1. 26.
    0
    epey zaman aynı kulvarda geçti,her gün farklı plazada farklı insana anlatıyordum elimdeki şeyi, biraz daha genişletmiştik piyasamızı.ve insanlar farklı şeyler istiyordu ali ağaoğlu gibi. insanlar mutlu olmak istiyordu.

    kereme neler yapabileceğimizi sordum," napabiliriz oğlum, hepsi aynı takun laciverdi. pembe duman mı yapalım yani, nedir ? daya gitsin ne varsa " minvalinden konuştu. pembe duman olayını yapamadık tabi, ancak çarşaf ve zıvanalarda renk değişikliğine gittik, mallarımıza abidik gubidik isimler koyduk çitos isimlerine benzer şekilde.

    herkese hitap ediyorduk,20 yaşüstü açık renk tercih ediyordu, ortancalar siyah,60 yaşına gelip yolda torbacı arayan dayılara da klagib modelden dayıyorduk.

    hatta retro diye gibindirik çarşafları bile pazarlamıştık uçuk fiyatlara.

    çoğumuz gerizekalıyız, farklı olmak için her taku yiyor ve sindiriyoruz.ve bu taku yerken de bizim farkımızı farkedip farketmediklerini kontrol ediyoruz etrafa bakarak.

    şu dünyadaki en düz en farksız adam ot içen adamdır kardeşim. çünkü dünyaya geldiğine bin pişmandır ve bir an önce gibtirolup gitmek istiyordur. zaten bir hücrede sağlıklı beslenerek yaşayıp her gün spor yapsanız da en fazla 120 yıl yaşarsınız bu dünyada.

    sıkıntıdan ölür insan.

    merdivenaltında yapılan ex,pıt adlı taktan ve etkisiz şeyleri çeşitli kimyasal desteklerle farklı renklere boyayıp adlarını değiştirerek sunuyorduk insanlara. placebo olayı çok işimize yarıyordu,biz etkilerini anlatıyorduk alan kişi de bu etkileri hissetmek için her türlü taku yiyordu.

    eğer size bebe aspirini verip bunun cesaret hapı olduğunu söylersem " cesaret hapı yuttum " düşüncesiyle normal durumunuzda saçma sapan işlere kalkışabilirsiniz.bu verdiğiniz paranın karşılığını alma içgüdünüze dayanır.
    ···
  2. 27.
    0
    bir bardak çay doldurup devam ediyorum.
    ···
  3. 28.
    0
    rezerv
    bu hikaye okunacak
    ···
  4. 29.
    0
    yine bir plaza çıkışı yolum keremin evine düştü, babamı kahvede gördüm yoldayken.

    ölmemişti, ölmeyecekti ben ölmeden önce ölmeyecekti. benden önce ölme dememe rağmen nefes alıp veriyor üstelik sigara ve çay yapıyordu temmuz sıcağında.

    gözgöze geldik, artık bana tokat atacak yaşta ve çapta değildim, çapımı gibip gibip çoğaltmıştım. onun da elini kaldıracak hali yoktu. inadına yüzüne baktım, gözlerini kaçırdı beklediğim gibi. devam ettim yoluma.

    kimyager bir kaç günlüğüne memleketine döndü, döndüğü zaman yanıma almak istemiyordum onu ancak bu taku beraber yediğimiz için bir köşede durmasında sakınca olmaz diye düşündüm. bazen işime yarıyordu, çay koyuyordu sigara sarıyordu, bakkala gidiyordu. iyiydi yani.

    her mahalleye gidip geldiğimde aslının kızını görüyordum, gözlerimin önünde büyüyordu.

    bir gün kızı daha yakından görebilmek için mahallenin arka sokağındaki parka gittim, yanında bir adamla o kaydırak senin bu kaydırak benim civelek gibi koşup duruyordu çocuklara ait bir ses tonuyla gülerek.

    adamla sürekli kesişiyorduk, aslıyı çocuk yapmaya ikna edecek kadar ne buldu o adamda anlamıyorum. bildiğin hiç bir farklı yönü olmayan, dalyarak bir adamdı

    attila ilhan ın dediği gibi güldüğü zaman cenazeye benziyordu itoğlu. küçük kız baba baba diye peşinden koştukça babanı gibeyim diyordum.

    adam yanıma oturdu çok geçmeden, ateş istedi. tereddütümü gönlümce yaşayabilmek için ceplerimi karıştırdım,en sonunda verdim. teşekkür etti. ancak aksanı bozuktu. nereli olduğunu sordum, bildiğin ankaralıydı adam. ancak yıllar boyu kanadada yaşamış. hemen çözülen tiplerden birisiydi.bir soruya 10 cümleyle karşılık veriyordu. aslı böyle bir adamla nasıl muhattap olur anlamıyorum.

    bir adama bakıyor bir de telefonumun duvar kağıdındaki kahpeyleolan resmime bakıyordum, bildiğin adamdan yakışıklıydım.

    ama etik kurallar gereğince aslı gibi bir kızın böylesine düzgün bir insanla evlenmesi gerekirdi. elalemin laf etmemesi için bambaşka bir elalemin içine düşmüş, istanbuldaki evinin civarlarında aslı hakkında iyi dedikodular dönmesi sağlanmıştı aileleri tarafından. kanadada süper bir hayatlarının olduğunu düşünüyorlardı, kızları çifte vatandaştı. istedikleri zaman amerikaya halay çekerek girebiliyorlardı. hayat onlara hayat, züğürdün çenesine yorgunluktu.
    ···
  5. 30.
    0
    karılarının anlamsız sorularına aslında çok anlamlı ama karıları için anlamsız cevaplar veren insanlar gördüm elimi bir dürümcü samimiyetsizliğiyle sallarken.

    yine görüşelim diyorlardı.

    olur diyordum huur çocuklarına, görüşeceğiz.

    yine de bünyesiz zayıf bir insanın eline geçmesinden korkuyordum bu takun, yeni başlayanlar tarafından denenmesinden çekiniyordum.

    benim için bir problem yoktu, adalet,devlet, polis bu işlerin kalbindedir, eğer onlar istemezse tüm tarlalar yanar türkiyede.

    ama bu yeşil şeyler onlara büyük gelir sağlıyor. muhafazakar da olsa sosyalist de olsa ve hatta anarşistte olsalar insanların bu keyfine ve kendileri çıkarına olan bu gelir kapısına dur diyemezlerdi.

    bizim vandalizmimizin sökemeyeceği kurum yoktu. isterlerse vergi de veririz, ancak lojistiğinden sulamasına kadar her şeyin vergisi alınıyor ve üstelik memur maaşıyla çalışan torbacılar yaratmaya çalışıyorlardı kendilerine ki bilakis devlet adına bu işi yapanlar en üsttekilerdi. terör örgütüyle bir rekabette buradaydı. artık kaçak çay ı kaçak sigarayı ve keyif verici şeyleri istanbulda da rahatça buluyorduk.

    genellikle doğu avrupa ve olağanüstü hallerde batı avrupadan alınıp bizim memleketimize sunmaktaydı devlet bu taku. insanların kendini " müslümanız biz " deyip kandırdıkları,5 vakit değil,bir vakit dahi insan olamadıkları şu ülkede amsterdamdaki keyif verici madde dükkanlarının açılmamasına şaşmıyor değildim, gün gelecek rahatça arkadaşlarımla oturup iki cigara tokuşturabileceğimi düşünüyordum.

    cigaranın yanında kekle, baklavayla gelmesini diliyordum. kendim sarıp kendim içmenin zevki de başka. ancak bana asgari ücretle çalışan birinin cigara servis etmesi için elimdeki tüm bileşimi verebilirdim devlet büyüklerine.
    ···
  6. 31.
    0
    bir iş yemeğinden çıkıp herhangi bir godomanın gibindirik salatalara adını bile telafuz edemediğim soslar döküp fahiş fiyatlara sattığı minimalist tasarımlı besin a.ş.lerine koşuyordum.

    bilinçaltına kezzap dökmek isteyen herkesle görüşüyordum. sadece varlıklı ve bu varlıklarını toz etmek isteyen insanların okuduğu fısıltı gazetelerinin manşetinde kendime yer edinmeye başlamıştım aradan geçen 2 ayda.

    iyi paralar kazanmıştım,iyi birikimler edinmiştim. günün birinde bu taktan başımın belaya gireceğini düşünmüyordum ancak ufak tefek sıkıntılardan kurtulmak için kurduğum ottan imparatorluğu yeşertmeye çalışıyordum elimden geldiğince.

    gazella yeni bir peruk dükkanı açmıştı bana güvenip, altına da asıl dükkanı türkü barını.

    ps kafenin sahibiyle goril bir yazlık almışlardı kendilerine, artık rahatça elele dolaşabilecekleri bir şehirde yaşamak istiyorlardı istanbuldan kopmadan.

    kerem evden çıkmıyordu ancak botanik bahçesini genişletmiş ve bir muson ormanına çevirmişti, kimyager yaz tatillerinde dahi istanbuldan ayrılmıyor, ailesine nereden geldiği belli olmayan paralar yolluyordu.

    eğer elinize geçen paraysa değirmenini hiç bir zaman sormazsınız. sorsanız dahi ilk cevabı mantıklı bulursunuz.

    part time çalışıyordu işte.

    kahpem aynıydı, nereden geldiğini bildiğim halde oradan gelenler gibi aç gözlü değil aksine beni tok tutmak için çalışıyordu. dizimin dibine bayrağını dikmişti.

    günler geçti, aylar geçti. saçım sakalım kaç kere makina görüp kaç kere sıklaştı bilmiyorum. günler bana aslıyı tekrar getirdi.

    istanbula dönmüşlerdi, kanada kıyak yapmıştı. yediği küfürlere dayanamamış aslıyı postalamıştı bana alıcı ödemeli.

    bedelini ödedim.

    günün birinde arabayla sokaklarından geçerken tak diye bir çocuk atladı önüme. freni kökledim, arkasından can havliyle koşan annesi geldi, namı diğer aslı.

    heyt be.

    zamanında beni çekip aldığı gibi aldı çocuğunu.iki saniyeliğine gözgöze geldik.

    salvia yı kalbime dökmüş gibiydim o an.zamanı durdurmuştum. çevreme ve maddeye karşı duyarsız hale gelmiştim. sadece aslı vardı karşımda,bir arka sokağımda site,bir yanımda eski evim. öksüren babamın sesi, annemin ipokondrisi.

    herşey.

    sonra aslı çekildi o 2 saniyenin ikincisinde.

    ben de devam ettim yoluma.

    o gün kaç cigarayı söndürüp yaktım, gazellayla kaç rakıya şalgam kattım, kahpemle kaç kadeh şarap tokuşturdum. bilmiyorum.

    ama şu hep uyuyan pokemon gibi hissettim kendimi,lap diye düştüm yatağa.

    uyandığımda, aslıyla beraber bir miktar kusmuk döktüm klozete.

    tak kokusu beynime vurdukça dökülüyordu herşey. aslında herkes uyuşturucuya başlamadan önce dönüp klozetlerini koklamalı

    eğer geri kalan bir şey varsa o kalanları dumana sarmalılar.

    ama şu da var, dumanla haberleşmek eski çağlarda kalsa da modern insanın tek sığınağı,tek cevapsız çağrısı tek ödemeli araması bu.

    tanrıya kurban verebileceğimiz bir bakire yok artık. sadece en yakınlarımıza döndürdüğümüz çarşaf içi tohum tütün karışımları var. rüzgar engel olsa da le vent nous portera.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    0
    herkes dağıldı, sabah oldu. godoşla aramızdaki karşılıklı minnet duygusu için onun uyanmasını beklemeliydim, telefonu defalarca çaldı california dream adlı efsane hippi marşının dalyarak bir dj tarafından dönemin en meşhur mixiyle birlikte.. hayvan gibi uyuyordu. ölmemişti tabi ki ölmek ne kelime. adeta kırmızı görmüş boğa gibi horluyordu.

    gözümün önünde telefonlarına cevap vermeyip osurmakla meşgul olduğu için müşteri kaybediyor,iş yemeklerine yetişemiyor, şirketteki herkesin rahatça takılmasını sağlıyordu.

    gözlerini açtı etrafa baktı korkuyla dolu. beni ağzımda sigara elimde telefonla görünce rahatladı.bu iyiye işaret. adamımız beni tanıyordu, hafızasındaki herşey bilinçaltındaki çöplük arabasının arkasına takılmamıştı demek ki.

    o zaman bir an önce çakı gibi ölüp gibtirolupgitmesini de hatırlayacaktı. kalktı başını ovuşturdu uykulu gözlerle telefonuna baktı. bolca küfür etti, hasgibtirlerin,tüh dıbına koyımların bini bir paraydı.

    bana cigarayı kül tablasına bastıktan sonra bir gibim hatırlamadığını söyledi. olanları söylemedim. zütümden saçma tripler uydurdum.bir ara pencereden atlamaya çalıştığını anlattım.

    güldük eğlendik, tiksindim.böyle dünyaya karşı parasıyla acizleşip rezilleşen huur çocuğuyla aynı yerde kalmak istemiyordum,ps kafenin sahibinin bile bir hayat felsefesi ve amacı vardı.bu adamın tek derdi yükselmek ve çıtır diye tabir ettiği basit harcanan hatunları gibertip evine bırakmaktı.

    ama her gönlün bir köşesinde yaralanmış bir yer vardı.onu da öğrendik bu harika bileşim sayesinde.

    bu adam da benim dünyamın bir köşesinde bombalanmış eski bir hoteldi. istediğim zaman girip kalıntıları çıkartabilirdim.

    godoşu yolcu ettim, mutfağa yöneldim. ancak tost yapabilecek malzemem vardı. hazırladık bir şeyler kimyagerle. kerem bini de yaz günü kış uykusundan bunalmış olacak ki " ne bu ya çat çut " dedi, onca sese uyanmamış kimyagerin tosta sıktığı ketçapın yarattığı cızırtılara uyanmıştı.

    züt korkusu işte,ev yanıyor sanmıştır kesin.

    keremin evini yakmasak da istanbulun narin ve zengin insanların dünyasını yakacaktık ve bilinçaltlarını bir çocuğu oyuncak ördeğe işetir gibi boşaltacaktık.
    ···
  8. 33.
    0
    ne zaman devam edersin panpa
    ···
  9. 34.
    0
    beyler kaçmam gerek, okuyanlara tekrar teşekkür ediyorum. yarın sabahın köründe trafikle cebelleşmemek için erken kalkmam gerek.

    hepinize iyi geceler.

    imkanınız varsa lsd yi yarım kırıp yutun, uykuya dalın ve görecekleriniz için bana dua edin.
    ···
  10. 35.
    0
    reserved.
    ···
  11. 36.
    0
    reserved
    ···
  12. 37.
    0
    mna koduğumun yerinde gri ekran taku mani oluyor sürekli. yazdıklarım boşa gidiyor.
    ···
  13. 38.
    0
    rezervuar
    ···
  14. 39.
    0
    devammm
    ···
  15. 40.
    0
    karışımı çeşitli yöntemlerle hazırlamıştık. çok kişi denedi, bunlar numunelikti.ve tadı alıp kafayı yaşadıktan sonra ayılıp etraflarına baktığında bu taku yeniden keşfedeceklerdi.

    esrar bağımlılığı diye bir şey yoktur, kafaya bağımlı olmak vardır. eğer bir bağımlı diye bahsediyorsak birisinden bilin ki bu taku uyanmak, ayılmak yüzünü yıkamak için içiyordur, kendisi olabilmek için.

    uyuşturucusuz kalan insanların olayı trajedi değil bizzat başka bir kafa daha doğrusu gerçek uyuşturucu kafasıdır. esrar ihtiyacı insanda heyecan yapar, gereksiz karıncalaşmalar oluşur vucutta. anlamsız ısı yükselmeleri oluşur.

    bunların hepsi bir krizi oluşturan şeylerdir.

    dj e biraz dinlenmesini söyledim, geçtim arşive göz attım parti artık bitiyordu, istediğimi elde etmiştim. tanınıyordum ve ulaşılabilir bir insandım artık. godoş iş adamıyla lafarasında bu taktan bahsedeceklerdi ben de paragraf aralarından sızacaktım dünyalarına.

    gözüme rolling stones adlı grubun en bilindik şarkısı çarptı.

    paint it black.

    böyle bir son için yeterliydi.
    ···
  16. 41.
    0
    terası müthiş bir hale getirmiştik, güntekin ve karısının o eşsiz anılarının yerinde yeller esiyordu.

    terasın herhangi bir köşesinden etrafa baktığınızda herhangi bir varoş semtin içine yapılması planlanan avmlerin inşaatlarının temeli görülebiliyordu.

    aşağıda ki hayat alafranga tuvaletteyken gözünüzün önünden geçip giden karıncalar gibi gidiyordu. sanki su döksek suyun akımına kapılıp deliğe düşecek gibiydiler.ama delik hangi noktadaydı onu bilmiyorum. düşeceğimiz yeri önceden kestirebilirsek la haine filmindeki " buraya kadar her şey iyi gitti " yalanına inanır ve daha güvenli bir şekilde varabilirdik kuytuya.

    her neyse, ortam güzeldi dediğim gibi, kokona karıların kılıbık kocaları. yeni patlamış türkücülerin akrabaları sadece kulak misafiri olup gelen godomanlar... birsürü insan vardı.ve teras bu elit insanlar için fazlaydı bile, terasın alt katında olanlar bilinseydi eğer şu an güntekinle beraber tanrının dedikodusunu yapardık," cehennemden çıkanlar cennete alınlara damgayla giriyorlarmış " geyiğine girerdik.

    uzun lafın kısası herşeyi en ince ayrıntısına kadar düşündüm, insanların daha rahat gevşeyip birbirleriyle tanışabilmesi için zamanın müzik piyasasına ağır gelecek derecede müthiş bir setlistle ortalığa bir huşu salgılayacak dj bile ayarlamıştım.

    ben elimdekilerin tanıtımını yapabilmek için terasın alt, sitenin en üst katını özenle bir vintage konseptine sokup düzenledim. zaten bu harabede ya retro ya vintage ekolü giderdi.

    ikinci el satıcılardan aldığım yırtık pırtık koltuklarla süslemiştim her yeri, sanırım herkes fransız koleksiyonundan sanıyordu bu taktan şeyleri.kim bilir kaç kişi üstünde vcdden ferre izleyip otuzbir çekmişti. kaç kişinin züt teri gizliydi.

    her neyse. partinin sonlarına doğru sözde aile reisi görünümlü kılıbıklarla bu kata girdik. hepsiyle teker teker tanıştım. godoş iş adamıyla olan samimiyetim hepsine bir referanstı benim için. cebimdeki tabakadan biraz bonz çıkarttım. gorilin bulduğu yöntemle kova bong arası bir şekilde bir pet şişe tasarımının üstündeki alüminyum folyoyu özenle deldim, kamışını taktım. herkes beni izliyordu.bir duman aldım kamıştan. bildiğin nargile gibiydi, diğer kamışa taktığım cigaralıkta dumanın tadına tat katıyordu.

    elden ele dolaştı pet, kapılar kapandı. asıl muhabbete geldik. godoş iş adamı denediği ilk ürünü övdü de övdü. sabah uyandığında yeni bir insan olarak kalktığını anlattı.bu pekekentlerin merakını üzerime çekmeliydim.iyi giyimim ve kahpemin zerafetiyle onların gözünde ulaşılması zor elit bir insan görünümü sağlamıştı benim için.

    kimyagerin hazırladığı paketlerce karışımdan birini çektim.

    evet beyler dedim, bilinçaltını sobelemek isteyenler kalsın sadece odada.

    tek bir kişi bile çıkmadı.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    0
    ancak önümüzde ciddi bir problem vardı

    bu taku kime satacaktık ? mekanlara pazarlayamazdık. sonuçta 70lerde yaşamıyoruz, mekanların otoparkında çiçekli vosvos minibüsleri değil, zevk için alınan classic chevrolet impalalar,son model spor arabalar vardı.

    almanlar italyanlar fransızlar bu iki dıptısa kafa sallayıp tav olan huurlar ve huur çocuklarına çalışıyordu.

    maliyeti yüksekti aslında birimden hesaplayınca, istediğimiz fiyattan herhangi bir insana da satamazdık.bu taku tanıtmamız gerekiyordu, ancak keremin evinde olacak iş değildi.

    site geldi aklıma. gibindirik bir konseptle fazla masrafa girmeden güzelce bir taka benzetebilirdik, site zaten harabeydi, terası da dümdüzdü zaten, merdivenlere bağlanan küçük baraka dışında etken yoktu...

    gavurun barbekü partisi varsa bizim de yelleyeceğimiz mangallar vardı. gazellaya durumu açtım, keremin de çevresi genişti ben de çok insanla tanışmıştım.

    istanbuldaki geleceğin godoman adaylarını, babalarının imparatorluğunda tahta geçmeyi bekleyen orta yaşlardaki servet yiyicileri ve tabi ki kollarındaki kokona karılarını..

    sitenin onların devamı olarak düşünüldüğü diğer orta ekonomik sınıfa hitap eden sitelerinin güvenlik görevlisiyle anlaştım, yüklü bir miktar karşılığında otoparkta bize de yer açacaktı, çeşitli ve muzip yönlendirmelerle o güzel sitelerden bizim harabeye yönlendirecektik gelenleri.

    istanbulun gerçek manzarası bu terasta züt gibi belliydi. işler yolunda gidiyordu, cadde üzerinde olmasıyla birlikte dikkat çekmemişti eylemimiz gelen muallakler tarafından. çünkü en başta bahsettiğim gibi yakındı şehire bu site. koşarak kaçmayı kurtulursanız ilk otobüse atlar, otobüs şöförüne bir buçuk lira verir akbili basar ve kaçabilirdiniz.

    tabi ki 5 dakika içinde hayatta kalırsanız, çünkü otobüs 5 dakikada bir geçerdi.
    ···
  18. 43.
    0
    Gece okurum belki
    ···
  19. 44.
    0
    selam olsun bütün müptezel kardeşlere. reserved.
    ···
  20. 45.
    0
    okuyorum panpa devam
    ···