+16
elinde telefon bişeyler yazmaya çalışıyordu telaşlı telaşlı yürürken. saçları kızıl birazda uzun çıplak omuzlarına dökülmüş yürümenin etkisiyle omuzlarını sıcak ve nem vurmuş bir yazlık evin bahçesini yavaş ve toz kaldırmadan süpüren süpürge gibi dolaşıyordu omuzlarında. hafifçe kaldırıp başını önünde kimse varmı diye baktı yürürken sonra sol elindeki peçeteyi boynuna zütürdü sıcaktan terlemiş boynunu sildikten sonra elinin tersiyle saçlarını arkasına doğru attı bunu yaparken havaya kalkan sol kolunun altından pürüzsüz koltuk altına gitti gözüm eminim çok güzel kokuyordu şu deodorant reklamları gibi kelebekler kanat çırpıp çıktı kollarını kaldırdığında koltuk altından adeta. çantasının kemerini göğüslerinin arasından geçirmiş biraz irice göğüsleri üzerindeki dar kıyafetin üzerinden taşmış çantanında etkisiyle her adımda titreyerek ilerliyor. topuklu ama çokta süslü olmayan ayakkabısı sol tarafında kalan mağazadan yükselen müzik seslerini bastırdı adeta bana doğru yaklaşırken kulaklarımın içinde sanki bir ordu yürüyüş talimi yapıyordu tak tuk tak tuk..
yaklaştı kafasını kaldırmadan eski sevgilim geldi aklıma ona kızdığımda yada biraz utandığında hep böyle olurdu o da kafasını eğer yukarıya bakamazdı yanakları kızarıverirdi hemen aşağı doğru kafasını eğmişken gözlerini yukarı doğru kaldırır bana bakardı yaramaz çocuk gibi..
yaklaştı bana doğru. yaklaştı görmemişti beni. yaklaştı tam çarpmak üzereyken durdum ve kolundan tutup yüzümde emin bir ifadeyle baktım gözlerinin içine. şaşırdı ağzı açılmıştı gözleri büyüdü bana bakıyordu ne diyeceğimi merak eden ifadeyle. sesimi topladım ve omuzlarımı diktikten sonra kendinden emin bir ifadeyle "önüne baksana dıbını yolunu gibtimin kevaşesi seni ya" dedikten sonra boğazımı temizleyip başım dik bi şekilde arkama bakmadan ilerleyip karıştım kalabalığa..
