+6
-1
O zamanlar dertsiz tasasız, gamsız huur çocuklarıydık.
Adana Çakmak caddesinde ki Çakmak Plaza açılalı birkaç hafta olmuştu. Gidelim bi alışveriş yapalım, hayırlayalım diye 2 kız 3 erkek arkadaş atladık gittik.
Mekan yeni olduğu için kalabalık tabii. Ben çok fazla ihtiyacım olmadığı halde spor ayakkabı aldım. Ne yapalım falan diye bakınırken arkadaşlardan biri "aşağıda internet cafe var takılalım biraz" dedi. indik aşağıya. Sempoli adında kocaman bi cafe. Bırak boş bilgisayarı, ayakta duracak yer bile yok. Dış tarafa masalar var oturduk. Sohbet falan derken iki masa ilerimizde bir çift çarptı gözümüze. Kız gayet güzel. Fizik 10 numara. Çocukta yakışıklı fiziği falan yerinde. Bizde hafiften kıskançlık beliriyor tabii çocuğa karşı.
Biraz sonra kız kalktı kahve mi çay mı bilmem iki içecek aldı masaya getirdi. Ee biz zaten bi açık bekliyoruz ki çocuğa tak atalım. "Şuna bak, lan benim yanımda böyle kız olsa kızı sırtıma alır 4 ayak üzerinde gideceği yere zütürüm. Adam zahmet edip ayağa kalkmıyor" dedim. Arkadaşlar "aynen amk" diyerek gülüştüler.
işin tak yanı çocuk kendinden gayet emin gülücükler falan. Sürekli güleç. Sinir katsayısı artıyor tabi insanın.
Yanlarında poşetler falan var. içinde kıyafetler. Belliki çocuk için alışveriş yapmışlar. Pantolon, gömlek, t-shirt falan. Ama öyle marka şeyler değil. Kız çıkarıyor poşetten yakışır bu sana gibilerden birşey söylüyor.
Neyse bunlar toparlanıyor yavaştan. Kız kalkıyor kasaya doğru gidiyor hesabı ödüyor.
"Yuh dıbınakoyayım ya hesabı da kıza ödetti. Ulan ne adamlar var yaa. Hiç utanma da yok be" cümleleri dökülüyor ağzımdan. Kız geri gelip "hadi gidelim" diyor.
işte o an hayatımı sorgulamaya başlayacağım hareketi yapıyor çocuk.
Sağa doğru eğiliyor. Kenara koyduğu koltuk değneklerini alıyor. Birini bir koltuk altına, diğerini bir koltuk altına alıyor. Sağ ayak yere değmiyor. Sol ayak ise tam fonksiyonla görevini yerine getiremiyor gördüğüm kadarıyla. Masada buz gibi bir hava esiyor. Pişmanlık vicdan azabı karışımı bir duygu işte.
Kusuyorum ben. içime içime kusuyorum.
Kendimi kendi içime kusuyorum.
"Yarın görüşürüz" diyerek masadan kalktım. Spor ayakkabımın olduğu poşeti alıp peşlerinden gittim. arkadan yaklaşıp çocuğun omzuna dokundum. "Pardon poşeti masada unuttunuz" diyerek poşeti çocuğun eline tutuşturdum. Çocuk masaya dönüp bakarken "yok biz birşey unutmadık" derken ben uzaklaşmaya başlamıştım bile. Hızlı hızlı üst kata çıkıp yukarıdan bunlara baktım. Çocuk "ne bilim ben" der gibi omzunu kaldırdı. Ayakkabı kutusuna bakıyor. Yüzünde hala o gülümseme...
Çıktım gittim oradan. Çok dokunmuştu o olay bana. O günden sonra birde ayakkabı takıntısı başladı bende. Bir ayakkabım varken yenisini almıyordum. Ne zaman yırtılırsa ozaman alıyordum.
Yıllar geçti hala öyleyim. Her akşam eve girer ayakkabılarımı temizlerim. Şu an ayağımdaki ayakkabı neredeyse 2 yıllık...
Ayağı olmayan insanların bulunduğu bir dünyada ayakkabı bana bazen çok lüx geliyor be dostum...
Tümünü Göster