+11
-3
ben hayatımda böylesine fütursuz bir organ görmedim arkadaşlarım: dili var, ağzı yok.
o ne şirret bir organ, muhteviyatı ne kadar manasız bir parça öyle... tasarımı dahi hasbelkader bitirilebilmiş olmalıydı.
bu lanetlenmiş uzuvla bir ömür biteviye yaşamak niye? her birinin içerisine çimento dökülmeli, ya da teessüf edilmeli habersizce.
artık bu sabah daha fazla dayanamadım... yoldan geçen bir hanımefendiyi durdurdum ve durumu izah ederek vajinasını ödünç aldım. vajinayı streç bir filme sarıp cebime koydum. hanımefendiye söz vermiştim; vajinasının kalbini kırmayacak, nazik davranacaktım. vajinasını elit bir restorana zütürüp karşıma diktim. şerefsizce gözlerime bakıyordu. bir an için suratına çatal saplamak istesem de, kendimi derhal teskin ederek sükunetimi korudum. hatta "ne içersin?" diye de ekledim. sessizliğini koruyarak bu nazik adımımı görmezden geldi. belki de onu sahibesinden ayırdığım için bana öfke duyuyordu. daha fazla uzatmayarak konuya girdim:
- merhaba iğrenç mahluk, ben sira sayi sifati. bu müstesna üslubum sizi yanıltmasın; sizden nefret ediyorum. sessizliğinizle nüktedan bir kişiliğe sahip olduğunuz fikrine vasıl olmamı düşünüyorsanız size teessüf ederim. derhal aklınızdan bu fikri çıkarınız.
muhayyileme bile sığmıyor; kendinizi dünyanın incisi sanmaya utanmıyor musunuz? günahlarla bezenmiş bir organ oluşunuz hiç kahretmiyor mu sizi! ne utanmaz bir varlıksınız. sizin yüzünüzden çıkan binlerce savaş, katledilen onlarca oğlan beden, uğrunuza açılan zührevi hastalıklar polikliniği... bunların hesabını nasıl vereceksiniz cevap verin bana!
cevap veremedi...
çok sinirlendim. sağ arka cebimden çıkardığım beyzbol sopamla klitorisine ölümcül bir darbe indirdim. içimdeki kin bitmek bilmiyor, ölümcül darbelerime bir yenisini ekliyordum. en sonunda adavetin coşkusuyla onu yere atıp topuklarımla çiğnedim. nihayet onu yenmiştim. vajinanın sahibi hanımefendi ise feryatlar içerisinde karşı kaldırımdan üzerime doğru koşmaya başladı. kahkahalar eşliğinde ona "nanik" işareti yaparak uzak diyarlara hicret ettim.
topuklarımda bir çift kan izinden başka hiçbir şey takip etmiyordu bedenimi. huzurumu yine kimseler iştira edememişti.
ne de güzel bir gündü oysaki... bilahare kaçtım, kaçtım ve kaçtım.
hiç de ağlamadım, gocunmadım.
her biri ölse keşke.