-
1.
0hadi beyler başlayın
-
2.
0AnnenLe bnm iLk gecemi anLatim o zaman (:
-
3.
0gecen bir arkadaşımla karşılastık hastanede karısını doğumu varmış taş gibi karıydı eskiden tanırdım. neyse arkadaşım tam bir din düşmanıdır oruç tutanları sapanla vurur camiden ayakkabı calar abdist alanlara sümük sürer türbanlı kızlarla dalga gecer laf atardı inanmazdı allaha haşaaaaa. neyse doğuma girdik bende girim mi dedim tmm dedi gel sende neyse girdik bunun oğlu türbanlı doğdu dıbına koyım hepimiz cok korktuk ya işte boyle
-
4.
+1 -131 çektim
-
5.
0korkunç bir geceydi hala o geceyi hatırlarken korkuyorum o gece evde arkadaşlarımla toplanmış koltuklarda oturuyorduk. arkadaşlarımın adları ;berke, mert,burak, alper ve akın annemle babam iş seyahatinde olduğu için evde tek başımızayım. o yüzden arkadaşlarımı bize kalmaya çağıdım...
mert adlı arkadaşım hatta kankam tuvalete gitti ve tuvalete gittikten 15 sn sora bir cam sesi kırılan bir cam sesi merte biz dört arkadaş iyimisin diye seslendık.. akın koşa koşa evden çıktı üzgünüm gitmem lasım çok korkuyorum hem geç oldu diyip gitti biz üçümüz merte bakmaya koştuk ancak tuvalet kapısı açılmıyordu bir ses duyduk sanki̇ i̇nce bi̇r ses sizi bekliyorum çocuklar dedi bizde heralde bu bize şaka yapıyordur dedik ve içeri daldık girdiğimizde mertin boynu ve iki bileği kegib bir şekilde küvetin içinde yattığını gördük ambulans çağırdık.. gelen yetkililer mertin çok kan kaybettiğini söyledi ama şimdi hayatta ertesi gece ben annemlerin geleceği gece koltukta beklerken arkamda bir silüet gördüm bu dik saçları olan bir adam gibiydi iyiki bir köpeğim var havlayarak gelmesiyle silüet toz oldu ama köpeğim çok garipti korkunç bir bakışı vardı.. koltukta sızmışım telefonla uyandım arayan annem oğlum iyi misin?
evet anne iyiyim dedim ve koltuğa uzandım
sonra siyeh bişeyin boğazıma sarıldığını gördüm işte gerçek korku ondan korktukca daha cok baskı yapıyordu...
ondan korkmasam daha kötü yapabilir krokmadım ve yaratık varlık yok oldu o hayatımın en kötü günü ertesi gün annemler geldiğinde bana akın ve alperin ölmüş olduğunu söylediler işte gerçek korku ondan korkmayın.. -
6.
0serdar on iki yaşındaydı. bir yıl vardı ki, mahalle arkadaşlarıyla şehir dışındaki top sahasında maç yapmaya gidiyorlardı. birkaç günde bir öğleden sonra maç yapmaya giderken ağaçlıktan dolanıp top sahasına varıyorlardı. aslında kestirmeden gitmek vardı ya o zaman da mezarlıktan geçmek gerekiyordu. bu işe de pek istekli olan yoktu. bazen maç uzuyor, karanlığa kalıyorlardı. çocuklar evlerine geç kalmamak için, böyle durumlarda mezarlıktan geçiverelim diye maç bitiminde atıp tutuyorlardı ama mezarlık kapısına gelindiğinde sesler kesiliyordu.
bir iki derken bu durum bir akşamüstü yine karanlığa kalınmıştı. maç çok uzamış ve epey geç olmuştu. dönüşü yok mutlaka mezarlıktan geçiyoruz diyenler yine mezarlık kapısına gelindiğinde susmuştu. serdar duruma el koymak ihtiyacını hissetmişti. “ arkadaşlar, arkamda tek sıra olun. ben sizi mezarlıktan geçiririm “ dedi ve arkadaşlarının arkasında tek sıra olmasını sağladı. hafif ay ışığı vardı ve kesme taşlardan yapılmış mezarlık içindeki dar yolu aydınlatıyordu. etraf zifiri karanlıktı. çocuklar sessizce serdar’ın peşi sıra ilerlediler. yolun yarısına gelinmişti ki yan taraftaki mezarlıktan bir el uzandı. “ tut elimi, benim elimi tut “ diyordu derinden gelen bir ses. serdar irkildi. yüreği ağzına gelecekmiş gibi oldu. çok korktu. arkasına baktı. kimse yoktu. hani arkadaşları neredeydi? gerisin geriye dönüp kaçmaya başladı. hızla mezarlıktan çıktı. hedefi top sahasıydı. oraya ulaşmak istiyordu. i̇ki kere arkasına da bakmıştı. gördükleri tarifi imkansız şeylerdi. peşinde ölüler vardı.
serdar top sahasına vardığında bugünkü maçta gol attığı kalenin içine yattı. arkasında kalenin filesi vardı. uzanıp tutmaya çalışan olursa fark ederdi. tehlike gelse gelse önden gelirdi. böyle bir şey olursa o zamanda ona göre davranırdı. serdar kalenin içine girdiği andan itibaren peşindekilerin kaybolduğunu anladı. yine de her an tetikteydi. gözleri dört bir yana fır dönüyordu. serdar o gece sabaha kadar uyanık bekledi. güneşin doğuşunu görmek kimseyi serdar kadar sevindiremezdi. derin bir oh çekti ve gerisin geri dönüp mezarlıktan geçerek evine vardı. o el uzanan mezar sessizliğin sesini dinliyordu. bir hareket yoktu -
7.
0bundan kaç sene önce bizim orda 5 kız kardeş yaşardı bu kız kardeşlerin ne anneleri nede babaları vardı bunlar bigün uyurken soba zeyirlenmesinden öldüler bunun üzerine bikaç sene geçti bu kız kardeşlerin evlerinde bi degişşikler olmaya başladı bu evde bizim tarlanın yanındaki tarlada annem bi gün biber ekerken bahceye bu evden garip sesler gelmeya başlamış annem korkmuş ve kazmayı elindenatmış ve bagırmaya başlamış ve mahale dekiler gelmiş eve bakmışlarki o 5 kız kardeş evde kuran okuyorlarmış ordakiler o ölen 5 kız kardeşi görünce kaçmışlar ve bidaha o eve giren olmadı çünkü o 5 kız kardeşler eve kimseyi sokmuyorlarmış
-
8.
0biz iki arkdaş bi akşam yurtta "yat" saati geldi ve nerkes uyudu biz uyumadık sonra tuvaletten esrarengiz bir ses geldi "kurtarın beni"diye. hemen koştuk ve bi arkadaşımız bağırıyor meğerse arkadaşımız kabız olmuş *
-
9.
0telefondaki esrarlı ses
bir gün okuldan eve gelmiştim.o gün arkadaşlarımla parti vermeye karar vermiştik. annem geceleri çalışıyordu. arkadaşlarım partiyi saat 8:30 verelim dediler.ve bizde vermeye karar verdik. neyseki akşam olmuştu. arkadaşlarım(erkek kız karışık)gelmişlerdi. herşey çok güzeldi. saat 10:30 du.tam o sırada telefon çaldı. telefon çaldığını duymamıştık. volumü çok açmıştık .ikinciyide duymadık .derken tam arkasından 3.cü çaldı.ben baktım. esrarlı ses bana akşam yalnızmısın diye sordu ben şoke oldum. telefonu kapattım. herkes telaşlanmıştı. sağa sola gidiyorlardı.ben partiyi teyzemin3 katlı evinde verdiğim için yukarıdan sesler geliyordu. yani tavan arasından... kapı çaldı. korkudan kapıyı açmadım. telefon çaldı. esrarlı ses bana oyun oynamak mı istiyorsun! diye haykırdı. olanlar olmuştu şarter attı aniden. kapı çaldı. kapıya el yordamıyla açmaya çalıştım. nabzım küt küt atıyordu.ve açtım sonunda... cee diye bir ses geldi meğer teyzemmiş. arkadaşlarım ve ben bu partiyi aylarca konuşmuştuk. telefondaki esrarlı sese gelince bunu teyzem yapmadığını söyledi.o günden sonra ne parti verdik ne de teyzemin evinde sonuç teyzemin evi lanetliymiş .arkadaşlar inanmazsanız inanmayın. dört sene önce gaztelerde yayınlanmıştır... -
10.
0reserve amk .. tırsıyorum beyler ..
-
11.
0korkutucu bir sessizlik evi sarmıştı. kadın ürkek adımlarla odadan odaya dolaşıyordu. bir şey arıyordu ama peşinde dolaşan gölgeden habersizdi. kadın aradığını bulmaktan ümidini kesmiş veTümünü Göster
yorgun bir halde, pencere kenarındaki sandalyeye oturdu, dışarı bakmaya başladı. peşinde dolaşan adam, kadının oturduğunu görünce saklandığı yerden çıktı. ses yapmamaya çalışarak sırtı kendisine
dönük kadına yaklaşmaya başladı. kadına iyice yaklaşınca yakalamak ister gibi ellerini kadının boynuna doğru uzatır. . . o anda kadın ani bir hisle geri döner, adam hiç vakit geçirmeden atılır, kadının sırtına vurur ve bağırır; " -ebe ebe. " ve kaçmaya başlar.
• * * *
adam yorgun argın koltuğa oturur; "-tamam pes, sen kazandın, öldüm yorgunluktan. saat kaç ?"
kadın sakin sakin cevap verir; "-saat 10. "
adam "-10' mu iyi. "dedikten sonra birden bir şey hatırlayıp telaşlanır ; "-ne !. . olamaz. paketleri bu gece yarısındaki uçağa yetiştiremezsem mahfoldum demektir, kesin kovulurum. "
-ama sen karanlıktan korkarsın, fobin var.
-bunu düşünmeye şimdi vaktim yok, kovulduğum zaman bol bol düşünürüm. çabuk çabuk içeri odaya koyduğum paketleri getir.
adam paketleri alıp, koşarak dışarı çıktı. dışarı çıkar çıkmaz bir an tereddüt etti, karanlık fobisi onu geriye dönmesi için zorladı ama çaresizdi, devam etti yoluna.
• * * *
adam elinde bir kaç paketle sakin sakin yürüyordu. birden bulutlar çoğalıp ayı kapatmaya, karanlığı artırmaya başladı. adam karanlıktan korktuğunu belli eder şekilde adımlarını sıklaştırdı, yürürken sürekli çevresine bakınmaya başladı.
adam ürpertiyle, kararan göğe bakarken bir merdivenin altından geçti. bunu uğursuzluk sayardı, korktu uzaklaşırken tekrar tekrar altından geçtiği merdivene baktı.
korkusunu yenmek için ıslık çalmaya başladı ama ölüm marşını çaldığını farkedince sustu. neşeli bir melodi hatırlamaya çalışırken önünden bir karakedi geçti. hemen durdu, endişeyle
çevreye baktı, sonra tekrar yürümeye başladıbu kez ürkek adımlarla yürüyor ve sürekli sağa sola bakıp bir tehlike olup olmadığını kontrol ediyordu.
bir köşeden iki adam çıkıp onun peşi sıra yürümeye başladı. gece serindi ama adam yanaklarına doğru soğuk terlerin boşaldığını hissetti. bir sonraki köşede peşindeki iki adama bir
adamın daha katıldı. diğer iki adama boğuk bir sesle sordu ; "-saat kaç ?. "en iri yarı olanı ; "-10. 30. " dedi. yeni gelen "-vakit kaybetmeyelim, çabuk olalım. " dedi.
adam arkadan gelen üç kişinin konuştuklarını duyunca hızlandı. ayak seslerinden arkadakilerin de hızlandığını anladı, korkuyla titredi. yeni gelen adamın sesini tekrar duydu ; "-haydi biraz hızlanın. "
adam yorgundu ama peşindekiler hızlanınca o da hızlandı, korkusuiyice arttı, peşindeydiler, yetişmek üzereydiler telaşlandı elindeki paketlerden biri düştü. can derdine düşmüştü, paketi almak için duraklamadı bile.
arkadan tekrar bir ses duydu ; "-yetişemeyeceğiz koşalım. "
adam da koştu koştu, paketlerden biri daha düştü, kan ter içinde kalmıştı. mesafeyi biraz açmıştı ama yorgunluktan bitmişti. paketlerden biri ekgib olunca diğerlerinin önemi olmadığını düşündü, artık işten kovulmak filan önemsizdi, daha hızlı koşmak için elinde kalan paketleri de fırlatıp attı ve koşmaya devam etti. fakat birden ayağı bir taşa takılıp düştü, dehşete kapıldı. üç adam koşarak geliyordu. kalkmaya çalıştı ama telaştan tekrar düştü. üç adam yetişmişti, kaçamayacağını anlamıştı. korkuyla gelenlerin yüzlerine baktı, yüzlerinde insaftan eser göremeyince, ümitsizce acı bir çığlık attı.
adamlar garipseyerek ona baktılar sonra aynı boğuk sesi duydu ; -"sarhoş galiba. " diğeri devam etti; "-boş ver onunla oyalanacak vaktimiz yok, nerdeyse başlayacak galatasaray-monako maçı. " "-ne dersin deplasmanda yenebilir mi ? rakip nede olsa avrupa takımı. "
üç adam maçı tartışarak koşup gittiler. onlar gidince yerdeki adam yarı şaşkın yarı sevinçli ayağa kalktı. bir süre hızlı nefes alışlarla adamların peşisıra baktı, heyacanını yatıştırmaya
çalıştı, alnındaki terleri sildi.
sendeleyerek ara sokaklardan birine daldı. ana caddelerde yine birileriyle karşılaşmaktan korkmuştu.
• * * *
ay hafifçe bulutların arasından sıyrıldı. adam loş sokaklarda evlerin gölgesine sığınarak yürümeye başladı. bir evin duvarına nerdeyse sürünerek giderken kararlı, sert bir sesle olduğu yerde kaldı ;
-dur!. .
sesin nereden geldiğini anlayamamıştı, aynı ses bu kez öfkeli bir tonla haykırdı ;
-kaldır ellerini
titreyerek kaldırdı ellerini
-ya paranı ya canını.
telaşla ceplerini aramaya başladı, bir türlü cüzdanını bulamıyordu.
demek paranı vermeyeceksin
korkuyla araştırırken iç cebinde buldu cüzdanı, çıkarmaya çalışırken aynı sesi duydu
-öyleyse geber
cüzdanı çıkardı ama geç kalmıştı, iki el silah sesi duydu, ayaklarının bağının çözüldüğünü hissetti, yere yığıldı.
aynı ses bir kahkaha attı ama kahkahası bir çıt sesiyle kesildi. yere yığılan adamın bulunduğu evin penceresinden bir ses geldi ;
-hanım yine gangster filmi varmış, kapattım televizyonu.
adam yığıldığı yerden bir yarası olup olmadığını kontrol ederek kalktı, sapasağlamdı, bir"-ohh!. . "çekti, üstünü başını çırpıp yeniden yürümeye başladı.
• * * *
henüz iki sokak geçmiştiki birden yerde dev bir köpek gölgesi gördü, sallana sallana yaklaşıyordu. her an köşeyi dönüp karşısına çıkabilirdi. sağına soluna baktı, kaçabileceği yer yoktu. kaçmayı denese bile başaramayacağını düşündü, korkusu arttı ama yine de kaçmaya başladı. o anda da köpeğin köşeyi döndüğünü gördü. birden şaşkınlıkla durdu; gölgesi kocaman olan köpek küçük bir yavruydu.
adam kendisine ecel terleri döktüren bu yavru köpeğe öfkeyle bir tekme savurdu, tekmesi isabet etmedi. yavru köpek havlayarak kaçtı. yavru köpeğin kaçtığı taraftan onun annesi olduğu anlaşılan iri yarı bir köpek çıkarak adamı kovalamaya başladı. bir süre kovaladıktan sonra adamın peşini bırakıp yavrusunun yanına döndü.
köpeğin döndüğünü görmeyen adam kaçmaya devam ediyordu.
adam yorulana kadar koştu. köpeğin, peşini bıraktığını anlayınca oturup nefeslendi.
• * * *
adam bu kez de ara sokakların karanlığından korkmuştu. hemen ana caddeye yöneldi, yürümeye başladı. tam bir polisin yanından geçiyordu ki, ilerdeki sokak lambasının altında dikilen bir kıza iri yarı bir adamın saldırdığını gördü. polis o taraftan geliyordu. fakat polisin hareketlerinde bir telaş yoktu. adam şaşkınlık içinde olaya bakarken, kız adamın elinden kurtulup çantasından bir silah çıkarmayı başardı. saldırgan tekrar atıldı kızın silah tutan elini
bileğinden yakaladı. kuvvetli bir iki silkeleyişle kızın elindeki silahı fırlattı. silah polisle adamın yanına kadar savrulmuştu.
adam korkudan kısılmış bir sesle polise seslendi ;
-yardım etsenize.
polis alaylı bir şekilde güldü ;
-yardıma gerek yok, o tek başına da kızı öldürebilir.
polis daha sonra adamın şaşkın bakışları arasında yürüyüp gitti.
adamın şaşkınlığı sürerken, kız saldırganın bir tokatıyla yere yuvarlandı. saldırgan yerdeki kızın üstüne giderken belinden bir bıçak çıkardı. onları seyreden adam kızın korku içinde attığı
çığlıkla kendine geldi, ayaklarının dibine düşmüş olan aldı ve kızı öldürmek üzere olan saldırgana çevirdi, tetiğe bastı. . .
saldırgan, hiç bir şey olmamış gibi ayakta duruyor, şaşkın ona bakıyordu. adam bir daha ateş etti, bir daha bir daha. kurşunu bitmişti ama saldırgana bir şey olmamıştı. üstelik elindeki
bıçakla öfkeli bir şekilde üzerine geliyordu. yerdeki kız ise oturmuş rahat bir vaziyette onları seyrediyordu. eli bıçaklı adam karşısına gelince kanlı dişlerini göstererek bağırmaya başladı.
ne söylediği anlaşılmıyordu ama öfkesi gözlerinden okunuyordu. adam vampirlere inanmıyordu ama karşısındaki adamın kanlı, koca koca dişlerini görünce dizleri tutmadı olduğu yere yığıldı.
saldırgan uzandı elindeki silahı aldı, ağzından kanlı dişleri çıkardıktan sonra bu kez anlaşılır bir sesle bağırdı ;
-ne yaptığını sanıyorsun sen, şurda rahatça bir film çeviremeyecek miyiz ? üstelik tabancadaki tüm kurusıkıları harcamışsın!. .
filmi çeken diğer adamlarda köşeyi dönüp gelmiş adama bağırmaya başlamışlardı, adam ayağa kalktı, topuğunun üstünde geriye döndü, silah sesini duyup gelen az önceki polisin bıyık
altından gülerek kendisine baktığını görünce başıyla selam verdi, yanından geçip sakince yürümeye başladı, filmciler hala arkasından bağrışıyordu.
adam başka bir caddeye dönünce, ağzıyla rüzgar uğultusunu andıran korkunç bir ses çıkarmaya başladı, duvara dayalı bir merdivenin altından geçti, önünden geçen kara kediye tekme attı,
karşısına çıkan bir köpeği korkuttu. yanından geçtiği çocuk parkına girdi, kaydıraçtan kaydı, parktan çıkarken gördüğü sarhoşun yanından sallanarak geçerken seslendi ; "-i̇yi geceler hık. . .
birader hık. . . " diye, sarhoş taklidi yaptıktan sonra caddeye çıktı, bir şarkıyı ıslıkla çalarak, neşeli adımlarla, kah zıplayıp, kah oynayarak evine doğru yürümeye başladı. -
12.
0bir gün arkadaşımla birlikte babamın arabasına binmiş oturuyorduk.o sırada bir çığlık koptu.ama dışarısı zifirkarnlığındaydı.ama biz yinede bakalım dedik. saat olmuş gece yarısı çok korkuyorduk. bide baktım ki meğerse o kediymiş.ama kedi kanlar içinde. kedinin leşi ezilmişti.ama çok korkunç gözüküyordu. arkadaşım yanlışlıklar kedinin leşine bastı. osıdaarkadaşım bayıldı. sabah kalktığımda meğerse bu bir rüyaymış.
-
13.
0not:bu hikayede geçen olayların kahramanlarıTümünü Göster
tamamen hayalidir
dr.opr. korhan, yüzüme bakarak, "mikroskopta
tespit ettiğin virüs, bakterilere karşı dirençli mi?"
dedi ümüitsizce, "evet, ne yazık ki !"diye cevap
verdim. "yani en az birbuçuk milyon insan
ölecek mi ?" başımı salladım. "sence, bu virüs
neden bu kadar, direnç kazandı ?"dedi."bunların
birçok nedenleri var, havadaki partiküller, eksoz
gazları, atom denemesi, ozon tabakasındaki deliğin
kapatılmaması, insan vücudundaki bağışıklık siste-
minin zayıflaması, sebze , meyve ve etlerde hor-
mon kullanılması, ayrıca genetiği değiştirilmiş ürün
ler, ve doğanın dengesinin bozulması... güldüm,
"şu kongo krım "hastalığı da bu yüzden mi ortaya
çıktı ?" dr. opt. korhan, "dr.eren, biyolojik savaş
yöntemi bunlar !"dedi.."eskiden, kene bu kadar öl-
dürücü müydü ? köylü, hayvanlarla ,iç içe yaşıyor-
du... ama ölen nadirdi... "
kürsü hocası pr. doktor, k.b. içeriye girdi.
"ne o arkadaşlar niye toplandınız ?"diye sordu.
dr.korhan"hocam, şu meçhul hastalığı tartışıyor-
duk !" dedi.."dünya sağlık teşkilatı ve abd deki
bilim adamları, da bu hastalık üzerinde çalışıyor.
hastalığın belirtileri ne efendim ?" hoca, ağzındaki
piponun küllerini sigara tablasına silktikten sonra
"hastalık , merkezi sinir sistemini etkiliyor, kişi de
dengesizlik, beyin travması, ve felç görülüyor, male
sef, bu hastalığın tedavisi henüz yok... !"
"hocam, türkiye hükümet ile abd hükümeti
arasında, bu konuda bir iş birliği yapılacak mı ?"
"biz, üniversite olarak, bir raporla durumu
sağlık bakanlığına bildirdik... artık, onların bieceği
iş... !"
• * * *
sedat bey, koltukta kestiriyordu ki, lisede oku-
yan kızı jale içeri girdi.. çok heyecanlı görünüyordu
ayak sesine, genç adam uyandı.
"hayrola kızım ? niye yüzün soluk bugün ?"
"şey... baba, yeni bir grip çıkmış, öldürücüy-
müş... televziyon haberlerinde vermiş, hastalık
türkiye'de de görülmüş. " odasından çıkan yaşlı
anneanne, "n'oluyor damat ? hüseyin efendi mi
ölmüş ? vah vah, genç adam gitti demek !"
sedat bey, gülmemek için zor tuttu kendini
"valide hanım, seni ilgilendiren bir konu değil bu...
hastalık çıkmış, hastalık !"
"bursa da teyzemin kızı hastaydı o mu öldü
yoksa ?"
"i̇lahi valide hanım, sen vallahi ölüyü
diriltirsin !" yaşlı kadın, söylenerek geri odasına
girdi. "
"jale şu televizyonu aç ta haberleri dinleyelim
dedi.. kız ,televizyonu açtı. televizyonun alt lam-
bası yandı. sonra, ekran açıldı, spiker kadın çıktı
"burası a... televziyonu, şimdi haberleri veriyoruz
ülkemizde görülen gribal bir vaka tesbit edilmiştir
hastalık, öksürme, boğaz ağrısı, kaslarda ağrı
yorgunluk, sinirlilik hali, hafıza kaybı ile kendini
göstermektedir... basit soğuk algınlığı ile bu hastalı-
ğı bir birine karıştırmamak için, vatandaşlarımızın
en yakın sağlık kuruluşuna baş vurmasını rica
ederiz... bakanlığımız, gerekli tedbirleri almış olup
paniğe gerek yoktur.
• * * *
sağlık bakanı a... o gün bir basın açıklaması
yapacağını duyurmuş, medyanın tüm tanınmış
gazetecileri, foto mubarirleri, televizyon spikerleri
ve yazarlar bakanı izlemek için yerlerini almıştı.
bakan, "değerli basın mensupları, bilindiği gibi
önce asya'da çin' ve endenozya'da görülen tipik
grip "hongong" daha sonra amerika'ya ve nihayet
avrupa ülkelerinde de görülmeye başlanmıştır
virüs, antibiotiklere karşı çok dayanıklı olup , hasta
lık, bağışıklık sistemi zayıf, yaşlı , çocuk ve kalb
hastalarında etkili olmaktadır. hükümetimiz bu
konuda, bazı hastanelerde karantina tedbirleri
almış olup, vatandaşlarımızın paniğe kapılmamasını
rica ederiz. evet, şimdi, gazeteci arkadaşlar soru
sorabilir. buyurun !"
" h... gazetesinden, c, sayın bakanım, bu hasta-
lık konusunda bazı endişelerimiz var, duyduğumu-
za göre, virüs, amtibiotiklere karşı çok dirençliymiş
vatandaşlarımız bu konuda çok kaygılı, yeterli ilaç
stokumuz var mı ? ve vatandaşlara, ne önerirsiniz ?
"teşekkür ederim bay c... hastalık, çok bulaşıcı
olduğu için, sinema, tiyatro, spor sahaları ve alış
veriş merkezleri gibi kalabalık yerlerde kalmama-
nız, mümkünse gaz maskesi takmanız "
" evet, siz arka sırada oturan !"
" y... gazetesinden b... efendim, sayın bakana
bir sorum olacak, bu hastalığın 1.5 milyon insanı
etkileyeceği ileri sürülmektedir, bu hastalık aşı yapıl
mak suretiyle, hafif geçeceğine dair bir idaa var
doğru mu ?"
"teşekkür ederim b... aşının koruyucu ol-
duğuna dair, bir bulguya rastlanmamıştır. evet
arkadaşlar, beni dinleme nezaketinde bulunduğunuz
için hepinize teşekkür ederim.
• * * *
hastalık, hızla yayılmaya başlamıştı. hastanelerde
yatacak yer olmadığı için, bazı hastalar için yer
yatakları yapılmıştı. morgtaki kutular kafi gelmediği
için, yeni kutular sipariş edilmişti... her evden, bir
ceneze çıkıyordu. mezarlıklarda yer kalmamıştı,
sanki birinci dünya harbinde görülen, veba,
tifüs, kolera, cüzzam, frengi gibi bir hastalık ile
karşı karşıyaydı insanlık... avrupa, çıkış yasağı
koymuştu, türk işçiler ülkesine gidemiyordu
abd de hastalığa karşı çok sert önlemler almıştı
dünya üzerinde hastalık korkunç bir boyut kazan
mıştı. avrupa devletleri ve amerika, güney
amerka ve rusya, türkiye cumhuriyetleri, çin
uçak seferlerini iptal etmişti.. basın ajansları
abd nin hiroşima ve nagazakiye attığı atom bom-
basından da daha çok ölüme sebep vereceğini
geçiyordu ..sağlık bakanlığının elinde bir ay yete-
cek kadar ilaç bulunduğunu yazıyordu gazeteler
okullar, tatil olmuştu. belediyeler, sokakta ölen
kimsesiz insanları, çöp arabalarına koyup, hastalık
daha da yayılmasın diye yakıyordu... hastanelerde
doktor ve hemşireler, çift vardiyeli çalışıyordu.
köpekler, insan leşi yediğinden, kuduz tehlikesi
de baş göstermişti. diyanet i̇şleri başkanı
camilere, gizli bir tamim göndererek , vatandaşla
rın, moralini yükseltecek vaazlar verilmesini
istiyordu. bazı din alimleri, "dünyanın sonu "
geldi diye evlerine kapanıp dua ediyordu.
başbakan, ve bakanlar, toplantı üstüne toplantı
yapıyordu.. ölen insanları, defnedecek, kabut
bezi bulunmuyordu.
dünyanın her tarafından ölüm haberleri geliyorduı
amerika başkanı b... bu meçhul hastalık yüzünden
ordusunu tamamen kaybetmişti.. uçak seferleri
iptal olduğu için, abd askerleri irak topraklarına
gömülüyordu.
• **
tıp labaratuvarları bu hastalığı yenmek için
çalışmalarını sürdürüyordu. bilim adamları, bu
virüse karşı, yeni bir antibiotik geliştiremezse
en az on milyon insanın öleceğini ileri sürüyordu
not : bu hikaye kurgu olup, gerçekle bir
ilgisi yoktur. kahramanlar hayalidir -
14.
0birgün eve gitmek için mezarlıktan geçmem gerkti vakit oldukca geçti arkadaşım demirkanla yürürken birden korkunç bi ses geldi tabiki merak ve korku karışık bi şekil de sesin kime ait oldunu öğrenmek için yolumuzu değiştirip mezarlığın içine doğru iyiden iyiye ilerledik ve gördüğümüz şey karşısında dehşete kapıldık iki kişi yada ikitane tanımlayamadığımız cisim sanki tartışıyordu bizi görünce bir anda kayboldular bizde o korkuyla kaçmaya başladık mezarlıktan çıkmamıza yüz yüzelli metre kala önümüzüde belirdiler bizi alıb bulunduğumuz yerden çok daha uzak biryere zütürdüler ve ayıldıgımızda bir mağranın içindeidik negariptiki hiç birşeyimiz yok diye sevinirken ogünden sonra sürekli cinleri ve ölüleri (görmeye ve duymaya) başladık "ve o günden sonra bi̇rdaha mezarliklara geceleri̇ asla uğramadik o gece son old
-
15.
0bu olay 3 ekim 2003 tarihinde gerçekleşti. aşağıda anlatılanlar tamamen doğrudur!!! o gün benim doğum günümdü... çağırdığım arkadaşlarımın gelmesini bekliyordum.i̇lk en iyi arkadaşım geldi(adını vermiyeceğim)sonra birlikte diğer arkadaşlarımın gelmesini bekledik. herkez geldi ve bilgisayar oynuyacaktık.her doğum günümde olduğu gibi annem evden gitti. oyunumuz bitti ve arkadaşlarımın getirdiği hediyeleri açcaktım. ondan önce arkadaşlarımdan biri hemen ortaya atıldı. bence kimse yokken ruh çağıralım dedi. bende arkadaşlarıma danıştım olur dediler. aramızdan biri ruh diye bir şey yok dedi.ama oda katılmak zorunda kaldı. kimin ruhunu çağıralım diye düşündük. kafadan birini attık ve geldi.ruh sapık çıktı kız arkadışıma bazı sözler söyledi: *senle yatıcam rüyana giricem. sana tecavüz edicem bir daha rüyandan hiç çıkmayacağım. sen uyumak istemiycen her yerde artık beni görücen... sonra direk kız ortadan kalktı ve inanmayan arkadaşım bizim söylediğimizi sandı. gülerek kalktı. sonra pastayı yedik, hediyeleri açtım ve dışarı çıktık. kız arkadaşım korkuyodu dışarıya çıktık ve gene o ruh geldi biz ruhu göremiyorduk ama gözüm önünde kız arkadaşım delirmiş gibi üzerime gelme diyordu. sonra annem geldi olanları anlattık kız arkadaşım bir gün bizde kaldı.o benim yatağımda yatıyordu bende salonda. gece 4 gibi bağırmaya başladı uyandırmaya çalıştık uyanmıyordu.en son bende cevşen vardı ve ona taktık üzerine su dök- tük uyandı rüyasında gene o ruhu görmüş ve ben gelmişim ona yardım etmişim... bir daha ruh çağırmadık..
-
16.
+1size anlatmak istiyorum. çok güzel bir gündü en sevdiğim arkadaşlarımı evime çağırmıştım. beraber çay içeriz oturup dertleşiriz diye düşünmüştüm. beklemeye başladım. tabi boş durmuyordum müzik dinliyor günün keyfini çıkarıyordum. olacaklardan habersizdim her zamanki ki gibi fondaki müzik her ne kadar hareketlide olsa içimde birşeyler oluyordu. gündüzdü ama karanlıklar hissediyordum. kapı çalındığında korkmadım desem yalan olur. gelenler onlardı arkadaşlarım en sonunda geldiniz diyip eve konuk ettim onları bir kenara oturdular gülüp eğleniriz diye gelmişlerdi ama suskunlardı. konuşturmak için çok çalıştım ama çabasızdı. i̇çeceğimiz bir bardak çayın bizi neşelendirebileceğini düşünüp oradan çay getirmek üzere ayrıldım. garipti çünkü birbirleriyle bile konuşmuyordu. i̇çimi tarifsiz duygular kapladı neler oluyordu acaba. yanlarına çaylarla geldiğimde ikisi birden bana öyle bir baktılar ki gözlerinde nefret vardı. havayı dağıtmak istedim yine sustular. tam o esnada arkadaşım çayını upuzun tırnaklarıyla karıştırmaya başladı. tırnaklar gördüğüm an kaynar sular boşandı. korkuyordum nasıl uzaklaşabilirdim... (cinler insan kılığına girdiklerinde ya tırnakları uzun olur yada vücutlarının bir bölümü farklı olur) son çırpınışlarımdı. kaçmalıydım tam o esnada bugüne kadar sesine sinir olduğum kapı zili bana en güzel şarkılar gibi gelerek çaldı. müsadenizle diyip kapıya yöneldim sessiz durmaları beni korkutmuştu ama kapıyı açmak son çaremdi. kapıya yöneldim kapıda abim vardı. hızla olayı anlattım hadi gidelim çabuk olmalıyız kaçmalıyız dedim içerde cinler var. nerden anladın dedi. kısaca önemsemeyerek uzun tırnakları vardı dedim. abim hızla yüksek sesle tırnaklarını gösterip böylemi dedi. ve o anda bayılmışım sonra geciken arkadaşlarım geldiğinde beni ayıltılar.
-
17.
0şu an 16 yaşındayım ve olay bundan 3-4 sene evvel yaşanmıştır. o yaz en büyük zevkimiz arkadaşlarla gece aşağı inmek idi ve hemen hemen indiğimiz her gece birbirimize korku hikayeleri anlatırdık. anlattığımız hikayeler genelde kendi hayal ürünümüz olurdu fakat anlatırken sanki yaşamış gibi anlatırdık ve kendi uydurduğumuz hikayeye o ortamın verdiği gerilimle kendimiz de inanır ve korkardık. i̇çimizde en çok hikaye anlatan nedim diye bir arkadaşımız idi. nedim yaşça bizden büyüktü ve bizi korkutmayı iyi başarıyordu açıkçası. yine böyle bir gecede nedim bize çok ilginç bir hikaye anlattı. hikayeye göre bazı insanlar sebepsiz yere içlerinden gelen bir ateşle küle dönüşecek kadar yanıyorlarmış. bu yanma o kadar çabuk gerçekleşiyomuşki, kendisini kurtarmaya zamanı olmuyormuş kurbanın. ayrıca bu olay kurban yalnızken gerçekleşiyormuş, yani görgü tanığı olmuyormuş hiçbir zaman. bu anlattığı hikaye ilginç olduğu kadar inandırıcı gelmemişti çoğumuza. fakat nedim evinden getirdiği angiblopedi de yazılanları bize gösterince tüylerimiz diken diken olmuştu hepimizin. bu olaylar gerçek yaşanmış olaylar olarak anlatılıyordu angiblopedide kanıtları ile. o gece eve koşar adımlarla çıktım ve bütün gece gözlerime uyku girmedi. ertesi gün ise belki hepimiz için hayatımızın en korkunç günü olmuştu. gelen habere göre nedim bir sokak arasında ölü bulunmuştu ve işin ilginç yanı nedim'in gömüldüğü mezarlıkta 1 hafta sonra yangın çıkmıştı ve bütün mezarlar yok olmuştu. i̇nanmayan arkadaşlar eski gazeteleri karıştırabilirler. tarih: 3 eylül 1997, mersin mezarlığı orman tarafında onlarca mezar yanmıştı
-
18.
0size anlatacagim bu olay, üniversiteye hazirlandigim yillarda basimdan geçen maceralardan sadece bir tanesi. geceleri çalismak bana daha cazip gelirdi hep. bu yüzden en erken saat 04:00' te yatardim. bir gece ablamla ayni odayi paylasmak zorunda kalmistim (ablamin odasina kartonpiyer yapiliyordu). ablam her zamanki gibi erkenden uyudu. o gece tarih çalisiyordum ve öyle bir kaptirmisim ki yaklagib 4 konu birden bitirmistim. test kitabi almak için yandaki kitaplarimin oldugu kütüphaneye gittim ve birkaç test aldiktan sonra odaya döndüm. geldigimde kitaplarin sayfalari karismis, kalemler yere düsmüs ve en korkutucu olani ise test cevaplarini yazdigim kagita neredeyse okunmayacak kadar silik bir yaziyla "beni hatirladin mi?" yazilmisti. biran kalakaldim, ablama baktim misil misil uyuyordu. ablamin yanina yaklastim hafifçe sirkeledim ve olanlari anlattim. uykuya düskün biri oldugu için gözlerini bile açmadan dinledi ve "saçmalama yat artik, uykun gelmis senin" dedi ve yatti. biran hak verdim, dislerimi firçalamak için tuvalete gittim. iiçime bir korku düsmüstü birkere aceleyle dislerimi firçaladim odaya geri döndüm. aman allah'im aglamakli oldum bilgisayarim açikti, daha dogrusu açilmisti ve o yazinin yazildigi kagitin üstünde tatil resimlerimden biri duruyordu. altinda ise "simdi bir daha düsün beni hatirladin mi?" yaziyordu. erkeklik yoktu artik aglamaya basladim ablami kuvvetlice sallayarak uyandirdim ama biryandan da agliyordum. çünkü o resmin çekildigi yaz, fazla samimi olmadigim ama çok iyi tanidigim bir arkadasim trafik kazasinda ölmüstü. hiçkira hiçkira agliyordum sinava bagli olarak içimdeki stressde patlak vermeye basladi ve koptum. aradan 30-35 dk. falan geçmisti annem ve babam gelmis basucumda duruyorlardi. gözlerime baktilar birer öpücük attiktan sonra igiblari kapatip gittiler. ablam seslendi "iyimisin?", evet dedim ve oda yatti ama ne mümkün ki ben uyuyayim. sabaha kadar asker gibi uyanik olacaktim. saatler geçti sabah ezanini duyuyordum. en büyük korkudur aslinda benim için sabah ezani. o muhtesem sessizlikte müezzinden çikan ilk ses yüregimi hoplatir hep. uyuya kalmisim sonra, o gün ders çalismadim ki bunun yaninda dershaneyede gitmedim zaten. gece olmustu yine ders çalismiyordum, sadece oturuyordum ve tv seyrediyordum. uyuya kalmisim, rüyamda cem'i (ölen arkadasim) görüyordum, bana sitem ediyordu ve neden mektup yazmiyorsun, bana tatil resimlerinden yolla gibi seyler fisildiyordu. kan ter içinde uyandim. birseyleri anlamak isitiyordum ama kafayi yemek üzereydim. sonra bitti, kesildi ama geçici bir süreymis. su an 27 yasindayim yalniz yasiyorum, sabahlari kalktigimda bazi resimlerimi yerlerde buluyorum. benimle yasayan biri var. belkide su an sizler gibi yazdiklarimida okuyor.Tümünü Göster
-
19.
0ben 18 yasinda bir kizim bu olay bana yaklagib 1 sene once arkadasim tarafindan anlatildi. arkadasim yatili okulda kalan bir kiz. biz hep cin olaylarini konustugumuz zamanlar inanmaz ve hep alay ederdi... yine okulda kaldiklari zaman cinlerden bahsediolarmis ve bu kiz yine alay etmeye baslamis gulup gecmis... daha sonra yatmislar kiz tam uyudugu zaman bir ses duymus cinin sesini yani cin ona demiski sen simdi bana inanmioyormusun?kiz da gulup evet inanmiyorum sanademis. cin buna yarin sen evine gittigin zaman saat 12 de sana kahve icmeye gelicem demis (kiz hafta sonlari evine gidiyormus) kiz gel bekliyorum demis. ertesi gun oldugunda kiz evine gitmis... o gece evde ailesi yokmus ve evde yalniz kalmak zorundaymis saat ilerledikce kiz korkmaya baslamis saat 12 yi vurdugu zaman kapi calmis birden bire kiz irkilmis ve tereddute dusmus kapiyi acsammi acmassami diye dusunurken kapi israrla diretiyormus ve birden bire bir ses gelmis o ses teyzesinin sesiymis kiz gulmus ve kapiyi acmis gelen gercektende teyzesiymis.kiz hayrola teyze neden geldin bu saatte diye sormus ve teyzesi ona onu osledigini soylemis biraz oturup konusmuslar... ve birden teyzesi kizdan kahve istemis kiz biraz saskin bi ifadeyle mutfagin yolunu tutmus ve kahveyi pisirmis ama suphelenmemis yinede hem inanmadigindan hemde teyzesi oldugu icin. sonra teyzesi kahvesini icip gitmis tabii kizin supheleride yok olmus bi anda aradan zaman gectikden sonra telefon calmis birden arayan polismis ona teyzesinin oldugunu haber vermisler saat kacta diye sordugunda 12 oldugunu soylemisler. kiz bunu duyar duymaz aklini yitirmis ve su anda hala pigibolojik tedavi goruyor ve en onemlisi cinlere inaniyor!!!
-
20.
0girisi cekici kelimelerle yapmak isterdim ama aklimda sadece anim oldugu icin beklenilen bir giris yapamadim. sizlere aktarmak istedigim bir olay var. bunlari gozunuzde bire bir canlandirirsaniz sevinirim.
bundan 4 sene evvel, daha once olamayan, aklima bile gelemeyecek seyler olmaya basladi. gece uyuyor vaziyetteyken bir anda yukselmeye basladigimi hissediyordum. arkama donup baktigim zaman kendi vucudumu hala uyuyor goruyor ve yoldan gecen arabalarin sesini duyuyordum. ardindan bir serinlik yavas yavas vucudumu dolasiyordu. evde dolanmaya devam ediyordum. ilk defa basima geldigi icin irkilip, uyandim. bu ilk olayda kendimi kontrol edememistim, ama daha sonrakilerde kontrolu yavas yavas elime gecirdim. aradan 2 gun gecmedi, olay ikinci bir defa daha oldu. kendimi kontrol etmeye calisiyordum. ilk seferde oldugu gibi kendimi ve annemi uyuyor goruyordum. daha sonra abim geliyordu aklima ve manyak gibi bir serinlik hissediyordum. sanki her yerim buzla kapliymis gibi. ardindan bu soguklugu unuttum, abim gozumun onune geldi. onun yattigi odayi goruyordum. odasini dikkatle incelemeye basladim. bu sirada vucudumdaki sogukluk tekrar geri geldi. dayanilamayacak bir seviyeye geldi. artik dayanamiyordum ve uyandim. parmaklarima baktigimda ,parmaklarim mosmordu. ertesi sabah abimi aradim ve odasini tek tek tarif etmeye basladim. abim sasirdi ve “bunlari nereden biliyorsun?” dedi. ben de ona sonra aciklayacagimi soyledim. bu olaydan sonra ankara’ya gittigimi ve gercekten bedenimden ayrildigimi anladim. ama en onemlisi, bundan 1 gun sonra oldu. uctugumu hissediyordum ve oturdugumuz apartmani yukardan goruyordum. bir anda uyandim ve kendimi evimizin dis kapisinin onunde, yattigim giysilerle buldum. kendime gelmeden evin ziline bastim. icerden ahsap kapinin sesi ve demir kapinin surgu sesi bir anda beni hayrete dusurdu. uyurgezer olarak disariya cikabilecegim aklima geldi. ahsap kapi neyse ama demir kapinin surgusunu disardana asla kapatamazdim. annem kapiyi acinca sok oldu. disariya nasil ciktigimi sordu. verdigim cevap sadece “bilmiyorum” oldu. gittim yatagima yattim. ama ne kadar korksam da bu dolasmalarin yerini hicbir sey dolduramazdi.