-
27.
0şurada bir up varmış
- 26.
- 25.
- 24.
-
23.
0https://www.youtube.com/watch?v=LnKseJzuaeE gülmek isteyeceğim zaman açacağım video
-
22.
0Dobranotch - Bayatilar
- 21.
-
20.
0Amirim, biri seni görmek istiyor. Kim dersen, bilemeyeceğim.
Nasıl yani?
''Valla, ben de 'kimsin,' dedim. Şule, Jale... Bir ton isim saydı, biraz kafadan kontak galiba. Eli kolu rahat durmuyor.
Tamam, gelsin.''
Harun'la Eda soru dolu ve alaysı gözlerle bakarken; en son hastanede gördüğü Şule, Jale, Berna ya da Selma onların arasından koşarak geçip odaya daldı. Behzat Ç.'nin boynuna sarılıp Kışın en güzel tarafı ne biliyor musun? dedi. Mandalina yiyebilmek.
Emrah Serbes / Behzat Ç. Her Temas iz Bırakır -
19.
0"Birbirimizi anlayamayacağız korkusuyla sözcükleri gereğinden çok fazla kullanıyoruz. Konuşmamanın, iletişim kurmayı reddetme anldıbına çekilmesinden, kabalık olarak görülmesinden korkuyoruz. Ayrıca, çok fazla konuşuyoruz. Sessizlik bizi ürkütüyor. Sessizliği denetleyemiyoruz. Oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtülerin, özgürlüğün ve gelişigüzelliğin son noktası saklıdır."
Gündüz Vassaf/ Cehenneme Övgü -
18.
0Dedem duvar örerdi.
Babam duvar örerdi.
Ben de duvar örüyorum.
Peki nerde benim evim?
Amarcord / Federico Fellini -
17.
0Bukowski kendisini şöyle tanıtır: “Beni tanıyan herkesin size söyleyeceği gibi, makbul biri değilim. Kötü adamı sevdim hep, kanunsuzu, hergeleyi. iyi işleri olan sinek kaydı tıraşlı, kravatlı tiplerden hoşlanmam. Ümitsiz adamları severim, dişleri kırık, usları kırık, yolları kırık adamları. ilgimi çekerler. Küçük sürpriz ve patlamalarla doludurlar. Adi kadınlardan da hoşlanırım; çorapları sarkmış, makyajları akmış, sarhoş ve küfürbaz kadınlardan. Azizlerden çok sapkınlar ilgilendiriyor beni. Serserilerden yana rahatımdır, çünkü ben de serseriyim. Kanun sevmem, ahlak sevmem, din sevmem, kural sevmem. Toplumun beni şekillendirmesinden hoşlanmam.” Şiirlerinde, öykülerinde, romanlarında daima kural tanımazlığı, boş vermişliği, şiddeti ön plana çıkaran, aylakları, kaybedenleri sürekli kutsayan Bukowski’nin gerçekte yaşamı boyunca en çok eser veren yazarlardan, şairlerden biri olması ve kendini insanüstü disiplinli, titiz ve özverili bir çalışmayla işine vakfetmesi adeta ironik bir tablo oluşturur. ilginç bir bilgi daha ekleyelim. Charles Bukowski, kitap hırsızlarının da sevdiği bir yazar. Amerika’da yayımlanan Publisher Weekly Dergisi’nin yaptığı araştırmaya göre, kitapçılardan en sık çalınan ve bu yüzden tezgah arkasında sergilenmek zorunda kalan kitaplar sıralamasında Bukowski açık ara birinci oldu.
-
16.
0Evet, ne çıkardı vakit varken
Ona bir merhaba desem.
Çekip gitti az sonra hafifçe sallanaraktan
Geri vermiş oldu kurduğum düşü bana
Gitti
Kağıttan gülü ve kadife şapkasıyla...
Edip Cansever -
15.
0#AyıpTümünü Göster
Sen soğanları doğra salatayı ben
yaparım...
Hastalıkta sağlıkta yanında olacağına söz veriyorsun ama bir gün o hastalanıyor ve sen toplantıda olduğun için yanına gidemiyorsun. Akşam televizyonda bir filme denk gelip kanepede yanına kıvrılmak geliyor içinden ama sabah yedide kalkman lazım. Sabah mırıl mırıl sarılıp biraz daha uyumak istiyorsun ama dokuzda işte olmalısın. Öyle birkaç kez gecikirsen atılırsın. O zaman ev kirasını, kredi taksitini ödeyemezsin, buzdolabına mama koyamazsın ve artık birbirinizi sevmemeye başlarsınız.
Bir insanı sevip birlikte bir hayat kuruyorsun ama onu günde sadece üç saat görebiliyorsun. Çocuğun oluyor, hasta oluyor, elini alnına koyup “geçti bak yok bir şey” diyemiyorsun. Ona mutlulukla hatırlayacağı çocukluk anıları bırakamıyorsun. Onun nasıl güzel güldüğünü, nasıl güzel oynadığını, senin adını ilk nasıl söylediğini göremiyorsun. Fırtınalı bir okul çıkışında sürpriz yapıp elinden tutamıyorsun. Bütün günün hastalıkta sağlıkta yanlarında olacağına yemin ettiğin ailenle değil, başkalarının yanında geçiyor.
Hayatımızı sevdiğimiz insanlarla geçiremeyeceksek niye yaşıyoruz? Onlara sarılmak için akşam olmasını bekleyeceksek, akşam sarılmaya çalışırken sadece hayatımızın çözülmesi gereken sorunlarını konuşacaksak, ortak hayatımız sadece problem çözmek haline gelecekse ve biz bu yüzden birbirimizden bıkacaksak niye aile kuruyoruz?
Birlikte yemek yapamadığımız, misler gibi sofralar hazırlayamadığımız, “Sen soğanları doğra, salatayı ben yaparım” demediğimiz insana karı, koca ya da sevgili diyebilir miyiz? Bunu yapamıyorsak, yaşadığımız hayata hayat diyebilir miyiz?
insanın bir ailesi yoksa hiçbir şeyi yoktur. Ailenin tanımı da kadın-erkek-çocuk-kardeşler değildir. Dostlar da ailedir. “Haberleşelim” diye kapatılan telefonun ucundaki sesler, bir kahve bile içemediğimiz, alelacele bir araya gelip dağıldığımız, başımıza bir hal gelince aklımızdan, karnımızdan konuştuğumuz insanlar da ailemizdir.
Geçip giden her an bir anı ve mutlu anılar biriktirerek yaşamaktan daha önemli bir şey yok. Her şeyi, herkesi yitirdikten sonra o anlar kalıyor. Geçip giden koca bir hayatın tek tesellisi parmaklarınla toplayabildiğin hatıralar, hepsi o kadar. Güzel anıların yoksa dünyanın tapusu üzerine olsa ne olur ki?
Ne bütün gün ısıtıp içinde oturamadığımız evlere, ne üzerinde oturup eskitemediğimiz koltuklara sahip olmanın bir anlamı var. Özleyecek bir kokun, kolun kanadın kırıldığında bütün yükünü bırakacağın bir kucağın olmadıktan sonra parayla aldıklarını ne yapacaksın?
Bir gün her şeyini bir anda yitirebilirsin ve geriye sığınacağın anların kalır. Biriktirebildiysen şanslısındır. -
14.
0KiRAZIN TADI TASTE OF CHERRY 1997
iRAN FRANSA IMDb 7,7 SiNEMALAR 8, 4
iran’ın en önemli yönetmenlerinden Abbas Kiarostami'nin
felsefi, pgibolojik, spritüel ve ilginç bir dram filmi.
intihar etmek isteyen orta yaşlı bir adam, kendisini bir ağacın
altında gömmek için birisini aramak üzere arabasıyla yolculuğa çıkar...
Tanrı insanın mutlu olmasını ister.
Mutsuz insan hem kendini hem de başkalarını incitir.
Ya insan mutlu olamıyorsa...
Acılar içinde kıvranıyorsa...
Ve çıkış yolu bulamıyorsa...
Kendisine bunları çektirmeye hakkı var mıdır ?
Yaşama hakkı olduğu gibi ölme hakkı da olmalı mıdır ?
Buna başkası karar verebilir mi ?
Büyük sorular... Yönetmen bu gibi sorulara yanıt ararken.
daha doğrusu bunları ortaya koyarken ipuçları verse bile çözümü izleyiciye bırakıyor.
daha fazlası için:
http://www.derindusunce.o...tadi-tam-e-gilas-1997/ -
13.
0
- 12.
-
11.
0Halkın kendi gücünün farkına varması, bir çok hükümetin çökme sebebidir. Bundandır ki hükümetler, insanları daha fazla meşgul edicek ve onların daha fazla tüketim ihtiyacı olduklarına inandırmaya çalışacaktır. Buna tüketim çılgınlığı deriz. Cep telefonumuz çalışır durumda olmasına rağmen, bir üst modeli kullanmak isteriz. Bir ev sahibi olabilecek kadar şanslıysak eğer, ikinci bir ev almak veya evimize son moda ürünler almak için çabalarız. Yeni halılar, perdeler, geniş ekran ve özellikli televizyonlar. Belkide sesini hiç bir zaman sonuna kadar açamayacağımız ses sistemleri. Bunların hepsini yapabilmek için ömrümüzü boşuna harcamış oluyoruz. Türkiye'de insanların toplam hayat süresi ortalama 70 yıl ve biz bu seneleri gerçekten ihtiyacımız olmayan şeylere sahip olabilmek için harcıyoruz. Doğanın zaten bize karşılıksız olarak verdiği mükemmel şeyleri hükümetlerin ve büyük şirketlerin aldığını farkedemiyoruz. Sonra organik ürün reyonlarına akın ediyoruz sağlığımız için... Yeni nesilin artık uyanması ve daha güzel bir gelecek için savaşmaları gerek. Yalnız kendileri için değil, herkes için daha güzel bir gelecek..
-
10.
0https://www.youtube.com/watch?v=huwGeNUK6Os Ölmeden önce izlemeniz gereken filmlerden birisi.. VENGO
- 9.
-
8.
0
Birkaç çalı çırpı verin de yakalım dünyayı.”
Transylvania, 2006 / Tony Gatlif
-
bu sinan soğan nerde ya
-
nohut kafa memati paşamı sinirlendirmeyin
-
memati ve gayra buluşuyor
-
gazi memati paşa mahlaslı memati16
-
sıçıttırdıktan sonra açık kahverengi
-
mematiye otistik raporu veren doktor
-
yok çift maaş alıyomuş felan ahaha
-
melihabuafın kalemi kırıldı
-
yahu bizim geminin battığı yok
-
mematinin facia dayısına atarlanması
-
alttakine şu ilacı tavsiye ediyorum
-
kadınları sünnet edip zevk almalarını engelleseydk
-
ben sevdiğim işi yapmak
-
dün akşam ekmeğinin peşinde olan
-
memati bu günkü
-
beni benden çalmışlar
- / 1