/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 201.
    0
    Seri yaz pnp
    ···
  2. 202.
    0
    yazcan mı artık??
    ···
  3. 203.
    0
    Hadi be babuş
    ···
  4. 204.
    +2
    yavaştan sona yaklaşıyoruz arkadaşlar.. güzelce toparlayıp hikayeyi sona bağlamayı planlıyorum..
    mary işi salı günü bırakmıştı.. hemen ertesi, çarşamba gününe dair aklıma bir plan geldi ve hemen uygulamaya koyuldum.. mary i akşam yemeği için eve çağırmayı planlıyordum.. biraz emrivaki şekilde konuyu mary ye zütürdüm, biraz kem küm ettikten sonra kabul etti tabii.. yaptığım yanlıştı aslında, biz daha doğru dürüst sevgili bile değilken hemen işi aileye bulaştırmak ne kadar doğruydu? ama plan uygulama aşamasına geçmişti artık.. evdekilere de bahsettim tamam dediler.. bu arada pek konusunu açmadım ama bizimkilerle mary yi daha önceden tanıştırmıştım.. ilk tanışma muhabbeti falan değil yani..
    gelelim yemek akşdıbına.. yemekler pişirildi, sofra hazırlandı, muhabbetler her şey çok güzel gidiyor.. annem mary ye soruyor, işte annenler nasıl sizinkiler ne iş yapar vs. klagib olması gereken muhabbetler yani.. yemekle beraber geçirdiğimiz 3 saatlik bir süreden sonra saat 21.00 civarı müsaade istedik.. müsaade istedik derken; bizim semtten çarşı merkeze otobüsle beraber inip, oradan mary yi kendi semt otobüsüne bindirdikten sonra ben de tekrar eve gelecektim.. tabi çarşıya indikten sonra mary; ben eve gitmek istemiyorum diyince çarşı merkezde de 1 saat kadar oturduk, mary yi semtinin otobüsüne bindirdikten sonra ayrıldım..
    güzel bir geceydi arkadaşlar.. mary benim için gerçekten çok önemliydi, geleceğimdi beni.. hayatımın kadını gözüyle bakıyordum ona.. tüm bunlardan dolayı ailemin mary ile kaynaşması açısından güzel geçen bir geceye noktayı koymuş olduk..
    ···
  5. 205.
    +1
    her gün beraberiz, aralıksız 1 haftalık süremizi sadece akşamları ayrı geçiriyorduk.. hani derler ya; çok muhabbet tez ayrılık getirir... daha önce bu sözü duymuştum, yabancı değildim.. başıma gelinceye kadar çokta sallamıyor, hmm güzel lafmış diyip geçiyordum..
    akşamları ayrılıyorduk ama 3 günlük antalya maceramızda beraber uyumanın o huzurlu tadını almıştık ya bir kere, dahası da gelmeliydi.. bunu istiyordum, istiyorduk..
    mary yi yemeğe çağırdığım çarşambanın aynı haftası, hatta 2 gün sonrası cuma akşamı evde yalnız olacağımı öğrenmiştim.. bizimkiler şehir dışına akraba ziyaretine gideceklermiş.. tabii ben bu yalnızlığı fırsata çevirmek üzere mary yi bizde kalması için davet etmeyi planlamıştım.. konuyu mary ye zütürdüğümde;bu duruma çok sevindi, koşa koşa gelecekti yani.. ama daha öncesinde ailesine yalan söylemeliydi tabii ki.. ben bugün erkek arkadaşımda kalıcam diyemezdi ya sonuçta.. merveler durumu işte.. bunun için bir arkadaşını ayarlayıp; bizimkiler sorarsa sizde kalıyorum tamam mı vs. gibisinden küçük bir planda yapmıştı zaten..

    arkadaşlar sona yaklaştığım için çok fazla eveleyip gevelemeden anlatıyorum.. detaylara çok takılmıyorum anlayacağınız..
    ···
  6. 206.
    0
    takılmada gel artık sona hay amk ya
    ···
  7. 207.
    0
    Bayağı takılmadın ha
    ···
  8. 208.
    0
    Devam oc
    ···
  9. 209.
    +3
    gecenin geç, sabahın erken saatlerine kadar her an, her dakika birbirimizle ilgilendik, gözlerimizin içine bakıyor, sanki son gecemizmiş gibi, en ufak zaman diliminin bile tadını çıkarıyorduk.. belki kelimelerle dillendirmiyorduk birbirimize olan sevgimizi.. bütünleşen vücutlarımız, bakışlarımız anlatıyordu hepsini.. ansızın ufak da olsa bir hüzün gelmişti yüz haline yutkunarak konuştu; neden bana sürekli sanki seni bırakıp gidecekmişim gibi bakıyorsun diye sordu.. gerçekten farkediliyor muydu bu kadar.. sen gidersen ben ne yaparım diye düşündüren bu huzursuzluk yüzüme yansıyor muydu gerçekten? evet, olmasını asla engelleyemediğim bu düşünceler en güzel anımızda bile beni yalnız bırakmıyordu.. sol elimle yanaklarının bir kısmını örten saçlarını kulağına doğru tarayıp yanağına bir buse kondururken, beni kendine hayran bırakan o güzel kokusundan derin bir nefes aldıktan sonra; yapmazsın dedim.. bırakıp gitmezsin, birbirimizi bu kadar çok severken üstelik bu kadar geç birbirimizi bulmuşken bırakıp gitmezsin dedim.. böyle yaparsan, için için ölürüm ben, yaşarken ölürüm, adını sayıklaya sayıklaya.. olmasını istemeyeceğimiz bu kötü düşüncelerle aklımızı meşgul etmeyelim diyip, dudaklarımla dudaklarına sarıldım.. kendimizi kaybetmiş bir şekilde, ellerimiz vücutlarımızda gezerek dakikalarca öpüştük.. arada bir nefese alış verişimizi toparladıktan sonra tekrar devam ediyorduk.. tekrar, tekrar ve tekrar.. ellerim, vücudunun her karesini keşfedişinde beni kendine biraz daha bastırıyordu.. cinsel duygularımızı bastırmaya gayret ederek, nefislerimizin istediğini almasına izin vermeden sabaha kadar deliler gibi seviştik.. yorulmuştuk en sonunda, biz ne kadar istemesekte, birbirimizi sevmekten yorgun düşmüştü bedenlerimiz.. koltuk altından, beline doğru uzanan elimi diğer elimle kavuşturarak sımsıkı sarılmıştım arkasından.. o da başını geriye doğru, çene altımdaki boşluğa yaslamıştı.. dudaklarım başının üst kısmına değiyordu.. o karşı konulmaz kokusunu içime çekerek uykuya daldım..
    hiç bu kadar bir bütün olmamıştık arkadaşlar.. o gece tüm duygularımı mary ye teslim ettim.. yaşam hücrelerimin en ufak zerresi dahi o olmuştu..
    ···
  10. 210.
    +3
    ayrı geçirdiğimiz zamanlar geçmek bilmiyordu.. en azından benim açımdan.. günü gelse de 1 dakikalık da olsa onu görüp sarılabilsem..
    21 mart 2017 salı akşamı;
    o akşam mary intagram hesabından beraber olduğumuz bir fotoğraf paylaştı.. her akşam zaman olduğu gibi whatsapp dan konuşuyoruz.. en son yazdığım şeye bi 10 dk falan cevap vermedikten sonra aramaya başladı, şaşırdım bir an... açtım telefonu; aşkım sana bir şey söylicem kızmayacaksın ama.. alla alla 10 dk içerisinde ne olmuştu.. neye kızmayacaktım ben.. gergin bir şekilde tamam söyle dedim.. bak yemin et bana kızmayacaksın, sakin olacaksın tamam mı? kesinlikle yemin etmem dedim.. beni biliyorsun kendime hakim olamayacağım bir şeyse boşuna günaha girmeyelim şimdi dedim.. bir kaç kez daha agresif bir şekilde ısrar ettikten sonra; hani biraz geç yazdım ya, eric aradı.. onunla konuşuyordum.. anlık bir düşünceyle mary nin attığı fotoğraf ve eric in bu fotoğrafı görmesi.. daha sonra telefona sarılıp mary yi araması.. olayı çözdükten sonra; fotoğrafı görmüş dimi dedim.. evet dedi.. görmesi iyi oldu, zaten bir gün eninde sonunda öğrenecekti boşver.. peki ne diye aramış dedim.. ağız dolusu hakaretler etti, bir dünya tehdit savurdu.. önce o bysavasın ağzıyla burnunu yer değiştireyim sıra sana da gelecek vs. vs.
    sinirden çılgına dönmüştüm.. sebebi ise kesinlikle bana karşı savurduğu tehditler değil.. mary ye ettiği hakaretler, küfürler.. numarasını istedim maryden, ne kadar istediysem inat etti vermedi.. peki dedim.. bir hışımla instagrama girip aynen şunları yazdım;
    "bak eric efendi, bir daha mary nin değil karşısına çıkmak, arayıp mesaj dahi atarsan çok fena yaparım seni"
    gelen cevap şu şekilde;
    "ulan ne karaktersiz insanmışsın sen be! sana güvenip aramıza aldık, masamıza oturttuk, derdimizi anlattık.. bu mu lan karşılığı.. be dıbına kodumun yavşağı"
    daha sonra ben;
    "daha fazla terbiyesizlik yapıp altından kalkamayacağın laflar etme"
    ondan gelen cevap;
    "görüşeceğiz seninle, bunlar iyi günlerin.. senin ağzını burnunu kırmazsam bana da eric demesinler"
    daha sonra ben;
    "yarın mary ile şu mekanda şu saatte buluşup el ele, göz göze oturacağız.. tüm bu dediklerini yapmak istersen çıkıp gelebilirsin, ben bekliyor olacağım.. ama inşallah böyle bir hata yapmazsın.. son kez söylüyorum; uzak dur! çapın değilim, fena yaparım seni"
    bunu kendisi de biliyordu.. arkadaşlar eric; yaklaşık 1.75 boylarında sıska sayılabilecek bir vücut şekline sahip biri.. şimdi kendi vücut ölçülerimi vermeyeyim, sizi tanıyorum çünkü.. bize ne amk senin vücut ölçülerinden vs. dediğinizi duyar gibi oldum.. *
    özetle eric; hem fiziksel, güç kuvvet anlamında hemde olay adam toplama mevzusuna falan gelirse çevresel anlamda benimle başa çıkamayacağını biliyordu..
    sonuç olarak ertesi günü gözlerim onu arar şekilde beklesem de eric teşrif etmedi tabii ki.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 211.
    +2
    25 mart 2017 cumartesi günü;

    ben işi bıraktığım günden beri boştaydım, kafama göre bir yer bulamamıştım belki.. aslında çokta aramıyordum.. çünkü işe başladığım taktirde mary yi daha az görecektim.. bir süre daha bu boşluktan yararlanmalıyım düşüncesiyle geziyordum anlayacağınız.. işin kötü yanı 3 gündür birbirimizi görmemiştik, mary nin ailevi sebeplerinden dolayı pek fırsatı olmamıştı.. o gün telefonda bana iş bulduğunu söyledi.. kuzenin çalıştığı mağazada sadece cuma, cumartesi ve pazar günleri çalışabileceği bir iş.. o aralar ehliyet vs. işleri olduğu için para da gerekiyordu.. olumlu yaklaşarak; güzel iş dedim.. bi denersin en azından, kafana yatmazsa bırakırsın dedim.. olumlu baktığım için sevinmişti.. daha sonra babasının iş yerine uğrayacağını söyleyip, ben seni daha sonra ararım diyerek telefonu kapattı..
    1 saat sonra falan tekrar aradı.. klişe şeylerden, işin nasıl olduğundan falan bahsediyorduk.. bankaya falan uğramış, annesinin diş randevusuna beraber gideceklermiş.. akşam da kuzeniyle (kuzeni kız) hamam sauna tarzı bir yer var oraya gideceğini söyledi.. tamam falan diyorum bende.. bu arada bir şey daha söylicem aşkım dedi; bankamatiğe uğradım para falan çekecektim.. biliyorsun o bankanın atmsinin camdan kabini var, içeriye girdim tam para çekecekken arkamdan o geldi.. kim dedim, o işte eric dedi.. yani telefonu açtın yarım saat o kadar şeyden bahsettik şu olayı daha yeni mi söylüyorsun bravo sana dedim.. ama aşkım benim için önemsiz birisi o yüzden söylemeye gerek dahi duymadım.. bu yaklaşımı hala daha beni çileden çıkarıyordu.. sakin kalmaya çalışarak, birazda meraklı.. ne yaptı peki ne söyledi dedim.. hiçbir şey söylemedi.. bir süre arkamda sinirli sinirli baktıktan sonra arabasına atlayıp biraz artistlik yaparak uzaklaştı.. sinirden kendime hakim olamıyordum.. üstelik, hiçbir şey söylemeden öylece baktığına da inanmıyordum.. tabii aralarında ne geçti, neler oldu bunu asla öğrenemedim.. arabasına binip artistlik yaptı demek ha? anlatımına bakarsak sende hayran kalmışsın belli ki? yok aşkım lütfen saçmalama artık.. evet ben de baktım yalan söylemeyeyim.. sadece biz onunla beraberken benim beğendiğim mavi renkli bi araba vardı, onu almış.. dikkatimi çektiği için öyle baktım sadece.. nasıl laflardı bunlar ya.. düşüncesi bile kötüyken bunları sevgilim dediğin bir insana söylemek nasıl bir düşüncesizliktir.. size yemin ederim, o an mary nin yanında olsam ve bunları yüzüme karşı söylemiş olsa o an bırakıp uzaklaşırdım yanından.. sessiz kaldım, sadece peki anladım dedim.. telefonları kapattık..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 212.
    +2
    aynı günün akşamı, saat 19.00 civarı benim öfkem hala daha tazeliğini korumakta.. maryden gelen mesaj şu şekilde; aşkım hani demiştim ya hamam sauna tarzı bir yer var kuzenimle oraya gidicez diye,
    biz şimdi oraya geldik, çıkınca haber veririm sana.. tamam yazıp gönderdim..
    mary nin söyledikleri, davranışları, eric in mary nin karşısına çıkması.. bunları düşünüyor, düşündükçe öfkeyle beraber inanılmaz bir üzüntü kaplıyordu içimi.. üstelik mary nin bu vurdumduymaz halleri de cabası..
    çıktıktan sonra mesaj geldi;
    "biz çıktık eve geçiyorum"
    "nasıldı iyi miydi"
    "o kadar iyi geldi ki, şu an kendimi yeniden doğmuş gibi hissediyorum.. ordaki çalışan öyle bir masaj yaptı ki, vücudumun her bir noktasını elleriyle hamur gibi yoğurdu"
    "aslında bana da lazım böyle bişey.. bu arada masaj yapan, görevli dediğin şahıs bayandır herhalde erkek koyacak halleri yok ya?"
    "ne demek erkek koyacak halleri yok.. masaj yapan kişi erkekti.. bunu da kıskanmayacaksın herhalde.. sonuçta erkek doktorlar falan da var"
    bi dk lan yanlış duymadım dimi? şimdi elin adamı benim sevgilimin her bir noktasını elleriyle hamur gibi yoğurmuştu demek ha? üstelik sevgilim dediğim şahıs bunu kıskanmamam gerektiğini söylüyordu..
    "demek elin adamı her yerini hamur gibi yoğurdu.. baya rahatlayıp gevşemişsindir sen şimdi"
    "ayy sorma çok iyi geldi valla"
    "ben bunları hiç kıskanmayayım yani?"
    "e yani bunda kıskanılacak bir şey yok.. adam işini yapıyor sonuçta"
    "sıçarım lan onun işine.. senin söylediklerini aklın kesiyor mu? nasıl böyle bir şey yapabilirsin sen ya allah kahretsin.. "
    evet arkadaşlar sinirden çıldırmış, hakaret etmeye başlayacaktım artık.. çirkinleşmemek için sinirden telefonu yatağa fırlattım.. başımı ellerimin arasına alarak düşünüyordum.. istemsiz bir şekilde, kendime engel olamayarak; benim bile dokunurken kırk defa düşündüğüm biricik marymin vücudunda elin addıbının parmaklarının gezmesini hayal ediyordum.. bu arada mary sürekli birşeyler yazıyor telefona bakmıyordum.. en sonunda aramaya başladı.. öfkeyle açtım telefonu.. kahkaha atıyordu, şaka yapmış hanımefendi.. benim ne tepki vereceğimi merak ediyormuş.. ulan benim hastalık derecesinde kıskanç olduğumu bilmiyor musun zaten? neyin denemesi bu.. ne kadar şaka olduğunu söylese, ben bunun şaka olduğuna inanmak istesem de biraz önce istemsizce hayalini kurduğum o düşünce inanmamı engelliyordu.. belki de gerçekten masaj yapan kişi erkekti.. bunun şaka olduğunu söyleyerek bana yalan söylüyordu.. aklımda bu düşünceler geçerken.. çokta sağlıklı bitmeyen bir konuşmadan sonra telefonları kapattık..

    eric in marynin karşısına çıkmasından sonra, marynin; eric in aldığı yeni arabası hakkındaki yorumu, bunların bendeki olumsuz etkileri daha geçmeden, bir de üstüne; "elin adamı bana masaj yaptı" şakası.. üstelik pgibolojim öyle bozulmuş ki bunun gerçek olduğunu düşünmeden edemiyordum.. düşündükçe öfkeleniyor, üzülüyor, her geçen saat kendimi daha da tüketiyordum.. sonuç olarak sabah uyuduğumda saat 7e geliyordu..
    pgibolojim iyi değildi.. kafayı yemek üzereydim artık..
    Tümünü Göster
    ···
  13. 213.
    0
    eee sonra?
    ···
  14. 214.
    +1
    26 mart 2017 pazar;
    kalktığımda telefonu elime aldım saat 14.00 e geliyordu. 8 cevapsız arama.. tahmin edebileceğiniz gibi hepsi maryden.. yeni uyandığımı, aramalarını duymadığıma dair birkaç açıklama içeren kısa bir mesaj yazdıktan sonra bişeyler yemeye başladım.. o arada mary aradı;
    "oo günaydın beyefendi, kalkabildin mi sonunda"
    "sabahın 7sinde uyuduğum düşünülürse, erken bile kalktım."
    "o saatte uyumaya ne zorladı seni bu kadar."
    "gece yaptığın şakayı kaldıramadım galiba, sabaha kadar onu düşünerek kendimi yemekle meşguldüm"
    "basit bir şaka olduğunu daha kaç defa söylemem gerekiyor.. sen inatla takılı kal bu duruma. hiç vazgeçme tamam mı"
    "tamam, takılmamaya çalışacağım"
    "senden endişe ediyorum artık.. çok umursamaz bir insan olmaya başladın.. hiç dışarıya çıkıp iş arayayım demiyorsun.. karşına çıkan işleri elinin tersiyle itiyorsun.. ne olacak böyle bysavas, nereye kadar gidecek bu şekilde"
    "bunları çok fazla düşünme istersen.. bazı şeyleri bana bırak.. keyfimden bu durumda değilim sonuçta.. haber beklediğim bazı yerler var.."
    "her neyse, peki tamam.. bu arada birazdan teyzemlere gideceğiz haberin olsun"
    "tamamdır"
    telefonları kapattık.. mary ye kendimi o kadar çok kaptırmışım ki çevremdeki diğer insanları, ailemi, arkadaşlarımı herkesi unutmuş, hepsiyle irtibatı kesmiş durumdaydım.. odak noktamda sadece o vardı.. o kadar ki; iş hayatımı bile ihmal etmiştim..
    pazar günleri görüşme imkanımız olmuyordu.. marynin babasının hafta tatili olduğu için ailecek vakit geçiriyorlardı.. kaç gün olduğunu hatırlamıyorum ama uzunca bir süredir birbirimizi görmemiştik.. hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamıştık.. ben onu görmek adına elimdeki tüm imkanları seferber ederken, onun hiçbir şey yapmayıp görüşmemek adına bahaneler öne sürmesi canımı sıkıyordu artık.. başından beri bu ilişki üzerine yapmadığım fedakarlık kalmamıştı.. tüm bu olanlar canımı o kadar çok sıkıyordu ki otomatik olarak, konuşmalarım biraz kırıcı oluyordu..
    akşama doğru tam hatılamıyorum saat 17.00 civarı olması lazım.. maryden gelen mesaj; "teyzemlerden ayrıldık, kuzenimle beraber dışarıda takılıyorum.. akşam eve gidince sana haber veririm.."
    bi dk ya.. hani sen pazar günleri ailenle beraber vakit geçiriyordun.. hani o güne kadar, o gün de dahil bana bugün buluşamayız diyordun.. şimdi kuzeninle takıldığını söylüyorsun.. kaç gündür görüşmemiştik, bana ayıramadığını söylediğin vaktini, hemen her gün görüştüğün kuzenine ayırıyordun, pes artık.. bu kadarına da pes.. çok dolmuştum arkadaşlar.. her şey o kadar üst üste geliyordu ki, sanki kendisini benden uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyordu.. bir süre düşündükten sonra aramaya karar verdim.. telefonu açtı;
    "nerdesin şu anda"
    "demiştim ya kuzenimle beraberim"
    "nerdesiniz bende geleyim yanına.. kaç gündür yüzünü görmüyorum, özledim.."
    "ben de özledim ama birazdan eve geçmeyi düşünüyoruz.. sonra görüşelim olur mu?"
    saat 17.30.. bana attığı mesajda eve akşam geçeceğini söylüyordu.. üstelik bunu söylemesinin üzerinden çok değil yarım saat falan geçmişti.. yanına gelmeyi teklif ettiğimde birazdan eve geçeceğiz diyordu.. düşüncelerimi içimde tutamadım artık;
    "günlerdir yüzünü görmüyorum, özlediğimi söylüyorum.. pazar günleri ailenle vakit geçirdiğin için ağzımı açıp tek laf etmiyorum.. hadi dışarıya çıktın kuzeninle beraber takılıyorsun, ona da bir şey demedim.. 1 saat yüzünü görebilmek için yanına gelmeyi teklif ediyorum sen benden kaçıyorsun.. ne yapmaya çalışıyorsun bana bi anlat lütfen"
    "beni boğuyorsun artık bysavas, sürekli yargılıyorsun.. daima seninle vakit geçirmemi, ailemde dahil, arkadaşlarımla, dostlarımla vakit geçirmemi engelliyorsun.. senden ayrı benimde bir hayatım var.. dünyam sen değilsin, dünyam sadece senden ibaret değil bunu anla artık"
    "dünyam sen değilsin" bu laf çok dokunmuştu bana.. üstelik bir süre önce instagramda paylaştığı, beraber olduğumuz fotoğrafın altına aynen şu sözü yazmıştı; "bir dünya insan bir insan dünyam".. söylediği hiçbir söze bu kadar çok takılmamıştım..
    devamında;
    "demek dünyan ben değilim, eyvallah bunu da duydum ya sonunda... "
    "söylediklerimi çarpıtma, neyi kastettiğimi gayet de anladın.. benim, senin dışında da bir hayatım var.. ailem var, arkadaşlarım var.. beyefendiye göre; her gün beraber olalım hiç başka insanlarla vakit geçirmeyeyim.. söylediklerimin harfiyen arkasındayım, nasıl anlamak istiyorsan öyle anla başka da bir şey söylemicem sana artık"
    "tamam ben anladım.. ne söylesen, ne düşünürsen sonuna kadar haklısın.. ben kendimi sana fazlaca kaptırıp, sadece sevgili olduğumuzu unutmuşum kusura bakma.. sadece sevgiliyiz, daha fazlası olamadık galiba.. belki de olmak için acele ettim biraz.. bundan sonra haddimi bilip, ona göre davranıcam tekrardan kusura bakma"
    "anladım diyorsun ya, gerçekten çok iyi anlamışsın gene tebrik ederim seni.. daha fazla konuşup birbirimizi kırmayalım lütfen, sonra konuşuruz."
    "tamam konuşalım"
    kapattık..
    ben gerçekten abartıyor muydum, yoksa mary bana haksızlık mı yapıyordu.. üstelik marynin tüm iğneleyici laflarına rağmen alttan alan taraf hep ben oluyordum..
    gerçek olan bir şey var; ben iyi değildim, hemde hiç..
    Tümünü Göster
    ···
  15. 215.
    +2
    aynı günün akşamı.. ne bir mesaj ne bir arama.. kırgındım arkadaşlar hem de hiç olmadığım kadar.. üstelik o da herhangi bir adım atmamıştı..
    saat 22.00 civarı gelen mesaj;
    "ben yazmasam, ben aramasam sende arayıp yazmıyorsun.. bir kere de sen yazsan, sen arasan.. neden böyle yapıyorsun?"
    "benim de aradığım zamanlar oldu"
    "o zamanları nedense ben hiç hatırlamıyorum"
    bu arada elimde telefon, swarm da takılıyorum.. mary nin profiline girdim, beraber olduğumuz birkaç fotoğraf vardı, onların hepsini sildiğini gördüm.. bir darbe daha yedikten sonra istemeye istemeye mary ye yazdım;
    "swarm profilindeki beraber olduğumuz fotoğrafları kaldırmışsın?"
    "evet kaldırdım.."
    ben hala daha bir açıklama yapar, ne bileyim "evet ama şundan şundan dolayı kaldırdım" gibisinden kıvırma şekline falan girer diye düşünüyordum... hiçbir açıklama yapmamıştı.. net bir şekilde; "evet kaldırdım" . ve devam etti ama umduğum gibi değil;
    "yarın seninle görüşmemiz lazım. vaktin varsa eğer"
    "benim senin için her zaman vaktim var biliyorsun.. olmasa bile vakit yaratıyorum."
    "tamam yarın görüşelim"
    daha öncesinden, pazartesi günü görüşmeyi teklif ettiğimde; iş olduğunu söylemişti.. her zaman olduğu gibi bana ayıracağı vakti yoktu..
    evet arkadaşlar şu an anlattığımda sizinde hemen aklınıza gelen, benimde o an çok düşünüp tartmadan sonucuna ulaştığım o şeyi planlıyordu.. evet, evet benden ayrılmayı planlıyordu.. çokta düşünmeden bu kez aradım;
    "aklıma gelen şeyi yapmayı çalışıyorsun dimi?"
    "ne geldi aklına?"
    "yarın ki görüşmemiz son konuşmamız olacak ve beni bırakıp gideceksin"
    "şu an bunu konuşmak istemiyorum.. yarın yüz yüze konuşuruz"
    onaylamamıştı ama aksini söyleyip hayır da dememişti..
    "ben yarın görüşmek istemiyorum, ne derdin varsa şu an telefonda söylersin"
    "telefonda konuşulacak basit şeyler değil, konuyu kapatalım lütfen yarın konuşuruz"
    "son kez söylüyorum, derdin neyse burdan anlat sonuca bağlayalım. hem şimdiden kurtulmuş olursun benden.."
    "hayır yarın yüz yüze konuşucaz.. daha fazla uzatma lütfen"
    ısrar ediyordum, inatla konuşmak istemiyordu.. gerçek şu ki; mary nin söyleyeceği şeyleri duymaya cesaretim yoktu.. bir umutla yazmaya devam ettim (kız beni bırakmak için can atıyor, ben hala bir umut bir umut.. nah sana umut)..
    "tamam görüşelim ama bir şartla gelirim.. sen belli ki benden ayrılmayı kafana koymuşsun.. konuşup anlaşıp olayları tatlıya bağlayabileceğimiz, senin bu kararından vazgeçebileceğin küçükte olsa bir ihtimal var mı? lütfen ama lütfen doğru söyle.. içinde beni tamamen öldürmediğin, tekrar yaşatıp hayata döndürebileceğin küçük bir ihtimal? eğer yoksa senden o cümleleri duymaya cesaretim yok.. bu yüzden görüşmek istemiyorum.. buradan konuşup kurtul benden"
    "yarın konuşalım bysavas belki vardır o ihtimal"
    "sözüne güvenerek yarın seninle görüşücem"
    "tamam yarın işim bitince seni ararım.."
    gece, sabaha kadar satırlarca, paragraf paragraf kararından vazgeçmesi için yalvardım.. onlarca mesaj attım.. neler yazdıklarımı şuraya döksem ayrı bir hikaye daha çıkar.. uyumadığını biliyordum.. sabaha kadar hepsini okuduğunu da biliyorum.. bir tek cevap dahi alamadım..

    umuttur, insanı hayatta tutup, öldürmeyen..
    umuttur, insanı hayatta tutup, yaşarken öldüren...
    Tümünü Göster
    ···
  16. 216.
    0
    son olarak ?
    ···
  17. 217.
    +2
    27 mart 2017 pazartesi sabahı..
    kalktığımda saat 11 civarı, kendimi tak parçası kadar değersiz hissediyorum.. telefonu elime aldığımda 1 tane mesaj olduğunu gördüm;
    "saat 13.30 da işim bitiyor.. çarşıya gelince ara"
    o güne kadar, yaklaşık 6 aydır her uykudan uyandığımda, mary nin ya günaydın mesajı, ya da aramalarıyla dolu olan telefon bomboş sayılırdı.. alışmıştım, çok kötü alışmıştım mesajlarına aramalarına.. ağlamaklı oldum bir an, gözlerim doldu.. elimde telefon düşünceli bir şekilde hiçbir şey yapmadan öylece oturuyordum.. 2 saate kadar mary ile buluşacaktım ama o kadar gitmek istemiyordum ki.. o güne kadar mary yi 1 saat dahi görebilmek için can atan ben, bahsettiğim gün onu görmek, görüşmek istemiyordum.. ama bir umut ya işte insanı ayağa kaldıran.. dün akşam bir şeylerin belki düzelebileceğine dair sözler söylemişti.. küçükte olsa bir umut, bir ışık parıldar gibiydi içimde.. lakin parıltısı güçlenmiyordu, sönmeye yüz tutmuştu bu kez..
    yüzüme su çarpıp biraz olsun kendime gelebilmek için lavoboya gittim. aynaya baktığımda; kanlanmış gözlerimi, uykusuzluktan morarmış daha da çukurlaşmış ve kapkara olan göz altlarım dikkat çekiciydi.. kendimi, mary den duyacağım sözlere hazırlar gibiydim, ölüme hazırlar gibi..
    ···
  18. 218.
    +2
    evden çıkıp çarşıya gittiğim kısımları hatırlamıyorum.. sadece çarşıya geldiğim de saat 13.30 u biraz geçmişti..
    biraz yağmur yağıyordu.. çok değil.. ıslatacak kadar çok değil.. sahi ya onunla ne zaman bir araya gelsek havalar dile geliyordu.. ya yağmur yağıyor ya da lapa lapa kar.. yaklaşık 4 gündür günlük güneşlik olan hava o gün yağıyordu.. bizim tekrar bir araya geleceğimiz o gün.. belkide, gökyüzü de benim gibi ağlamamak için zor duruyordu.. dayanamayıp bırakmıştı kendini.. usul usul ağlıyordu..
    sende bırak kendini, ağla.. kimseyi umursamadan hüngür hüngür ağla.. belki içindeki bütün o birikmişlik gözyaşlarınla dışarıya akıp gider..
    ağlamayacaktım.. beni umursamayan, verdiği bütün o sözlere rağmen beni yüzüstü bırakıp gitmeyi düşünen bir insan için gözyaşlarımı heba etmeyecektim..
    telefonu elime alarak mesaj attım;
    "ben çarşıdayım. işin bittiyse yerini söyle oraya geleyim"
    1 dk. geçmeden aramaya başladı, açtım;
    "bysavas ben ... cafeye yakın sayılırım. istersen buraya gel"
    bahsettiği cafe bana pek de yakın sayılmazdı.. oraya gitmem en az 15 dk. sürerdi.. otobüsle benim bulunduğum tarafa geldiğini düşünerek;
    "otobüsteysen hiç inme.. ben otelin yanındaki cafeye geçiyorum orada buluşuruz.."
    "otobüste değilim ama tamam oraya geliyorum.. neresindesin tam olarak?"
    "en üst kat balkonda oturuyor olacağım"
    kapattık..
    çok değil 1-2 dakika olmuştu ki karşıdan geldiğini gördüm.. nasıl ya 15 dklık (belki daha fazla) mesafeyi nasıl o kadar çabuk gelebilir.. otobüste olmadığını söylemişti..
    karşıma oturdu.. bir süre hiçbir şey söylemeden öylece oturduk.. ben onun gözlerine bakıyor o ise dışarıda hafif hafif yağan yağmuru izliyordu.. gözlerime bakmaya cesaret edemiyordu.. sessizliği bozma amacıyla konuştum;
    "evet seni dinliyorum?"
    "buraya senden ayrılmaya geldiğimi biliyorsun.. üstelik söylediğim gibi sorunları halletme gibi bir ihtimalimiz de yok"
    "peki.. nedenini söylersin en azından dimi?"
    "nedenini bilmiyor musun bysavas.. seninle birlikteyken kendimi kafeste gibi hissediyorum.. kimseyle görüştürmüyorsun.. arkadaşlarımdan kıskanıyorsun.. "
    sözünü kestim;
    "yazıklar olsun sana.. demek arkadaşlarınla görüştürmüyorum ha? ulan 5 gündür yüzünü görmüyorum, görüşebilmek için çaba harcadığım da sen benden kaçıyorsun..bu süre içinde ben hariç hayatında kim varsa görüştün.. sen bana vakit ayırmak istemiyorsun"
    "evet belki de istemiyorum.. seninle bir gelecek olduğuna inanmıyorum bysavas.. işten ayrıldın, yeni bir iş bulayım çalışayım diye hiç düşünmedin, sürekli umursamaz davrandın.. hemen hergün alkol alıyorsun, üstelik beni de içmem için her fırsatta zorluyorsun.. ben böyle, senin düşündüğün türden bir hayat istemiyorum."
    şoka girmiştim o an, duyduklarıma inanamıyordum.. nasıl laflardı bunlar ya.. "sürekli içiyor, onu da içmesi için zorluyordum" beni suçladığı bu şeyler iyiden iyiye canımı sıkmaya başlamıştı.. evet genelde hep alkollü mekanlarda takılırdık.. sırf canlı müziği iyi olduğu için yada avm ortamında cafelerden sıkıldığım için dışarıda bari farklı yerlere gitme açısından hep alkollü mekanları tercih ediyorduk.. ama her zaman mekan konusunu, nereye gideceğimizi ona bırakırdım.. o da pek fikir sunmadan bana paslardı.. bende her zaman gittiğimiz alkollü pub tarzı bir yer var oraya gitmeyi teklif eder, o da kabul ederdi.. durum bundan ibaret yani.. yaptığı o suçlamalara akıl sır erdirememiştim başta.. duyduklarımın şok ve sinir etkisiyle ses tonumu biraz daha yükselterek cevap verdim;
    "sana var ya kocaman yazıklar olsun.. attığın iftiralara, beni suçladığın şu şeylere bak.. haksızsın sen. dünyanın en haksız insanısın.. ama suç bende.. bütün suç seni bu kadar şımartan benim.. sen var ya hiçbir zaman benim sevgime layık olamadın.. kimseyi, hiçbir şeyi senin kadar sevmedim ben.. o sevgi var ya sana büyük geldi, taşıyamadın.. taşıyıp karşılık veremedin.. vay be, yaşadığımız, o mutlu olduğumuzu sandığımız her an her hatıra demek yalandı ha.. yazıklar olsun sana"
    hatırlayamadığım daha nice söz, nice cümle.. konuşurken yüzüme dahi bakamıyordu.. çünkü yaptığı suçlamalar benden ayrılmak uğruna söylediği bahanelerden başka bir şey değildi.. daha da konuşacaktım.. içimdeki nefreti kustukça rahatlıyordum.. telefonuna sürekli mesaj geliyordu.. en son telefonunun çalması söylediklerimi yarıda bırakmama neden olmuştu..
    Tümünü Göster
    ···
  19. 219.
    0
    La şöyle yarıda bırakma
    ···
  20. 220.
    0
    Rezz oknur
    ···