+4
Cebinde 50 milyonu vardı. Eski istanbulda cebinde para olan yalnız bir çocuğa yer yoktur. Bundan habersiz bizim masum pendikten kendisini bostancıya kadar sürükledi. Nereye gittiğini bilmediği otobüslerle geldiği bu yerde *Sahte mutluluk saçan bir lunapark vardı karşısında. içeri girer girmez küçük omzunda kocaman bir el hissetti.
-Ne işin var senin burda?
Masum güldü, evim yok ailem yok benim, dedi.
-Adam masumu süzdü, doğru söylediğini anladı. Aldı onu karnını doyurdu.
Tanıştılar, adam masuma Halil dedi. isminin olmadığını anlayınca. Adamın ismi de Hikmet imiş.
Masumu lunaparkın içinde minik bir kulübeye zütürdü. Benle beraber burada kalabilirsin Halil dedi.
-Bizim masum çok sevindi, öylesine saftı ki hemen kabul etti. Belki de karşısına çıkmış en iyi insan Hikmet amcasıydı.
Artık beraber kalıyorlardı.Her gün kahvaltı edip, lunaparkta su satıyordu parasını Hikmet amcasına verirdi. Gerçekten şanslıydı masum, kader onun hayatını başka bir raya oturtmuştu.
-Günler böyle geçti masum büyüdü,1 yıl kadar.
-Burası onun evi olmuştu, fakat kendi evinde salona giremeyen çocuklar gibi bir kere olsun oynamamıştı buradaki oyuncaklarla.Ve istemezdi de.
-Ama içinde kopan bir fırtına vardı, anlatamazdı kimseye. Birtek bana anlattı Halil. Ağlayarak anlattı hemde. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen o lunaparka gelen mutlu çocukları öylesine kıskandığını hiç unutmamıştı.
-içten içe bir kin beslemişti hepsine. Onların anneleri babaları vardı, evlerinde bir sıcak yemekler, vardı. Onlar süngerin üzerinde uyumuyorlardı. Halil ise ismini dahi bilmiyordu.
-Ve masumun hayatını en çok etkileyen gün geldi çattı. Masumun masumiyetini yitirdiği gündü bu.
Kendisinden bir yaş küçük , yepyeni ayakkabıları olan bir çocuk. Annesini kaybetmiş aylak aylak korkulu gözlerle geziyordu etrafta.
Halil'e annemi bulamıyorum, oyuncaklara biniyordum kaybettim abi dedi.
Halil güldü, annesi vardı. Elinden tuttu çocuğun o cicili bicili elbiseleri, parlayan ayakkabıları. Halilde olmayan ne varsa vardı onda.
-Kulübenin içine getirdi çocuğu burası lunaparkın uzağındaydı. Kapıyı kitledi, çocuk korkmuş bağırıyordu.
-Kendini kaybetti masum, eline yüzüne vurmaya başladı çocuğun, ceplerindeki paraları aldı.10 gün su satsa kazanamayacağı para çocuğun cep harçlığıydı.
-Çocuk bağırdıkça kavga büyüdü, fakat bizim masum kadar cevval olamazdı o zengin sıpası.
-Ne olduysa oldu çocuk düşüp sandalyenin sivri kenarına kafasını vurdu. Yerde öylece kaldı.
Kafası kanamıştı ,Halil önemsemedi. Çocuğun gömleğini ceketini ayakkabılarını herşeyini çıkarıp kendisi giydi. Atletiyle baygın duran çocuğu hiç düşünmedi o an.
-Sanki naletin evinden kaçarkenki umursamamazlık ,o basit neşe yine vücudunu sarmıştı.
-Düşünmüyordu Yarını .Cebinde yine parası vardı, güzel elbiseleri vardı. Hikmetin aldığı kıyafetleri de bir çantaya doldurdu, eski püskü yırtık şeylerdi zaten. Tam çıkacaktı kulübeden. Birşey takıldı gözüne.
-Yerde baygın yatan bir zengin bini vardı. Yutkundu. Kulübeyi kitledi, koşa koşa lunaparktan dışarı çıktı halil.
-Naletin evinden kaçarkenki mutluluk uzun sürmüştü, Kafasını meşgul eden hiç bir düşünce yoktu.
Ama şimdi, hiç durmadan kaçıyordu. Sahile kadar gitti ,kayalıkların arasına sindi ve bekledi.
-Ellerine ayakkabılarına baktı. Gözlerini faltaşı gibi açmış sanki kendisi için ayrılmış olan bu kayaların arasında, denize baktı hiç göz kırpmadan. Hiç kıpırdamadan. Farklı hissediyordu.
Sanki artık hayatı, kaderi, naleti,hiç bilmediği adını, anne ve babasını suçlayamıyordu.
-Artık kendisi suçluydu.
Küçük masum ,masum değildi artık.
DEVAM EDiYORUM.
iMZA
pekmezlibarmak
Tümünü Göster