+8
-4
evet beyler öncelikle belirtmeliyimki anlatacağım hikaye tamamıyla gerçektir. tamdıbını okuduktan sonra neden özet geçmediğimi anlayacaksınız.bu içdöküşüm aslında mıddışa olan tutkularımın ve zaaflarımın özetinin özeti bile olamaz.
bayburtta yine her zamanki gibi ılık bir ilkbahar vaktiydi. tamda günün yorgunluğunu üzerimden atmak için köyün hemen berisindeki ballı derenin kenarına inecektim ki babam ahırı temizlememi söyledi. söylene söylene ambara gidip küreği kaptım. ahıra doğru hızlı adımlarla yol alırken birden aklıma o geldi..
onu uzun zamandır görmüyordum. hatta onu bir daha görmemek için ahırla ilgili yapılacak işlerden daima bir bahane bularak uzak durmaya çalışırdım. kendi kendime söz vermiştim,onu bir daha asla görmeyecek ve düşünmeyecektim.o kendinden emin, hoyrat ve bir o kadarda içe çeken bakışlarına direnmek benim için oldukça zordu fakat bu sefer onunla yüzyüze gelmekten başka bir çarem olmadığını anlıyordum. çaresizlik beni içten içe sarmalarken, içimde kopan azgın fırtınalar beraberinde ürkek bir heyecanıda getiriyordu.ne olacaksa olsun diyerek, tutkularıma göğüs gerip direnircesine ahıra daldım..
ahır yine her zamanki gibi loştu. buzağılar oynaşıyor, sinekler mayışık mayışık uçuşuyor, pireler "g.tünü gibim","g.tünü gibim" dercesine zıp zıp zıplıyordu. bende onların bu muzip tavırlarına tebessüm ederek eşlik ediyordum.bu tak kokulu, sidik gölü ahırda bir an için unutturmuşlardı bana herşeyi. küreğimi kavrayıp yavaş yavaş başladım oluklardaki takları el arabasına doldurmaya..
gözümü yerden alamıyordum, başım yerdeydi. çünkü biliyordum o her zamanki yerindeydi ve yine aklımı çelmek için bana cilveli bakışlar atıyordu, hissediyordum bunu.. olmaz diyordum kendi kendime, hayır..
takları el arabasına doldurmaya devam ederken aniden duvara yansıyan gölgeye dikkat kesildim bilinçsizce. gölgesi duvara çarpıyordu, kuyruğunu bir ileri bir geri nazlı nazlı hareket ettirdiğini görebileceğim kadar koyuydu gölge. sanki kuyruğunu toynağıymışçasına kullanırcasına bana gel, bana gel diyordu.bir an için dayanamadım ve ona baktım..
baktığımı görünce kuyruğunun salınımı durdu. bana odaklanmıştı sanki, benden birşeyler bekler gibiydi bakışları.bir yanım bana öyle bakma anlayacaklar diyen teoman gibiydi, diğer yanımsa pompalamasyon bu benim misyon diyen diyar pala gibi.o ise bu ikilemli ruh halime aldırış etmiyordu, biliyordum.tek istediği gibimi sokup dakikalarca gidip gelmemdi, bunu da biliyordum. oyunu kuralına göre oynamalısın dedim kendi kendime,ve yaslandığım küreğimi babacan bir tavırla kavrayarak yeniden çalışmaya devam ettim.
kaslı ve adonisli vücudumu ne kadar arzuladığını biliyordum. küreği taka her daldırışımda sanki gibimi onun dıbına saplıyormuşum gibi kegib kegib anırıyor, şehvet dolu sesler çıkararak beni elde etmeye çalışıyordu.
en sonunda bu şuursuz ikilemler silsilesi beni onun yanına gitmeye ikna etti. küreği duvara yasladım, acılara göğüs geren anılarım yasaklı duygularım var dercesine yürüdüm üzerine. benden bu kadar ani bir atak beklemiyor olacakki, hafiften boynunu eğerek bir toynak boyu kadar geri çekildi.o az önceki neşeli hali sanki kaybolmuştu. heyecanlandığını hissediyordum. gözlerimin içine bakıyordu..
"merhaba" dedim, kendimi o an ahırın en cool canlısı gibi hissediyordum.o ise sessizliğini bozmamayı tercih etti. dokunmaya korkuyordum,ama bir o kadarda arzuluyordum onu. elimi yavaşça yelesine zütürdüm, okşadım.ona uzun zamandır dokunmamış olmanın verdiği özlemin sıcaklığının sağladığı birliktelik hissinin vuku bulduğu kalbim dakikada 200 atıyordu.
şehvet tüm vücuduma yayılmıştı bir kere, tesirinden kurtulamadım.bir bahane bulmalıydım.
"hava almak istermisin, dışarısı güzel"dedim. bana cevap vermedi."neden sessizsin mıddış, temiz hava sana kesinlikle çok iyi gelicektir, bundan eminim"dedim yine cevap vermedi. zütüne şiddetli bir biçimde vurdum. biliyordum bundan hoşlanıyordu.bir anda hareket etmeye başladı. ahırın çıkış kapısına kadar arkasından gittim. biraz daha hızlandı,"peki" dedim,"senin istediğin yerde olsun".
rahmetli idris amcamın keltepedeki avokado tarlasındaki samanlığa kadar yaptığımız kısa yürüyüşün ardından, kendisine cinsellik teklif ettim.o ise eşkiyanın sevgilisi keje gibiydi, suskundu..yürümeye devam etti. işte o an ipler kopmuştu sanki,bir adım daha attı,bir adım daha..ve aniden dudaklarına yapıştım. kendini geri çekmek istedi kafasını sağa sola savurdu. bırakmadım.şiddetli bir biçimde tutkumuzun o közlü ateşi samanlığı seyran eylemişti.onu soteye çektim ve arkasına pıstım. belini hafif hizaladım. deliğinin girişini netlikle görebiliyordum.o da adaleli ve adonisli kaslarımdan kurtulamayacağını anlamış olmalı ki,kendini bana bıraktı. yavaşça geriledi ve rengi güneşten açılmış ciksi abibas eşofmanımdan belli olan irileşmiş gibime yavaş yavaş sürtünmeye başladı. beni çok tahrik ediyordu. hırkamı çıkarırken bana sürtünmeye devam etti. arkasından ahırlık kazağımı çıkardım, sabırsızlanıyordu.kazağımı çıkarınca bana sivitşörtünü çıkar diyen bakışlar attı, dayanamadım onuda usulca çıkardım. sonra ona tişörtümü de çıkarmamı ister misin diye sordum, hınzırca bir tavırla. vereceği cevabı beklemeden tişörtümüde çıkardım. büyülenmişçesine arkası dönükken kafasını 180 derece döndürüp bana bakıyordu. seviyordu böyle aşk oyunlarını.pek sabrım kalmamış olacakki bir hamlede kurtuldum eşofmanımdan, külotta giymemiştim. üstümde geriye birtek beyaz atletimle ipragaz logolu şapkam kalmıştı.ben o an lanet bir ciks tanrısıydım.ve bunu ona iliklerine kadar hissettiriyordum.ona sahip olmamam için hiçbir engel yoktu. belini sıkıca kavrayıp sertleşmiş gibimi deliğinde gezdirmeye başladım.o da çok hoşlandığımı ve tahrik olduğumu biliyor olacak ki kuyruğunu hareket ettirmeye salındırmaya başladı.bir ileri bir geri giden ciksi kuyruğuna ara sıra gibimi sürtüyordum. deli ediyordu beni.
ona küçük süprizler yapmayalı uzun zaman olmuştu. aniden aletimi kuvvetlice bastırarak deliğine soktum.bu denli ani girmemi beklemiyordu, adeta çıldırmış gibi ön ayaklarını havaya kaldırdı. bense nefes nefese içinde gidip gelmeye başladım. kegib kegib aldığı nefes şiddetli anırmalara dönüştü. anırma sesi beni çıldırtıyordu, dahada yükleniyordum.ona o kadar susamıştımki 2 dakika içerisinde şiddetli bir biçimde boşaldım. içinden hiç çıkmak istemiyordum ama rahatlamıştımda. rahatladığımı görünce o da sakinleşti. sırasıyla önce tişörtümü üstüne sivitşörtümü üstüne ahırlık kazağımı giydim, hırkamı da elime aldım çünkü hava sıcaktı ve hararetim henüz gitmemişti..
birbirimizin yüzüne bakamıyorduk. herşey sanki yarım saniyede yaşanıp bitmiş gibiydi. eşşek olması veya erkek olması umrumda değildi. mıddışa delice bir tutkuyla bağlıydım,ve onu belkide sucuk olduğu ana kadar hatırlayacaktım. yürüyüşümüzün ardından tekrar ahıra varmıştık.ona yerine kadar eşlik ettim tam gitmek üzereydim ki,bana yine o dayanılmaz bakışını attı.son bir defa dudaklarına veda busesi kondurdum ve parendeler atarak oradan uzaklaştım..
benim hikayemde böyle işte..
Tümünü Göster