-
26.
0zaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
-
27.
0AT KUYRUĞUTümünü Göster
Latince ismi : Equisetum arvense
Ortak isimleri :
Atkuyruğu (horsetail)
Temizleme kamışı (scouring rush)
Çayır atkuyruğu (field horsetail)
Bilimsel adı :
Equisetum arvense L.
Sembolü : QAR
Yaşama süresi : Yıl boyu sürer
Kökeni : yerel
Mevsimi : serin havalar
Yetişme özellikleri : Hava durumuna dayanıklı biçimde oynak eklemli dalları vardır. iki farklı şekildedir. Birincisi, ilkbaharın başında bilya yatağı şeklinde gelişen, basit, yalın verimsiz bir saptır. ikinci dalında ince halkalar biçiminde dizilmiş yaprakları vardır, yeşil eklemlidir. Kökler, rhizomatous ve yumru kökten ibarettir.
Çiçekleri : Pek çiçeği yoktur, fakat bir külah biçiminde, ¾ - 1 ½ inç arası uzunluklardadır.
Meyve ve tohumları : Spor ile çoğalır. Spor keseleri aşık sarı toz halindedir.
Yaprakları : Küçük ve pul biçiminde, geneli yeşil olmayan, yaprakları halka şeklinde dizilmiş ve tohumunun etrafı zırhlı, birleşik tabanlıdır.
Ekolojik (çevrebilimsel) bakımdan uyarlanışı
Çayır atkuyruğu otu, ormanlık alanlarda, tarlalarda, çayırlarda ve bataklıklarda ve derenin yanındaki nemli topraklarda, nehirlerde,göllerde ve deprem bölgelerinde (karışıklığın hüküm sürdüğü bölgelerde) bulunur. Çayır atkuyruğu otu genellikle nemli yerlerde bulunur. Fakat aynı zamanda kuru, yol kenarı, demir yolundaki toprak set ve çukurlar gibi verimsiz yerlerde de bulunabilir.
Atkuyruğu otu, yoğun neme karşın duyarlıdır; kurak koşullarda ise yeni filizlerin oluşumunda azalma görülür.
Toprakları : yağmurlu topraklar
Ortak Türleri : Batlık hasırotu, bataklık otu (saz)
Kullanımı ve idaresi :
Amerikan yerliler ve eski göçmenler atkuyruğu otundan çay yapıp, diyuretik (idrar söktürücü) olarak kullanırlardı. Çayır atkuyruğu otu, atlar için bir öksürük ilacı olarak kullanılırdı. Atkuyruğu otundan, iri ve sert tüylü olan oklu kirpilerden korunmak için, hayvan inleri ve giysiler boyanırdı. Nesneleri temizlemek ve cilalamak için kullanılırdı. Taze filizler pişmiş ya da çiğ olarak yenilebilir.
Atkuyruğundan elde edilen çekilmiş silis ile yeniden mineralleştirme ve diyuretik (idrar söktürücü) için kullanmak üzere ilaçlar üretilmiştir. Biojenik silislerin diğer kullanımları endüstriyel ilaçlar olarak (aşındırıcı, diş macunu, kumaş koruyucu, optik lifler, boya koyulaştırıcı) deterjan ve temizleyici olarak kullanılabilir.1970’lerde yaygın bir şekilde eczada, yapraklarının kokusu parfüm olarak kullanılırdı fakat şimdilerde çok az kullanılmaktadır. Bunlar yemeklere lezzet vermek ve yemek tadının güzelleşmesi için de kullanılabilir.
Atkuyruğu ( Equisetum arvense ), kırkilitotu , zemberekotu , çamotu , kırkboğum , tilkikuyrığu ve katırkuyruğu olarak da tanınır. ilkbahar başlangıcında, derinlere kök salmış olan köksaptan, önce spor taşıyıcı kahverengi başak sapları çıkar. Düzgün yapılı küçük çam ağaçlarını andıran 40-50cm boyundaki yeşil yaz kuyruğu ise daha sonra çıkar.Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bitkilerdir. Gövdesi silindir biçiminde, dallı veya dalsız, yeşil veya esmer-yeşil renkli, sert ve içi boştur. Yaprakları çok küçük, pul biçiminde ve sivri uçludur. Spor ile çoğalırlar. Spor keseleri verimli gövdelerinin uçlarında başak şeklinde toplanmışlardır. Türkiye'de 7 kadar türü yetişmektedir. Saponin , %60-70 silisilik asit , potasyum tuzları , tanen ve az miktarda alkaloitler (palustrin, nikotin ve diğerleri) içerirler. Atkuyruğu , tarlalarda, dere kıyılarında ve eğimli arazilerde yetişir. Balçıklı toprakta yetişenleri en şifalı olanlarıdır. Yetiştiği yere göre %60-70 siligib asit içerir ve bu oran onun şifalı etkinliğini arttırır. Doğal olarak, yapay gübre kullanılan tarlalardan toplanılmaması gerekir. Dalları en ince olan atkuyruğu cinsi genellikle ormanlarda ve orman kıyılarında yetişir. Bu cins de şifalıdır. Bataklık, karasuluk yerlerde ve dağlık meralarda yetişen, parmak kalınlığında saplı ve yüksek boylu bitki ( Equisetum hiemale ) ise yalnızca dıştan, banyo katkısı (oturma banyosu) olarak kullanılmalıdır! Genç sürgünleri yiyen hayvanlarda, kan işemesi ile belirlenen zehirlenmeler görülür. Özellikle sığır ve atlar bu bitkiye karşı duyarlıdır. Kurutma ile zehirlilik etkisi azalmaz. insanlarda da aynı şekilde zehirlenme belirtileri görülmektedir. Bu nedenle dikkatle kullanılması ve belirtilen miktarların üzerinde kullanılmaması gereken bir drogdur. Çayı yapılacak bitkilerin, tarlalardan, orman kıyılarından ve dere kıyılarından toplanması gerekir. Çay için toplanacak bitkiler( Equisetum arvense) , 25-60 cm yükseklikte ve sapı 3-6 mm civarında olan türlerdir. Mayıs-Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. iğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır vebir örgüye serilerek 1-2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır. Sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır.
Bu bitki, özellikle kanama durdurucu özelliği ve ağır mesane ve böbrek hastalıklarında sağladığı başarılar sayesinde eski çağlardan beri tanınmaktaydı. Atkuyruğu , kanamalarda, kan kusmalarda, mesane ve böbrek rahatsızlıklarında, taş ve kum rahatsızlıklarında, benzeri bulunamaz ve yeri doldurulamaz bir şifalı bitkidir. Eski rahatsızlıklarda, çürüyen yaralarda ve hatta kanser türü çıbanlarda bile atkuyruğu alışılmamış hizmetler sağlar. Genellikle, ıslak ve sıcak bitki nemli bezlere yatırılarak, hasta bölgeye kompres ( bitki lapası ) olarak uygulanır. isviçreli herbalist Künzle’nin söylediğine göre ;"Tüm insanlar, bir yaştan sonra sürekli olarak atkuyruğu çayı içmelidirler." Tüm romatizma, gut ve nevraljik ağrılar böylece yok olur ve sağlıklı bir yaşlılık devresi yaşanabilir. Anlattığına göre, 86 yaşındaki bir adam, atkuyruğu buğu kompresi sayesinde korkunç taş hastalığından kurtulmuş ve daha uzun yıllar ağrı çekmeden yaşamış. Ayrıca şunları da ekliyor Künzle : ”En ağır kanamalar veya kan kusmaları, atkuyruğu çayı içilerek en kısa sürede veya hemen iyileşir !” Ağrılı mesane üşütmeleri ve kramplara karşı, kaynatılmış bitkinin buğusu 10 dakika kadar mesane bölgesine uygulanır . Bu tedavi biçimi birkaç kere yinelendiğinde hastalık tümüyle atlatılır. Birdenbire işeyememe başlayarak ağrılar içinde kıvranan yaşlı kişiler, doktor tarafından idrar bir hortum aracılığı ile boşaltılmadan, bu buğu kompresleri sayesinde ağrılardan kurtulabilirler. Böbrek kumu, böbrek ve mesane taşlarında, sıcak atkuyruğu tam banyolar ı alınır ve aynı zamanda da atkuyruğu çayı içilir ve basınçlı bir biçimde boşaltabilmek için, idrar elden geldiğince tutulur. Taş, bu durumda genellikle düşürülür. Bu konuda almış olduğum mektuplar da, yukarıdaki önerileri onaylamaktadır. Bu kullanım biçimi sayesinde, böbrek taşları düşürülüyor ve daha sonra kişiler kendilerini çok iyi hissediyor ve hiçbir şikayetleri kalmıyor. Sıvı dışkılayıcı ilaçlar yetersiz kaldığında, atkuyruğu yardımcı olur. Örneğin, kalp dış zarında ve akciğer zarında su toplanması veya kızıl hastalığından sonraki böbrek düzensizliklerinde ve sıvı dışkılama düzenini bozan mikroplu hastalıklardan sonra. Sonuç olarak, onun böbrek ve mesane sistemi için dıştan ve içten kullanılabilen seçkin bir bitki olduğu söylenebilir. Böbrek çanağı iltihaplarında bir tek atkuyruğu katkılı banyo mucizeler yaratır. Bu durumda (yani yalnızca dıştan kullanmak için ), parmak kalınlığında sapı olan uzun boylu atkuyruğu , bataklık ve karasuluk bölgelerden toplanır ve böbrek çanağı iltihaplarında, dıştan kullanılarak, hemen etkisini gösterir. Yakın bir tanıdığım , ağır bir böbrek çanağı iltihabı yüzünden aylardır hastanede yatıyordu. Sağlığına ne zaman kavuşabileceği bir türlü belli olmadığı için, benden (M.Treben) yardım istedi. Atkuyruğu banyosu önerdim ona. Birkaç gün sonra aldığım mektupta şunlar yazıyordu : “Hayatımı kurtardın ! Hastaneden çıktım. Atkuyruğu banyosu tüm şikayetlerimi sona erdirdi ve bana yeni bir güç verdi.” Zor bir doğum sonrasında, genç annelerde bazen, görme bozukluklarına rastlanır ;çünkü doğum sırasında annenin böbrekleri bir hayli zorlanır. Atkuyruğu oturma banyoları , dıştan yaptığı etki ile böbreklerin kan dolaşımını yoğunlaştırarak, onların gözler üstündeki basınçların azalmasını ve -
28.
0Devlet Bahçeli ( 1948)Tümünü Göster
1948 yılında Osmaniye'de doğdu. Yörede Fettahoğulları olarak bilinen geniş bir Türkmen ailesine mensuptur.
ilk öğrenimini Osmaniye'de, orta öğrenimini istanbul'da tamamlayan Dr. BAHÇELi, üniversite öğrenimini Ankara iktisadi ve Ticari Bilimler Akademisinde yapmıştır.
Dr. BAHÇELi, başlangıcından itibaren Ülkücü Hareket'in her kademesinde görevler üstlenerek Büyük Ülkü Davası'na hizmet etti. Dr. BAHÇELi, 1967 yılında Ankara iktisadi ve Ticari ilimler Akademisinde öğrenci iken Ülkü Ocağı Kurucusu ve yöneticisi olarak görev aldı. 1970-1971 yıllarında Türkiye Milli Talebe Federasyonu Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu. Dr. Bahçeli, bir yandan aktif olarak Ülkücü Hareket'te yeralırken, diğer yandan da ilmi alandaki çalışmalarını devam ettirmiştir.
1972 yılından itibaren Ankara iktisadi ve Ticari ilimler akademisi ve bağlı Yüksek Okullarda iktisat Bölümü asistanı olarak görev almıştır. Dr. BAHÇELi, yine 1970'li yıllarda Ülkücü Maliyeciler ve iktisatçılar Derneği'nin (ÜMiD-BiR) kurucularından, Üniversite Akademi ve Yüksekokullar Asistanları Derneği'nin (ÜNAY) kurucularından ve Genel Başkanlarındandır. iyi derecede ingilizce bilen Dr. Devlet BAHÇELi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde iktisat Doktorası yapmış ve aynı üniversitenin iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi iktisat Politikasında Ana Bilim Dalı'nda 1987 yılına kadar öğretim üyeliği görevini sürdürmüştür.
Dr. BAHÇELi yine bu süre içerisinde Türk-islam alemi, Türkiye ve Dünya Ekonomisi, Türk Tarihi ve Dış Politika konularıyla ilgilenmiş ve bu alanlarda çalışmalar yapmıştır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra cezaevlerine doldurulan MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri ile mensuplarının haklı davalarının her platformda savunulmasında takdirle karşılanan çalışmalarda bulunmuştur.
Ülkücü kadroların yetişmesinde önemli görevler de üstlenen Dr. BAHÇELi, Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ tarafından göreve çağırılması üzerine 17 Nisan 1987 tarihinde üniversitesindeki öğretim üyeliği görevinden istifa etmiş, 19 Nisan 1987 tarihinde yapılan MÇP Büyük Kurultay'ında parti yönetimine seçilmiş ve Genel Sekreterlik görevine getirilmiştir.
MÇP ve MHP'nin yönetim kadrolarındaki görevi, günümüze kadar kesintisiz olarak sürmüştür. Çeşitli zamanlarda Genel Sekreterlik, Genel Başkan Yardımcılığı, Merkez Yürütme Kurulu Üyeliği, Merkez Karar Kurulu Üyeliği, Genel Başkan Baş-Danışmanlığı görevlerinde bulunan Dr. Devlet BAHÇELi, 6 Temmuz 1997 tarihli 5'nci Olağanüstü Kongre sonrasında MHP Genel Başkanı görevini üstlenmiştir.
05 Kasım 2000, 12 Ekim 2003 ve 19 Kasım 2006 tarihlerindeki MHP Olağan Kongreleri'nde tekrar Genel Başkan seçilmiştir. -
29.
0Hıyarın FaydalarıDün akşam manavın önünden geçerken kokusunu duydum. Canım çekti söylemesi ayıptır iki kilo aldım. Mevsimi yavaş yavaş bitmekte olan ve sofralarımızın vazgeçilmez dostu hakkında bilgilerimi sizinle paylaşmaya karar verdiğim de ise çoktan midemdeki yerlerini almışlardı.Tümünü Göster
HIYAR - SALATALIK
Antik çağlarda dik duran nesneler tanrıların cinsel organını simgeliyordu. Mutfaklarda değişik amaçlarda kullanılan hıyar; Freud için de dik duran her şey gibi özellikle rüyalarda erkeklerin cinsel organını simgelemekteydi.
3 bin yıldan beri Asya ve Afrika'da yetiştirilmekte olan ve anavatanı muhtemelen Hindistan olan hıyar; B ve C vitaminleri yönünden zengindir ve bünyesinde yüksek miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve diğer besin maddelerini de bulunmaktadır.
Çerez, salata, turşu ve cacık gibi çeşitli şekillerde tükettiğimiz hıyarın insan sağlığına birçok faydası vardır:
Hıyarın Yararları
• Besleyicidir,
• iştah açıcıdır,
• Sinir yatıştırıcıdır,
• idrar söktürücüdür,
• Aç karnına kurt düşürücüdür,
• Susuzluğu gidericidir,
• Usaresi şekerle birlikte mide yanmasını durdurucudur,
• Aç karnına kan şekerini düşürücüdür,
• Vücutta biriken zehirli maddeleri atıcıdır,
• Cildi yumuşatır,
• Ciltteki kırışıklıkları giderir,
• Mafsal romatizma ağrılarına iyi gelir,
• Yorgunluğu giderir,
• Hıyar kökünden hazırlanan lapa ve merhemler tümörlerde ve egzema gibi cilt hastalıklarında sürülerek kullanılır,
• Hıyar suyu aç karnına sarılığa karşı kullanılır,
• Hıyar kokusu bulantıya iyi gelir ve
• Hıyar tohumu da idrar artırmaya iyi gelmektedir.
• Son olarak cinsel gücü arttırıcı "Topalaklı Cacık" içinde kullanılır. Topalaklı Cacık için malzeme listesi: 1 kg salatalık, 400 gr topalak kökü, 1 kg yoğurt, 4 tatlı kaşığı nane, 2 litre su ve tuzdur. Topalaklı Cacık hazırlanışı ise şöyledir: Soyulan salatalıklar küçük küçük doğranır. Yoğurt, tuz ve nane ilave edilir. Temizlenerek dövülen topalak kökü ve su katılır. Sabah akşam 1 kase içilir.
Afiyet olsun *
---
Etiketler: Hıyarın Faydaları
Geri Dön
Ayavar Cem Keçe
Çalışma Saatleri
Muayenehanemiz 10.00 – 20.00
saatleri arasında açıktır.
Lütfen MUAYENE ve DANIŞMANLIK
için sekreterimden RANDEVU alınız.
Adres : 8. Cadde 77/1 Emek- Ankara
Telefon : 0.312.213 01 32 - 0.312.213 01 33
Gsm : 0 555 274 41 97 -
30.
0Hıyarın FaydalarıDün akşam manavın önünden geçerken kokusunu duydum. Canım çekti söylemesi ayıptır iki kilo aldım. Mevsimi yavaş yavaş bitmekte olan ve sofralarımızın vazgeçilmez dostu hakkında bilgilerimi sizinle paylaşmaya karar verdiğim de ise çoktan midemdeki yerlerini almışlardı.Tümünü Göster
HIYAR - SALATALIK
Antik çağlarda dik duran nesneler tanrıların cinsel organını simgeliyordu. Mutfaklarda değişik amaçlarda kullanılan hıyar; Freud için de dik duran her şey gibi özellikle rüyalarda erkeklerin cinsel organını simgelemekteydi.
3 bin yıldan beri Asya ve Afrika'da yetiştirilmekte olan ve anavatanı muhtemelen Hindistan olan hıyar; B ve C vitaminleri yönünden zengindir ve bünyesinde yüksek miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve diğer besin maddelerini de bulunmaktadır.
Çerez, salata, turşu ve cacık gibi çeşitli şekillerde tükettiğimiz hıyarın insan sağlığına birçok faydası vardır:
Hıyarın Yararları
• Besleyicidir,
• iştah açıcıdır,
• Sinir yatıştırıcıdır,
• idrar söktürücüdür,
• Aç karnına kurt düşürücüdür,
• Susuzluğu gidericidir,
• Usaresi şekerle birlikte mide yanmasını durdurucudur,
• Aç karnına kan şekerini düşürücüdür,
• Vücutta biriken zehirli maddeleri atıcıdır,
• Cildi yumuşatır,
• Ciltteki kırışıklıkları giderir,
• Mafsal romatizma ağrılarına iyi gelir,
• Yorgunluğu giderir,
• Hıyar kökünden hazırlanan lapa ve merhemler tümörlerde ve egzema gibi cilt hastalıklarında sürülerek kullanılır,
• Hıyar suyu aç karnına sarılığa karşı kullanılır,
• Hıyar kokusu bulantıya iyi gelir ve
• Hıyar tohumu da idrar artırmaya iyi gelmektedir.
• Son olarak cinsel gücü arttırıcı "Topalaklı Cacık" içinde kullanılır. Topalaklı Cacık için malzeme listesi: 1 kg salatalık, 400 gr topalak kökü, 1 kg yoğurt, 4 tatlı kaşığı nane, 2 litre su ve tuzdur. Topalaklı Cacık hazırlanışı ise şöyledir: Soyulan salatalıklar küçük küçük doğranır. Yoğurt, tuz ve nane ilave edilir. Temizlenerek dövülen topalak kökü ve su katılır. Sabah akşam 1 kase içilir.
Afiyet olsun *
---
Etiketler: Hıyarın Faydaları
Geri Dön
Ayavar Cem Keçe
Çalışma Saatleri
Muayenehanemiz 10.00 – 20.00
saatleri arasında açıktır.
Lütfen MUAYENE ve DANIŞMANLIK
için sekreterimden RANDEVU alınız.
Hıyarın FaydalarıDün akşam manavın önünden geçerken kokusunu duydum. Canım çekti söylemesi ayıptır iki kilo aldım. Mevsimi yavaş yavaş bitmekte olan ve sofralarımızın vazgeçilmez dostu hakkında bilgilerimi sizinle paylaşmaya karar verdiğim de ise çoktan midemdeki yerlerini almışlardı.
HIYAR - SALATALIK
Antik çağlarda dik duran nesneler tanrıların cinsel organını simgeliyordu. Mutfaklarda değişik amaçlarda kullanılan hıyar; Freud için de dik duran her şey gibi özellikle rüyalarda erkeklerin cinsel organını simgelemekteydi.
3 bin yıldan beri Asya ve Afrika'da yetiştirilmekte olan ve anavatanı muhtemelen Hindistan olan hıyar; B ve C vitaminleri yönünden zengindir ve bünyesinde yüksek miktarda kalsiyum, fosfor, demir ve diğer besin maddelerini de bulunmaktadır.
Çerez, salata, turşu ve cacık gibi çeşitli şekillerde tükettiğimiz hıyarın insan sağlığına birçok faydası vardır:
Hıyarın Yararları
• Besleyicidir,
• iştah açıcıdır,
• Sinir yatıştırıcıdır,
• idrar söktürücüdür,
• Aç karnına kurt düşürücüdür,
• Susuzluğu gidericidir,
• Usaresi şekerle birlikte mide yanmasını durdurucudur,
• Aç karnına kan şekerini düşürücüdür,
• Vücutta biriken zehirli maddeleri atıcıdır,
• Cildi yumuşatır,
• Ciltteki kırışıklıkları giderir,
• Mafsal romatizma ağrılarına iyi gelir,
• Yorgunluğu giderir,
• Hıyar kökünden hazırlanan lapa ve merhemler tümörlerde ve egzema gibi cilt hastalıklarında sürülerek kullanılır,
• Hıyar suyu aç karnına sarılığa karşı kullanılır,
• Hıyar kokusu bulantıya iyi gelir ve
• Hıyar tohumu da idrar artırmaya iyi gelmektedir.
• Son olarak cinsel gücü arttırıcı "Topalaklı Cacık" içinde kullanılır. Topalaklı Cacık için malzeme listesi: 1 kg salatalık, 400 gr topalak kökü, 1 kg yoğurt, 4 tatlı kaşığı nane, 2 litre su ve tuzdur. Topalaklı Cacık hazırlanışı ise şöyledir: Soyulan salatalıklar küçük küçük doğranır. Yoğurt, tuz ve nane ilave edilir. Temizlenerek dövülen topalak kökü ve su katılır. Sabah akşam 1 kase içilir.
Afiyet olsun *
---
Etiketler: Hıyarın Faydaları
Geri Dön
Ayavar Cem Keçe
Çalışma Saatleri
Muayenehanemiz 10.00 – 20.00
saatleri arasında açıktır.
Lütfen MUAYENE ve DANIŞMANLIK
için sekreterimden RANDEVU alınız.
Adres : 8. Cadde 77/1 Emek- Ankara
Telefon : 0.312.213 01 32 - 0.312.213 01 33
Gsm : 0 555 274 41 97 -
31.
0çok ta gibimdeydi
aynı anda 3 karı gibmeyeni dinlemiom artık - 32.
-
33.
0hazırlık felan yaptık bizim arkadaşlar gitmiş 1 kutu okey almış aq 9.50 milyona tırtıklı bide -lan dedım dingil herifler karıyla ferre çevirmiceksnız 5 dakka gibip boşalcaksınız. bunlar ole bi moda girmişki bekir gelmiş olurmu lan karıya dicem prezervatifi ağızınla tak - bunlar sanıyorkı carmen elektra felan - heee dedim ağzıyla takar ağzıyla. bunlar kendi aralarında konşuyorlar benım ki ap ayrı aralarında tek milli olanda bendım herhalde -tabi sor onlara hayatında kaç karı gibtin zaaaa yaşın kadar felander- bizim evin ust katında oturan bi abi vardı kocaeli universitesi işletme okuyordu ona gitmiştim huurlara gitmeden once
-
34.
0et et et
-
35.
0ediyorum ozaman aq 3 kişi okusa gene kar
neyse
zaten hasanpaşada inmiştik cepte bir kuruş fazla para yok. bende kadıköye geldım beri halamlarda felan kalırım demiştim o yuzden yanıma ekstra para almadım ne yurumuştuk aq arkadaşlarla terlemiyelim felan die ağır ağır yürüyorduk zaten tabi boğanın ordan yukarı tepinince ister istemez apış aran koltuk altı heryerın su için de kalıyor aq rexxin oraya geldik yawaş yavaş aq -gene ozamanlar millet rockcı felan takılıyor rexxin oralarda emolar daha türememiş şimdi ise sakın rexx- tabi biz karıya gitmeden once
edimmi lan devam -
36.
0devam lan esteban.
-
37.
0am ver dediler geldik bin devam et
-
38.
0Kuru Kayısı Yağlaması ve Kayısının FaydalarıTümünü Göster
Geçen ay kanım düşük çıktığı için kuru üzüm ve kuru kayısı yemeye başladım.. Kan yapıyormuş, hem de çok lezzetli ,yemek aralarında açlığımı bastırıyor ve diyete yardımcı oluyor, tabi çok yemedikçe.. *
Bu sıralar bizim evde çok tüketilmeye başladı kuru kayısı.. Şimdiki tarif de yine annemin yaptığı ve bizim çok sevdiğimiz bir tatlı.. Geçen gün aklımıza geldi ve ablam yaptı.. Sizin de beğeneceğinizi düşünüyorum.. Eğer tatlıyı ve kuru kayısı seviyorsanız mutlaka denemenizi tavsiye ederim. Yalnız biraz kalorili olduğu için dikkat edin derim:))
Ama önce kayısının faydaları...
Kayısı A,B,C vitaminleri, protein, bol miktarda şeker ve madensel tuzlar içeren bir meyvedir.
-Beynin düzenli çalışmasını sağlar, stres azaltır
-Karaciğerin tahrip olan kısmının tamirini yapar
-Kemiklerin çok daha düzgün ve sağlam olmasında önemli rol oynar
-Kan yapımını artırarak, kansızlığa engel olur
-Mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin meydana gelmesine engel olur, meydana gelmiş ülserlerin iyileşmesinde rol oynar
-Böbreklerde taş teşekkülünü azaltır.
-Üreme sistemi üzerinde önemli rolü vardır.
-Kansere karşı koruyucu bir etkiye sahiptir .
-Dişlerin daha sağlam ve kuvvetli olmasında önemli rol oynar.
-Kalp kaslarını kuvvetlendirir ve daha düzenli çalışmasını sağlar Klinik ölümündeki reanimasyon çalışmalarında kalbin cevap vermesinde etkili olur .
-Kayısının potasyumca zengin, sodyumca fakır ve A vitaminin öz maddesi karotence zengin olması insan beslenmesinde çok önemli boyutlar kazandırmaktadır .
-5-6 kayısının çekirdeği dövülüp suyu içilirse bağırsak kurtlarını öldürür.
Yanınızda kayısı bulundurun, çünkü böylece açlıktan kan şekeriniz düştüğünde kayısı yersiniz. Hem çikolata, pasta vb. yememiş olursunuz, hem de sayısız faydalarından yararlanmış olursunuz. Tabi kilo vermek istiyorsanız bu davranış daha uygun.
Tüm bunların yanında dikkat edilmesi gereken bir husus var ki göz ardı edilemez. Karaciğer rahatsızlığı olanlar kayısıyı çok fazla yememelidirler. Ayrıca mide rahatsızlığı olanlar ve fazla mide asidi salgılayanlar ham kayısı yememeli, olgun kayısıları tercih etmelidirler.
(Kaynak:internetten derlenmiştir.)
KURU KAYISI YAĞLAMASI
Malzemeler:
•Yarım kilo çekirdekli kuru kayısı
•Yarım paket margarin
•1,5 su bardağı su
Yapılışı: Kayısıları yıkayıp teflon tencereye alın. Üzerine 1,5 bardak su ekleyerek kaynatın. bir taraftan başka bir tavada margarini eritin. Kayısılarının suyu yarıya inecek kadar kısık ateşte kaynadıktan sonra erittiğimiz margarini ekleyip 5-10 dakika kavuralım. Sıcak servis yapalım. Ertesi güne kaldığında dolapta muhafaza edip yiyeceğimiz zaman yine ısıtıp yiyelim.
Cevizle de ikram edebilirsiniz..(ben unuttum:) )
Not: Şeker eklemeye gerek yok kayısının tadı yeterli olacaktır.
Afiyet olsun.. -
39.
0bana geciktirici verdi olm bunu gibine suruyon boşalmıyon dedi bende -aa nasıl abi ya tiriplerindeyım.olm şte eline dokuyon suruyon gibine zaten huurlar saatle değil postayla dedi sen sur bunu gibine yarrım saat boşalmazsın dedi sonra bi pis pis guldu enseme vurdu sonra bi sesssizlik oldu. baktım sessizlik bozulmucak neyse abi ben kalkıyım dedim.-bakın beyler burda bi şey onemli geciktiri kremi gibişten oncemi? gibişin ortasındamı kulacagınız işte ben bunu bilmiyordum gibtiğimin üst komşusu bana bu detayı vermemişti
-
40.
0olm coskun bileydim gibmezdim ananı
-
41.
0Devlet Bahçeli ( 1948)Tümünü Göster
1948 yılında Osmaniye'de doğdu. Yörede Fettahoğulları olarak bilinen geniş bir Türkmen ailesine mensuptur.
ilk öğrenimini Osmaniye'de, orta öğrenimini istanbul'da tamamlayan Dr. BAHÇELi, üniversite öğrenimini Ankara iktisadi ve Ticari Bilimler Akademisinde yapmıştır.
Dr. BAHÇELi, başlangıcından itibaren Ülkücü Hareket'in her kademesinde görevler üstlenerek Büyük Ülkü Davası'na hizmet etti. Dr. BAHÇELi, 1967 yılında Ankara iktisadi ve Ticari ilimler Akademisinde öğrenci iken Ülkü Ocağı Kurucusu ve yöneticisi olarak görev aldı. 1970-1971 yıllarında Türkiye Milli Talebe Federasyonu Genel Sekreterliği görevlerinde bulundu. Dr. Bahçeli, bir yandan aktif olarak Ülkücü Hareket'te yeralırken, diğer yandan da ilmi alandaki çalışmalarını devam ettirmiştir.
1972 yılından itibaren Ankara iktisadi ve Ticari ilimler akademisi ve bağlı Yüksek Okullarda iktisat Bölümü asistanı olarak görev almıştır. Dr. BAHÇELi, yine 1970'li yıllarda Ülkücü Maliyeciler ve iktisatçılar Derneği'nin (ÜMiD-BiR) kurucularından, Üniversite Akademi ve Yüksekokullar Asistanları Derneği'nin (ÜNAY) kurucularından ve Genel Başkanlarındandır. iyi derecede ingilizce bilen Dr. Devlet BAHÇELi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde iktisat Doktorası yapmış ve aynı üniversitenin iktisadi ve idari Bilimler Fakültesi iktisat Politikasında Ana Bilim Dalı'nda 1987 yılına kadar öğretim üyeliği görevini sürdürmüştür.
Dr. BAHÇELi yine bu süre içerisinde Türk-islam alemi, Türkiye ve Dünya Ekonomisi, Türk Tarihi ve Dış Politika konularıyla ilgilenmiş ve bu alanlarda çalışmalar yapmıştır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra cezaevlerine doldurulan MHP ve Ülkücü kuruluşların yöneticileri ile mensuplarının haklı davalarının her platformda savunulmasında takdirle karşılanan çalışmalarda bulunmuştur.
Ülkücü kadroların yetişmesinde önemli görevler de üstlenen Dr. BAHÇELi, Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ tarafından göreve çağırılması üzerine 17 Nisan 1987 tarihinde üniversitesindeki öğretim üyeliği görevinden istifa etmiş, 19 Nisan 1987 tarihinde yapılan MÇP Büyük Kurultay'ında parti yönetimine seçilmiş ve Genel Sekreterlik görevine getirilmiştir.
MÇP ve MHP'nin yönetim kadrolarındaki görevi, günümüze kadar kesintisiz olarak sürmüştür. Çeşitli zamanlarda Genel Sekreterlik, Genel Başkan Yardımcılığı, Merkez Yürütme Kurulu Üyeliği, Merkez Karar Kurulu Üyeliği, Genel Başkan Baş-Danışmanlığı görevlerinde bulunan Dr. Devlet BAHÇELi, 6 Temmuz 1997 tarihli 5'nci Olağanüstü Kongre sonrasında MHP Genel Başkanı görevini üstlenmiştir.
05 Kasım 2000, 12 Ekim 2003 ve 19 Kasım 2006 tarihlerindeki MHP Olağan Kongreleri'nde tekrar Genel Başkan seçilmiştir. -
42.
0coşkun bacını gibiyim, sen devam et bin
-
43.
0Kasık ve koltuk altı kıllarının alınması alerji yapar deniliyor?Tümünü Göster
Bu tür açıklamalar bazen bilgisizlikten bazen de kasıtlı olarak yapılabilir. Bir zamanlar bazı kimseler kör bağırsağa da gereksiz diyorlardı, ama şimdi tasarım harikası olduğunu söylüyorlar.
Bir makinayı, en iyi onu yapan bilir. Öyleyse o konuda söz sahibi de onu yapan olacaktır. Bu açıdan insanı da en iyi bilen onun Yaratıcısıdır. Yaratıcı da bize Peygamberleri vasıtasıyla insanın nasıl yaşaması gerektiğini bildirmektedir.
insan bedeninde çıkan kıllar ve tırnaklar vardır. Nasıl ki tırnaklar sürekli uzar ve bizler de zaman zaman onları kısaltırız. Bunun gibi kasık ve koltuk altında çıkan kılları da zaman azaman kısaltmak gerekir. Bu kıllar çıktığı yerler bedenin pencereleridir. Ancak o pencereler sık sık temizlenmesi gerekir ki mikrop yuvası olmasın.
Eğer bu kılları tıraş ederek almak bazı kimselerde alerji yapacaksa, o zaman kıl dökücü kremler veya başka metodlar kulanılabilir. Önemli olan bu kılları gidermektir. Tıraş edilerek giderilmesi şart değildir.
Perine (Kasık bölgesi) Bakımı :
Perine vücudun en nemli ve en kirli bölgesidir.Çünkü çeşitli vücut atıkları(ter, idrar v.b.) bu bölgenin deri katları ve kıvrımları arasında birikir ve mikroorganizmaların yerleşip çoğalması için oldukça elverişli bir ortam oluşturur. Perine bölgesinde çeşitli enfeksiyonlar kolayca gelişebilir, ve bu bölgede kötü kokular oluştura-bilir.Özellikle kadınlarda genital ve idrar yolu iltihaplarının önlenmesinde perine hijyeni çok önemli bir yer tutar. Bunun yanısıra menstrüasyon dönemi boyunca perine hijyenine özellikle dikkat etmeleri gerekir. Koltuk altı ve kasık bölgesindeki kıllar ne kadar uzun olursa bakteri-lerin buralarda yerleşmesi daha kolay olur. Su ile taharetlenme ve bu bölgedeki kılların temizlenmesi bakterilerin yerleşmesini azaltır.Şimdi yukarıdaki hadisi tekrar dinleyelim. “On şey peygamberlerin müşterek sünnetlerindendir. Bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altı kıllarını yolmak, kasık kıllarını traş etmek, su ile taharetlenmek ve abdest sırasında ağıza su çekmek.”
Kuran-ı Kerimde “Orada temizlenmeyi seven insanlar vardır. Allah da temiz olanları sever” (Tevbe 108) buyurulmaktadır. Bu ayetteki temiz insanların, genelde tüm temizliği kastetmesine karşın, özelde su ile taharetlenen insanlar olduğu tefsir alimlerince belirtilmektedir. Dışkının her gramında 10 milyar bakteri bulunduğu dikkate alındığında taharetlenmenin önemi çok iyi anlaşılır. Koltuk altı ve kasıktaki kıllar uzadığı zaman bu bölgelerdeki mikrop yoğunluğu daha da fazlalaşır. Onun için bu bölgedeki kılların düzenli olarak traş edilmeleri veya başka yöntemlerle uzaklaştırılmaları gerekir.
Dünya sağlık teşkilatı, fekal-oral yolla bulaşan hastalıkları önlemek için su ile taharetlenmeyi ve sonunda elleri yıkamayı önermektedir. Hatta gelişmekte olan ülkelerde halkı hijyen konusunda bilinçlendirmek için yaptıkları çalışmalarda en fazla öğretmek istedikleri kural budur. WHO’nun yaptığı bir çalışmaya ve sonuçlarına hijyen uygulamalarından sonra değineceğiz. Sırası gelmişken biz bütün yaşantımızı bilme göre düzenleriz diyenlere de küçük bir hatırlatmamız olacak. Bilim elbette çok önemlidir. Gücümüz yettiğince ilmi buluşlara çalışmak ve onlardan istifade etmek gerekir. Nitekim Peygamberimiz de “Yedi şeyin ecir ve sevabı kişiye ölümünden sonra da ulaşır, defteri kapanmaz sevap yazılmaya devam eder. ilim öğretmek, su getirmek, kuyu kazdırmak, kitap vakfetmek, ölümünden sonra kendisine arkasından dua edecek hayırlı çocuk yetiştirmek…”derken, ilim öğretmeyi ilk sıraya koymuştur. Ancak ilim bir zaman işidir. Bir ilmi gerçeğin bulunması bazen yüzyıllar alır. Nitekim bulaşıcı hastalıklara karşı temizliğin bu kadar önemli olduğu da ancak son 200 yılda anlaşılabilmiştir. Peki bu zaman diliminden önce yaşayanlar bu ilmi gerçekleri nasıl öğrenecek ve en önemlisi nasıl hayatına geçirecektir. işte bunun cevabını Peygamberler vermektedir. islam toplumu yüzyıllarca, şimdi bile imrenerek baktığımız tertemiz bir hayat yaşamışsa bunu tamamen Kuran’dan ve Peygamberimiz’den (SAV) öğrenmişler ve hayatlarını temizlikle süslemişlerdir. islam öğretilerinin hakkıyla ulaşamadığı yerlerdeki insanlar ise gerçek temizliğin ne olduğunu öğrenememişlerdir. Temizliğin günde kaç kere ve nasıl yapılması gerektiği konusunda doyurucu bilgiler elde edememişler ve bunun sonucunda büyük salgın hastalıklar yaşamışlardır.
Kesinlikle söylenebilir ki, eğer Peygamber Efendimizin getirdiği kurallar uygulansa idi insanoğlu tarihteki salgın hastalıklardan hiçbirini yaşamayacaktı. Nitekim WHO’ da temizlik kurallarının uygulanması ile aynı sonuca varılacağını iddia etmektedir. Ancak onlar bunu, bundan sonra başarmayı ummaktadırlar. Ya bundan öncekiler! Dünya sağlık örgütü1946 yılında kuruldu. Dünya sağlık örgütünün önerileri daha önceki yüzyıllarda yaşayan insanlara ulaşamaz. Halbuki islamiyetin getirdiği kurallar o zamandan günümüze kadar, bugünkünden daha temiz bir hayatı olanaklı kılıyordu. islamiyet her asırda yaşayan insan topluklarına ve tek tek insanlara yaşam dini olarak inmiştir. Geçmişten bugüne insanların çoğunun mikrobiyoloji ve diğer ilim dallarında yeterli hatta hiç bilgisi olmamıştır. Bugün dahi, medeniyetin giremediği girse bile etkili olamadığı ücra köşelerde yaşayan kişilerin, kişisel ve çevresel hijyen konularında yeterli görgü ve bilgi birikimi yoktur. Peygamberimiz bütün insanlara evrensel kurallar hediye etmiştir. Bütün insanların tıpkı bizler gibi, tertemiz bir ortamda yaşamaya hakları vardı ve halen hakları vardır. islamiyet öncesi devirlerde insanlara bu güzellikleri diğer peygamberler getirip hediye etmişti. Allah onların hepsinden razı olsun.
Vücut temizliğinin tam olabilmesi için Hz.muhafazid (s.a.s.) bir takım sıhhî talimât getirmiş, bunlara “fıtrî temizlik” adını vermiş ve bunlara uymamız gerektiğini bildirmiştir.
Onun (s.a.s.), fıtrî temizlik hakkında şöyle dediği rivâyet edilir: “Fıtrat beştir, veya şu beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları yolmak ve bıyıkları kısaltmak” (Buhari, libas 63). Günümüzün tıp ilmi ise, bu sünnetlerin önemini bize daha yeni yeni söylemektedir.
1. Tırnakların kısaltılmaması, altlarında bir çok mikrobun ve kirin birikmesine sebep olmaktadır. Temiz olmayan tırnakların taşıyarak sebep olduğu bir çok hastalık vardır ki, meselâ ishâl, bağırsak iltihabı, göz iltihabı, bağırsak parazitlerinin bulaşması bunlardan sadece birkaçıdır.
2. Sünnet olmanın da birçok sıhhî faydası vardır. Sünnet olma, kişiyi zararlı olan yağlı ifrazâttan koruduğu gibi, mikropların gelişip çoğalması için uygun bir ortam olan sünnet derisinin kesilmesi, onların çoğalmasını da önleyecektir. Şu da kesin bilinen bir gerçektir ki, kocaları sünnetli olan Müslüman kadınlarda, diğerlerine göre rahim kanseri daha az görülmektedir.
3. Kasık kıllarının temizlenmesi/tıraş edilmesinde de büyük sıhhî faydalar vardır. Çünkü mikrop, bakteri ve benzeri bazı haşareler genellikle kasıklardaki kıllarda yaşarlar. Kasık kıllarını tıraş etme pek yaygın olmayan batıda her sene erkek ve kadınlardan büyük bir yekun değişik hastalıklara yakalanmaktadırlar.
4. Koltuk altları, insanın en çok terleyen yeri olduğundan, mikropların gelişmesi için en uygun olan yerlerdir. Mikropların çoğalması neticesinde kötü koku meydana gelir ve bu kötü koku etrafı rahatsız eder. Onun için koltuk altı kıllarını yolma (veya tıraş etme), bu mikropların büyük sayıda çoğalmasına engel olur.
5. Bıyıkları kısaltma da, fıtrî sünnetlerdendir. Çünkü uzun bıyık, insanın yediği ve içtiği şeylerle devamlı pislenir Onların pislenmesi de ağzın pislenmesine sebep olur. -
44.
0Kasık ve koltuk altı kıllarının alınması alerji yapar deniliyor?Tümünü Göster
Bu tür açıklamalar bazen bilgisizlikten bazen de kasıtlı olarak yapılabilir. Bir zamanlar bazı kimseler kör bağırsağa da gereksiz diyorlardı, ama şimdi tasarım harikası olduğunu söylüyorlar.
Bir makinayı, en iyi onu yapan bilir. Öyleyse o konuda söz sahibi de onu yapan olacaktır. Bu açıdan insanı da en iyi bilen onun Yaratıcısıdır. Yaratıcı da bize Peygamberleri vasıtasıyla insanın nasıl yaşaması gerektiğini bildirmektedir.
insan bedeninde çıkan kıllar ve tırnaklar vardır. Nasıl ki tırnaklar sürekli uzar ve bizler de zaman zaman onları kısaltırız. Bunun gibi kasık ve koltuk altında çıkan kılları da zaman azaman kısaltmak gerekir. Bu kıllar çıktığı yerler bedenin pencereleridir. Ancak o pencereler sık sık temizlenmesi gerekir ki mikrop yuvası olmasın.
Eğer bu kılları tıraş ederek almak bazı kimselerde alerji yapacaksa, o zaman kıl dökücü kremler veya başka metodlar kulanılabilir. Önemli olan bu kılları gidermektir. Tıraş edilerek giderilmesi şart değildir.
Perine (Kasık bölgesi) Bakımı :
Perine vücudun en nemli ve en kirli bölgesidir.Çünkü çeşitli vücut atıkları(ter, idrar v.b.) bu bölgenin deri katları ve kıvrımları arasında birikir ve mikroorganizmaların yerleşip çoğalması için oldukça elverişli bir ortam oluşturur. Perine bölgesinde çeşitli enfeksiyonlar kolayca gelişebilir, ve bu bölgede kötü kokular oluştura-bilir.Özellikle kadınlarda genital ve idrar yolu iltihaplarının önlenmesinde perine hijyeni çok önemli bir yer tutar. Bunun yanısıra menstrüasyon dönemi boyunca perine hijyenine özellikle dikkat etmeleri gerekir. Koltuk altı ve kasık bölgesindeki kıllar ne kadar uzun olursa bakteri-lerin buralarda yerleşmesi daha kolay olur. Su ile taharetlenme ve bu bölgedeki kılların temizlenmesi bakterilerin yerleşmesini azaltır.Şimdi yukarıdaki hadisi tekrar dinleyelim. “On şey peygamberlerin müşterek sünnetlerindendir. Bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altı kıllarını yolmak, kasık kıllarını traş etmek, su ile taharetlenmek ve abdest sırasında ağıza su çekmek.”
Kuran-ı Kerimde “Orada temizlenmeyi seven insanlar vardır. Allah da temiz olanları sever” (Tevbe 108) buyurulmaktadır. Bu ayetteki temiz insanların, genelde tüm temizliği kastetmesine karşın, özelde su ile taharetlenen insanlar olduğu tefsir alimlerince belirtilmektedir. Dışkının her gramında 10 milyar bakteri bulunduğu dikkate alındığında taharetlenmenin önemi çok iyi anlaşılır. Koltuk altı ve kasıktaki kıllar uzadığı zaman bu bölgelerdeki mikrop yoğunluğu daha da fazlalaşır. Onun için bu bölgedeki kılların düzenli olarak traş edilmeleri veya başka yöntemlerle uzaklaştırılmaları gerekir.
Dünya sağlık teşkilatı, fekal-oral yolla bulaşan hastalıkları önlemek için su ile taharetlenmeyi ve sonunda elleri yıkamayı önermektedir. Hatta gelişmekte olan ülkelerde halkı hijyen konusunda bilinçlendirmek için yaptıkları çalışmalarda en fazla öğretmek istedikleri kural budur. WHO’nun yaptığı bir çalışmaya ve sonuçlarına hijyen uygulamalarından sonra değineceğiz. Sırası gelmişken biz bütün yaşantımızı bilme göre düzenleriz diyenlere de küçük bir hatırlatmamız olacak. Bilim elbette çok önemlidir. Gücümüz yettiğince ilmi buluşlara çalışmak ve onlardan istifade etmek gerekir. Nitekim Peygamberimiz de “Yedi şeyin ecir ve sevabı kişiye ölümünden sonra da ulaşır, defteri kapanmaz sevap yazılmaya devam eder. ilim öğretmek, su getirmek, kuyu kazdırmak, kitap vakfetmek, ölümünden sonra kendisine arkasından dua edecek hayırlı çocuk yetiştirmek…”derken, ilim öğretmeyi ilk sıraya koymuştur. Ancak ilim bir zaman işidir. Bir ilmi gerçeğin bulunması bazen yüzyıllar alır. Nitekim bulaşıcı hastalıklara karşı temizliğin bu kadar önemli olduğu da ancak son 200 yılda anlaşılabilmiştir. Peki bu zaman diliminden önce yaşayanlar bu ilmi gerçekleri nasıl öğrenecek ve en önemlisi nasıl hayatına geçirecektir. işte bunun cevabını Peygamberler vermektedir. islam toplumu yüzyıllarca, şimdi bile imrenerek baktığımız tertemiz bir hayat yaşamışsa bunu tamamen Kuran’dan ve Peygamberimiz’den (SAV) öğrenmişler ve hayatlarını temizlikle süslemişlerdir. islam öğretilerinin hakkıyla ulaşamadığı yerlerdeki insanlar ise gerçek temizliğin ne olduğunu öğrenememişlerdir. Temizliğin günde kaç kere ve nasıl yapılması gerektiği konusunda doyurucu bilgiler elde edememişler ve bunun sonucunda büyük salgın hastalıklar yaşamışlardır.
Kesinlikle söylenebilir ki, eğer Peygamber Efendimizin getirdiği kurallar uygulansa idi insanoğlu tarihteki salgın hastalıklardan hiçbirini yaşamayacaktı. Nitekim WHO’ da temizlik kurallarının uygulanması ile aynı sonuca varılacağını iddia etmektedir. Ancak onlar bunu, bundan sonra başarmayı ummaktadırlar. Ya bundan öncekiler! Dünya sağlık örgütü1946 yılında kuruldu. Dünya sağlık örgütünün önerileri daha önceki yüzyıllarda yaşayan insanlara ulaşamaz. Halbuki islamiyetin getirdiği kurallar o zamandan günümüze kadar, bugünkünden daha temiz bir hayatı olanaklı kılıyordu. islamiyet her asırda yaşayan insan topluklarına ve tek tek insanlara yaşam dini olarak inmiştir. Geçmişten bugüne insanların çoğunun mikrobiyoloji ve diğer ilim dallarında yeterli hatta hiç bilgisi olmamıştır. Bugün dahi, medeniyetin giremediği girse bile etkili olamadığı ücra köşelerde yaşayan kişilerin, kişisel ve çevresel hijyen konularında yeterli görgü ve bilgi birikimi yoktur. Peygamberimiz bütün insanlara evrensel kurallar hediye etmiştir. Bütün insanların tıpkı bizler gibi, tertemiz bir ortamda yaşamaya hakları vardı ve halen hakları vardır. islamiyet öncesi devirlerde insanlara bu güzellikleri diğer peygamberler getirip hediye etmişti. Allah onların hepsinden razı olsun.
Vücut temizliğinin tam olabilmesi için Hz.muhafazid (s.a.s.) bir takım sıhhî talimât getirmiş, bunlara “fıtrî temizlik” adını vermiş ve bunlara uymamız gerektiğini bildirmiştir.
Onun (s.a.s.), fıtrî temizlik hakkında şöyle dediği rivâyet edilir: “Fıtrat beştir, veya şu beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları yolmak ve bıyıkları kısaltmak” (Buhari, libas 63). Günümüzün tıp ilmi ise, bu sünnetlerin önemini bize daha yeni yeni söylemektedir.
1. Tırnakların kısaltılmaması, altlarında bir çok mikrobun ve kirin birikmesine sebep olmaktadır. Temiz olmayan tırnakların taşıyarak sebep olduğu bir çok hastalık vardır ki, meselâ ishâl, bağırsak iltihabı, göz iltihabı, bağırsak parazitlerinin bulaşması bunlardan sadece birkaçıdır.
2. Sünnet olmanın da birçok sıhhî faydası vardır. Sünnet olma, kişiyi zararlı olan yağlı ifrazâttan koruduğu gibi, mikropların gelişip çoğalması için uygun bir ortam olan sünnet derisinin kesilmesi, onların çoğalmasını da önleyecektir. Şu da kesin bilinen bir gerçektir ki, kocaları sünnetli olan Müslüman kadınlarda, diğerlerine göre rahim kanseri daha az görülmektedir.
3. Kasık kıllarının temizlenmesi/tıraş edilmesinde de büyük sıhhî faydalar vardır. Çünkü mikrop, bakteri ve benzeri bazı haşareler genellikle kasıklardaki kıllarda yaşarlar. Kasık kıllarını tıraş etme pek yaygın olmayan batıda her sene erkek ve kadınlardan büyük bir yekun değişik hastalıklara yakalanmaktadırlar.
4. Koltuk altları, insanın en çok terleyen yeri olduğundan, mikropların gelişmesi için en uygun olan yerlerdir. Mikropların çoğalması neticesinde kötü koku meydana gelir ve bu kötü koku etrafı rahatsız eder. Onun için koltuk altı kıllarını yolma (veya tıraş etme), bu mikropların büyük sayıda çoğalmasına engel olur.
5. Bıyıkları kısaltma da, fıtrî sünnetlerdendir. Çünkü uzun bıyık, insanın yediği ve içtiği şeylerle devamlı pislenir Onların pislenmesi de ağzın pislenmesine sebep olur. -
45.
0Kasık ve koltuk altı kıllarının alınması alerji yapar deniliyor?Tümünü Göster
Bu tür açıklamalar bazen bilgisizlikten bazen de kasıtlı olarak yapılabilir. Bir zamanlar bazı kimseler kör bağırsağa da gereksiz diyorlardı, ama şimdi tasarım harikası olduğunu söylüyorlar.
Bir makinayı, en iyi onu yapan bilir. Öyleyse o konuda söz sahibi de onu yapan olacaktır. Bu açıdan insanı da en iyi bilen onun Yaratıcısıdır. Yaratıcı da bize Peygamberleri vasıtasıyla insanın nasıl yaşaması gerektiğini bildirmektedir.
insan bedeninde çıkan kıllar ve tırnaklar vardır. Nasıl ki tırnaklar sürekli uzar ve bizler de zaman zaman onları kısaltırız. Bunun gibi kasık ve koltuk altında çıkan kılları da zaman azaman kısaltmak gerekir. Bu kıllar çıktığı yerler bedenin pencereleridir. Ancak o pencereler sık sık temizlenmesi gerekir ki mikrop yuvası olmasın.
Eğer bu kılları tıraş ederek almak bazı kimselerde alerji yapacaksa, o zaman kıl dökücü kremler veya başka metodlar kulanılabilir. Önemli olan bu kılları gidermektir. Tıraş edilerek giderilmesi şart değildir.
Perine (Kasık bölgesi) Bakımı :
Perine vücudun en nemli ve en kirli bölgesidir.Çünkü çeşitli vücut atıkları(ter, idrar v.b.) bu bölgenin deri katları ve kıvrımları arasında birikir ve mikroorganizmaların yerleşip çoğalması için oldukça elverişli bir ortam oluşturur. Perine bölgesinde çeşitli enfeksiyonlar kolayca gelişebilir, ve bu bölgede kötü kokular oluştura-bilir.Özellikle kadınlarda genital ve idrar yolu iltihaplarının önlenmesinde perine hijyeni çok önemli bir yer tutar. Bunun yanısıra menstrüasyon dönemi boyunca perine hijyenine özellikle dikkat etmeleri gerekir. Koltuk altı ve kasık bölgesindeki kıllar ne kadar uzun olursa bakteri-lerin buralarda yerleşmesi daha kolay olur. Su ile taharetlenme ve bu bölgedeki kılların temizlenmesi bakterilerin yerleşmesini azaltır.Şimdi yukarıdaki hadisi tekrar dinleyelim. “On şey peygamberlerin müşterek sünnetlerindendir. Bıyıkları kısaltmak, sakalı uzatmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altı kıllarını yolmak, kasık kıllarını traş etmek, su ile taharetlenmek ve abdest sırasında ağıza su çekmek.”
Kuran-ı Kerimde “Orada temizlenmeyi seven insanlar vardır. Allah da temiz olanları sever” (Tevbe 108) buyurulmaktadır. Bu ayetteki temiz insanların, genelde tüm temizliği kastetmesine karşın, özelde su ile taharetlenen insanlar olduğu tefsir alimlerince belirtilmektedir. Dışkının her gramında 10 milyar bakteri bulunduğu dikkate alındığında taharetlenmenin önemi çok iyi anlaşılır. Koltuk altı ve kasıktaki kıllar uzadığı zaman bu bölgelerdeki mikrop yoğunluğu daha da fazlalaşır. Onun için bu bölgedeki kılların düzenli olarak traş edilmeleri veya başka yöntemlerle uzaklaştırılmaları gerekir.
Dünya sağlık teşkilatı, fekal-oral yolla bulaşan hastalıkları önlemek için su ile taharetlenmeyi ve sonunda elleri yıkamayı önermektedir. Hatta gelişmekte olan ülkelerde halkı hijyen konusunda bilinçlendirmek için yaptıkları çalışmalarda en fazla öğretmek istedikleri kural budur. WHO’nun yaptığı bir çalışmaya ve sonuçlarına hijyen uygulamalarından sonra değineceğiz. Sırası gelmişken biz bütün yaşantımızı bilme göre düzenleriz diyenlere de küçük bir hatırlatmamız olacak. Bilim elbette çok önemlidir. Gücümüz yettiğince ilmi buluşlara çalışmak ve onlardan istifade etmek gerekir. Nitekim Peygamberimiz de “Yedi şeyin ecir ve sevabı kişiye ölümünden sonra da ulaşır, defteri kapanmaz sevap yazılmaya devam eder. ilim öğretmek, su getirmek, kuyu kazdırmak, kitap vakfetmek, ölümünden sonra kendisine arkasından dua edecek hayırlı çocuk yetiştirmek…”derken, ilim öğretmeyi ilk sıraya koymuştur. Ancak ilim bir zaman işidir. Bir ilmi gerçeğin bulunması bazen yüzyıllar alır. Nitekim bulaşıcı hastalıklara karşı temizliğin bu kadar önemli olduğu da ancak son 200 yılda anlaşılabilmiştir. Peki bu zaman diliminden önce yaşayanlar bu ilmi gerçekleri nasıl öğrenecek ve en önemlisi nasıl hayatına geçirecektir. işte bunun cevabını Peygamberler vermektedir. islam toplumu yüzyıllarca, şimdi bile imrenerek baktığımız tertemiz bir hayat yaşamışsa bunu tamamen Kuran’dan ve Peygamberimiz’den (SAV) öğrenmişler ve hayatlarını temizlikle süslemişlerdir. islam öğretilerinin hakkıyla ulaşamadığı yerlerdeki insanlar ise gerçek temizliğin ne olduğunu öğrenememişlerdir. Temizliğin günde kaç kere ve nasıl yapılması gerektiği konusunda doyurucu bilgiler elde edememişler ve bunun sonucunda büyük salgın hastalıklar yaşamışlardır.
Kesinlikle söylenebilir ki, eğer Peygamber Efendimizin getirdiği kurallar uygulansa idi insanoğlu tarihteki salgın hastalıklardan hiçbirini yaşamayacaktı. Nitekim WHO’ da temizlik kurallarının uygulanması ile aynı sonuca varılacağını iddia etmektedir. Ancak onlar bunu, bundan sonra başarmayı ummaktadırlar. Ya bundan öncekiler! Dünya sağlık örgütü1946 yılında kuruldu. Dünya sağlık örgütünün önerileri daha önceki yüzyıllarda yaşayan insanlara ulaşamaz. Halbuki islamiyetin getirdiği kurallar o zamandan günümüze kadar, bugünkünden daha temiz bir hayatı olanaklı kılıyordu. islamiyet her asırda yaşayan insan topluklarına ve tek tek insanlara yaşam dini olarak inmiştir. Geçmişten bugüne insanların çoğunun mikrobiyoloji ve diğer ilim dallarında yeterli hatta hiç bilgisi olmamıştır. Bugün dahi, medeniyetin giremediği girse bile etkili olamadığı ücra köşelerde yaşayan kişilerin, kişisel ve çevresel hijyen konularında yeterli görgü ve bilgi birikimi yoktur. Peygamberimiz bütün insanlara evrensel kurallar hediye etmiştir. Bütün insanların tıpkı bizler gibi, tertemiz bir ortamda yaşamaya hakları vardı ve halen hakları vardır. islamiyet öncesi devirlerde insanlara bu güzellikleri diğer peygamberler getirip hediye etmişti. Allah onların hepsinden razı olsun.
Vücut temizliğinin tam olabilmesi için Hz.muhafazid (s.a.s.) bir takım sıhhî talimât getirmiş, bunlara “fıtrî temizlik” adını vermiş ve bunlara uymamız gerektiğini bildirmiştir.
Onun (s.a.s.), fıtrî temizlik hakkında şöyle dediği rivâyet edilir: “Fıtrat beştir, veya şu beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıklardaki kılları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kılları yolmak ve bıyıkları kısaltmak” (Buhari, libas 63). Günümüzün tıp ilmi ise, bu sünnetlerin önemini bize daha yeni yeni söylemektedir.
1. Tırnakların kısaltılmaması, altlarında bir çok mikrobun ve kirin birikmesine sebep olmaktadır. Temiz olmayan tırnakların taşıyarak sebep olduğu bir çok hastalık vardır ki, meselâ ishâl, bağırsak iltihabı, göz iltihabı, bağırsak parazitlerinin bulaşması bunlardan sadece birkaçıdır.
2. Sünnet olmanın da birçok sıhhî faydası vardır. Sünnet olma, kişiyi zararlı olan yağlı ifrazâttan koruduğu gibi, mikropların gelişip çoğalması için uygun bir ortam olan sünnet derisinin kesilmesi, onların çoğalmasını da önleyecektir. Şu da kesin bilinen bir gerçektir ki, kocaları sünnetli olan Müslüman kadınlarda, diğerlerine göre rahim kanseri daha az görülmektedir.
3. Kasık kıllarının temizlenmesi/tıraş edilmesinde de büyük sıhhî faydalar vardır. Çünkü mikrop, bakteri ve benzeri bazı haşareler genellikle kasıklardaki kıllarda yaşarlar. Kasık kıllarını tıraş etme pek yaygın olmayan batıda her sene erkek ve kadınlardan büyük bir yekun değişik hastalıklara yakalanmaktadırlar.
4. Koltuk altları, insanın en çok terleyen yeri olduğundan, mikropların gelişmesi için en uygun olan yerlerdir. Mikropların çoğalması neticesinde kötü koku meydana gelir ve bu kötü koku etrafı rahatsız eder. Onun için koltuk altı kıllarını yolma (veya tıraş etme), bu mikropların büyük sayıda çoğalmasına engel olur.
5. Bıyıkları kısaltma da, fıtrî sünnetlerdendir. Çünkü uzun bıyık, insanın yediği ve içtiği şeylerle devamlı pislenir Onların pislenmesi de ağzın pislenmesine sebep olur.