1. 51.
    0
    beyler kusura bakmayın lan. muallaklik çıkıyor sürekli. devam.

    --

    yerimden kalkamadım o anda, ferat bini rıfatı oturduğu tabureye gömdü. yerde tepiştiler, diğer elemanlarda sallana sallana ayırmaya çalıştı.

    trakyada gecenin bir yarısı bir kavganın içine düşerseniz iki seçeneğiniz vardır,ya adam akıllı efendi efendi oturursunuz,ya da zütü kurtarıp kaçarsınız.

    o anda ikisini de yapmadan, kavgada hangi tarafı savunmam gerektiğini düşündüm, hırsız uğursuz binin tekini mi yoksa her gün halimi hatrımı soran bir batı trakya yavşağını mı ?

    en iyisi ayağa kalkıp ayıranların içine karışmaktı.

    kalktım feratı tutup adamın üstünden çektim, rıfat bini alkolün verdiği cesaretle ayağa kalkıp feratı tutmaya çalıştı. ferat da adamın kaval kemiğine ayakkabısının burnuyla vurdu. rıfat resmen feratın oyuncağı olmuştu, ferat artık kavgada çeşitli hareketler deniyordu, bildiğin taşak geçiyordu rıfatla.

    rıfat en sonunda dayanamadı, aldı bilmem kaç ay önceki bir gazetenin üstündeki meyve bıçağından hallice bıçağı, oraya buraya savurmaya başladı.

    ferat parmaklarını gererek avuçiçini ortaya çıkarta çıkarta yüzünü tokatlamaya başladı feratın, avuçiçi burnunu eziyordu resmen. rıfat bıçağı oraya buraya sallıyor, ancak hedefini bulamıyordu.

    bu gece hacıdayının tomarlarından olmak istemiyordum, feratı çekip çıkartmam lazımdı. feratı ceketinden tutup geri çektikçe, bana bakıp ancak bir sarhoşun yapabileceği şekilde gözlerin kısıp hafif ileri geri sallanarak tebessüm ediyor,ve dönüp rıfatı tokatlamaya devam ediyordu.

    olacak gibi değildi, rıfatı da alamıyordum, adam delirmişti,en sonunda rıfata ciddi bir yumruk atmak zorunda kaldım.
    ···
  2. 52.
    0
    şu hayatta ikinci şans denilen şey,ilk şansınızdaki körlüğünüzle orantılı.

    yani benim o kadar takun içinden çıkıp trakyaya gitmem ve trakyada da benim anlayışıma göre ikinci şans olarak değerlendirdiğim ferat binini kaybetmemem gerekliydi o gece için.

    --

    diğer elemanlar rıfata attığım yumruğu görür görmez bana girişmeye başladılar.

    sonuçta istanbulluyum, onların doğup büyümek istediği sokaklarda gece yarısı kimse olmayınca işiyor, yoluma devam ediyordum. istiklal caddesinde istediğim zaman gezebiliyordum, onların hayalindeki aksaraydaki bir hotele gidip saati 50 liraya belediye çukurlarından belediye çukuru beğenip gibebilirdim.

    benden nefret ediyorlardı, nasıl ki mahallenize yeni taşınan bir çocuğa temkinli yaklaşırsanız bana da o şekilde yaklaşıyorlardı. benim yabancı oluşum onların yerel milliyetçiliğini közlüyordu,ama bu kez yangına körükle değil kürekle gitmem lazımdı.

    bir değil iki değil dört kişi giriştikleri için ağzım yüzüm döndü, feratı tutup çektim. baktım ayakta duracak hali yok,iki üç tokat da ona attım kendine gelmesi için.

    öyle bir dayak yiyordum ki,karnımla göğsüme aynı anda kramp giriyordu. vucudum karıncalaşmıştı.ve bu durumda ferat binini ayıltmaya çalışıyordum.

    buradan kaçsam dahi kurtulamazdım, uzkop gibi züt kadar bir yerde, gece otobüslerinin ender rastlandığı bu yerde ve kahpenin zütünde pireler uçuştuğu şu noktada bir yere kaçamazdım. dayağımı yedim efendi efendi.

    zaten kavga sonu olmayan bir şeydir. kimse kavganın sonunda galibiyetini meşrulaştırmak için sizi öldürmez, kaldırıp atarlar bir köşeye. tekme tokat apar topar çıkartıldık dükkandan.
    ···
  3. 53.
    0
    uzkoptaki meşhur telli çeşmenin çevresindeki kaldırımda oturduk feratla.bi sigara yaktım. etrafta kimse yoktu. arada sırada önümüzden mobiletli gençler geçiyordu bize tip tip bakıp. polisler arabalarını çorak bir tarlanın önüne çekmiş uyukluyordu bu saatlerde bu güzide trakya kasabasında.

    ferat binine döndüm.

    oğlum ya gidelim halledelim artık şu işi,ya da gibtirolup gidelim. dedim.abi bu halde gitmeyelim sıkıntı olur bekle biraz dinlenelim dedi.

    ulan dedim,ne dinlenmesi ırkını gibtiğim ? akşamüstünden beri sulu kuru içmediğimiz tak kalmadı, gittik üstüne dayak yedik. hangi birine dinleniceksin ?

    saate baktım,şu an adriana limayla maldiv sahillerindeki beyaz tüllerle kaplı bir yatakta tepişseydik,en fazla iki kere orgazm olurdum.

    az zaman kalmıştı.

    yarım saat daha oturduk.

    ferat," hadi abi, kalkalım yavaş yavaş geç olmadan, halledelim"."
    ···
  4. 54.
    0
    ayağa kalktım, hafiften başım döndü.. derin bir nefes verdim. hadi dedim gibtirolup gidelim de bitsin bu gece.

    ilerledik gündüz vaktinde uzkopun en işlek yeri olan gibindirik çarşıda. dönerciler,kuyumcular, iddaa bayileri, telefon operatörleri. hepsini geride bırakıp ana bacı caddesine yöneldik.

    hacı dayının evinin sokağına girdik, apartmana baktım, diğer tüm binalarda olduğu gibi ışıklar kapalıydı. ferat bini kardeşine mesaj çekti. ancak görüp görmeyeceği muammaydı kızın. daha önceden mesaj atmayı düşünemedik mal gibi.

    mesaj attıktan sonra biraz bekledik, apartman kapısı açıktı. kapıdan içeri girdik. ağır ağır merdivenleri çıktık.

    hacıdayının evi karşımızdaydı. half life türevi oyunlarda e tuşuna basınca bazı kapılar açılmaz zonk diye ses gelir ya,aynı o şekilde zonkluyordu kafam.

    gelip açan yoktu. kıpırdamadan bekledik. kimse gelip açmadı, ayağa kalkıp ışığı açtım, ferat binine ne yarram yiycez der gibi baktım. biraz daha bekleyelim abi der gibi el kol hareketleri yaptı.

    bekledik, kimse açmadı kapıyı.

    ferat en sonunda kalktı.ya herru ya merru der gibi kapıya davrandı.. kulağını dayadı kapıya. sonra ceketinin ceplerini karıştırdı.

    cüzdanından bir kredi kartı çıkarttı.

    sanki evde ferat bininin çocukları uyuyor, kapıyı çalmamıza uyanmıyordu. adam bildiğin kartla kapı açmaya kalkıştı.

    bir zorladı iki zorladı, hafiften sesler yükselmeye başladı kapıdan haliyle.

    açamadı.
    ···
  5. 55.
    0
    ferat bu noktadayken en yapılmaması gereken şeyi yaptı.

    kapıyı yavaşça tıkladı.

    işte bitiyorduk yavaş yavaş. zütümüze yılanı buyur ediyorduk.o anda aklımdan binbir çeşit komplo geldi ve hepsinde ben gibiliyordum.

    o an gözbebeklerim atmosferimize domalmış bir şekilde zütünü dışarı çıkartmıştı anlayacağınız. ferat binine kafamdaki komplo teorilerinden kurtulmak için olsa gerek durduk yere kalçasına bir tekme çıkarttım. ferat döndü, hayatımda gördüğüm en şaşkın ifadeyle " abi " dedi," dur gözünü seveyim ses çıkarma."

    o tekmeyi ben yeseydim eğer karşılığını merdivenin son ikinci basamağında duran adamın suratına bir tekme çıkartarak verirdim, felç geçirmesine yol açabilir, kafasının günlerce zonklamasını belki de travma geçirmesini sağlayabilirdim.

    ferat bini de gergindi haliyle.

    bir kaç kez daha tıkladı bana sert ve tedirgin bir şekilde bakıp parmağını fahişe hemşireler gibi dudaklarına koyarak.

    kapı açıldı yavaşça.
    ···
  6. 56.
    0
    hacıdayının mirasyedisi karşımızda atletiyle, pijamasıyla incin saçlarıyla arzı endam ediyordu, fazla geçmeden ses tonuyla da tanıştık ferata sert sert bakıp, gece attığı iki postanın yorgunluğunu sabah saat 11de kalkıp yapacağı banyoyla atmayı planlayan, ancak sabahın 4ünde ferat ve ne idüğü belirsiz bir bıyıklı adamla karşılaşan her insan gibi sinirli sinirli bakıp

    " hayırdır lan bu saatte."

    dedi.

    değil abi dedi ferat. adam beni baştan aşağı süzüp uzkoplu olmadığımı anlayınca " arkadaş kim " dedi. istanbuldan misafirim diye tanıttı ferat.

    uzkopta geldiğim son nokta buydu, uzkopun en gibindirik insanlarından birinin misafiri olmak. bana da bu yakışırdı.

    geçin içeri dedi.

    daha önce zar zor girdiğimiz bu eve bildiğin bayramın dördüncü günü bayram kutlamasına gitmiş gibi bir samimiyetsizlik içinde ve rahat bir şekilde girmiştim.

    vay amk dedim.

    ferat bini kendi dünyasını kendisi yaratmıştı. kendi yalanlarına sadece kendisi inanıyordu. ancak neden bana yalan konuştuğunu anlayamadım. önceden uydurduğu bu aşık olduğu kızın evlenmesi masalındaki prenses kız kardeşi çıkmıştı, gözümde efsaneleşen bir huur çocuğu olan hacıdayının atmığıyla karşılıklı oturduk,bir sigara yaktık, içeriden feratın kızkardeşi geldi " hayırdır abi " deyip yün hırkasıyla birlikte kavuşturdu ellerini.

    yok bir şey dedi.

    oturduk.bir sigara da ben yaktım,ve artık ezbere cevap verdiğim sorulardan birini sordu hacıdayının atmığı

    "memleket nere be usta ?"
    ···
  7. 57.
    0
    istanbul dedim, yiğidin harman olduğu yer.

    istanbulda ikamet ettiğim semtte keşanlıların derneği olduğunu falan anlattı, sanki keşanlılar derneğinin istanbulun varoş semtlerinin birinde olmasına çok şaşırmış ve gücenmiş gibi mimiklerle dinledim hacıdayının atmığını. perdeyi açtı dışarı baktı. sigarasından bir iki duman aldı, ayağa kalkıp peteğin üzerine bıraktığı küllüğü kapıp elinde tuttu. ferat binine döndü.

    göz kırptı.ne olup bittiğini soruyordu, ferat yok bir şey dercesine bir mimik yaptı, hafif samimiyet ve bolca tehdit içeren bir ses tonuyla kısık bir biçimde uzatarak " ferat " dedi, anlat gibtirtme çanağını. bişey yok abi, rıfat muallaksi keyfimi kaçırdı. biraz boğuştuk,eve de gidemedim bu halde, buraya geleyim dedim dedi.

    hacıdayının atmığı sakin bir şekilde sigarasını elinde tuttuğu küllükte söndürdü

    otel mi lan bu ev ?

    dedi.

    değil abi, kusura bakma rahatsızlık verdik. dedi trakyalılara has sahte bir alınganlıkla. ayağa kalktı,ben de ayaklandım.

    hacıdayının atmığı " tamam lan otur,ama bak en ufak ses duyarsam giberim ızdırabını " deyince feratta sinirli ve sakin olmaya çalışır biçimde başıyla onayladı. hacıdayının atmığı karısının yanına gitti, elini omzuna attı, geçelim biz dedi.

    feratın kardeşi gidip battaniye falan getirdi. salondaki yatakları yaptık. kız içeride yatakları hazırlamamıza yardım ederken ferat hafif koridora baktıktan sonra kardeşini kolundan tuttu," hacı nerde ? " dedi," uyuyor" dedi kız, ferat kıza baktı " para lazım bana acil " dedi, kız bu gece olmaz deyince kızın kolunu hafif sıktı, lazım diyorum lan dedi. hatun koridora baktı, tamam dedi, beni bekle.
    ···