1. 51.
    0
    rıfat işin ciddiye bindiğini anlayınca gitti kepenklerini indirdi dükkanın, ferat bini de bir cigara daha yaktı.

    beş kişi oturmuş iki cigarayı frizbi atar gibi uzatıyorduk oradan oraya. hemen hemen her şeyi konuştuk, uzkopun çoraklığından istanbulun kalabalığına, deri ceketten, liseli kızların çorapsız dolaşmalarına kadar herşeyi.

    yine bu liseli kız muhabbetlerinden birinde nazan diye bir hatunun adı geçti.

    muhabbete göre nazan ferat bininin eski kapamasıymış, ticarET meslek lisesinden... hatunlabaya gezip tozuyorlarmış, ferat bini arada uzkopun yarım kalmış inşaatlarına zütürüp iç dış yıkama yapıyormuş. gün gemiş babası durumdan işkill€nmiş. almış kızı kapamış eve, bildiğin rehine hayatı yaşamış kız.

    anlatılana göre kız yine bu rehin günlerden birinde mutfakta yiyecek bir şeyler hazırlarken buzdolabına bir şeyler koyan babasının sırtına yumruk atar gibi çarpmış kapıyı, adam da d€rin dondurucunun altındaki s€rt kısma kafasını vurmuş,b€yni dönmüş.

    yerde babasını o halde görünce çıldırmış, kafasını duvarlara vurmaya başlamış.

    ferat bininin kızı uyuşturucu takuna alıştırdığına eminim,ki zaten o zamanlarda bile kızı boş bırakmıyormuş. kıza haftanın belli bir gününde beli bir saatinde kapısına mektup bırakıyormuş ve içine de biraz kemik.. bildiğimiz tohum kemiği.

    her neyse. nazan muhabbeti açılınca her pişmanlığını kabul etmeyen ve bu pişmanlığının üzerine yapılan yorumu duyan insan gibi sinirl€nmiş ve konunun kapanmasını istemişti.

    rıfat bini hayatında bulamayacağı bu taku ve kafayı avcunun içi gibi ezberleyince daha da çok konuşmaya başlamıştı.

    nazan güzel kızdı be,gibtin kızın hayatını, istanbula taşımışlar geçen apar topar, kıza rapor almışlar oğlum. falan dedikçe ferat daha da sinirlendi, elindeki cigarayı taş atarcasına rıfat bininin üstüne attı.

    --
    ···
  2. 52.
    0
    devam panpa zevkle okuyoruz
    ···
  3. 53.
    0
    anlat reyız buralardayız
    ···
  4. 54.
    0
    up up up
    ···
  5. 55.
    0
    züt ister,ben de bir torbacı masalı adlı bir önceki hikayemde yazdığım şeyleri yaşadıktan sonra epey bir züt olmuş ve dışarıda akan dünyaya daha az eşlik etmeye başlamıştım.

    bir çingeneyi tanıdım ve üç ay içinde yaşadıklarımla dışarıda akan dünyaya tekrardan iştirak ettim...

    dinleyen varsa anlatıyorum ?
    ···
  6. 56.
    0
    ferat üzerimde bir şeyler olup olmadığını sordu.var dedim, aldı ceketimi giydi. ceketin cebinde bir tabaka dolusu ot dolu sarmalardan bulunuyordu. uzunköprüde gece hava karardığı zaman başlar.5 te kararıyorsa 6 da insanlar çekerler kendilerini evlerine. açarlar flash tv den roman show u izlerler.

    uzunköprü halkı için çok geç bir saatte bu iki polis için benim tabakamdaki otlar iyi bir terfi kaynağı olurdu. ancak feratla sürekli didiştik lan çıkart dedim.o anda ceketi yakıp tüm uzunköprüye bir ot ziyafeti sunmak istiyordum. arka sokaktan gelen ve türkü bardaki şarkıyla karışan düğün seslerinin olduğu yere bir düğün hediyesi sunasım vardı.

    ancak beklenen olmadı. polisler geldi, ferata baktı birisi. bize " rahat durun lan " dedi birisi. üstümüzü aramadılar.bir bana bir ferata baktı bir mavi dallama. ferata döndü " imzanı attın mı bugün " attım recep abi dedi ferat.iyi kalk gibtirgit şimdi dedi. ferat kalkalım abi dedi.

    polisleri her zaman mücevher gibi görmüşümdür. eğer bir gün hayattan vazgeçersem bir polisi zor duruma düşürmeden gitmek istemem.

    çıktık sigara yaktık bir tane en boşundan. anlattı her şeyi.abi dedi sevdiğim bi kız vardı, kaçırdım.yaşı küçük diye sıçtılar ağzıma. imza mimza attırıyorlar her allahın günü, keşana bile geçemiyorum deyip durdu.

    o gece indik shell in bir bayisine, köfte yedik. uzunköprü köftesi meşhurdur. uzunköprünün tek güzel yanı bu belki de.bir de bilardo tabi.
    ···
  7. 57.
    0
    bir gün yine uzkopta çevre yoluna çıktım ve gibindirik inşaatları izledim.

    bloklar, siteler ve tabi ki villaya benzeyen anlamsız şeyler ve içlerindeki geleceğin huur çocukları olacak olan vicdansız öğretmenler, savcılar,polisler ve aileleri.

    uzkopta istanbulu aramasınlar diye uzkop işadamları bu villaya benzeyen şeyleri dikmişti buraya. arkadaki gecekondulara inat sadece minibüslerin ve nadiren spor arabaların geçtiği iki şeritli küçücük bir caddeye bakıyordu.

    sabahın köründe elinde kahvesiyle sigarasıyla yazgünü sokağa bakan bir öğretmeni at taku kokusu sarıyordu olabildiğince.

    acıyordum hepsine. uzunköprünün yerlisi olsaydım hepsini yakalarından tutup helikopterle boğaz köprüsüne salardım.
    ···
  8. 58.
    0
    biraz daha dolaşıp kendimi küçükşehsuvar beydeki kahveyle dolu sokağa attım.

    bu sokak öyle bir yer ki üç köşesinde de kahve var. köşebaşı kahve amk yerinde. hepsinde de bilardo masası.

    çıktım dışarıdaki masalara oturdum, yaktım sigaramı karşıdaki yaşlıları, arabadan redkit cemal dinleyenleri izledim.

    yanıma iki kişi geldi.

    bunlar trakyanın merakını simgeliyordu.ben gelir gelmez aralarında beni tanımayan çıkmayınca dedikomu yapmışlardı bir süre ve içlerinde bir fedai gelip semtimize hoşgeldin ayağı çekiyordu. çayı veren kahveci bile bozuk attı.

    sanki imf ciyiz amk, sanki uzunköprü meslek yüksekokulunu yıkıcam.

    ne lan bu tavrınız ?

    ama samimi insanlardır, düz insanlardır, çekinmezler. " usta sen nerelisin be " derler okumaya mı geldin derler.

    ben ne okumaya ne öğretmenlik yapmaya ne de bir bankada gariban çiftçilere kredi satmak için gelmiştim.

    kahpeme destek çıkıyordum sadece.ama tabi ki farklı şekilde anlattım.

    sevdiler sağolsun, zaten kendilerine insan gibi davranan herkesi severler. çünkü insanlıktan uzak denecek bir şekilde yaşıyorlar.

    büyük kentlerdeki yaşanan hayata modern dünya diyoruz ya.gibeyim modern dünyayı. uzkoptaki insanlar gibi gelip birine " nerelisin sen be " diyemeyeceksem eğer. giberim öyle medeniyeti.

    bizim bildiğimiz insanlıktan uzaklar, süper insanlar. ancak dediğim gibi kancıkları da tam kancık... uzkoplular da bilir bunu.
    ···
  9. 59.
    0
    canınız tehlikede değilse cesur davranmamanızı önererek başlıyorum bu kısıma. çünkü cesaret hayvanlarda bile can kurtarma kargaşasında peydah olur.

    gençlerden biri sarma sigara uzattı, aldım içtim. cidden berbattı. dumanı hissetmiyordum bile. iyice sıkmışlardı tütünü tak etmişlerdi. filtre de kötüydü.ama ikram olduğu için tatlı geldi.

    neyse. sigarayı söndürdüğüm anda gürültüler kopmaya başladı. ferat it gibi koşturuyordu, gitti bir kahveye girdi zorla, kahveci durumdan hoşlanmadığı için sert bir tokat attı. karşı kahvedelerdi, diğer gelen dört bin de girdi kahveden içeri.

    feci bir izdiham oluştu. çünkü rutin hayatımıza koşarak girip renk vermişti ferat. uzunköprüde sinema olmadığı için belediyenin düzenlediği bir mizansen sandım ilk. halk sıkılıp bunalmasın, ayçiçeklerine oturmasın diye yapmışlar herhalde dedim.

    ancak o anda nereden oluştuysa feci bir kalabalık oluştu. uzkop gibi kargalar cenneti bir kasabada bu kadar fazla kargayı bile bir arada göremezdiniz.o tellerden ahenk içinde uçuşan sığırcık mıdır nedir o kuşlardan bile fazlaydılar.

    feratın dıbına koyuyorlardı kısacası. millet hala bana bakıyordu, önlerinde para verseler bulamayacakları atraksiyon duruyorlardı ve hala benim değişik stilime, ilginç tipime bakıyorlardı.

    insanları yara yara girdim kahveye.
    ···
  10. 60.
    0
    ne diyor xhamster da ? just porn.no bullshit.

    ben de öyle takılmalıydım. just kahpe no bullshit.

    gibindirik evimizin penceresinden bir başka gecekondunun havalandırmasına bakarak geçirmeliydim günlerimi.

    girdim içeriye. tuttum ferhatı. noluyor lan dedim. birisi sen karışma amcık ağızlı dedi. canım daha fazla sıkıldı. birisi çocuk tokatlar gibi tokatladı beni. kavgaya amatör bir şarkıcının yerini assoliste bıraktığı anda kemancının içtiği vodka gibi girdim.

    ağzım tatlansın diye, ancak feci kanlanmıştı. sağ salim çıktık oradan.

    ferhatla nereden baksanız üç kuşaktır eczacılık yapan eski bir eczaneye geldik, kalfa çocuk geldi. ferata yine belayı bulduğunu söyledi. feratta küfür etti. pansumanımızı yaptık. çıktık.

    uzunköprünün otogarının arkasındaki parka gittik, cigara içtik bir bankta. nolduğunu sordum. kızın abileri dedi, klagib şeyler söyledi.

    ancak kızın evli olduğunu da söyleyince bir tokatta ben attım. beni bu gibtiritaktan hikaye için mi pert etmişlerdi amk ? göbeği hala erimemiş bir kömür madeni amcığa sahip kaşar için mi ?

    tabi ki hayır.

    bu amcıkevladı ferat askerlere serbest olan şerefli bir bilardocunun salonunda bu muallaklerle bilardo oynamış, montlarındaki cüzdanları ıstakasının ucunu resetlerken yürütmüştü, adamlar salon sahibi ve ferat dışında kimse olmayınca feratın peşine düşmüşlerdi. ferat yolda bir cüzdanı düşürünce daha hızlı koşmaya başlamışlardı.

    gasp ın trakyadaki adıydı bu bin.
    ···
  11. 61.
    0
    Bana yine dağlar dikti anlayacağınız.

    Bilmediğim bir kasabada ne idüğü belirsiz bir gaspçıyla bir bankta cigara içip ergene nehrinin takunu ciğerlerime dolduruyordum.

    içimdeki bu can sıkıntısını haketmiştim. ancak bu binten kurtuluş olmadığını da biliyordum. genelde sakin birisiyimdir ancak uzunköprü kadar sakin bir yeri ayağa kaldırmak için elimden geleni ardıma koymam. geceleri insanların bir kurşun sesiyle uyanıp evde dört dönmelerini, çorbacılardaki çırakların dışarı bakmasını, içeride köpek öldüren içip ayda bir öğrenci apartına 300 400 lira veren öğrencilerin camdan bakmasını sağlamak istiyordum.

    Ferat “ abi “ dedi, yapıyorum bu işi. gibe gibe yapıyorum.yok amk yerinde sen görüyorsun. uyku uyuyamıyorum çalışmaktan, cebime üç kuruş girmiyor. kız cidden evlendi abi, pekekentin babası hacı, hacca gidiyor her sene, marizi döküp topluyor malumatını, tomar tomar geliyor evine. babası sizin o evin arkasındaki gecekonduları da yıkacak, depo yapacak marketlere. napayım abi sen söyle dedi.

    Hiç biri bahane değil. klagib şeyler. ulan oradan buradan çaldıklarından karton ev yapıp oraya mı sokacaksın kızı ? Dedim.ses etmedi, sigarasından duman aldı. bilmiyorum abi.sen istanbul görmüş adamsın,bi akıl ver dedi

    ona verebileceğim iki gramlık aklım olsaydı zaten şu anda istanbulun leş bir ilçesinde bu satırları yazıyor olmazdım, gider kızı kaçırır, ailesinin ağzını bantla kapar ve çarşının ortasında kafeste hayvan gezdirir gibi gezdirirdim.

    Ama yoktu işte.

    Cevap alamayınca,abi yardım et alayım şu kızı koynuma, gibtirolup gidicem burdan söz dedi. uzunköprünün genç ve bir o kadar samimiyetsiz belediye başkanıymışım gibi konuşuyordu yüzüme karşı. yanında olmama gerekyok, belediye başkanı gibi avukat değildim, imkan sunamazdım. zütünü kollamazdım.

    Ama sevmiştim bini ne olursa olsun.

    Çünkü bana ihtiyaç duyuyordu.ya da bana öyle hissettirmeye çalışıyordu.

    insanlar her zaman muhtaç olunan olmak ister. çünkü herkes herkese muhtaçtır.her asgari ücretle çalışan her 1000 liraya çalışan gibindirik insanın paspasıdır, portmantosudur.
    ···
  12. 62.
    0
    panpa yaz lan yaz amk
    ···
  13. 63.
    0
    gelen uplasın beyler
    ···
  14. 64.
    0
    her neyse. cigara da etki etti muhabbete, affettim bini iki dumanın taksiratına.

    eve gittim, kahpe olanı biteni sordu. bravo dedi, yine debriyajın dıbına koyduğumu söyledi. klagib türk kızı.

    o da zaten hayal kırıklıklarından puzzle yapmakla meşguldu.her uzkop yabancısı gibi buradan nefret etmişti, uzkopta doğup büyümediyseniz uzkop sizin için herhangi bir çorak araziden farksızdır.

    neyse.

    ferhat her gün kasaba mezarlığının karşısındaki karakola gidiyor, imzasını çakıyor ve o yoldan 15 dakika yürüyüp çarşıya vardığında varyemez amcanın altın havuzuna düşmüş gibi hissediyordu kendini, yolunacak çok adam vardı.

    dönere mayonezle acı sos koyan esnaflar, kestaneciler simitçiler... bir yığın adam.

    günlerden bir gün bir düğüne gittik yine o dayak yediğimiz küçükşehsuvar bey yakınlarında bir yere.bir camiinin yanındaki gasilhenin önündeki yolda,bir çift birleşmelerini kutluyordu.

    kafalarımız bratislava kızları kadar güzeldi. önümde yerel danslarını sergileyen kasaba halkına imrenerek bakıyordum. yerde çamaşır yıkama figüründen tutun da ork çalan abinin siyah düğmeli beyaz gömleklerine kadar her şeye kitlendim.

    ayrıca kamyonu da yolun tam ortasına çekmişlerdi. kamyonun üstü açılmış, içinde darbukacıdan kemancıya bağlamacıdan kanun çalana kadar herkes mevcuttu. kamyonun arkasında da ucuz vodka yeni rakı ve bilimum yerli yabancı şarap mevcuttu.

    ben de yabancı olduğum için hepsinden samimiyet dolu selam aldım. konuştuk ettik, çanakkale şarabı ikram ettiler. içtiğim en iyi şaraplardandı.

    artık beynim kuruyla sulu harmanından epey yorulmuştu. yanımda sessiz sakin duran ferhatta sokak ortasında oynayan gürühun arasına kaynadı.

    tatsızlık çıkmadan önce kendimizi telli çeşmenin ara yoluna atıp bir türkü barda dinlenmeye çekmeliydik.
    ···
  15. 65.
    0
    bir hafta boyunca önceden anlaşmış gibi her gün görüyordum feratı.

    o kadar küçük bir yer ki bu kasabanın merkezi, evden çıktığınız anda bile bir tanıdıkla karşılaşıyorsunuz. ancak benim bu yerde tek tanıdığım insanlar bunlardı. ferat bini daha yakın gelmişti bana.her an kavga çıkartabilecek potansiyeldeydi.

    ancak buradaki insanlar istanbuldan gelmiş insanlardan hem nefret eder hem de onlara imrenerek bakarlar.her hafta sonu istanbula gitseler bile haftaiçi istanbullulara aşık olurlar.

    feratta beni bir umut kapısı olarak görüyordu belki de.

    bir gün yolda karşılaştık yine.abi gel bi ara sana bira ısmarlayayım dedi. olur dedim,ama tek gel canımız sıkılmasın dedim. eyvallah dedi.

    eğer bir ortamda sıfatınız x in arkadaşıysa yannanı yemiş durumdasınızdır, sizin bir damla fikriniz olmadığı her konuda konuşulur ve siz anca insanların güldüğü esnada eheh diyerek eşlik edersiniz.ha bir de en başta kendinizi tanıtırsınız.

    tabiatın en gereksiz olaylarından birisi.

    neyse gün geldi çattı. uzkopun (uzunköprünün uzunköprülüler arasındaki kısaltması işte) medeni görünen tek barımsı yerine girdik hüseyinle. içerisi karı kız ve abazan üniversite genci kaynıyordu. fazla gürültülüydü. ferata bir bira içip kalkalım dedim, kafam gibildi. tamam abi dedi.

    dedim adam akıllı bir yere gidelim.

    bir meyhane türevi bir yere gittik. oturduk koyduk biralarımızı çerezimizi konuştuk.

    hayatını anlattı. üç çocuklu ailenin ortancası, okulu çoğu trakyalı gibi erkenden bırakmış, kasabadaki doğanın ve ergenenin dıbına koyan fabrikalarında çalışmış askerlik gelene kadar insan gibi yaşamaya çalışmış.

    pek tabi ki öyle olacak. devletin malının defosuz olması gerekir.o askeri parkaya layık olmalı gidenler. aksi takdirde eğitim zayiatı olarak geçersin tarihe. " askerde dayak yemedim diyen yalan söyler " gibi bir deyim yaratan ülkemiz gençlerinin bu kadar vasıfsız olmasına şaşmamak gerek tabi.

    ben de anlattım tırnak yerine parmak törpüler gibi hayatımın en küçük kısımlarını anlattım. kısacası buraya kafa dinlemek için geldiğimi söyledim. kumsallar beni çekmiyordu.ya da sahil kenarındaki bir klupte herhangi bir kadınla çiftleşme dansı yapmak istemiyordum. oturup adam gibi sessiz kalıp cigara içebileceğim yer lazımdı bana.

    içeriye iki adet mavilere boyanmış polis denilen şeylerden geldi.
    ···
  16. 66.
    0
    @5 uzunköprüyü öyle güzel betimlemişsin ki sırf o yüzden okucam bin
    ···
  17. 67.
    0
    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  18. 68.
    0
    reklam alınır basla panpa

    --spoiler--

    --spoiler--
    ···
  19. 69.
    0
    up up up panpa hikayen güzeldi ben eski dinleyicilerine ulasırım sen anlat basla yeterki
    ···
  20. 70.
    0
    eyvallah.

    önceki hikayede de adı geçen kahpem (bilmeyenler için sevgilim diye özet geçebiliriz ) iyice sıkılmıştı. hayat son derece ağır bir şekilde işliyordu. kahvaltı yapıyorduk ve acıkana kadar evde oturup televizyon izlemek ve arada balkonda sigara cigara karışımı şeyler içmekle geçiriyorduk. maddi durumumuz iyiydi, geçimimi kolay sağlıyordum, zaten diğer hikayede bahsettiğim ps kafe sahibi otomatiğe bağlamıştı,o yolluyordu arkasından da ben biraz koşturuyordum oraya buraya sırf can sıkıntısından. torbacılığa yeni başlayan insanları söğüşlemekle geçiriyordum hayatımı.

    günün birinde kahpe şehirdışında bir üniversite okumak istedi, yaşı da müsaitti.ben de sıkılmıştım açıkçası istanbuldan.

    edirnenin uzunköprü ilçesine yerleştik.

    dünyamızı 30 yıl geriden izleyen bir ilçe burası. otobüsten indiğiniz anda size kerhaneden çıkarken sunulan şekerler ve kolonya gibi bir manada burnunuza siniyor kömür sobasının dumanı.

    bu kentte yeniden doğmuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. sıfırdan başlamak için iyi bir yer. çünkü sıfırın altında bir dünya burada insanların yaşadıkları.

    kahpenin kaydı yapıldı,ev tutuldu. klagib şeyler işte, yine yaşayıp gidiyorduk. buraya bir talihsizlikle düşen modern insanların sıkılmaması için bir kaç cafe yapmışlardı ve tabi ki bankalar.

    dünyamızın en sevimli kerhanesi ve en sevimli huur çocukları : bankacılar. paramızı idare edenler, bizden tırtıkladıkları kuruşları havuzda biriktirip yeni girişimcilere faizle sunanlar, risk sermayesi deyip insanın boğazına bıçak dayamadıkları kalanlar. huur çocukları kısaca.

    problem yoktu. kent sakindi biz de sakindik.

    günlerden bir gün ördekli göl dedikleri yere gittim tek başıma. biraz cigara içip kafa dağıtmak biraz da oturup düşünmek için.ama satürn ün halkası gibi etrafımda dönüp duran şeyler yine buldu beni.

    ilerde bir kaç zenciye ramak kalmış esmer adam ve bir kaç dipleri gelmiş kara kaşlı kara gözlü esmer kadın mangal yapıyordu.

    içinde fazlaca ot bulunan cigaramı yaktım, çardak gibi bir yere oturdum, seyretmeye başladım.
    ···