/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 76.
    +12
    O sene okulu sol güvenceye alıp öyle bitirecektik. Okula başladık bizim sınıfın çoğunun son sınıfın verdiği özgüven ve babacanlık duygusu kabarmıştı o sene. Okulda ki örgütlülüğü de iyic yitirmiştik ve okul o politik kimliğini kaybetmişti. Hikmet zaten son senemiz olduğunu ve başımızın boşuna belaya girmemesini söylüyordu. Ama bizim sınıf ve öğretmenler bizi hala komünist olarak tanıyordu ve bize o bakış açısıyla bakılıyordu. Komünist olunca topluma farklı kalıyor insan arkadaşlar, sizin gibi düşünmeyen insanlarla pek duramıyorsunuz, mesela Hikmet sınıf ortamında bir anda "O zamanlarda yaşasaydım Troçkist revizyonistlerin cephesinde olmaktansa öncü partinin hegemonyası altına girmeyi yeğlerdim" gibisinden bir cümle kurduğunda ilkerler bir şey anlamadan saf saf bakardı.
    O sene sadece politik olarak 1 Mayısa katılmaya gitmiştik ve gördüğümüz en kalabalık TKP kortejinde yürümüştük. Parti binasını da epey boşlamıştık, politikaya gelince de sadece arada AKPye giydirir ve gündemde olan olayları sınıf içerisinde tartışırdık. ilkerin ailesi CHPliydi, Recebi bilmiyorum fakat AKPyi övdüğü olurdu, Furkan vardı bir de sınıfta sık takıldığımız o da TKPli olmak istiyordu bizim gibi ama ailesinin MHPli olduğunu söylüyordu. 11 Mayısta Reyhanlıda bombalı saldırı oldu, o zamanlar şimdi ki kadar sık saldırı olmadığı için halk alışık değildi ve bu saldırı bizi sarsmıştı...
    ···
  2. 77.
    +12
    6 Mayıs günü okulda Deniz, Yusuf ve Hüseyin yoldaşlarımızın fotoğrafları olan bir pankart ayarlayıp bahçede bir anma konuşması yapmıştık ve pankartı kampüsün girişinde ki duvarın üstüne asmıştık. Biz alandan dağıldığımızdan yarım saat sonra bir grup faşistin gelip pankartı kaldırdığını öğrenmiştik. Olay yerine gittiğimizde hazırladığımız pankart duvarda ve etrafta yoktu...
    Bir hafta sonra okulda Gezi Direnişi esnasında düşen yoldaşları anmak için okulda ki bütün sol örgütler olarak toplanmıştık ve hayatını kaybeden bütün yoldaşların fotoğrafının olduğu kırmızı bir pankart ile okulun tam girişinde dış kapıda, tahminen 50-60 kişi durmadan sloganlar atıyorduk, bir yoldaşımız megafonla teker teker bütün düşenlerin isimlerini söylüyordu ardından biz yumruklarımız havada sımsıkı "Yaşıyor!" diye haykırıyorduk.
    Fakat dışarıdan gelen bir grup okulun kapısının önüne, bizim olduğumuz yere doğru yaklaşıyordu...
    ···
  3. 78.
    +12
    Önce Oktaya daha sonra bütün örgütlü yoldaşlara duyduklarımı yaymıştım. Öğretmenimize bunun önüne geçmek için dayanışma içerisinde olmamız gerektiğini söylemiştik fakat bize, bunu yaparsak daha beter kuduracaklarını söylemişti. Bize ne kadar itiraz etse de biz bu faşizme karşı ses çıkartacak ve öğretmenimizin hakkını arayacaktık. O gün iki yoldaşımız okuldan çıkıp önce beyaz bir amerikan kumaşı alıp daha sonra siyah bir sprey ile "(ismini vermiyorum) Yalnız Değildir!" yazıp bir pankart hazırlamışlardı...
    Ertesi gün okulda örgütlü gücümüzü kullanacaktık, kampüste oturan öğrencilere konuyu anlatıp yarın yapacağımız dayanışmaya çağırmıştık. Daha sonra okula hazırladığımız pankartı asmıştık. Pankart için okuldan izin almadığımız için ÖGB veya faşistlerin indirmemesi için Orhan, Oktay, Ufuk yoldaşlar ve ben pankartın başında nöbet tutup o derse girmeyecektik. Herhangi bir sorun olmamıştı ve öğrenciler dışarı çıkmaya başlamıştı, 4 kişi parkalarıyla bir pankartın başında bekliyordu. Bu manzarayı gören öğrenciler gelip pankartı okuyor, bazıları ise bize ne olduğunu sorup bilgi alıyordu. Okul çıkışına gelmiştik ve okulda ki bütün sol örgütler dayanışma içerisine girip örgütlenmişti; Öğrenci Kolektifleri, FKF, TKP hatta TGBlilerden bazıları bizler ile dayanışma içerisine girip okul çıkışında toplanmıştık...
    ···
    1. 1.
      0
      Seri yoldaş
      ···
    2. 2.
      0
      Seri yoldaş
      ···
  4. 79.
    +11
    Ailemin yanında kaldığım için ailem de olanları öğrenmişti ve bana bu konu için fazlasıyla tepki göstermişlerdi. Anneme üzülüyordum, çünkü o çocukluğumdan beri benim kılıma bile zarar gelmesini istemezdi. Babam ise beni oturtup konuşmuştu fakat içimde artık bir sosyalist devrim ateşi yanıyordu ve babamın bütün söyledikleri içimde ki devrim ateşini titreten fakat biraz bile söndüremeyen bir rüzgar gibi geliyordu. O an Oktay aramıştı ve bana yarın okulda bu saldırıyı protesto edeceğimizi söylemişti...
    Ertesi gün okulda tekrar bir araya gelip dün ki saldırıya dair açıklama yapmış, ardından "Gündoğdu Marşı" söylemiştik. Kalabalık bir ÖGB duvarı ve kampüsteki öğrenciler bizleri izliyordu. Herkese açık bir mesaj veriyorduk aslında; "Yurdumuza faşist dolmuş vurun gardaşlar vurun!"...
    ···
    1. 1.
      0
      Elinize sağlık yoldaş vurun
      ···
    2. 2.
      0
      Devamı yoqmu qnq
      ···
    3. 3.
      0
      Way mk ya
      ···
    4. diğerleri 1
  5. 80.
    +11
    Bu söz öğretmeni susturmuştu ve mezhep konusunu hızlı hızlı bitirmişti. O ders Hikmet dişlerini sıkmaktan kızarmıştı ve morali çok bozuk görünüyordu ama ona rağmen boynundaki kolyeyi içeri sokmamıştı. Bunu neden yaptığını hala bilmiyorum ve ona da soramıyorum ama yanlış ve faşist bir düşünceydi. O teneffüs Hikmet kimseye uğramadan dışarı çıkmıştı. Recep ve Aleyna bu sene önümde oturmuyorlardı ama o teneffüs Recep yanıma gelerek bana Hikmetin söylediği lafı anlatarak gülmeye başladı ve 5 dakika civarı bu konuyu anlatarak Alevileri aşağıladı. Recebi lise birden beri tanıyor ve her zaman alttan alıyordum ama o an elim ayağım boşaldı. Kaşlarımı çatarak "Yeter"dedim. Recep o pis sırıtmayı kesmeden "Ne diyorsun Sinan?" dedi. Onu dediği anda Hikmet içeri girdi ve aramızda bir şeylerin olduğunu anlamış olacak ki ne olduğunu sordu. Ben anlatmayacaktım ama ilker yumurtladı, ilkerin böyle her şeyi yumurtlama huyu vardı. Hikmet Recebin suratına bir kaç saniye baktı ve burnuna çok sert bir yumruk attı, biz hemen araya girip Hikmeti sınıftan çıkardık. Recep sınıftan çıkamamıştı sıraya oturmuş, gözlerinden yaşlar gelmiş halde burnunu tutuyordu, o ucube çocuk bir yumrukla safdışı kalmıştı. Recep ve Hikmet o gün disipline gitmişti ve Hikmet anlattığına göre müdürden iki tokat yiyip uyarı almıştı.
    Recebin burnundan çıkan ses bunları yazarken tekrardan kulağımda çınlıyor beyler...
    ···
  6. 81.
    +11
    Özelden bir çok kez Türkiye Komünist Partisinin, PKK ile bir bağlantısı olup olmadığı soruluyor buna bir aydınlık kazandırmak şart oldu arkadaşlar.
    TKP çok köklü bir sınıf partisidir, sınıf mücadelesini Türkiye'ye sokan partidir ayrıca. Maalesef toplumda bütün komünistlere karşı böyle bir bakış açısı var, TKPnin PKK ile uzaktan yakından bir ilişkisi bulunmamakla beraber, Kürt hareketiyle ilgilenmeyen bir partidir. Fakat toplumda ki Kürt sorununu tanıyan ve bunun için mücadele eden sayılı partilerdendir. Şunu da belirtmek isterim ki TKP, 1920'den beri eline sadece bir kere silah almıştır, onu da Kurtuluş Savaşına destek için antiemperyalist bir düşünce sonucu gerçekleştirmiştir. Bizim öncü misyonumuz Mustafa Suphilerden bu güne proleterya olmuştur, öyle de kalacaktır.
    ···
  7. 82.
    +11
    Arkadaşlar özelden bazı aynı sorular sürekli geliyor onları buradan cevaplayıp devam edicem...
    Ben ateistim Hikmet Alevi, Şuan Oktayın yanında kalmıyorum tek başıma yaşıyorum, hayatım boyunca hiç bir eylemde silah ve molotof kullanmadım TKP resmi bir siyasi partidir ve silahlı yapılanması yoktur, hala TKPdeyim fakat şu aralar biraz pasifist takılıyorum, t-shirt almak isteyen arkadaşlar ben t-shirt satmıyorum fakat aranızdan birine daha önce de söylediğim gibi bir tane hediye edicem, 1 Mayıs için inci Sözlük korteji kurmak isteyen bir arkadaş var​ ve beni de çağırıyor, katılmak isteyen arkadaşlar olursa buraya yazabilir, normalde TKP kortejinden başka bir kortejde yürümem fakat eğer ciddi rakamlara ulaşırsak sizin için gelebilirim.
    ···
    1. 1.
      0
      Yapalım abi bunu
      ···
  8. 83.
    +11
    Okul tekrar başlamıştı, okula girdiğimde üniversiteye yeni başlayacak öğrenciler vardı ve heyecanlı görünüyorlardı. Oktayda buluştuk ve kafeye geçtik, yarım saat sonra bizimkiler de geldi ve kahvaltı edip çay içmiştik, o hafta hızlı ve stabil geçmişti. ikinci hafta okula yeni başlamış 3 yoldaş bizimle tanışmak ve örgütlenmek istemişlerdi. Aralarından biri çok gözü pek görünüyordu, Orhan Rizeliydi fakat hiç bir zaman kendine Rizeli demez Hemşinli derdi, Hemşinliler Rize'de yaşayan küçük etnik bir halktı. Orhan Karadeniz şivesine yakın bir şiveyle konuşan, saçları uzun, hafif sarışın, beyaz tenli ve iri gözlü bir yoldaştı. Orhanla sıkı birer dost olacaktık...
    ···
  9. 84.
    +11
    Grup yavaş yavaş üzerimize doğru gelince kız yoldaşlar geri çekilmiş, bizler ise kol kola girmiştik. Oktay yine yanımdaydı, grup yaklaştıkça ellerinde ki sopalar görünmüştü. Normalde bir öğrenci örgütü okul önünde toplanınca maksimum 5 dakika içinde polisler etrafı çevirir ve tutardı fakat o gün 10-15 dakika geçmesine rağmen gelmemişti. Bizler flamalarımızın kumaşlarını çıkartıp ceplerimize koyduk ve gayet uzun aynı zamanda kalın olan plastik bayrak sopalarını kendimizi savunmak için adeta kuşanmıştık. Üzerimize birden hızla yürümeye başlayan grup "Aponun binleri Yıldıramaz Bizleri!" sloganlarıyla bize taş ve cam şişe fırlatmaya başlayınca bizler bayraklarımızın sopalarıyla üstlerine koştuk ve çarpıştık. Çıkan kavgada büyük bir arbede yaşanmıştı, göz gözü görmüyor ve herkes birbirine saldırıyordu. Yaklaşık bir dakika boyunca kavga ettik ve yara alıp yara verdik. Epey kan döküldükten sonra, önce üniversite içinden ÖGB ordusu ardından 3 otobüs dolusu Çevik Kuvvet gelerek bizleri ayırmıştı. Bizleri de, dışarıdan gelen gruptan kişileri de gözaltına almışlardı. Dışarıdan gelen faşist gruptan kaçmaya çalışanlar olmuştu, biz bütün itirazlarımıza rağmen o otobüse bindirilmiştik. Hem silahsız ve tamamen yasal olan demokratik hakkımızı kullanarak eylem yapmıştık, hem de bir grup faşist tarafından bize hakaret ve iftira içeren sloganlarla kışkırtırılarak kelepçelenmiştik...
    ···
    1. 1.
      0
      Sinirlendim lan neyse rez
      ···
    2. 2.
      -2
      Kim bunlar

      Bozkurtlar!!
      ···
  10. 85.
    +11 -1
    Barikata doğru kol kola girmiş yürüyen tahminimce 50 kişi "Faşizme Karşı Omuz Omuza!" sloganıyla yürüyorduk. O an insanın içinde güçlü bir adrenalin duygusu oluyor ve sadece hedefi düşünüyorsunuz, ben en önde yanımda Zeki ve Oktay yoldaşla yürüyordum ve ÖGB barikatina karşı ilk çarpışanlardan olacaktım. Parkamın önünü kollarım kollara bağlıyken zar zor açmıştım, tam ÖGB tarafından kurulan etten duvara yaklaşmışken aramızda kadın yoldaşlarımızın olmasına rağmen barikatın arkasından taş, cam şişe ve bilimum küçük zarar verici maddeler atılmaya başlanmıştı. Tahminimce 100 kişilik ÖGB joplarını çıkartıp bize ve karşıda ki gruba saldırmaya başlamıştı, bir anda müthiş bir arbede yaşanmıştı, göz gözü görmüyordu ve çok kuvvetli bir uğultu etrafı sarmıştı, o an hemen 5-10 metre karşımda duran bir çember sakallıyıyla bir güvenlik görevlisi boğuşuyordu. Koşarak bütün gücümle çember sakallıya bir yumruk attım ve yere düştü. Yumruğu attıktan sonra sağ elimin parmaklarında bir zonklama oluşmuştu fakat o adrenalin ile pekte bir şey hissetmiyorsunuz derken güvenlik görevlisi sırtıma bir jop darbesi indirmişti. O an nefesim çok ani bir şekilde kesilip gözlerim kararmıştı fakat düşmemiştim, yerden kalkan çember sakallı yobaz suratıma bir yumruk atmıştı. Kendimi korumaya çalışırken 4-5 tane yoldaş bana vuran çember sakallıyı dövüp yerde tekmelemişlerdi, o yoldaşlık ruhu insana çok güzel bir duygu yaşatıyor arkadaşlar çok. Güvenlik görevlileri yerde ki çember sakallıyı tekmeleyen yoldaşlarıma vurmaya başlayınca nefesimin hala daraldığını hissetmeme rağmen güvenlik görevlilerine tekme tokat saldırmıştım. Okula çevik kuvvet ekiplerinin gelip yoğun biber gazıyla kalabalığa dalması sonucu hem olaylar bitmişti hem de okulda o gün ders işlenmeyip öğrenciler eve erken yollanmıştı...
    ···
  11. 86.
    +10
    Özelden attığınız mesajlar için hepinize teşekkür ederim arkadaşlar. T-shirtü bugün Madapaka nickli arkadaşa yolladım muhtemelen yarın kendisine ulaşır. T-shirtü alınca kanıt olarak buraya fotoğraf atmasını istedim ve yapacağını söyledi. Sözlüğe de uzun süre girmeyebilirim, soran olursa bir Bombaragas vardı anılarını anlatıp gitmişti dersiniz * Hoşçakalın arkadaşlar..
    Ve unutmayın;
    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...
    ···
  12. 87.
    +13 -3
    Liseli deselerde senin geçtiğini yollardan geçiyorum şuan komünizm hayaleti burdada dolaşıyor büyük bir ateş yakacak ve yaktığı ateş hiç sönmeyecek
    ···
  13. 88.
    +10
    1 Mayıs günü gelmişti ve üniversite olarak hazırdık. Pankartlar yapılmış, flamalar hazırlanmış ve parti binasına gidilmişti. Fakat bir sorun vardı, AKP günler önceden 1 Mayısın Taksim'de kutlanmayacağını söylemişti. Bu çok zeki bir politikaydı fakat biz neyin ne olduğunu anlayabilen insanlardık. Kalabalığı bölmek ve yılların 1 Mayıs konumu haline gelmiş Taksim Meydanını kapattıtmıştı. Fakat biz bu sene Taksime girecektik ve bunu günler öncesinden planlamıştık...
    Bu arada ben TKP bölünmesi sonucu KP'deydim arkadaşlar bunu da çok soran olmuştu belirtmek istedim. Parti binasına gidip flamaları ve üstlüklerimizi almıştık, sırt çantalarımız sırtımızdaydı ve içi limon, gaz maskesi, su gibi malzemelerle doluydu. Taksim meydanın önüne polisler barikat kurmuştu ve biz adını vermeyeceğim bir otelin içine saklanmıştık. Yaklaşık 30 kişi kadardık ve tamamen gönüllü yoldaşlar aramızdaydı, bu büyük bir eylemdi, Oktay ve çoğu yoldaş aramızda yoktu. Bir anda anlaştığımız gibi meydana doğru sloganlar atarak girdik ve karşımıza çıkan polisleri aşarak meşhur heykelin önüne geldik. Polis koşan yoldaşlarımızdan bazılarını yakalamış ve gözaltına almıştı, içeride olan herkes kol kola girdi ve slogan atmaya başlamıştık, o an içimden Türkiye Sol tarihinin en büyük eylemlerinden birini yaptığımızı düşünüyordum...
    Sanırım hiç birimiz inanamıyorduk fakat yasak konulmuş Taksimin tam göbeğindeydik. Sloganlar atarak geri çekilmeye başladık, bu sefer polis bütün kiniyle bize saldırdı. Jop ve yumruklarla polis bize vuruyordu fakat biz ona rağmen elimizde ki bayrak sopalarıyla kendimizi korumuyorduk. Polis dört koldan saldırarak bizleri gözaltına almıştı, o an etrafta bizleri seyreden emekçi abilerin alkış ve destekleri yediğimiz bütün polis dayağına yetiyordu...
    https://youtu.be/bQhGfiygUog
    ···
    1. 1.
      0
      O otelden çıkan 30 kişilik güruh u hatırlıyorum AMK
      ···
  14. 89.
    +11 -1
    Hikmet bu olaydan sonra sınıfta hafiften korkulan bir tip olmuştu. Recep ile de uzun süre görüşmedik, biz konuşmazken Aleyna ile çıkmaya başlamışlar sonradan haberimiz olmuştu. Yine Hikmetten duyduğuma göre müdürün odasında birbirlerinden özür falan diletmiş müdür bunları. O sene parti binasına fazla gitmemeye başlamıştık, okulda da karşıt görüşlü öğrenciler olmayınca köşemize çekilmiştik ama geçen seneden yazdıklarımızın izleri hala tuvalet kapılarında ve okulun duvarlarında duruyordu. Arada ilker, Hikmet ve ben evlerimize giderdik. ilkerlerin evlerinin binasının altında bir bodrum kat vardı orayı üstümüze almıştık resmen. Duvarlara spreylerle sosyalist sloganlar yazar, sigara hatta arada gizli gizli bira içerdik, bir de küçük eski bir televizyon vardı onunla da vakit geçirirdik. Hikmet bizi ilyas ile tanıştırmıştı birde, ilyas Hikmetlerin mahallesinde oturan Hikmetin çocukluk arkadaşıydı. Mardinliydi, epey esmerdi ve bembeyaz dişleri vardı. ilyas bize Kürtçe, ilker de Arnavutça kelimeler ve küfürler öğretirdi. Bir süre böyle sakin bir şekilde geçti fakat 1 Mayıs tekrar yaklaşmıştı ve TKP liselileri pikniğe çağırıyordu...
    ···
  15. 90.
    +10
    Arkadaşlar kusura bakmayın öğrenci evinde büyük internet sorunu çekiyorum, hem aylık besliyorsun herifleri hemde böyle sorunlar çıkartıyorlar sana neyse devam ediyorum şimdi
    ···
  16. 91.
    +13 -3
    Ertesi hafta, okula mescit açılması için bir takım tartışmalar söz konusu olmuştu. Okulda ki radikal islamcı öğrenciler okula mescit istiyordu ve bunun için stant kurup imza toplamaya başlamışlardı. Bu kitle AKP iktidarından önce bir eğitim kurumunun içine mescit açılmasını asla dile getiremezdi, bu yüzden o dönemlerde sadece başörtü yasağına karşı ses çıkartabiliyorlardı. Fakat AKP iktidarı bu kitle için laikliği, modernizmi ve bilimi ortadan kaldırmak için çok uygun bir iktidar dönemiydi. Biz bu insanların amaçlarının yıllardan beri kökünden ucuna kadar biliyorduk. Okulun içine dün başörtüsünü sokanlar bugün mescit koyacak, yarın ise başka bir dini istekle karşımıza çıkacak ve kademe kademe istediklerini elde edip laik eğitimi yok edeceklerdi. Fakat bu ülkede yıllardan beri solcu öğrenciler vardı ve biz bu gericilere her zaman olduğu gibi yine geçit vermeyecektik...
    ···
    1. 1.
      +2 -4
      Müslüman olmak gericilik demi sana göre. özgürlük için savaşıyoruz dersiniz ama sizin gibiler en çok özgürlüğe karşı çıkanlardır
      ···
  17. 92.
    +12 -3
    Okulu 1 Mayıs için afişlerle donatmaya çalışıyorduk, Oktay Orhan ve Buse yoldaşla duvarlara afişleme çalışması yaparken bir çocuğun da bizden 10-15 metre ileride heyecanla ve endişeyle afişleme yaptığını görüp yanına gitmiştik. Çocuk bizden küçük gösteriyordu, suratında kıl bile çıkmamıştı ve bizi görünce kılık kıyafetimizden ve Oktayla benim bıyıklarımdan solcu olduğumuzu anlamıştı. Yaptığı afişe bakmıştık, mavi renk bir afişti ve üzerinde 3 Mayıs ile ilgili bilgiler içeriyordu. Çocuğun ellerine baktığımda mavi rengin avuçlarına işlediğini görmüştüm belli ki bu iş için emek vermişti, Buse yoldaş afişi yırtmak için tırnaklarıyla ucundan kazımaya başlamıştı fakat ben müdahale ederek ellememesini söylemiştim. Çocuğun yüzünde masum bir ifade vardı ve o genel Türkiye faşisti modeli yoktu. "Merhaba arkadaş nasılsın?" diyip elimi uzattığımda çekine çekine elimi sıkmıştı. Bizimkiler ne olduğuna anlam verememiş bakışlarla bana bakıyorlardı. "3 Mayıs gününde ne olmuştu?" diye sormuştum. Aslında 3 Mayısın ne anlama geldiğini, hatta Sabahattin Ali ve Nihal Atsız davasını tamamen biliyordum. Çocuk sesi titreyerek bize Irkçılık Ve Turancılık davasını kendisine taraflı bir şekilde öğretilen gibi anlatmıştı, Orhan asi ve Karadeniz şivesiyle "O kafatasçı Atsızın mapus günleri bizi ilgilendirmiyor bir daha bu afişleri buraya asma arkadaşım" demişti. Çocuk yutkunmuş fakat bir şey diyememişti. O an elimi çocuğun omzuna atmıştım ve "Biz sana zarar vermeyeceğiz endişelenme, fakat ülkü ocağında duydukların" derken daha cümlemi bitirmeden çocuk bana "Ben ülkücü değilim ki Abi Türkçüyüm" demişti. Bana Abi diye hitap edince bizimkiler gülmüştü, ben ciddiyetimi hiç bozmadan bu temiz fakat beyni zenofobik düşüncelerle yıkanmış çocuğun suratına bakarak hafifçe gülümsemiştim. O çocuğa vurmamıştık, savunmasız ve kandırılmış bir insana saldırmamız hem onun bize olan öznel düşüncelerini etkiler, hem de 15 yaşında hayatını daha eşit ve adaletli bir devrimin umuduyla kaybeden Berkin Elvana sosyal medyadan acizce sallamak kadar faşizan ve iğrenç bir yol olurdu. ismini soramadan alel acele gitmişti çocuk, biz de afişlemeye devam etmiştik. Gencecik fidanların beynini Hitlerden farkı olmayan Nihal Atsız gibi bir şahsiyetin düşünceleriyle zehirleyen insanlardan hesap sormak istiyordum...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      rez devam
      ···
  18. 93.
    +9
    Bu sene üniversitede şuana kadar sadece Mülkiye'den ihraç edilen öğretmenler için bir eylem yapmıştık, onun haricinde KP tekrardan TKP ismini almıştı. istanbul'da büyük bir kongre yapıldı, kongre için iki gün önce Ankara'dan Hikmeti de alıp gelmiştim. Kongremiz, Haliç Kongre Merkezinde olacaktı. Dolmuşla Sütlüce'de inip oradan Haliç Kongre Merkezine doğru yürümüştük. Daha bahçeye girer girmez üzerinde ki üstlüklerde TKP logosu olan çark çekici gördüğüm iki tanımadığım yoldaş bana "Merhaba hoş geldin yoldaş" diyip gülümsemişlerdi, TKP'min logosunu tekrar yıllar sonra görünce ciddi anlamda mutlu hissetmiştim. Biraz daha yürüdükten sonra bahçede bir yoldaş Hikmetle benim üzerimi aramıştı, oysa ki içeriye girerken x-ray ile taranıyorduk fakat bizimkiler​ güvenliği epey yüksek tutuyorlardı. Hikmetle içeri girdiğimizde "Boyun Eğme" t-shirtleri ve kitaplar satılıyordu, Hikmetle birbirimize bakıp Gezi günlerini hatırlayıp gülümsemiştik. Daha sonra bizlere ismimizin yazılı olduğu birer yaka kağıdı ve Parti'nin yöneticileri için oylama yapılması için kırmızı bir karton verilmişti. (Orada dağıtılan yaka kağıdımı saklıyorum bu arada.) içeri nihayet girmiştik fakat hiç yer bulamamıştık, sahnede canlı olarak "El Pueblo Unido" çalıyordu ve içeride çok hoş bir ortam vardı. En arkalardan iki boş yer bulunca hemen oturmuştuk, biraz oturduktan sonra "Enternasyonal Marşı" ile kongre başlamıştı. Yunanistan ve Küba Komünist Partilerinden iki yetkili, Kemal Okuyan, Aydemir Güler, Enver Aysever, Berkin Elvan'ın babası ve daha niceleri o gün orada bizlerle beraberdi. Biz komünistlerin hepsinde bir slogan atma isteği vardır, o an içteki düşünceleri dışa vurmanın en güzel yolu kitleyle atılan sloganlardı. Kongremizde bile bol bol slogan atmıştık, 3500 kişi ile Hikmetle beraber yıllar sonra slogan atmıştık...
    Kongremiz bitmişti ve aklımızda kalan en etkili konuşmayı Kemal Okuyan yapmıştı;

    Bir komünist partisi ne işe yarar? Yayın çıkarır, toplantı yapar, bildiri dağıtır, miting düzenler, örgütlenir, açıklama yapar, kongre toplar, seçime girer, haklar ve özgürlükler için mücadele verir. Bu nedir? Binlerce, on binlerce, milyonlarca sayfa evrak, yazı, günler, haftalar, aylar boyu toplantı, on binlerce top kırmızı kumaş ve ileride anlatacağımız anılar…
    Hayır! Bu bir komünist partiyi tarif etmez.
    Komünist parti, kapitalist düzenin devrilmesine odaklanan, o işleme ebelik, öncülük edecek, kolaylaştıracak partidir.
    Toplantılar, bildiriler, gösteriler, yayınlar bunun içindir. Her şey bunun içindir...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Videosu vardi izlemistim
      ···
  19. 94.
    +10 -1
    O olaydan sonra bir daha okula mescit yapımı için bir imza kampanyası yapılmamıştı. Suratımda gözle görülebilir bir iz yoktu fakat sırtımda 1 ay boyunca morlukla gezmiştim, Oktayın ise dudağı patlamıştı. Sağ elimin orta parmağının ise attığım yumruğun etkisiyle kemiğinde bir soyulma ve küçük bir şişlik meydana gelmişti. Olaylardan sonra okulda bizlere destek veren öğrenciler gelip bizlere geçmiş olsun dileklerini sunmuşlardı, gelenlerin çoğu tipik CHPli Ulusalcı-Kemalist kızlardan oluşuyordu fakat o Türkçü çocukta bizimle çay içmeye gelenlerin aralarındaydı. Çocuk iki yan masada oturuyor ve ara sıra çaktırmadan bana bakıyordu, anlaşılan hala beni hatırlıyordu. Kalkıp yanına bir sandalye çekip "Merhaba arkadaş nasılsın?" diye sormuştum, "iyiyim siz nasılsınız?" diye karşılık vermişti. Çok kibar ve efendi bir çocuğa benziyordu, biraz konuşmuştuk ve bana isminin Erdem olduğunu söylemişti. "Dün bizim aramızda seni de gördüm Erdem, ne için solcularla yürüdün?" diye sorduğumda bana büyük bir Mustafa Kemal Atatürk hayranı olduğunu ve malum kişilerden nefret ettiğini söylemişti. Türkçülerin hepsini internette görmüştüm, bu çocuk canlı gördüğüm ilk Türkçüydü ve hepsi bana "ırkçı Kemalist" geliyordu, fakat çokta ironikti ki Nihal Atsızın ve manevi babası Rıza Nur denilen hastanın birer Kemalizm düşmanı olduğunu hatta bir çok kez Mustafa Kemal'i sert bir şekilde eleştirdiğini ya bilmiyorlardı ya da görmezden gelmeye çalışıyorlardı. Bunu dediği anda bu kokuşmuş gerici zihniyete karşı olan sadece bizim olmadığımızı anlamıştım, radikal islamcılar zamanında sadece komünistlere karşı ses çıkartabiliyordu çünkü hiç bir iktidar AKP iktidarı kadar Mustafa Kemal düşmanlığını meşrulaştırmamıştı, fakat şimdi siyasi doruklarını yaşadıkları için saldırılarını Mustafa Kemale kadar indirmişlerdi...
    Edit: Yarın devam edicem arkadaşlar, hikayeyi yazmaya başladığımdan beri gündemi pek takip edemiyor ve kitap okuyamıyorum. Bu gece onlarla ilgilenicem, hepinize iyi geceler...
    ···
    1. 1.
      0
      Atsızın Atatürk düşmanı olduğunu biyerinden sallama.
      ···
  20. 95.
    +9
    O sene bir kaç küçük olay daha yaşanmıştı fakat diğerleri kadar çarpıcı olaylar değildi, onları geçiyorum arkadaşlar. 2016 senesi bu şekilde sona ermişti. Yazın internetten bir kızla tanışıp, biraz yakınlaşıp, kısa bir süre sonra beraber olmaya başlamıştık. Benimle tanışırken politikayla pek ilgisi yoktu fakat laik bir ailede büyümüş, pek bilinçli olmasa da bir Kemalistti. Benimle beraber olduktan sonra benim ve hediye ettiğim kitaplar sayesinde o da Marksist-Leninist olmuştu. O yaz liseden ilker, Hikmet ve Yasin beraber tatile de gitmiştik. Yazı o tatille bitirmiştik. He bir de oradan ayrılmadan hemen önce Hikmet yanında getirdiği kırmızı spreyi bavuldan bizim şaşkın bakışlarımız içinde çıkarırken, yine boş durmayıp Erdek Ocaklar sahilinin yakınında bir duvara kırmızı spreyle "Tek Yol Devrim!" yazıp oraya hatıramızı bırakmıştı, yolunuz düşerse eğer hala duruyorsa sahilin orada bir duvarda o yazılamayı görürseniz Hikmeti anarsınız arkadaşlar...
    Sene 2017 ben üniversite üçüncü sınıftayım...
    ···