1. 76.
    0
    lise Fr. lycée
    a. (li'se) 1. Sekiz yıllık ilköğretimden sonra en az üç yıllık bir eğitimle hayata veya yükseköğretime hazırlayan ortaöğretim kurumu, ortaöğretim: “Liseyi bitirince Avrupa'da tahsilini ben üzerime alırım.” -R. H. Karay. 2. esk. Üç yıllık ortaokuldan sonra en az üç yıllık bir eğitimle hayata veya yükseköğretime hazırlayan ortaöğretim kurumu.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    lise Fr.lycée
    1. Yükseköğretimden önceki üç veya dört yıllık ortaöğretim: § “Ta liseden beri tanıdığı bu arkadaşlarının huyunu bilirdi.” -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 77. § “Lisedeyken evden kaçtığım bir gün var, tıpkı o günkü gibiyim.” -Adalet Ağaoğlu, Bir Düğün Gecesi, 117. § “Lise tahsilimi tamamlamakta bulunduğum bir Fransız kolejindeki... ” -Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, 33. § “Geçen gün manevi değerler konusunda, lise arkadaşım dostum Hasan Ali Yücel’in bir makalesini okudum.” -Peyami Safa, Din, inkılap, irtica, 28. § “Lise ve Üniversite mezunlarından Avrupa Üniversitelerinde tahsile gönderilecek…”-Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 58. § “Lisedeyken, bir evlatlık mı, yoksa annesinin zevkli bir günah anı ürünü mü olduğunu düşünür olmuştu.” -Buket Uzuner, Şairler Şehri, 23. 2. Lise öğretiminin yapıldığı kurum ve bina: § “O enine uzun odada bir parlamento içtima salonundan ziyade bir yüksek mektep dershanesi veya lise konferans salonu hâli sezilirdi.” -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 171. § “Lakin aynı milletten gelen bazı Avrupalıların da farklı Hristiyanlık mezhepleri sebebiyle birbirlerini otuz yıl kestikleri bize Galatasaray idadisi’nde (lise) tarih derslerinde öğretilmemiş miydi?” -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 114. § “Beton apartmanın beton cumbasının bir penceresi dünyanın bir ucu olan camiye bir penceresi de öteki ucu olan kız lisesine bakıyordu…” -Orhan Pamuk, Kara Kitap, 13.

    Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
    ---
    lise ing. high school
    Öğrencileri ortaokuldan sonra en az üç yıllık bir eğitimle yaşama ya da yüksek öğretime hazırlayan orta öğretim kurumu.

    BSTS / Eğitim Terimleri Sözlüğü 1974
    ···
  2. 77.
    0
    çok ayıp lan. insan insanı giber mi, orangutan seni
    ···
  3. 78.
    0
    evet bayanlar şartlarım bundan ibaret mesajlarınızı bekliyorum. adım samuel.
    ···
  4. 79.
    0
    (bkz: geri zekalı)
    ···
  5. 80.
    0
    hay rocco gibsin seni bi sus amk
    ···
  6. 81.
    0
    ferre Fr. ferre
    a. (po'rno) 1. Amacı cinsel dürtülere yönelik olan, ahlaki değerlere aykırı düşen yayın, resim vb., ferregrafi. 2. sf. Amacı cinsel dürtülere yönelik olan, ahlaki değerlere ters düşen.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ···
  7. 82.
    0
    bir şekilde stoya ferresi izlememiş olanlar ezik kabul edilecek ve kadınlık sıfatları dahi ellerinden alınacaktır.
    ···
  8. 83.
    0
    dolayı
    sf. hlk. 1. Çevrede, etrafta bulunan: “Atlar koşacak. Pehlivanlar güreşecek. Şehirden, dolayı köylerden çağrılanlar geliyorlar.” -M. Ş. Esendal. 2. zf. Ötürü: “Ona böylesi kararlarından dolayı soru sorulmazdı.” -A. Kutlu.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    dolayı Fr. Indirect,e

    BSTS / Tıp Terimleri Kılavuzu
    ---
    dolayı
    Dönemeç, viraj

    Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
    ---
    dolayı
    Etraf, çevre

    Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
    ---
    dolayı
    1.bk. dolay (I)-1. 2.bk.dolamaç (I). 3. Dağın yamacı ve yamaçtan giden yol.

    Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
    ---
    dolayı
    bk. dolay

    Tarama Sözlüğü 1965

    dolaylı olcak o bin
    ···
  9. 84.
    0
    @1 beni ciksten soğuttun huur evladı. aciksüel oldum sayende kına yak bin!
    ···
  10. 85.
    0
    dolayı yollardan(örnek: biz bulduk da sen gibeceksin gibi cümlelerle) aslında benim amım var diyenler haksız rekabet oluşturdukları için ip ban yiyeceklerdir.
    ···
  11. 86.
    0
    teknoloji Fr. technologie
    a. (l ince okunur) 1. Bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri, bunların kullanım biçimlerini kapsayan uygulama bilgisi, uygulayım bilimi: “Aslına yönelerek meseleyi kavramaya çalıştığımızda insan ve teknoloji arasındaki ilişki son çağların bir olayı değildir.” -i. Özel. 2. insanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin tümü.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    teknoloji Fr.technologie
    Bir sanayi dalı ile ilgili yapım yöntemlerini, kullanılan araç, gereç ve aletleri kapsayan bilgi: § “Yirminci yüzyıl sonunda teknoloji şu kadar ilerlemiş.” -Adalet Ağaoğlu, Geçerken, 28. § “Değişen, teknoloji karşısında, milletleri... ” -Yavuz Bülent Bakiler, Üsküp’ten Kosova’ya, 163. § “Mesele bir (teknoloji) ifadesine bürünmeye yüz tutmuş.” -Necip Fazıl Kısakürek, ihtilal, 334. § “… ayrıca teknoloji gereklerinin, alışverişinin hemen başka ülkelere kaydırılmasına elverişli olmaması, Amerika’nın Şili ekonomisini kesinlikle köstekleme niyetini ortaya koymuştu.-Attila ilhan, Batının Deli Gömleği, 20.

    Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
    ---
    teknoloji ing. technology
    Bir endüstri dalıyla ilgili yapım yöntemlerinin, yollarının ve araçlarının inclenmesinden oluşan bilgi dalı.

    BSTS / Eğitim Terimleri Sözlüğü 1974
    ---
    teknoloji ing. technology
    Mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan araç ve yöntemlere ilişkin bilgi bütünü.

    BSTS / iktisat Terimleri Sözlüğü 2004
    ···
  12. 87.
    0
    yarak, -ğı
    a. 1. esk. Silah. 2. kaba Erkeklik organı.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    yarak
    Gerekli araçlar.

    Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü
    ---
    yarak, (yarağ)
    1. Hazırlık, levazım, techizat. 2. Silâh. 3. (At hakkında) yaranmış, idmanlı.

    Tarama Sözlüğü 1972
    ···
  13. 88.
    0
    erkek olarak doğup sonradan aciksüel olanların, gayliğe doğru gidenlerin zütü gibilmeyecektir ve bu tarafımca garanti altına alınmıştır.
    ···
  14. 89.
    0
    ilk başlardaki entrylerin iyiydide cıvıttın dıbına koyım butun entrylerine eksiyi bascam yavşak seni.
    ···
  15. 90.
    0
    noter Fr. notaire
    a. huk. 1. Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmak ve yasanın öngördüğü diğer görevleri yerine getirmekle yükümlü, belli nitelikleri ve kendine özgü bir hukuk statüsü olan kamu görevlisi, kâtibiadil: “Notere işi düşen insanlara yardım etmeyi pek güzel bilirdi.” -M. Ş. Esendal. 2. Bu görevlinin çalıştığı yer, noterlik.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    noter Fr.notaire
    1. Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmak, yasanın öngördüğü diğer görevleri yerine getirmekle yükümlü, belli nitelikleri ve kendine özgü bir hukuk statüsü olan kamu görevlisi:§ “Bir iki notere de vasiyetname bırakmıştı.” -Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, 87. § “Hatta artık büyümüş olan çocuğunu da köyden getirip noter muvacehesinde evlatlığa kabul ederek talim ve terbiyesine de başlamıştı…” -Ahmet Midhat Efendi, Gönüllü, 221. 2. Noterin çalıştığı yer: § “Ölümünden sonra, neşredilmek üzere bir notere tevdi etmiş.” -Peyami Safa, Yazarlar-Sanatçılar-Meşhurlar, 234. § “Notere gittiniz! Vasiyetnamenizi yazdırdınız!” -Necip Fazıl Kısakürek, Ahşap Konak, 241. § “Bak hele, o şahit askerlerin noterde imzaladıkları belgede adresleri de vardır.” -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 172. § “Notere avukatla birlikte inmişlerdi.” -Adalet Ağaoğlu, Üç Beş Kişi, 112.

    Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
    ---
    noter ing. notory
    Sözleşme, belgit ve diğer belgeleri doğrudan doğruya yasalarıyla istenilen biçimde düzenleyerek onaylayan ve bunların tıpkılarını yanında saklayan ve bu işleri yapmak üzere devletçe yetkilendirilen kişi.

    BSTS / Tecim, Maliye, Sayışmanlık ve Güvence Terimleri Sözlüğü 1972
    ---
    Noter Osm. Kâtibiadil

    BSTS / Türe Terimleri
    ···
  16. 91.
    0
    pgiboloji Fr. psychologie
    a. (l ince okunur) 1. Ruh bilimi, ruhiyat. 2. Bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin bütünü: Toplum pgibolojisi. 3. Ruhsal. 4. ed. Herhangi bir edebiyat ürününde, kişilerin kişiliklerini belirleyen duyuş, düşünüş, davranış biçimi.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    pgiboloji Fr.psychologie
    1. Ruh bilimi, ruhiyat: § “Acaba pgiboloji yani marifetür-ruh veyahut fizyoloji yani marifetü’l-vücut fenleri gibi hikmetin iki kürsüsü üzerine istinat eden akıl, meselenin hangi cihetine itiraz eyler?” -Ahmet Midhat Efendi, Yeryüzünde Bir Melek, 20. § “Bir türlü ağızlardan düşmeyen ve bakışlardan eksilmeyen temennilerden saltanatını, o yıkım pgibolojisini kurmuştu.” -Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, 9. § “Hadiseyi sizin pgibologlarınızın yaptığı gibi sadece bir ilmin, pgibolojinin ışığında aydınlatmaya imkân yoktur.” -Peyami Safa, Yalnızız, 72. § “Pgiboloji nokta-i nazarınca zannederim ki gülmenin zuhur ve tecellisi yalnız ağza mahsus olmadığı gibi... ” -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri I, 171. § “Küfrün kendisi olan putlaştırmalara ait pgiboloji arasında fark yoktur.” -Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, 203. § “… pgiboloji yüksek lisansı yaparken okuduğu Bin bir Gece Masalları’nda, ölümden kurtulabilmek için her gece bir masal uyduran Şehrazad adlı Arap Priçesti.” -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 210. § “Daha önceleriyse, kısaltılmış çevirilerinden okuduğu ve müstehcen ayrıntılarla bezeli bazı pgiboloji kitaplarının etkisiyle…” -Orhan Pamuk, Kara Kitap, 39. § “Pgiboloji, Jeoloji… Ne çirkin kelimeler” -Nurullah Ataç, Söyleşiler, 55. 2. Bir grubu, bir bireyi belirleyen hareket etme, düşünme, duygulanma biçimlerinin bütünü: § “Rusların pgibolojisini en derinden, en yakından ve en doğru gören adam diye onu tanıyorlardı.” -Ruşen Eşref Ünaydın, C. 13, 87. § “Kitaplarımın arasında Hoffding’in Pgiboloji’si var.” -Ziya Gökalp, Ziya Gökalp’ın Mektupları, 69. § “Sosyoloji, öyle bir içtimai pgibolojidir ki onsuz... ” -Ziya Gökalp‘ın Neşredilmemiş Yedi Eseri ve Aile Mektupları, 64. § “Sakın ha kendinizi emekli pgibolojisine kaptırmayın.” -Adalet Ağaoğlu, Toplu Oyunlar-Çok Uzak Fazla Yakın, 502. § “Tedavilerinde hastanın pgibolojisine yer vermemek... ” -Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, 103. § “Süleyman Nazif’in sözlerinin, makalelerinin, kitaplarının kendisine mahsus bir pgibolojisi vardır.” -Sami Paşazade Sezai, Bütün Eserleri II, 80. § “… toplum pgibolojimizin…” -Ahmet Rasim, Tarih ve Muharrir, 145. § “… Türk milletinin sosyolojisini ve pgibolojisini tetkik için sarf ettiğim mesainin mahsulleri kafamın içinde istif edilmiş duruyordu.” -Necip Fazıl Kısakürek, Ahşap Konak, 12. § “…gerçekte beklentileri onu bir sınıf değiştirme pgibolojisine itiyor…” -Attila ilhan, Aydınlar Savaşı, 29. 3. edebiyat Herhangi bir edebiyat ürününde, kişilerin kişiliklerini belirleyen duyuş, düşünüş, davranış biçimi: § “Kendisini hususi konaklardan istetirler; bu zat gider gitmez konak efendisinin ahvalini -bugünkü tabirle-pgibolojisini maiyetinden anlar dinler.” -Ruşen Eşref Ünaydın, C. IV, 15. § “... adi bir mücadele pgibolojisiyle karşılıyorsun.” -Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı, 109. § “Bu roman, daha geniş bütünleri kucaklamakta, ingilizlere has titizliğiyle değişik bir pgiboloji anlayışı ile şuur altına inişler yapabilmektedir.” -Cemil Meriç, Kırk Ambar, 40.

    Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
    ---
    pgiboloji
    bk. ruhbilim

    BSTS / Felsefe Terimleri Sözlüğü 1975
    Tümünü Göster
    ···
  17. 92.
    0
    katılımın fazla olması durumunda adaylar arasında çekiliş yapılacaktır. çekilişe noter vekili nihat beyan da katılacaktır.
    ···
  18. 93.
    0
    avantaj Fr. avantage
    a. 1. Üstünlük. 2. Kazanım. 3. Yarar. 4. sp. Teniste eşitliğin bozulması için alınan ilk puan.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    avantaj Fr.avantage
    Üstünlük sağlayan şey yarar: § “Yani görüyorsunuz ortaklarım hep tiyatro oyuncusu, sanatçı. Onların böyle bir avantajı var” -Adalet Ağaoğlu, Sen Türkiye’nin En Güzel Kazasısın, 50. § “Son kozu oynamaktaki avantajı kestiren Napolyon’un gözü karalığı sebebiyle elde edildi.” -Necip Fazıl Kısakürek, ihtilal, 257. § “Gece ve gündüzün yegâne farkı, karanlık ve aydınlıkta kalabilme avantajlarıyla sınırlanmıştır.” -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 112. § “…kemikleşmiş bürokrasi; ‘devleti’ koruma bahanesiyle, ayrıcalıklarını ve avantajlarını korumak için etmediğini koymaz.” -Attila ilhan, Aydınlar Savaşı, 207.

    Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
    ---
    avantaj
    bk. üstünlük

    BSTS / iktisat Terimleri Sözlüğü 2004
    ···
  19. 94.
    0
    garanti Fr. garantie
    a. 1. Güvence: “Hatice'nin garantisi altında işini yürütmekten başka bir şeye bakmıyordu.” -T. Buğra. 2. zf. Kesinlikle, kesin olarak, ne olursa olsun: “Bunlar polis olamazlardı, garanti Maria'ya bir kötülük yapacaklardı.” -A. Ümit.

    Güncel Türkçe Sözlük
    ---
    garanti Fr.garantie
    1. Güvence, inanca, teminat: § “Bir de o boş kırların orta yerinden geçen her kilometresi için dayanılmaz çoklukta garanti hakkı alır ve kara sapanla sürülmüş tarlalarının baht işi verimini beş on geliş gidişte sömürüp zütürür.” -Ruşen Eşref Ünaydın, Hatıralar III, 52. § “… akrabalık ilişkilerinin varlıklarının devamı için en büyük garanti olduğunu söylemiş…” -Ahmet Rasim, Tarih ve Muharrir, 3. §“… zaten direksiyondakini ölüme atıp kurtarmak diye bir garantisi olmadığına göre vaziyet açıktı.” Necip Fazıl Kısakürek, Aynadaki Yalan, 138. § “Yabancı sermayenin kâr transferi devlet garantisi altına alacaktır.” -Attila ilhan, Batının Deli Gömleği, 296. 2. Kesinlikle, kesin olarak, ne olursa olsun: § “Bunun garantisini veremem ama dört yıl önce bıraktığım sigaraya dönmeyeceğime garanti verebilirim.” -Buket Uzuner, Uzun Beyaz Bulut (Gelibolu), 286.

    Türkçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü
    ···
  20. 95.
    0
    @2 gibmis aaaabi
    ···