+82
-3
sabah annemiz bizi o soguk kış gününde daha yeni yanmış sobanınsesi eşliğinde uyandırır önlüğümüzü giydirirdi. nasıl giyindiğimi anlamazdık anladıgımız tek şey kollarımızı yukarı kaldırdıgımız, yarı baygın gözlerle uyandığımız o uykudan yüzümüzü yıkamaya giderdik. Suratımıza yedik mi o soğuk keskin suyu kendimize anca gelirdik. biz yüzümüyü yıkayana kadar kahvaltımız hazırdı. sobanın üzerinde ısınan ekmeğin kokusu hala burnumda annemiz bize yağ çökelekle gud yapardı. alel acele bir bardak çayla gudumuzu yer okulun yonulu tutardık mahalleden arkadaşlarlarla. sabaha kadar kar yağdıgı için binadaki ali amca elinde kürekle bize yolu açardı. mahalledeki çocuklar hep beraber okula giderdik. yolda giderken içimize çektiğimiz kar kokusu uykumuzu bölerdi. okula vardıgımızda mistik okul kokusu bizi ağırlardı. sıralarımıza oturur öğretmenin gelmesini beklerdik. öğretmenin açın bakalım çocuklar 3. üniteyi demesiyle başlardı günümüz. o karlı havada teneffüslerde içimizdeki futbol aşkıyla ayagımızdaki karalastiklerle naylon topla oynardık. o oyundan aldıhgımız zevk her şeye bedeldi. okul biter evin yolunu tutardık. üstümüzü değiştirip hemen sokagın yolunu tutardık. kardan cephe yapıp savaşırdık. akşama kadar artık hiç durmadan. akşama doğru mahalleyi bir yemek kokusu sarardı. her evden ayrı yemek kokusu gelirdi. biz de aaa fatma teyze papates kızartıyor bugün diye aramızda konusurduk. artık bütün yemeklerin bizim burnumuzda bir anlamı vardı. hava kararınca evlere dagılırdık. babalarımızın hep elindeydi gözümüz acaba bize bir sey getirdi mi diye. akşamları hep beraber oturur . kemal sunal filmleri izlerdik. yemekten sonra çaylarımız gelirdi. hep beraber onları da içerdik. artık yatma vakti gelirdi. yanan sobanın tavana vurdugu ışık eşliğinde rüyalara dalar yatardık. biz bir zamanlar çocuktuk.