+1
-1
Bembeyaz bir çocuk. iyi bir çocuk. Melek gibi bir çocuk. Ve şimdide siyah bir adam düşün, yok olmuş, yaşayamayan, ölmüş bir adam.
işte Bu siyah adam dudakları kanayıncaya kadar bu çocuğa karanlığı anlatıyor. Gün geçtikçe nasıl öldüğünü ve eksildiğini anlatıyor. Hep aynı döngüde yaşayan farklılıkların hikayesini anlatıyor. Sonsuz ölümü anlatıyor.
Ve bu çocuk gitmeye karar veriyor, yağmurlu bir günde karanlık sokaklardan geçerek bilmediği yerlere gidiyor. Sadece siyah adamın anlattığı karanlığı görmek istiyor. Günlerce karanlığı arıyor, en son dayanamayarak yere yığılıyor. Ağlıyor sadece, niye ağladığını bilmeyerek hıçkırıklara boğuluyor.
Birden gözyaşları kesiliyor. Karanlık bu çocuğuda ele geçirmeye başlıyor. Çocuk merak ettiği karanlığın kendisini öldürmesini hıçkırarak izliyor.
O an siyah adam geliyor. Beyaz çocuğu yerde ölmekteyken buluyor. Siyahı kusarken buluyor. Tıpkı kendisininde yaptığı gibi can çekişirken buluyor.
Ve işte o an içindeki yaşayan son parçayı çocuğa veriyor. Çocuk karanlığın tamamlamakta olduğu ekgibliğine koyuyor bu parçayı beyaz çocuk ağlamaya başlıyor. Gözyaşlarıyla siyahı atıyor dışarı.
Siyah adam son beyaz parçasınıda vermenin yarattığı boşluğu kendini ele geçiren karanlıkla dolduruyor. Bu adam karanlığın kendisi oluyor. iliklerine kadar siyahta kayboluyor.
Beyaz çocuk kurtuluyor, içindeki son siyahı bir damla kanlı gözyaşıyla dışarı atıyor ve siyah adamı yok olmak üzereyken görüyor. Karanlığın kahkahaları kulaklarını acıtıyor. Ve siyah adam yok oluyor. Son kez ölüyor.
Fakat beyaz çocuk biliyorki Siyah adamın aydınlığının son parçası her zaman onunla yaşayacak. Her zaman onun içinde derinlerde bir yerlerde olacak. Bir siyah, bir beyaz için şehit oluyor. Beyaz çocuk siyahın en aydınlık tonuyla yaşamaya başlıyor. Ve hep yaşayacak.
Beni unutma beyaz çocuk...