1. 1.
    0
    devcileyin bir böceğe dönüşmüş buldu kendini.

    rezerveleri alın müthiş bir hikaye anlatacağım
    ···
  1. 2.
    0
    Bir zırh gibi sertleşmiş sırtının üzerinde yatıyor, başını biraz kaldırınca yay biçiminde katı bölmelere ayrılıp bir kümbet yapmış kah­verengi karnını görüyordu; bu karnın tepesinde yorgan, her an kayıp tümüyle yere düşmeye hazır, ancak zar zor tutuna­bilmekteydi.
    ···
  2. 3.
    0
    Vücudunun kalan bölümüne oranla acınacak kadar cılız bir sürü bacakçık, ne yapacaklarını şaşırmış, göz­lerinin önünde aralıksız çakıp sönüyordu.
    ···
  3. 4.
    0
    konuya franz'ız kaldım
    ···
  4. 5.
    0
    «Bana da ne oldu böyle?» diye düşündü Gregor Samsa. Ha­yır! Düş falan değildi. Odası, biraz fazla küçük olmakla bera­ber tastamam bir insan odasıydı ve enikonu aşinası bulun­duğu dört duvar arasında sessiz sakin duruyordu. Ambalajla­rından çıkarılmış kumaş örneklerinden bir koleksiyonun ya­yıldığı masanın üzerine – Samsa bir firmanın pazarlamacılığı­nı yapıyordu – kısa süre önce resimli bir dergiden kesip altın yaldızlı şirin bir çerçeveye geçirdiği bir resim asılmıştı.
    ···
  5. 6.
    0
    kafka sen misin
    ···
  6. 7.
    0
    Başın­da kürk şapka, boynunda yılan biçimindeki uzun kürk atkıyla dimdik oturmuş bir kadın, kollarının dirsekten aşağı bölüm­lerinin içinde kaybolduğu ağır bir manşonu yukarı kaldırarak seyircilere doğru uzatmıştı resimde.
    ···
  7. 8.
    0
    sonunda böcek ölüyo beyler
    ···
  8. 9.
    0
    beyler serkan muallaksi yüzünde yazdıklarım boşa gitti baştan yazıcam bekleyin
    ···
  9. 10.
    0
    Gregor’un gözü pencereye kaydı; havanın kapalı olduğunu anlayınca – çinko denizlik üzerine düşen yağmur tanelerinin tıpırtısı işitiliyordu – enikonu bir hüzün çöktü içine. En iyisi biraz daha uyuyup bütün bu sersemce düşünceleri unutmak, diye geçirdi içinden. Ancak, hiç de gerçekleşecek gibi değildi bu; çünkü sağına yatmaya alışmıştı, oysa şimdiki durumunda sağ tarafına bir türlü dönemiyordu.
    ···
  10. 11.
    0
    istediği kadar güçlü bir hamleyle kendini o tarafa atsın, her defasında sallanıp salla­nıp yine arka üstü düşüyordu. Belki yüz kez denedi, havada debelenen bacaklarını görmemek için gözlerini yumdu; ama sonunda böğrüne şimdiye dek asla duymadığı hafif ve künt bir ağrının saplandığını hissedip vazgeçti.
    ···
  11. 12.
    0
    ‘Hay Allah!’-diye düşündü. ‘Ne zahmetli bir meslek seçmişim kendime. Gün yok ki, yolda olmayayım. Burada, firmadaki asıl işler, gezilerde katlandığım kadar telaş ve tedirginlikle dolu değil. Üstelik bu baş belası yolculuklar; aktarma trenle­rini kaçırmamak için çektiğim sıkıntılar, rasgele yenen ber­bat yemekler, boyuna değişik insanlarla düşüp kalkmalar, as­la bir süreklilik, asla bir içtenlik kazanamayan ilişkiler.
    ···
  12. 13.
    0
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    beyler daha önce verildi inanmayın
    ···
  13. 14.
    0
    'Şey­tan görsün hepsinin yüzünü!’ Ansızın yukarıda, karın bölge­sinde hafif bir kaşıntı duydu; başını daha iyi kaldırıp bakmak için, sırtüstü yavaş yavaş karyolanın ayağına yaklaştı. Kaşınan yeri gördü derken; baştan aşağı küçük ve beyaz noktacıklarla örtülmüştü. Noktacıkların ne olabileceği konusunda karara varamadı, bir ayağıyla sözkonusu yeri yoklamak istedi, ama hemen yine vazgeçti; çünkü daha ayağını dokundurur do­kundurmaz, bütün vücudunu bir ürperti kaplamıştı.
    ···
  14. 15.
    0
    Mal misin amk neyini yaziyon kitabin
    ···
  15. 16.
    0
    Sırtüstü kayarak eski durumunu aldı. ‘Sabah erkenden bu yataktan kalkmalar yok mu’, diye düşündü, ‘adamı büsbütün serseme çeviriyor. insan dediğin uykusunu alacak. Başka pa­zarlamacılar bir haremdeki kadınlar gibi yaşıyor tıpkı. Örne­ğin, müşterilerden aldığım siparişleri firmaya iletmek için, kaldığım otele öğle öncesi bir ara döneyim desem, bu beyleri henüz kahvaltı masasının başında görürüm. Ama sen gel de, bizim patronun karşısında böyle davran; hemen kapı dışarı edilirsin. Ama kimbilir, belki kapı dışarı edilmek benim için hepsinden hayırlısı olurdu.
    ···
  16. 17.
    0
    Hani anne ve babam olmasa, çoktan bırakmaz değildim bu işi. Patronun önüne geçip diki­lir, ne düşündüğümü bütün açıklığıyla yüzüne karşı söyler­dim. Diyeceklerimi işitmeye görsün, kesinlikle düşüp kalırdı yere. Sonra masasının üzerine o ne acayip oturuş öyle, ya­nında çalıştırdığı kişilerle o ne yüksekten konuşma! Üstelik kulakları ağır işittiğinden, konuştuğu kimse hemen burnu­nun ucuna kadar kendisine sokulmak zorunda. Ancak yine de umudumu büsbütün yitirmiş değilim. Anne ve babamın firmaya borcunu bir yol ödeyecek parayı biriktirdim mi – ki bu da beş, altı yıl sürer daha -, aklımdan geçirdiğim şeyi ke­sinlikle gerçekleştireceğim. O zaman görsünlerdi bakalım! Ama yataktan çıkmam gerekiyor şimdi, trenim beşte kalkı­yor.’
    ···
  17. 18.
    0
    Komidinin üzerinde tik tak edip duran saate bir göz attı. ‘Hay Allah!’ diye geçirdi içinden. Saat altı buçuktu ve gös­tergeler habire ilerleyip durmaktaydı. Hatta altı buçuk da geride kalmıştı şimdi, nerdeyse yediye çeyrek vardı. Yoksa çalmamış mıydı saat? Dörtte çalması için saatin gereği gibi kurulduğu yataktan görülebiliyordu ve çaldığına da hiç kuş­ku yoktu. iyi ama, odadaki bütün eşyayı zangır zangır titre­ten zil sesini işitmeyerek uyuyakalmış olabilir miydi?
    ···
  18. 19.
    0
    Doğru, rahat bir uyku uyuduğu söylenemezdi; ancak rahatsızlığı ka­dar deliksiz bir uyku uyumuştu anlaşılan. Peki, şimdi ne ya­pacaktı? Bir sonraki tren saat yedideydi ve bu trene yetiş­mek istiyorsa iki ayağının bir pabuca girmesi gerekiyordu. Üstelik kumaş örnekleri henüz ambalajlarına yerleştirilme-.misti; ayrıca bir kırıklık, bir halsizlik vardı üzerinde. Hem trene yetişse bile, patronun paylayıcı sözlerini işitmekten ka­çınılacak gibi değildi; çünkü mağazadaki yardımcı kuşkusuz beş treninde kendisini beklemiş, gelmediğini görerek du­rumu çoktan patrona rapor etmişti.
    ···
  19. 20.
    0
    Patronun, zekâ denen şeyden nasibini almamış kişiliksiz bir uşağıydı adam. Peki, hastalandığını haber verse? Ama bu da alabildiğine tatsız bir şeydi, kuşku uyandırmaktan öte bir işe yaramayacaktı; çünkü Gregor beş yıldır firmada çalışıyordu ve bu beş yıl içinde bir kez olsun hastalanmamıştı. Kuşkusuz, patron hemen sigorta doktorunu yanına alıp gelecek, anne ve babasına oğullan Gregor’un tembelliğinden yakınacak, bütün karşı görüş ve itirazları, daha ağızdan çıkar çıkmaz doktoru tanık gösterip geri çevirecekti.
    ···