1. 1.
    0
    peşin edit: yeni farkettim. "arabesk" yeirne "arabest" yazmışım. klavye azizliğidir olur, buradan acaip acaip laf giydirmeyin yani.

    o yüzden liseliler, ortaokullular ve üniversite hazırlıklar bu başlıktan uzaklaşsın.
    bu hikaye sizin toz pembe dünyanızdan daha acımasız, daha sert, daha gerçek. 10 sene sonra hepiniz karşılaşacaksınız bu acımasız dünyayla, o yüzden buraya gelip moralinizi alt üst etmeyin.

    baştan birkaç soru işaretini yok etmek için:

    1. niçin buradayım? çünkü pgibologum, tüm bunları yazmamı, anlatmamı istedi. içimi dökmemi, anlatırken ağlamamı falan söyledi. ona bile anlatamadım, yarım yamalak anlattım. buraya girmeyeceğini düşündüğüm için buraya anlatıyorum.

    2. nasıl buradayım? çok yakın bir arkadaşımın bana hesabını vermesi sayesinde buradayım.

    3. eee napak? okuyun, öğrenin, isterseniz sorun. ben de rahatlayacağım, içimden çıkmış olacak.

    4. neden bu kadar detay? çünkü her şeyi tamamen aklımdan çıkarmamı söyledi.

    başlıyorum hemen. önce sakinleştiricimi alayım.
    ···
  2. 2.
    +1
    ben çok akıllı bir kadın değildim. hiç olmadım. ailem de çok zengin kişiler değillerdi. yani taktan şartlar biraz üst üste gelmişti. aptal bir çocuk, zor aile şartları.

    o yüzden üniversiteyi de geç kazandım. 20 yaşımdayken. üstüne bir de başka şehre gitmem gerekti, ailemin maddi durumunu zorluyordum. ama yapacak bir şey yok.
    ···
  3. 3.
    +1
    üniversite üçüncü sınıfın sömestr dönüşüydü. 1 hafta sonra doğumgünüm vardı. yirmi dördüncü yaşıma gireceğim doğumgünümdü.
    henüz ikinci dönemin, ikinci günüydü. telefonum çaldı. tam okul çıkışı. bir polis arıyordu, sakin ve üzüntülü bir ses tonu. ben ilk başta kimi aradığını bile anlamamıştım. adımı söyledi, doğruladım. ağır ağır konuştu. anneniz ve babanız trafik kazası geçirdi. her ikisini de kaybettik dedi. ben kulağıma inanamadım. siz kimsiniz dedim. siz kimsiniz neden siz arıyorsunuz dedim. inanmak da istemiyordum.

    ardından telefonu kardeşim aldı. berke. abla dedi, hüngür hüngür ağlayarak. abla diyip hıçkırıyordu. gel diyordu arada, ağlamaya devam ediyordu. o an bir anda ekran kararmaya başladı. önce telefon elimden kaydı, ardından ben arkadaşlarımın yanında yere doğru yığıldım.
    ···
  4. 4.
    0
    nasıl gerçekleştiğini hiç anlamadığım bir otobüs yolculuğunun ardından memleketime ulaştım. kardeşimin yanına gittim. bizim hiçbir akrabamız olmadığı için -babamın 20 yıldır hiç konuşmadığı almanyadaki amcam dışında-, komşumuzda kalmış dün gece. ona sarıldım, beraber ağladık. komşu nermin teyze de ağladı bizimle. hayal meyal hatırlıyorum o anları. aynı gün toprağa verdik her ikisini de. olaylar o kadar hızlı gelişiyordu ki, hiçbir şey benim kontrolümde değildi.

    bu anlar silik hatıralar. komşuların gelişi gidişi, mezarlık hepsi hayal meyal.
    ···
  5. 5.
    +1
    bir iki gün sonra sakinleşmeye başladım. ne yapmam gerek diye sordum kendi kendime. annem ve babamdan evdeki eşyalar dışında hiçbir şey kalmamıştı. hiçbir şey. öyleyse, dedim. çalışmam lazım. berke ilkokul 2. sınıfa gidiyordu. okul kaydımı dondurmam gerektiğini biliyordum. annemin ve babamın, benim okumam için çalıştığını hatırladım. şimdi onların ölümüyle beraber okulum da ölüyordu. ama mecburdum. komşumuz nermin teyze yardımcı oluyordu. yemek vs. ama nereye kadar?
    ···
  6. 6.
    +1
    matematik bölümünde okuyordum. (öğretmenliği değil) o yüzden sağa sola haber saldım, özel ders vermeye karar verdim. bir iki tane de küçük çocukla başladım ders vermeye. gerçekten çok kötüydüm bu işte, buna karşılık çok da az para alıyordum ki veliler şikayetçi olamasınlar. evde her akşam nasıl anlatırım diye çalışıyordum, yine de kötüydüm işte.
    ···
  7. 7.
    +1
    bir süre özel ders vermeyi sürdürdüm. o sırada berke de okula geri dönünce masraflar arttı. özel dersten kazandığım üç kuruş para hiçbir şeyime yaramıyordu. üstelik çocuklardan bir tanesi de ders almayı bırakmıştı. iş bulmam lazımdı. onca işsizlik ortamında iş bulmaktan daha zor hiçbir şey yoktu. uzaya gitmek bile daha kolaydı iş bulmaktan. ama aradım, araştırdım. mahalledekilere sordum. nermin teyzenin tanıdıklarına sordum.
    ···
  8. 8.
    +1
    nermin teyzenin uzak bir tanıdığının orta karar bir şirketinde iş bulmuştum. asistanlıktı. aslında bildiğin sekreterlikti ama asistanlık diyerek yumuşatılıyor işte. sevindim, en azından hayatımı sürdürecek kadar para kazanacaktım. o da yeterdi. daha fazlasını napayım ki? o gün nermin teyze elinde hediye paketiyle gelmişti. bana giysi almış, işte giymem için. sevincim ikiye katlandı. nasıl iyi bir kadın bu ya rabbim dedim.
    ···
  9. 9.
    0
    pazartesi işe başladım. iş, bildiğin niteliksiz bir işti ki beklentim de büyük değildi zaten. ortanın biraz büyüğü bir şirkette; dosya getirip zütürüyordum, telefonlara bakıyordum, randevuları hatırlatıyordum başka da hiçbir işim yoktu. ben alacağım maaşa bakardım zaten. ortannın altında da bir maaşım vardı. neyse işte, böyle devam ediyordu iş. her şey normal seyrinde devam ediyordu. patronum, nurullah bey'di. 45'li yaşlarında falan. hayatın taktan bir şey olduğunu da onunla anlamaya başlayacaktım zaten. ilk zamanlar oldukça iyi davranıyordu, aferinler, teşekkür ederimler havada uçuşuyordu. getirir misin, eder misin. hep böyleydi.
    ···