bu başlıkta tanrıyı tanımlamaya çalışıcam

buraya kadar bir sıkıntı var mı arkadaşlar ya da soru? 4. sayfada 35. entirinin açıklamasını isteyip kafamı karıştırmayın sora

beyler sıkıntı yoksa devam edicem?

devam ettt

ayrıca şöyle bir nokta da var, evreni 17 mi 19 mu ne atom altı parçacığın ilginç bir ahengiyle bi şekilde yaratmış ya da yaratılmasına sebep olmuş, en basitinden elektriksel alanı: E = frac{V}{d} a={qE over m} mathbf{E} = - nabla phi - frac { partial mathbf{A} } { partial t } mathbf{F} = frac{1}{4 pi varepsilon_0}frac{Qq}{r^2}mathbf{hat{r}} = qmathbf{E} bu tarz bağıntılar, kütle çekimini :mathbf{F} = Gfrac{Mm}{r^2}mathbf{hat{r}} = mmathbf{g}. böyle bağıntılarla ortaya koymuş bir varlığın topraktan testi yaptım içine de ruhumden üfledim diyip hokus pokus vari bir durumla insanı yaratmasını beklemek bana çok saçma geliyordu, insanı da illa belirli bir sistematikle yaratmalıydı ya da oluşacağı ortamı belirli bir sistematikle ortaya koymalıydı. (bu formüller ctrl v yapınca biraz karışmış, google a elektrik alan ve kütle çekimi yazarsanız vikipediden görebilirsiniz formülleri)

ki hayvanların da suya benzer gene toprak içeren değişik bi durumdan yarattığını yazar kurani kerimde, bu da ilk canlıların sudan geldiğine çok aykırı bir şey değildir ki evrim de böyle söyler. bu görüşlerim olgunlaşmaya başladıkça ve ben gördüklerimi böyle yorumlamaya başladıkça evrimin ve yaradılışçılığın o kadar da zıt olmadığını düşünmeye başladım hatta birbirine paralel gidiyorlardı.

@46 devam panpa.pm'den yürüyecegim sonra.

başka bir şekilde de şöyle açıklayabilirim, insanın büyük bir kısmının su ve kalan kısmını oluşturan atomların da yer kürede bulunan atomlarla aynı olduğunu fark edersek topraktan gelmeyle, aminoasitlerin oluşması arasında bir fark kalmıyordu biri topraktaki minerallerin ve moleküllerin elektrik akımıyla aminoasitleri oluşturduğunu söylüyordu ki bu materyallerin geldiği yer gene topraktı, diğeri de sizi direk topraktan yarattım diyordu ki kaynak gene topraktı. ve her iki formülün diğer bileşeni de su. kısaca ben fark göremiyorum ama arkadaşlar bu noktada ne müftü ne evrimbilimci olduğumu belirtmek isterim yaptığım yorumlar çok yüzeysel ve cahilce olabilir, ama ben gene de yeterince araştırılır ve derinlere inilirse bunların arasında çok fark olmadığının görüleceğine inanıyorum, öyle düşünüyorum.

@47 dostum bir şey soracaksan ya da anlatacaksan burdan yap böylece başkalarının da aklına aynı şeyler gelirse burda tekrara düşmemiş oluruz.

beyler gene bir sigara molası vermek istiyorum. okuyan herkese teşekkürler, hem biraz fikirleri toparlamış olurum. bu arada soru filan geldiyse aklınıza sorun böylece zihnimi biraz zorlayıp çalıştırırım. daha geniş bir yazı yazabilirim şuan aklıma ilk gelen şeyleri döküyorum buraya ama anlatabileceğim çok daha fazla şey var aslında.

@51 dostum araştırmam sonlanmadı, tasavvur ettiğim yaratıcı kuranda var mı yok mu bunu arıyorum hala.

@52 tasavvur ettiğin yaratıcıdaki özellikler neler?

@53 bu çok karışık bi konu aslında, bunu tam olarak da yapmış değilim bir sürecin içindeyim ve bu süreç çok da eski değil. yeni başladık desek yeri ama neyse laf ebeliğini keseyim: matematiksel olarak açıklıycam tanrının sonsuz vasıflara sahip olduğunu düşünürsek ve tanrıyı matematikte ∞ ile gösterdiğimizi düşünelim. ayrıca allahın özelliklerinden biri içine bir şey girmeyen ve içinden bişi çıkmayan, bir mekanın içerisinde bulunmayandır. dolayısıyla hepimizi allahın varlığının içerisinde onun bir parçası olarak görebiliriz ve bu ∞'lugun bi yerlerindeyiz biz. matematik bilenler bilir sayı/∞=0 dır yani siz istediğiniz herhangi bir sayıyı alın ne kadar büyük ne kadar küçük olursa olsun sonsuz her zaman daha büyük hatta muazzam büyük olduğu için sonsuzluğun içerisinde siz her zaman bir hiçsinizdir. yani ne olursanız olun 0'a, ∞'a olduğunuzdan daha yakınsınız. hele ki allahın zamandan bağımsız olduğunu düşünürsek siz onun için bir an varsınız desek bile an kavramı çok büyük bir zaman dilimi kalır. ya da matematik bilmeyenler için açıklayayım, siz tanrının varlığı içerisinde bir çöldeki kum tanesi bil değilsiniz, sonsuzluk öyle bir kavramdır ki, bütün dünya çöl olsa merkezinden yüzeyine siz gene de o kum tanesi büyüklüğünde değilsiniz, bütün güneş sistemi çöl olsa siz gene o çöldeki kum tanesi değilsiniz, tüm samanyolu galaksisi çöl olsa siz hala kum tanesi değilsiniz, tüm evren çöl olsa siz hala bir kum tanesi değilsiniz o sonsuzluğun içerisinde. bilmem anlatabiliyo muyum bu kadar muazzam bir varlıktan bahsediyoruz burda.

aynı şekilde sadece insanoğlu veya melekler bile yaratılmışlar oldukları için o sonsuzluğun içinde hiçler, bu yüzden kurani kerimde meleklerle allahın nasıl konuştuğunu anlamış değilim. bu da sembolize ediliyor gibime geliyor, sanki burda bir deneme yazısı gibi tek başına yapılan bir sorgulamayı diyalog gibi aktarmışlar gibime geliyor. çünkü gerçekten ∞ kavramı içerisinde sonsuzluğun dışındaki herşey birer hiçtir, ha bize göre bir şeydir ama tanrıya göre hiçtir.

şimdi böyle bir varlığın kalkıp bizzat meleklerle konuştuğuna, evreni kendisinin yarattığına inanmak zor geliyor o kadar muazzam bir varlık bir hiçliğe neden eğilsin? burda sanki melek diye tabir ettiğimiz varlıkların bizim gibi ya da benim yaptığım gibi tanrıyı anlamaya çalışıp buldukları argümanları evrendeki bilinçli varlıklara anlatması gibi geliyor bana böyle düşünceler ama dediğim gibi böyle olmaya da bilir belki de ben bu kadar derin düşünerek ve tanrıyı bu kadar yücelterek hata yapıyorumdur. ama hata yapmıyor olmam gerekiyor çünkü sonsuzluk özelliğine sahip bir varlıktan bahsediyoruz. ayrıca allahın varlığının içerisinde 1 tane evrenin olması da bana saçma geliyor, evrenin bir kez var olması da. sonsuz kere varolup yok olmuş olabilir. hatta ilerleteyim sonsuz sayıda evren şuan var, var oluyor ve yok oluyor olmalı.

bahsettiğin biraz ıbn-i arabi nin vahdet-i vücud fikrine ve uzakdoğu dinlerindeki tekillik fikrine çıkıyor.

şimdi tanrı böyle bir varlıksa ne diye insanoğluyla uğraşsın hayal edemediğimiz bir yapının içerisinde, biz evrenin içinde bile bi tak değilken, bizim evrenimiz onun varlığının içinde bir hiçken, hiçliğin içindeki hiçliğe eğilip neden bir şeyler fısıldasın. onun için bunu yapan başka varlıklar olmalı düşüncesine itiyor beni bu sorgulamam şuan.

@57 evet benziyor fakat ben 21. yüzyılın ışığında daha geniş bir kavramdan bahsettiğimi düşünüyorum

tanrı yaratma potansiyeli barındıran bir varlıktır.bu tıpkı güneş'e neden ısı ve ışık veriyorsun diye sormak gibi.

@60 onun yerine şöyle düşünüyorum, tanrı varoluşa gebe bir varlıktır. içerisinde bir şeyler o ille de eğilip eliyle yapmasına gerek duyulmadan var olup yok olabilir. güneşin içindeki hidrojen ve helyumu düşün güneşin ille de kendi rızasıyla ben hidrojenleri birleştiriyorum, helyumları da ayırıyorum demesine gerek yok, yapısı böyle ve bunlar içerisinde kendiliğinden oluyor. benim şuan geldiğim nokta bu. tanrıyı hayat ağacına benzetebilirsin, bir nebula gibi içerisinde bir şeylerin var olup yok olduğu bir buluta benzetebilirsin.

hatta bak aklıma ne geldi, ateizimde şöyle bir görüş var: müslümanlar bakın her şey ne kadar mükemmel ay yıldızlar dünya bir yörüngede dönüyor, ağaçlar kuşlar ne kadar harika dediğinde; ateistler ya hiç öyle olur mu evrende bir kaos var o kadar gök taşı var bir curcuna var bir sürü şey patlıyor çarpışıyor yok oluyor, dünya şuan için mükemmel ve stabil görünüyor filan gibi şeyler diyorlar. burda tanrıya göre mükemmelin ne olduğunu anlamaya çalışmak gerek, her şeyin ip gibi sıraya dizildiği ve hiç bozulmadan hareket ettiği saat gibi çalışan bir sistem mi mükemmel? yoksa her şeyin sürekli yok olup tekrar var olduğu ve yenilendiği, eskimediği özüne dönüp tazelendiği bir sistem mi mükemmel? ben 2. sini daha mükemmel buluyorum, çünkü bence tıkır tıkır çalışan fakat zamanla aşınıp bozulan, paslanan bir saattense, eskiyip işlevini yitirince yok olup yeniden gıcır gıcır saatleri oluşması daha mükemmel. ve bu durum da benim tanrıyı sürekli var oluş ve yok oluşa gebe bir varlık olarak tanımlayışıma cuk oturuyor gibi geliyor bana.