0
öncelikle belirtmeliyim ki ben uzun yazmayı seven bir suser değilim;
Orhun Yazıtları, Göktürk Yazıtları ya da Köktürk Yazıtları, Türklerin bilinen ilk alfabesi olan Orhun Alfabesi ile Göktürkler tarafından yazılmış yapıtlardır. Bilge Kağan ve Kül Tigin yazıtlarını Yolluğ Tigin yazmıştır. Yolluğ Tigin aynı zamanda Bilge Kağan'ın yeğenidir. Yazıtlarda bu abidelerin sonsuzluğa kadar kalması temennisi ile "Bengü Taşlar" denmiştir.
Yazıtlar, 1889 yılında Moğolistan’da Orhun Vadisi'nde bulunmuşlardır.[1] Bu yazıtlar II. Göktürk Kağanlığı'na aittir. Yazılış tarihleri MS. 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır. Yazıtlardan Kül Tigin Yazıtı 732 yılında, Bilge Kağan Yazıtı 735 yılında yazılmışlardır.[1]
1893 yılında[1] Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen tarafından, Rus Türkolog Vasili Radlof’un da yardımıyla çözülmüş ve aynı yılın 15 Aralık günü Danimarka Kraliyet Bilimler Akademisi'nde bilim dünyasına açıklanmıştır.
Konu başlıkları [gizle]
1 Bulunması ve üzerinde yapılan incelemeler
2 Yazıtlar
2.1 Kül Tigin yazıtı
2.2 Bilge Kağan yazıtı
2.3 Tonyukuk yazıtı
3 Yazıtların yazıcısı
4 Eski Türk runik yazısı
4.1 Yazıtlarda uygulanan yazım kuralları
4.2 Yazıtlardan örnekler
5 Yankılar
6 Ayrıca bakınız
7 Kaynakça
8 Dış bağlantılar
Bulunması ve üzerinde yapılan incelemeler [değiştir]Orhun harfleriyle yazılan yazıtlardan 13.yüzyıl Moğol tarihçisi Alaaddin Ata Melik Cüveynî (Ebü'l- Muzaffer Alâúdîn Atâ‘ Melik bin Bahâiddîn muhafazid el-Cüveynî), Tarih-i Cihan-güşa adlı yapıtında söz etmişti. Çin kaynakları da yazıtların dikilişini bildirmekteydi. Yine de bu durum 18. ve 19. yüzyıllara kadar bilim dünyasının bilinmeyeni olarak kalmalarına engel olamadı. ilk olarak Rus çarı I. Petro'nun emriyle Sibirya'nın bitki örtüsünü incelemek için görevlendirilen bitki bilimci Daniel Gottlieb Messerschmidt ve kendisine rehber olarak verilen isveçli tutsak subay Johan von Strahlenberg, 1721 yılında Güney Sibirya'da, Yenisey Irmağı'nın yukarı mecrasında bu yazı ile yazılmış ve Kırgızlara ait oldukları düşünülen mezar taşlarını içeren Yenisey Yazıtları'ndan bir tanesini keşfetti. Bir yıl sonra tutsaklığı son bulan Strahlenberg, isveç'e dönüşünde bu inceleme ile ilgili izlenimlerini kitap hâline getirip 1730 yılında Stockholm'de yayınladı. Böylece Orhun Yazıtları bilim dünyasının dikkatini çekmiş oldu.
Bu gelişmeye rağmen Sibirya'ya araştırma amacı ile ilk bilimsel heyetler ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru gönderilebilmiştir. Bu ilk heyetler 1887 ile 1888'de Finlandiya'dan Sibirya'ya gönderilen Fin araştırma heyetleri idi. Fin heyetlerinin bu bilimsel gezileri sonucu Yenisey mezar yazıtlarının kopyaları ilk kez olarak yayımlanmıştır.[2] Aynı yıl Rus arkeologlarından Nikolay Mihailoviç Yadrintsev Moğolistan'da, Orhun Irmağı kıyılarında aynı yazı ile yazılmış çok daha büyük iki yazıt buldu. Yadrintsev'in Orhun Yazıtları adı verilen bu iki büyük yazıt ile ilgili eseri 1890 yılında yayımlandı.[3] Moğolistan'daki bu yeni keşif üzerine Axel Olai Heikel başkanlığında bir Fin araştırma heyeti Orhun Irmağı kıyılarına gitti. Fin heyetinin yaptığı bu bilimsel gezi sonunda Orhun Yazıtları'nın mükemmel kopyaları yayımlandı.[4]
Orhun Yazıtları aynı yıl Rusya'da da yayımlandı. Bu ikinci yayın Vasili Radlof'un başkanlığında yapılan Rus bilim heyetinin gezisi sonucu ortaya çıkmıştı.[5]
Orhun Yazıtları'nın Finlandiya'da yayımlanan atlası bu taşlardan birinin üzerinde bulunan Çince yazıtın okunabilen kısımlarının bir çevirisini de içeriyordu. Bu kısa Çince metin hiç şüphesiz bilinmeyen bir yazı ve dille yazılmış olan asıl metnin çeviri olamazdı; fakat bu Çince metin bu iki yazıttan birinin 732 yılında ölen bir Türk prensinin anısına dikilmiş olduğunu haber veriyordu. Böylece, bu yazıtların kimlere ait olduğu ve hangi dilde yazıldığı sorusunu cevaplamış oluyordu. Bu iki yazıt Türklerin atalarında kalma idi; bunlarda kullanılan dil de eski bir Türk lehçesinden başka bir şey olamazdı.
Bu husus, ünlü Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen'in 15 Aralık 1893'te Kopenhag Bilimler Akademisi'nin bir toplantısında Orhun ve Yenisey yazıtlarında kullanılan "runik" yazıyı çözümlediğini[1] bilim dünyasına duyurduğu zaman hiçbir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde aydınlanmıştı. Thomsen'in eski Türk "runik" yazısının çözümü ile ilgili raporu çok geçmeden Danimarka Bilim ve Edebiyat Akademisi bülteninde yayımlandı.[6]
Thomsen'in eski Türk "runik" yazısını çözümü bilim dünyasında, özellikle Türkologlar arasında büyük bir heyecan yaratmıştı. Vasili Radlof, daha 1894 Mart'ında Orhun Yazıtları üzerine hazırlayacağı eserinin ilk kısmı olan Erste Lieferung'u yayımladı.[7] Bu eserin ikinci kısmı aynı yılın Mayıs ayında, üçüncü kısmı da 1895'te yayımlanmıştır. Orhun ve Yenisey yazıtlarının bu yayını acele ile hazırlanmış bir eser olduğundan okuma ve açıklama yanlışları ile doludur.
Orhun alfabesini çözen Danimarkalı dilbilimci Vilhelm Thomsen. Radlof gibi aceleci davranmayan Thomsen ise iki büyük yazıtını yayınını 1896'da gerçekleştirmiştir.[8] Birinci kısımda eski Türk "runik" yazısı ile yazının sistemi "runik" harfli örneklerle ayrıntılı şekilde incelenmektedir.[9] Bu kısımda ayrıca eski Türk yazısının kökeni sorunu da ele alınmıştır.[10] Eserin ikinci kısmı eski Türk tarihi ile ilgili bir inceleme yazısı ile başlamakta[11], bundan sonra da iki yazıtın yazı çevrimli metinleri ve Fransızca çevirileri verilmektedir.[12] Metin ve çevirileri, açıklama ve yazıtlarda geçen kelimelerin alfabetik dizini izler.[13] Thomsen'in yayını ayrıca Kül Tigin yazıtındaki Çinçe yazıtın Edward Harper Parker tarafından yapılmış ingilizce bir çevirisini de[14] içermektedir. [15] Thomsen'in bu başarılı yayını kendisinden sonra Orhun Yazıtları üzerine çalışan bilginler tarafından da örnek alınmıştır.
Tümünü Göster