bir orospunun hakettiği sonu

binler size bir huuryla aramda geçmiş bir hikayeyi anlatıcam. bu huurnun nasıl kendi sonunu hazırladığını...

merak edenler toplansın etmeyenler gibtirsin gitsin

hikaye 10 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor ve sonu kanlı bitiyor baştan söyliyim. liseliler boş yere takip etmesin, sonra pgibolojileri bozulur.

hikaye ben daha 14 yaşındayken (bundan 10 yıl önce) başlıyor. henüz liseye yeni başlamışım, hazırlık okuyorum. ingilizce fransızca takılıp eğleniyoruz. hayatımın belki de en güzel anları. tabi cinsel olarak da belli değişiklikler başladığı için bildiğin abaza abaza geziyorum ortalıkta.

o sıralar dayımla aram çok iyi. sürekli onun şirketine gidiyorum, bana geç bakalım müdür koltuğuna müdür diyo sürekli, ben de onun bilgisayarında takılıyorum. niyese evdeki bilgisayar o kadar zevk vermiyo, her işimi orada yapıyorum, her siteye oradan giriyorum, eve de akşam 8-9 gibi kendi bırakıyor.

bu toplantıda olduğu zamanlarda ben yanımdaki cd leri çıkarıyorum çantadan, müdür odasında ferre lerimi tek tek seyretmeye başlıyorum. bi yandan birisi gelcek diye ödüm kopuyo, bi yandan da 31 in doruklarına ulaşıyorum.

mart sonu geldiği bi anda, dayım gene toplantıdayken ben açmış seyrediyorum ferrelarımı. o zamana kadar yakalanmamamın sebebi toplantıların belli bir giriş çıkış saati olması, ve de odaya tek izinsiz giren kişinin dayım olması. öteki türlü dayım odada olmasa bile sekreter arıyo odayı, (herhalde dayım tembihlemiş benim için) mert bey (şimdi salladım bu ismi) odaya temizlik için gelecekler efendim diyor. böylece toparlanmak için vaktim olmuş oluyo, toparlanıyorum ve kimin ne işi varsa yapıyo gidiyo.

işte bu taa 10 sene önce bir mart sonu gene ben ferremu seyrederken çat diye dayım içeri giriverdi

toplantı için içeriden bir evrak almayı unutmuş, onu almaya gelmiş. hızlı hızlı evraklara bakınırken beni farketti. amk nerden anladı bilmiyorum ama geldi yanıma, koç napıyosun dedi. hiç miç diye kıvırayım dedim ama aldı mouse u zaten bilgisayarım a girince cd yi gördü hemen. yüzüm zaten kıpkırmızı olmuş beyaz tenli olduğumdan. dedim yapacak hiç bişey yok ne derse kabulüm. herhalde dayımla da ilişkim buraya kadarmış dedim.

lan dün gibi hatırlıyorum. bak sen bizim yeğene adam mı oldun len ferre seyrediyosun dedi. diyecek hiç bişeyim yoktu eğdim başımı sadece.

bi tane patlattı enseme "lan karı mısın, ne utanıyon, küçücük kalıyosun" dedi. erkek gibi izledim desene dedi. biz de yaptık koçum bunları zamanında, tek erkek sen olmuyosun dedi. burda bekle toplantıdan sonra görüşelim küçük beyfendiyle dedi.

amk vaktin o kadar yavaş o kadar eziyet dolu geçtiğini hatırlamıyorum. neyse 1 saat geçti, geldi bu toplantıdan, herhalde toplantısı da çok iyi geçmiş ki ağzı kulaklarındaydı. kalk hadi gidiyoruz dedi.

dedim dayı özür dilerim, söyleme bizimkilere dedim. ben daha bunu derken enseme bi tane daha patlattı. lan neyinden utanıyosun, belli ki erkek olmuşsun dedi. merak etme seni sizinkilere zütürmüyorum senle işimiz var bugün dedi. sonra babamı aradı, veli bugün mert bizde kalıyo dedi.

amk ne yapcak çok merak ediyodum. bindik arabaya, sonra sinan diye bi arkadaşını aradı. "sinan bugün bana şöyle en güzellerinden birini ayarla" dedi. sonra "yok lan benim için değil, çok sevdiğim bi delikanlı için. ama bak bu ilk olcak krallar gibi olsun, en güzelinden olsun" dedi. beyoğlunda bi cafe de buluştular bunlar. sinan beni gördü "vay delikanlı hadi bakalım erkek oluyosun bu akşam" dedi. gene arabaya atladık beşiktaşta lüks bi eve girdik. evin içinde yarı çıplak kadınlar vardı. çıplaklıkları ayrı güzel, yüzleri ayrı güzeldi. ben bakmaya kıyamıyordum, onlar gülüşüp duruyorlardı. tabi bu gülüşmeleri utandırmıştı o zaman.

dayım bu sefer omzuma vurdu bi tane. e o kadar teorisini öğrendin bu işin, gel de erkek gibi pratik yap, öyle video izleyerek olmaz bu işler dedi. o zamana kadar az çok anlamıştım ama bu lafı der demez beni bi ter bastı ki anlatamam. nasıl yani, resmen o gün milli olcaktım. hiç bişey diyemedim dayıma bakakaldım.
eğildi kulağıma, ilk seferde hızlı olur bu işler dedi, git şu tuvalete de öncü birlikleri oraya yolla, asılları hatuna kalsın dedi. amk bembeyaz oldum. ben ona bakarken hadi lan seni mi beklicez dedi. hiç bişey diyemeden, ittirile ittirile gittim tuvalete.

tuvalet normal bi tuvalet değildi. bi kere çok büyüktü. içinde duşu da vardı. sonra gazete bayilerindeki gibi dergiler gazeteler dizilmişti. iki tane büyük ayna vardı. birisinin etrafı siyah diğeri kırmızıydı. siyah olanda, erkek parfümleri, traş bıçakları, prezervatif, krem, kolonya her bi gibim vardı. upuzun bi küvet vardı. ve küvetin karşısında müzik çalar koymuşlardı. arasındaysa klozet duruyodu.

oturdum klozet e, dergilerden birisini aldım okumaya, resimlerine bakmaya başladım. dalga zaten dünden hazırdı, hemen taş gibi oldu. orada boşaldım bi kere. sonra kalktım aynanın önündeki parfümlerden güzel olanından sıktım kendime. ama sonra ne yapcam hiç bilmiyordum. çıktım tuvaletten dayımın yanına gittim doğruca.

bar gibi bi yerin önünde sinanla konuşuyolardı bunlar. sonra heh bizim delikanlı da geldi dedi sinan. barın yanındaki dolabı açtı, içi prezervatif doluydu, bi tanesini uzattı bana. al bakalım genç içeride lazım olur dedi. bak şu kapıya gidiyosun dedi.

amk ne olduğunu anlamamıştım, sadece dediklerini yapıyodum. sonra gene heyecan bastı beni. yavaş yavaş gittim kapıya doğru.

kapıyı bi açtım, kırmızı lambalı bi odada, kırmızı bi yatakta uzanmış, kırmızı tuvaletli sarışın bembeyaz tenli bi hatun yatıyodu. beni görünce şaşırdı. sanki çok önemli birisini bekliyormuş da beni görünce hayal kırıklığına uğraşmış gibi oldu.

sonra demek o yakışıklı sensin dedi. gel bakalım yakışıklı buraya dedi. ben heyecanımı yenmek için konuşmaya çalışıyodum, ama bi türlü mantıklı düşünemiyodum. o anda belki de denilebilecek an öküzce şeyi dedim: selam!

kız gülümsedi o da selam verdi. isimlerimizi öğrendik. heyecanlı olduğumu anladı, önce biraz şarap verdi. ben o sıralar 1 ya da 2 kere şarap içmiştim henüz. ama o sırada reddedeceğim herhangi bişey erkekliğime dokuncakmış gibi geliyordu ve o ne teklif ederse ben hemen kabul ediyodum. biz şaraplarımızı içerken, o boynuma masaj yapmaya başladı. sonra yanaklarımı iki elinin arasına aldı. sonra yaklaştı ve öpüştük. her yaptığı şeyde kaskatı kesiliyodum. sonra eliyle elimdeki şarabı aldı. sonra bir elini vücudumda gezdirerek öpüşmeye devam etti.

üstümde bi sweatshirt vardı. elini içine attı ve göğsümde gezmeye başladı. ben de giderek ortama ısınıyordum. daha önce hiç bi hatuna bu kadar yakın olmamıştım. ama ben de onun gibi sırtını okşuyordum. elimi boynunda gezdiriyodum. kocaman yırtmacı vardı elbisesinin, boynundan beline sonra da bacaklarına geliyordum. elim titriyordu. ama hatun o kadar kaptırmış öpüyodu ki beni, bana öyle geliyo ki elimin titremesini hissetmedi bile.

sonra boynunu öpmeye başladım bunun bu da üstümü çıkarmaya başladı. ben o sırada bunun göğsünden muhteşem bi koku geldiğini duydum. zaten öperken de görüntü olarak yeteri kadar ilgimi çekiyodu. üstüne bir de koku eklenince iyice zıvanadan çıkarıyodu orası beni. ama nedense oraya dokunmaya, orayı öpmeye bi türlü cesaret edemiyordum. ve de çok merak ediyodum, acaba nasıl olcaktı o iş. her tarafım zangır zangır titriyodu. oysa artık kemerimi çözmeye başlamıştı bile. herşey o kadar hızlı oluyodu ki birine alışamadan öteki geliyordu.

nihayet pantolonumu da indirdi ve sadece boxer la kaldım. o sırada boynumda olan dudaklarını geri çekti ve öyle güzel gülümsedi ki tarif etmem mümkün değil. sonra iki elini boynuna attı ve saçlarını geri savurdu. fermuarımı açmama yardım eder misin dedi. ben o sırada ne dese yapcaktım zaten. hiç bişey diyemedim gene ve o arkasını döndü.