/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +11 -1
    Hayatımda çok aşık oldum beyler ben. Gerçekten aşk ama, kaçamakları gibişleri söylemiyorum. Her defasında o aşk acısını iliklerime kadar hissettim, özledim, ağladım, ağlattım. Aynı anda 2 kadına aşık olduğumu da hatırlıyorum, ama gerçekten ikisine de aşıktım. Ne yapabilirim ? Sanırım erkeğin huursu dedikleri bu olsa gerek.
    Birgün 22:00 – 06:00 vardiyasında çalışırken, 05:00’de işim bitti. Merkez binada ortak kullanılan alan geceleri hep boş olurdu. Uçak sayısı az olduğu için, vardiyadaki çalışan sayısı da azdı. O bir saat orada dinlenmeye başladım.. Uyuyakalmışım.. 3 lü deri koltukta uzanıyordum, koltuğun hışırtısıyla uyandım, ama oda karanlık gözlerimi açtığımı fark etmemiştir.. Bacaklarımın olduğu kısma oturan grubun en güzel kızlarından Duyguydu. 1.83 boyunda bir afet. 29 yaşında, çok zayıf değil, balık etli de sayılmaz, ama o hatunun bacaklarına bile roman yazılabilir. 1 evlilik yapmış, dul, bir kız çocuğu vardı. Saçlarımı okşamaya başladı, beni uyuyorum sanıyor.. Bir anlam veremedim başlarda. Kaşlarımı falan seviyor.. Hafif mırıldanıp uyanır gibi yaptım, çekmedi elini. Karanlık ortamda uzun süre kalınca nesneleri seçebilir hale gelirsiniz, yüzünü görebiliyordum.
    + Servis zamanı geliyor tatlım, kalk hadi.
    Bismillahirrahmanirrahim. Kalktım, yarım saat uyumanın verdiği yavşak bir ifadeyle yürüyorum arkadasından. Adımlarını yavaşlattı, yan yana geldik.
    + iyi misin ?
    - Şey.. evet. Teşekkür ederim.. Yani uyandırdığın için.
    + ne demek.. bu saatler insanı mahvediyor ya… Burcu sürekli tedirgin (kızı)
    - Kim bakıyor ona işteyken ?
    + Anneme bırakıyorum.
    - Zor olmalı.
    + Aslında zor biliyor musun.. Yani kafam çok karışık.. Neyse ya senin de canını sıkmayayım..
    - Ne sıkması saçmalama.. Yapabileceğim bir şey olursa söylemen yeter..
    ···
    1. 1.
      +3 -1
      Ulan ne kadar güzel gidiyordu hikaye yine bir gibiş çıktı başımıza
      ···
  2. 27.
    +9
    1 haftanın sonunda toplam 5 kavgaya karışmıştım, tabi ki bunların tamamı yönetimin kulağına da gitmiş.. Bir akşam üzeri ders dönüşü yurda girerken müdür çağırdı odasına..

    + Otur oğlum...

    + Bak, 19-20 yaşında gencecik adamsın.. Biliyorum kanın hızlı atıyor. Herkes yurt ortamında yapamaz, belli ki sende yapamayacaksın. Devlet yurdundasın, sicilin olumsuz etkilenmesin. Bulduysan bir arkadaş, eve çık oğlum sen..
    - Müdür bey, bende öyle bir para yok. Yani çıkamam ki.
    + Oğlum, atılmadan sen çık. Bu hafta sana göz yumacağım, tek bir tartışmaya karışmaman şartıyla. Ama haftaya burada olma. Bu yaptıkların şuan atılman için yeter de artar bile. Geleceğin kararsın istemiyorum.
    - Teşekkür ederim.

    Mesaj anlaşılmıştı. Birikmiş bir param yoktu. Bir ev tutmak için kira peşinat kesin vermek gerekiyor, doğal gaz, elektrik, su açtırma saymıyorum bile. Ben evdekilere bu durumu gibsen açıklayamam. Açıklarsam giberler zaten. Nereden para bulabilirim ?
    Hayatında hiç kimseye bir lokma faydası dokunmamış bir şerefsiz, nereden para bulabilir? Hiçbir yerden bulamaz. 1-2 ay idare etmeliyim. Sonra evdekilere 12 kişi var odada, ders çalışamıyorum derim.. 1-2 ay nasıl idare edeceğim ?
    Sanırım tek çarem.. Duygu.
    ···
    1. 1.
      0
      Seriiiiii
      ···
    2. 2.
      0
      Devam panpa
      ···
    3. 3.
      0
      Devam zumqiiiii
      ···
    4. 4.
      0
      Seri yaz zamki
      ···
    5. diğerleri 2
  3. 28.
    +11 -2
    Duygu’nun evi Lara’da, Antalya’nın en lüks mevkisi, harika bir dairede oturuyor. Her ne kadar hazırladığı yemek evi ve kendisi kadar mükemmel olmasa da, emek verip yapmış, sanki 40 yıllık ev hanımı.. Büyük bir özenle kuruyor masayı, yüzünde salak bir mutluluk. Ben ise esrar sarıyorum. Bu arada yukarıda bahsetmeyi atladım, dertleşmelerimiz esnasında yediğim tüm haltları da biliyor..
    Günün menüsü, ton balıklı kaşarlı makarna. Yanında üzüm suyu (midesini gibtiğim) Yemekleri yedikten sonra balkona çıktık. Deniz manzaralı.. Püüüüüü.. Yaktım cigaralığı… Duygu doğal olarak daha önce hiç içmemiş. Denesem mi ? dedi. Nasıl olsa evdeyiz, al ne olacak ? dedim. Denedi. Tam çekmesi gerektiği gibi çekemedi tabi, ama 2. Ve 3. Denemeden sonra başardı. 2. Cigaralığımızı da içtik, ben Duygu’yu gibeceğim anı beklerken, hayatımın en iğrenç 2 saatini yaşayacağımı nerden bilebilirdim..

    Duygu birden bana bağırmaya başladı. “Allah belanızı versin, hepiniz aynısınız”
    + Kızım bağırma dur ne diyorsun ?
    - Ne bağırmayacağım ya ? Niye geldin sanki buraya ? Beni becermekten başka bir derdin varmı senin ?
    + Sen beni davet etmeni mi kızım ? Ne zamandır görüşüyoruz, böyle bir meyil gördün mü bende ?
    - Defol git evimden, defol !! Öldüreceğim kendimi..
    O an fark ettim ki tribe girmişti ve o güçlü duran ve geçmişte yaşadıklarını sindirebilen bu kadının bilinç altı çektiği dumanlarla birlikte dışa vurmuştu. Her cümlesi o kadar gerçekti ki o akşam her şeyi yapabilirdi. Omzuma sırtladım bunu, yatak odasına zütürdüm ve dedim ki “ şimdi uyuyorsun “
    + Defol evimden !
    - Sen uyumadan hiçbir yere gitmiyorum. Sen uyuyorsun ve ben gidiyorum.

    Bana şuan hatırlayamadığım bir sürü küfür ettikten sonra uyuyakaldı. Saat epey geç olmuştu, eve gitmedim. Kendime, beynime söve söve gidip salonda uyudum..
    ···
  4. 29.
    +9
    Bu süreçten sonrası benim durulma, arınma ve akıllanma evrelerim oldu. Devamında bir Belarus anım var, öğrenci değişim programı gibi, ama ücretli 1 sene öğrencilik (dil öğrenmek için) dönemim oldu Belarus'ta. Onu belki başka bir hikayede anlatırım.
    Belarus'un rusçamı geliştirmemde çok etkisi oldu. 1 sene kaldıktan sonra şakır şakır konuşur halde gelmiştim. Devamında doğru iş tercihleri ve işde disiplin çok şükür beni güzel yerlere getirdi. Bu olaylardan sonra hayatımda pişmanlık duyduğum başka bir anım olmadı. O takık karakterim artık kimsenin hayatıyla oynamama konusuna takık durumda ve genç bir delikanlı, yeğenim bana hangi bölümde okusam diye sorsa bile net bir cevap vermem. Fikirlerimi söyler seçimi ona bırakırım.
    Geçmişim hatalar ve pişmanlıklarla dolu. Hep kendimde şeytan tüyü olduğunu düşünmüşümdür. O yıllar gerçekten giderim vardı, gerçekten yakışıklıydım. Bir de bu tüyle beraber çok dikkat çekiyordum ve ben malesef bunların tamdıbını boşa harcadım. Sürekli game over. Şimdilerde sakallı, aile babası göbeğiyle yaptığı işlerde sadece kendisine değil, çevresine de faydalı olmaya çalışan birisiyim. Yanımda çıraklığını geçirip şuan çok güzel yerlere gelen, benim yetiştirdiğim tam 11 kişi oldu. Hepsi hala dua eder bana. Bence hiçbir şey için geç değildir hayatta. "Zaten dibe battın, yapmadığın pislik kalmadı, sen affedilmeyeceksin" diyen şeytanın ta kendisidir.

    içimde iyiliklerin dedikodusunu eder şeytanlarım..
    Kalın selametle.
    ···
    1. 1.
      0
      Vay ameka
      ···
    2. 2.
      0
      Ellerine sağlık
      ···
    3. 3.
      +1
      Iyi lan adam olmussun sonunda ee moruk bende simdi kumarbazim yas 27 ben ne gib yiycem varmi bana verebilicen bir akil hersey sende bitiyor akillan falan birak farkli birseylerin varmi
      ···
    4. diğerleri 1
  5. 30.
    +8
    Bu arada mayıs ayında yine ÖSS’ye girmiştim ve havalimanında çok fazla Rusça bilen personel ihtiyacı olduğundan Rusça bölümleri yazmıştım. Sonlara da Akdeniz üniversitesinden 3-5 tane gibindirik bölüm yazdım. Maksat bir şekilde bir bölüme girip, askerlikten yırtmak. ileri de Allah kerim diyordum, şuan bir kurtulayım da.. Ve ay olarak tam hatırlamamakla birlikte, üniversite sınav sonuçları açıklandı.. işte beyler bu benim hayatımın mucizesiydi. ilk tercihim Selçuk Üniversitesi – Rus dili ve edebiyatı tutmuştu.. Hiçbir şekilde beklemediğim bir sonuç. Bu olmasaydı eğer, hayatımın geri kalanı Antalya’da nasıl şekillenirdi tahmin etmek gerçekten zor.
    ···
  6. 31.
    +8
    Şu ana kadar yazdıklarımın başlıkla bir alakası olmadığını biliyorum baylar. Bu başlığın bende ayrı bir önemi var. Hayatımda ilk ve tek terkedilişimin sebebidir bu başlık ve buradaki huur çocuklarından birisinin di o. Eğer konuyu dağıtmadan zütürebilirsem, tabiki deyineceğim. O kadar çok şey var ki anlatacak..

    Şu hayatta sanırım en başarılı olduğum şey duygu sömürüsü yapmaktı. Beni seven ve değer veren herkesi sömürmek. Yıllarca annemi sömürdüm, babama pek işlemiyordu ama.. Duygu'yu da sömürdüm..
    Yukarıdaki durumdan kurtuluş yolu olarak tek çarem Duygu'ydu. Aradım ve durumumu bire bin katarak anlattım.. Bunları anlatırken tabiki ondan hiçbir şey beklemiyordum, bunları sadece dertleşmek için anlatıyordum.. Karışınızdaki sizi çok seviyorsa, işte bunu yiyor. Duygu'da inandı bana.. Tüm ailesini karşına aldı ve çocuğuyla birlikte Konya'ya geldi. Tabi öncesinde bir ev tuttum ben, Bosna hersek mahallesinde.. Selçuk üniversitesinin karşısında 125.000 nüfuslu bir mahalle. 100.000'i öğrenci.. Tabi gerekli masrafları Duygu göndermişti..
    ···
  7. 32.
    +8
    Hızla kalktım yerimden, gidip yumuldum dudaklarına.. Bir yandan öpüşüyor, bir yandan beni yatak odasına zütürüyordu. Yatağa uzandı, kilodunu çıkarttı, bacaklarını 2 yana açtı “ gel bebeğim “
    GEL BEBEĞiM. Öyle bir cümle ki, o an nereye çağırsa gidebilirim. Çağırışların en güzeli. Bir kadın bir erkeği böyle çağırmalı. Gel bebeğim. gib beni.
    Bacak arasına sokuldum, hazır olda ki küçük prensimi dıbına sürtmeye başladım. Bembeyaz bir ten, dolgun bacaklar ve muazzam bir züt.. ne büyük ne küçük memeler.. Ama yanaklı bir amı vardı, yapısal mı çok mu kurcalattı bilmiyorum.. Çok gibimde de değil o an..
    ···
    1. 1.
      +5
      +29 cm travesti yannanı
      ···
  8. 33.
    +8
    Yıkılmış bir halde ayrıldım yanından Duygu'nun.. Kalbim acıyordu, gerçekten acıyordu. insanoğlu en yanlış kararları verdiği an bile haklı görür kendisini. Kimse kolay kolay bu yaptığım şerefsizlik biraz ama, kusura bakma artık demez.. Ben de kendimi bazı yönlerden haklı çıkartıyor, onların arkasına sığınıyordum. iyi bir insanım ben.. Tek zararım kendime. En büyük avuntum bu.. Ama nerden bilebilirdim bu gibtiğim ne ilk ne de son hayat olacaktı.

    Ertesi gün sabah ilk işim Duygu'yu aramak oldu. Açmadı telefonu. Hala bana kızgın sanırım, hakkı da var olmaya, ama onu hayatımdan çıkartacak değildim tabiki.. Öğleden sonra beni geri aradı, uyuyormuş.. işe de gitmemiş.. Bir önemi yok artık diyor.. Yaklaşık 1 saat telefonda normal hayatına dönmesini söylesem de sanırım başarılı olamadım. Böyle çaresiz anlarda, sizlere de oluyor mu bilmiyorum, çok gibik ve saçma fikirler geliyor benim aklıma..

    + Benimle beraber Konya'ya gelsene ?
    ···
  9. 34.
    +9 -1
    Kadın okuyucu varsa kusura bakmasın ama kadın dünyanın en salak varlığı. Bir erkek tüm hayatını gibtiği halde, başka bir erkek için her şeyi yapmaya hazır..
    Önümde domalttım, zütüne bir tükürük şelalesi gönderip parmaklarımla yumuşattım.. Bir parmak soktum, ona bile ofluyordu.. 2. Parmağı soktum.. 3. Parmakla biraz zorladım.. Ve malafatı yerleştirdim. Izdırabını gibtiğimin huursunun canını aldım sanki, öyle bir bağırma yok.. Çıkar lütfen diyor.. Çıkartır mıyım sizce ? Even çıkartırım. Ama sonra geri sokarım. O zütü gibeceğim. Birkaç acı dolu daha denemeden sonra zütü alıştı, tabiri caizse kanırta kanırta gibtim. O gün, gün boyu kaç kere gibiştik hatırlamıyorum. En son denemede boşalamamıştım kan ter içinde kalıp pes etmiştik.
    ···
  10. 35.
    +8
    O yıllarda sadece yukarıda yazdıklarımı düşünüyordum. Empati diye bir durum henüz benim dünyamda yok, icat edilmemiş.
    Antalya'da doğmuş, büyümüş, hali vakti yerinde ve fıstık gibi, daha 29 yaşında bir kadını, küçük kızıyla Konya'da bir eve kapatmıştım. Çocuğu bırakacak bir yer yok, bu sebeple çalışma imkanı yok, gerçi onun Konya'da çalışması zaten vukuat olurdu. Tipik ev kızı oldu. 50 lik teyzeler gibi, sabahtan akşama kadar magazin, yemek programları, müge anlı falan izliyordu. Çocuk uyanıksa tabiki çizgi film açık.. En büyük aktivitemiz akşamları çıkıp seyyar arabalardan köfte ekmek yemek. içeceksek evde içiyoruz, sıçacaksak yine evde sıçıyoruz.
    Yıllar sonra hatırladıkça beni kahreden ne biliyor musunuz beyler ? O halinden şikayetçi değildi. Tüm bunlara rağmen o mutluydu.. Bir kere yüzü asık görmedim onu.. Artık yemek yapmayı falan da öğrenmişti bayağı..
    ···
    1. 1.
      0
      Aldım rezimi panpa
      ···
  11. 36.
    +7
    Sonraki gün servise onun evinin ordan beraber bindik ve buluşmalarımızı o kadar sıklaştırmıştık ki , ben neredeyse eve hiç gitmiyordum. Arada gidip yedek kıyafet alıyordum sadece. O anlarda da yediğim lafın haddi hesabı yoktu tabi ki. Artık neredeyse Duygu’nun evine yerleşmiştim, küçük kızıyla ve annesiyle de tanışmıştım artık. O anlarda hayatımdan memnundum ama eve gitmek artık içimden hiç gelmiyordu. Bu tarafta ise işler artık ciddiye binmeye başlamıştı ve bu durum beni korkutmuyor değildi. Daha askerliğini yapmamış 19 yaşlarında bir delikanlıydım, öylesi bir hayatın sorumluluğu nasıl alınır tabi ki zerre fikrim yoktu.
    ···
  12. 37.
    +7
    Ancak ben mutsuzdum. Kendimi bir şeylere zorunlu hissediyordum ve bu beni acayip geriyordu. Bu durum hala değişmedi aslında. Hala kendimi bir şeylere "zorunda" hissedersem, sinir katsayılarım çıkıyor.. Bu sebeple evde kavgalar çıkmaya başladı. Tabi ki ben çıkartıyorum. istemsizce.. Elimde değil.. "Bugün dersin kaçta bitiyor ?" diyor.. "Ne yapacaksın?" diyorum.. Çünkü o soruyu bana geç kalma haaa demek için sorduğunu hissediyordum. Aslında o, çıkacağım saate göre plan yapmak istiyordu.
    Kendimden hiç bahsetmedim beyler. itici olmak istemedim. Kimse ben çok çirkinim diyemez ya hani. Öyle sanın istemedim. Ama yukarıda yazdıklarını itiraf eden birisi, herhalde çirkinliğini çok daha rahat itiraf edebilir. 1.90 boyundayım, o yıllarda 83 kiloyum. Bir şekilde dikkat çekiyordum. Hiçbir şeyden olmasa, boydan sanıyorum.. Sınıfta Ecem, Müge, Nejla, ben ve Uğur epey kaynaştık.. 5 li grup olarak geziyor, aralarda beraberiz, okuldan sonra beraberiz.. Uğur Manisa'lıydı, Müge Hatay'lı, Nejla istanbul, Ecem Eskişehir. Ne saçma bir grup amk. Grup içerisinde Müge'nin bana karşı davranışlarını arkadaşlıktan öte yakın buluyordum.. Çok beğenilecek bir kız değildi, ama insanın zütü kalkıyor işte. 1.55 falan boylarında, balık etli, beyaz tenli bir kızdı. Sürahiyle bardak gibi duruyorduk. Ecem ise voleybolcuydu, 1.83 boylarında küçük memeli ama davul gibi zütüyle ben buradayım diyordu. Güzellik olarak evdeki Duygu'nun yanına yaklaşamazdı, ama daha önce söylemiştim, sanırım ben erkeğin huursuydum.
    ···
  13. 38.
    +7
    Ben oldum olası kalabalıkları çok seven bir tip değilim. Ortam ne zaman kalabalıklaşsa, çıkan her ses beynime bir çivi gibi giriyor. 12 kişi ne lan.. Hapishane ortamı gibi.. Odadan içeri selam verip girdim, geçip ranzama oturdum. Sabah ilk ders 08:00'de, yol acayip yormuştu, uyumam gerekiyor.. Tabi henüz bilmiyorum ilk hafta ders olmadığını..

    Tepemde ki huur çocukları hararetli hararetli batak oynarken ben altta uyuyamıyordum. Güzelce uyardım. "Erken kalkacağım, lütfen sessiz olur musunuz?"
    Odanın yarısı zaten 2. öğretimmiş, sonradan öğrendim. Böyle bir odada kavga çıkmama ihtimali var mı ?

    Zar zor uykuya dalmıştım kı "koydum muuuuu??" diye bir bağırmayla uyandım. Lugatımdaki tüm küfürleri edip ilk kavgamı çıkarttım. Oda karıştı.
    Aynı günün sabahı, dişlerimi fırçalarken, aynı zamanda telefondan Sagopa Kajmer - Pavlov'un köpeklerini dinliyorum. 2. öğretimden bir huur çocuğu müzik sesine uyanmış sanırım, o da bir müzik açmış ve geldi, hiçbir şey demeden benim telefonun yanına kendi telefonunu vurdu geri çıktı. Hiç ses etmedim, onun telefon da çalıyor benimki de.. 2 dk sonra geldi " uyuyoruz su dıbına koduğumunun yerinde "
    Sabahına 2. kavgaya da karışmıştım.. ilk hafta zaten okul olmadığı için yurtta takıldım. Bu sırada Duygu'yla her fırsatta konuşuyoruz. Onun taraf sıkıntılı.. Biraz ağızlarını yoklamış, ancak ailemden vazgeçmem gerekebilir gelirsem diyor.. Bu kızı böyle bir şeye zorlayamazdım.
    ···
  14. 39.
    +7
    Planı yapmıştık, ben ilk gideceğim ve yurda yerleşeceğim, Duygu ise daha sonra gelecek, tabi öncelikle ailesine saçma olmayan bazı gerekçeler sunacak.. Duygu bir nebze olsun sakinleşmişti, ama ben bu kararla iyi mi etmiştim, kötü mü bilmiyorum..

    Hazırlıklar tamamlandıktan sonra otobüse bindim. Yol boyu Duygu'yla beraber yaşayacağımız yeni hayatı düşündüm. Bunu aslında düşleyerek yapmadım.. Potansiyel olarak önüme çıkan bütün problemleri yine kafamda kurdum, senaryolar yazdım, oynadım.. içim sıkılıyordu, göğsüm daralıyordu. Çünkü tüm senaryolar gibik yerlere çıkıyordu..

    Nihayet yurduma geliyorum.. Duyduğuma göre artık yurtlar 2 yada 4 kişilik oluyormuş (kyk)
    Ben odama girdiğimde ise dünyam başıma yakıldı.. 12. kişi olarak girdim odaya. Ortada bir ranzanın altı boş sadece. içerisi taşşak kokuyor, 4'er li 2 grup ranzanın üstünde batak oynuyor, diğerleri kitap okumaya çalışıyor.
    ···
  15. 40.
    +7
    Bu gibiş beni epey mutlu etmişti. Çünkü Duygu ne istiyorsam onu yapıyordu, hatta fazlasını yapıyordu. Yala dediğim de gibimle de kalmıyor, taşşaklarım, kasıklarım hatta züt deliğime kadar yalıyordu. O kadar kıllı bir zütü servet versem yalamam. Ama yarım saat devam et desem, yarım saat yalıyordu iyilik meleğim.
    Sabaha çok mutlu uyandım. Sanırım Duygu'yu affetmiştim, yeniden onu sevdiğimi hissediyordum.
    Fakülteye geçtim, dersliğe girince gözüme ilk Müge çarptı. Beni görünce o da bir toparlandı, yüzüne salak bir tebessüm aldı. Ben bu huuryu tamamen unutmuştum. Müge aslında kafa kızdı, hiç gibmemiş olsaydım, iyi arkadaş olabilirdik. Benim bu kızdan kurtulmam lazım.

    Onu da görmezden gelerek yerime oturdum. Geldi yanıma oturdu.
    + Ne oluyor ?
    - Hiç.
    + Ya hiç konuşmuyorsun benimle ?
    - Bak Müge, olmaması gereken birşey yaptık. Bu duyulsun da istemiyorum. Ben bu sınıftan kimseyle çıkmayacağım. Bu ya aramızda kalacak ve unutacağız, yada ben seninle muhattap olmayacağım.
    + Ben evlenelim demiyorum sana. Takılalım işte. Arkadaş olarak takılalım, canımız isterse yatalım.
    _ Yatmak yok. Tek kişiden duyarsam bunu seni pişman ederim.

    Dersten sonra çocuklar beni yine çağırdı. işim var dedim, eve gidecektim. Duygu'yu tekrar gibmek istiyordum, bu bir muallaklik göstergesi mi bilmiyorum ama zütümün yalanması acayip haz vermişti. huur Müge işi biliyormuş..
    Yol boyu yürürken Ecem bana eşlik ediyordu. Ne zaman karşıdan karşıya geçecek olsak, yada kaldırım kalabalıklaşsa direk koluma giriyordu. Ben de müsade ediyordum, yürürken dibinde yürüyor, dururken tam arkadasında duruyor, her fırsatta arkadan dayıyordum. O yurda döneceği yola geldiğinde görüşürüz diyip öpmek için yanağını uzattı, yanağından öpecekken son anda kafamı çevirip dudağına bir öpücük kondurdum. Baktı kaldı suratıma..

    - Görüşürüz.
    ···
    1. 1.
      +1
      Adam tam. gibis makinesi aq
      ···
    2. 2.
      0
      Babaannem yazsa daha hızlı yazar biraz seri ol habibi
      ···
    3. 3.
      0
      Hadi AMK yaz
      ···
    4. diğerleri 1
  16. 41.
    +7
    Kusura bakmayın beyler, şehir dışındaydım, daha seri ilerleyeceğiz bundan sonra. ilk defa bunları yazma cesaretini buldum kendimde, yarım bırakmaya niyetim yok..

    Eve gittim, Duygu kapıyı her zamankinden daha neşeli, mutlu ve umutlu açtı. Gülücükler saçıyor, dibimden ayrılmıyordu. internetten yemek tarifleri almış, soslu tavuk falan yapmış. Bu durumun bir güzelliği de şuydu aslında, yemeğim hazır, ne zaman acıksam yine önüme yemek geliyor ve bulaşık temizlik gibi dertlerim yoktu. Ayrıca çok güzel bir kadın yatakta da sürekli hizmetimdeydi. Böle bir öğrenciliği kim istemezki. Ama bazen fazla mutluluk insana fazla geliyor. "Allah'tan belanı mı istiyorsun" derler ya hani, sanırım onu istiyordum.

    Duygu sofrayı kurana kadar biraz küçük kızıyla oynadım. Acayip zeki ve tatlı bir çocuktu. Yemekten sonra odaya çekilip biraz müzik dinledim. (Sagopa Kajmer - Pavlov'un köpekleri) o sıralar bu şarkıya takmıştım, takunu çıkartana kadar dinliyordum..

    O gün evde harika bir gün geçirdiğimi hatırlıyorum. insanların hayatlarının belli dönemlerinde yaşadığı salt mutluluk anları. Hiç bitmeyecek ve hiç geçmeyecek sanırsınız. ciks kısımlarından hoşlanmayan arkadaşlar için bugün ki gibişi detaysız geçeceğim. Sadece tam bir saat zütümü yalattığımı hatırlıyorum ve sonrasında defalarca tekrarlayan sevişmelerimiz..
    ···
    1. 1.
      +1
      Evde çocuk varken nasıl gibişiyonuz
      ···
  17. 42.
    +7
    Ağustos sonuna gelmiştik, şefe gidip istifamı verdim. Memnunduk senden babaanne neden çıkıyorsun ? Memnun olmadığın bir durum mu var ? dedi. Yok dedim, her şey çok güzeldi. Benim gibi bir rahatsız bile vukuatsız senesini doldurabiliyorsa, burası herkes için harika bir yer demektir. Ancak üniversitede istediğim bölümü kazandım, okumak istiyorum diyince, anlayışla karşıladı, helalleştik..
    Duygu’ya hala söylememiştim ama bir an evvel söylemeliydim çünkü bu haberin yayılmaması imkansızdı. Şef 1 hafta daha çalışmamı rica etti. Normalde ihbar süresi falan yoktu ama kırmadım onu. Aralarda yine Duygu hep yanımdaydı, bu akşam çıkalım dedim. Sessiz sakin bir yere.
    + oo fantezi mi ?
    - Yok, konuşmamız lazım..
    Ses tonum Duygu’yu korkutmuştu. Bak bebeğim kötü bir şey söyleyeceksen gitmeyelim, lütfen. Eve gidelim lütfen. istersen bağır çağır bana, kız sinirin geçene kadar. Ben ne hata ettiysem düzeltirim..
    Sen ne mükemmel bir insansın öyle..
    - Kötü bir şey değil, dışarı çıkalım.
    Akşam iş çıkışı Kundu’ya gittik, orada sakin bir koy biliyorum.. Kendime 2-3 tane bira aldım, Duygu istemedi. Bir taraftan içerken, bir taraftan ayın deniz üzerindeki yansımasını izliyordum. Duygu ise beni izliyordu. Bir an göz göze geldik. Ay ışığı boncuk gözlerini ışıl ışıl etmiş, kahverengiye çalan gözleri parlamış, elaya kaçan bir renk almıştı. Hayatımda ilk defa bir kadına şiir okudum ve onu mutluluktan ağlattım..
    ···
  18. 43.
    +6
    Aradan aylar geçmesine rağmen Fulya da iş bulamamıştı. O dönem babası da işsizdi, hemde aylardır işsizdi.. Evin yükünü kız çekiyordu. O da işsiz kalınca epey zorlanıyorlardı. Ben kendimi bırakmış Fulya için iş arıyordum. Ama bir türlü olumlu bir sonuç çıkmamıştı.
    Bir gün Fulya geldi yanıma, bitik halde. Gözleri ağlamaktan şişmiş, saçı başı dağılmış..
    + Ne oldu ?
    - Oturalım mı bir yere ?
    + Ne oldu ???
    - Gel güzelim anlatıcam..

    Bir yere oturduk.. Anlatmaya başladı. Onu hiç ağlarken görmemiştim, o da zar zor tutuyordu kendini.. Babası Ankara'da iş bulmuş. Fulya'nın amcaları da orada yaşıyormuş zaten. Taşınma kararı almışlar.

    - Ben sensin ne yapacağım bilmiyorum..

    Ben hiç bir şey söylemiyordum. Dünyam başıma yıkılmıştı. Giden olmak kolay aslında, kalan olmak çok zormuş.. Aklıma yine fikirler geliyordu, ama bu kadar maneviyatımı toparlamışken bir hayat daha gibemezdim.

    + Bunun bir çaresi yok mu ? diyebildim..
    - Ya iş bulacağım, yada bizimkileri yine terkedip kalacağım..

    Son cümlesi biraz yoruma açıktı. Benden bir teklif bekliyor gibiydi.. Gitme sen, kalma burda benimle .. gibi...
    ···
    1. 1.
      +3
      Panpa evi ben kiralamıştım ya zaten amk. O dönem bizimkilere yurttan kovulduğumu söyleyemedim okulun başı, param yok, karıyı getirdik o dönemi atlattık, sonra işe girdik çalıştık falan. Duygu gittiğinde ben o evde kalmaya devam ettim, ev kiralık zaten
      ···
  19. 44.
    +6
    Fulya'nın kendi hayatıyla ilgili anlattıkları beni derinden etkilemişti. Aynı zamanda kendi hayatımı ve ailemle olan ilişkilerimi tekrar tekrar düşünmeme sebep olmuştu. Onun yaşadıkları benimkinden daha ağırdı, yaptığı hata benimkilerden daha büyüktü (ailesine karşı yaptıklarından bahsediyorum) ama o bunları aşmıştı. Çünkü kabul etmişti. Olgunlaşmanın ve hayata tutunmanın ve kendini geliştirmenin en temel yolu, hatalarını kabul etmektir. Ben ise hatalarımı asla kabul etmiyordum. Yaşadığım her olayda, yediğim her takta, mutlaka suçlu başka birileri vardı. Her defasında kendimi aklayacak bazı gerekçeler uyduruyordum. Bunları 2-3 gün sürekli düşündükten sonra bir akşam annemi aradım..
    + Anne nasılsın ?
    Kaç senedir aramıyorum.. Kadın şaşırmıştı.
    _ iyiyim oğlum, bir şey mi oldu ? iyisin değil mi ?
    Bana bir şey oldu da ondan aradın sanmıştı.. Gel de kahrolma..
    + iyiyim anne.. iyiyim.. meraklanma.. öyle aramak istedim.. aslında konuşacak şeylerim var.. gelince de konuşuruz ama ben bir iki cümle söyleyeyim şimdii.. Özür dilerim anne, çok özür dilerim. Çok üzdüm sizi. Kusurlarımı kabul edemedim, sanki beni hatalarımdan, kusurlarımdan dolayı sevmeyeceksiniz gibi geldi.. öyle düşündüm. sizin beni sevmeme ihtimaliniz beni delirtti. Artık kabul ediyorum anne. Evet abim çok sakin, efendi bir adam. iyi de bir abi aslında.. Ben öyle değilim anne. Kanım biraz hızlı akıyor. Çabuk sinirleniyorum. Evde sıkılıyorum. Evet sigara içiyorum, içki de içiyorum. Belki birgün bırakırım anne ? O zamana kadar sabredin olmaz mı ? Ama benim de iyi yönlerim vardır değil mi sevecek ?
    Annemi hiç o kadar ağlarken görmemiştim. Bu sefer üzütünden değil, sevincinden ağlıyordu.
    - Deli oğlan sen bizim göz bebeğimizsin..
    ···
  20. 45.
    +6
    Fulya ile artık 4-5 aydır birlikteydik ve bir konuda bile bir anlaşmazlık çıkmıyordu ve onunla buluşmalarım tamamen onu özlediğim için oluyordu, gibiş için değil.. Yine bir akşam beraber çıktık işten, tramvaya doğru yürüyoruz. Bir konu konuşuyorduk, konu yine derinleşti ve durağa kadar bitmemişti. Karşıdaki çimlere oturduk yine biraz, konuşmaya devam ettik. Sonralarında ise birbirimize sarılıp öylece salak gibi oturuyoruz orada, ikimizin de ayakları mutluluktan yere basmıyor.
    iş yerinde çalışan, gıcık gittiğim huur çocuğunun teki bizi görmüş. Güzel günlerime karabasan gibi çöken o huur çocuğunu bugün görsem, ağzını suratını yine giberim. Yine dememden anlamışsınızdır.. Gidip bunu içerdeki diğerlerine anlatmış, Fulyayla yakışıklıyı şurda şurda öpüşürken sarılırken gördüm diye.. Kulaktan kulağa konuşulurken konu şirkette duymayan kalmamış. Biz Fulyayla perşembe günü oturuyorduk, cuma günü aşağıdaki binlerin fısırdamalarından ve bakışlarından sezinlemiştim birşey olduğunu ama aklıma bizi gördükleri gelmiyordu tabiki.. Cumartesi günü üretim mesaiye gelmişler, biz yine Fulya'yla geziyoruz ve bu durumu geldiği günden beri kıza kegib olan huur çocuğu patron da öğrenmiş.. Cumartesi öğlen beni patron arıyor.. Açtım. Bir şeyler duyduğunu, hemen şirkete gelmem gerektiğini söyledi. Tamam dedim.. Çok geçmedi Fulya'yı da aradı. Ona da aynısını söyledi. O zaman anladık bu durumun duyulduğunu.
    ···
    1. 1.
      0
      Devam habibi
      ···