1. 26.
    0
    sessiz sessiz ilerledikçe, gölge kıpırdanmaya başlıyordu ve hölün ışığı artık yok olmaya başlamıştı. Eğer arkasına dönerse sadece şeklimi görecek ve hiçbirşekilde detayı anlayamayacaktı yani çekicide göremeyecekti. Fakat yapamadım... Yeteri kadar becerikli değildim.

    Bastığım tahta plak birden bire feryat edercesine gıcırdadı. Ortaya çıkan ses bütün ev içerisinde yankılandı adeta, gölge hemen arkasına döndü ve kör birşekilde duvara çarpana kadar hızlı bir şekilde hareket etti. Gölge duvara çarptığı zaman ışık üzerine çarptı ve ne olduğunu işte tam anlamıyla o zaman anladım. Bu bir insan değildi.
    ···
  2. 27.
    0
    Rengi bembeyaz olmuş, insanın bedenine sahip olan ve insana benzeyen fakat 'insan olmayan' bu mahlukat ışığın olduğu yere kör birşekilde bakıyordu, sanki bir anlam vermeye çalışıyordu yüzünde gözlerini ilkkez açmış bir bebeğin ameliyat masası ışığını gördüğü hoşnutsuzluk ile büyülenme karışımı o ifade vardı.

    Elim çok hızlı bir şekilde titremeye başlamıştı, kendimi artık kontrol edemiyordum, çekiç elimden kayıp yere düşmüştü. işte o an gölge benim olduğum yöne dönüp bir çığlık attı, korkudan "Hayır!" diye bir çığlıkla bende ona karşılık verdim
    ···
  3. 28.
    0
    Birden bire holün ışığı yandı ve yaratık ortadan kayboldu.

    Yerde durmuş, yaratığın olduğu yere boş boş bakıyordum, babam elinde silah ile beraber aşağıya inmiş diğer elinde fener bana bakıyordu "Sana kaç kere söyledim silahsız şuraya inme diye???" haklıydı bunu hep yapıyordum "özür dilerim" dedim elimden geldiğince sakin bir şekilde "gördüğün şeyler normal değil, şehrin yarısının boş olmasının sebebi onlar bunu unutma", "biliyorum! biliyorum!" dedim ve çekici alıp ayağa kalktım.

    Etrafa inceler birşekilde bakıyordu babam neyi aradığını anlayıp o küçük ışığı işaret ettim "Orada"
    ···
  4. 29.
    0
    "bunu kim açık bıraktı?" dedi bana kızgın kızgın bakarak, kafamı salladım, kaşını çattı, "ben yapmadım", gülmeye başladı "sen yapmadıysan kim yaptı peki?", omuzumu silktim "Belki annem?", "annen senin gibi geri zekalı bir çocuk değil." çekici tutan elim titremeye başladı "bana çocuk demeyi kes", "o zaman büyü artık!"

    Elim gittikçe titremeye başladı, çekici üzerine fırlatmak istiyordum, "Ben yukarıya çıkıyorum" dedi basamaklara ilerleken "iyi" dedim kızgın birşekilde
    ···
  5. 30.
    0
    yukarıya çıkmasını seyrettim. Gittiğinden emin olduktan sonra arkamı dönüp sıkı sıkı kapatılmış cama doğru ilerleyip elimi yavaşça plastik çerçevenin üzerine yerleştirdim. Dışarıyı küçük delikten görüyordum, güneşin doğuşu çok güzeldi ama hiçbir zaman tam anlamıyla çıplak gözle görememiştim. Belki çocukken, belki bunların hiçbirisi başlamamışken görmüştüm, ama ozaman değerini bilememiştim "Belki hepimiz deliyiz" dedim kendi kendime gülerek "belki kendi kendime konuştuğum için ben deliyim" dedim, işin ironisi beni dahada güldürmüştü.

    Güneşin tam anlamıyla doğmasına birkaç saat vardı ve güneş doğduğu andan itibaren yapılacak birçok şey de vardı. Mutfaktaki günlük yapılacaklar listesine bakmak için arkamı dönüp doğan güneşin küçük görüntüsünü arkamda bıraktım, listeye ulaştığım zaman yüz kaslarım gerilmişti, "silah takviyesi"
    ···
  6. 31.
    0
    istanbul yemek konusunda zengin bir yerdi, olduğumuz mahallede yaşan kimse kalmamıştı fakat silah bulunabilecek bir semt te değildi. Zaten olan bütün silah dükkanları yağmalanmıştı, geriye sadece saçma atan tüfekler ve onların küçük 'saçma' kurşunları vardı. Yani bulunabilecek birşey yoktu. "Yine elimiz boş dönücez... " dedim kendi kendime, salı günleri zaten en nefret ettiğim gündü, pazartesinden sonra gelir, üniversiteye gitmek için saatlerce yola tutulurdum. Elimdeki listeye bir süre baktıktan sonra yerine koydum ve basamaklara doğru ilerledim.

    Üst kata çıktığım zaman annem ile babamın odasının kapısı açıktı, parlak ışık holün loş ışığında gayet rahat birşekilde fark ediliyordu. Annem ile babamın konuşma seslerini duyuyordum "Bu kadar kaldığından eminmisin?" dedi annem gayet mutsuz birşekilde, "evet" dedi babamda hoşnut olmayan bir ton ile "O zaman daha fazlasını bulmamız gerekiyor, demir." dedi annem, babam oflayarak "biliyorum ama zaten alabileceğimizi aldık.", konuşmanın devdıbını biliyordum, yine tartışacaklardı, gitmeleri gereken yerleri konuşup daha sonra ortak karara varamayıp kavga ediceklerdi ve sonra benim yanıma fikir almaya geleceklerdi.

    Bunlar olmadan önce onlardan uzaklaşmak için bir an çatıya çıkmayı düşündüm. Holün sonundaki küçük merdivenin sonu küçük bir kapıya açılıyordu. Merdiveni tırmanıp kapıyı açmak üzereydim ki aklıma aydınlık olup olmadığını kontrol etmem gerektiği geldi. Kapıyı yavaşça açıp çatının aydınlandığını fark ettim ve dışarıya elimden geldiği kadar sessiz bir şekilde çatıya çıktım
    ···
  7. 32.
    0
    Yavaş ve sağlam adımlar ile çatının üzerine doğru çıkıp tepesine doğru ilerledim ve oturup güneşi seyretmeye başladım. Güneş Marmara denizinin üzerinde parlıyordu, pek gün doğumu denemzdi ama hayatta kalmak istiyorsan güneşi görebileceğin en erken hali buydu. Hava ağustos ayına kıyasla gayet soğuktu fakat güneş ışığı güne tam anlamıyla doğduğunda çok yakıcı olacaktı.

    Etrafa bakınmaya başladım, yıkılmış binalar, çökmüş köprüler, yolları tıkayan araçlar... Hiçbirşey eskisi gibi değildi. Çocukluğumda top oynadığım sokak artık pislik ve araç kalıntıları ile büyük çimento enkazlarından oluşan şeyler ile doluydu. Normalde evden 5 dakikada ekmek almak için gittiğim markete gitmek 30 dakikadan fazla sürüyordu. Zaten bu yüzden çatıları kullanıyorduk.

    Yavaşça ayağa kalkıp diğer çatıya doğru hareketlenmeye başladım, silahım olmadan evden uzaklaşmam yasaktı fakat gün daha yeni doğmuştu ve bu yaratıklar güneşi ilk gördüklerinde her zaman dehşete kapılırlardı.
    ···
  8. 33.
    0
    05.08.2014

    Dışardan gelen bir ses ile uyandım. Gözüm hemen saate gitmişti fakat saatin çalışmadığını her sabah olduğu gibi unutmuştum. Güneş ışıklarnı doğudan saçmaya başlamıştı. Hava hala karanlıktı "Hay içine sıçayım" dedim kendi kendime, sıkıca örttüğüm pencerelere bakarken. Birsüre yatakta kaldım ve ayağa kalktım, yapılacak çok şey vardı...

    Küçük, bulduğum herşeyi istiflediğim odanın kapısını yavaşça açıp kafamı holden dışarıya uzattım. Çıkan o kapının gıcırtısı sessizlikte orkestra müziği gibi yankı yaptı ve aşağıdan gelen sesler artmaya başladı
    ···
  9. 34.
    0
    kapıdan içeriye giidğim zamna kendimi bir çeşit holün içerisinde buldum, gireli irkaç hafta olmuştu v geçrkente nası lbirşey olduğunu çoktan unutmuştum, önceden giridğim evlerden birisi gibiydi. Holün karşısında bir mutfak ve mutfağın diğer tarafında giyinme dolabı ile birleştirilmiş bir oda vardı, odanın zıttı yönünde ise bir salon vardı.

    ilk yaptığım şey salonu gözetlemek oldu, ardından yavaşça odaya doğru ilerledim. Oda karanlıktı ve tek ışık kaynağı vardı, buda o mahlukatlardan birisinin içeriye gireceği anldıbına geliyordu. Arkama dönüp babama baktım, babam bana ilerlemem için işaret yaptı.

    Açıkcası içeriye yalnız bir şekilde hiç bir silahım olmadan girmeyi istemiyordum, çünkü içeriden ses gelmese bile beni ne beklediğinin tamamen farkındaydım.. Etrafa bakınmaya başladım, babam bu arayışımdan huysuz olmuş bana "ne" diyen bakışlar ile bakıyordu. Ona yavaşça odayı işaret ettim, dediğimi anlamadı, birdaha işaret ettim, elleriyle bana ne anlamıyla işaret etti. Olabildiğince sessiz birşekilde stresli bir nefes verdim.
    ···