/i/Başıma Geldi

Hayatta başınıza gelenlerden ibaret değil midir?
  1. 1.
    +10 -7
    benim vakti zamanında yaptığım hırsızlıktır.

    kendimce kriterlerim vardı. küçük bakkallardan çalmazdım. avm ve süpermarketleri seçerdim. beğendiğim bir kıyafet olunca girerdim avm'ye ekipmanlarımla (pense, makas vs.). tabi saha araştırması da yapmıştım evvelden, çoğunluğu yalan olmak ile birlikte bazı mağazalar gerçekten çalınan ürünün parasını mesaideki çalışan sayısına bölüp maaştan düşüyordu. tabii saçmasapan bir iki mağaza sadece. ve aynı zamanda çalışanlara "eğer birinin bişey çaldığını görürseniz sakın panik yaratmayın. o kişiyi ürünü almak konusunda ikna etmeye çalışın, almazsa bırakın gitsin" diyen patronlar da vardı. neyse seçimimi güzel yapardım.
    ···
  1. 2.
    +3 -1
    beğenmediğim birşeyi asla çalmazdım. işime yarayacak olması nacizane kriterimdi.

    birgün çok güzel bir ayakkabı gördüm bir alman mağazasında. yüz küsür liraydı. fiyatı kriterlerim arasında yoktu, 20 lira olsa da çalacaktım. neyse yanımda ev arkadaşım da vardı. istersen sen bulaşma dedim, yoo sorun değil dedi. gözümü hırs bürümüştü, zafere en iyi şekilde konsantre oldum. mağazaya girdim, önce yavaş ardından seri adımlarla hedefime doğru adımlar attım. ayakkabının yanına yaklaştım ve ona dokundum. üzerinde sadece küçük bir barkod vardı. iyice inceledim. ilk defa ayakkabı çalacaktım ve amatördüm bu kulvarda. başka herhangi bir yerinde alarm var mı diye derince inceledim. neyse uzatmayalım, kıvrak bir hareketle çantanın içine ayakkabıyı koydum. kameraları hesap etmiş, tüm ihtimalleri lehime çevirmiştim. çantayı nedense arkadaşım elimden aldı. sanırım bu meslekte "gelecek" vaad ettiğini anlatmaya çalışıyordu. dik ve kendinden emin adımlarla çıkışa doğru yöneldik. gülümsüyorduk.
    ···
    1. 1.
      +5
      sonunda gibiş varsa devam edecem.
      güvenlik sizi ya da siz güvenliği de gibseniz olur a.q. sakatım zaten sonu gibişli hikaye lazım...
      kasiyere falan çakın lan hikayenin sonunda. mağaza müdürü sizi odasına falan alsın...
      yap işte birşeyler a.q. sakatım !
      ···
    2. 2.
      +1 -1
      hahah sen yeterki iste usta
      ···
  2. 3.
    0
    Rezervatuar
    ···
    1. 1.
      -2
      GÜZEL HiKAYE AMA ÇALINTI BEYLER ASLI AŞAĞIDA PAYLAŞILDI. iNCi AiLESiYiZ BiZ ŞU ADAMIN iLK ENTRYSiNi ÇÜKÜLEYiN NiCK6SINA DA TOPUKTAN gibIN BiR DAHA YAPMASIN.
      ···
  3. 4.
    +5 -1
    çıkıştan önce arkadaşım çıktı. 2 saniye sonra ben. birden dağlarla konuşan bir kartalın sesi gibi, gecenin en korkunç hali gibi bir ses sardı tüm avm'yi. döndüm arkamı, çalışanın biri bize bakıyor. lütfen çantanızı açın deyip yanıma koştu. bileğinden tutup (bunu pgibolojide öğrenmiştim, kişiler arası iletişimde ikna yöntemleri) dostum çantada ayakkabı var, olay çıkmasın parasını vereyim unutalım olayı dedim. biraz düşündü ama taktiğim tutmuştu. tamam dedi. kasaya gittik, ödedim. ama bir sorun vardı, uzaktan koşar adımlarla gelen kadın felaket rüzgarlarıyla kuşanmıştı: mağaza müdürü
    ···
  4. 5.
    +1 -4
    hırsızlık hikayeni anlatmak ne lan? aramızda polis vardır amk düşün bunları düşün.
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      sıkıntı yok birader artık bende polisim
      ···
      1. 1.
        +8
        asıl sıkıntı şimdi başlıyor.
        ···
    2. 2.
      +1
      Spoiler verme la hikayenin sonunu gibtin
      ···
      1. 1.
        0
        ne spoiler ı amcık bir zamanlar hırsızken yazıyor başlıkta
        ···
      2. 2.
        0
        Sana demedim hocu
        ···
  5. 6.
    +7
    ne oluyor burda? diye sordu. sesinin haşyetinden tüm nefesler tutuldu o an. "ayakkabıyı çalmışlar ama ödemeyi kabul ettiler" dedi çalışan. kadın bağırmaya başladı. "kesinlikle olmaz. buna asla müsaade etmem! hemen güvenliği arıyorum" dedi. "öğrenciyim lütfen biraz empati kurun" dedim, "ben de öğrenci oldum, çok aç kaldım ama hiç çalmadım" dedi
    ···
    1. 1.
      +3
      Müdürlüğün ilk kuralı kahpelik sanirim
      ···
    2. 2.
      +3
      tek kuralı desek gaha dogru olur
      ···
  6. 7.
    +5
    hiç cevap vermedim. söyleyeceğim her söz aleyhime olabilirdi. sadece sert bir şekilde gözlerinin içine baktım.

    3 dakika sonra takım elbiseli coplu 5 tane yarma girdi mağazaya. hangileri diye sorarken bana bakıyordu. kolumuza girip mağazanın arkasına açılan tuhaf bir kapıdan çıktık. american filmlerinde olur ya hani beyaz uzun koridorlar, mal alışverişi için filan. neyse uzatmayalım, sırayla süzdüler bizi. fotoğrafımızı çektiler, isimlerimizi aldılar, işimizi ve adreslerimizi de. içlerinden biri "hayatınız kaydı lan şerefsizler, daha da devlette bi tak olamazsınız"
    ···
  7. 8.
    +4 -1
    kendim için korkmuyordum, devlet veya sicil ile ilgili bir çekincem yoktu. devlette de çalışmayacaktım. ama arkadaşım en iyi üniversitelerden birinin ingilizce iktisat bölümünü o yıl bitirmiş ve vergi denetmeni olmayı umuyordu. bunu düşünüp, "yanlış anlaşılma var, ayakkabıyı ben aldım. arkadaşımın ne suçu var burda. bırakın gitsin" dedim. bırakın gitsin ne lan film mi bu deyip iteledi beni. bizi ağlatmaya ve yalvartmaya çalışıyorlardı. bu onlara yüce hissetirecekti. ve finalde "gibtir laan köpekk" deyip kendi devrimini tamamlayacaktı. asılan biz olacaktık. yelkenleri suya indirmedim. sizi ilgilendirmez neden yaptığımız filan dedim. polisi aramışlardı. kendi aralarında konuşurken farketmiştim.
    ···
  8. 9.
    +2
    burda mısınız beyler ses verin
    ···
  9. 10.
    +1
    Yenileyip yenileyip okuyorum hocu sardi beni ergen jargonu olmadigindan
    ···
  10. 11.
    0
    seri plz
    ···
  11. 12.
    +2 -1
    Yarın devam edecegim beyler ıyı geceler
    ···
  12. 13.
    0
    Ulan okuyodum uyumasaydin keske amk
    ···
  13. 14.
    0
    Rozvird
    ···
  14. 15.
    0
    reserverd
    anlat panpa dinliyoruz
    ···
  15. 16.
    0
    reserved
    ···
  16. 17.
    0
    Yazsana aq
    ···
  17. 18.
    +4
    ÇALINTI

    benim vakti zamanında yaptığım hırsızlıktır.

    kendimce kriterlerim vardı. küçük bakkallardan çalmazdım. avm ve süpermarketleri seçerdim. beğendiğim bir kıyafet olunca girerdim avm'ye ekipmanlarımla (pense, makas vs.). tabi saha araştırması da yapmıştım evvelden, çoğunluğu yalan olmak ile birlikte bazı mağazalar gerçekten çalınan ürünün parasını mesaideki çalışan sayısına bölüp maaştan düşüyordu. tabii saçmasapan bir iki mağaza sadece. ve aynı zamanda çalışanlara "eğer birinin bişey çaldığını görürseniz sakın panik yaratmayın. o kişiyi ürünü almak konusunda ikna etmeye çalışın, almazsa bırakın gitsin" diyen patronlar da vardı. neyse seçimimi güzel yapardım.

    beğenmediğim birşeyi asla çalmazdım. işime yarayacak olması nacizane kriterimdi.

    birgün çok güzel bir ayakkabı gördüm bir alman mağazasında. yüz küsür liraydı. fiyatı kriterlerim arasında yoktu, 20 lira olsa da çalacaktım. neyse yanımda ev arkadaşım da vardı. istersen sen bulaşma dedim, yoo sorun değil dedi. gözümü hırs bürümüştü, zafere en iyi şekilde konsantre oldum. mağazaya girdim, önce yavaş ardından seri adımlarla hedefime doğru adımlar attım. ayakkabının yanına yaklaştım ve ona dokundum. üzerinde sadece küçük bir barkod vardı. iyice inceledim. ilk defa ayakkabı çalacaktım ve amatördüm bu kulvarda. başka herhangi bir yerinde alarm var mı diye derince inceledim. neyse uzatmayalım, kıvrak bir hareketle çantanın içine ayakkabıyı koydum. kameraları hesap etmiş, tüm ihtimalleri lehime çevirmiştim. çantayı nedense arkadaşım elimden aldı. sanırım bu meslekte "gelecek" vaad ettiğini anlatmaya çalışıyordu. dik ve kendinden emin adımlarla çıkışa doğru yöneldik. gülümsüyorduk.

    çıkıştan önce arkadaşım çıktı. 2 saniye sonra ben. birden dağlarla konuşan bir kartalın sesi gibi, gecenin en korkunç hali gibi bir ses sardı tüm avm'yi. döndüm arkamı, çalışanın biri bize bakıyor. lütfen çantanızı açın deyip yanıma koştu. bileğinden tutup (bunu pgibolojide öğrenmiştim, kişiler arası iletişimde ikna yöntemleri) dostum çantada ayakkabı var, olay çıkmasın parasını vereyim unutalım olayı dedim. biraz düşündü ama taktiğim tutmuştu. tamam dedi. kasaya gittik, ödedim. ama bir sorun vardı, uzaktan koşar adımlarla gelen kadın felaket rüzgarlarıyla kuşanmıştı: mağaza müdürü

    ne oluyor burda? diye sordu. sesinin haşyetinden tüm nefesler tutuldu o an. "ayakkabıyı çalmışlar ama ödemeyi kabul ettiler" dedi çalışan. kadın bağırmaya başladı. "kesinlikle olmaz. buna asla müsaade etmem! hemen güvenliği arıyorum" dedi. "öğrenciyim lütfen biraz empati kurun" dedim, "ben de öğrenci oldum, çok aç kaldım ama hiç çalmadım" dedi.

    hiç cevap vermedim. söyleyeceğim her söz aleyhime olabilirdi. sadece sert bir şekilde gözlerinin içine baktım.

    3 dakika sonra takım elbiseli coplu 5 tane yarma girdi mağazaya. hangileri diye sorarken bana bakıyordu. kolumuza girip mağazanın arkasına açılan tuhaf bir kapıdan çıktık. american filmlerinde olur ya hani beyaz uzun koridorlar, mal alışverişi için filan. neyse uzatmayalım, sırayla süzdüler bizi. fotoğrafımızı çektiler, isimlerimizi aldılar, işimizi ve adreslerimizi de. içlerinden biri "hayatınız kaydı lan şerefsizler, daha da devlette bi tak olamazsınız"

    kendim için korkmuyordum, devlet veya sicil ile ilgili bir çekincem yoktu. devlette de çalışmayacaktım. ama arkadaşım en iyi üniversitelerden birinin ingilizce iktisat bölümünü o yıl bitirmiş ve vergi denetmeni olmayı umuyordu. bunu düşünüp, "yanlış anlaşılma var, ayakkabıyı ben aldım. arkadaşımın ne suçu var burda. bırakın gitsin" dedim. bırakın gitsin ne lan film mi bu deyip iteledi beni. bizi ağlatmaya ve yalvartmaya çalışıyorlardı. bu onlara yüce hissetirecekti. ve finalde "gibtir laan köpekk" deyip kendi devrimini tamamlayacaktı. asılan biz olacaktık. yelkenleri suya indirmedim. sizi ilgilendirmez neden yaptığımız filan dedim. polisi aramışlardı. kendi aralarında konuşurken farketmiştim.

    7-8 dakika sonra 3 tane polis geldi. elleri bellerinde, bunlar mı dediler. kollarımıza kelepçe taktılar. abartmıyorum. avm'nin iki katını elimde kelepçe kolumda iki polisle ile indim. kelepçeye gerek yok kaçmayacağım triplerine bile girdim. neyse uzatmayalım, çıktık avm'den. dışarda iki polis arabası. birine bindirdiler bizi. istanbulda olmadığından emin olacağım kadar uzun bir yol gittik. derken bir emniyet merkezine girdik. üzerimizi aradılar ve nezaret gibi bir yere atıp bekleyin dediler. birkaç saat bekledik. arada bir birileri gelip korkutuyor, lanlı lunlu konuşuyordu. en sevmediğim şeydir çok sinir olmuştum. "bekleyin lan birazdan hırsılık nedir göreceksiniz oğlum"

    içeri aldılar. mağaza müdürü, marka müdürü ve çalışan çocuk oturuyor. ellerinde ayakkabı. içerde iki polis önlerinde bir kağıt. gelin imzalayın dedi. okuyacağım dedim "bişey yok imzala, şikayeti geri almışlar" dedi. içime su serpildi. kamu davası açılacakmış ama. imzaladık. elemanlar tam çıkacakken "ayakkabıyı da birilerine veririz artık" dediler. itiraz ettim parasını vermiştim dedim. verdiler ayakkabıyı bana.

    onlar çıktı. polis imzama bakarak "vay vay vay lan imzaya bak aq" dedi. sinir oldum. "eee doktor olucam, imzam güzel olacak" dedim. polis çıldırdı. ayağa kalktı karnıma vurup duvara yasladı beni, bi daha vurdu telsizle göğsüme tam üçüncüsünü de vuracakken telsizden tuttum sağa doğru iteledim. telsiz düştü. diğer polis de geldi. baktım bunlar çıldırdı bağırmaya başladım koridordan çaycılar filan girdi içeri. çektiler polisi. tekme tokat attılar bizi merdivenlerden aşağı. ayağı kalkıp silkelendik. ayakkabıyı aldım elime, gülümsedim bakım arkadaşım da gülümsüyor. birbirimize kocamaaaan sarılıp nerde olduğumuzu anlamak için polis tabelasına baktık. bir sigara yaktık, güneş hala tepedeydi. gökyüzüne bakıp bilmem kaçıncı kez kurduğumuz cümleyi tekrar kurduk: napalım kısmet değilmiş.
    saçmasapan bir köye getirmişler bizi. 2-3 otobüs değiştirip 3 saatlik bir yolculuk sonucu eve geldik. olayı unutma kararı aldık. kimseye anlatmadık. sadece günlüğüme ve buraya yazıyorum bunu.

    ayakkabıyı hiç giymedim, metrobüs üstgeçidindeki bir adama verdim. hala her defasında selam verir bana. maalesef o hala dileniyor. bu saçmasapan anımı usanmayıp sonuna kadar okuduysanız, çok özür dilerim.

    edit: "hırsızlığı normalleştirme adi köpek" türünden mesajlar alıyorum. yazımın hiçbir yerinde gidip siz de hırsızlık yapın demedim. hadi dedim diyelim. hırsızlığı normal olarak algılatacağım etki alanım bir site okuyucuları olur (tabii sadece bu yazı yetiyorsa). birileri ülkenin yarısını parsel parsel zimmetine geçirirken, aynı altını yüzlerce kez ekonomiye koyup koyup çıkarırken ve ses kayıtlarıyla tüm dünya duyarken hırsızlık normalleşmiyor da ben bunu yazınca mı normalleşiyor?

    edit 2: ya gece gece ne küfürler yedim. nick altıma dadanmalar, dinsiz imansız diyenler. en tuhafı da birinin "sen hastalarının bilinçaltını bile çalarsın, batsın senin gibi pgibolog" diyeniydi. bu anıyla ilgili üzüldüğüm ve pişman olduğum tek şey, ayakkabının tabanındaki alarmı hesaba katmamış olmam. onun dışında herşeyi sizin tabirinizle "utanmadan" başarı haneme ekledim. bazı arkadaşlar birlikte çalışabiliriz gibi tekliflerle geldiler, tebrikler de var elbet, küfürler kadar olmasa da.

    dünya sana hediye sunmaz, inan bana,
    bir yaşam istiyorsan,
    çal onu.

    https://eksisozluk.com/og...liklar--2375751?a=popular
    Tümünü Göster
    ···
  18. 19.
    +1
    amk hırsızı seni neyse kap şukunu
    ···
  19. 20.
    +1 -1
    7-8 dakika sonra 3 tane polis geldi. elleri bellerinde, bunlar mı dediler. kollarımıza kelepçe taktılar. abartmıyorum. avm'nin iki katını elimde kelepçe kolumda iki polisle ile indim. kelepçeye gerek yok kaçmayacağım triplerine bile girdim. neyse uzatmayalım, çıktık avm'den. dışarda iki polis arabası. birine bindirdiler bizi. istanbulda olmadığından emin olacağım kadar uzun bir yol gittik. derken bir emniyet merkezine girdik. üzerimizi aradılar ve nezaret gibi bir yere atıp bekleyin dediler. birkaç saat bekledik. arada bir birileri gelip korkutuyor, lanlı lunlu konuşuyordu. en sevmediğim şeydir çok sinir olmuştum. "bekleyin lan birazdan hırsılık nedir göreceksiniz oğlum"
    ···