1. 1.
    +4
    efendisi kitabında geçen şiir ve şarkıları paylaşacam toplaşın amk

    edit :yüzük kardeşliğinde geçen bütün şiirleri ve şarkıları yazmaya çalıştım beyler şukularınız için sağolun.

    sıra geldi iki kuledeki şiirlere ve şarkılara
    ···
  2. 2.
    +2
    yüzük kardeşliğinde geçen şiirler ve şarkılarla başlıyorum... iyi okuyun lan dıbına koduklarım

    ilk önce kitabın başında yer alan şiirle başlayacam

    üç yüzük göğün altında yaşayan elf krallarına
    yedisi taştan saraylarında cüce hükümdarlara
    dokuz yüzük ölümlü insanlara, ölecekler ne yazık
    bir yüzük gölgeler içindeki mordor diyarında
    kara tahtında oturan karanlıklar efendisine
    hepsine hükmedecek bir yüzük, hepsini o bulacak hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlıycak
    gölgeler içindeki mordor diyarında
    ···
  3. 3.
    +1
    bu şiirde bilbonun bir şiiri beyler kitapta frodo söylüyor... okuyun laannn

    yol hiç bitmez, uzar gider
    başladığı kapıdan az gittik uz gittik ama
    gücüm yettikçe yola devam bacaklarım yorulsa da
    sürürüm varana dek anayola yollarla işler birleşir orada
    bilmem yolculuk sonra ne yana
    ···
  4. 4.
    +1
    bu şarkıyıda bilbo söylüyor okuyun beyler

    Ateş al al yanar ocakta, Döşek serili damın altında; Ama yorulmadık daha Köşeyi dönünce belki bir ağaç Dimdik duran bir taş ya da Kimse görmez bizden başka.
    Ağaç, çiçek, ot ve yaprak,
    Geçsin bırak! Geçsin bırak!
    Dağlar, sular, altında göğün
    Geç yanlarından! Geç yanlarından!
    Köşeyi dönünce bekler mi bizi Yeni bir yol ya da bir kapı, gizli Ve şimdi bakmadan geçip gitsek de Olur ya, yarın yine geliriz bu yöne Yüzümüz Ay'a veya Güneş'e çevrili O gizli yolu bulabiliriz belki.
    Elma, diken, ceviz, çakal eriği
    Bırak gitsin! Bırak gitsin!
    Kum, taş, göl ve dere
    Selametle! Selametle!
    Evimiz arkada, önümüzde dünya, Yürünecek ne çok yol var daha, Gecenin kıyısına doğru, gölgeler içinden Tüm yıldızlar y anana dek yeniden. Sonra ardımızda dünya, önümüzde evimiz, Dolaşıp yine evimize, yatağımıza döneceğiz.
    Sis, alacakaranlık, bulut ve gölge
    Solacak ileride! Solacak ileride!
    Et, ekmek, ateş ve lamba
    Sonra yatağa! Sonra yatağa
    ···
  5. 5.
    +1
    buda frodo sam merry ve pippinin nazggulerden saklanırken elflerin geçerken ki söylediği şarkı

    Kar beyazı! Kar beyazı! Ey berrak Hanım!
    Ey Batı Denizleri'nin ardındaki Ece Burada dolanan bizlere Işıksın sen
    Burada, örülmüş ağaçlar içinde.
    Gilthoniel! Ey Elbereth!
    Gözlerin ne parlak, nefesin berrak! Kar beyazı! Kar beyazı! Şarkımız sana
    Uzak bir diyardan Deniz'in ardına.
    Yıldızlar onun ışıyan elleriyle
    Ekilmişti Güneşsiz Yıl'da Parlak ve berrak şimdi rüzgârlı kırlarda
    Gümüş rengi tomurcuklarının altında
    Ey Elbereth! Gilthoniel!
    Unutmadık seni biz buradakiler Yıldızların Batı Denizi'nde parlarken
    Ağaçlar altındaki bu uzak ülkede yaşayan bizler
    ···
  6. 6.
    +2
    bu şarkıyıda sam ile pippin söylüyor beyler
    Hey Hey Hey Gidiyorum işte şişeye Kalbimi avutup derdimi gömmeye. Yağsın yağmur, essin rüzgâr Gidilecek daha çok yol var, Ama önce uzanıp ulu bir ağacın altına Geçsin diye yol vereceğim bulutlara.
    Hey Hey Hey
    bunu niye yazdıysam amk yannan gibi şarkıymış
    ···
  7. 7.
    +2
    bunuda merryle pippin söylüyor... kimsede dinlemiyor beni amk okuyan varmı oçlaarr

    Ocağa da, odaya da elveda Rüzgâr da esse, yağmur da yağsa, Gün doğmadan ayrılmamız gerek Ormanlarla yüksek dağları asıp uzaklara.
    Elflefin yaşadığı Yarmavadi'ye Sisli şelalelerin altına, ormandaki açıklıklara Hızla süreceğiz atları kırlarda ve çöllerde Sonra ise bilmiyoruz yolumuz nereye.
    Ardımızda korku, önümüzde düşmanlar
    Göğün altında kurulacak yataklar
    Ta ki tüm zorluklar asılana
    Yolculuk bitip, işimiz, tamamlanana kadar.
    Gitmeliyiz! Gitmeliyiz!
    Gün doğmadan atları sürmeliyiz!
    ···
  8. 8.
    +1
    bu şarkıyıda frodo yaşlı ormanda diğerlerini cesaretlendirmek için söylüyor. dinleyin laaaann

    Ey bu gölgeli diyardaki gezginler
    yitirmeyin umudu! Çünkü karanlık da olsa
    bir sonu vardır her ormanın
    bakın nasıl da geçip gidiyor bulutsuz güneş
    güneş batıyor, güneş doğuyor
    gün bir bitiyor, bir başlıyor
    Ya doğuda ya batıda mutlaka kesilecek orman
    Kesilecek
    ···
  9. 9.
    +2
    bu şarkıyıda kitabın en taşşaklı karakteri tombombadil söylüyor

    Lay lom! Lay la lom! Gongu çal da gel! Gongu çal! Zıpla gel! Söğütler içinden! Tom Bom, şen Tom, Tom Bombadil!
    Hey! Gel bili bom! Lay lay lom! Bir tanem! Sığırcığını süzülür eserken meltem.
    Tepenin altında, güneşte parlar, Soğuk yıldızlan eşikte bekler, Benim güzel sevgilim, doğmuş Irmakkadın'dan Sudan durudur teni, incedir söğüt dalından. Bizim Tom Bombadil elinde su zambaklarıyla Yine eve dönüyor. Bak şarkı söylüyor hoplaya zıplaya Hey! Gel bili bom! Lay lay lom! Bir tanem! Altınyemiş, Altınyemiş, tatlı sarı böğürtlen! Zavallı Söğütadam, köklerini topla, önümden çekil Tom'un acelesi var. Günün peşinden akşam gelecek. Tom eve dönüyor yine, elinde su zambakları, Hey! Lay lay lom!

    dinleyenler reserve alsın amk
    ···
  10. 10.
    +1
    bu da höyüklü kişiler tarafından frodoya yapılan büyü beyler

    Soğuk olacak el de, kalp de, kemik de,
    soğuk olacak bu uyku taştan kabrin içinde
    Bir daha hiç uyanmayacak, mekânı bu taştan yatak
    Güneş bitip Ay ölene dek hiç uyanmayacak
    Kara yeller içinde ölecek bir bir yıldızlar
    yine de bırak yatsın burada altın üzerinde onlar
    ta ki karanlıklar efendisi ölu deniz ve çorak topraklar
    üstünde elini kaldırana kadar
    ···
  11. 11.
    +1
    bu şarkıda frodonun sıçrayan midili hanında söylediği şarkı beyler

    Bir han vardı, ihtiyar, şen bir han
    kadim, boz bir dağın eteğinde, Ve burada öyle bir bira mayalarlardı ki Ay'daki Adam bile indi yeryüzüne
    bir gece, payına düşeni içmeye

    Seyisin çakırkeyif bir kedisi vardı
    beş telli bir keman çalan Kemanının yayını sallardı bir af ağı bir yukarı Kâh tiz perdeden çığırır, kâh peşten gıygıylardı
    kimi zaman da sürterdi ortadan.
    Hancının minik köpeği
    pek severdi latifeyi,
    Konuklar ne zaman neşelense aralarında Kulak kabartır bütün sakalara
    boğuluncaya kadar gülerdi.
    Birde boynuzlu inekleri vardı
    bir kraliçe kadar mağrurdu; Fakat müzik döndürürdü basını bira kadar Püsküllü kuyruğunu durmadan sallar,
    ve yeşillikte oynar dururdu.
    Ve ah! O gümüş çanak dizileri,
    o çatal bolluğu gümüşten! Pazar günleri için özel bir takım vardı, Dikkatle ovulur, pırıl pırıl parlardı
    cumartesi akşamüstünden.
    Ay'daki Adam içiyordu da içiyordu
    başlamıştı feryat ve figana kedi; Bir çanakla, bir çatal masada başlamıştı oynamaya, Dans ediyordu bahçedeki inek deli gibi zıplaya zıplaya
    küçük köpek ise kuyruğunun peşindeydi.
    Ay'daki Adam bir bardak daha aldı da, sandalyesinin altına yuvarlanıverdi;
    Orada sızıp kaldı, rüyasında biralar
    Ta ki gökteki yıldızlar solana kadar ve yaklaşana kadar tan vakti.
    ···
  12. 12.
    +1
    buda gandalfın frodoya yolladığı mektup beyler. frodo sıçrayan midili hanında mektubu alıyor. aragornla daha yeni karşılaştıklarında

    SIÇRAYAN MiDÎLLi, BREE. Yılortası Günü, Shire Yılı, 1418.
    Sevgili Frodo,
    Burada kötü bir haber aldım. Hemen gitmem gerekiyor. Bir an önce Çıkın Çıkmazı'm terk edip, en geç temmuz sonunda Shire'dan ayrılsan iyi olacak. Ben mümkün olan en kısa zamanda geri döneceğim; seni gitmiş bulursam, peşinden gelirim. Eğer Bree'den geçersen, buraya haber bırak. Hancı'ya (Kaymakpürüzü) güvenebilirsin. Yoida bir dostumla karşılaşman mümkündür: Zayıf, esmer, uzun boylu, bazılarının Yolgezer dedikleri bir insan. O da bizim işimizden haberdar ve sana yardım edecek. Ayrıkvadi'ye yönel. Orada tekrar buluşacağımızı umuyorum. Eğer ben gelmezsem Elrond sana yol gösterecektir.
    Acele içindeki dostun,
    GANDALF JP
    Not: SAKIN bir daha O'nü kullanma, ne olursa olsun! Gece yolculuk yapma!
    Not: Gerçek Yolgezer olup olmadığını kontrol et. Yollar bir sürü yabancı adam dolu. Asıl ismi Aragonı'dur.
    Altın olan her şey parlamaz,
    Her gezgin yitirmemiştir yolunu, Gücü olan yaşlı kolay kolay solmaz,
    Derindeki kök atlatır onu. Küllerden bir ateş dirilecek,
    Bir ışık fırlayacak gölgelerden, Kırılan kılıç yenilenecek,
    Şimdi taçsız olan, kral olacak yeniden.

    Not: Umarım Kaymakpürüzü bunu bir an evvel yollar. iyi adamdır
    ama hafızası sandık odasından farksız:
    Aradığı şey hep en altta kalmış olur.
    Eğer unutursa onu ızgara yaparım.
    Hoşça kal!

    Kaymakpürüzü sıçrayan midilli hanının hancısı beyler
    ···
  13. 13.
    +1
    bu aragornla birlikte diğerlerinin fırtına tepesine giderken samin söylediği hikaye beyler same bilbo öğretmiş bunu. grup gil galad ile ilgili konuşurken sam söylemiş bunu

    Gil-galad bir Elf Kralı 'ydı. Ozanlar hüzünle söyler olanları: son kraldı o, Dağ ve Deniz arasında, hükmederdi adil ve özgür bir krallığa.
    Uzundu kılıcı, mızrağı sivri, uzaklardan seçilirdi parlayan miğferi; sayısız yıldız, göklerin tarlasında görünürdü gümüş kalkanının aynasında.
    Ama ayrıldı gitti uzun zaman önce, kimse bilmez şimdi nerede; çünkü düştü yıldızı karanlıklara gölgelerin hükmettiği Mordor'a.
    ···
  14. 14.
    0
    buda aragornun anlattığı beren ile luthienin hikayesi beyler. tinuviel berenin luthiene taktığı isim beyler

    yapraklar uzun, çimenler yeşildi,
    ne hoştu şemsiyesi uzun göknarların ormanın açıklığında, gölgede
    göz kırpıyordu ışığı yıldızların tinuviel dans ediyordu orada şimdi,
    görülmeyen bir kavalın ezgisiyle yıldızların ışığı saçlarında
    ve parıl parıl parlıyordu elbisesi sırtında.
    beren buz gibi dağlardan geldi oraya,
    kaybolmuştu yaprakların altında gezinirken,
    kederli kederli dolaşıyordu bir başına elf nehrinin akıp gittiği yerde
    baktığında göknar yapraklarının gerisinden o altın çiçekleri gördü şaşkınlıkla
    kızın pelerinini ve kollarını örten,
    ve saçları sanki ardında bir gölge
    tılsım iyi geldi, değlarda gezinmeye
    Mahkûm edilen yorgun ayaklarına, Atıldı hemen güçlü ve çevik elleriyle
    Parıldayan ay ışınlarını yakalamak için. Çabucak kaçtı kız dans eden ayaklarıyla
    ElfYurdu'nun sık ormanlarının içine, Ve onu bıraktı ki dinleyen, sessiz ormanda
    Bir başına biraz daha gezinsin.
    Ormanda sık sık duydu uçuşan sesini
    Ihlamur yaprağı kadar hafif ayakların, Duydu ormandaki oyuklarda gizli
    Titreşerek taşan müziği yeraltından. Artık solmuş sarkıyordu desteleri göknarm,
    Ve tek tek, fısıltıyla ah edip yere indi, Salınan yaprakları kayının,
    Kış basmıştı artık, soğuktu orman.
    Vazgeçmedi hiç aramaktan, ta uzaklara gitti,
    Yıllanmış yaprakların biriktiği yerlere, Kâh ay ışığı, kâh yıldız ışığı ona rehberlik etti
    Titreyerek gezdi durdu, üstünde donmuş gökyüzü. Ayışığı vururdu kızın parlayan pelerinine
    Sanki yüce ırak bir dağ başında dans eder gibi; Yayılırdı ayaklarının dibinde
    Titreşen bir pusun gümüşü.
    Kış geçince kız döndü tekrar,
    Bahar birden geliverdi şarkısıyla Yükselen tarlakuşu, düşen yağmurlar
    Ve eriyen suyun köpürüşü gibi. Baktı ki elf çiçekleri açıyor kızın ayakları altında,
    Şifa bulunca yeniden, ne kadar istedi dertsiz çimlere basa basa
    Onunla birlikte dans edip şarkı söylemeyi
    Kaçtı kız yine, ama bu kez Beren yetişti hemen
    Tinûviel! Tinûviel! diye. Elfçe ismiyle seslendi ona birden,
    Ve bunu duyunca kız, kalakaldı oracıkta. Bir an durdu Tinûviel, efsunlandı sesiyle,
    Yetişip onu kollarına aldı Beren, Kötiı kader hükmetmişti bir kez Tinûviel'e
    Parıldayarak yatarken oğlanın kollarında.
    Saçlarının gölgesinde
    Gözlerine bakarken Beren kızın, Aksini gördü göklerde
    Donuk donuk titreyen ürpertili yıldızların.
    Tinûviel, elf güzeli,
    Ölümsüz kız, elf soylu bilge Gölgeli saçlarının hapsine aldı onu
    Ve gümüş parıltılı kollarının.
    Onları upuzun bir yola sürdü kader
    Boz ve soğuk dağları aşan, Demir saraylar ve karanlık kapılardan geçtiler
    Gece gölgeli ormanlardan, şafaksız. Ayıran Denizler geçiyordu aralarından,
    Yine de sonunda bir kez daha görüştüler, Ve çekip gittiler çok önceleri bu zamandan,
    Orman içinden şarkı söyleyerek, gamsız
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    buda yukarıdaki hikayenin hemen ardından aragornun anlattığı hikaye beyler okuyun öğrenin amkkkk

    Beren ölümlü bir insanmış, Lûthien'se dünyanın genç olduğu zamanlarda Orta Dünya'daki Elfler'in Kralı olan Thingol'un kızı; Lûthien bu dünyanın tüm evlatları arasında gelmiş geçmiş en güzel kızmış. Kuzey topraklarını örten pusun tepesindeki yıldızlar gibiymiş güzelliği, yüzünde bir nur yanarmış.O vakitler Mordor'daki Sauron'un da efendisi olan Büyük Düşman, Kuzey'deki Angband'da yaşıyormuş; Batı Elfleri Orta Dünya'ya geri gelip, Düşman'm çaldığı Silmarilleri geri almak için ona savaş açmışlar; insan ataları da elflerden yana savaşmış. Fakat Düşman galip gelmiş, Barahir katledilmiş ve büyük tehlikeler içinden kaçıp gelen Beren Dehşet Dağları'nı aşıp Neldoreth ormanlarında gizli Thingol Krallığı'na ulaşmış. Orada, büyülü nehir Esgalduin'in yanında ormandaki açıklık bir alanda şarkı söyleyip dans etmekte olan Lüthien'i görmüş; ona Tinûviel adını takmış. Ondan sonra pek çok sıkıntılar çekmiş, uzun süre ayrı düşmüşler. Tinûviel Beren'i Sauron'un zindanlarından kurtarmış ve birlikte büyük tehlikelerden geçip hatta Büyük Düşman'ı bile tahtından indirerek demir tacından ziynetlerin en parlağı olan üç Silmaril'in birini, Lüt-hien'in başlık parası olarak babası Thingol'e vermek için almışlar. Lâkin son anda Beren, Angband'ın kapılarından gelen Kurt'a yenik düşmüş ve Tinûviel'in kollarında can vermiş. Fakat Tinûviel de ölümlü olmayı, dünya üzerinde ölüp gitmeyi seçmiş ki onun peşinden gidebilsin; onların Ayıran Denizler'in gerisinde tekrar bir araya geldikleri söylenir şarkılarda; kisa bir süre için tekrar yeşil ormanlarda canlı olarak yürüdükten sonra birlikte bu dünyanın hudutları dışına göçüp gitmişler çok uzun bir zaman önce. Böylece, Elf Soyu'ndan sadece Lûthien Tinûviel gerçekten de öldü ve bu dünyayı terk etti; elfler de en çok sevdikleri varlığı kaybetmiş oldular. Fakat onun sayesinde, eski Elf Hükümdarlar soyu insanlar arasında sürdü gitti. Lûthien'in nice kuşak sonraki torunu olan kimseler bugün bile yaşamaktadır ve denir ki onun soyu hiç tükenmeyecektir. Ayrıkvadili Elrond bu Soydandır. Çünkü Beren ile Lûthien'den Thingol'un varisi Dior olmuş; ondan da, Silmaril'i alnında taşıyarak gemisinin yelkenlerini dünyanın puslarından göğün denizlerine doğru açan Eârendil'in evlendiği Ak Elwing. Eârendil'in soyundan da Nûmenor Kralları, yani Batıilliler gelmiş.

    tinuviel eski kadim lisanda bülbül demek beyler
    Tümünü Göster
    ···
  16. 16.
    0
    bu şarkıda frodo fırtına başında yaralandıktan sonra grubun bilbonun macerasındaki gandalfın taşlaştırdığı trolleri gördüklerinde sam`in söylediği bir şarkı beyler

    Oturmuş Trol bir taşın üstüne, Elinde bir kemik, kemirmekte;
    Yıllar boyu hep aynı kemik, kemirip durmuş, Çünkü memlekette et çok kılmış.
    Çok kılmış! Mok kıîmış! Dağlarda bir mağarada yaşıyormuş Trol, Ve oralarda et çok kılmış.
    Çıkagelmiş Tom, ayaklarında iki koca çizme. Demiş ki Trol'e, "Hey, o elindeki de ne? Amcam Tim'in kaval kemiği mi yoksa? Ne işi var onun, mezarının dışında?
    Dışında! dışında! Yıllar geçti Tim amcam öleli, Öyleyse ne işi var mezarının dışında?
    "Oğlum," demiş Trol, "ben yürüttüm o kemiği. Delikte çürüyen kemiğin kime ne faydası var ki? Amcan çoktan nalları dikmişti Ben o kemiği bulmadan.
    Bulmadan! Bilmeden!
    Ama bilse, biçare bir Trol'den bir kemiği esirgemezdi. O kemik mezarda ne işine yarar ki?"
    "Senin gibiler,"demiş Tom, "ne cesaretle, Canlarının istediği şeyi geçiriyor ele? O şey amcamın kaval kemiğiyse hele. Geri ver o kemiği bakalım!
    Çakalım! Kakalım! Nalları dikse de o kemik amcamın, Kemiği ver de işimize bakalım."
    Trol sırıtmış ve sonra demiş ki: "Ben seni yiyeyim şimdi, iyisi mi. Taze et de ne iyi gider şimdi.
    Dişlerim de kaşınmaya başladı.
    Haşladı! Taşladı! Bıktım eski kemikleri tıkınmaktan; Karnım da iyice acıkmaya başladı."
    Ama tam mideye indirecekken yemeğini, Bir de bakmış ki bomboş elleri.
    Kaşla göz arasında Tom geçip arkasına Tam oturak yerine tekmeyi basmış.
    Basmış! Kasmış!
    Trol'e bir güzel haddini bildirmek için Tom tam kıçına tekmeyi basmış.
    Ama Trol tek başına yaşadığı için dağlarda, Eti kemiği de sert olur, mabadı da.
    Tekmeyi ha dağın köküne vurmuşsun, ha ona, Çünkü Trolün mabadı bir şey hissetmez!
    Hissetmez! Pisletmez! Tom'un iniltisini duyan Trol, sırıtmış pis pis,
    Çünkü anlamış ki artık Tom'un ayağı hayır etmez.
    Köye dönmüş ki Tom, sakat bacağı, Bir daha iflah olmamış çizmesiz ayağı.
    Ama Trol'ün ne umuru, oturuyor aynı yerde, Elinde sahibinden yürüttüğü kemik.
    Kemik! Çemik! Hiçbir hasar yok Trol'ün mabadında,
    Elinde de sahibinden yürüttüğü kemik.
    ···
  17. 17.
    0
    beyler buda bilbonun nice buluşmalar kısmında divanda söylediği mısralar

    Eârendil diye bir denizci vardı Arvernien'de gezinip duran; yolculuk etmek için bir gemi yapmıştı Nimbrethil'de kesilmiş bir ağaçtan yelkenlerini saf gümüşten örmüştü, ışıl ışıl gümüştendi lambaları da bir kuğu boynuydu pruvası ve ışıklar parlardı bayraklarında.
    Yekpare, zincirli bir zırhı vardı Kadim krallardan kalan, rünlerle çentilmişti parlak kalkanı Korunmak için beladan ve yaralardan; yayı ejderha boynuzundandı, abanozdan kesilmişti okları, zırh yeleği gümüşten, kalseduandandı kılıç kını; güçlüydü çelikten dövülmüş kılıcı, efsane taştan yüksek miğferinin tam tepesinde bir kartal tüyü vardı, ve bir de zümrüt göğsünün ortasında.
    Gökte Ay, üzerinde yıldızlar, çok uzaklara gitti kuzey sahillerinden, çılgınca dolandı durdu büyülü yollarda, ötesinde, fani toprakların günlerinden. Donmuş dağlardaki gölgeler içinde Ensiz Buzlar'ın ezici gıcırtısından, cehennem sıcağından, yakan tenhadan döndü hemen, ama vazgeçmedi dolaşmaktan; yolunu kaybetmişken yıldızsız sularda,
    sonunda Hiçlik Gecesi'ne ulaştı;
    geçti oradan, ama ne parlak sahili görebildi
    ne de aradığı ışığı.
    Gazap rüzgârları esip sürükledi onu, körcesine kaçtı köpüklerin arasında batından doğuya, amaçsız ve habersiz, koşup gitti evinden tarafa.
    işte burada, yanına vardı uçan Elwing ve karanlıkta bir alev yandı; Taşlarla bezeli boyunluğundaki ateş elmasların ışığından daha parlaktı. Elwing, Silnıariii Edrendiie taktı, yaşayan ışıktan bir taç koydu başına, ve Eârendil alev alev alnıyla korkusuz, çevirdi teknesini; gecenin yansında güçlü ve özgür bir fırtına yükseldi Denizin ötesindeki Öbür dünya'dan, Tarmanel'den bir kudret yeli esti; fanilerin uğramadığı yollardan ısıran bir solukla taşıdı rüzgâr teknesini, ölümün gücü kedere boğarken gri, terk edilmiş denizleri, doğudan batıya doğru geçti gitti.
    Günler'in başlamasından çok önce batmış sahillerden, fersahları aşarak gürleyen kara dalgalar geri zütürdü onu, geçerek Bitmezgece'den dünyanın sona erdiği yerdeki inci dizilerinde duyuncaya kadar, o uzun şarkıyı köpüklü dalgaların kırıldığı yerde mücevherlerin ve altının solduğunu.
    Valinor'un dizlerinde uzanan alacakaranlıkta, yükselen Dağ'ı gördü, ne bir ses ne bir şada, ve denizlerin çok ötesinden
    bu yana bakıyordu Eldamar da.
    Bir gezgin, kaçıp geceden,
    vardı sonunda beyaz sığınağa,
    yemyeşil, latif Elfyurdu'na
    açıktı hava şeffaf vadi içinde,
    ve ilmarin Dağı'nın altında,
    Tirion'un aydınlık kuleleri
    cam gibi berrak, yansıyordu Gölgegöl'de.
    Macera arandı durdu bu yerde;
    ve ona bir sürü ezgi öğrettiler orada,
    ve yaşlı arifler harikalar anlattı
    ve altından harpler verdiler ona.
    Ona elf beyazlan giydirdiler
    ve yedi ışık yolladılar önünden,
    Calacirian'ın içinden geçtiği gibi
    ümitsizce gitti saklı topraklara.
    Derken, ilmarin'deki billur Dağ üzerinde;
    sayısız yılların pırıl pırıl aktığı
    zamandan da eski binalara
    ve sonsuza dek hükmeden Yaşlı Krala rast geldi;
    o zaman duyulmamış sözler söylendi
    insan halkları ve Elf Soyu hakkında,
    orada yaşayanlara yasaklanmış
    dünya ötesi hayaller gösterildi ona.
    Ona parlak pruvalı, yeni bir gemi yaptılar mithril'den ve elf camından ne yontulmuş bir küreği vardı geminin ne de gümüş direğinde yelkeni: Lambanın ışığı yerine Silmaril ve canlı aleviyle parlak bir sancak, oraya gelen Elbereth'in eliyle yerleştirildi, orada ısısın diye, ve ona ölümsüz kanatlar yapıldı, yüklendi ölmez kader omuzlarına kıyısız göklerde yelken açıp koşsun diye Güneş'in ve Ay ışığının ardında.
    Kanatları gezgin bir ışık gibi, aldı zütürdü onu, sim pınarların yavaşça döküldüğü Daimdüz'ün yüce tepelerinden muhteşem Dağ Duvar'ın ta ötesine. O zaman Dünya'nın Sonundan dönüp, gölgeler içinden geçerek, yeniden bulmak istedi, çok uzaklarda kalan evini; tek başına bir yıldız gibi yanarak pusların üzerinden çıkageldi; Güneş'in karşısında ırak bir alev gibi, karanlık Norland sularının aktığı yerde uyanan tan yerinden önce gelen bir mucizeydi.
    Derken Orta Dünya üzerinden geçti,
    kadınların ve elf kızlarının
    Eski Günler'de, kadim zamanlarda çektiklerini
    ve hıçkırıklarını duydu kulaklarıyla.
    Ama Ay sönüp yıldızlar geçene dek,
    fanilerin yaşadığı Beri Sahiller'de
    vaktini geçirmesin diye,
    dev bir yazgı yüklenmişti sırtına;
    hâlâ bir habercidir o, hiç durmayacak,
    hiç sona ermeyecek görevi,
    parlayan lambayı hep uzağa taşıyacak
    Batılıların Alevcisi.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    0
    yoruldum beyler yarın devam ederim amk
    ···
  19. 19.
    0
    evet geldim beyler devam ediyom

    buda kitapta elrondun divanı bölümünde geçiyor beyler yüzükle ilgili bir kehanet

    Kırılmış olan Kılıç'ı ara:
    Onu îmladris'te bulacaksın; Orada Morgııl büyülerinden güçlü
    Öğütler alacaksın. Göreceksin beliren alameti
    Kıyameti haber verecek sana Uyanacak îsildur'ın Felaketi; Ve Buçukluk atılacak öne
    ···
  20. 20.
    0
    beyler buda frodonun bilboyla ayrıkvadide vedalaştıktan sonra bilbonun kederlenip söylediği şarkı

    Ocak başında oturmuş
    düşünüyorum gördüklerimi, çayır çiçekleri ve kelebekler
    geçmiş yaz aylarındaki;
    Sarı yapraklar, örümcek ağları
    geçmiş sonbaharlar sabah pusları ve gümüş bir güneş
    ve saçlarımın arasında rüzgâr
    Ocak başında oturmuş
    düşünüyorum, nasıl olacak dünya, sonsuz bir kış gelecek
    göremeyeceğim bahan bir daha.
    Çünkü hiç görmediğim
    daha çok şey var yeşiller başka başkadır
    her ormanda her bahar
    Ocak başında oturmuş
    düşünüyorum eski insanları ve hiç göremeyeceğim bir dünyayı
    görecek olanları.
    Fakat her oturup düşündüğümde
    o eski zamanları geri dönen ayak seslerini bekliyorum
    ve kapı önündeki konuşmaları
    ···