-
76.
+287 Nisan 2003
Amerika her yeri işgal etmişti bir Bağdat kalmıştı neredeyse, telsizden Ertuğrul Ağabey ile konuşmaya başladım. "Ağabey nasılsınız, durumlar nasıl?" diye sordum. "iyi değil." diye anında cevap verdi. "Ne oldu" diye sordum. "Askere karşı bir operasyon hazırlığı yapılıyor." dedi.
Şaşırdım. "Ne operasyonu ağabey?" dedim. "Herkesi yaptıklarından dolayı cezalandıracaklar." dedi. "Biz?" dedim. "Bizde." dedi. Uzunca bir süre sessizlik oldu. "Irak ne durumda?" diye sordu. "Düşüyor Ağabey, 10 gün daha dayanmaz." dedim.
"Şaşırmadım, yılan kod adlı askere dikkat et." dedi. "Nereden öğrendin ağabey?" diye sordum. "Orasına karışma, adamın 1.95 boylarında, iri yapılı. Askeri deha olarak geçiyor Amerika için, esir düşme. Kafana sık." dedi. Anlamıştım, hiç tekin normal birisi değildi. "Eğitimli o zaman." dedim. "Eğitimli." dedi. "Öldürülmesi gerekiyor." dedi. "Neden onu seçtiniz ağabey? Bilgileri kimden alıyorsunuz?" dedim. "Sorgulama." dedi.
Yılanın başını küçükken ezmek lazımdı da, Amerika Irağı dağıtıyorken nasıl olacaktı da ben bu adamı bulup öldürecektim. Büyük ihtimal Türk ajanları konuşturmasından çekiniyorlardı. iyi de Amerikada bir tane yılan yoktu ki, binlerce yılan vardı. -
-
1.
+11Kardeş bu nasıl bi telsiz aq ıraktan türkiyeyle konuşuyon
-
2.
+1Helal panpa efso yazıyon.
-
3.
+3bunlar hep amerikanın oyunu
diğerleri 1 -
1.
-
77.
+284 Temmuz 2003
Askerimizin başına çuval geçirildiği gün. Bizim haberimiz 5 Temmuzda oldu. O gün sıradandı.
5 Temmuz 2003
"Ertuğrul Ağabey, duyuyor musun?" diye sordum. "Duyuyorum aslanım, durum nedir?" diye sordu. "Yılanı deliğinden çıkartmak lazım." dedim. Uzun süre cevap vermedi. "Nüfus bilgileri geldi mi?" diye sordum. "Geldi, Süleymaniye de ki karakol gönderdi." dedi. "Onların durumu nasıl? işler iyice kötüye gidiyor." dedim. "Amerikan askerleri aldı onları. Ulaşamıyoruz." dedi.
Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. "Amerika ile temasa geçildi mi?" diye sordum. "Geçilemiyor. Yanıt bulamıyoruz. Siz bunları düşünmeyin yılanı öldürün. Gelin." dedi. Tabii biz bilmiyoruz çuval olayını, Amerikalıların askerimizi gözaltına alması bile ağır geliyor bize. -
-
1.
+7abi chükünün kafasını koparıp ısırıp dikiş atayım zütündeki taku yiyim napıyon şuan nasıl geçiniyon artı hikaye yalansa söyle bin
-
1.
-
78.
+287 Temmuz 2003
Nişangahtan bakıyorum o destekten gelen herkesin beynini görüyorum ama bu yılanın ne kafası ne gözü, ne ayağı bacağı hiçbir şeyi ortada değil. Adam uçtu sanki. Bende ateş etmeye başladım desteğe doğru, bir tanesi yerini değiştirmek isterken beynine verdim mermiyi, yığıldı. Diğerleri bu sefer yerini değiştirmeye cesaret edemedi.
Karşılarında kendileri kadar asker var zannediyorlardı büyük ihtimal ama üç kişiydik. Nişangahtan bakıyorum oraya dönüyorum buraya dönüyorum yok. O sırada Serdar "Ağabey ben sola geçiyorum, sızma olmasın." dedi. "Geç aslanım çabuk." derken yılan ile göz göze geldim yine nişangahtan ilk tetiğe basan o oldu. Tetiğe basamadan kafamı eğdim. Bir sızlama, uyuşma yoktu. Vuramadı diye düşünüp nişangahtan baktım. Kendisini bir aracın arkasına atacakken ateş ettim ve vurdum, tam dizinden vurdum. Kurşunu yeniledim o sırada çektiler aracın arkasına bunu.
Gururla nişangahtan bunları izlerken Emir donuk bir sesle "Serdar iyi misin?" diye sordu. Kafamı çevirdim Serdara baktım vurulmuştu. Sırtını bir kayaya dayamış elini yarasına atmıştı. -
-
1.
+2abi adamsın ama malafata vurucaktın direk ölürdü kurtuluşuda yok
-
2.
0adam juba mubarek
-
1.
-
79.
+279 Ekim 2000
iki leşi gömdükten sonra Saidin dükkanına döndüm. Etrafı düzenleyip, temizleyip arabaya bindim. Zarfı açtım ve incelemeye başladım.
Ahmed Muhrinin adı ve fotoğrafı vardı. Terzi olduğu yazıyordu. 7 kişi daha vardı. Farid'i öldürmek için dönecektim fakat emir almamıştım. Ertuğrul Ağabey üstlerine danışacak ona göre bir şeyler söylecekti. Büyük ihtimal öldürecektik ama kafama göre iş yapamazdım.
9 Ekim günü hakkında da notlarımı yazıp bilet aldım ve istanbul'a uçmaya başladım. -
-
1.
+1 -26tamam ajansın da uçmak ney amk? uçakla git. illa ben uçacam diyorsan sıkı giyin, her ne kadar huur ağızlı olsan da bize lazımsın.
-
1.
-
80.
+26 -125 Eylül 2000
Uzun süre dinlenmiştik, nişanlımın ailesi ile de uzun uzun vakti geçirme şansı bulmuştum. iş dönüp dolaşıp evliliğe geliyordu. "işlerin bitsinde inşallah... " diye başlayan cümlelerin sonu hep evlilikti.
iyi hoş, bende çok isterim, evleneyim, çoluğum çocuğum olsun ama bunların zamanı vardı. O yaşta çoluk çocuğa karışmak iyi değildi. Sürekli dış göreve giden birisiydim. O yaşta olmazdı. Ne kadar oyalayabilirdim ki?
Elbette kızlarının evlendiğini, mutluluğunu görmek istiyorlardı. Şimdi ben kıza gidip "Ben devletin ajanıyım, böyle böyle evlenirsek hayatın zindana dönecek, yanında bir süre böyle bulunacağım. Çocuğumuz olursa başında duramayacağım." desem ne hissederdi acaba?
Ertuğrul Ağabeyin dükkanına gidiyordum. Vatan arayıp geldiğini söylemişti. Dükkana girince Ertuğrul ağabeyi uzun saçlı, sakallı görmüştüm. Bir şey demedim. "Selamun aleyküm ağabey, selamun aleyküm Vatan." diyerek içeri girdim. -
81.
+274 Eylül 2000
Buluşma devlet binasında olacaktı büyük ihtimalle. Terör bölgesi olduğu için bir yere uğramadan direkt geçecekti devlet binasına, yürümeye başladım. Devlet binasını gördüğüm zaman durdum. Bir şekilde fotoğrafını çekmem gerekiyordu ama dikkat çekecektim. Etrafta sivil INIS vardı, buna emindim.
Bu yüzden ilk kez gelen bir insan gibi önce etrafın en son devlet binasının fotoğrafını çektim. Hem devlet binasına yakın yerlerde ki yüksek yerleri görmüş oldum, hemde devlet binasının fotoğrafını çekmiştim.
Bakanın geleceği yolun üstünde bir süre yürüdüm, duracakları yer yoktu. Büyük ihtimal araba zırhlıydı. Roketatarı hesaba katmıyordum. Büyük ihtimal keskin nişancı ile halletmeye çalışacaklardı. Yol boyunca da güvenlik hat safhada olacaktı. -
82.
+274 Eylül 2000
"Ahmed Muhri." dedi birisi dinliyordum, çıt çıkarmıyordum. "Bunu gördün mü?" diye sordu. Düşünmeye başladım. Fotoğrafımı göstermiş olsa ne zaman çekmişti? Kameralardan almış olabileceklerini düşündüm. "Hayır, neden arıyorsunuz?" diye sordu Ahmed Muhri.
Seslerden çıkarabildiğim kadar tahmin yürütüyordum. "Yarın için terörist grupların bir eylemi olabilir. Bu kişide şüpheli gözetim altında tutmak zorundayız." dedi karşıda ki adam. Ahmed Muhri güldü. "Gördüğüm yerde öldüreyim mi yoksa size mi ihbar edeyim?" diye sordu.
Şaşırmış olanları dinliyordum. "ihbar et ama elinde olsun, bu sokaklar sana emanet Muhri." dedi adam ve çıktı sanırım tek kişi değildi. Ahmed Muhri dedim ve düşünmeye başladım. INIS adama güveniyordu ve adam Türktü. içlerine kadar sızmayı başarmıştık bir nevi.
Haritayı incelemeye başladım. Yolu çizdim.
Mansour caddesinden aşağıya doğru inecekti, 15 dakika boyunca gitmesi gerekiyordu, trafiği hesaba katıyordum. Kavşak karşısına çıktığı zaman Zaytoun caddesine ineceklerdi. Oradan da aşağıya inip Qadisaya caddesinden sola sapacaklardı. Yolculuk burada bitiyordu. yaklaşık 35 dakika sürecekti. Yol boyunca güvenliksiz tek alan kavşaktan sonrasıydı. Zaytoun caddesi tehlikeliydi. -
-
1.
+1Rezarvatuar
-
1.
-
83.
+275 Eylül 2000
"Nehiri arabayla geçebilsek, Kerküğe giden bir yol var" dedim. "Buradan çıkmak için sabahı bekleyelim, gündüz gözüyle her şey çözülür. Hava kararıyor" dedi. "Eğer ölürsek görevimizi yapmış şekilde ölelim." dedim. "Elimizden geleni yaptık." dedi. "Sen yapmadın." dedim bana baktı. "Bırakman lazımdı, senin görevin beni değil Amerikan bakanını korumaktı. Yanlış yaptın." dedim. "Boş bulundum." dedi sadece.
"Şu soktuğumun savaşı çıkacaksa da biz buradayken çıkmasa iyi olur. tak yolunda gideriz. Amerika ne var bu topraklarda bilmiyorum ama girmek için can atıyor." dedim. "Petrol var petrol." dedi. "Komşumuzda yangın çıkarsa... " dedi. "Sıçrayacak." dedi. "Ben PKK durumunu merak ediyorum, direniş olursa bastırmak için PKK yeniden güçlendirilir mi acaba?" diye sordu. Düşüncesi bile kötüydü. "Eğer böyle bir şey olursa pkk ile amerika uzun yıllar aynı şeyi yapar, resmi yoldan silah yardımı yaparlar pkkya, ölmüş pkkyı ayağa kaldırırlar." dedim.
"Devlet olarak duruşumuzu gösteririz." dedi. "Bizim işimiz değil." dedim. "Bizim işimiz ne ki anasını satayım." dedi. "Bildiğin bir bilgiyi en güvendiğin insanla paylaşamıyorsun, yan yana yattığın kadından sakladıkların oluyor, yastığının altında silahla uyuyorsun. Yarın bir gün çocuğumuz olacak, her sabah o uyurken uzun uzun bakıcaz, acaba eve dönücez mi diye düşünücez." dedi. "Vatan için." diyebildim sadece. Böyle şeyler çok normaldi, bizim normal bir yaşantımız yoktu çünkü. Bizim ailemizde, sevdiğimizde vatan olmuştu. Başkaları girince hayatımıza kafamız karışıyordu. -
-
1.
0Burda kaldim rezz
-
1.
-
84.
+2712 Eylül 2000
Ertuğrul Ağabeyin dükkanına gittiğimizde kapalı olduğunu gördük. Şu sıralar telefon ile ulaşmanın sakıncalı olacağını düşünerek dağıldık. Ailemin yanına doğru gidiyordum.
Çok olmamıştı fakat insan özlüyordu. Evin önüne geldiğimde uyduracağım yalanları düşünüp kapıyı çaldım. Annem kapıyı açar açmaz sarıldı ve "Oğlum." dedi. Yaşadığım her şeyi unutmuştum.
Akşama doğru babamla konuşuyorduk. "Sen bir şeyler saklıyorsun." dedi. "işleri büyütüyorum baba, bahsetme anneme, süpriz olsun." dedim konuyu değiştirmiştim. Babam bir şeyler sakladığımı düşünüyordu ve bende evet bir şeyler saklıyorum ama bu süpriz olacak diyerek onu haklı çıkarmıştım hemde onu memnun edecek bir gelişmeydi bu.
Fakat işime dair bir iz bile yoktu. Özellikle şehirlerde düzeni sağlamak için bir işe başlayacağım zaman ne yalanlar söyleyecektim onu düşünüyordum sadece. -
-
1.
+3Babana yaptıgın o pgibolojik taktik bile hikayede azda olsa gerçeklık payı oldugunu kanıtlar bana gore tam bunları yasamıs olmasanda bılıyosun bu ıslerı
-
1.
-
85.
+26 -19 Ekim 2000
"Tamam, diz çök. Seni bağlayıp. Zarfı alıp gideceğim." dedim. Said dediğimi yaptı diz çöktü. Silahı belime koyup usturayı çıkardım ve Said'in boğazını kestim.
Ardından Amerikan ajanına yöneldim. "Irakta ki ajanları bulunca ne yapacaktınız?" diye sordum. "Öldürecektik. Türk kurşunu ile." dedi. Onunda boğazını kestim, dükkanın arka tarafına sürükledim ikisini de, Said'in ceplerinden dükkanın anahtarını bulup kilitledim, sokağa gittim.
Arabayı çalıştırıp, 4 tane çuval satın aldım. Ardından Said'in dükkanına gidip çuvallara ikisini de koyup arabanın bagajına attım. Ömer Beyrum caddesi üstünde sürmeye başladım. Uzunca bir süre sürdükten sonra Allenby yoluna döndüm ve çöl yoluna saptım. -
86.
+277 Şubat 2003
Apartopar çıktık, havaalanında birisi rehin almış 3 tane hostesi. Önce bize gelen haber uçak kaçırmaydı ama öyle olmadı Ankara-istanbul arası sefer yapan uçaktaydı adam. 3 Hostesi rehin almış şov yapıyordu. Bizde apar topar çıktık.
Özel kuvvetler gelmiş, tim hazır. Adam kendi isteği ile teslim olmazsa iş uzamadan operasyon yapılacak. O yıl başka bir olay daha oldu, uçağımızı kaçırmışlardı. Bundan cesaret aldılar sanırım, tabii biz uçağın kaçırıldığını sonradan öğrendik.
Biz olaya girmedik. Normal vatandaş gibi olayı gözlemledim, acil bir durum olursa müdahile edecektik. Yürüyüşünden bakışlarından bizim gibi olduğunu düşündüğüm kişilerde vardı. Herkes hazır kıta bekliyordu. Özel kuvvetler bize gerek bırakmadı, aldı adamı. O günde öyle bir aksiyon yaşamıştık. Savaş için gün sayarken hostes rehin alma olayları ile uğraşıyorduk. -
-
1.
0Değiştir
7 Şubat - Türk Hava Yolları'nın (THY) TK 143 sayılı Ankara-istanbul seferini yapan A-310 Airbus tipi yolcu uçağında bulunan Ali ilker Urbak adlı bir kişi, uçak Atatürk Havalimanı'na indikten sonra 2 hostesi rehin aldı. Eylemini 2 saat sürdüren Urbak, yapılan operasyonla ele geçirildi.
-
1.
-
87.
+2710 Mart 2003
Abdullah Gül'ü istifa etmesi ile başlayan gün. Ahmet Necdet Sezer'de kabul etti istifayı. Kendilerine en yakını başbakan yapacaklar diye geçirmiştim içimden, Abdullah Gül, görevi RTE'ye bıraktı. Savaş başladı başlayacak ve bizde üst üste yönetim değişiyordu. RTE yeni başbakan oldu bu olaylardan sonra. Ne olduğunu çözemeyecek duruma gelmiştim. Tek bildiğim bir şey vardı, bu kadar olay tesadüf değildi altında çok şey yatıyordu. -
88.
+2726 Mart 2003
Kerkükte, Atlas mahallesinde bir evde saklanıyorduk. Amerika fiilen Irak'ı dağıtıyordu. "Ertuğrul Ağabey, Bağdat ne durumda düştü mü?" diye sordum. "Henüz düşmedi." dedi. "Türkiye'de durumlar nasıl?" diye sordum.
Cevap vermedi bir süre. "iyiyiz sorun yok." dedi. Konuşurken arkadan kürtçe bir ses duydum. Büyük ihtimal doğudalardı. Ne işleri vardı doğuda? Sorsam söylemeyecekti. Zaten en net konuşabildiğimiz sayının alınması, benim Irakta olmamdı. Onun dışında yerini belli etmiyordu.
Serdar bıçağını biliyordu. "Musul ve Kerkükte ki Türk sayısını aldıktan sonra Bağdata gidip düşmemesi için savaşmalıyız bence." dedi. "iki kişi bu halkla bir şey yapılmaz. Erteleriz, bir işe yaramaz." dedim. "Dibimize Amerika kurulacak." dedi. "Amerika toprak olarak almayacak Irağı, zaten bu durumda bile çok tepki çekiyorlar. Topraklarına katarsalar neler olur düşündün mü?" diye sordum. "Yönetimini ellerinde tuttukları sürece onlar kazanır." dedi.
Hak vermiştim. Bundan sonra yönetimini Amerika'nın elinde tutması büyük ihtimaldi. Dibimize küçük(!) amerika kurulmuştu. -
-
1.
+1burada kaldım ..
-
1.
-
89.
+2727 Mayıs 2003
"Ağabey, iyi misin?" diye sordu birisi etrafıma baktım. "Serdar." dedim. "Ağabey, sessiz ol. Mağaradayız. Bizi arıyorlar, başlarında ki adam hiç tekin birisine benzemiyor. Acayip iri yapılı bu mağaraya da baktılar. Bizi sakladım. Çok yorgun düşmüşsün, yorma kendini." dedi.
"Kaç gün oldu?" diye sordum. "Yaklaşık bir hafta ağabey bugün sayabildiğim kadarıyla 27 Mayıs." dedi. "Başlarında ki adam 1.95 boylarında iri birisi mi?" diye sordum. "Evet." dedi. "Bombalar etkiledi mi peki oraları?" diye sordum. "Her türlü destek gönderiliyor onu biliyorum. Mağaraya girdiklerinde konuşmalarını bize uzak oldukları için duymadım ama "Bunu Iraklılar yapamaz başkasının işi." dedi bir tane Amerikalı. Mağarayı da tam aramadılar. Bunlar hiç dağda bulunmamış belli." dedi.
"Adamın yaralı gibi bir hali var mıydı?" diye sordum. "iri yapılı adamın mı?" diye sordu. "Evet." dedim. "Sol omzunda bez var ama yaradan dolayı değil sanırım. Simge gibi bir şey." dedi.
Gülümsedim kendi kendime vurmuşum diye düşündüm ama her şeyden kötüsü ben yığılıp kalmıştım o kalkıp beni aramaya koyulmuştu. "Ağabey, dinlenelim 1-2 gün daha, çok yorgun düşeceğiz." dedi. Bir şey demedim. "Ayrıca ağabey aldığım bilgiye göre Musul ve Kerkükte Türk nüfusuna ait bilgiler kaybolmuş." dedi. "Nasıl yani?" diye sordum. "Amerika bomba düştüğünü iddia ediyor. Türkiye nüfus bilgilerini istedi ama Amerika yandığını iddia etti." dedi. Gece olduğu belli oluyordu. "Yarın sabah dışarı çıkıyoruz." dedim. "Ağabey... " dedi. "Çok dinlendik, yeter bu kadar." dedim sadece. -
90.
+276 Haziran 2003
Konvoy gelmeye başlamıştı. Bastık ateşi, aldık araya vuruyoruz. Serdar yanımda sanki vatanını savunur gibi sıkıyor şerefsizlere, bende sniper ile baka baka sıkıyorum. Destek isteyeceklerini biliyordum. Bu yüzden uyarıyı erkenden yaptım 3 tanesini rehin aldık. Direkt mağaralara doğru gittik.
Bu sefer fazla kayıp vermemiştik. Direnişçiler ısrar ediyor. Verin askerleri bize öldüreceğiz diye. Ben vermiyorum sorgulayacağım. Aralarından bir tanesi ağlıyordu askerlerden yeni genç, tecrübesiz. Alın bunu dedim attım önlerine, timsahlar hani avına nasıl gider bunlarda askere öyle saldırmaya başladılar.
işime yaramazdı sonuçta, genç bilgisiz asker. Duygularınızı da kaybediyordunuz yavaş yavaş. Bu iki askeri aldım mağaranın bir kısmına çıkardım bıçağı, hiçbir şey sormadan daha iri yarı olanın parmağını kestim. Bağırmaya başlayınca yüzüne sertçe tekme attım bir tane. Yığıldı bu taşa, yanındakine baktım. "Yılan kim?" diye sordum. Cevap vermedi. Bu sefer onun parmağını kestim yüzüne tekme attım. Bu sefer iri yarı olana döndüm. "Yılan kim?" diye sordum. -
-
1.
+11idolümsün ajancı abi
-
2.
0şuku aq
dsfkljfvcx
-
1.
-
91.
+2725 Haziran gecesi 2003
Emir silahlara ulaştı. Etrafa bakıyorsunuz, kim var kim yok. Iraklı bir köpek ajan olur tuzaklayamadan anında dibinizde biter Amerikanlar, öyle bir sorunda vardı. Tam cehennemin ortasına düşmüştük yani kısaca.
Çıkarmaya başladı silahları, Evin bahçesine atıyordu aldıklarını. O sırada ingilizce bir iki kelime duydum. Hayatımda o kadar kasıldığımı hatırlamıyorum. Kafamı duvara vurdum. Horozu yavaş yavaş kaldırdım. Emir bakışlarını değiştirdi benim horozu kaldırdığımı görünce, Serdarda bize doğru bakıyordu.
Adımları duymaya başladığım anda yutkundum birileri geliyordu ve ırakta ingilizce konuşan insanlar sadece Amerikan askerleriydi. Adımlar iyice yaklaşıyordu artık ingilizce konuşulan cümleleri seçebilmeye başlamıştım. -
-
1.
0Mesaj at aga iletisime gecelim.
-
1.
-
92.
+274 Ağustos 2003
Dağlara doğru gidiyoruz ama adamların bombaladığı yerler peşmerge, kendi askerleri sayılır hiç umurlarında bile değil. Hani satrançta daha güçlü bir taşı yok etmek için piyonları sürersiniz, yok olmasından çekinmezsiniz ya, ha işte öyle.
Dağa çıktık bekledik bir süre, yine ölmemiştik. "Türkiyeye geçelim." dedi. "illa ki geçeriz buradan sonra." dedim. Uçaklar gitti. Adamlar askeri araçlarla bölgeye geldi. Her önüne geleni öldürüyorlar. Yerde yatanlara sıkıyorlar, sokakta koşuşturana sıkıyorlar.
"Bunlar bizi eline geçirirse parçalarımızı bulamazlar." dedim. "Çok başını ağrıttık bunların, bizden güç bulan sünniler de zorlamıştır bunları." dedi. Sniper ile bakmaya başladım yılanı gördüm. Çok az mermi kalmıştı ama ateş ettim bu adım attı arkasında ki adamın beynini dağıtmış oldum. "Hay anasını satayım." diye bağırdım. Bunlar döndüler mermiyi vermeye başladılar bize ama çok kalabalıklar öyle böyle değil.
"iyi yapmadık, gidecektik." dedi Emir. "Ulan korkuyorsan gibtir git ben intikam almadan hiçbir yere gitmiyorum." dedim. Bir şey söylemedi. Çıkardı silahı karşılık vermeye başladı. Ben yılanı görmeye çalışıyorum elimde Sniper. Görsem dağıtıcam beynini. -
-
1.
+4görsem dağıtıcam beynini diyon 3 dür ıskalıyon mk bi adam gitti ikinci de gidici senin yüzünden
-
1.
-
93.
+274 Ağustos 2003
Attıkça "huur çocukları." diye bağırıyorum sonra Allah'a dua ediyorum. "Allahım attığımı indireyim, elime daha çok amerikan kanı bulaşsın." diye öyle bir pgibolojideyim. Bu döngüde devam ediyorum artık kendimden geçmişim nasıl bir şeyse mermi de bitmiyor allaha sığınarak atıyoruz o yüzden midir nedir bitmiyor mermi.
Yani Mucizelere oralarda inanırsınız. Bizden küçük kardeşlerimiz askere gidince doğuda bu tip olaylarla çok karşılaşacaklar. En inanmayanınız bile dağda inanırsınız. Çünkü inanılmaz bir huzur kaplar içinizi Allah'a inandıkça nedensiz.
El bombası çektim fırlattım. Sonra yine atmaya devam ettim ama orduyla 2 kişi savaştığınızı düşünün çok zor durumdasınız. Ölmeyi göze almışsınız. -
94.
+2727 Kasım 2003
"Ulan ingilterenin büyükelçisini koruyamıyorlar. Bize gelince hemen buluyorlar anasını satayım. Bu vatan hainlerinin kökünü kazımamız lazım." dedi. "Ertuğrul Ağabey ile konuştum. Aynı şeyleri söyledi." dedim.
Bir yandan koşuyoruz, bir yandan konuşuyoruz. En sonunda bir taksiye bindik. Taksiyle 5 dakika gidip indik, başka taksiye bindik, 5 dakika da onla gidip başka taksiye bindik, sonra yayan olarak devam ettik yolumuza peşimizde değillerdi izimizi kaybettirmiştikte, bulacaklardı illa ki.
"Ülkede çok şey değişmiş biz yokken." dedim. "Böyle yapanları bizden önce o birimdekiler öldürürdü. Ağ şeklinde yayılmadılarsa kimse izin vermezdi buna." dedi. Haklıydı, ülkenin en güvenli birimine kadar girmişti adamlar. -
-
1.
+12Taksicilerle daşşak mı geçiyonuz
-
2.
-127 kasımdan rezertvatullah bulmak zor oluyo yoksa
-
3.
+2Paralel yapıya değiniyor arkadaş
diğerleri 1 -
1.
-
95.
+2625 Eylül 2000
Ertuğrul Ağabey beni görünce ayağa kalktı kapıyı kilitledi arka tarafa gitti. Hayırdır anlamında kafamı salladım Vatan'a, bilmiyorum diye omuzlarını kaldırdı arka tarafa geçtim. Vatan önde kaldı.
içeri girdim. "Yanlış bir şey olmadı ya?" diye sordum. "iyi, roketatarı indirmişsiniz de, canlı bombayı nasıl bıraktınız, gözden kaçırdınız. Irak polisi adamı farketmese her şey çöpe gidecekti, yine de olsun, mesajı da vermişsin. Saddamda bizim ne olduğumuzu anlamış oldu." dedi. "Sen neredeydin ne bu saç sakal?" dedim. "Kuzey Doğu'da işim vardı." dedi. "Çeçenlere mi gittin, Ermenilere mi?" diye sordum.
Cevap vermedi. "Seni Lübnan'ın başkentine yollayacağız." dedi. Bir şey söylemedim anlatmaya devam etti. "Birisini takip edeceksin. Ne yapıyor, kimlerle temasa geçiyor, tek tek not edeceksin. Sonra buraya döneceksin, bu sürede ailenle ben izin verene kadar buluşmayacaksın." işte burada sorun vardı. "Neden?" diye sordum. "Takip edeceğin adamla ilgili, zamanı gelince öğrenirsin." dedi bende kafamı salladım.
başlık yok! burası bom boş!