1. 8.
    0
    rezerved
    ···
  2. 7.
    0
    uzun uzun konuştuk, adam rahatsız etmiyordu. muhabbeti güzeldi. şivesi taklit edilemeyecek kadar şopardı.

    bir ara kalktı,dur şu vodkayı alayım yanımıza da keyfimiz kaçmasın dedi. eyvallah dedim, yanında akrabaları olduğunu düşündüğüm iki genç de geldi.

    işte o iki gençten birisi 3 ayımı uzunköprünün çeşitli binalarında, devlet hastanesinde ve köprü altında ve yol boyunca uzanan çorak tarlalarda geçirmemi sağladı.

    adı sözlüklerde ferhat olarak geçmesine rağmen ferat kalmıştı. ferat bize iki mandalina kap bea. dedi bizim samimiyet abidesi atletli abi. onun da adı hasan bu arada. diğer sakin çocuk da ismail.

    tanıştık ettik, kadınların içinden gözleri keskin bir siyaha çalan kız çıktı geldi yanımıza, ismail i çağırdı. gençlerdi biraz yürümek ve uygun bir yerde sevişmek için can atıyorlardı.

    ikisi gittiler. hasan,ferhat ben. oturup her şeyden konuşmaya başladık. cigaradan açıldı mevzu. istanbuldaki durumları sordu. değişik bir şekilde anlattım,her şeyi anlatsaydım eminim ki o ördekli gölde yeller eserdi. çizgi filmdeki gibi birden kaybolurlardı.

    belki de boğazıma sarılır bizi istanbula zütür derlerdi. bilinmez.
    ···
  3. 6.
    0
    istediğim şeyin bu olduğunu anladım. sessizliği bana zarar vermeden yaran insanları izlemekti istediğim tek şey. köşeme çekilip olanı biteni tarafsız bir gözle izleyip iki tarafın da anasına bacısına küfretmek istiyordum.

    trakya insanını severim, ancak fazlaca kancıklık yapmayı da çok severler, çok kahpeleri de var, tanımadığı insan için sırf yolunu kaybetmesin diye sorduğu adrese kadar zütüren de.

    ve gece yarısı kızlarla gezmeye çıkan üniversite gençlerini çatılardan aşağıya atlatarak kaçırmaya çalışan huur çocukları da.gece yarısı pavyona dönmüş bir şahin de 4 5 erkek sizin yanınızda durup sizden ateş isterse kaçın.

    ciddiyim kaçın.

    her neyse, trakya insanı yemek konusunda ne kadar yeteneksiz gözükse de bu mangal işlerinde şampiyonluğa oynarlar.

    kanat ve etin kokusu burnumun içinden girip beynimdeki mideyi yöneten kısma tavsiyede bulunuyordu. çok geçmeden elinde bir tabakla birisi geldi yanıma. cigaramı söndürmemiştim hala. saklamadım da,çekinmem zaten.

    gömleğin düğmelerini sonuna kadar açmış atletiyle,iki çizgili pijamasıyla tam bir trakya insanıydı karşımdaki.

    kokmuştur enişte, dedi.al nemalan biraz.

    sağolasın dedim, cigaramı gördü, güldü ağzın da kurumuştur senin dedi. güldüm.gitti iki pet bardak kaptı vodka da getirdi.

    markasını bilmiyorum da etle birlikte güzel gitmişti.bir müddet konuştuk, cigara ikram ettim. beraber içtik. ailesini anlattı. çocuğunun ilkokula başlayacağını söyledi eylülde. uzunköprüyü beğenip beğenmediğimi sordu.

    ben de her yabancı gibi övdüm de övdüm.
    ···
  4. 5.
    0
    eyvallah.

    önceki hikayede de adı geçen kahpem (bilmeyenler için sevgilim diye özet geçebiliriz ) iyice sıkılmıştı. hayat son derece ağır bir şekilde işliyordu. kahvaltı yapıyorduk ve acıkana kadar evde oturup televizyon izlemek ve arada balkonda sigara cigara karışımı şeyler içmekle geçiriyorduk. maddi durumumuz iyiydi, geçimimi kolay sağlıyordum, zaten diğer hikayede bahsettiğim ps kafe sahibi otomatiğe bağlamıştı,o yolluyordu arkasından da ben biraz koşturuyordum oraya buraya sırf can sıkıntısından. torbacılığa yeni başlayan insanları söğüşlemekle geçiriyordum hayatımı.

    günün birinde kahpe şehirdışında bir üniversite okumak istedi, yaşı da müsaitti.ben de sıkılmıştım açıkçası istanbuldan.

    edirnenin uzunköprü ilçesine yerleştik.

    dünyamızı 30 yıl geriden izleyen bir ilçe burası. otobüsten indiğiniz anda size kerhaneden çıkarken sunulan şekerler ve kolonya gibi bir manada burnunuza siniyor kömür sobasının dumanı.

    bu kentte yeniden doğmuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. sıfırdan başlamak için iyi bir yer. çünkü sıfırın altında bir dünya burada insanların yaşadıkları.

    kahpenin kaydı yapıldı,ev tutuldu. klagib şeyler işte, yine yaşayıp gidiyorduk. buraya bir talihsizlikle düşen modern insanların sıkılmaması için bir kaç cafe yapmışlardı ve tabi ki bankalar.

    dünyamızın en sevimli kerhanesi ve en sevimli huur çocukları : bankacılar. paramızı idare edenler, bizden tırtıkladıkları kuruşları havuzda biriktirip yeni girişimcilere faizle sunanlar, risk sermayesi deyip insanın boğazına bıçak dayamadıkları kalanlar. huur çocukları kısaca.

    problem yoktu. kent sakindi biz de sakindik.

    günlerden bir gün ördekli göl dedikleri yere gittim tek başıma. biraz cigara içip kafa dağıtmak biraz da oturup düşünmek için.ama satürn ün halkası gibi etrafımda dönüp duran şeyler yine buldu beni.

    ilerde bir kaç zenciye ramak kalmış esmer adam ve bir kaç dipleri gelmiş kara kaşlı kara gözlü esmer kadın mangal yapıyordu.

    içinde fazlaca ot bulunan cigaramı yaktım, çardak gibi bir yere oturdum, seyretmeye başladım.
    ···
  5. 4.
    0
    up up up panpa hikayen güzeldi ben eski dinleyicilerine ulasırım sen anlat basla yeterki
    ···
  6. 3.
    0
    reklam alınır basla panpa

    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  7. 2.
    0
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  8. 1.
    0
    züt ister,ben de bir torbacı masalı adlı bir önceki hikayemde yazdığım şeyleri yaşadıktan sonra epey bir züt olmuş ve dışarıda akan dünyaya daha az eşlik etmeye başlamıştım.

    bir çingeneyi tanıdım ve üç ay içinde yaşadıklarımla dışarıda akan dünyaya tekrardan iştirak ettim...

    dinleyen varsa anlatıyorum ?
    ···