1. 68.
    0
    mor kadınların gerçekleştirdiği pembe bir devrimdi aşk, rengi sonradan kan kızıla çalan. ve ilikleri emilmiş iskeletlerdi bir devrimden geriye kalan...
    ···
  2. 67.
    0
    biraz kırgınım bu aralar,
    baya hırpalanmış..
    çokça sarhoş.
    içim oyuluyor gibi biraz,
    biraz dişlerim sökülüyor,
    biraz tırnaklarım çekiliyor..
    böyle zamanlar bana işkence odalarını hatırlatıyor.

    hiçbirşeyi umursamıyormuş gibi gülebiliyor olmam beni kendimden iğrendiriyor.

    sebebini bilmediğim bir hüzün çöküyor üzerime, aniden !
    gözlerim kan çanağı olana kadar ağlıyorum,
    hıçkırıyorum,
    bağırıyorum,
    şarkılar söylüyorum,
    geçecek diyorum sonra, geçmiyor..
    uyuyorum çok uyuyorum,
    uyanınca geçecek diye uyuyorum, uyanıyorum geçmiyor...

    şimdi içimden "anlamıyorsunuz dimi huur çocukları, sanşlı binler" diyorum.

    beni anlamıyorsunuz !

    cayır cayır yanıyor canım ve anlamıyorsunuz.
    karanlığın ortasında ana avrat sövüyorum ve sağırsınız.

    hiç biriniz benim gibi sevemeyeceksiniz birini,
    hiç biriniz beni gibi ötelenmeyecek, beni gibi kandırılmayacak, beni gibi kullanılmayacaksınız,

    hayat üzerinize çırıl çıplak koştuğunda hiç biriniz benim kadar savunmasız kalmayacaksınız.
    dua etmek için açtığınızda ellerinizi, hiç biriniz köpekler gibi yalvarmayacaksınız..

    sıçrayıp kabuslardan kan ter içinde yalın ayak sokaklara fırlamak ne demek biliyor musunuz ?
    ve özlemek...
    dayayıp henüz bileylenmiş bıçakları gırtlağınıza,
    son bir kez daha sarılabilme umuduyla ölememek,
    ve özlemek...

    biliyor musunuz ?

    bilmiyorsunuz !
    huur olmuş yüreklerinizle, beni anlamaya çalışıyor, beceremiyorsunuz.

    +nasılsın ?
    -kimsesizim, çaresiz !
    ve özlüyorum dıbına koyayım,
    ve ne zaman vurulsam birinin gözlerine oracıkta öldürülüyorum.
    ve ne zaman sevsem birini,
    can desem, canım bilsem,
    ne zaman hiçliğimi sahiplensin diye tutsam birinin ellerini, bin gibi bırakıp kaçtı ellerimi.
    ve ne zaman hıçkırsam, zev çığlığı gibi hoşlarına gitti.

    anlayamazsınız "huur çocukları" diyorum şimdi,
    nasıl sevdim..
    nasıl yanıyor içim..

    anlayamazsınız, aşk diye oturduğunuz kucaklardan aşkım diye zıplarken diğerine,
    anlamayazsınız beni
    ···
  3. 66.
    0
    küçüklüğüme el bombası düşürdü sakar bir asker. kanadım, kirlendim anne... büyüdüm kirli adam oldum ben, kalbimin üzerindeki ayrılık lekelerini temizlemeye çalışırken...
    ···
  4. 65.
    0
    uyudum;
    geceler boyu, yıldızların gökyüzünde parlaması kadar sabitti yanaklarımda sahip olduğum ıslaklığım. sanki yüzümde yırtılmış bulutlar vardı, yüzümden yağmurlar yağdırdım. pırıl pırıl ve pür. aldırma, yağmur yağar. yağmurlar yağmak için vardır, gözler ağlamak için vardır. muhtemelen bir bulutun kalbinde fay hattı kırıkları vardır. düşünsene, bir çocuğun hayal gücü için şu gezegen ne kadar da dardır.

    uyandım;
    sakallarımın arasında adamlığıma biriktirdiğim kırıntılar saklıyordum. ulaştığımda beslerim. yorgun düşersem eğer yol boyu, yorgun düşürülürsem birtakım aşka bürünmüş kadınlar tarafından, başımı kesip bütün hatıralara pay ederim. - biraz da annem yesin, rica ederim.- elbet günü geldiği vakit infilak edecek şu çağın ortalık yerinde bütün kalpler. ki ölmek; nefes almamazlıktan gelinen bir oyundur daha çok eyleme benzeyen. öylesine dahi ölsen, üç parça ve yedi metre kumaştan ibarettir bütün sığınabileceğin evren.

    koştum;
    şeytanla girilen bir kovalamacada, günahtan kaçar gibi, topuklarım yerinden fırlarcasına bir yorgunlukla. hedef sendin. sendin kurtuluş olacak o yüksek tepe, bütün bu yalnızlığın baskın verdiği sellerde sığınılması gereken, tırmanılması gereken eteklerine. ruhtan bahsettiler yıllar boyu anlama kabiliyetimize. ruhları anlattılar. ruhların yakınlaşmalarını, ruhların isyanlarını. ruh; tımar edilmiş bir tımarhaneydi bir vücuda gelmeden önce.

    düştüm;
    kırıldı en sağlam bastığım yerden ayaklarım. ayaklarımdan önce de vardı kırılan yanlarım. oysa ki ben hiç yüzümü acıtmadım, anlatmadım hiçbir akbabaya yakın tarihte meze olacağıma dair öyküler. işte biliyorsun, bu ayaklar, arkadan yapılan bir müdahale ile kırılmadı gole giden bir oyuncu gibi. daha çok sana yaklaşıyordu bir mülteci, dilenci nezaketinde ve bir ağırlık kandırıldığınca gözlerinde.

    kaldım;
    bu hissettiklerimi başka türlü açıklayamıyorum. artık azrail’e sarılıp uyuyorum, yaşasın…
    ···
  5. 64.
    0
    aynı tepeden atlayıp birlikte ölecektik, çünkü 'biz'dik. atladık... daha boşluğun başında paraşüt çıkarttın koynundan, ömrünü sürdürebilecek kadar yalanı sığdırdığın koynundan. yükseldin, ben düşerken yükseldin. yüzüme gülümseyip de terk ettin. şimdi ben tek başıma devam ediyorum yoluma, hızla düşüyorum boşlukta...

    off..
    ···
  6. 63.
    0
    ve aşk şimdi bir huurnun klitorisinde raks ediyor,
    kim bilir kimler inletiyor..
    ···
  7. 62.
    0
    gelişinle gidişin arasında "yaş" farkı var, gözlerimden belli.
    ···
  8. 61.
    0
    sevgilim; ben tanrı değilim, et ve kanın bir araya getirdiği ayaklı bir yalnızlığım sadece. siyasetçi de değilim, tek politikam yüzünü güldürebilmek. tefeci de değilim ki; borç karşılığı verip kalbimi, borcunu ödemediğinde dizlerinden vurayım. pekala; bu şüphe, bu tarafsızlık, bu korku niye?
    ···
  9. 60.
    0
    şimdi sen en ciksi iç çamaşırlarıyla karşımda striptiz yapan bir kadınsan,
    ben gay oluyorum,
    travesti oluyorum..
    seninle ilgilenmiyorum.
    karşı penceredeki delikanın bakışları kadar tahrik olmuyor,
    seni istemiyorum.

    şimdi sen demir parlıksan, cezaysan, gardiyansan,
    ben köşe bucak suç işlemekten kaçıyorum.
    kesici aletlerden uzak duruyor,
    uyuşturu satmayı da bırakıyorum.
    üstelik hiç bir illegal eyleme katılmıyor, o sevdiğim sloganları içimden mırıldanıyorum.

    şimdi sen aşsan, suysan, sigaraysan, en sevdiğim şarapsan,
    ben ölüm orucuna başlıyorum...

    şimdi sen baharsan, ışıksan, güzelsen, kırmızıysan,
    ben gözlerimi oyuyorum,
    kör oluyorum.

    mutluluksan, huzursan,
    tüm hüzünleri hayatıma dikiyor, acıların allah'ını çekiyor, yanıma oturtuyor, gözlerine bakıyor
    ağlıyorum.

    ...

    yani korkuyorum,
    kaçıyorum !

    ellerini tutarsam, ellerim olmandan korkuyorum.
    eğer öpersem dudaklarım gibi sahiplenmekten seni,
    benimle uyursan, geceleri bağışlamaktan,

    yanında nefes almaya alışırsam,

    ve sende gidecek gibi bakarsan bir gün,
    öyle acıtırsan gözbebeklerimi,
    onlar gibi, beni çiğner gibi uzaklaşırsa benden.

    ve bir kez daha yenilirsem...

    tanırım kendimi,
    kendimi affetmem.

    tesadüflere inanmadığım kadar, ihtimal verirsem ithimallere,
    kapı aralarsam ihtilallere,

    tanırım kendimi,
    kendimi affetmem.

    bu yüzden,

    şimdi damarımda kansan sen,
    kestim bileklerimi ben.

    çok geçerli..
    ···
  10. 59.
    0
    tanrı aşkı yarattı, sonra da ihaneti.
    bir kadın bunları aldı ve üstüne giydi.
    huurluk doğurdu kirli bacak arasından.
    sonra acıyı yarattı tanrı.
    kundaklayıp bir adamın kapısına bıraktı.
    adam acıyı tattı, ihaneti tattı.
    şair oldu.
    ···
  11. 58.
    0
    şimdi halimi sorma özlüyorum, köpek gibi hemde.
    şimdi sorma halimi sen gittin !
    ben gittiğin yeri göremedim, gelemedim, bulamadım ya. bu dünya küçük diyenleri gibeyim ana avrat hemde.
    ···
  12. 57.
    0
    rezerved. okudukça şukunu veririm
    ···
  13. 56.
    0
    umutlanmak, keskin bir uyuşturucudur. tanrı torbacıdır, umut verir...
    ···
  14. 55.
    0
    insanlığın kalp kırmaktan başka bir taka yaramadığını öğrendiğim günden beri, bütün merhametimi ve cebimde kalan son insanlık kırıntılarını kilise bahçelerindeki yoksul güvercinlere attım
    ···
  15. 54.
    0
    ilgisini den sonrasını okumadım
    ···
  16. 53.
    0
    kumar oynayalım dedim ona , aşkına... kalbimi çıkartıp koydum masaya. hile yapıyordu. kırıldım ama sesimi çıkartmadım boğazımdan. masadan kalkıp gitmeye yeltendim.i̇çimden yalvarıyordum arkamdan gelip beni durdursun diye. masadan benimle kalkan tek şey ayrılıktı. kasaba meydanında beni asarlarken fark ettim..
    ···
  17. 52.
    0
    "eğer birgün seninle karşılasacağımız söyleseydi birileri, hatasız beklerdim seni.
    diğerlerinden soyutlamadan kendimi,
    ötekileşmeden,
    küfür etmeden,
    hiç aşık olmadan ve sarhoş.
    üstelik sevişmeden.

    beklerdim.
    yemin ederim.

    eğer bir gün beni affedersen, senin değil sen olmaya gelirim. sıyrılırım kimliğimden ve her kimsen özüm bellerim.

    hadi bir kez daha vur yüzüme sevgilim;
    hiç bir şeyin olamayacağımı senin."

    beni kıracağını biliyordum,
    bu yüzden bayramlıklarını giymiş çocuk gibi koşarak geliyordum sana,
    beni incitecektin,
    beni aldatacak,
    beni ağlatacak,
    beni terkedecek,
    beni unutacak...
    biliyordum.

    tüm bunlar beni mahvedecekti,
    kahrolacak,
    yarı çıplak yollara düşecektim,
    kendimden nefret edecek, insanlardan nefret edecek, kuşlardan, bahardan, annemden nefret edecektim.
    şiirler yazacaktım...

    belki intiharda ederdim sonra.
    sonra gökyüzü olur serilirdim üzerine.
    bir umuttu !

    bu yüzden kahkalarla geldim sana, elimde yüreğimle.
    ve uzattım,
    biliyordum düşlerin kadar pisti ellerin.
    aldırmadım.

    zaten neden sevilirdim ki ben ?
    kirpiklerini okşuyorsam,
    dudak kıvrımlarını ezberleme telaşıyla firar ediyorsam uykulardan,
    kokunu vatan belliyorsam,
    adını din ilan ediyor,
    gülüşünü cennet sayıyorsam,
    sesini duyduğum anlarda aklımı kaybediyor,
    ellerin kolonya dökülmüş perde gibi tutuşturuyorsa tenimi,
    bir saniye daha uzasın diye kollarındayken gece yalvar yakar ağlıyorsam...

    zaten neden sevilirdim ki ben ?
    tapar gibi seviyorsam...

    Gayet başarılı..
    ···
  18. 51.
    0
    nereden çıktı bu ayaz, bu sonbahar akşamında.
    gözlerin!
    gözlerin nereden düştü beynime
    bir el silah sesi gibi gecenin karanlığında...
    ···
  19. 50.
    0
    gece aralanıyor
    ve ben,
    göğsümde dağların raks ettiği güne dair
    düzenlenen bir balonun
    kapısından içeri giriyorum.
    kanımı kesip, bileklerimden içeri akıtıyorum
    kopan bir halat gibi anice sesim yükseliyor;

    gecenin uçkur çözdüğü adamların
    namusunu kim kurtaracak!

    bunca yaralı öyküden
    toprağın avuçlarına damlayan kan
    yerde mi kalacak.
    belki de ince bir hastalık gibi
    mor devrimler yazacaktı dudaklarıma
    devletten daha şerefli dudakların,
    -bazı yoldaşlar bazı yoldaşları satabiliyor ancak.
    ihanetle bir sokağın köşesinde tokalaştığım gün,
    kanlı bir postalın altında ezilmiş gibiydi kalbim
    kuduz bir köpek gibiydi ölüm
    o köpeğin dişleri arasında sıkışmış gibiydi etim,
    alçaklarda seyrediyordu insan.
    tanrım, bu şartlar altında ben insan olamam!
    aslında her zaman daha çok,
    hüzünlü bir keman melodisi olmak istedim hep
    ya da güzel bir şiirin, okuyanın en canını alan mısrası.
    böylece karşısına dikilip,
    kalbinin ortasına bir yumruk patlatıp, bağıracaktım;
    ey insan! aşk mı kurtaracaktı
    gecenin içinden defalarca geçtiği ırzı!

    gece kapanıyor,
    göğsümde raks eden dağlar,
    sebebini anlayamadığım bir şekilde
    aniden pisti yumruklarıyla besliyorlar.
    ve ben,
    düzenlenen balonun
    kapısından çıkıp gidiyorum.
    büyük bir kısmımı içeride bırakarak
    verilen son nefes gibi sesim çıkmaya çalışıyor;

    “gecenin uçkur çözdüğü adamların
    namusunu kim kurtaracak!
    ···
  20. 49.
    0
    anne ben öleceğim. masmavi öleceğim hem de. iki el mavi göz sıkacağım şakaklarıma. cennetten firari bir ağacın en yüksek dalına asacağım ya da. bilirsin beni, şanssızım. koşacakken tam ayaklarım kıçıma çarpa çarpa, kötürüm kalırım her başlangıcın en beklenilmedik zamanlarında. patavatsızım. ah, anne! öldüm, aşık oldum. hadi veda et oğluna..
    ···