-
1.
0züt ister,ben de bir torbacı masalı adlı bir önceki hikayemde yazdığım şeyleri yaşadıktan sonra epey bir züt olmuş ve dışarıda akan dünyaya daha az eşlik etmeye başlamıştım.
bir çingeneyi tanıdım ve üç ay içinde yaşadıklarımla dışarıda akan dünyaya tekrardan iştirak ettim...
dinleyen varsa anlatıyorum ?
- 2.
- 3.
-
4.
0up up up panpa hikayen güzeldi ben eski dinleyicilerine ulasırım sen anlat basla yeterki
-
5.
0eyvallah.
önceki hikayede de adı geçen kahpem (bilmeyenler için sevgilim diye özet geçebiliriz ) iyice sıkılmıştı. hayat son derece ağır bir şekilde işliyordu. kahvaltı yapıyorduk ve acıkana kadar evde oturup televizyon izlemek ve arada balkonda sigara cigara karışımı şeyler içmekle geçiriyorduk. maddi durumumuz iyiydi, geçimimi kolay sağlıyordum, zaten diğer hikayede bahsettiğim ps kafe sahibi otomatiğe bağlamıştı,o yolluyordu arkasından da ben biraz koşturuyordum oraya buraya sırf can sıkıntısından. torbacılığa yeni başlayan insanları söğüşlemekle geçiriyordum hayatımı.
günün birinde kahpe şehirdışında bir üniversite okumak istedi, yaşı da müsaitti.ben de sıkılmıştım açıkçası istanbuldan.
edirnenin uzunköprü ilçesine yerleştik.
dünyamızı 30 yıl geriden izleyen bir ilçe burası. otobüsten indiğiniz anda size kerhaneden çıkarken sunulan şekerler ve kolonya gibi bir manada burnunuza siniyor kömür sobasının dumanı.
bu kentte yeniden doğmuş gibi hissediyorsunuz kendinizi. sıfırdan başlamak için iyi bir yer. çünkü sıfırın altında bir dünya burada insanların yaşadıkları.
kahpenin kaydı yapıldı,ev tutuldu. klagib şeyler işte, yine yaşayıp gidiyorduk. buraya bir talihsizlikle düşen modern insanların sıkılmaması için bir kaç cafe yapmışlardı ve tabi ki bankalar.
dünyamızın en sevimli kerhanesi ve en sevimli huur çocukları : bankacılar. paramızı idare edenler, bizden tırtıkladıkları kuruşları havuzda biriktirip yeni girişimcilere faizle sunanlar, risk sermayesi deyip insanın boğazına bıçak dayamadıkları kalanlar. huur çocukları kısaca.
problem yoktu. kent sakindi biz de sakindik.
günlerden bir gün ördekli göl dedikleri yere gittim tek başıma. biraz cigara içip kafa dağıtmak biraz da oturup düşünmek için.ama satürn ün halkası gibi etrafımda dönüp duran şeyler yine buldu beni.
ilerde bir kaç zenciye ramak kalmış esmer adam ve bir kaç dipleri gelmiş kara kaşlı kara gözlü esmer kadın mangal yapıyordu.
içinde fazlaca ot bulunan cigaramı yaktım, çardak gibi bir yere oturdum, seyretmeye başladım. -
6.
0istediğim şeyin bu olduğunu anladım. sessizliği bana zarar vermeden yaran insanları izlemekti istediğim tek şey. köşeme çekilip olanı biteni tarafsız bir gözle izleyip iki tarafın da anasına bacısına küfretmek istiyordum.
trakya insanını severim, ancak fazlaca kancıklık yapmayı da çok severler, çok kahpeleri de var, tanımadığı insan için sırf yolunu kaybetmesin diye sorduğu adrese kadar zütüren de.
ve gece yarısı kızlarla gezmeye çıkan üniversite gençlerini çatılardan aşağıya atlatarak kaçırmaya çalışan huur çocukları da.gece yarısı pavyona dönmüş bir şahin de 4 5 erkek sizin yanınızda durup sizden ateş isterse kaçın.
ciddiyim kaçın.
her neyse, trakya insanı yemek konusunda ne kadar yeteneksiz gözükse de bu mangal işlerinde şampiyonluğa oynarlar.
kanat ve etin kokusu burnumun içinden girip beynimdeki mideyi yöneten kısma tavsiyede bulunuyordu. çok geçmeden elinde bir tabakla birisi geldi yanıma. cigaramı söndürmemiştim hala. saklamadım da,çekinmem zaten.
gömleğin düğmelerini sonuna kadar açmış atletiyle,iki çizgili pijamasıyla tam bir trakya insanıydı karşımdaki.
kokmuştur enişte, dedi.al nemalan biraz.
sağolasın dedim, cigaramı gördü, güldü ağzın da kurumuştur senin dedi. güldüm.gitti iki pet bardak kaptı vodka da getirdi.
markasını bilmiyorum da etle birlikte güzel gitmişti.bir müddet konuştuk, cigara ikram ettim. beraber içtik. ailesini anlattı. çocuğunun ilkokula başlayacağını söyledi eylülde. uzunköprüyü beğenip beğenmediğimi sordu.
ben de her yabancı gibi övdüm de övdüm. -
7.
0uzun uzun konuştuk, adam rahatsız etmiyordu. muhabbeti güzeldi. şivesi taklit edilemeyecek kadar şopardı.
bir ara kalktı,dur şu vodkayı alayım yanımıza da keyfimiz kaçmasın dedi. eyvallah dedim, yanında akrabaları olduğunu düşündüğüm iki genç de geldi.
işte o iki gençten birisi 3 ayımı uzunköprünün çeşitli binalarında, devlet hastanesinde ve köprü altında ve yol boyunca uzanan çorak tarlalarda geçirmemi sağladı.
adı sözlüklerde ferhat olarak geçmesine rağmen ferat kalmıştı. ferat bize iki mandalina kap bea. dedi bizim samimiyet abidesi atletli abi. onun da adı hasan bu arada. diğer sakin çocuk da ismail.
tanıştık ettik, kadınların içinden gözleri keskin bir siyaha çalan kız çıktı geldi yanımıza, ismail i çağırdı. gençlerdi biraz yürümek ve uygun bir yerde sevişmek için can atıyorlardı.
ikisi gittiler. hasan,ferhat ben. oturup her şeyden konuşmaya başladık. cigaradan açıldı mevzu. istanbuldaki durumları sordu. değişik bir şekilde anlattım,her şeyi anlatsaydım eminim ki o ördekli gölde yeller eserdi. çizgi filmdeki gibi birden kaybolurlardı.
belki de boğazıma sarılır bizi istanbula zütür derlerdi. bilinmez. -
8.
0rezerved
-
9.
0aslında uzunköprünün de istanbuldan farkı yoktu. istanbuldan daha pahalı bir yerdi. alternatif yoktu burada. edirneye uzaktı, istanbula daha uzaktı, çoraktı.
kısacası gereksiz ve gibindirik bir yerdi.ne gibime fethetmişler burayı diye düşündüm her çarşıya çıktığımda.
o istiklal caddesi muamelesi gören çarşıya.
iyice kaynaştık,bir şişe vodka gölün dibine felix gibi inmişti feratın sert bir hamlesiyle. kafalarımız hoş olmuştu.
alkol gerçekten etki yapar insana. bünyeye kroşesini vurur ve kendinize gelmenizi bekler.
arabalarına bindik.iki araba gelmişlerdi biz efsane beyaz torosa bindik.
bir şarkı açtılar.ama ne şarkı.
kayınçom açmış yine şarabı selam veriyor bana.
burhan öcal ın trakya all starsla yaptığı albümün en klas parçalarından biri olan kayınço şarkısı. otogara geldik, indim.atletli abi bana bir apartta çalıştığını söyledi.ben de mecburiyetten ziyaret edeceğimi söyledim.
evime davet edemezdim tabi.eve atla gelirdi abi. balkondan atına bakıp dururdu yerinde mi diye.
trakyadaki yılgı atları kadar berbat bir durumdaydım ben de.ancak bu en doğal hali bile komik olan yerde bana beklediğimden fazlasını verdi. yüzüm epey güldü. -
10.
0rezerve
-
11.
0@5 uzunköprüyü öyle güzel betimlemişsin ki sırf o yüzden okucam bin
-
12.
0bir hafta boyunca önceden anlaşmış gibi her gün görüyordum feratı.
o kadar küçük bir yer ki bu kasabanın merkezi, evden çıktığınız anda bile bir tanıdıkla karşılaşıyorsunuz. ancak benim bu yerde tek tanıdığım insanlar bunlardı. ferat bini daha yakın gelmişti bana.her an kavga çıkartabilecek potansiyeldeydi.
ancak buradaki insanlar istanbuldan gelmiş insanlardan hem nefret eder hem de onlara imrenerek bakarlar.her hafta sonu istanbula gitseler bile haftaiçi istanbullulara aşık olurlar.
feratta beni bir umut kapısı olarak görüyordu belki de.
bir gün yolda karşılaştık yine.abi gel bi ara sana bira ısmarlayayım dedi. olur dedim,ama tek gel canımız sıkılmasın dedim. eyvallah dedi.
eğer bir ortamda sıfatınız x in arkadaşıysa yannanı yemiş durumdasınızdır, sizin bir damla fikriniz olmadığı her konuda konuşulur ve siz anca insanların güldüğü esnada eheh diyerek eşlik edersiniz.ha bir de en başta kendinizi tanıtırsınız.
tabiatın en gereksiz olaylarından birisi.
neyse gün geldi çattı. uzkopun (uzunköprünün uzunköprülüler arasındaki kısaltması işte) medeni görünen tek barımsı yerine girdik hüseyinle. içerisi karı kız ve abazan üniversite genci kaynıyordu. fazla gürültülüydü. ferata bir bira içip kalkalım dedim, kafam gibildi. tamam abi dedi.
dedim adam akıllı bir yere gidelim.
bir meyhane türevi bir yere gittik. oturduk koyduk biralarımızı çerezimizi konuştuk.
hayatını anlattı. üç çocuklu ailenin ortancası, okulu çoğu trakyalı gibi erkenden bırakmış, kasabadaki doğanın ve ergenenin dıbına koyan fabrikalarında çalışmış askerlik gelene kadar insan gibi yaşamaya çalışmış.
pek tabi ki öyle olacak. devletin malının defosuz olması gerekir.o askeri parkaya layık olmalı gidenler. aksi takdirde eğitim zayiatı olarak geçersin tarihe. " askerde dayak yemedim diyen yalan söyler " gibi bir deyim yaratan ülkemiz gençlerinin bu kadar vasıfsız olmasına şaşmamak gerek tabi.
ben de anlattım tırnak yerine parmak törpüler gibi hayatımın en küçük kısımlarını anlattım. kısacası buraya kafa dinlemek için geldiğimi söyledim. kumsallar beni çekmiyordu.ya da sahil kenarındaki bir klupte herhangi bir kadınla çiftleşme dansı yapmak istemiyordum. oturup adam gibi sessiz kalıp cigara içebileceğim yer lazımdı bana.
içeriye iki adet mavilere boyanmış polis denilen şeylerden geldi. -
13.
0ferat üzerimde bir şeyler olup olmadığını sordu.var dedim, aldı ceketimi giydi. ceketin cebinde bir tabaka dolusu ot dolu sarmalardan bulunuyordu. uzunköprüde gece hava karardığı zaman başlar.5 te kararıyorsa 6 da insanlar çekerler kendilerini evlerine. açarlar flash tv den roman show u izlerler.
uzunköprü halkı için çok geç bir saatte bu iki polis için benim tabakamdaki otlar iyi bir terfi kaynağı olurdu. ancak feratla sürekli didiştik lan çıkart dedim.o anda ceketi yakıp tüm uzunköprüye bir ot ziyafeti sunmak istiyordum. arka sokaktan gelen ve türkü bardaki şarkıyla karışan düğün seslerinin olduğu yere bir düğün hediyesi sunasım vardı.
ancak beklenen olmadı. polisler geldi, ferata baktı birisi. bize " rahat durun lan " dedi birisi. üstümüzü aramadılar.bir bana bir ferata baktı bir mavi dallama. ferata döndü " imzanı attın mı bugün " attım recep abi dedi ferat.iyi kalk gibtirgit şimdi dedi. ferat kalkalım abi dedi.
polisleri her zaman mücevher gibi görmüşümdür. eğer bir gün hayattan vazgeçersem bir polisi zor duruma düşürmeden gitmek istemem.
çıktık sigara yaktık bir tane en boşundan. anlattı her şeyi.abi dedi sevdiğim bi kız vardı, kaçırdım.yaşı küçük diye sıçtılar ağzıma. imza mimza attırıyorlar her allahın günü, keşana bile geçemiyorum deyip durdu.
o gece indik shell in bir bayisine, köfte yedik. uzunköprü köftesi meşhurdur. uzunköprünün tek güzel yanı bu belki de.bir de bilardo tabi. -
14.
0bir gün yine uzkopta çevre yoluna çıktım ve gibindirik inşaatları izledim.
bloklar, siteler ve tabi ki villaya benzeyen anlamsız şeyler ve içlerindeki geleceğin huur çocukları olacak olan vicdansız öğretmenler, savcılar,polisler ve aileleri.
uzkopta istanbulu aramasınlar diye uzkop işadamları bu villaya benzeyen şeyleri dikmişti buraya. arkadaki gecekondulara inat sadece minibüslerin ve nadiren spor arabaların geçtiği iki şeritli küçücük bir caddeye bakıyordu.
sabahın köründe elinde kahvesiyle sigarasıyla yazgünü sokağa bakan bir öğretmeni at taku kokusu sarıyordu olabildiğince.
acıyordum hepsine. uzunköprünün yerlisi olsaydım hepsini yakalarından tutup helikopterle boğaz köprüsüne salardım. -
15.
0biraz daha dolaşıp kendimi küçükşehsuvar beydeki kahveyle dolu sokağa attım.
bu sokak öyle bir yer ki üç köşesinde de kahve var. köşebaşı kahve amk yerinde. hepsinde de bilardo masası.
çıktım dışarıdaki masalara oturdum, yaktım sigaramı karşıdaki yaşlıları, arabadan redkit cemal dinleyenleri izledim.
yanıma iki kişi geldi.
bunlar trakyanın merakını simgeliyordu.ben gelir gelmez aralarında beni tanımayan çıkmayınca dedikomu yapmışlardı bir süre ve içlerinde bir fedai gelip semtimize hoşgeldin ayağı çekiyordu. çayı veren kahveci bile bozuk attı.
sanki imf ciyiz amk, sanki uzunköprü meslek yüksekokulunu yıkıcam.
ne lan bu tavrınız ?
ama samimi insanlardır, düz insanlardır, çekinmezler. " usta sen nerelisin be " derler okumaya mı geldin derler.
ben ne okumaya ne öğretmenlik yapmaya ne de bir bankada gariban çiftçilere kredi satmak için gelmiştim.
kahpeme destek çıkıyordum sadece.ama tabi ki farklı şekilde anlattım.
sevdiler sağolsun, zaten kendilerine insan gibi davranan herkesi severler. çünkü insanlıktan uzak denecek bir şekilde yaşıyorlar.
büyük kentlerdeki yaşanan hayata modern dünya diyoruz ya.gibeyim modern dünyayı. uzkoptaki insanlar gibi gelip birine " nerelisin sen be " diyemeyeceksem eğer. giberim öyle medeniyeti.
bizim bildiğimiz insanlıktan uzaklar, süper insanlar. ancak dediğim gibi kancıkları da tam kancık... uzkoplular da bilir bunu. -
16.
0canınız tehlikede değilse cesur davranmamanızı önererek başlıyorum bu kısıma. çünkü cesaret hayvanlarda bile can kurtarma kargaşasında peydah olur.
gençlerden biri sarma sigara uzattı, aldım içtim. cidden berbattı. dumanı hissetmiyordum bile. iyice sıkmışlardı tütünü tak etmişlerdi. filtre de kötüydü.ama ikram olduğu için tatlı geldi.
neyse. sigarayı söndürdüğüm anda gürültüler kopmaya başladı. ferat it gibi koşturuyordu, gitti bir kahveye girdi zorla, kahveci durumdan hoşlanmadığı için sert bir tokat attı. karşı kahvedelerdi, diğer gelen dört bin de girdi kahveden içeri.
feci bir izdiham oluştu. çünkü rutin hayatımıza koşarak girip renk vermişti ferat. uzunköprüde sinema olmadığı için belediyenin düzenlediği bir mizansen sandım ilk. halk sıkılıp bunalmasın, ayçiçeklerine oturmasın diye yapmışlar herhalde dedim.
ancak o anda nereden oluştuysa feci bir kalabalık oluştu. uzkop gibi kargalar cenneti bir kasabada bu kadar fazla kargayı bile bir arada göremezdiniz.o tellerden ahenk içinde uçuşan sığırcık mıdır nedir o kuşlardan bile fazlaydılar.
feratın dıbına koyuyorlardı kısacası. millet hala bana bakıyordu, önlerinde para verseler bulamayacakları atraksiyon duruyorlardı ve hala benim değişik stilime, ilginç tipime bakıyorlardı.
insanları yara yara girdim kahveye. -
17.
0ne diyor xhamster da ? just porn.no bullshit.
ben de öyle takılmalıydım. just kahpe no bullshit.
gibindirik evimizin penceresinden bir başka gecekondunun havalandırmasına bakarak geçirmeliydim günlerimi.
girdim içeriye. tuttum ferhatı. noluyor lan dedim. birisi sen karışma amcık ağızlı dedi. canım daha fazla sıkıldı. birisi çocuk tokatlar gibi tokatladı beni. kavgaya amatör bir şarkıcının yerini assoliste bıraktığı anda kemancının içtiği vodka gibi girdim.
ağzım tatlansın diye, ancak feci kanlanmıştı. sağ salim çıktık oradan.
ferhatla nereden baksanız üç kuşaktır eczacılık yapan eski bir eczaneye geldik, kalfa çocuk geldi. ferata yine belayı bulduğunu söyledi. feratta küfür etti. pansumanımızı yaptık. çıktık.
uzunköprünün otogarının arkasındaki parka gittik, cigara içtik bir bankta. nolduğunu sordum. kızın abileri dedi, klagib şeyler söyledi.
ancak kızın evli olduğunu da söyleyince bir tokatta ben attım. beni bu gibtiritaktan hikaye için mi pert etmişlerdi amk ? göbeği hala erimemiş bir kömür madeni amcığa sahip kaşar için mi ?
tabi ki hayır.
bu amcıkevladı ferat askerlere serbest olan şerefli bir bilardocunun salonunda bu muallaklerle bilardo oynamış, montlarındaki cüzdanları ıstakasının ucunu resetlerken yürütmüştü, adamlar salon sahibi ve ferat dışında kimse olmayınca feratın peşine düşmüşlerdi. ferat yolda bir cüzdanı düşürünce daha hızlı koşmaya başlamışlardı.
gasp ın trakyadaki adıydı bu bin. -
18.
0Bana yine dağlar dikti anlayacağınız.
Bilmediğim bir kasabada ne idüğü belirsiz bir gaspçıyla bir bankta cigara içip ergene nehrinin takunu ciğerlerime dolduruyordum.
içimdeki bu can sıkıntısını haketmiştim. ancak bu binten kurtuluş olmadığını da biliyordum. genelde sakin birisiyimdir ancak uzunköprü kadar sakin bir yeri ayağa kaldırmak için elimden geleni ardıma koymam. geceleri insanların bir kurşun sesiyle uyanıp evde dört dönmelerini, çorbacılardaki çırakların dışarı bakmasını, içeride köpek öldüren içip ayda bir öğrenci apartına 300 400 lira veren öğrencilerin camdan bakmasını sağlamak istiyordum.
Ferat “ abi “ dedi, yapıyorum bu işi. gibe gibe yapıyorum.yok amk yerinde sen görüyorsun. uyku uyuyamıyorum çalışmaktan, cebime üç kuruş girmiyor. kız cidden evlendi abi, pekekentin babası hacı, hacca gidiyor her sene, marizi döküp topluyor malumatını, tomar tomar geliyor evine. babası sizin o evin arkasındaki gecekonduları da yıkacak, depo yapacak marketlere. napayım abi sen söyle dedi.
Hiç biri bahane değil. klagib şeyler. ulan oradan buradan çaldıklarından karton ev yapıp oraya mı sokacaksın kızı ? Dedim.ses etmedi, sigarasından duman aldı. bilmiyorum abi.sen istanbul görmüş adamsın,bi akıl ver dedi
ona verebileceğim iki gramlık aklım olsaydı zaten şu anda istanbulun leş bir ilçesinde bu satırları yazıyor olmazdım, gider kızı kaçırır, ailesinin ağzını bantla kapar ve çarşının ortasında kafeste hayvan gezdirir gibi gezdirirdim.
Ama yoktu işte.
Cevap alamayınca,abi yardım et alayım şu kızı koynuma, gibtirolup gidicem burdan söz dedi. uzunköprünün genç ve bir o kadar samimiyetsiz belediye başkanıymışım gibi konuşuyordu yüzüme karşı. yanında olmama gerekyok, belediye başkanı gibi avukat değildim, imkan sunamazdım. zütünü kollamazdım.
Ama sevmiştim bini ne olursa olsun.
Çünkü bana ihtiyaç duyuyordu.ya da bana öyle hissettirmeye çalışıyordu.
insanlar her zaman muhtaç olunan olmak ister. çünkü herkes herkese muhtaçtır.her asgari ücretle çalışan her 1000 liraya çalışan gibindirik insanın paspasıdır, portmantosudur. -
19.
0panpa yaz lan yaz amk
-
20.
0gelen uplasın beyler