-
76.
+4gibim ne zaman inse Müge hep aynı istek ve şevkle emiyor, ayağa dikiyor tekrardan delikleri dikiyordu tepeye. Bu huurnun canını yakmalıydım, keyif almasını istemiyordum. Olabildiğince hızlı gibmeye başladım, öyle sert vuruyordum ki taşşaklarım bile acıyordu, bu huurnun ölmesi lazım. Ama yok beyler, ben hızlandıkça bunun zevk katsayısı artıyor, sakın durma, geliyorum diyor. Ben bir gol atamadan kahpe 5-6 gol attı.
Hızı azalttım, ya durma diyor hala.. gibim zütündeyken 2 parmağımı daha soktum zütüne. Bu biraz canını acıttı sanırım. 3. parmağı sokmaya çalışırken elimi tuttu..
- Ya napıyorsun ?
+ Kes.
Üç parmağım ve gibimle 2-3 dk gibtim. Amk huursu buna da alıştı, yine başladı ohh lamaya. Hala amımla oyna boşalıcam diyor.. Sonunda zar zor da olsa boşaldım. Ve çıktım odadan hiçbir şey söylemeden, gidip salondaki yerime yattım.
Ertesi gün dersimiz saat 10'da. Sabah kalktık, Nejla 3'ü 1 arada yapıyor, bende rica ettim. Ayılmam gerekiyor. Müge de kalktı o arada, inanılmaz mutlu bir ifadeyle "günaydıııınnn" diyerek girdi odaya. Bilmiyorum yüzüne bile bakmak gelmiyor içimden. O ise kurduğu her cümlede, attığı her adıma taa gözümün içine bakıyor, benim bu nefrete benzeyen ilgisizliğimi merak ediyordu. Onunla yanlız kalmaktan kaçındım, ki benimle konuşmasın..
Toparlanıp derse gittik, telefonum hala kapalı. Benim ağzımı bıçak açmıyor, çünkü Duygu'ya ne diyeceğim hiçbir fikrim yok.. Okulda berbat mutsuz bir gün geçirdikten sonra evin yolunu tuttum. Tıpkı eve 2-3 gün gelmeyip, sonunda gibe gibe eve dönerken ki mahçubiyet, endişe ve suçluluk hissediyordum. Bir diğer güzel özelliğimse suçlu olduğum anlarda çirkefleşerek üste çıkmaktı. Aileme karşı işe yarıyordu. Karıma karşı ilk defa deneyecektim. -
77.
+4işe başladım, ilk hafta oryantasyon tadında geçiyor, dış ticarete bakan bir kişi var, Erkin abi. Meslekteki 12. yılını bitirmiş, evli, o dönem eşi hamileydi. Erkin abi de hataylı. Artık hataylılara karşı nötr değilim, biliyorsunuz. Ben işe girerken ingilizcemden hiç bahsetmemiştim beyler. Tabi o dönem daha kendimi pazarlamayı bilmiyorum. Henüz meslek hayatına atılmamış genç arkadaşlarıma nacizane tavsiyem şudur : Kendinizi pazarlamayı öğrenin. Benim bunu öğrenmek 10 yılımı aldı, orası ayrı. içinizde yoksa kabullenmesi ve hayata geçirmesi çok başit şeyler değil. Ama özellikle büyük şirketlerde yaptığınız iş değil, kendinizi, yaptıklarınızı ve hatta yapmadıklarınızı ne kadar iyi anlattığınız ve gösterdiğiniz sizi başarılı yapar. Terfi ve zamlar, tebrik ve teşekkürler bunlara yapılır. Bu dediklerimi yapamıyorsanız, eşşek gibi de çalışsanız, patron gözünde hala iş yapmıyor olacaksınız..
Bir kaç gün geçtikten sonra Erkin abi ingilizcemin de olduğunu farketti. Hatta bir kaç mail atılması, telefon görüşmesi yapınca, ingilizcemin ondan bile iyi olduğunu söylemişti. Erdemli bir davranış. Bizler genelde kendimizden daha iyi olanı kabul etmeyiz. insanın fıtratında var. En iyi biziz. En iyi biz biliyoruzdur.. Bu olaydan sonra aslında işin rengi değişti. O ana kadar beni sadece rusça konuşan ülkelerde pazar araştırması vs için düşünürlerken, şimdi her yere saldırmamı istediler. Aynı zamanda mevcut müşterilere de bakacaktım. iş hayatınızın ilk yılları çok önemli baylar. işe ne kadar sarılırsanız, o kadar başarılı olursunuz ve hayatta bazı şeyler nasıl başlarsa öyle gidiyor. iş hayatında kötü bir başlangıç, sizi kötü bir noktaya getirebilir. insan hayatında bazı kritik anlar vardır, ergenlik, üniversite sınavına hazırlık ve sınav dönemi gibi. Hayatınızın hiçbir evresinde yapmayacağınız şeyleri yapabileceğiniz dönemlerdir. Bunlara da bir de üniversite mezuniyeti sonrası iş hayatına atılma evresi eklenmeli bence. Çok arkadaşım o dönemde telef oldular, kendilerini perişan ettiler. Bunalıma girip çok yanlış kararlar verdiler. Ben Allah'tan o dönemi daha erken yaşıyordum, ,1. sınıfın yaz tatilinde.. -
78.
+420 yaşındaydım ve 3 hayatın anasını gibmiştim. Benim yaşımdaki diğerlerine bakıyordum, lan ne kadar sıradan normal hayatları var. En büyük pişmanlıkları geçen hafta izlemeyi kaçırdıkları derbi.. Yada aşık olup açılamadığı kız.. Bir çoğunun bir pişmanlığı bile yok. Tertemiz bir hayat. Okulu bitirecek ve sıfırdan başlayacak, düşünsenize ? Geçmişine bakıp dertleneceği hiçbir şey yok. Bu tip insanların mutlu olması da kolay oluyor. Arkadaş grubuyla bir pes turnuvası düzenliyorlar, mutluluk hormonları tavan yapıyor. Eskiden benim de mutlu olduğum anlar, yapmaktan keyif aldığım şeyler vardı. Artık hiçbir şeyden keyif almıyorum. Hayatı bu kadar uç yaşayınca, mutlulukta da uçları arıyorsunuz.
iş yerine stajiyer bir çocuk geldi, ismi Davut, çifte vatandaş, Bulgar göçmeni. Bulgaristandaki adı Angel. Çocuk alemci bir tipe benziyor, türk dili son sınıfmış. Çocuğa biraz kanım ısındı. Gel zaman git zaman konuşurken bir cumartesi akşamı için onun evinde buluşup bir şeyler içmeye sözleştik.
Giderken votka ve meyveler aldım, oturduk. 1 saat sonra falan çocuğun nişanlısı da geldi. O da türk dlinde. Normal giyimli, normal tavırları olan normal bir kız. Yemin ediyorum kıza karşı anormal hiçbir harekette bulunmadım beyler. Oturduk içmeye başladık.. 3 kişi 2 70 lik votkayı bitirmiştik. Kız da Davut'ta deli gibi içiyorlar.. Akşamın ilerleyen saatleri bir film açtı Davut, ışıkları kapattık izliyoruz, bir taraftan daha yavaş tempoyla içmeye devam ediyoruz.
2. Müge vakası. Çocuk ve ben yerde oturuyoruz, sırtımızı kanepeye yaslamışız. Kız çocuğun kucağına kafasını koymuş uzanmış.. Ve ayaklarıma birşey temas etti. Kızın ayakları. Tüm fetişler beni buluyor. Davut'u gerçekten seviyordum, tek arkadaşımdı o benim, asla böyle bir şey yapamazdım. Çektim ayaklarımı geriye.. Ben çekince kız da biraz toparladı ayaklarını, bir müddet film izlmeye devam ettik. Ama içimde konuşup duran o huur çocuğu susmuyordu.
+ Bu kızı gibmeyerek yediğin bütün takların silineceğini mi düşünüyorsun ?
+ iki yüzlü pekekent seni.. -
79.
+4içimdeki huurya engel olamamıştım. Bir süre sonra bende ayaklarımı kıza değdirdim. Dikkat çekmeden ayaklarımızla birbirimizi dakikalarca okşadık.. Çok geçmeden kız çocuğa " yatalım mı, bitkin hissediyorum" dedi.. Çocuk itiraz etse de, gidin yatın hacı benimde uykum var dedim. Kızın bunu kasıtlı olarak yapmış olmasını umut ediyordum. ikisi kalkıp odalarına gitti, bir süre bekledim kızı, gelir diye.. Gelen giden yoktu.. içeriye doğru yürüdüm, kapılarının önünde kulak kabarttım.. Çok kısık sesle konuşsalar da, gecenin bir yarısı duyabiliyordum. Nişanlı çiftimiz gibişiyordu. Kime niyet kime kısmet. Salona geçip koluğa uzandım.. Kafam bir dünya zaten.. Uyuyakalmışım.. Ne zaman uyudum bilmiyorum, ama gece 3'te Nermin beni uyandırdı (Nermin kızın ismi)Tümünü Göster
+ Uyumasını bekledim.
Cümlesini henüz bitirmemişti ki kucağıma çektim.. Yana döndürüp altıma aldım. Yumuldum dudaklarına. 1.60 boylarında, zayıf ama kıvrımlı bir kızdı. Ama çok güzel şekle giriyordu.. Kız içeri geçince altına eşofman çekmiş, sıyırması çıkarması kolay. Az önce nişanlısına gibtirdi, şimdi benim altımdaydı. Sadece bunu düşünmek bile azdırıyordu beni. Bu sapıkça bir his mi bilmiyorum.. Eşofmanını çıkarttım, kilodunu da sıyırdım.. Kendi pantolonumun ön kısmını biraz indirip prensimi dıbına sürtmeye başladım. Az sonra yavaşça soktum. Kızın üzerine doğru eğilim gibimin daha fazlasını sokuyor, sonuna kadar ittiriyordum. Derken odanın ışığı yandı.
Hayatımda yaşamamış olmayı dilediğim anların başında geliyordu o an. Hayatımdaki tek arkadaşımın nişanlısını giberken yakalanmıştık. Çok sarhoştum.. Çocuk hayvan gibi kükreyerek üstümüze atıldı, beni kızın üzerinden çekip okkalı bir yumruk patlattığını hatırlıyorum.. Dengede duramadım, düştüm. Davut benim kadar sarhoş görünmüyordu, yada yaşadığı öfkeyle belli olmuyordu ama ben zor ayakta duruyordum. Nermin araya atladı, Davut'a yapıştı. Davut bana küfürler ediyordu. Aklımda kalan cümlesi " Allah senin belanı versin lan. gibtir git bu evden "
Kafamı eğip çıktım evden. Kendi evime kadar nasıl gittim inanın hatırlamıyorum.
Sabah uyandığımda kafamda filler gibişiyor ve sanki dün 4 zenciye kendimi gibtirmişim gibi pişman ve suçlu hissediyordum.
Tek arkadaşımı da kaybetmiştim. Davut'la Nermin ne yaptılar bilmiyorum, ama muhtemelen ayrılmışlardır. gibtiğim 5. hayata hoşgeldiniz.
Bu olaydan sonra kadına ve evliliğe tövbe ettim. 4 senedir nişanlıydı onlar ve karının yaptığına bak. Tamam benim de suçum var ama, ben olaya nişanlılar açısından bakıyorum. Ben bu konuda tek şerefsiz değilimdir heralde.. Herşeyden soğumuştum ve yine o gibik dünyama geri döndüm.
Ecinniler gibiydim. Kimin hayatına karışsam herşeyi berbat ediyordum. Beni karantinaya almaları gerek, insanlara yaklaşmam yasak olmalı. -
-
1.
0rez okuyok
-
1.
-
80.
+5 -1sonra duygu beni içeri aldı. ben sevişceğimizi sanarken bir anda kapı çaldı. duygunun kapıyı açmasıyla içeri milyonlarca 50 santim zenci girdi.
ben noluyor amk derken duygu mutasyona uğramaya başladı ve 100 cm yannanı çıktı.
tüm zenciler sıra oldular ve sıra sıra yannanlarını ağzıma zütüme soktular. kargaşada birde kimi göreyim...
51 santim ordusu ile mustafa topaloğlu!!!
duygunun 50 santim ordusu ile karşı karşıyaydılar.
ikisininde amacı beni gibtirtmekti. ordular savaşa başladı. ilk başta zenciler ucunu silvirterek kılıç yaptığı yannanlarla zararlar verdi. mustafa topaloğlu bunu görünce kuran okudu ve gökten uzaylı yannanlar indi. savaş başladı. 2 gün boyunca savaş sürdü ama kazanan yoktu! sonra duruma el koymaya karar verdim. hemen aradan kaçıp orhan ustaya gittim... -
-
1.
0hönkürdüm
-
1.
-
81.
+4Okuldan mezun olamayacağım netleşince, okulu iyice boşlamıştım. iş odaklı yaşıyordum artık.. Geldik başlık konusuna ve hayatımın dönüm noktasına.. Şirkette durumlar iyi, satışlar artmıştı. Şirket büyüyordu.. Ben de part time çalışmama rağmen zam almıştım, 1800 TL maaş. O zamanlar bir öğrenci için deli para bu. Birgün muhasebeye bir kız başladı, adı Fulya. Bu başlıkta tüm isimleri doğru kullandım beyler, ama hala uydurma yazanları falan görüyorum :DTümünü Göster
Fulya 1.65-70 boylarına, kilosunu bilmesem de fit, kıvrımları gerçektene dikkat çeken, sarışın bir kız. O dönem 24 yada 25 yaşında. Gerçekten güzel kızdı, yani ilk gördüğünüzde, istemsizce bir bakıyorsunuz. Konya Akşehirliydi.
Bu kız şirkete başladıktan sonra şirket birden değişti, eski havasından eser kalmadı. dıbına koyayım, bir kıza herkes yazar mı ? Patron başta olmak üzere, herkes şansını deniyordu.. Acaba.. Olur mu diye.. Kız ise hiçbirine yüz vermiyor, patron dışındakilere bunu belli ediyor, patrona ise çok belli edemiyordu, sanırım kovulmak korkusuyla. O huur çocuğu gelir kızın masasına ön bacaklarını dayar, arkaya gerilir öndeki aletini şişirirdi kızın önünde gerilir dururdu. Utanmasa çıkarıp masaya vuracak. Ben bu düzenin de anasını gibeyim. Her akşam kızı bekler, "gel ben bırakayım seni derdi." Kız da biner arabasına giderdi. Bu durumdan memnun gibi gözükmüyordu, sanırım kendisini mahçup hissediyordu.
Eğer herkes yazmasaydı, yalan yok kıza yazardım beyler. Ama bu kadar aç kurtun arasında benim de şansım yoktu. Bunu anlayacak kadar çok şey yaşamıştım. Herkesin aksine, ben kızla hiç muhattap olmuyordum. Başlarda "Günaydın" "iyi akşamlar" "Afiyet olsun" gibi temek selamlaşmaları yapardım, ama herkes kıza çullanınca bunları da yapmadım. Fulya bana bir şey söylemezse, ben selam bile vermiyordum. Belki bin yıllık klişe tekrar etti. Bu durum kızın dikkatini çekmiş olacak ki, o benimle konuşmaya çalışıyordu. Yemeklerde gelip yanıma oturuyor, çay molasında çayını alıp bizim odaya geliyordu. Amk zaten o kızla birisi çıkacaksa bu ben olmalıydım, kıza yaşı en yakın olan benim, diğer herkes evli barklı +40 yaşlarında.
Hergün tramvaya kadar yürüdüğümü söylemiştim, kız da tramvayla gidiyordu. Bir süre sonra akşamları beni beklemeye başladı. Patron "gel bırakayım" dediğinde gitmiyordu onunla.. "şu ilerde işim var" yada "biraz yürüyeyim teşekkür ederim" diyordu. Tramvaya kadar beraber yürüyorduk, arkadaş olmuş gibiydik artık. -
82.
+4Fulya'nın büyük bir üzüntüyle anlattığı bu hikaye adeta kanımı dondurmuştu.. O da son cümlesinden sonra susmuştu.. Devamında sordum :
- Peki sonra ?
+ Sonrası işte bir gün ayrılmaya karar verdim. Ona da söyledim bunu. Yine dövdü, hatta eve kilitledi. Sen benimsin hiçbir yere gidemezsin dedi. Bir süre daha tecavüz etti. Ama bir gün kaçtım.
- Nereye kaçtın ?
+ Evime döndüm.
- Sizinkiler ne dedi peki ? Anne babandan çekinmedin mi ?
+ Ben onların kızıyım yakışıklı, ne kadar hata yaparsam yapayım, beni atacak yada sevmekten vazgeçecek halleri yok ya! Babam bir kaç gün surat salladı ama yumuşadı sonra.
Bilmiyorum beyler Fulya'nın bu son cümlesinden sonra beynimde şimşekler çaktı. "Ben onların çocuğuyum, ne kadar kötü olursam olayım beni atacak halleri yok ya! "
Fulya'nın bir kız kardeşi, bir de erkek kardeşi vardı. ikisi de evliydi ve düzgün bir hayatları vardı. Evden tek manyak bu çıkmış, benim gibi.. Ama o bunu umursamıyordu. Evet hataydı diyor.. Ve ben bu hatayı yaptım. Dünyanın sonu mu ? Evet dünyanın sonu değil.. Ne kardeşlerinin hayatını nede anne babasının onlarla ilgili düşüncelerini sallıyordu.. Bu onların hayatıydı, onu ise kendi hayatı ilgilendiriyordu. -
83.
+4Rezz amk fena huuru cocugusun
-
84.
+5 -1Devam eden süreçte Ecemle birlikte olma işinin takunun çıkartmış, bir tek tualette ayrılıyorduk. Yurdundaki izin günlerini bitirene kadar gece de benimle kalıyor, izni bittiği zaman son giriş saatine dönüyordu. Beraber olduğum süre zarfında ise evden çıkmıyorduk..
Ecem aslında tahmin ettiğim gibi bir kızdı. huur asla değildi. Lise zamanında birisine aşık olmuş ve ilk aşkına kızlığını vermiş. Daha sonra terk edilince de başka sevgilisi olmamış. Olduysa da gibtirmemiştir bilmiyorum, çünkü bu amın içerisine yannan girmemiş gibiydi beyler.. Kızın o yaşa kadar büyük bir titizlikle koruduğu o darlığın anasını gibmeye yemin etmiş gibi kızın üzerinden inmiyordum. Evden dışarıya sadece alışveriş için çıkıyoruz, yada ders için.. Bu süre zarfında ise Duygu aklıma bile gelmiyor..
Okulda işler karışık. Sınıf hala 2'ye bölünmüş durumda ve bu acayip keyifsiz bir durum. Aynı ortamı paylaşmak zorunda olduğunuz insanlarla konuşmuyor olmak tam bir işkence insana.. 3 tane hocam ise Müge yüzünden hala bana takmış durumunda. ::Diğerleriyle aram iyi, ancak o 3 tanesinin sınavlarından 30'ü geçemiyorum. Edebiyat dersinden 90 alıyorum, kompozisyondan 30.. Belliydi ki yannanı yiyeceğiz. -
-
1.
0Yaz habibi
-
2.
+1Aha hocalara çakmaya başlayacak ithoroz.
-
3.
0Devvvaaaaömmmmmm
diğerleri 1 -
1.
-
85.
+4Önümüzdeki günlerde Ecem'e ev arkadaşım ayrıldı, yanlız kalıyorum artık.. Bize geçelim dedim. Kabul etti.. Bize geçtik, evde biraz takıldıktan sonra ben tabi ki hedefime kilitlenmiştim. Onu yatak odasına doğru zütürdüm. Yatağa uzandık, üzerine çıkıp yavaş yavaş öpmeye bir taraftan da göğüslerini elliyordum. 1.83 lük bir voleybolcu, harika bir fizik, küçük memeler ama olsun. zütcüyüm ben, meme çok önemli değil..
Deliler gibi öpüşüyorduk. T-shirtünü çıkarttım.. Dar bir kot pantolon giymiş, benim onu çıkartmam imkansız.. Ayağa kalktı ve pantolonunu çıkartmaya başladı. Benim çırıl çıplak olmam 3 sn sürdü.. Sadece kilot ile yatağa uzandı. Kilodunu da çıkarttım. Önümde tertemiz ve küçücük bir am duruyor. Kutusundan yeni çıkmış gibi. Bu am gibilmemiş bir amdı, yada çok az gibilmiş bir am.. Prensimi çıkarttım dıbına sürtmeye başladım, yavaş yavaş ıslanıyordu. Ecemin üzerine doğru eğilip gibimi dıbına bastırmaya başladım. Ecem gözlerini kapatmış bekliyordu..
+ Bakire değilsin değil mi ?
- Hayır devam et..
Giriş izni çıkmıştı. gibimi içine yavaşça yerleştirdim.. Ben bu kadar dar bir am gibmemiştim daha önce. Yavaşça gidip geliyordum ama her hareketimde gibimin her yeri bu girişi ve çıkışı hissediyor, Ecem'in dıbını zor dolduruyordum. Ecem ise çığlık atıyordu. Zevk çığlığı olmadığı kesin, acı çekiyordu. Her gibtiğim kadında zütüne illaki sulanırım biliyorsunuz, Ecemde ise gerek duymadım.. Öyle dar bir am bırakılıp züt gibilmezdi.
Bir kızı her ilk gibişim gibi, o gün kızın canını çıkartana kadar gibtim ve o yanımda ilk gecesini geçirdi. -
-
1.
0Devam zamki
-
1.
-
86.
+3Aradan aylar geçti, ancak ruh halimde bir gelişme yok, daha da kötüleşiyordu. Tüm dünyadan neredeyse soyutlamıştım kendimi. Ecem\'de 2. bir Duygu vakası yaşanmıştı evde, o da ağlayıp sızlayıp salya yalamaya başlamıştı. Bastım gibtiri. gibtir git diyorum, gitmiyor amk kızı. Hayatımda bir kadını dövmeye çok yaklaşmıştım beyler. Neyse ki hal ve hareketlerimden ciddi olduğumu anladı ve gitti. Tabi benden ayrılınca, sınıfta neredeyse arkadaşı kalmadı, çünkü tüm kızlar Müge olayından dolayı zaten tepkiliydi. Yanlız kaldı. Sonra beni çok aradı, yalvardı, yakardı. Ama giblemedim. \"Ne halin varsa gör.. Benim derdim bana yetiyor \"
Ben neden kimseye yalvarmıyorum lan ? Çok mu kolay bu yaşadıklarım ? Tamam hepsinin başıma gelmiş olmasının sorumlusu ben olabilirim, yada değilim, ama kolay mı ? Ben neden yalvar mıyorum Duygu ne yaparsam yapayım kal diye ? Ben niye yalvarmıyorum anneme ne olur beni daha fazla sev diye ? Baba ne olur artık küfür etme ? Bir oğlum de... Saçlarımı okşa.. Bir kere sinemaya bile gitmedik seninle. Lisede tüm çocuklar anneleriyle babalarıyla bir şeyler yaparlardı. Sinemaya giderler, tiyatroya giderler, Antalyaspor maçını izlemeye giderler. Bizim neden böyle bir anımız yok ? Ben neden yalvarmadım hiç baba sinemaya gidelim diye ? Beni okuyup takip eden dostlar bu entry altına bu sorduklarıma cevap verebilirsiniz. Siz ne düşünüyorsunuz merak ediyorum. -
-
1.
+2Babadir o huur çocuğu sen ne zaman babana 1 evlat oldun adam oldun ? Esrsr iyi bir tak mu ? Sen adam olsaydinda babanda seni sevseydi amina kodumun huur cocugu seni
-
1.
-
87.
+3Allah'tan ilk başlarda üretimle çok fazla muhattap olmuyordum. Ama genel anlamda kobi bile olsa böyle bir ofis ortamında çalışmak zor iş. Aşırı duygulardan kaçınmak gerekiyor. Ben ise çok fevriyim. Memur gibi çalışıp sosyal hayat kurmakta zor işmiş.. Hiçbir tak yapamadığım için kazandığım paralar da banka hesabında birikiyor, evden son aylarda para istemiyordum.
Okul açılınca bu tempo benim için biraz daha zorlaştı.. Sabah 08:00 derse git, 14:30 bitince hemen tramvaya bin işe git, akşam 18:00\'de çık, eve git saat 19:00.. Yoruluyordum. Eskiden Ecemi yurduna zütürür getirirdim, artık onu da yapmıyorum. Kız kendisi geliyor, sonra kendisi gidiyor. Yada kalıyor benimle. Bu yoğun tempo sınıftaki ve okuldaki problemleri bir nebze olsun unutturmuştu bana. Yine de 3 tane hoca benden nefret ediyordu.
iş yerinde zorlanıyordum beyler. Bir hata yaptığım zaman büyük bağırmalar olmasa da Erkin abiden yada patrondan laf yiyordum, çok zoruma gidiyordu. O güne kadar hayatımdaki problemleri hep tek bir yolla çözdüm. Döverek. Bana büyüdüğüm ortam bunu öğretti. Ya döversin, yada dayak yersin. Dayak atan galiptir. Ne zaman laf yesem, gayri ihtiyari yumruklarımı sıkıyor, kendi kendime içimden ("sakin olum.. sabret olum") diyordum. Ama bu hal ve hareketlerim dikkat çekiyormuş ve Erkin abi bu sinir ve fevrilik "açığımı " aklının odalarına ileride kullanmak üzere kaydetmiş.. Bunu canım yanarak tecrübe edecektim. -
88.
+3ilk sene bitmiş, yaz tatiline gelmiştik. Gram Antalya\'ya gitmek istemiyordum. Bekar evim var, Ecem memlekete gidecek ve uzun süredir konuştuğum ve hoşuma giden bazı kızlar da var.. Konya\'da kalacak olanları da biliyorum. %80 am için, %20 ise hiç şimdi evdekileri çekecek halim olmadığı için yazın gitmedim memlekete. Bizimkilere iş bakacağım dedim.. Yanlız yaşamanın huzuru hiçbir şeyde yok. Esrar içmek için yer aramak, devriyeye basılmak gibi derdin yok, kız düşürdün nerde gibicem derdin yok.. Sırf bu sebeple Konya\'da kalıp, geleceğimi kuracağım işi bulacaktım. Dış ticaret. Bir iş yeri rusça bilen, yetiştirilmek üzere eleman arıyordu. Gidip görüştüm, durumumu anlattım. Okul açılınca anca derslerden sonra gelebileceğimi, rusçamın şuan çok ileri seviyede olmadığını, ancak mail atabilir, çeviri yapabilirdim. Kabul ettiler. Asgari ücretle işe başladım. Okul dönemi part time çalışırken de asgari ücret alacaktım ki bu bir öğrenci için büyük para beyler.
Bu süreçte ev ile aram iyice bozulmuştu. işin kötüsü hepsini kalbimden de silmiştim. Benim için artık çok şey ifade etmiyorlardı. Hiçbirisini bir daha görmeyecek olduğumu bilsem, üzülürmüydüm bilmiyorum. Halbuki onları ne kadar severdim. Bir zamanlar onlar için gözümü kırpmadan ölürdüm. Ama şimdi yabancılaşmıştık ki bu biraz benim yüzümdendi. Hepsini kendimden uzak tutuyordum. Onlar aramazsa, asla aramıyordum. Hiçbir konuda 2 kelam etmiyorduk. Yaşadığım hiçbir şeyden haberleri yoktu. Seneler geçtikçe içimdeki öfke her daim artıyordu. Hayırsız evlat olmanın verdiği acı ve öfke. Bu yaptıklarımdan aslına bakarsanız keyif alıyordum.. Çünkü onlar beni sevmiyordu. Ben olsam beni bende sevmezdim. Evladım olsan sevmem lafı benim için söylenmiş olabilir.
Bütün bu yediğim taklara rağmen aslında inançlı biriyim baylar. Herşeyi mükemmel görmek isteyen bizler, en basitinden içen birisini görsek müslümanlığa yakıştıramayız. Ben bir insan eğer hidayete erecekse, basit sebeplerin bile buna vesile olacağını düşünüyorum.. Yeni işimle birlikte başıma gelecek olan şey buydu, epey canım yanmış olsa da.. Başlık konusuna yaklaşıyoruz, yerlerinizi alın.. -
89.
+3Patronun kıza ve bana davranışları değişmişti. Artık şirkette 2. yılımı bitirmiştim ve bana asla bu kadar resmi ve soğuk davrandığını hatırlamıyorum. Kız işe gireli nerden baksanız 2 ayı geçmiş ve her akşam beraber gidiyor, yemeklerde beraber oturuyor, her molada bir araya geliyorduk. Patronun kıza sürekli birşeyleri rica etmesi de bitmişti. Artık emrediyordu. Durumu tabi ki hissediyordum ve kendi kendime biraz şu kızdan uzak dur diyordum. Bunu Fulya da hissediyordu ama onda zerre değişme yoktu. O hala benimle arkadaşlık ediyor ve patrona ise daha fazla resmi davranıyordu.
Bir akşam dananın kuyruğu koptu beyler. Tramvaya kadar yürüdük, ben iyi akşamlar diyip durağa yürürken, "vaktin varsa biraz oturalım mı" dedi.. iyi bir fikir değildi ama şu ana kadar mantıklı şeyler yapmadığımı zaten biliyorsunuz. Tramvay durağının az ilerisi yeşillik ve ağaçlık bir alan.. Yol kenarı ama.. Oturduk çimlere.. Başladık konuşmaya. O anlatıyor, ben anlatıyorum 2 saatten uzun oturmuşuz. Hala arkadaş gibi konuşuyor, dertleşiyorduk ama ikimiz de birbirimizden hoşlanıyorduk.
Bu işten sonraki akşam oturmalarımız sıklaşmıştı. Neredeyse her akşam ya bir parkta oturuyor, yada bir cafeye falan gidiyorduk. Sevgili gibiydik, ama ne bir teklif nede cinsel bir yakınlık henüz yoktu. Oturduğumuz akşamlardan birisinde kız bana bütün hayat hikayesini anlattı. Kızın anlattığı o hayat hikayesi benim hayatımı değiştirmişti. Diyalogları sıkıcı olmadan iletmeye çalışacağım -
90.
+5 -2Bir avuç ateş koydu gözlerin içime..
Seni düşündükçe yüreğim yanıyor, boğazım düğümleniyor..
Dalıp gidiyorum uzaklara..
Sokaklara atıyorum, yalnızlıklara bırakıyorum kendimi.
Gözlerim puslanıyor, yanağım ıslanıyor, sanki omzuma dağlar yaslanıyor..
Ey gözüm sevdiğim ! Gönül verdiğim ! Hayaliyle murada erdiğim..
Deli taylar gibi duruşunu, yaralı ceylan düşünüşünü.
Sinirini, gülüşünü, boyun büküşünü, sevinçle gelişini, hüzünle gidişini..
Ve giderken yaprak gibi dökülüşünü..
Bakma öyle ıslak ıslak, gözün gözümde kalacak.
Gönül yaram, gözü karam..
Aşktan yana bahtı karam..
Ateşe düşmüş kar gibi, eriyorum gülüm.. eriyorum.
Seni çok seviyorum. -
91.
+2Beyler çok geçmeden işe "iş" olarak alışmış, öğrenmiştim. Artık talimat gerekmeksizin kendime hedef pazar seçiyor, müşteri araştırmalarına başlıyordum. Aynı zamanda da mevcut müşterilerin sipariş ve sevkiyatlarını organize eder hale gelmiştim. Tek problem bunları yaparken üretimin ağzına sıçıyordum. Sürekli beni patrona yada Erkin abiye şikayet ediyorlardı. Beni uyarıyorlardı, ama sert uyarılar değildi bunlar. Bu yaptıklarımdan hoşnut olduklarını hissediyordum. Bilmiyorum ki aslında kendimi bir köpek yapıp, pitbul gibi üretime saldırdığımı ve bu durumun sadece patronun işine geldiğini..Tümünü Göster
Yine de pgibolojik olarak çöküşteydim. iş yerinde sürekli rusça mailler hazırlayıp gelen telefonları cevaplamak zorunda olmak rusçamı oldukça geliştirmiş, bunun olumlu etkileri derslere de yansımıştı. Ama ben mutsuzdum, mutsuzluğumun sebebini de bilmiyorum. Derinlerde bir yerlerde kalbim sebebini bana söylüyordu ama, kalbimi dinlemeyi bırakalı çok olmuştu. Hayatımı beynim ve gibim yönetiyordu. Ama asıl patron gibimdi.
Her akşam esrar takılmaya devam ediyordum. Kafayı dumanlayıp o günün kritiğini yapıyordum. Esrar içen var mı aranızda bilmiyorum beyler ama ben esrarın bir zararını görmedim. Esrarda bırakabildiğiniz sürece zarardan çok faydalı bence.. Şuan kullanmıyorum ama, geçmişime dair özlediğim sayılı şeylerden birisi esrardır herhalde. Esrar içtiğiniz zaman mesela dinlediğiniz bir şarkıdaki tüm enstrümanları tek tek ayırt edip dinleyebilirsiniz ve hangisine focus atacağınıza siz karar verebilirsiniz. Ben ise o dönem gündüz yaşadıklarıma focus atıyor ve kendimi, ikili dialoglarımı uzaktan bir gözle izliyordum. Ve bu beni kendimden iğrendiriyordu.
iç sesim bana :
+ Sen, ezik, sünepe bir huur çocuğusun. 3 kuruş için yanlış olan şeyleri bile doğru kabul ediyorsun.
+ Bu sabah sana Mr. X alay eder bir ifadeyle baktı, bunu da mı farkedemedin embesil ?
+ Herkes seni küçük görüyor. Kimsenin gibinde değilsin.
+ Bu işi öğrenip uzman da olsan, seni yine de kimse giblemeyecek !
insanın içinde konuşan şey şeytan mıdır beyler ? Nefis midir ? Bilinçaltı mıdır ? Vicdanı mıdır ? Geçmişi midir ? Nedir bu ? Bazen insanın canını çok acıtır bu iç sesi. Ama hayatında iç sesiyle tanışmamış insanlar tanıdım ben. Neden peki ? Neden onlarda yok bu ? Onlar zaten iyi insanlar olduğu için mi ? Yada en azından benim kadar kötü olmadıkları için mi ? Herşeyi bu kadar ince ince düşünmek bir hastalıktır, delilik ibaresidir baylar. Neredeyse tüm deliler kendi kendine konuşur değil mi ? Benim tek farkım bu konuşmayı içimden yapıyordum. Bu konuşmaları dışımdan yapsam sanırım işim bitmişti.
Bütün bu iç çatışmalarım beni odama kitliyordu. iş yerinde ise odada kulağıma bir kulaklık takıp arka planda müzik dinliyor, deli gibi çalışıyordum. iş dışında kimseyle, aynı odayı paylaştığım Erkin'le bile, tek kelime konuşmuyordum. Ecem'i neredeyse silmiştim. O da bu duruma çok üzülüyor, bana ne olduğuna bir anlam veremiyordu. Ama benim ne dünya, ne okul, ne Ecem ne de bir başkası gibimde değildi. Önemli olan tek şey, "bendim". -
-
1.
+1Şu anlattıklarımda özenilecek bir şey olmadığını idrak edemeyecek bir çocuk varsa okumasın panpa.
-
1.
-
92.
+2Gece Ecem'den mesaj gelmişti. "Selam, napıyorsun?" Bugün beklenmeyen bir şekilde öpmüştüm, normal şartlarda eve geçip telefondan işi bağlamak gerekir. Ancak ben Duygu'ya daldığım için onu tamamen unutmuştum. O olay üzerine gayet samimi bir mesaj gelince, tahminlerimde yanılmadığımı anladım. Cevap yazmadım, sildim mesajı. Cevap yazsam geri cevap gelecek falan yakalanmak istemiyordum.
Haftanın 4 günü ders saat 08:00'de, ilkokul çocukları gibiydik, iğrenç bir şey. Sabah derse gidince, Ecem fakülte girişinde oturuyor, sigara içiyor. Beni görünce ayaklandı, anlaşıldı beni bekliyor..
- Naber ?
+ Uyanmaya çalışıyorum. Senden naber ?
- iyi.. Dün mesaj attım cevap vermedin ?
+ içiyordum ya, görmedim valla. Geç farkettim..
Dersliğe doğru yürüyoruz, tam dibimde yürüyor, gözümün içine bakıyor.. Beynimi defalarca kez gibeyim, tutuverdim elinden.. Sınıfa doğru yürüyoruz. Bir şekilde evle bunu idare ederim diye düşünmüştüm ama üniversite hayatımın 2 yılını gibişimin başlangıcıydı bu. Ve benimle beraber 2 farklı hayatın da gibilişi. -
93.
+2işe girdiğim yer küçük bir işletmeydi beyler. Kobi ayarında bir yer, üretim, muhasebe ve biz dahil toplam 10-12 kişi anca vardı. ilk günlerim ve aylarımda deli gibi çalışıyordum. Bunda işi sevmiş olmanın da etkisi büyüktü. Benden istemedikleri halde tüm web sitesini rusçaya çevirmiştim. Kataloğu rusçaya çevirmiştim. Erkin abi iyi bir öğretmendi, bendeki gayreti de gördükçe daha fazla şey anlatıyor, işi gerçekten öğretiyordu. Bu dönem o zamana kadar ki hayatımın en düzenli dönemidir.. Gece hayatını minimuma indirmiştim, erken yatıyor, erkenden kalkıyor işime gidiyordum. Zorlandığım tek şey ise iş yerindeki ilişkilerim. Ticaret işi tamamen ikili ilişkilere bakıyor ve benim ikili ilişkilerimin ne kadar bozuk olduğunu biliyorsunuz. Kovulmadığım tek yer havalimanıydı, çünkü orada herkesin işi belli. Düzen tıkır tıkır işliyor, problem neredeyse çıkmıyordu. Şimdi burada ise sürekli problem çıkıyor. Sevkiyat öncesi bir parçada kalitesel hata çıkıyor ,sevkiyat ertelenmesi gerekiyor, yada üretim ürünleri yetiştiremiyor vs. Tüm bunlar olduğunda satış üretime baskı kuruyor, en azından Erkin abinin yaptığı buydu, ve çoğu zaman tartışma çıkıyordu. Erkin abinin bu tartışmaları ne kadar profesyonelce ve sakince sürdürdüğünü hayretle izliyorum. Ne kendisini ezdiriyor, ne talimat vermekten vazgeçiyor, ne de bu tartışmayı bir kavgaya dönüştürüyordu. Ben olsam ne yaparım diye düşünüyor, işin içinden çıkamıyordum. Allah'ım umarım bu süreci benim yönetmem istenmez yakın zamanda. Ben bunu yapamam, kesin kavga çıkartırım. Buna henüz hazır değilim.
-
-
1.
0Devam zamki
-
1.
-
94.
+2Müge, doğma büyüme Hatay'lı.. Beraber takıldığımız süre zarfında daha çok muhabbet ettik. Nişanlıymış, o zaman öğrendim. Aslında hayat dolu bir kız, sevmeye bile başlamıştım. Keşke bana zarar vermeye çalışmasaydı. Biraz acıyordum bile ona. Hayattaki mutsuzluğu onu bazı arayışlara itmiş. Bir erkeği bağlamanın en iyi yolu altına yatmak olarak bellemiş kafasında. Bir huur sever mi ? Severmiş. Hem de çok severmiş. Ben ona karşı aslında en başından beri dürüst oldum. Yani sadece gibmek için görüşüyordum ve o bunu biliyordu. Ama sevmiş, bağlamaya başlamış. Ve bizi Ecem'le görünce buna dayanamamış.
Tahmin ettiğim gibi, Müge Ecem'i arıyor ve herşeyi anlatıyor. Aslında doğruları söyleyen o. Bu şerefsiz ikimizi de aynı anda idare ediyormuş diyor. Ecem inanmıyor.. Benden önce yaşadıkları beni ilgilendirmez diyor kapatıyor telefonu..
Tüm bunlar olurken ben evi yine ihmal etmiştim. Duygu ise perişan haldeydi. Fevri tepkilerimden çekindiği için bişey de diyemiyordu. En masum yalan ve bahanelerle beni eve çağırıyordu..
- Aşkım müsait misin ? Başım çok dönüyor sanırım bayılacağım, eve gelir misin ?
- Aşkım az önce bayıldım çok kötüyüm eve gelir misin ?
- Bebeğim annem aradı çok ağır laflar etti hiç iyi hissetmiyorum gelir misin ?
Başıma bir bela yada sıkıntı geldiğinde bunu hiç kimseyle dertleşmeyen birisi olduğum için, bunlar bana bahane geliyordu. Ve 10 kere arıyorsa, 1 kere anca gidiyordum. -
95.
+2Rezzz devm eros kilikli ibis
başlık yok! burası bom boş!