1. 26.
    0
    nasıl bir cesaretse yazdım işte. hakim olamadım kendime. sen aklıma geldikçe yazmak istiyorum, içimi dökmek istiyorum zaten. seni içimde bulduğum ilk andan itibaren sana dair şeyler yazıyorum. kötüde olsa yazıyorum işte. lügatımdaki kelimelere nasıl sığdırabilirim seni düşünüyorum mesela birkaç gündür. lügatımdaki kelimeleri geçtim kalbime sığmıyorsun, içime nasıl sığdırabilirim diye düşünmeye başladım...

    hani böyle; o çok sevdiğin insandan aslında beklenen ama olmasını istemediğin bir ayrılık teklifi gelir ya...
    hani böyle; o an boğazına bir şey düğümlenir de konuşmakla konuşmamak arasında büyük bir mücadele verirsin ya...
    hani böyle; derler ya "başımdan kaynar sular döküldü" diye...
    hani böyle; ellerin ayakların titrer de bir yer ararsın ya tutunmak için kendine...
    hani böyle; "seni seviyorum lanet olası, ne olur gitme, yalan tüm söylediklerin" dersin ya kendinin bile duyamayacağı iç sesinle...
    hani böyle; daha o saniyelerde aşkını, yaşananları, umutlarını, heyecanlarını, varlığını kaldırmak zorunda olduğunu anlarsın ya sol iç cebinin en derin yerlerine...
    hani böyle; kimselere belli etmemeye çalışarak aşkını, ızdırabını, hüznünü; gülümsemeye çalışırsın ya zorlanarak...
    ve hani böyle; zorlarsın ya kendini "haklısın zaten sen söylemesen ben söyleyecektim bunu sana" demeye...

    aslında tüm bunlar yaşadıklarının ve yaşayacaklarının sadece ufacık bir bölümü bu ayrılıkta...

    telefonu kapattıktan sonra ilk olarak gülümsemeye ağlamamaya çalışacaksın...
    sonra; "yaşandı ve bitti" diyeceksin içinin yırtılmalarına aldırmadan...
    sonra; gülümseyeceksin ve hatta kahkaha atacaksın şaşırtıcı bir biçimde aptalca espriler eşliğinde...
    sonra; çok az bir zaman geçince üzerinden, gözünden birkaç damla yaş akacak fakat sadece o kadar... çünkü ağlayamayacaksın...
    sonra; düşünmeye başlayacaksın "neden?" diye...
    sonra; kendinde ve ondaki ekgibleri arayacaksın içini biraz olsun ferahlatmasını umarak...
    sonra; "çıksam buradan, alsam nevalemi gitsem sessiz bir yere dağıtsam biraz " diye düşüneceksin...
    ve sonra; tekrar durup düşüneceksin, "neye yarar?"

    neye yarar?

    gitmek isteyenin ardından kal demenin bir faydası olmadığını biliyorsun çünkü...
    çünkü gidiyorsa sende yaşayacağı bir şeyin kalmadığını biliyorsun...
    çünkü bunu zaten bir kere yapmıştın ve bir ikincisinde bütün iplerinin kopacağını bileceksin...

    daha sonra; biraz olsun içinde kopan fırtınaları dindirdikten hemen sonra, düşüncelere dalacaksın...
    peşini bırakmayacak düşüncelerindeki sorular...
    günler geçecek, sen nasıl geçtiğine hayret ederken...

    ama her saniye;

    merak edeceksin; "şu anda ne yapıyor acaba?"
    merak edeceksin; "beni özleyecek mi?"
    merak edeceksin; "ona olan aşkımın büyüklüğünü gösteremedim mi acaba?"
    merak edeceksin; "tutmak istediğim o elleri şu anda kime dokunuyor?"
    merak edeceksin; "beni düşündüğü bir an oluyor mu acaba?"
    merak edeceksin; "günlerim nasılda hızla geçiyor , onsuz zaman geçmek bilmezken"...

    bir sürü soru işaretleriyle dolu geçecek günlerin... düşündüğün ama aslında düşünmek istemediğin bir sürü şey geçecek ona dair içinden... her gece onunla hayallerin olacak rüyalarında... her gün ellerini tutmak, gözlerinin içine bakmak, sarılmak arzusuyla dolup taşacaksın... o bir zamanlar ellerini tutabilmek için canını verebileceğin elleri bir başkasının tutuyor olma ihtimali geçtikçe aklından çıldıracaksın, için kıskançlıkla dolacak...

    sonra;

    zaman hızla geçip gidecek sana aldırmadan...

    ve hikayen burada bitecek... bir başka hikayeye; hiç beklemediğin bir anda, sen onsuz bir hayatı düşünemezken kendiliğinden başlayacaksın sonra... unutup gideceksin, her zaman yüreğinin en dibinde taşıyarak bitmiş hikayeni...

    her son, yeni bir başlangıç demektir insanın hayatında...

    neyse...

    http://fizy.com/#s/15135i

    travis re offender.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    0
    nefes alıp vermekten muaf geçen günler.. sessizliklere ve dahi sensizliklere gömülü geceler.. ve çaresiz kalmanın verdiği hissizlikle yaşıyorum. öylece dururken ben, bir başıma, hani sen de öylece çıkmıştın karşıma, aylardan ağustostu. senin yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. ve karanfiller açtı, ışık vurdu karanlığa.. inadına kaçardım ben her şeyden, uzatmaya korkardım ellerimi hep, sen geldin.. ve kayboldum boşlukta. ama hiç korkmayarak, öyle aptal cesareti avuçlarımda.. şimdi düşünüyorum da güleceğim tutuyor.. insan aslında hep imkansızı ister evet ama, senle yürümek bulutlarda.. hayali bile güzel geliyor işte. olmayanı oldurmak bana mı düştü? bana mı düştü geceyi gündüze kavuşturmak? düpedüz ahmaklık bu işte.. senli hayal kurmak, rüyalara kavuşmak senli.. ahmaklık hepsi.

    27/03/2011
    ···
  3. 28.
    0
    reserved okuyacam lan hepsini helal orjinal başlık.
    ···
  4. 29.
    0
    am züt meme am züt meme am züt meme am züt meme
    ···
  5. 30.
    0
    reservettttt
    ···
  6. 31.
    0
    http://alkislarlayasiyoru...eyha-quotbirak-gitsinquot
    ···
  7. 32.
    0
    "yalnız kalmalısın, hayatın ne kadar iki yüzlü olduğunu görmüyor musun"

    böyle başlar kafanın içindeki sisli fikirler. arada kalmanın verdiği kararsızlık zamanla isyana döner, isyan edemeyecek kadar da gururlu ve vicdan sahibisindir aynı zamanda. isyanının yakınlarına verebileceği zararı düşünürsün önce ve kendi içinde neyle savaştığını bile bilmeden yıllarını verirsin, seni uzaktan uzağa kıskanan, başarmandan korkan insanlara. kendi başarılarını senin üzerinden yakalayan insanlara. istemeden o figüranlardan biri olmuşsundur yılların ardından. kendine olan saygını yitirip başkaları için yaşamaya başlarsın. o başkalarının kendi için yaşadığını anlayana dek.

    dönüp arkaya bakmaya cesaret bulduğunda sinirden ağlayasın gelir, kafanı duvarlara vurasın gelir, buna sebep olanların yüzüne küfür edesin gelir yine vicdanın engeller seni. ve yine sarhoş bir figüran olursun. rolünü bilen ama uygulamaya bir türlü geçemeyen.

    bu karmakarışık hayatta öğrendiğim 3 şey var. birincisi; kendi kararlarını kendin ver, ikincisi; dilinin nelere sebep olacağını iyi bil, kendin için kullanacaksan mutlaka haklı olan sen ol. yoksa şeytanın avukatı olursun. üçüncüsü ; hangi sesin vicdanın, hangi sesin şeytanın olduğunu iyice anla ki başkalarının seni yönlendirmesine izin verme.

    en önemli öğreti diline sahip çıkmaktır. haksızken haklı çıkmak çok da zor değil bana göre. bir kaç cümle, biraz pgiboloji, biraz edebiyat, az da oyunculuk. zamanla kendi yalanına kendin de inanırsın. diliyle gözlerini kapatan insanlar, hala bunun farkında olmayanlardır benim süzgecimde.

    kader sadece filmin konusudur, replikleri sen yazarsın? kafana bir taş geldiğinde ister bunu yapanı bulur cezalandırırsın, ister affeder yoluna devam edersin ama o taşın gelmesini asla engellemeyezsin. sebep olduklarından sorumlu olduğun kadar olmadıklarından da sorumlusu

    http://fizy.com/#s/3wklee <<< zakkum yüzük
    ···
  8. 33.
    0
    önce saniye teyze öldü sonra dedem sonra babaannem sonra yengem sonra eniştem. sonra eniştemin ölüm haberini bana veren bakkalı bıçakladılar eniştemin yedisinin okunduğu akşam. sonra sedat amca öldü sonra babam sonra öbür dedem bir de büyük deprem. otuzuma basmadan otuz tabut kaldırdım musalladan. babamdan öncekileri babamla beraber kaldırdık. ama ilk ölen hep babammış gibi geldi bana yıllarca. sanki oydu bu ahret furyasını başlatan. öyle değilmiş yeni anladım.

    sen gittin ve herkes ölmeye başladı

    zaten kim tam anlamıyla sağ kaldığını iddia edebilir ki bu kadar mevtanın ardından kim biraz zombileşmek istemez. daha kırılgan daha dikenli ve daha fukuyamacı olmaz. dedem ziraat mühendisiydi ama pek çok doktordan daha ilginç tıbbi hatıraları oldu.

    (bkz: emrah serbes)
    ···