bir kızı çok sevmiştim o da beni çok sevdi

yıllar geçti tabii, şimdi yaşasaydı yine beni sever miydi bilmem. ama benim bu hayatta evlilik hayallerimi ölümüyle birlikte zütürdü.. anlatıcam dinleyen gelsin.

üniversite sınavı bitmişti, tercihleri yaptım okumaya gideceğim şehre gitmek için sabırsızlanıyorum tabii. o süre zarfında da eskişehir adalarda bir kafede çalışıyorum. kafe nezih bir yerdi. durumu, parası iyi olan insanlar gelirdi genelde. tabii ben komilik yapıyordum. masadaki çöpleri atıyor, küllükleri boşaltıyordum. bir yandan da cool takılmaya çalışıyorum, hiç gülmüyorum falan. ama bir kızla göz göze gelsek ipleri salıcam o derece.

bir iki gün çok iyi gidiyordu kafedeki statüm. ezilmiyordum, saf yerine konmuyordum. hani kafelerde kılıbık, ciguli tipler olur ya. masaya gelen kızlara hoş kibar bir şekilde yaklaşır, toylara emir verir. öyle biri de bizim kafede vardı bana bir gib diyemezdi. kızlı erkekli çalışırdık zaten biz. garson kızlarda kezban değil allahı var güzle kızlardı. bakımlılardı, durumları türkiye standartlarında idi. bir gün yine normal çalışıyorum saat akşam 10 sıralarında 3 kız geldi.

bizim kasada da hakkı abi otururdu. diğer garsonlar yemek yedikleri için arkada ben boştum kapı önünde sigara içiyordum. hasan dedi çabuk masayla ilgilen dermişçesine el hareketi yaptı bana. ben koştum masaya. tabii heyecan yaptım amk. buyrun ne istersiniz derken kızların yüzüne bakamıyorum. taytlı, topuklu ayakkabılı at gibi kızlar. ben yanlarında çelimsiz kaldım. daha sonra ezik bir duruma düştüğümü farkedip başımı kaldırıp son kıza siz ne istersiniz dedim. o an onla göz göze geldik. bir etkileşim oldu orada. ayrıldım yanlarından. sürekli bir kızlarla konuşuyor bir beni kesiyor. kız çok tatlı ben tipsizim malağa bağladım orada kendimi.

bu kızları benim işe girdiğim günden beri ilk o zaman görmüştüm. daha sonra kendileri bizim kafeye gelmeye başladılar işte. bir gün spor kıyafetlerle geliyorlar, bir gün tahrik edici giyinip geliyorlar. kız sipariş verirken hep bana el kaldırıyor gel gibisinden. hatta demin bahsettiğim ciguli sen dur ben bakarım deyip yanına gitmişti kızın. kız siparişi bana vermek istediğini söylemiş kendisine. artık kanıya vardım bu kız bana karşı birşey hissediyor ama ben kendimi ona laik görmüyorum açıkçası. böyle böyle bir hafta geçti. bu daha sonra tek gelmeye başladı kafeye. sabahları hem de.

tabii biz 12 saat hayvan gibi çalıştığımız için oradaydık. sabahları tenha olur kafe. patron matron yok tabii. aşçılar, garsonlar olur. afedersin herkes müşteriyi gibine bile takmaz o vakitler. bu kız geldi yine. tabii alışkanlık oldu. gittim ne istersiniz diye sordum. iki tane çay dedi. gittim ocaktaki lavuktan çayları aldım. masaya koydum. çekildim kasanın oraya doğru. kız beni çağırdı. diğer çay senin için dedi. eğer kızmazlarsa gel otur muhabbet edelim azıcık dedi. ben tabii diğerlerini giblemiyormuşçasına oturdum masaya konuşmaya başladık.

havadan sudan muhabbet başladı. sınava tekrar girecekmiş. çok duygusal bir kızmış. benden numaramı istedi. verdim buna. artık hem kafede hem de evde telefonla konuşur olduk biz bu kızla. artık konuşmaktan uyuyamıyor malak gibi gidiyordum iş yerine. kızla daha sonra yakından tanışmak istediğimi belirttim. bir buluşma ayarladık. ertesi gün patrondan rica ettim işte şu gün işim var da müsade eder misin diye. huurnun iyi gününe denk geldim razı geldi. tabii kız kafeye gelince falan ısmarlamalar başladı. masaya oturunca benmi sigara paketini masaya koyardım. sigara içeceğim zaman masasına gider bir tek alır içerdim onun paketinden izin almadan.

o gün geldi. heyecanlıyım tabii. akşam buluşacaktık. kız kafenin kapısına geldi. hadi gelmiyor musun gibisinden el hareketi yaptı. ben de izin alıp çıktım hemen. kıza sordum hangi bara gidelim diye ya da karnın açsa bir yerde bir şeyler yiyelim diye. porsuğun kenarında oturup muhabbet etmek istedi. adalardaki migrosa gidip bira aldık 4 lü halde 2 tane. çerez fıstık cips aldık. bir kaç paket winston light aldık. geçtik bir köşeye muhabbet ediyoruz. tabii samimi hareketler yok. bir mesafe var arada.

dinliyonuz mu lan ben bir sigara içip geliyorum.

kızla yavaştan konuşuyoruz amk. tabii başta makaralı tukaralı konuşuyoruz. burada takıldığımı da söyledim de buradan bihaber kız. daha sonra alkolün etkisiyle bir duygusal muhabbetlere girdik. kız bana en dayanamadığın durum ne diye sordu. ben de çocuk ölümlerine dayanamam ben dedim. o küçük, masumların ölmesi beni çok yakıyor dedim. tabii halamın küçük kızının öldüğünü söylemedim kendisine. oradan bayağı bir muhabbet ettik. ben artık hıçkıra hıçkıra ağlıyorum kız beni teselli ediyor, aslında kızın ağlaması benim onu teselli etmem gerekir. evlere dağıldık. iyi misin nasıl oldun diye bana mesajlar atıyor. ben eve giderken de bir kaç bira aldım onları içiyorum hala etkisinden çıkamadım. kıza da burada açıldım. "melek gibisin. seninle bir ömür geçirmek istiyorum. seni kaybetmek istemiyorum" diye mesaj attım.

kız benim bu saflığımı kullandı binler. meğer alay malzemesi arıyorlarmış kendilerine. bu kız beni bir ortama çağırdı. ortam dediği ev. ama arkadaşları var. gittim. akşam 7 civarlarıydı. bu kafeye geldiği diğer 2 kız da vardı. görseniz her türlü böreği, tatlıyı yapmışlar. orada içime bir kurt düştü. dedim keşke içki de olsa. buzdolabını bir açtılar. viskisinden tut tekilasına kadar her içki.. tabii ben sadece 4 kişi olucaz zannediyorum amk. kız birini aradı. ethem nerede kaldınız hasan geldi siz gelmediniz diye.

ev villaydı. adamlar geldi bir tane spor arabayla. 3 erkek. kalıplılar, karizmatikler. tabii ben orada düşünce çukuruna düştüm. lan diyorum bunlar şimdi içip içip bana atar gider falan yaparlar çelimsizim dayak yerim diye düşünüyorum. adamlar da kızlarla bayağı içli dışlılar. bana geldi selamın aleyküm kardeşim falan dediler. masaya geçtik yemeğe oturduk. başta kendi aralarında muhabbet ediyorlar. ben tıkınıyorum afedersiniz. bana döndü erkeklerden bir tanesi. kardeşim sen neden hiç konuşmuyorsun dedi.

ben size biraz yabancı kaldım galiba dedim. bir yandan da en iyisi ben yiyeceğimi yiyip gidiyim diye düşünüyorum. adamlar karizma, benim çelimsiz değil. ayrıca benim gibi eve halk otobüsüyle de gelmediler. mutfak amerikan mutfaktı. ben yedim geçtim kanepede oturuyorum. kızlardan birisi hasan televizyonu açıyım mı dedi. ben de farketmez sen bilirsin dedim. ben televizyon izliyorum bunlarda hala masada yemek yiyorlar. bunlarda hadi biz de geçelim kanepelere dediler. geldiler. sarışın, kaslı dar gömlekli çocuk, hasan televizyon faslını sonlandırıyorum kardeşim müzik açıp içkiye geçicez dedi. bu vcd playerla ilgilenirken ben gidiyim en iyisi dedim yabancıladım dedim.

bunlar oohh hasan böyle anlamamıştık demeye başldı hep bir ağızdan. beni evde tutmayı başardılar. bana dedim sadece bira ver. dedim bunların bana saldırmak gibi bir niyeti varsa da ben ayık kalıyım bu itler sarhoş olunca sopaya çekerim. orada bir cesaretlenme geldi bana. ben nereden biliyim adamların profesyonel içici olduğunu. huur evlatları görgüsüzler. bir laf söylüyorlar 2 kere geğiriyorlar ardından öküz gibi. sonra bu itlerden bir tanesi. haberleri açalım müziği kapatıp bakalım hangi çocuk ölmüş bugün dedi. ben dedim bu kahpe huur bunlara anlatmış benim durumu dedim.

dedim içimden hasan iç şu birayı git diye. sinirlerim gerildi benim. haberler bitti bir tanesi yavvv bak hasan bugün çocuk ölmemiş diye şaka manasında ama sertçe sırtıma vurdu. ben orada kardeşim eline koluna hakim ol demeye kalmadan karşı koltuktaki it herif fırladı. lan iki dakika ortamda takıldın adam mı oldun diye. kıza git kapıyı kilitle diye tembihledi. kapıyı kilitlediler evdeki. beni çektiler. bir güzel dövüyorlar beni. ben koltukta istifimi bozmadan oturmaya çalışıyorum. tekmeliyorlar beni. bir yandan da kıza bağırıyorum aç şu kapıyı gidicem diye.

en sonunda ses yapmaya başladım ben. karşılık vermeye kırıp dökmeye başlayınca zütü yemedi açtı kapıyı gibtir git dedi. hiç bu kadar ağlamamıştım. küçük bir çocuk gibi ağlayarak çıktım evden. hazmedemedim, kaldıramadım. bir de bana utanmadan durağın yerini gösterdiler. hava karardı. bunlar 4 kişi dedim ya. bir ikisi fiziksel şiddet uyguluyordu bana, bir diğer gülüyordu. diğeri ise bakıyordu sadece tepki vermeden. bir baktım o geliyor yanıma. kardeşim dedi yemin ediyorum çok üzüldüm inan utanıyorum onlardan iyi misin dedi. tabii ben adamın o evde bir binliğini görmediğimden iyice göz yaşlarına kapıldım orada neden böylesiniz siz neden dedim.

sarhoşum allahım al şu canımı diye kafamı semaya kaldırmamla şak diye tokadı bir yapıştırdı bana. bir tokat da ben atıyım içimde kaldı amk dedi huur çocuğu. iyice şamar oğlanına döndüm amk. otobüs geldi. geçtim arka koltuğa. gözler kan çanağı inene binene bakıyorum malak gibi. o kadar çok tokat attılar ki yüzümün derisi soyulmuş gibi hissediyordum amk. eve gittim annem ne oldu oğlum vırdırı dırdır etti. ertesi gün patronu arayıp istifa ettiğimi söyledim. bu pgibolojiyle okuyacağım şehre gidene kadar yaşadım. hani çok kooldum yaa..

dinleyen yok mu lan?

tabii uykusuzum babam bavulu yükledi arabaya. gidiyoruz kütahayaya. ben arka koltuğa yorgan yastık doldurdum. uyuyacam. kütahyadan da bir şey beklemiyorum. vardık kütahyaya. millet vazo vazo diyordu. ben vazo şeklinde bina sanıyorum. züt kadar bir şey amk. tabii ben arabada yorgan battaniye durduğum için kırmızı ışıkta durdu peder. bir kafenin önünde durdu amk kel kafası. dışarıda üniversiteli öğrenciler oturuyor kızlı erkekli. ben da arabadan özürlü gibi istifimi bozmadan onları izliyorum kafama güneş de vuruyor zaten. yurda gittik. odadakilere selam bile verdim. çünkü insanlarla arkaaş olmamaya niyetliydim.

mesela bana nerelisin dediklerinde memleketimi söylüyordum ama onlara sen nerelisin diye sormuyordum. bu yurt meselesi üzerinde durmayacam monoton. neyse kampüse gittim. kantine oturdum. hiç bir allahın kulu tek değil. bir ben yalnızım. çay içiyorum. sonra köfte ekmek söyledim. onu beklerken ve yerken zaman geçti derse yetişemedim. derse bir girdim. amfi. insan kaynıyor. nasıl utanıyorum anlatamam. sanki tiyatro sahnesinde başrol oyuncusuyum. hoca orada bana birşey dedi. tüm sınıf güldü. tabii ben istifimi bozmuyorum ama kool takılmaya devam.