/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +7
    Bölüm 1 : Birlikte ilk gün

    Benle birlikte yaklaşık 15 tane çocuk getirmişlerdi. Yas ortalamamız 14-17 arası değişiyordu.

    "Evet anakuzuları birliğin egitim kampına hepiniz hos geldiniz. Umarım bir hic olarak dönmezsiniz. Bazı kurallarımız var bunları size ileticek birini görevlendirdim. Siz çömezler umarım sıkıntı cıkarmazsınız. Hepinize bu zorlu egitimde basarılar yada bol sanslar mı desem daha dogru olur "

    Sanırım bu adamı ilk ve son görüşüm olucaktı. Kamptakiler konusurken duymustum. Sadece yılın 1 günü gözüküp geriye kalan günlerde sahada oluyormuş. Umrumdada değildi zaten bu tip insanlardan hoşlanmıyordum. Bazende acıyıp sanırım savaşın getirdikleri diye kendimle çelişmeden edemiyordum.

    "Evet beyler umarım beni sıkıntıya sokmazsınız. Eğer büyükbaş beni sıkıntı ya sokarsa, bende sizi ananızdan çıktığınız deliğe geri sokarım. "

    " 1 numaralı kuralımız konuşmak yok. Evet yanlış duymadınız. Bildiğiniz bütün dilleri unutun. Birbirinizle konuşursanız ölürsünüz. Tuvaleti sorursanız ölürsünüz. Kendi kendinize konuşursanız ölürsünüz. Buradan hepiniz milliyet duyguları aşılanmıs bir asker olarak çıkacaksınız. 2 numaralı kural arkadaş edinmek yok. 3 numaralı kural maskesini takıyorsunuz size işkence dah edilse bu maskeyi çıkarmıyorsunuz. 4 numaralı kural ilk 3 kurala uymayan ölür. Şimdi gidin yatın ve yarına iyi hazırlanın yarın zor bir gün olucak. Ve her gün bir sonraki günden daha zor olucak. "

    Burdaki kimseyi sevmiycem sanırım diye içimden geçirdim. Zorla getirilmiş olduğumuz bu " Birlik " denen ekip bizi robotlaştırmaya çalışıcaktı anlaşılan. Yorucu bir gün olmuştu. Gidip yatmalıydım.

    " Durun son bir kez o iğrenç anakuzusu suratlarınızı görmek istiyorum. Herkes maskesini çıkarsın. "

    Bunda bir iş vardı. Maskeyi çıkartmakta tereddüt ettim. Yanımda 180 boylarında hafif balıketli ayaklarında ayakkabısı olmayan bir çocuk vardı. Tirtir titriyordu. Pantolonunda ıslaklık vardım. Sanırım altına yapmıştı. Aniden 1 el silah sesi duydum. Yanımdaki çocuk yere düşmüştü. Kafasına 1 el ateş etmişlerdi. Herkes panik içinde yere yattı. Ateşin nerden geldiğini kimse anlayamamıştı. Sonra büyükbaş denen adamla göz göze geldik. Gayet bin bir gülüşle bana bakıyordu. Herkesin yeterince duyacağı alaylı bir üslupla

    " iyi eğlenceler çocuklar "

    dedi. Ve güldü. Herkesin korkusu belli oluyordu. Gerçektende bir günümüz diğer önceki günden daha zor geçicekti.

    Gelen talebe göre devam ederim. Sürükleyici bir hikaye olucak. Daha eve yeni geçtim. Biraz yatmam lazım geldiğimde ilgi olursa yazmaya devam edicem. Hayırlı sabahlar..
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +4
    Soğuk bir suyun yüzüme çarpmasıyla aniden uyandım.

    "Geliştirilmis uyku endeksli maske "

    Diye sırıttı yüzbaşı.

    Maskemizde daha öğrenmediğim bir çok şey vardı sanırım. insanın tehlikeyi bu kadar yakında hissetmesi ve ona karşı koyamaması beni delirtmeye yetiyordu.

    " Evet çömler bugün aranızdan bazı arkadaşları yolcu edicez. Ufak bir ayıklama testi yapıcaz "

    Dedi yüzbaşı.

    "Getirin"

    Yüzünde yine maske olan 3 kişi yanında esir olarak tahmin ettiğim 5 kişiyle beraber geldiler. 20 civarı kisiydik. Bir daire oluşturmuşlardı bizle. Çıplaktık ve ellerimiz ayaklarımız bağlıydı. Yüzbaşı adamlara anlamadığım bir dilde bir şeyler söyledi. Adamlarım karşılığıysa çok netti yüzbaşının yüzüne tükürdüler. Birden damarları yüzünde gözüken yüzbaşı. Adamlara 1 er el ateş etti enselerinden. Herkes susmaya özen gösteriyordu. Ağlama seslerini duyabiliyordum olabildiğince sessiz bir şekilde ağlıyorlardı. Yüzbaşının yüzü kıpkırmızı olmustu kandan gözü bile gözükmüyordu.

    "Getirin !!" Diye bağırdı.

    3 kişi apar topar sadece üzerinde iç çamaşırları olan bir kız getirdiler. Yaşı 20 civarı, hafif esmer, vücud ölçüleri inanılmaz derecede kusursuz olan kız ağlıyarak içeri girdi. Yerde yatan adamlara baktım. Hiç bir duygu hissetmiyordum. Normalde abaza bir insandım ve ergenliğin verdiği hırsla elimi bile zevk alarak giberdim ama o an hic bir sey hissetmedim. 2 el daha ates sesi duydum. Cinsel organları kalkmıs 2 kisiyi daha vurmuştu.

    " Başla !! " diye bağırdı yüzbaşı. Kız istemsiz bir şekilde dans etmeye, striptiz yapmaya başladı. Gözlerim dolmuştu. Eğer yenik düşersem öleceğimi biliyordum. Aklıma savaşın olmadığı günleri getirmeye çalıştım. Olabildiğince o an ordan kendimi uzaklaştırmaya çalışıyordum. 3 el silah sesi daha duydum. Geriye 15 kisi civarı kalmıştık. Kimlerin yaşadığına bakamıyordum.

    " Yeter bu kadar ilk günkü sınavı başarıyla geçtiniz aferin çömler " dedi yüzbaşı. Kafamı kaldırdığımda bazılarınım bayılmış bazılarınınsa ölmüş olduğunu gördüm.
    ···
  3. 3.
    +2
    Ses verin boşa yazmayalım uyku tutmadı
    ···
  4. 4.
    +3
    Yüzbaşı bana doğru ilerliyordu. Yüzüne olabildiğince kötü bir şekilde baktım. Yüzüm gözüm kan olmuştu. Bana doğru yaklaştı ve boğazımdan tuttu. Sanki ibret alın der gibi,

    " Savaşta karıya kıza yer yok. Am uğruna bu ülkeyi teslim etmiycem. Gerekirse hepiniz ölürsünüz "

    Dedi. Ağlamaya başlamıştım. Sinirden deli gibi titreye titreye aglıyordum. Yüzbaşı boğazımı bıraktı

    " Gidin zıbarın "

    Diye bağırdı. Ellerimin çözüldüğünü hissettim. Direk yere yığıldım. Yüzüme kıyafetlerimi attılar. Etrafa bakmaya korkuyordum. Üstümü giydim. Yatakhane mi dersiniz yoksa hücremi dersiniz bilemem. Yola koyulduk.
    ···
  5. 5.
    +4
    Tekrar yüzüme soğuk bir su çarptı uyandım sabah olmuştu. Ormanlık bir alandaydık. Herkes yatıyordu herkese bana yaptıkları gibi su çarptılar. Yüzbaşı geldi.

    " Bugün bu ormanda alan taraması yapıcaz. içinde ne yada ne olmadığını kimse bilmiyor. Ona göre davranın. Geri dönenleri ziyafet bekliyor olucak. iyi bir kahvaltıyı hakettiniz. "

    Sanırım kendimi bir gün olsun hücremde bulamıycaktım. Verdikleri bu uyuşturucu gaz başımı ağrıtıyordu. Güneş yeni yeni doğmaya başlamıştı. Ellerimizi çözüp ileri gidin der gibi bir tekme attılar. Yaklaşık 50 kisi vardık. Hatta daha fazlaydık. Olabildiğince ormanın derinliklerinden gitmeye ve açık alandan gitmemeye özen gösteriyordum. Geri yolumu bulmam lazımdı. Dikkatli olmalıydım. 1 el silah sesi duydum direk eğildim.

    " Kaçmaya çalıştı. Vurdular. Maskelerimizde gps var. "

    O anlık korkuyla kafamı çevirdim. Maskesini çıkarmış. Kıvırcık saçlı. 190 boylarında yapılı biri duruyordu. Yüzbaşının sınavı olabilirdi. Hic bir sey demeden. Yürüdüm 2 adım atar atmaz. Ayağımdan bir ses geldi.

    " C235 Mayını 2. Dünya savaşından sonra artmış. Çinlilerde buraya dizmişler. Ne yazık sana "

    Korkuyordum. Söyledikleri ne kadar gerçek olabilirdi bu kimdi. Aklımda ki sorulara yanıt bulabilmem için bu mayın işini halletmem lazımdı.

    " Yardım et lütfen " Dedim.

    " Noldu küçük beyimiz züt korkusuna mı düştü de konuştu simdi. Bu uçkurunla olan sınava benzemez aslanım. " dedi.

    " Bak Özür dilerim tamam mı. Seni yüzbaşının bir sınavı sandım sadece lütfen yardım et "

    Yüzüme baktı. Kararsız gibi duruyordu. Cebinden bir bıçak çıkardı. Sanırım acı çekmemi istemiyordu ve boğazımı kesicekti. Gözümü kapadım.

    " Paçanı sıva " dedi.

    Rahatlamıstım. Dediğini yaptım. Ayağımın kenarlarındaki toprağı eşeledi. Mayını ortaya çıkardı. Nasıl imha edicek en ufak fikrim yoktu. Bıçakla 2-3 dakika uğraştı.

    " Babam karacıydı. Bana güveniyor musun ? " dedi.

    " Sanırım başka çarem yok " dedim.

    Hafif güldü. Bende şuan olduğum durumda olabildiğince karşılık verdim.
    ···
  6. 6.
    +2
    Devamı gelicek rezleri alın bekleyin. Fazla kisi görmez diye belki öğlen tekrar başlık açarım belli olmaz.
    ···
  7. 7.
    +4
    " 3 deyince koşmaya başla. Yoksa ölürsün dedi. "

    Saymasını bekliyordum. Alnımdan boncuk boncuk terler akıyordu. Birden

    " 3 " diye bağırdı.

    Ne demeye fırsatım bile olmadan üstüme atladı. Arada 2 saniye geçmeden sırtımda bir yanma hissettim. Mayın patlamıstı. Üstüme çıkmış 190 boyundaki hayvana bakıyordum. Ani bir hareketle üstümden kaldırmaya çalıştım.

    " Mayın patlarken üstünde olmayı tercih ederdim. Kemiklerimi kırdın " dedim.

    Bıyıkaltı güldü.

    " Anlaşılan eski sistemi kullanmıyorlar. Mayın onu çözdüğümü anlayınca kendini inaktif etti. Kusura bakma o yüzden 3 e kadar saymadım. " dedi.

    " Ben Cedkan " diye de ekledi.

    " Bende Enes " dedim.

    Dediğim gibi sol çenemin altına yumruk yemem bir oldu.

    Yüzüme sert bir şekilde baktı.

    " Asla gerçek adını söyleme Enes bin Malik " dedi.

    Yerden kalktım. Suratım inanılmaz derecede yanıyordu.

    " Enes bin ney " dedim.

    " Enes bin Malik. Peygamber efendimiz (S.A.V) in küçüklüğünden beri yardımcısıydı. Sana bir kod adı lazım. Bin Malik ' e ne dersin ? " dedi ve güldü.

    " Suratımdaki yanma geçince tekrar düşünürüz " dedim ve bende aynı samimiyetle güldüm Cedkana.

    " Gerçek adını öğrenemiycem sanırım " dedim.

    " Belki başka bir zaman. Dedigim gibi maskelerde gps var. Eğer bizi biraz daha böyle hareketsiz ve yan yana görürlerse gpsden gerçek adımı hiç öğrenemezsin " dedi.

    Haklıydı. Başımla işaret yaptım. Ayrıldık. Aniden bir ıslık sesi duydum. Sanırım herkes geri dönüyordu. Havada yavaştan kararmaya başlamış. Arazide olduğum zaman 12 saate yaklaşmak üzereydi. Yorgundum. Bugün de ölmemiştim çok şükür. Bin Malik diye içimden geçirdim. Ve Birlik ' in kampına doğru yola koyuldum. Bir andandan kendi kendime Bin Malik hangi dilce acaba diye düşünüyordum.
    ···
  8. 8.
    +1
    7-8 saat süre gibi bir süre uyumuşum. Kalktığımda hücredeydim. Soğuk bir su yüzüme vurmamıştı bu sefer. Kendine kendime kalmıştım. Dışardan sesler geliyordu. Sanırım yine araziye çıkıcaktık. Bir yandan üzülüyor bir yandanda seviniyordum. Aklımdaki bütün sorulara yanı bulabilicek, cedkanla hiç olmazsa bile 5 dk bir soru cevap seansı yapabilcektim. Kalktım maskemi çıkarmıştım çünkü uyurken harbi rahatsız ediyordum. Kimse gibimde değildi. Sanırım şartlara alışmaya başlıyordum. Her gün kamptaki çocuk sayısi artıyor, birliğin kadrosu genisliyordu. Eski günler geldi aklıma. Annem, babam,ilk okul,ilk okulda sevdiğim kız, arkadaşlarım,ailem, bilgisayarım.. Gözümden tek bir yaş bile süzülmedi ama güldüm.

    "Oooo erkenciyiz"

    Gelen hücre gardiyanıydı. Önüme tabulot yemek koydu. Bir sey demiyordum. Belki zehirlemeye çalışıyor bile olabilirdi. Ve buda sanırım işime gelen bir şeydi. Ölmek istiyordum artık. Bir yanımda burdan kaçmanın yollarını arıyordu.

    "Kurallar, kurallar. Fazla önemsiyorsun burda biz bizeyiz konuşsana " dedi.

    Ve abiden önüme yığıldı. Gözümü bile kırpmamıştım. Hala konuşmuyordun.

    "Sınavı geçtin evlat" deyip muallak gülüşü atan yüzbaşıyı gördüm.

    "Gel benimle" dedi.

    Hala konuşmuyordum takip etmeye başladım. Hücrelerdeki çocuklar bize sessizce bakıyordu. Sanırım gürültüye kalkmıştı hepsi.

    " Burda bekle ne yapman gerektiğini biliyorsun " dedi yüzbaşı.

    Aradan 20 dk geçmeden. Bir otobüs yaklaştı. Yeni çocukları getiriyorlardı. Ama bu sefer ilgimi çeken bir şey vardı. içlerinde kızlarda vardı. Bir tanesi çok dikkatimi çekmişti. Sıfır kol bir tshirt üstünde kot pantolon saçını at kuyruğu yapmış hafif kumral gözleri sıcak bir kahverengi tonunda bir kız vardı. Gözümü ona odakladım. O da bana odakladı.

    " Sen misin bu birliğin emirbaşı " dedi şoför.

    Kafamı salladım. Önce beni bir süzdü. Bir 5 saniye felan bakıştıktan sonra gitti. Çocuklarda bir korku vardı hepsinin yüzünden hissedebiliyordum. Sadece o kız korkmuyordu. O an bana öyle bir bakış attı ki.
    ···
  9. 9.
    +1
    Sanki kendimi birliğin başkanı o da 40 yıllık esirim bakışı attı. ister istemez içim burkulmustu.

    "Evet çömezler hepiniz birliğe hoş geldiniz " dedi yüzbaşı.

    Kafamı çevirdim. Kısa adımlarla bize doğru yaklaşıyordu. Yine ellerinde esirlerle 2 kisi geldi. Esirler 3 kişiydi. 2 si kadın birisi erkekti. Kadınların kıyafetleri oldukça eskiydi ama kıyafetlerinden anladığım kadarıyla rus donanmasına aittiler. Yüzbaşı yanıma geldi.

    " 3 mermi var. Ne yapman gerektiğini biliyorsun. "

    Yüzbaşıya baktım ve birliğin kendine gardiyan dedikleri askerlere baktım. Sanırım benide gardiyan yapmaya çalışıyorlardı. Silahı açtım. içinde söylediği gibi 3 mermi vardı. O 3 mermiyi ya esirlere sıkacaktım bende ortama ayak uyduracaktım yada gardiyan ve yüzbaşına sıkıp hepimizin toplu mezarını oluşturcaktım. Kendimle mücadele ederken yüz hatlarımın gerildiğini hissettim. Kızla bir göz göze geldik. Evet ne yapmam gerektiğini biliyordum.

    3 el ateş ettim...
    ···
  10. 10.
    +2
    3 esirinde cansız bedenleri yere yıkıldı. Yüzbaşı gülüyordu. Ve gülmektede haklıydı. Çünkü istediğini alıyor. Bizi bir katile dönüştürüyordu. O gün yine arazi taramasına çıktık.

    "Pşttt. Gel buraya "

    Cedkandı bu. Yüzümde belli belirsiz bir ifadeyle yanına gittim.

    "Üzülme yüzbaşıyı vursaydın eğer ordaki herkes ölürdü. Sen doğru olanı yaptın."

    Dedi. O an pek seçeneğim yoktu. Yaşam mücadeledi için bunu yapmak zorundaydım.

    " Savaşta son durum ne haberin var mı ? Bu aralar pek televizyon izliyemiyorumda " dedim.

    Ve anlatmaya başladı.

    " Rus uçağı krizinden sonra bizimkiler Rusyayla ters düştüler. Rusyanın bize savas açacak lüksü yoktu. Yan devletler direk rusyayı kışkırtır isyan çıkarıp belkide parçalanmalarına yol açabilirdi. Birlik hükümetin israil ve amerikayla aynı masaya oturmasından şikayetçi. Anlaşılan Çin de ekonomisini güçlendirmek istiyor. Baksana ormanın her yanı mayınlarla dolu. "

    " Birlik te bizim hükümete mi kızgın " dedim.

    " Aynen öyle 5 yıla kalmaz saha çatışmaları çıkacak. Birlikte kendine bağlı askerler yetiştirmek istiyor. Daha doğrusu suikastçiler. Kılıç ok ve bıçak eğitimi alıcaksın daha öğrenecek çok şeyin var. Korkma ve ayak uydurmaya bak. "

    Suikastçiler mi bu laf kafamı karıştırmıstı. Bizi asker olarak değilde suikastci olarak yetistirip neyi hedefliyorlardı.

    " Hareket etmezsek ölürüz. Bugün bu kadar yeter Bin Malik hadi araziyi taramaya başla. Arkanı kollamaya çalışırım "

    Gülerek yanımdan ayrıldı Cedkan. Kafam bir hayli karışmış. Bugün arkamda bıraktığım 3 ceseti düşünerek araziyi tarıyordum. Enseme aniden gelen bir sopa darbesiyle yere yıkıldım. Gözlerimin hafiften bulanıklaştığını ve sonrada karardığını hatırlıyorum.
    ···
  11. 11.
    0
    Beyler okuyan pek fazla kişi yok ve işlerim var cidden ara ara girip 2-3 part atıp çıkıyorum.
    ···
  12. 12.
    +1
    Gözlerimi aralığımda tapınak gibi bir yerdeydim. Başımda tıpkı bizim maske gibi maske takan bir adam vardı.

    " Ayağa kalk " dedi.

    Sesi sanki gırtlağına 100 lerce mermi boşaltılmış da öyle konuşuyor gibi çıkıyordu.

    "Kimsin sen ? Burası neresi ? Sesin niye öyle "

    Dedim. Kafam karışmıştı. Yüzbaşının sınavlarından birisi herhalde diye düşündüm.

    "Kalk ve benimle dövüş " dedi. Yerde duran kılıca bir tekme attı. Kılıç ayağımın dibinde durdu.

    "Senin kim olduğunu bilmiyorum. Seninle dövüşmüycem"

    Dedim.

    "O zaman ölüceksin "

    Sırtındaki kılıfta duran 2 tane kılıcı büyük bir ustalıkla çıkartıp. Hizalayıp bana doğru salladı. Refleks olarak yerdeki kılıcı aldım ve blok yapmaya çalıştım. Ama cok güçlüydü direk tekrar kılıcı yere düşürdüm.

    "Bu hayatta her sey bir karşı koymayla başlar. Babana karşı koyduğun ilk günü hatırlıyor musun ? 9 yaşındaydın ve evden kaçmıştın. Her şey aslında o zaman başladı. Seni buraya Birlik getirmedi. Seni buraya sen getirdin evlat " dedi.

    Gözlerimde canlandı 9 yaşındaydım. Babam sırf istedigim netbooku almadı diye bağırıp çağırıp evi terk etmistim. 3 gün beni aramıslardı. Sonra eve geldiğimde babamın ölüm haberini almıştım. ittifak tarafından öldürülmüstü.

    " Babamın adını ağzına alma. Öldü o. ÖLDÜ !! "

    Diye bağıra çağıra ağlamaya başlamıştım. Gözlerimi kapatıp hüngür hüngür ağlıyordum.

    " Beni birlik seni suikastci olarak yetistirmemi istedi. Bu şerefe çok az kişi erişebilir. Kıymetini bil. Zorlu ve acî dolu bir süreç seni bekliyor evlat "

    Dedi. Hala ağlıyordum ve bağırarak,

    " Sizin için ben bir sadece hiçim ve katilim. Başbakanı mı öldürtceksiniz yoksa orgenerali mi !! "

    Diye bağırıyordum. Babam aklıma gelince sinirlerim daha çok bozulmus. Kendimi tutamamıstım.

    " Zamanı gelicek evlat her şeyin bir zamanı gelicek "

    Gözlerimi kaldırdığımda yanımda kimse yoktu. Sadece eski iran tapınaklarından birindeydim sadece. Belki de kafayı yiyordum ve sadece gördüklerim bir hayaldi. ilerde bir insan silüeti dikkatimi çekti. Ayağa kalktım
    ···
  13. 13.
    +1
    Ve yanına doğru yürümeye başladım. Tek görebildiğim. Boş bakan bir cesetti. Boynundan iple asılmış ve vücudunun belli kısımlarında darp izleri vardı. Bir yerden tanıyordum cesedi. Rus General Merkovan Teneereye çok benziyordu. Ve düşündüğüm gibi çıktı. Rus donanmasına ait bir dövme. Sırtının sol üst omuz hizasına işlenmisti. Duvarda ise bir isim yazıyordu. Merkovan Teneerenin kanıyla yazılmış sadece tek bir isim, tek bir kelime.

    SENPAi..
    ···
  14. 14.
    0
    " Demek ismimi öğrendin. "

    Arkamdan geliyordu ses arkamı döndüm. Yine aynı maskeyle karşımdaydı. Yarısı siyah yarısı turuncu olan maskenin kenarı hafif yırtılmıştı.

    " Aklımda bazı sorular var umarım yanıtlayabilirsin " dedim.

    " Ne o yeni arazi arkadaşın hepsini yanıtlamadı mı " dedi.

    Maskesini hafif sıyırdı. Ağzı gözüküyordu. Nedense çok tanıdık gelmişti. Yada bu aralar tanıdık şeyler görmeyi o kadar özlemiştim ki. Sorusuna yanıt vermemiştim. Cedkandan bahsetmiycektim. Onu riske atamazdım. Hala bir sınavda olup olmadığı mı düşünüyordum.

    " Ne gibi sorular ? " dedi.

    Yüzü birden ciddileşmisti. Yani ağzından öyle anlıyordum.

    " Asker olarak yetiştirilceğimiz söylendi. Nedir bu suikast meselesi. " dedim.

    " Bak Bin Malik devlet bazı konularda yetersiz kalıyor. Hem dış bağlantılarımız hemde iç bağlantılarımız için bu örgütü kurduk. ismine Birlik dedik. Sorunlu çocukları toplayıp buraya getirdik. Evden kaçmış, evsiz yada hapishanede olanları.

    Sorunlu çocuklar cümlesi kafama takıldı. Yanı başımda bir tane ceset asılı ve adamım beni 1 dakika sonra öldürmeyeceği bile kesin değilken bu cümle sinirimi bozmuştu.

    " Devletimizde zaten yeterince asker var. Bizim için gerekli olan donanımlı kişiler. Kimsenin bu Dünyada 2. Bir şansı olmayacak 1 tane var oda şimdi. Ve biz bunu kullanıcaz " dedi.

    Yüzüm asıldı. Babamda vefat etmeden önce bu sözü her fırsatta söylerdi.

    " Babam gibi konuştun " dedim.

    Yüzü birden düştü. Arkasına döndü. Sırtında duran yarım ay hançeri aldı ve bana fırlattı. Korkmustum. Hançer Senpai yazısının ortasına saplandı. Hançere baktım. Kafamı geri çevirdiğimde Senpai ortalıkta yoktu.

    " Kampa geri dön. Köstebek yuvaları sana yol göstericek "

    Cümlesi tapınakta yankılanıyordu. Bir bu ekgibti. Gizemli bir adam. Bir ceset. Ve arkamda bırakacağım bir çok ceset. En kötüsü de, şimdi kampa geri nasıl dönücektim.
    ···
  15. 15.
    0
    Köstebekler konusunda sanırım dalga geçiyordu. Çünkü hafif birde gülme sesi yankı yapmıştı. O an kampın siren sesini duydum. Araziden geri dönüleceği zaman yüzbaşı bu sireni çalardı. Sese doğru gitmeye başladım. Çok geçmeyen bir yürüyüşten sonra diğer kamptakileri gördüm. Başlarında olduğum zaman ki kızda onlarlaydı. Saçından tanımıştım. Göz göze geldik. Bir 5 saniye baktıktan sonra yürümeye devam etti. Bende üstünde fazla durmadım. Zaten bugün yaşadıklarım bana yeterdi. Uyumam lazımdı. Kamp yerine ulaştığımda yine alanda toplanmıştı herkes.

    " Evet bugünkü sınava hazır mısınız ? "

    Demişti yüzbaşı gülerek. Ne sınavı zaten 10 saattir arazideydik. Yorgunluktan gebercekken birde sınav meselesi çıkmıştı. Yere çakılmış kazıklar vardı. Bizi çarmaha gerer gibi gerdiler. Aniden kafamda ağlama sesleri ve silah sesleri gelmeye başladı. Delirdiğimi düşündüm. Etrafıma bakıyordum herkes acı içinde kıvranıyordu. Maskeyle alakalı bir durum daha vardı sanırım. Bazı kişiler aniden bayılmıstı. Elektrosok cihazı getirdiler. Bayılanlara elektrik vererek ayıltmaya çalışıyorlardı. Tepki vermeyenler ise çoktan ölmüştüm. Aniden sesler kesildi. Karşımda babam duruyordu. Etrafıma bakındım herkes acı içinde kıvranmaya devam ediyordu. Şaşırmıstım.

    " Sen gerçek değilsin. Sen ölmüstün. Mezarına gitmistim. Her yıl gitmistim baba. " dedim.

    " Gel oğlum, bırak kendini bana gel. Gidelim burdan. " dedi babam.

    Etrafıma tekrar bakındım. Herkes kıvranmaya devam ediyordu.

    " Sen gerçek değilsin. Bugün de ölmüycem lan " diye bağırdım.

    Vücudumda aniden bir yanma hissettim.

    " Konuşmak yok " diye bir ses geldi.

    Sesin nerden geldiğini anlamamıstım. Etrafımda kimse yoktu. Babam hala karşımda duruyordu. Tam 3 saat babam karşımda durdu. Ve ben tam 3 saat ağlama ve silah sesleri dinledim. Kılımı bile kıpırdatmadan dinledim. Sadece bos boş babama bakarak dinledim...
    ···
  16. 16.
    0
    "ilk başlayanlar için iyi iş çıkarttın "

    Bu bir kız sesiydi. Kafamı çevirdim tekrar aynı kızla gözgöze geldik.

    " Biliyorum konuşmak yasak ama bu sadece kendi aranızda yani gardiyanlarla konuşmak serbest " deyip güldü ve maskesini çıkardı.

    Hala kinlenmiş bir bakışla yüzüne bakıyordum. Onu kampa ilk getirdiklerinde ben vardım. Oysaki şuan gardiyanim diyordu. Ya benimle dalga geçiyor yada ölmeye çok heveslenmisti.

    " Kampa ilk getirildiğinde ben başındaydım. Söylesene gardiyan olabilmek için yüzbaşının altına mı yattın üstüne mi çıktın ? " dedim.

    Yüzü hafif somurttu. Acır gözlerle bana bakıyordu. Yada söylediklerime içerlemisti. Ve bana kin duyarak bakıyordu. Tam anlamadım.

    " Otobüsle getirilirken casus olup olmadığını öğrenmek için ilk kez geliyormuşum taklidi yaptım. 2 yıldır burdayım. Senpai söyledi yeni ekip arkadaşım senmişsin sanırım. "

    Güldüm. Yüzüne hafif sırıtarak. Jason Statham bakışı attım ve

    " 1 numaralı kural yanlız çalışırım " dedim.

    Güldü. Bu salaklığı demin ki sözümü affetsin diye yapmıştım. Sanırım affetmiştide. Gözleri birden düzeldi. Ve cok sevecence bakıyordu. Yani bu şartlarda çok sevecence.

    " Evet filmlerle aram iyidir. Ama bu aralar televizyon izliycem vaktim olmuyor " dedi.

    Hoşuma gitmişti. Ellerimi çözdü. Elime bir şey sıkıştırdı.

    " Makirana. Gece başın ağrırsa yada aynı sesleri duyacak gibi olursan bunu suyuna karıştır iç. Ve lütfen kimseye söyleme " deyip gülmüstü.

    Elimdeki otu cebime koyup hücreme doğru ilerliyordum. Etrafıma bakındım. Yine Birlikten eksilenler olmuştu. Bayılıpta tekrar ayılamayanlar..
    ···
  17. 17.
    +2
    Olum boşuna yazıyorum gibi hissediyorum. Ne şuku ne entry. Bir kendinizi belli edin dıbına koyum. Duruma göre devam ederim. Sahurculara 3 part attım miss.
    ···
  18. 18.
    +2
    Yatağıma yattım. Evi özlüyordum. Ordan ayrılmak bana inanılmaz derecede koymuştu. iç geçirdim. Kim bilir şuan nerdeydi annem. Hücrenin kapısına vurdular. Hücre gözü içinden bir kağıt uzattı birisi. Kim olduğunu tam anlayamamıştım. Kağıtta hic bir sey yazmıyordu. Sadece aldım ve masanın üstüne koydum. Onu düşüncek ne halim vardı nede merakım. Güzel bir uyku çekmeliydim.

    Kalktığımda öğlen civarlarıydı. Neden bu kadar geçe kaldığımı bilmiyordum. Hücreden dışarı baktım. Klagib eğitimimizi yaptırıyordu gardiyanlar. 2 tane daha ceset vardı. Bunlara alışmıstım.

    " Günaydın uykucu "

    Kafamı çevirdim. Aynı tatlılıkla bana bakıyordu. Gülümsedim konuşmadan selam verdim kafamla.

    " Senpai uyandırmamamı söyledi. Hadi hazırlan tapınağa gidiyoruz. " dedi.

    " Adın ne ? " dedim.

    Döndü. Sorduğum soru karşısında şaşırmıştı.

    " El Faser " dedi.

    "Peki gerçek adın ne ? " dedim.

    Vücudunu bana geri çevirdi. Söyleyip söylememek arasında kararsız kalmıştı.

    " Hercai " dedi.

    " Hercai. Peki anlamı ne ? " dedim.

    " Duygusuz " dedi.

    " Niye bir anne kızına bu ismi koysun ki ? " dedim.

    Gözlerini devirdi. Dışarı doğru baktı. Kış olmasına rağmen bugün yakıcı bir güneş vardı. Gözlerini kısıp güneşe doğru baktı.

    " Bugünlük benim hakkımda bu kadar öğrendiğin yeter. " dedi.

    Üstelemedim. Kafamla onay verdim. Başımda bekliyordu.

    "Eeee ? " dedim.

    " Ne ? " dedi.

    " Çıkta üstümü giyineyim " dedim.

    Gülmüştü. Sonradan bende gülmüştüm. Dışarda cesetler varken benim buna takılmıs olmam benide güldürmüştü. Fazla üstünde durmadım. Tamam bir eğitim alıyorduk iyi hoştu ama insani duygularımı kaybedemezdim. Üstümü giyindikten sonra yola koyulduk.
    ···
  19. 19.
    0
    "Senpai bana köstebekler sana yolu göstericek demişti buraya ilk geldiğimde ama ben ortalıkta köstebek yuvası felan görmüyorum " dedim.

    Hafif bir kahkaha attı. Çok sıcak bakıyordu.

    " Bir gün anlarsın " dedi.

    Yine üstünde durmadım. insanları okumak konusunda başarılıydım. Bu üstüne gidilicek bir kız değildi.

    " Geç kaldınız " dedi senpai.

    "Uykucu uyanamadı bir türlü ve senin emirlerin işte uyandırma demiştin. " dedi hercai.

    Senpai bana bakıyordu. Açıkcası bu adamdan hiç hoslanmamıstım. Sesini maske aracılığıyla değistiriyor. Sesi sanki robot gibi çıkıyordu. Ve bu durum bile beni başlı başına rahatsız etmeye yetiyordu.

    " Taslara su doldur " dedi senpai bana

    Dediğini yaptım.

    " Suya vur " dedi.

    Şaşırmıstım. Suya vurmamı istiyordu. Dediğini yaptım. Suya vurdum.

    " Daha hızlı "

    Daha hızlı vurdum.

    " Çok daha hızlı "

    Dahada vurmaya devam ediyordum. Vur dedikçe vurdum. Su kalmamıstı tasta.

    " Git tasa su doldur " dedi.

    Kızmıstım.

    " Tastaki suya vurmayı mı yoksa adam öldürmeyi mi öğreticeksin " dedim.

    Sesim biraz fazla çıkmıştı. Hercai olanı biteni boş bir ifadeyle izliyordu. Ona baktım. Normalde gülmesi lazımdı. Niye boş bakıyordu. Kendi kendimle konuşmaya dalmışken. Senpai tek eliyle boynumdan tutup havaya kaldırdı. Nefes alamıyordum. Ayaklarım yerden kesilmiş. Senpaiye bakıyordum.

    " USTA !! "

    Hercai bağırdığıyla yere düşmem bir oldu. Nefes nefese kalmış boynum acıyordu. Senpai diz çöktü kulağıma

    " irade gücünü sabırdan alır "

    Dedi. Kızmıstım.

    " Sen kaçığın birisin " dedim.

    Tekrar doğruldu. Ayaka kalktı arkasını döndü ve

    " Tasa su doldur" dedi..
    ···
  20. 20.
    0
    3 ay geçmiştı Hercaiyle tanışmamızın üstünden. Bu kamptaki tek insani yönümdü o benim. Hala suya vurmaya devam ediyorduk. Ne işe yaradığı hakkında en ufak fikrim yoktu.

    " Hercai kalasları getir. "dedi senpai.

    "Evlat gel buraya"

    Senpai beni çağırıyordu. Tası alıp kenara koydum. Hercai yi izlemeye koyuldum. 5cm kalınlığında kalasları getirdi önüme koydu.

    " Bütün gücünle vur " dedi senpai ciddi bir şekilde.

    " Bak suya vurdurdun tamam cesetleri koklattın ona da bir sey demedim. Ama elimi kırmaya gönüllü değilim. Sen kafayı yemissin iyice " dedim alaylı bir şekilde.

    Senpainin gözleri açıldı. Tekrar boynumdan tutup yere vurcak sandım.

    " Tamam. Dediğin olsun boynumu rahat bırak. " dedim.

    Hercai gülmüstü. Ona baktım birde kalaslara. 2 tane taşın üstüne koydum ve kalasa tüm gücümle vurdum. Çat diye ses geldi. Sanırım elim kırılmıstı. Ama bir sey hissetmiyordum. Kalası kırmayı başarmıştım.

    " Ama nasıl ? " dedim senpaiye.

    " irade gücünü sabırdan alır " dedi yine.

    " Bugünlük bu kadar. Sizinkiler de zaten araziden dönmüşlerdir. Yarın okla çalışıcaz " dedi.

    Başımla onayladıktan sonra Hercaiyle kampa doğru yola koyulduk. Konuşmamama yasağını hafifletmişlerdi. Maske olayınıda aşmıştık artık yüzbaşıyla. Yeni gelenlere sert davranıyorlardı. Rahatım yerindeydi diyebiliriz. Savaş sartlarında ne kadar olabilirse tabi.

    " Türkiye ve Rusya arasındaki gerginlik sürüyor. Halkın bir kısmın israille masaya oturulmasına karşı çıkıyor. Ülkenin genelinde israille ittifaka hayır protestoları tüm hızıyla sürüyor. "

    Yüzbaşı yine haber izliyordu sanırım. Kapısını tıklattım içeri girdim.

    " Ne oldu Malik " dedi gülerek.

    " Biraz konuşabilir miyiz efendim ? " dedim.

    Bir şey söylemedi. Ne diyeceğimi merak edercesine bana bakıyordu.

    " Sorun annem efendim. 4 aydır kendisinden haber almadım. En azından öldü mü onu benim için öğrenir misiniz ? " dedim.

    Gözlerini benden kaçırdı. Bir şeyler biliyordu ama saklıyordu eminim. Bir şeyler söylemedi eliyle git işareti yaptı. Odasından çıktım.
    ···