*
-alo. dedim tekrar.
cevap gelmedi.
bi kaç saniye sonra ben aradım bu sefer dayanamayıp.
hemen açıldı telefon.
-alo. dedim
cevap gelmedi yine.
artık sinirlenmeye başlasam da eylül'ü uyandırmamak adına sesimi yükseltemedim.
kapandı sonra telefon.
çantasına geri koydum telefonu.
bi süre düşündüm öylece.
sonra belim ağrıdığı için ben de bıraktım kendimi kumların üzerine.
yıldızları seyrediyordum tam tepemdeki.
derken uyuyakaldım ben de.
kaç saat uyudum orda öylece bilmiyordum ama uyandığımda eylül yoktu yanımda.
korkarak doğruldum yattığım yerden.
etrafıma bakındım panikle.
dün gece bomboş olan kumsal şimdi hasırlarla, şezlonglarla, şemsiyelerle doluydu.
denizden çıkıp üzerime doğru koşan ve bana doğru su fırlatan eylül'ü fark edene kadar geçen bi kaç saniyede aklım çıkmıştı.
-günaydın. diyerek attı kendini yanıma.
-günaydın. dedim şaşkınlıkla.
ama şaşkınlığımın tek sebebi uyandığımda eylül'ü yanımda bulamamam değildi,
onu bu halde görmemdi.
onu ilk defa bu kadar çıplak görüyor, bakarken utanıyordum.
işin bir diğer garip yanı diğer insanlar da eylül'ü bu halde görüyordu.
daha önce yaşamadığım için mi bilmiyorum, hiç aklıma bile gelmemişti onu böyle körü körüne kıskanacağım.
yanımızdaki havluyu sardım üzerine, daha fazla görmesinler sevdiceğimi diye ama tatile gelmiştik,
ne kadar becerebilecektim ki bunu.
eylül denize her girdiğinde bikinisini giyecek, uzanacak, güneşlenecekti.
"vay amk ne zormuş" dedim içimden.
-hadi gelsene sen de. dedi eylül beni yerimden kaldırmaya çalışarak.
-kızım delirdin mi, üstümde şortum bile yok, kotla mı sokacaksın beni suya. dedim
-git değiş gel hadi, bak ben şurdaki kabinlerde değiştim üstümü. dedi
yok mok desem de ısrarlarına dayanamayarak arabaya gittim şortumu almaya.
şortumu alıp dediği yerde üzerimi değiştirmiştim ama kabinden çıkamadım bi süre.
ellerimle göğüslerimi kapattım,
utanmıştım.
ayıp bi şey değildi tabi ki de ama alışık değildim işte.
ayrıca yer yer görülen amele yanıklarım da bu halde insan içine çıkma sürecimi uzatmıştı.
ama eylül daha fazla yalnız kalmasın diyerek çıktım kabinden.
gittim yanına.
tam oturacaktım ki
-oturmaya mı geldik. diyerek kalktı oturduğu yerden.
denize doğru yürümeye başladık.
kumlar ayaklarımızı yakıyordu.
seri adımlar attık,
suya ilk adımlarımızı attığımızda rahatlamıştık.
el ele girdik denize.
su gerçekten de çok güzel, kum çöl kumu gibi incecikti.
hiç taş yoktu, suyun dibi görünüyordu, dalga yoktu.
ufak adımlarla ilerledik.
biraz sonra su boyumuza gelmişti.