-
26.
0Kaptanın yanındaki tüccarda az endişelenmiyordu hani. Kaşgöz işaretleri ile kaptana, hadi acele et! dercesine bakıyordu.
Muhafızlar aramanın henüz başında gemiyi didiklemeden zabite rüşveti ver diyordu tüccar.
Gizli bölme, o zamana kadar hiç mi hiç bulunamamıştı. Fakat şimdi, orada bir Osmanlı vardı.
ihtiyaten rüşvet ile garantili bir emliyet elde etmek istiyorlardı.
Kaptan yengeç yürüyüşü, ve nezyan bakışlarıyla zabite yaklaştı.
Efendi hazretleri, yaptığınız iş öyle zahmetli ki, yüreğim sızlıyor. Sanki yüreğim eriyor, kendimi size karşı borçlu hissediyorum.
Ne olur, hiç değilse şu naciz hediyeyi kabul edinde, içim vicdanım rahatlasın.
Böyle derken ufak bir keseyide aşağıdan yandan uzatıyordu.
Tüccarsa görmezlikten geliyordu pozunda tebessüm ediyordu ki, daha ne olduğunu anlamadan şiddetli bir şaklama duyuldu.
Kaptan yıkıldı. Liman muhafızlarının bıyıkları, kaşları dimdik olmuş bağırıyordu.
Bre nabekar! rüşvet kabul edeceğimi düşünmek bana hakarettir. Ayrıca vatan hayinliğidir.
Osmanlı'ya rüşveti sokup, yaygınlaştırıp devleti çökertmek mi istersiniz!
Bre erlerim, yıkın şu herifi yere. Vurun falakaya.
Bu defa, tüccara tevcih-i nazar ettiysede fukara çoktan ortalıktan kaybolmuştu.
Kaptan, kinden çıldırsa bile canının derdine düştü, yalvarmaya başladı.
Aman! aman affedin ağam, rüzgar değişipte liman ağzında dalgalar kabarırsa çıkıp açılamayız.
Acele ve korku yüzünden bu haltı işledim.
Bir an önce, ne olur beni affedin. Bir an düşünemeyip kendimi küffar limanında zannettim. Affet ağam, affet.
Neyse, neyse bu seferlik affettim. Şimdi ver şu keseyi.
Hoppala. Buda ne demek. Yoksa şu ağa onu tuzağa düşürüp ikinci bir tokat mı akşedicekti.
Ne bakıyorsun bre! ver şu keseyi.
Kaptan yere düşen keseyi alıp, korka korka uzattı.
Onun gibi etrafındakilerde şaşkındı.
Yoksa ağa'nın her şeyi numara mıydı? Keseyi cebe mi indirecekti.
başlık yok! burası bom boş!