ile ilgili konuşurken sam söylemiş bunu
Gil-galad bir Elf Kralı 'ydı. Ozanlar hüzünle söyler olanları: son kraldı o, Dağ ve Deniz arasında, hükmederdi adil ve özgür bir krallığa.
Uzundu kılıcı, mızrağı sivri, uzaklardan seçilirdi parlayan miğferi; sayısız yıldız, göklerin tarlasında görünürdü gümüş kalkanının aynasında.
Ama ayrıldı gitti uzun zaman önce, kimse bilmez şimdi nerede; çünkü düştü yıldızı karanlıklara gölgelerin hükmettiği Mordor'a. -
14.
+1buda gandalfın frodoya yolladığı mektup beyler. frodo sıçrayan midili hanında mektubu alıyor. aragornla daha yeni karşılaştıklarında
SIÇRAYAN MiDÎLLi, BREE. Yılortası Günü, Shire Yılı, 1418.
Sevgili Frodo,
Burada kötü bir haber aldım. Hemen gitmem gerekiyor. Bir an önce Çıkın Çıkmazı'm terk edip, en geç temmuz sonunda Shire'dan ayrılsan iyi olacak. Ben mümkün olan en kısa zamanda geri döneceğim; seni gitmiş bulursam, peşinden gelirim. Eğer Bree'den geçersen, buraya haber bırak. Hancı'ya (Kaymakpürüzü) güvenebilirsin. Yoida bir dostumla karşılaşman mümkündür: Zayıf, esmer, uzun boylu, bazılarının Yolgezer dedikleri bir insan. O da bizim işimizden haberdar ve sana yardım edecek. Ayrıkvadi'ye yönel. Orada tekrar buluşacağımızı umuyorum. Eğer ben gelmezsem Elrond sana yol gösterecektir.
Acele içindeki dostun,
GANDALF JP
Not: SAKIN bir daha O'nü kullanma, ne olursa olsun! Gece yolculuk yapma!
Not: Gerçek Yolgezer olup olmadığını kontrol et. Yollar bir sürü yabancı adam dolu. Asıl ismi Aragonı'dur.
Altın olan her şey parlamaz,
Her gezgin yitirmemiştir yolunu, Gücü olan yaşlı kolay kolay solmaz,
Derindeki kök atlatır onu. Küllerden bir ateş dirilecek,
Bir ışık fırlayacak gölgelerden, Kırılan kılıç yenilenecek,
Şimdi taçsız olan, kral olacak yeniden.
Not: Umarım Kaymakpürüzü bunu bir an evvel yollar. iyi adamdır
ama hafızası sandık odasından farksız:
Aradığı şey hep en altta kalmış olur.
Eğer unutursa onu ızgara yaparım.
Hoşça kal!
Kaymakpürüzü sıçrayan midilli hanının hancısı beyler -
13.
+1devam panpa ben burdayım
-
12.
+1bu şarkıda frodonun sıçrayan midili hanında söylediği şarkı beyler
Bir han vardı, ihtiyar, şen bir han
kadim, boz bir dağın eteğinde, Ve burada öyle bir bira mayalarlardı ki Ay'daki Adam bile indi yeryüzüne
bir gece, payına düşeni içmeye
Seyisin çakırkeyif bir kedisi vardı
beş telli bir keman çalan Kemanının yayını sallardı bir af ağı bir yukarı Kâh tiz perdeden çığırır, kâh peşten gıygıylardı
kimi zaman da sürterdi ortadan.
Hancının minik köpeği
pek severdi latifeyi,
Konuklar ne zaman neşelense aralarında Kulak kabartır bütün sakalara
boğuluncaya kadar gülerdi.
Birde boynuzlu inekleri vardı
bir kraliçe kadar mağrurdu; Fakat müzik döndürürdü basını bira kadar Püsküllü kuyruğunu durmadan sallar,
ve yeşillikte oynar dururdu.
Ve ah! O gümüş çanak dizileri,
o çatal bolluğu gümüşten! Pazar günleri için özel bir takım vardı, Dikkatle ovulur, pırıl pırıl parlardı
cumartesi akşamüstünden.
Ay'daki Adam içiyordu da içiyordu
başlamıştı feryat ve figana kedi; Bir çanakla, bir çatal masada başlamıştı oynamaya, Dans ediyordu bahçedeki inek deli gibi zıplaya zıplaya
küçük köpek ise kuyruğunun peşindeydi.
Ay'daki Adam bir bardak daha aldı da, sandalyesinin altına yuvarlanıverdi;
Orada sızıp kaldı, rüyasında biralar
Ta ki gökteki yıldızlar solana kadar ve yaklaşana kadar tan vakti. -
11.
+1okuyorum panpa yaz.
-
10.
+1bu da höyüklü kişiler tarafından frodoya yapılan büyü beyler
Soğuk olacak el de, kalp de, kemik de,
soğuk olacak bu uyku taştan kabrin içinde
Bir daha hiç uyanmayacak, mekânı bu taştan yatak
Güneş bitip Ay ölene dek hiç uyanmayacak
Kara yeller içinde ölecek bir bir yıldızlar
yine de bırak yatsın burada altın üzerinde onlar
ta ki karanlıklar efendisi ölu deniz ve çorak topraklar
üstünde elini kaldırana kadar -
9.
+2bu şarkıyıda kitabın en taşşaklı karakteri tombombadil söylüyor
Lay lom! Lay la lom! Gongu çal da gel! Gongu çal! Zıpla gel! Söğütler içinden! Tom Bom, şen Tom, Tom Bombadil!
Hey! Gel bili bom! Lay lay lom! Bir tanem! Sığırcığını süzülür eserken meltem.
Tepenin altında, güneşte parlar, Soğuk yıldızlan eşikte bekler, Benim güzel sevgilim, doğmuş Irmakkadın'dan Sudan durudur teni, incedir söğüt dalından. Bizim Tom Bombadil elinde su zambaklarıyla Yine eve dönüyor. Bak şarkı söylüyor hoplaya zıplaya Hey! Gel bili bom! Lay lay lom! Bir tanem! Altınyemiş, Altınyemiş, tatlı sarı böğürtlen! Zavallı Söğütadam, köklerini topla, önümden çekil Tom'un acelesi var. Günün peşinden akşam gelecek. Tom eve dönüyor yine, elinde su zambakları, Hey! Lay lay lom!
dinleyenler reserve alsın amk -
8.
+1bu şarkıyıda frodo yaşlı ormanda diğerlerini cesaretlendirmek için söylüyor. dinleyin laaaann
Ey bu gölgeli diyardaki gezginler
yitirmeyin umudu! Çünkü karanlık da olsa
bir sonu vardır her ormanın
bakın nasıl da geçip gidiyor bulutsuz güneş
güneş batıyor, güneş doğuyor
gün bir bitiyor, bir başlıyor
Ya doğuda ya batıda mutlaka kesilecek orman
Kesilecek
-
ruby umarım kafanı taşla ezip zorla zütten
-
kutsalsuku boş beleş başlıklarınla
-
ufuk beni yanına al
-
testo taylan izleyen insan en hafif tabirle
-
kadıköy kayrası
-
engelı maası almak ıcın ıncıde yazıyorum
-
kayrayı ne siliyonuz amg
-
bana inci sözcükte saygı göstermeyeni
-
ünide bı kız sarhoşken sırf sarhoş diye
-
sanayide kalfanın tekini işten kovdum
-
19 06 2025 perşenbeye gitmeyen müşrikler
- / 1