-
104.
0: HAKKI ŞiKAYET ETMEMEKTümünü Göster
Sana tavsiye: ihsan edildiğin hiçbir hayrı kimseye söyleme… isterse bu dostun
olsun…
Sonra… Hikmeti icabı sende yapacağı ve tecrübe için vereceği bazı belalardan
dolayı Allah’ı (CC) ithama kalkışma… Bil ki; sana düşen vazife, bela olursa sabır
göstermektir, hayra da şükretmek…
Nimeti bulmadan bulmuş gibi görünüp şükretmek, içinde bulunduğun bir felaketi
şikayet etmekten daha iyidir…
Nimet-i ilâhiye’den mahrum olan tek kişi gösterebilirmisin? Hayır!.. işte ayet:
- “Allah’ın (CC) nimetlerini saymağa kalksanız bitiremezsiniz…”
Sende o kadar Nimet-i ilâhiye var ki; hiç birini görmek istemiyorsun…
Kalben hiçbir mahluka gönül verme. Ve, kalben hiçbir kimse ile ünsiyet etme…
Bulunduğun hali kimseye anlatma. Ülfetin Allah’a (CC) olsun. O’na (CC) güven.
Derdini O’nun (CC) kuvvetiyle O’na (CC) açarsın… Arada ikinci bir varlık
göremezsin… Çünkü başkası varlığını ispat edip zarar veya menfaat vermeğe haklı
değildir. Belayı senden yine O (CC) defeder. izzeti ve zilleti O (CC) meydana
getirir… O’ndan (CC) başkası ne yükseklik vaad eder; ne de aşağı derecelere indirir.
Başkası ne zengin edebilir, ne de fakir. Ve hiçbir şeyi hareket ettiremez ve
durduramaz. Hepsini HakK (CC) yaratır ve hepsi O’nun (CC) yed’inde ve O’nun (CC)
iznindedir. Her şey O’nun (CC) emriyle cereyan eder ve yürür. Her şey muayyen
vakte bağlıdır. Kafi derecede gelir. Sonra gelecek evvel gelmez. Evvel gelecek de
sonraya kalmaz. Allah-ü Teala (CC) şöyle buyuruyor:
- “Allah (CC) sana bir zarar verecekse alacak yine O’dur (CC). Şayet sana bir hayır
murat edecekse, o hayrı senden çevirecek yoktur.”
ihsanını istediği kullara verir. O (CC) hem Rahîm (CC), hem de Gafûr’dur (CC)…
Afiyette bulunduğun halde Hakk’ı (CC) şikayete kalkışma. Yanında Allah’ın (CC) bol
nimeti olduğu halde fazlasını isteme. Sana verdiği nimeti görmez olup inkar yoluna
sapma. Bu halin bir nevi istihza olur. Sonra, Allah-ü Teala (CC) seni inceden inceye
hesaba çeker. Dünyada belanı arttırır, ahirette ise seni azarlar. Cehenneme atar.
Sonra, seni manevi halden soyar, rahmet nazarını senden çeker.
Hakikaten şekva[1] etmekten sakın. Etlerin makaslarla parça parça doğransa da
itiraz yoluna sapma.
Sakın ha sakın itiraz etme:
- “Allah (CC), Allah(CC)…”
De… Kurtuluş iste. Fakat şekva etmekle değil. Hazer[2] et… Yanlış yola sapmaktan
kork. Şekva yolunu tutmaktan çekin. Çünkü ademoğlunun başına gelecek belalar
ancak itirazından dolayı gelir…
O (CC), Erhamerrâhimîn olduğu halde, nasıl O’ndan (CC) şikayet edilir? Hakîm (CC),
Habîr (CC); kullarına en çok acıyan ve lütfunu esirgemeyen O (CC) olduğu halde,
nasıl O’ndan (CC) dert yanılır? O (CC), kullarına zulmetmez. Kuvvetli, işinden iyi
anlayan bir doktora kızılır mı? Evladına acıyan bir ana cinayetle itham edilir mi?
Peygamber (CC) Efendimiz şöyle buyuruyor:
- “Allah-ü Teala (CC) kuluna çok merhamet eder; bir ananın evladını o kadar
esirgemesi imkansızdır.”
Ey zavallı, Allah’a (CC) karşı edep tavrını takın. Zorla gelen belaya sabret,
sabretmeye çalış. Güçlükle de olsa kendini bu yola uydurmaya alıştır. Rıza ve
muvafakat yolunu tut. Maneviyattan az buçuk nasibin varsa, bu yolu tutarsın.
Hakikaten bu yola devam edersen eşi bulunmaz bir cevher olursun. Aksi halde her
şey elinden gider, artık bir daha bulmana da imkan kalmaz.
Allah-ü Teala’nın(CC) şu ayetini dinle:
- “Kıtâl[3] size farz oldu. Halbuki siz bundan hoşlanmazsınız… Bununla beraber
sizin sevdiğiniz şey iyi olabilir, sevdiğiniz şey belki de fenadır; bunu siz
anlayamazsınız, ancak Allah (CC) bilir.”
Çünkü hakikat ilimleri gizlidir. Böyle olunca, her hangi bir şeyi hissiyatına göre iyi
veya kötü görerek uygunsuz bir yola sapma.
Eğer takva halinde isen, Allah’ın (CC) emirlerine uymaya bak. Böyle olmak,
yolumuzda ilk basamağı teşkil eder. ikincisi velayet halidir. Burada da sakin ol.
Hiçbir işe karışma. Nefsini güzelleştirmeye bak. Haddi hiçbir zaman aşma.
Son mertebe gavs’lık, bedeliyet hallerine vardığın zaman, kader yolunda sıddıkiyet
mertebesine çıktığın zaman, bütün yolları gönlüne aç. Yalnız, nefsine meydan
verme. Kötü isteklerini araya sokma.
Dilini şikayetten sakla… Bu halleri özüne benimsettikten sonra, her şey sana hoş
gelir. Gelecek hayır olursa senin için güzelleşir. Şer gelirse korkma; seni, taat
ibadet yolunda felaketlerden Hakk (CC) saklar. Seni o beladan dolayı halka rüsvay
etmez. Hatta, o belanın, gelip gidişinden senin haberin bile olmaz. Bir karanlığın
gelişi gibi, akşam gelir; gün doğunca gider. Gidince de her taraf ışıkla dolar. Ve o
bela, senin için sıcak karşısında yok olan soğuk gibi olur.
Bu anlatılan güzel işleri, kendine örnek al ve misallerden ibret almaya çalış. Bu
bela geldikten sonra günaha, kötülüğe yaklaşma… Kerim olan Mevlanın (CC)
huzuruna günahla giremezsin. Oraya ancak iyiler girerler. O (CC), kapısına ancak
temizleri sokar. Kapısına ancak bütün manevi hastalıklardan beri olanları alır. Nasıl
ki, bir padişahın huzuruna, bütün koku ve kirlerden temiz olanların girmesi icap
eder. Hak’ka da (CC) ancak saf, temiz olanlar gider.
Beladan korkma…. Onlar günahlara kefaret olur. Nasıl ki; Peygamber (SAV)
Efendimiz bu hali işaret ederek:
- “Bir günlük sıtma, bir yıllık günaha kefaret sayılır.”
Buyurmuştur. Zahirde bela gibi görünen haller, seni daha da olgunlaştırır;
bulunduğun hali muhafaza hakkı sana tanınır. ilahi sırları saklamaya emin
görünürsün. Kalbin nurlanır, gönlün açılır. Lisanında bir fesahet olur. Bu fesahetin
sebebiyle hikmetli konuşmalar yaparsın. Sana muhabbet, sevgi yolları açılır, hep
bunları anlatırsın… Sendeki bu üstünlük sebebi ile herkesin sevdiği bir varlık
olursun. insanlar da seni sever, başka yaratılmışlar da… Dünya da sana koşar, ahiret
de….
Sen artık Allah’ın (CC) sevgilisi oldun. Her şey seni sevmeğe başlar. Mahlukatın
sevgisi, Hakk’ın (CC) sevgisine bağlıdır. Aynı şekilde buğzu da, O’nun (CC) buğzuna
bağlıdır.
Allah (CC) seni sevince; seni her şey sever. Buğzedince de her varlık sana düşman
olur.
Bu makama yetiştiğin zaman Hakk’a (CC) kavuşmuş olursun. Kendi varlığın gider.
Bir şey dileyemez olursun. Yanılıp da istekte bulunacak olsan, alacağın zaman bir
de bakarsın ki, o şey kaybolmuş gitmiş.
Bu halinde, dünyadan sana pek az nasip verilir. Asıl çoğu senin için öteki aleme
saklanır. Burada isteyip alamadığını ötede bol bol alırsın. Bunların arasında o kadar
büyük nimetler vardır ki, akıl bir türlü onun aslına eremez… Yükseğin yükseği ve
gönlün mesrur olacağı her büyük nimet orada bulunur…
Eğer bunları beklemeden, bu meşekkâtli teklif evinde onlara kavuşmak istersen, az
bir şey alabilirsin, fakat buna mukabil kalbin safiyeti gider, basiretin söner. Asıl
istenen ve tahakkuku ahirete kalan nimetlere kavuşmaktan mahrum edilirsin.
Halbuki senin isteyeceğin ne dünyaya ne de ahirete ait olmalı; sebepleri yaratan,
yeri seren, semayı yükselten Mevla (CC) olmalı. Halbuki sen, ne buranın, ne de
öteki alemin nimetini beklemeden az bir dünyalığa razı oluyorsun.
Kullarına doğru yolu O (CC) nasip eder, O (CC) Sübhân’dır (CC), en iyiyi bilen O’dur
(CC)…
[1] Şikayet, hoşnutsuzluk, sızlanma
[2] Sakınma, korunma, kaçınma
[3] Savaş, birbirini öldürme -
103.
0: ALLAH'A VASIl OLMANIN YOLUTümünü Göster
Her şey Allah’a (CC) kavuşmakla son bulur. Sen de Hakk’a (CC) vasıl olduğun zaman
manen ve maddeten tekamülünü tamama erdirmiş sayılırsın.
Mevlaya (CC) vasıl olmanın manası: Halkı kalben bırakmış olmandır. Heva ve
hevesin kötü yolunu terk etmendir. irade ve şahsi arzularını bırakmış olmandır;
irade ile gitmek, bu yolda iyi sayılmaz. Bu iyi olmayan ahvali bırakıp Allah’ın (CC)
emirlerine bağlandığın gün, manevi yollar artık sana açılmış demektir. Bu hale
erdikten sonra iyi olmayan eski huylara doğru hiçbir kıpırdanma olmamalı. Başkası
da seni alakadar etmemeli… Hakk’ın (CC) emri ve O’nun (CC) hikmetli işlerini
görmelisin. Bu zikrettiğimiz hal fena halidir. Hakk’ın (CC) hikmetlerinde kendini
kaybetmek makamıdır. Bu makama: Vuslat, tabirini kullanırlar.
Hakk’a (CC) kavuşmak, vasıl olmak; bilinen belli başlı halkın birbirine kavuşmasına
benzemez. Hakk’ı (CC) bu gibi şeylerden tenzih etmek lazımdır. O’na (CC) hiçbir
şey benzemez. O (CC) hakikaten gören ve işitendir. Ama bizim gibi değil. O (CC)
yücedir, mahlukatın hiç biri ile kıyas olunamaz. Bu alemi, ona kavuşan ehl-i vuslat
bilir. Hakk’a (CC) kavuşmanın ne demek olduğunu Allah (CC) onlara bildirmiş ve
göstermiştir…
Bu ehl-i vuslattan her birinin ayrı makamı vardır. Biri, diğerinin yerine geçemez.
Aynı zamanda Allah-ü Teala (CC) her veli ve Peygambere (AS) değişik yönlerden
tecelli eder. Hiçbir Peygamber (AS) diğerinin; hiçbir veli diğer velinin sırrına
eremez, vakıf olamaz… Ve yine bu misalden olarak bir mürid şeyhinin haline akıl
erdiremez. Aynı zamanda müridin de şeyhden ayrı çeşitli halleri vardır. Bunu da
şeyh bilemez. Müridin yolu bazen şeyhin sırrına yaklaşır, yine de anlayamaz. işte
burada şeyhinden ayrılır. O müridi bundan sonra Mevla (CC) idare eder…
Artı o mürid Hakk’a (CC) teslim olmuştur. Hakk (CC) onu halktan keser. Önce şeyh
onun için bir mürebbi vazifesi görüyordu, o da mahluk olduğuna göre mürid ondan
kesilir. iki yılı geçtikten sonra çocuğa süt verilmez. Bu da bir bakıma onun gibidir.
Nefis ezildikten sonra halka ihtiyaç kalmaz. istek gittikten sonra kimseden bir şey
beklenilmez.
Şimdi o mürid yükselmiştir. Şayet şeyh, heva ve nefisle kaldıysa müride muhtaç
olur…
Sonra nefis ve iradeye gelince: Bunları Mevla (CC) yola getirir, yok olmak olmaz.
Çünkü yok olmak bir nevi noksan sayılır. Bu yolda ise noksanlık yoktur. Nefis ölmez,
ıslah olur.
Böylece Hakk’ a (CC) vasıl olduktan sonra, kendini masivadan emin gör, huzur
içinde bil. Hak ve hakikatten başka bir şey görme, ondan başkasına bir varlık
tanıma… Bu yolun icabı elbette bunu gerektirir.
Bulunduğun makamda iyilik, kötülük, vermek, almak, korku, ümit, hiç birinde
Hakk’tan (CC) başkasının tesiri olmaz. Çünkü kendinden korkanlara yine kendisi
sahip olur. Hataları örtecek yine O’dur (CC).
Kendini bu mertebeye getirdikten sonra, Mevla’nın (CC) hikmetli işlerini görmeğe
çalış… Çok hikmet taşıyan emirlerini yapmaya gayret et. Takib edeceğin yol bu
olmalı. O’nun (CC) taatıyla meşgul ol. ister dünyaya, isterse ahirete ait olsun;
bütün mahluk şeylerden elini çek. Hepsinden kalben ayrıl.
Bütün mahlukatı topla. Aşağıda hikayesi anlatılacak adam gibi zavallı ve çaresiz
olduklarını tahayyül et.
Şanı, şöhreti her tarafa korkunç bir şekilde yayılmış, emirleri kesin, saltanatı tam
bir padişah… Bir adamı yakalatıyor, ayaklarına ve boynuna zincir vurduruyor. Sonra
dalgası dehşetli, derinliğine derin, akıntısı şiddetli bir nehir üzerindeki ağaca
astırıyor.
Sonra; çok kıymetli, yüce ve maddi değer biçilmesi imkansız olan tahtına oturuyor.
Yanına da bir çok oklar, silahlar, mızraklar ve daha nice elemeli, paralayıcı ve
öldürücü aletler alıyor…
Şimdi, padişah, o asılmış adama, rastgele okları, kurşunları yağdırmağa başlamıştır.
Hal böyle olunca… O korkunç manzarayı temaşa eden biri için o padişahtan
korkmadan, merhamet nazarına sığınmamak ve korkmamak, o saltanatı görmeden
geçip, asılmış adama bakmak ve ondan korkmamak doğru olur mu? Sonra böyle
şeyi, akıl mantık nasıl doğru bulur? Hayır, hiçbir zaman doğru bulmaz ve seyircinin
haline şu hükmü verir:
- “Aklı gitmiş, hissiyatı bozulmuş ve neticede bir hayvandır, ki; insana benzemez.”
Her şeyin hakikatına erdikten sonra, basiretsiz, görmez olmaktan Allah’a (CC)
sığınırız. Hakk’a (CC) vardıktan sonra ayrılmaktan, Hakk’a (CC) yaklaştıktan sonra
tekrar maneviyatın kapanmasından, imandan sonra küfre, hidayetten delalete
düşmekten yine O’na (CC) sığınırız…
Dünya, anlattığımız o büyük ırmaktır. O her gün taşmakta olan su ise, insanoğlunun
şehveti ve lezzetidir. insanlara çarpan, kötü mahluklar da dalgalardır. Kader-i
ilahinin cereyan eden bela ve mihnetleri ise, o oklar ve silahlardır.
Evet, insan oğlunun başına bu dünyada en çok gelen şey, bela ve mihnettir. iyilik
ara sıra gelir, fakat zahmetler, incitici şeyler o ara sıra gelen iyiliği unutturur. Ara
sıra gelen hoşluklar olsa bile, yine onda çeşitli felaketler gizlidir. Eğer insan, ibret
nazarı ile bakacak olsa, hayatı ve iyi geçimin yalnız öbür aleme mahsus olduğunu
anlayacaktır. iyi inanmış olan bunu böyle bilir. Çünkü bu hali bilip anlamak, içinde
yaşatmak ehli imana mahsustur.
Peygamber (SAV) Efendimiz buyuruyor:
- “ Hayat ancak ahiret hayatıdır.”
Yine buyuruyor:
- “Mümin Allah’ına (CC) kavuşmadıkça rahata eremez.”
Bu sözler imanlı hakkındadır. Yine buyuruyor:
- “Dünya müminin zindanı, kafirin cennetidir. “
Yine buyuruyor:
- “Allah (CC) korkusu ile dolan kalb, Hakk’a (CC) bağlıdır.”
Bu ayan beyan haberlerle birlikte, bu dünyada nasıl rahatlık iddia edilir? Şu
muhakkak ki; bütün rahatlık Allah’a (CC) bağlanmakta, O’nun (CC) emirlerini
yerine getirmektedir. Her halde O’na (CC) uymaktır. O’nun (CC) yolunda boynu
eğik olmaktadır.
Kul, ancak anlattığımız şekilde dünya belasından kurtulabilir. Kurtulunca da gönlü
merhametle dolar, kendisine lutuflar, ihsanlar olur. Her işi ve her yaptığı doğru
olur. Bu da Allah (CC) tarafından ona bir iyilik olarak verilir. -
102.
0bismillahirrahmanirrahiym'den sonrasını okumadım. eksi
not: evet evet copy paste yaptım -
101.
0+ başlık takip
-
100.
-1: VELiLERE UYMAKTümünü Göster
Sen nefsine, kötü arzularına taptıkça , velilerin derecesine çıkmayı isteme...
Halbuki onlar yalnız Mevlaya kulluk ederler. Senin istediğin dünya, onlarınki ise
ukba...
Sen yalnız bu dünyayı görürsün, onlar yerin, göğün sahibini görürler.
Sen halkla ünsiyet edersin, onlar daima Hak la olurlar...
Senin kalbin, yerdekilere bağlı; onların kalbleri arşa bağlıdır.
Sen gördüğünü tuzağa düşürmek istersin, onlara gelince, senin gördüklerine iltifat
etmezler. Yalnız yaratanı görürler ve O’nun emirlerine uymağa bakarlar.
O, Allah dostları, bulacaklarını Hak’la buldular, ereceklerine erdiler. Sana gelince;
zavallı bir halde, şehvetine uydun kaldın.. Yalnız dünyayı ve arzularını gördün.
Halbuki onlar; halkı, arzularını, temennilerini bırakarak bu yola girdiler. Yüksek
derecelere bu sayade erdiler. Onları bu makama, yaptıkları, ibadet, taat, sena
zütürdü. Bu da onlara Allah’ın ihsanıdır, ki istediğine verir.
Onlar; ibadete, taata; Allah’ın yardımı ve verdiği kolaylıkla, bıkmadan usanmadan
koştular.
ibadet onlara ruh oldu... Manevi bir gıda oldu.
Onlar, bu hale devam ettiklerinde dünya başlarına bela oldu. Bir felaket halini aldı.
Fakat onlar bunu duymadılar. Kendilerini cennet evinde gördüler. Onlar her şeyin
evvelini aradılar, şimdiki haline aldanmadılar. Hak Taala onları evvelden niçin
yarattı ve neyi anlattıysa onu öğrenmeğe çalıştılar.
Yer onların hürmetinde durur. Sema onların duası ile açılır. Ölüm, onların kararı ile
olur. Bu salahiyeti onlara mevla vermiştir.
Padişah onları yerin düzeni için yaratmıştır, yer yüzünü onlarla bezetmiştir. Onlar
hep birden dağlar gibidirler. Hak’ka giden yollar bunlar arasından açılmıştır.
Malı, mülkü gaye edinip, bunlardan kaçana merhamet yoktur.
Onlar, yeryüzündekilerin hayırlısıdır. Yer, gök baki kaldıkça onlara selam ve
saygılar olsun...
15. Makale: KORKU VE ÜMiD
Rüyamda, mescide benzer bir yerde bulundum. Orada, her şeyden elini çekmiş
insanlar vardı. Kendi kendime; bir zatı kastederek şöyle dedim:
- “Eğer o bunlar arasında olsaydı, bu hallerini islah ederdi…”
O cemaat etrafıma toplandı. Bana:
- “Niçin konuşmuyorsun?”
Diye sordu, ben de şöyle dedim:
- “Eğer konuşmaya razı ederseniz konuşurum.”
Sonra onlara şöyle bir konuşma yaptım:
- “Halkı bırakıp hak yolu tuttuğunuz zaman halktan dilinizle bir şey istemeyin.”
Devam ettim:
- “Buna muvaffak olursanız, kalbinizle de bir şey istemeyin. Çünkü kalble istemek,
dille istemek gibidir.”
Biliniz ki Allah-ü Teala (CC) her an bir iş yapar, bozar, yeniden yapar… Yükseltir,
alçaltır…
Bir kısım velileri en yüksek dereceye çıkarır, diğer bir kısmı en aşağı tabakaya
indirir.
Yüksektekilerin korkusu aşağıya düşmektir… istedikleri de bulundukları halde
kalmaktır. Aşağıdakilerin korkusu da, bulundukları halin devam etmesidir.
istedikleri ise daha yüksek makama çıkmaktır… Bunları söyledim sonra uyandım…
16. Makale: TEVEKKÜL VE DERECELERi
Seni Allah’ın (CC) fazlından ve her işe, O’nun (CC) nimetini görerek başlamaktan ne
alıkoydu?.. Ancak seni bu hale koyan, Haliki (CC) bırakıp mahluka güvenmen
olmuştur. Yaratanı (CC) unuttun; yaptığın kara güvendin, Mevla (CC) seni
nimetlerini görmekten mahrum etti.
Halk seni, Peygamberin (SAV) çalıştığı gibi çalışıp helal yemekten alıkoyuyor. Sen
bu halle kaldıkça, onlardan iyilik bekledikçe, kapılarına gidip ihsan ümit edip
dilendikçe, müşrik sayılırsın. Allah-ü Teala (CC), seni bu halinden dolayı helal
yemekten mahrum eder. Helal kazançtan, Hakk’a (CC) güvenerek çalışmaktan, seni
geri koyar, azarlar.
Sonra… Hele bir zaman halkı bırak. Yaptığın büyük günahtan dön. Helal kazan,
helal ye. Yaptığın işlere güvenme, Allah’ın (CC) fazlını gör. Allah’ın (CC) sana
verdiği ihsanı unutma. O’nun (CC) ihsanını unutursan yine şirk yolunu tutmuş
olursun. ilki kadar büyük olmaz, ama yine de şirktir. Bir gün büyür. Hafi iken, açık
ve büyük şirk olur.
Bu haline de tevbe et, şirkin bu derecesini de kaldır. Kârına, kesbine[1] güven, ama
asıl kuvvet vereni gör. Bu işleri sana kolaylıkla yaptırana ve sebepleri yaratana
bağlan, seni her hayra muvaffak eder. Çünkü her hayra O (CC) zütürür, rızık O’nun
(CC) elindedir.
Sen devam et, yani O’na (CC) güven, rızkını O’ndan (CC) bil; nasibini çeşitli
yollardan sana gönderir. Bazen seni halka gönderir istetir ama bu senin için bir
iptila, yada riyazet nevinden bir şey olur. Bu halde çok dikkatli olmak lazım gelir.
Bazen de rızkını, sana bir mükafat olarak, vasıtaları göstermeden, onları hakiki
sebep göstermeden gönderir. Sen de rahatça O’na (CC) dönersin. O’nun (CC)
kudreti önünde ta’zimle eğilirsin. Bu kere perde kalkar O’nun (CC) fazlını görürsün.
Mevla (CC) sana bir doktordan daha çok, mizacına uyanı fazlı ve ihsanı icabı verir.
Bunları yapmakla seni kötü huylardan muhafaza eder. Başkasına meyil etmekten
esirger. Nihayet sana verdiği güzel, büyük nimetlerle gönlünü alır.
Kalbinden cümle kötü istek, şehvet, matlup[2], mahbup[3]… her ne varsa çıktığı
zaman ve sende, O’nun (CC) arzusundan başka bir şey kalmadığı vakit, vereceği
nimeti çok rahat verir.
Senin için gönderdiği bir rızkı, mutlaka sen alacaksın, başkası el süremez… Çünkü
rızkın, senden başkasına nasip değildir. Şehvetini teskin için sana bir ihsan yapar,
ihtiyacını onunla giderirsin. Ve sen bunları sana göndereni bilir, anlarsın. Bunları
sana nasip edenin Hakk (CC) olduğunu anlar, şükür yolunu tutarsın… Dolayısıyla
irfanın artar, ilmin çoğalır. Allah (CC) seni halkın külfetinden uzaklaştırır. Ruhunu
masivadan temiz tutmaya seni muvaffak eder.
Sonra kalbin nurlanır, hakiki ilimleri anlamaya kabiliyetin artar. Gönül gözün açılır,
kalbin nurlanır. Hakk’a (CC) yakınlığın ilerler, tam o alemin malı olursun.
O manevi, büyük ilmin sırlarını muhafaza edebilecek hale gelirsen, sana rızık ne
zaman ve ne vakit gelecekse bilirsin. Bu hal sana Allah’ın (CC) fazlı, keremi olarak
verilir. Şanını ta’zim[4] etmek için bu hale getirilirsin. Netice olarak, bunların
hepsi sana Allah’ın (CC) bir ihsanıdır. Allah-ü Teala (CC) bak bu manada neler
buyuruyor:
- “Biz onların içinden işlerimizin hakikatına eren imamlar yaptık, sabrettikleri
takdirde buna ererler. Onlar bizim ayetlerimize inanırlar.”
- “Yolumuzda gerçekten çalışanlara yollarımızı açarız.”
- “Allah’a (CC) karşı ittika[5] sahibi olunuz ki size öğrete.”
Bu hallere erdikten sonra tekvin sıfatı tecellisi gelir. Açık bir emirle o işi yapmaya
başlarsın. Bu emirde hiçbir şüphe yoktur. Güneş gibi açık meydandadır. Bu emir
sana verilir ki; her tatlıdan daha hoş ve her güzelden daha tatlı… Bu vazifeyi
yapmak için, sana gelen ilhamda karşılık bulunmaz. Bu ilham nefsin kirlerini eritir.
Allah-ü Teala (CC), Peygamberlerine (AS) gönderdiği bazı kitaplarda şöyle
buyurmuştur:
- “Ey Ademoğlu, ben öyle bir Allah’ım ki (CC), benden başka ilah yoktur; ancak ben
varım. Ben her neye ‘ol’ desem, olur. Bana itaat et ki, seni de benim gibi kılayım;
bir iş için ‘ol’, diyesin ola…”
Bu haller hayret edilecek haller değildir. Bunu Peygamberler (AS) çok yapmıştır.
Velilerin de (RA) bir kısmında bunlara benzeyen haller zuhura gelmiştir. Bazan
havas tabakasına da bu vergi, Hakk (CC) tarafından bir ihsan olarak verilmiştir…
[1] Çalışıp kazanma
[2] istenilen, aranılan
[3] Sevgili, muhabbet olunan
[4] Ululama, büyük sayma, saygı
[5] Sakınma, korkma -
99.
0ALLAH'IN EMRiNE TESLiM OLMAKTümünü Göster
iyiliğin gelmesini, kötülüğün gitmesini isteme... Eğer kısmetinde sana gelecek bir
nimet varsa, istesen de gelir, istemesende... Bela da aynı... Eğer sana gelecek bir
bela varsa, kaçsan da gelir, dursan da... istersen o belanın kalkması için duaya
sarıl.. istersen sabret. istersen Allah için kendini bir yere attır; elbette gelecek
olan gelir...
Sana lazım olan bunların hepsinde Hakka teslim olmaktır. Hepsini ona teslim et.
Eğer nimet gelirse şükretmeğe başla!.. Bela da gelirse sabretmeğe çalış. Belayı hoş
gör... Onu da bir nevi nimet bil. Gizlemeğe çalış! Gücün yettiği kadar gidermeğe
gayret et. Hele onu her yerde anlatmaktan sakın. Allah’ın sana verdiği manevi
halin kuvveti ile ve gittiğin yolun icabı olarak bunları yapmak mecburiyetindesin.
Öyle bir yoldasın ki, Hak’ka taatla ve her şeyi hoş görmekle emrolunmuşsun. Ancak
böyle refik-i Ala’ya çıkabilirsin. Bu hale gelince senden evvelkilerin yerine
makdıbına varırsın. Senden evvel padişaha gidenleri ve yaklaşanları orada bulursun.
Onun yanında her iyilik yolunu, rahatı, kerameti ve nimeti görürsün; kavuşursun.
Belayı bırak gelsin, seni ziyaret etsin... Yolunu aç. Kapama. Önünde durma. Sana
gelmesinden ve seni yoklamasından korkma. Nasıl olsa, onun ateşi cehennemin
ateşinden daha şiddetli değildir.
Yaratılmışın hayırlısı, yerin yüklendiği, semanın gölgelendirdiği, varlığın gözdesi
Efendimiz muhafazid Mustafa (s.a.v.) den şöyle bir Hadis,i şerif rivayet edilmiştir.
- “ Kıyamet günü cehennemin üzerinden geçildiği zaman, cehennem bağıracak,
çabuk geç! Ey mümin nurun alevimi söndürdü.”
O cehennemin ateşini söndüren nur, ancak dünyada kazandığın ve beraber
zütürdüğün iman nurudur. O nur, hem isyan eden, hem de itaat edende vardır.
Ama isyan eden ondan faydalanamaz...
işte dünyadaki bela ateşini de söndüren bu nurdur. Sen de eğer sabreder Hak’ka
uyarsan mükafatını görürsün. Belanın sana gelmesi seni heyecana düşürmesin.
Yaklaşması seni çekindirmesin. Çünkü bela seni öldürmek için gelmez, seni tecrübe
etmek için gelir, imanın sıhhatini ölçmek için gelir. Hak’ka olan bağlılığını
kuvvetlendirmek ister. Senden memnun olur. Seni Hak’ka müjdeler... Allah-ü Taala
buyurdu:
- “Biz sizi imtihan ederiz. Ta ki, içinizdeki mücahitleri anlayalım... Ve işlerinizden
haberdar olalım. “
Hakka karşı imanın doğru olması ve O’nun işlerine boyun eğmek muvafakat
göstermen yine O’nun sana bir lütfu ve merhametidir. Bunu böyle bil ve sonuna
kadar sabra devam et. Hak’ka uyar bir müslüman ol. Artık bu halle bezendikten
sonra, senden ve başkasından Allah’ın emirlerini yapmaktan başka bir şey bekleme.
Ve yasaklarından kaçmaktan başka bir şey umma.
Her hangi bir yerde dini emirlere dair bir şey olursa derhal ona koş. Onları doğru
işitmeğe çalış. Yerine getirmeğe gayret et. Derhal harekete geç, miskin miskin
oturma. Kadere teslim olup kalma... Zuhurata uyup durma. Allah’ın emirlerini
yerine getirmek için bütün gücünü kuvvetini sarf et. Aciz kalırsan Allah’tan yardım
iste. O’na tazarru et, yalvar. Acaba:
- “Niçin ibadetten geri kaldım? “
De ve sebebini araştır. Belki de buna sebep senin bazı lüzumsuz şeyler istemen
olmuştur. Belki de bazı edebe uymayan haraketler yapmışsındır. ihtimal ki, ibadete
gevşek davrandın, gücüne kuvvetine güvendin... Ve nihayet bilgine güvendin, nefsi
ve halkı, Allah’a karşı ortak yaptın. Netice, bunların hepsi senin helakına sebep
oldu. Mevla da sana bu yüzden rahmet kapılarını kapadı. Taatından azletti.
Hizmetinden kovdu. Yardımını kesti. iyilik yüzünü senden çevirdi. Ve nihayet sana
kızdı, darıldı. Dünyayı, nefsi, şahsi arzuları senin başına bela etti...
iyi bilmelisin ki, bu gibi adi işlerle uğraşmak, iyi meşguliyet değildir. Bunlarla
uğraşmak seni yaratanın, besleyenin rahmetinden uzaklaştırır...
Sakın mevlaya ibadet etmekten, seni mevlanın gayri alıkoymasın. Allah’tan başka
ne varsa hepsini gayri olarak bil. Ve bunları Hak’ka tercih etme... Çünkü seni onlar
değil Allah yarattı. Sakın kötülükleri yaparak nefsine zulmetme. Eğer, yratanın
emirlerini bırakıp, başkasıyla uğraşırsan seni ateşe atar. Öyle ateş ki; onu
tutuşturan insanlar ve küfür taşıdır. Sonra pişman olursun fakat beyhude. Özür
dilersin kabul olunmaz. itap(*) olunmaya razı olursun fakat yine hiç. Tekrar iyilik
yapmak için dünyaya dönmek istersin, kimse seni gönderemez.
Özüne acı, acı... Ona merhamet et. Sana verilen duygularını iman yolunda, iyi
işlerde, taat ve ibadet yolunda kullan. Bunlarla marifet kazan, ilim öğren. Bu
ibadet ve marifet nuru ile karanlıkları aydınlatmağa çalış. Emri tut. Yasaklardan
kaç. Hak yolda bu ikisi ile yürü. Seni, ilk önce topraktan insan yapan halikini inkara
kalkışma!..
O’nun emrinden başka bir şey isteme. Ve O’nun kötülediği şeylerden başkasını kötü
görme. Dünya ve ahiret için elindekiyle yetin. Dünya ve ahiret için kötülediğimiz
şeyleri kötü olarak bil.
Her sevilen, istenen Allah için istenmeli. Ve her istenilmeyen yine, O’nun için
istenmemeli.
Eğer sen, Allah’ın emrinde olursan, bütün canlılar da senin emrinde olur. Ve eğer
Allah'ı’ yasak ettiği şeylerden kaçarsan bütün kötülükler de senden kaçar. Nerede
bulunursan bulun daima iyilikle karşılaşırsın.
Allah-ü Taala hazretleri Peygamberlerine gönderdiği bazı kitaplarda şöyle
buyurmuştur:
- “Ey ademoğlu! Ben öyle Allah’ım ki benden başka ilah yoktur; bir şeye ol dersem,
olur. Bana itaat edersen, seni de benim gibi yaparım. Her neye ol desen olur!..”
Yine buyurmuş:
- “Ey dünya! Bana ibadet edene sen yardım et... Sana koşanı da yor!..
Allah’ın yasak ettiği bir şeyi yapmakla karşılaşırsan şöyle ol: Mafsalların birbirinden
ayrılmış, duygun yok olmuş, kalbin kırılmış, cesedin ölü, ümitlerin kırılmış, adet ve
resmiyeti unutmuşsun. Gözünde bütün sahra karanlık ve bulunduğun yeri
yıkılıyormuş gibi gör. Bina eskimiş, tavan çökmek üzere. Böylece oturduğun yerde
hissiz, duygusuz kal. Kulağın sağır olsun, sanki öyle yaratılmışsın bil. Dudakların
oynamaz olsun, lisanında lallik olan gibi ol. Dişlerin bir güçlük karşısında kalmış,
dökülüyormuş farzet. Kolları çolak gibi, bir şeyi tutamaz olsun. Ayakların
çaprazlaşmış, bir yere gidemiyor, yürüyemiyor gibi gör. Kendini cinsi münasebetten
aciz bil. Öyle, sanki, cinsi hiçbir şeyle meşgul olmamışsın...
Karnın hiçbir şey yiyemiyecek kadar dolu olsun. Yemeğe ihtiyaç duyma. Aklın
bozulmuş olsun, kendini mecnuna benzet. Kabre doğru gidiyormuşsun gibi düşün...
Hülasa olarak şunları söylemek isterim ki: Allah’ın emirlerini derhal duymağa çalış
ve koş!.. Yasaklarına karşı olduğun yerde kal, gitme!.. ilahi kader karşısında cansız
ol, yokluğa gömül, fani ol...
Bu şerbeti hoşlukla iç... Kendini bununla tedavi et. Bundan gıda al... Günahın
verdiği manevi hastalıklardan bununla kurtulursun. Nefsin illetini ancak böyle
temizleyebilirsin.
Bu işler, Allah’ın izni ve dilemesiyle olur...
(*) Azarlama, darılma -
98.
0sonrasinda arkadaslara biraz havas ilminden bahsedecegim.
-
97.
0@101 kardesim benim inan allah icin bütün dini farzlarimi tamamiyle yerine getiren biriyim allahu teala kabul ederse.
ben sadece yoldan belkide sapmis arkadaslara biraz imanlarini tazelemelerini saglamaya calisiyorum. -
96.
0karedş doğru diyon ama tecdid-i iman için amentü duasını okumanızı tavsiye ederim ve abdest alıp beş vakit namaz kılmanızı avsiye ederim.
-
95.
0mesaja bak...
-
94.
0ŞEHVETiN BEYANI
Fakirlik halinde, geçim durumundan aciz kaldığın zamanda, nikah işiyle
karşılaşırsan, bu halinde de sabreder beklersen; Hak taala, ya senin başından bu işi
giderir, yahut sana bir kolaylık verir evlenirsin, yahut muhafazası altına alır
geçimini kolaylaştırır. Böylece dünyada güçlük göstermeden, ahirette de sıkıntıya
sokmadan istediğini sana verir ve sabrından dolayı sana: Sabırlı, haline şükreden
ismini verir...
Eğer evlenmek senin nasibinde varsa, ister istemez olur; olunca yaptığın sabır şükre
çevrilir... Allah’u Taala hazretleri ise şükredenlere bol ihsanlar vereceğini şöyle
vaad etmiştir:
- “Eğer şükrederseniz nimetimi arttırırım, küfür yoluna saparsanız azabım
şiddetlidir.”
Eğer evlenmek sana nasib değilse, o arzu kalbden çıkar gider. Nefis istese de
istemese de bu yazılan olur.
Her halinde sabra devam et. Kötü arzularına muhalif ol. ilahi emirlere boyun eğ.
Kazaya razı ol. Bu halinden dolayı da Allah’tan iyilik um. Çünkü, Allah’ı Taala şöyle
buyurdu:
- “Sabredenlerin mükafatı bol verilecektir.”
12. Makale: DÜNYALIĞI SEVMEK
Allah-ü Taala sana mal verir; sen de Allah’ı unutur malla uğraşırsın, o malı sana
kara bir perde yapar. Dünyayı , ahireti göremez olursun. Yalnız malı bilirsin. Çok
kerre de malı alır, seni değiştirir. Fakir eder, zelil eder. Çünkü sen, asıl nimeti
vereni unuttun, nimetle meşgul oldun...
Eğer, o mülk seni meşgul etmez de, ibadetinle de uğraşırsan, sana hediye olarak
verilmiş olur, bir tanesi bile eksilmez. Mal sana hizmetçi olur. Sen de yaratana
ibadet edersin. Böylece dünyada rahat, güzel geçinirsin. Ahirette ise sıddıklar,
şehitler, salihlerle beraber olursun... -
93.
0NEFiS VE HALLERiTümünü Göster
Bu kadar külfetler içerisinde, varlığını gösteren yalnız Allah’ü Taala’dır. Bundan
sonra nefsin gelir. Muhatap olarak meydanda da sen varsın.
Nefis; başta Allah’ın zıddıdır. Halbuki her şey sahiplidir. Böyle olduğu için nefis,
hem yaradılış itibariyle, hem de mülk olarak Allah’ındır. Bu arada nefse boş iddia
ve arzu, bir de kötülükleri ile sevinmesi kalır.
iş böyle olduğuna göre, sen, Hakka uyarak nefsine muhalefet edesen; Allah için
nefsine hasım olmuş olursun... Allah-ü Taala, Davud’da (A.S) şöyle buyurdu:
- “Ya Davud, ben daimi kuvvetinim, bu kuvvetini nefsine düşman olarak ibadete
vermeğe çalış. “
Ey mümin, eğer sen de böyle yapar ve bu halde kalırsan, kulluğun ve Allah’a karşı
olan bağlılığın doğru olur. Rızkın ne ise... rahat, güzel, hoşolarak gelir; aziz ve
mukerrem olursun. Ve her şey sana hizmet etmeğe başlar. Sana tazim ederler,
hürmet ederler... Çünkü onlar yaratanına bağlıdır. Sen ise onun sevgili kulusun.
Onları Hak yaratmıştır. Onlar da bunu ikrar etmektedirler. Nasıl ki; Allah-ü Taala
bunu şu ayetlerde haber vermiştir.
- “Allah’ı tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, lakin siz onların tesbihini
anlayamazsınız.”
- “ Göğe ve yere isteyerek veya zorla geliniz... diye buyurdu. Onlar da dediler:
- isteyerek geldik... ”
ibadetin başı nefse muhalefet etmektir. Allah-ü Taala buyurdu:
- “Nefsine uyma; nefs seni Allah yolundan ayırır.”
Davud’a da şöyle buyurmuştur:
- “Ey Davud, nefsini bırak, çünkü o, daima münazaa çıkarır. “
Beyazid-i Bestami’den (Rh.) bir rivayet vardır. Beyazid mana aleminde tecelli-i
ilahiye nail olur ve sorar:
- “Yarabbi, sana nasıl gelinir?
Şu cevabı alır...
Nefsini bırak da gel...
Beyazid der ki:
Nefsimi bıraktım, yılan soyunduğu gibi ben de nefsimden soyundum... Her hayrın
ve her güzelliğin onu bırakmakta olduğunu gördüm... ”
Eğer takva halinde isen, nefsine daima muhalefet et... Halkın varlığını kalbinden
çıkar. Onlardan her hangi bir şey bekleme. Onlara minnet etme. Onlara güvenme,
onların elindeki dünyalığa göz atma. Onların iyiliği seni sevindirmesin, kötülükleri
de gücendirmesin. Onların hediyesini, sadakasını, zekatlarını, adaklarını bekleme.
Şayet senin mal, mülk sahibi bir adamın varsa sakın mirasına konmak için ölümünü
.isteme...
Halkı hakikaten kalbinden çıkar. Onları kah açılan, kah kapanan bir kapı bil. Onları,
meyvesi bazen var, bazen de yok olan ağaçlar gör... Bu işlerin hepsini bir faile
bağla ve bir müdebbirin tedbiri kabul et. Bu fail ve müdebbirin de Allah olduğuna
inan ki, muvahhid olasın.
Bu anlattığımız şeyleri kabul etmekle beraber kulların çalışmasını da inkar etme...
Sonra cebriye mezhebine girmiş olursun. Her ikisini birleştirirsen cebriye
mezhebinden kurtulursun. Allah’ın yardımı olmadan onların işi tamam olmayacağını
iyi bil. Allah’ı unutarak onlara tapma. Bunların yaptığı, Allah’ın işinden ayrıdır,
deme. Hakkı inkar etmiş olursun. Kadriye mezhebine girmiş olursun. Allah, gücü
kuvveti verir, kullar da yapar, de...
Bu hükümlerde Allah’ın emri ne ise ona bağlan. Bunlardan haddi aşmayarak
kısmetin ne ise onu al. Allah’ın hükmü, sana ve bütün mahlukata kendi verdiği
hükmü ile olur. Sakın sen hakim olmaya kalkmayasın. Sen de onlar gibi kader-i
ilahinin çizgisi dahilindesin. Kader ise karanlıktır. Karanlığa lamba ile gir. Bu lamba
da Allah’ın kitabı, Peygamberin sünnetidir. Sakın bu ikisinden ayrılma... Eğer bir
hatıra kalbine gelirse ve sıkışık durumda kalırsan, onu derhal kitap ve sünnet
ölçüsüne vur... Mesela, zina etmek, gösteriş yapmak gibi şeylerden olduğunu
görürsen, facir (*) ve fagiblerle (**) birleşmek gibi şeyler olursa –ki bunlar haramdırsakın
yapma... Derhal bu gibi düşünceleri bırak... Bunlardan başka haram şeyler
olursa hemen ört... kaç... Kabul etme, amel etme... Bu gibi şeylerin şeytan
tarafından sana hatırlatıldığını bil.
O sana gelen hatıranın, mübah olan arzulardan, evlenmek, yemek, içmek
nev’inden bazı şeyler... yine yapma. ihtimal ki aklın ermediği bazı kötülükler onda
gizlidir. Mesela bakarsın sana bir fikir gelir:
- Bu müşkülün için falan yere git; oradaki falan zata arz et...
Halbuki senin o zata ihtiyacın yoktur. Belki de senin ilmin, irfanın daha üstündür.
Bunları da onunla anlıyorsun. Burada biraz dur. Hemen oraya koşma...
Bazen de kendi kendine dersin:
- Herhalde bu Allah tarafından ilhamdır, bununla amel edeyim...
Hayır bunu da yapma! Bu işte de hayırlısını bekle... Bunun Hak tarafından olduğunu
anlamak için, o ilhamın sana tekerrür halinde gelmesi lazımdır... Yahut sana, o işi
yapman için manevi bir emir verilir, o zaman yaparsın. Allah için bilgi sahibi
olanlara bu gibi şeylerde bazı alametler zuhur eder; bunu da ancak akıllı veliler ve
ebdal zümresi bilir.
Bu anlatılan şeyleri sakın yanlış anlama... Bunlar, emir ve yasakların haricindeki
şeylere aittir. Şer’i hükümlere uyman ve tamamiyle tatbik etmen lazımdır. Aksi
halde manevi alemden hiç nasib alamazsın...
Doğruyu bilen ve o yolda hidayet eden Allah’tır...
(*) Fena huylu, günahkar
(**) Allah’ın emirlerini tutmayan -
92.
0KEŞiF VE MÜŞAHEDETümünü Göster
Allah sevgililerine ve bunlardan bir kısım olan Ebdale, akıllara durgunluk veren,
adet ve resmiyeti ortadan kaldıran Ef’al-i ilahi’nin tecellisi açılır. Bu tecelli iki
kısma ayrılmıştır: Cemal, Celal sıfatlarının tecellisidir. Celal, aynı zamanda azamet
manasına da gelir. Bunların tecellisi kalbe çok giran (*) gelir. insanı müthiş sarsar.
Bu hal kalpde olur fakat zahiri duygulara da sirayet eder. Bazen görülür ve işitilir.
Bu hali, bir ravi, Peygamber (S.A) efendimizden nakletmiştir:
Namazda, yemek kabının kaynamasına benzeyen bir ses işitilirdi. Bu ses kalbden
gelmiş ve zahirde de işitilmiştir. Bu hale sebep, Allah’ın Celal sıfatının tecellisini
görmesi ve azamet-i ilahi’nin keşfolmasıdır... Bu hale benzer şeyler Hz.
ibrahim’den (A.S) keza, Hz. Ömer (R.A) rivayet edilmiştir...
Cemal sıfatının tecellisine gelince: Bu sıfatın tecellisinde kalb nurla dolar ve
bununla boş olur. Bu halde kalb rahat eder. Lütuflara erer. Güzel konuşmaları
burada duyar. Güzel sözleri bu halde işitir. Bununla beraber, kendisine yüksek
hediye müjdeleri burada verilir. Ve yüksek derecelere çıktığı kendisine burada
haber verilir. Bu öyle bir makamdır ki; bundan sonrasında kulun hiçbir dahli olmaz.
Her şey ezeli nisbete bağlanır. Kalem kurur. Artık taksim ne ise o gelmeğe başlar.
Allah fazlını ve rahmetini istidatlar nisbetinde verir, rahmet ve şevkatini onlara
ispatlar. Bu hal ecel gelinceye kadar devam eder. Ki, bu malum olan ölüm
zamanıdır. Bundan sonra daha fazla açılır. Perdeler kalkar. Yükseldikçe yükselir.
Bunun dünyada verilmemesinin sebebi, Allah’ karşı olan sevgi ve muhabbetlerinin
onları bir tehlikeye zütürmemesi içindir. Sonra takatları kesilir. Helak olurlar, zayıf
düşer, ibadetlerini yapamazlar. Halbuki onlar ölünceye kadar ibadet etmekle
mükelleftirler. Bunlara, bu maddi hayatta tam tecelli etmemesi ve tam tecelliyi
öteki aleme bırakması O’nun merhametinin eseridir. Böyle yapmakla sevdiklerinin
kalplerini tedavi eder. Terbiye eder ve madde alemi ile manevi alemi bu şekilde
idare eder. incelikleri bilen ve hüküm veren O’dur. Kullarına lütfunu, merhametini
esirgemeyen O’dur...
Bu halleri anlatan bir rivayet Hz. Rasulullah’tan şöyle nakledilmiştir:
Efendimiz, maddi alemle biraz meşgul olduğu zaman:
- “Ey Bilal, bizi biraz dinlendir. Ezan oku da namaza kalkalım... ”
Buyurmuştur. Bunu, anlattığımız güzellikleri görmek için söylemiştir... Yine bu
sebeple şöyle buyurmuştur:
- “Namaz, gönlümün sürurudur... ” (**)
(*) Bıktırıcı, fena, katı
(**) Sevinç -
91.
0ALLAH'A YAKINLIKTümünü Göster
Manevi bir hal içinde bulunduğun zaman başkasını isteme. iser daha altını, ister
daha üstünü. Hiçbir makam arzu etme...
Padişahın kapısına geldiğinde hemen içeri girmeği isteme Zorla içeri alınıncaya
kadar bekle. Kendi isteğinle değil zorla içeri alınmalısın. Tekrar, takrar istemelisin.
Pek nazlı da olma...
içeri girmek için mücerret izinle de yetinme. Seni tecrübe için olabilir, belki de
padişah tarafından deneniyorsundur... Koşma; bekle. Ta ki seni zorla içeri alsınlar.
Bu şekilde içeri alınman senin için bir fazilet olur. Saraya bu şekilde girdikten
sonra, seni kimse tekdir etmez. Tekdir ancak yapacağın kusurdan sonra gelir. O,
seni bizzat içeri aldıktan sonra, korku da olmaz. Padişahın yaptığından mes’ul
olmazsın. Ancak kendi isteğinle yaptığın şey sonunda mes’ul duruma düşersin.
Yaptığın hareket neticesi, sana taarruz vaki olur.
Bu makamda senin için iyi olmayan şey kendi arzunla hareket etmendir... Sabrın
azlığı, edebe riayetsizliğin, bulunduğun hale rıza göstermemen senin için hiç de iyi
olmayan hareketlerdir...
Saraya girmek sana nasib olunca; başını önüne eğ, gözlerini etrafta gezdirmekten
sakın. Edepli terbiyeli olarak, verilen her hizmet ve vazifeyi yapmağa çalış. Daha
fazla yükselmeği isteme...
Ayet: “ Olara verdiğimiz dünyalıklara gözlerini çevirme, onları tecrübe etmek için,
dünya süsü olarak kadın verdik. Rabbın sana verdiği rızık, hem hayırlı hem de
devamlıdır... ”
Allah-ü Teala, bu ayetle seçkin Peygamberine edep öğretiyor, dolayısıyla bize...
- < Halini muhafaza et, verilene razı ol... ”
Buyrulmasındaki Murad:
- “Sana verdiğim pek çok hayır, peygamberlik, ilim kanaat, sabır, islam dini
üzerindeki saltanat ve o yoldaki mücadele senin için en büyük nimettir... Ötekilere
verdiklerimden daha iyi ve güzeldir.
Bütün hayır haddi bilmekte ve ona razı olmaktadır. Bununla beraber başkalarının
hiçbir şeyine göz dikmemektedir. Başka bir şeye iltifat etmemektedir. Çünkü o
baktığın ve arzu ettiğin şey üç kısma ayrılır. Birincisi, senin nasibin olmasıdır.
ikincisi başkasının nasibi olma ihtimali. Üçüncüsü, ne senin ne de başkasınındır.
ihtimal ki; Allah’ü Teala, onu bir tecrübe vasıtası olarak yaratmıştır...
Baktığın şey her ne ise... Eğer o, sana nasip olmuşsa ihtirasa düşüp ardından koşsan
da gelir koşmasan da. istesen de gelir, istemesen de Bu hale göre, mutlaka onu
elde etmek için çırpınman ve edebe uymayan bazı hareketler yapman sana
yakışmaz. Bu hal, ilim ve akıl ölçüsüne vurulursa hiç de sevilen bir şey olarak
meydana çıkmaz.
Eğer o şey, başkasının nasibi ise... çırpınman niçin?.. Çünkü o şey sana hiçbir
zaman gelmez.
Yine o şey, ihtimal ki hiç kimsenin nasibi değildir, fitne ve tecrübe için
yaratılmıştır. Böyle olduğuna göre, akıllı olan kimse nasıl nefsi için, böyle bir
fitneyi ister. Ve kendine celb etmeği arzu eder?..
Bu izahlardan anlaşılıyor ki; bütün selamet ve iyilik, manevi hali muhafazada ve
haddi tecavüz etmemededir...
Avuç içi kadar dar yerde de kalsan, geniş sahalara da çıksan, her ikisi de sana göre
musavi olmalı... Ve yukarıda anlattığımız halini ve edebini muhafaza etmeğe
çalışmalısın. Başını önüne eğ. Çok edepli ol... Daha da üstün vazife görmeğe çalış.
Çünkü padişaha en çok sen yakınsın, senin kabahatin de çabuk görülür. Bu
sebepten senin için tehlike daha fazladır.
Bulunduğun halin daha üstüne ve daha aşağısına geçmeği isteme. Orada sabit
kalmayı, baki olmayı arzu etme. Bulunduğun vazifenin şeklini değiştirmeğe
yeltenme... Böyle bir şey yapmağa senin bir selahiyetin yoktur. Böyle bir şey
yaparsan nimetleri inkar yolunu tutmuş olursun; bu ise, dünya ahirette sahibini
utandırır...
Sonuna kadar, anlattığımız şeyleri yapmağa çalış... Neticede öyle bir hale gelirsin
ki, o halde senin için bir makam verilir. Seni ondan hiç ayırmazlar. Sen de onun,
Allah tarafından bir vergi olduğunu anlarsın. Böyle oluşun delili ve beyanı
meydandadır, bunu bilir ve o halin devdıbına çalışırsın...
Veliler için haller vardır. Ebdal için makamlar vardır. Ve sana hidayeti Allah nasip
edecektir... -
90.
0@93 arkadasim yasin kac senin cidden merak ettim.
-
89.
0@92 kardesim ne yapicaksin cin cagirmayi sana ne fayda getirecek bir görsen bana gelenleri emin ol degil cagirmak anmak bile istemezssin gereksiz luzumsuz seyler ve hevesler.
-
88.
0türkiye laiktir laik halacak...Tümünü Göster
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... -
87.
0cin nasıl çağırcam panpa özelden yardımcı olsana bilgim var ve sana kanıtlıyacağıma eminim
-
86.
0@88 arkadasim yazilarini silmezssen seni gibayet etmek zorunda kalicam. birak bu cocukca tavirlari. benim burada paylastigim seylerin seriatla hicbir alakasi yoktur.oku faydalanmaya calis.
-
85.
0türkiye laiktir laik halacak...Tümünü Göster
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz... türkiye laiktir laik halacak...
şeriat dışarı şeriat dışarı...
mustafa kemalin askerleriyiz...
-
28 yaşındayım hala motivasyon videosu izliyorum
-
bir kızın arka deliğindeki muazzam tat
-
birinden ayrılmak onu öldürmektir
-
ahtapotlar züt deliğinden girebilecek
-
beni ilgilendiren sorunları düşünmek istemiyorum
-
anal oral vs vs aldatma sayılmaz cidden
-
fomo sahibiyiz
-
cemre demirel volkan demirel
-
anal sex aldatma sayılmaz
-
ne yaparsak yapalım bunu
-
lan bura hala acıkmı
- / 1