/i/Kültür Sanat

    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +2
    Mehmet Akif Ersoy
    Çanakkale Şehitlerine
    Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
    En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
    -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
    Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
    Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
    Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
    Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
    Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
    Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
    Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
    Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
    Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
    Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
    Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
    Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
    Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
    Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
    Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
    Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.

    Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
    Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
    Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
    Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
    Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
    Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
    Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
    Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
    Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
    Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkâm.
    ···
  2. 27.
    +2
    Göğe Bakma Durağı

    ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım 
    Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından 
    Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından 
    Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar 
    Şu aranıp duran korkak ellerimi tut 
    Bu evleri atla bu evleri de bunları da 
    Göğe bakalım 

    Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım 
    inecek var deriz otobüs durur ineriz 
    Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya 
    Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum 
    Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun 
    Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam 
    Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım 
    Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda 
    Beni bırak göğe bakalım 

    Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım 
    Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum 
    Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi 
    Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor 
    Seni aldım bu sunturlu yere getirdim 
    Sayısız penceren vardı bir bir kapattım 
    Bana dönesin diye bir bir kapattım 
    Şimdi otobüs gelir biner gideriz 
    Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç 
    Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin 
    Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat 
    Durma kendini hatırlat 
    Durma göğe bakalım
    ···
  3. 28.
    +2
    Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de, geri adam, boynunda yafta...
    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
    Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

    Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
    Bir âlem ki, gökler boru içinde!
    Akıl, olmazların zoru içinde.
    Üstüste sorular soru içinde:
    Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
    Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
    Kaydını düştüler, mühür basıldı.
    Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
    Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
    Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
    Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
    Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
    insanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik, mintanlarla et.

    Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
    Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
    Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

    Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim, senelik paydan!
    Zindanda dakika farksızdır aydan.
    Karıştır çayını zaman erisin;
    Köpük köpük, duman duman erisin!

    Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
    Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
    Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
    Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

    Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
    Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
    Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
    Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
    Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

    Ses demir, su demir ve ekmek demir...
    istersen demirde muhali kemir,
    Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
    Garip pencerecik, küçük, daracık;
    Dünyaya kapalı, Allaha açık.

    Dua, dua, eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
    Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
    Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
    iplik ki, incecik, örer boşluğu.

    Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
    Karanlığında nur, yeniden doğuş...
    Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
    Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

    ilkokullu ve liseli ergenlerin temaşası için değildir elbet , ancak şu dizelerin idrakını , hissiyatını verilen post-modern kelime gruplarıyla bir tutmayın
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +2
    ” Delikanlım!.
    iyi bak yıldızlara,
    onları belki bir daha göremezsin.
    Belki bir daha
    yıldızların ışığında
    kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..

    Delikanlım!.
    Senin kafanın içi
    yıldızlı karanlıklar
    kadar
    güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
    Yıldızlar ve senin kafan
    kâinatın en mükemmel şeyidir.

    Delikanlım!.
    Sen ki, ya bir köşe başında
    kan sızarak kaşından
    gebereceksin,
    ya da bir darağacında can vereceksin.
    iyi bak yıldızlara
    onları göremezsin belki bir daha…

    Delikanlım – Nazım Hikmet 
    ···
  5. 30.
    +2
    Karlı kayın ormanında
    ···
  6. 31.
    +2
    Her Gün Seninle

    Güzel olan
    Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
    Erimek yarını olmayan zamanlarda
    Durdurmak bir yerde bütün saatleri
    Bütün kuralları kırıp parçalamak
    Sonra varmak o yerlere
    Mevsimlere dur demek
    Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
    Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
    Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
    Delicesine içmek
    Ve unutabilmek her şeyi ansızın
    Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
    Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
    Güzel olan
    Sevmek seni Tanrılar gibi
    Seninle Tanrılaşmak...

    Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
    Ne bu şehir kalacak
    Ne bu duygusuz sürü
    Bu korkunç kalabalık
    Her vapur seni getirecek bana
    Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
    Kapılar sana açılacak
    Senin için söylenecek şarkılar
    Şiirler senin için yazılacak
    Her evde bir resmin
    Her meydanda bir heykelin olacak
    Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
    Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
    Kopup ötelerden, ötelerden
    Yalnız bana geleceksin
    Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.

    Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
    Sende buldum erişilmez hazları
    Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
    Duyguların en ölmezini sende duydum
    Susuzluğum dudaklarında dindi
    Yalnızlığım ellerinde
    Çoğu gün unuttum açlığımı
    Sende doydum...

    ilk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
    Anladım yaşadığımı her nefes alışta
    Seninle geçtim bütün zamanlardan
    Seninle var oldum
    Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.

    Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
    Ne zaman oradan öpsem,
    Değişir gözlerinin rengi
    Yanar dudakların, terler avuçların
    Dökülür kapkara aydınlık gibi
    Omuzlarına saçların
    Gitgide artar kalbinin vuruşları
    Bir mugibi halinde dünyamı doldurur
    Ansızın bütün sesler kesilir
    Zaman durur
    Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
    Her gün seninle yeniden var oluruz
    Eriyip kaybolduğumuz yerde...

    Sesini duymadığım gün
    Yaşanmış değil
    Açan çiçek değil
    Öten kuş değil
    Yüzünü görmediğim gün
    içimde yıldızlar sönük
    Güneşler güneş değil
    Seni sevmediğim gün
    Seni anmadığım gün
    Olacak iş değil...

    Her günüm seninle geçsin
    O güneşe en yakın
    Kimsenin varamayacağı bir dağ başında
    Uçsuz bucaksız uzak denizlerde
    insan ayağı değmemiş ormanlarda
    Uzaklarda, en uzaklarda
    O gemilerin uğramadığı limanlarda
    Işığım ol, alınyazım ol benim
    Vatanım ol, evim ol
    Yeter ki bir ömür boyu benim ol
    Her günüm seninle geçsin...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Çok iyiymiş be...
      ···
      1. 1.
        0
        Öyledir.
        ···
  7. 32.
    +1
    Edip Cansever- masa da masaymış ha
    Adam yaşama sevinci içinde
    Masaya anahtarlarını koydu
    Bakır kaseye çiçekleri koydu
    Sütünü yumurtasını koydu
    Pencereden gelen ışığı koydu
    Bigiblet sesini çıkrık sesini
    Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
    Adam masaya
    Aklında olup bitenleri koydu
    Ne yapmak istiyordu hayatta
    işte onu koydu
    Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
    Adam masaya onları da koydu
    Üç kere üç dokuz ederdi
    Adam koydu masaya dokuzu
    Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
    Uzandı masaya sonsuzu koydu
    Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
    Masaya biranın dökülüşünü koydu
    Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
    Tokluğunu açlığını koydu.
    Masa da masaymış ha
    Bana mısın demedi bu kadar yüke
    Bir iki sallandı durdu
    Adam ha babam koyuyordu.
    ···
  8. 33.
    +1
    NE iÇiNDEYiM ZAMANIN
    Ne içindeyim zamanın,
    Ne de büsbütün dışında;
    Yekpare, geniş bir anın
    Parçalanmaz akışında.

    Bir garip rüya rengiyle
    Uyuşmuş gibi her şekil,
    Rüzgarda uçan tüy bile
    Benim kadar hafif değil.

    Başım sükutu öğüten
    Uçsuz bucaksız değirmen;
    içim muradına ermiş
    Abasız, postsuz bir derviş.

    Kökü bende bir sarmaşık
    Olmuş dünya sezmekteyim,
    Mavi, masmavi bir ışık
    Ortasında yüzmekteyim.

    Ahmet Hamdi TANPINAR
    ···
  9. 34.
    +1
    Beyler uzun ama okuyun tavsiyemdir bir bayan olarak içeriği bayanlara karşı ipucu olarak algılayabilirsiniz
    Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
    Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının onu kaldırtma!
    Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur senin adınla başlayan dualar ve biten senin adınla onu susturma!
    Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez yalnız genç adam kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez bu da kalsın aklında..
    Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni,
    Seni seven bir kadın sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
    Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini onu yanıltma.
    ilk darbede yere çakılma oğlum,
    ilk imtihanda sınıfta kalma!
    Ve asla,
    Ama asla!
    Araya umutsuzluğu sokma.
    Orasıdır kadının şah damarı, umudu..
    Kesildiği an, vazgeçer kadın.
    Sevmekten,
    Beklemekten,
    Özlemekten,
    Hatta dua etmekten…
    Can havliyle, kaçar.
    Yakalayamazsın.
    Artık o kadını üstüne alınamazsın.
    Sahip çıkamadığın kadına hesapta soramazsın.
    Kadınları bomba gibi düşün genç adam yanlış kabloyu kesersen onunla birlikte sende patlarsın.
    Bak oğlum!
    Bu hayatta her şeyi alırsın yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
    Seni her şeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
    Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla..
    Falan filan sonra,
    Bilirsin ya..
    Sen sen ol o kadını satma!
    Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
    Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
    Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
    Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
    Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edinilemez olan maddelerinden biridir.
    Kadın olmanın kuralıdır..
    Bir şey daha vardır ki,
    Kuştur kadın,
    Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
    Öyle bir havan olmalı ki adamım,
    Senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
    Bunu bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın…



    Bir kadın seni seviyorsa fotoğrafını görmediği gün olmaz.
    Bir kadın seni seviyorsa kokuna doyamayacagini bile bile koklayarak omzundan öpmustur seni.. sana zarar vermez, en büyük zararı kendinedir.. umutsuzluktan bile umut yaratır..
    Bir kadın seni seviyorsa tartışır, niyeti kavga çıkarmak degildir ne kadar ileri gidebileceğini ölçer. Oysa ki sımsıkı sarılmani bekler.
    Bir kadın seni seviyorsa üç beş kilo fazla ya da eksiğine bakmaz, yemek yediğin anı da seviyordur seviyordur her halini..
    Bir kadın seni seviyorsa kalp atışına dayanamaz beste bile çıkarir.. kokun var diye bluzunu yıkamaz koyar kenara gider gelir koklar onu.. yerine kimseyi koyamaz.. sana zaten hayrandir.. hoslanmadigi huylari senle sever, seni sende sever. Uzakta da olsan yine sever.
    Bir kadın seni seviyorsa ayda değil her gün rüyasında görmek ister.. çocuk gibidir.
    Bir kadın seni seviyorsa yaş aldığında olgunlastigina inanir içindeki çocuğu da asla öldürmez.
    Bir kadın seni seviyorsa senin gibi bebeği olsun da ister.. en çok babaligi sana yakıştirir.. senle uyanmak ister.
    Bir kadin seni seviyorsa tuzsuz yumurtayi tuzlu, şekersiz çayı sekerliymis gibi içer.
    Bir kadın seni seviyorsa senin ondan vazgecmedigini görmek ister.. sevilmedigini hissettiği an gitmek ister ama kolay kolay yapamaz emin olmayı bekler.
    Bir kadın seni seviyorsa her şeyi göze alır ama onu görmezden geldiğini asla.. senden nefret etmek için kalbini kırmana izin verir..
    Bir kadın seni seviyorsa bittiği an yemin eder bi daha asla sana dokunmayacagina.. ve bi gün der.. ya bi gün.
    Bir kadın seni seviyorsa kimseyi öyle sevmemistir.
    Bir kadın seni seviyorsa kendini önemli biri sanma önemli olan kadının yaşadığı duygu yoğunluğudur, sende ortaya çıkmıştır sende onu sevdiysen o zaman şanslı hisset kendini..
    Bir kadın seni sevdiyse yollarınız ayrı olsa da tek duası “iyi ki seni sevmişim” dir.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    +1
    Göbekler perçin olmuş
    Hava gecmez aradan
    Bozulmayacak kız mı var
    Sen haber ver paradan
    ···
  11. 36.
    +1
    SEN - NAZIM HiKMET RAN

    Sen esirliğim ve hürriyetimsin
    Çıplak bir yaz gecesi gibi yanan etimsin
    Sen memleketimsin..
    Sen ela gözlerinde yeşil hareler
    Ve ulaşıldıkça ulaşılmaz olan hasretimsin.
    ···
  12. 37.
    +1
    Bahçelerde kereviz
    Bu ne biçim maydonoz
    Ben annemi özledim
    Yaşasın 23 Nisan
    ···
  13. 38.
    +1
    Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur 
    Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur 
    Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur 
    Yâr olur ağyâr aolur dildâr olur serdâr olur

    "Yavuz Sultan Selim Han"
    ···
  14. 39.
    +1
    Amk okuycak ne şiirler varmış amk binleri sizi
    ···
  15. 40.
    +1
    YERÇEKiMLi KARANFiL
    Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
    Oysaki seninle güzel olmak var
    Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
    Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
    Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
    Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
    Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
    O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
    Derken karanfil elden ele.
    Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
    Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
    Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
    Birleşiyoruz sessizce.
    ···
  16. 41.
    +1
    Milletin sırtından doyan doyana 
    Bunu gören yürek nasıl dayana 
    Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana 
    Bilmem söylesem mi söylemesem mi 
    ···
  17. 42.
    +2 -1
    Oy zumzuma zumzuma
    Bacakları omzuma
    Az soksam darılırsın
    Cok soksam bayılırsın

    ANONiM
    ···
  18. 43.
    +1
    Şu kopan fırtına Türk ordusudur Ya Rabbi
    Senin uğrunda ölen ordu budur Ya Rabbi
    Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın
    Galip et çünki bu son ordusudur islam'ın

    (bkz: yahya kemal beyatlı)

    Not: elhan ı şita yı da çok severim

    Edit: elhan ı şita , cenap şahabettinin
    ···
  19. 44.
    +1
    Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
    Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
    Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
    Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
    Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
    Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
    Sende tattım yemişlerin cümlesini.

    Desem ki sen benim için,
    Hava kadar lazım,
    Ekmek kadar mübarek,
    Su gibi aziz bir şeysin;
    Nimettensin, nimettensin!
    Desem ki...
    inan bana sevgilim inan,
    Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
    Ve soframda en eski şarap.
    Ben sende yaşıyorum,
    Sen bende hüküm sürmektesin.
    Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
    Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
    Günlerden sonra bir gün,
    Şayet sesimi farkedemezsen,
    Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
    Bil ki ölmüşüm.
    Fakat yine üzülme, müsterih ol;
    Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
    Ve neden sonra
    Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
    Hatırla ki mahşer günüdür
    Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
    ···
  20. 45.
    +1
    Gerçek orhan baba bu orhan baba;

    ben orhan veli
    "yazık oldu süleyman efendiye"
    mısra-i meşhurunun mübdii..
    duydum ki merak ediyormuşsunuz,
    hususi hayatımı,
    anlatayım:
    evvela adamım, yani
    sirk hayvanı falan değilim.
    burnum var, kulağım var,
    pek biçimli olmamakla beraber.
    bir evde otururum,
    bir işte çalışırım.
    ne başımda bulut gezdiririm,
    ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
    ne ingiliz kralı kadar
    mütevaziyim,
    ne de celâl bayar'ın
    sabık ahır usağı gibi aristokrat.
    ispanağı çok severim
    puf böreğine hele
    biterim
    malda mülkte gözüm yoktur.
    vallahi yoktur.
    oktay rıfat'la melih cevdet'tir
    en yakın arkadaşlarım.
    bir de sevgilim vardır pek muteber;
    ismini söyleyemem
    edebiyat tarihçisi bulsun.
    ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
    meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
    sadece üdeba arasındadır.
    ne bileyim,
    belki daha bin bir huyum vardır.
    amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
    onlar da bunlara benzer.
    ···