-
18.
+2-Işte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ömrümüz olurda ciksen, doksan yıl da yaşarsak ben ona böyle davranmaya devam edeceğim. Ona “bebeğim” diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor. “Bebeğim bana bir çay yapar mısın?” dediğimde çay yapmak için nasıl koşturduğunu görmelisiniz.
-Hiç kavga etmezmisiniz siz?
-Kavga evliliğin tadı tuzu. Arada biz de tartışırız. Küsüp barışmanın tadı ayrıdır. Benim karım bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.
-Benim eşim çok ciddi kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.
-Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar. En ciddi yada en yaşlı kadının bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil. Ve o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kırılırlar.Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler. -
17.
+1Tek kisi de olsa yazacagim
-
16.
+1Devam ediyorum beyler
-
15.
0Panpa güzel başlamışsında muallakler giblememiş müsait olduğunda tekrar başla panpa yarım bırakma.
-
14.
0öğretici bir hikayeye benziyor. yaz panpam.
-
13.
0Up up up
-
12.
0Up up up
-
11.
+1Devam edicem beyler
-
10.
+2-Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir küçük kız vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.
-Nasıl yani ?
-Küçük kız neleri sever, nelerden hoşlanır bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Küçük kızlar hep prenses olmayı hayal ederler. Sürprizlerden hoşlanırlar. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. Iltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?
-Haklısın. Benim dört yaşımda bir kızım var. Adı Aylin. Her akşam boynuma sarılır “babacığım beni ne kadar seviyorsun?” diye sorar. Giysisini değiştirdiği zaman etrafımda “Baba güzel olmuş muyum?” diye sorar durur.
-Güzelsin demem de yetmez ona. ” Harikasın prenses gibi olmuşsun”demeliyim. Dünyanın en güzel kızı demeliyim. -
9.
0Rezervasyon
-
8.
+3– Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarptım çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?
-Hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.
-Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor.Bir de fakir olsam kim bilir ne olur?
-Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, hergün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.
-Sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu ?
-Olabilir. Ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.
-Bir kadına değerli olduğunu nasıl hissettirilir?
-Küçük kızı severek.
-Küçük kız mı ? Hangi küçük kız ? -
7.
0Rastgele bir resim koydum dikkat ceksin diye amk
-
6.
0Tamam lazim olur
-
5.
-2okumadım resme çükü
-
4.
0Rez alin geliyorum
-
3.
-1gibsen okumam
-
2.
-10
her kadının hayalindeki erkek, hz selo başkan
-
1.
+10 -4EDiT: HiKAYE BiTMiŞTiR BEYLER OKUDUĞUNUZ iÇiN TEŞEKKÜR EDERiMTümünü Göster
biraz uzun ama okuyun beyler
Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu.
“Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir…” diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.
Alaycı bir ses tonuyla:
-Ekmek parası mı istiyorsun ? diye sordu
-Hayır çikolata parası lazım!
Bülent’in kızgınlığı şaşkınlığa döndü. “Espri yeteneği olan dilencinin hali de başka oluyor” diye düşündü
– Niye siz ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
– Hayır. Ekmek bulamadığımız günler genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız.
Bülent adamın ciddi mi konuştuğunu yoksa dalga mı geçtiğini anlayamamıştı.
-Bu gün karnınız doydu üstüne tatlı mı istedi canınız?
-Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.
-Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?
– Hiçbiri değil. Sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata zütürmek istiyorum.
-Doğum gününde yaş pasta alınır bildiğim kadarıyla.
-O bizim için değil zenginler için. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama her doğum gününde mutlaka çikolata zütürdüm. Çikolatayı çok sever
Adamın söyledikleri Bülent’in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş sahile kadar yürümüştü. Denizi seyretmek de onu rahatlatmamıştı. Oysa eskiden denizi seyrederken çok rahatlardı.
Dalgalar sıkıntısını alıp zütürürdü. Fakat karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için olsa gerek, hiçbir şey onu rahatlatmıyordu. Dilenciyle konuşurken biraz kafası dağılmıştı.
“Acabasöyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu” diye düşündü
-Cebinde bir çikolata alacak para yok mu şimdi?
Bülent’in sorusu üzerine adam ceplerini boşalttı, bir nüfus cüzdanından başka bir şey çıkmadı.
– Ben dilenci değilim. Işim yok. Günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Fakat bu gün bütün gün iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.
Bülent oturduğu bankı işaret ederek yer gösterdi.
-Oturun biraz dertleşelim bari, dedi. Adam çekingen çekingen oturdu yanına.
-Yokmu eşin dostun, borç alacak akraban?
-Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.
-Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını ?
-Hem de çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.
-Hımmmm. Aşk hemde otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar oysa. Sen otuz yıldan bahsediyorsun.
-Evet. Geçen yıllar sevgimi azaltmadığı gibi artırdı.
-Söyle o zaman nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin
-Ben ilkokulu bile bitirmedim. Öyle formül falan bilmem.