1. 10.
    0
    (bkz: sevgilimin züt capsi beyleeer)
    ···
  2. 9.
    0
    @7 sen ne diyon canım

    neyse up beyler yeni bölümler geliyor
    ···
  3. 8.
    0
    özet geç binçç
    ···
  4. 7.
    0
    ♣ sadece bir ay sabredin. ♣
    ···
  5. 6.
    0
    beyler buraya daha fazla yazmayacagım blogu takip edin http://birciahikayesi.blogspot.com/

    okuyan up çeksin
    ···
  6. 5.
    0
    Fazla bir şey bilmiyor kaybolmaktan korkuyordu. Her döndüğü köşeyi kağıda not ediyordu kaybolmamak için. Aklında VAHO fikirleri vardı hep. Sağına soluna, arkasına bakıyordu acaba takip ediyorlar mı diye. Paranoyak olmuştu artık. Bu yaşadıkları imkansızdı. Eve döndü, bilgisayarı açtı. Saat farkını da hesaplayarak Gece 2 gibi bilgisayarı açtı, ailesi ile görüntülü konuşma yaptı. Bloguna bakmayı ihmal etmedi. Blogunda Amerika'dayım konulu bir yazı yayınladı ve gelen yorumlar onu sevindirdi. Takipçilerinden bazıları onunla görüşmek istiyordu. Kabul etti ve ertesi gün evinin yakınlarındaki bir cafede buluştular. 2 kız 1 erkek ve bir de arkadaşım. Arkadaşım ingilizce konuşmada biraz zayıftı ama yine de anlaşabiliyordu. Onları görünce paranoyaklığını unutmuştu biraz ama tüm mutluluğu dışarıda gördüğü 2 takım elbiseli adam ile bozuldu. Arkadaşlarıyla tekrar görüşmek üzere sözleşerek mekandan ayrıldı, evinin yolunu tuttu. Bu işte bir iş vardı ama ne? Uyudu gün ışığı ile gözlerini açana dek...

    Sabah kalktı ve üniversiteye gitti. Hocası ile görüştü, derslerini öğrendi. Ama hocası ona dedi ki "bu 3 dersi de benden alacaksın." Arkadaşım için çok iyi olmuştu bu. Gayet kolaylaşmıştı işi, hocası da çok iyi birine benziyordu. 1-2 hafta boyunca hocasının sınıfına girdi, derslere katıldı. Sonra hocası onunla özel ilgilenmeye başladı. Arkadaşım o an şöyle düşündü; "Sanırım ingilizcem zayıf olduğu için hocam benim anlamadığımı düşünüyor, o yüzden özel anlatacak dersleri." Ama öyle değildi. Bir gün ders anlatırken hocası arkadaşıma blogundan bahsetti. Senin blogunu ben de takip ediyorum güzel yazıyorsun dedi. Ve sonunda arkadaşımın beklediği oldu. Konu VAHO'den açıldı. Hocasına ona bu kadar şeyi nerden biliyorsun dedi. Arkadaşım da araştırma yaptığını söyledi. Hocam blogumu nerden biliyor, neden bu kadar ilgili bana karşı düşüncüleri ile evine gitti.

    Spordan da uzak kalmıştı bu sürede. Evinin yakınında bir spor salonuna gitti. Ortam inanılmaz güzeldi, çok moderndi. Ve oraya yazıldı. Artık her akşam oraya gidecekti.

    Bir akşam spor salonuna gittiği sırada hocasını gördü. Onu hiç kıyafetsiz görmemişti. Kalıplı bir adam olduğu belliydi ama kilolu diye düşünmüştü arkadaşım. Ama gördükleri kilodan çok daha fazlasıydı. Hocasının yanına gitti, hocası şaşırdı. Biraz konuştuktan sonra hocasının tüm hayatının spor ile geçtiğini öğrendi. Çok hoşuna gitti bu arkadaşımın. Böyle bir hoca olamazdı, imkansızdı. Nasıl insanlar var bu ülkede yaaa diye düşündü. Hayretler içerisindeydi, asla Türkiye'ye dönmeyecek gibi yaşıyordu orada. Her şey çok güzeldi.

    Hocası ile yine bir gün ders çalışırken, hocası ona bir soru sordu. "Sen VAHO ajanı mı olmak istiyorsun?" Arkadaşım bu durum karşısında çok şaşırdı. Ama bu konu hakkında konuşmak çok hoşuna gidiyordu. Ona kendi hayallerinden bahsetti, yaptıklarından, olmak istediklerinden bahsetti. Blogunu yazma amacından bahsetti. Hocasını etkilediğini zannediyordu, seviniyordu. Gerçekleri göremiyordu artık. Rüyanın parıltısı gözlerini kamaştırmıştı. Hocası artık arkadaşımın kıvama geldiğini anladı ve ona dedi; "Yarın hazır ol, siyah bir jip sabah erken vakitlerde seni evinden alacak... "
    Tümünü Göster
    ···
  7. 4.
    0
    [Bölüm 2] VAHO Yolunda ilk Adımlar
    Yaklaşık 10 saatlik uçuştan sonra, Oakland Havaalanı'na inmişti arkadaşım. Yapacaklarını araştırmıştı, üniversite'nin dış ilişkiler bölümüne gitmesi gerekiyordu. Ama nasıl gidecekti? Hiçbir şey bilmiyordu, ortada kalmıştı. Havaalanından bir plan yapmadan çıkmak istemiyordu. En iyisi bir taksiye atlayıp, şehir merkezine gideyim oradan Berkeley otobüsüne binerim diye düşündü. Taksiler nerde diye bakarken bir araba korna çaldı arkadaşıma. Yanlarına gitti içeride yaşlı bir amca ve yaşlı bir teyze oturuyordu. Nereye gideceğini sordular. Berkeley üniversitesi diyen arkadaşım, anlamsız bir hoşgörü ile karşılandı. Biz de o tarafa gidiyoruz, istersen seni bırakabiliriz dediler. Arkadaşım da çaresizce kabul etti. Onların da VAHO'den olduklarını düşündü ama hiç öyle görünmüyorlardı. Anlattıklarına göre 2'si Oakland'ta oturan kızlarının yanına uğramış, Berkeley'e dönüyorlardı. Havaalanı taraflarında ne işleri vardı, neden onu arabaya almışlardı hala anlam veremiyordu.

    Berkeley'e geldiler ve arkadaşımı üniversite'ye nasıl gidebileceğini tarif ettiler. Arkadaşım üniversiteye kaydını yaptırdı, hocası ile tanıştı ve üniversite tarafından ayarlanan evine gitti. Burada arkadaşımın 2 şey dikkatini çekti. Araştırdığı kadarıyla çoğu kişiye yurt ayarlanıyordu, o niye tek başına evde kalacaktı? Üniversiteye girdiğinde içeride takım elbiseli 2 kişi gördü. Kimdi bunlar? Yoksa arkadaşım sadece komplo mu üretiyordu? O da o zamanlar o şekilde düşündü.

    Evine geldiğinde ev sahibi içeride bekliyordu. Kapıyı açtı ve belgelerini göstermesini istedi. Belgelerini gösterdi ve anahtarı teslim etti arkadaşıma. Kira konusu hiç açılmadı, bu da bir soru işaretiydi. Ev müstakil bir evdi, tek katlıydı. içeri dayalı döşeli ve sanki hiç kullanılmamış gibiydi ev. Bilgisayar, televizyon, tabak, çanak her şey vardı. Üniversiteme bak be dedi, her şeyimi de ayarlamış dedi o an. Bilgisayarı açtı ve gördüklerine şaştı kaldı. Bilgisayardan iyi anlayan arkadaşım dönemin en iyi bilgisayarlarından biri ile karşı karşıyaydı. Ekran kartı, işlemci hepsi en son teknoloji ürünü. Rüya mı görüyordu? Birkaç kez tokatladı bile kendini. Diğer odaları da dolaşırken aşağıya inen bir merdiven gördü. Merdivenden aşağı indi ancak oradaki kapıyı açamadı. Yukarı çıktı duş aldı, elbiselerini değiştirdi. Artık dışarı çıkma vaktiydi.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 3.
    0
    beyler buraya daha fazla yazmayacagım blogu takip edin http://birciahikayesi.blogspot.com/

    okuyan up çeksin
    ···
  9. 2.
    0
    izlediği yabancı dizilerden esinlendi. Başına bela olan adamın başına daha büyük bir bela verecekti. Önce arabalarını yaktı. Sonra evlerine gizlice girip her yeri dağıttı, göz dağı verdi. Fazla ipucu bırakmasa da arkasında herkes onun yaptığını biliyordu. Mahkemeye verildi, hapse girmedi. Sabıkası artıyordu git gide. Potansiyel tehlikeydi artık. Ama sadece kötülere...

    2005 Haziran ayına gelinmiş, Eramus fikirlerine az kalmıştı. Sevdiği kızla yakınlaşmamış, arkadaş kalmıştı. Başındaki tehlikeleri atmış, kimse ona yan gözle bakamaz pozisyona gelmişti. Bu sırada 92 kiloya çıkmış, çok sağlam bir vücuda sahip olmuştu. Blogunda yazdığı yazılar, Amerikalılar tarafından 100'lerce kez yorumlanıyor, bir çok e-mail alıyordu. Bu maillerden biri @vaho.gov uzantılı bir adresten gelmişti. Mail'de onu California'daki VAHO merkezinde konuk etmek istedikleri yazıyordu. Fake olarak düşündü ve itibar etmedi, cevap da yazmadı. Ama kafasından da atamadı bu maili.

    Erasmus araştırmaları sırasında beyninden vurulmuşa döndü. Bölümünün Amerika ile bir anlaşması yoktu. Sadece ispanya vardı. ispanya onun hayallerini karşılamıyordu. Çok üzüldü, hayalleri bir kez daha yıkıldı. 2005 Eylül'de 2. sınıfa başladı. Kasım'da dil sınavı vardı. Hocasına sınava bu sebeplerden dolayı girmeyeceğini belirtti hocası da çok üzüldü.

    Sınava 1 hafta kala hocası koşarak yanına geldi. Amerika ile 1 kişilik öğrenci değişimi için anlaştıklarını söyledi. California'daki Berkeley üniversitesiydi bu üniversite. Ama bu 1 kişi olmak onun için imkansız gibi bir şeydi. ingilizcesi o kadar iyi değildi. Erasmus için ondan çok daha fazla çalışanlar vardı. Yine de bir umutla sınava girdi. 1 Hafta sonra sonuçlar açıklandığında herkesin dikkatini çeken bir gelişme oldu. 100 sorunun 100'ünü de doğru cevaplayan arkadaşım California'ya gitmeye hak kazanmıştı. Enteresan olan diğer bir olay ise sonuçlarda ona en yakın olan puan yalnızca 60'tı.

    VAHO ile bir bağlantısı olduğunu biliyordu bu işin. O kadar araştırma yapmıştı, bunu görecek hayal gücüne ve bilgiye fazlasıyla sahipti. Eşyalar hazırlandı aile ile vedalaşıldı, arkadaşım tek başına California'ya gidiyordu, VAHO merkezinin olduğu şehre.
    ···
  10. 1.
    0
    Bahsi geçen VAHO, hayali(!) bir Amerikan istihbarat teşkilatıdır.

    [Bölüm 1] VAHO Hayalleri ve Beklenmedik Bir Şans

    Aralık 2003 yılında lise 3'e devam ediyordu. O sene sınav senesi olmasına rağmen vaktinin çocuğunu bilgisayar başında geçiriyordu. Yaklaşık 10 kadar yabancı dizi takip ediyor, kendi blogunda makaleler yazıyordu. izlediği yabancı dizilerden olacak ki Amerika özentisi birisi olmuş çıkmıştı. Ama bildiğimiz özentiler gibi değildi o. Güçlü bir karakteri vardı arkadaşımın ve aynı zamanda çok zekiydi. Amerika özentiliği yalnız yaşama isteğinden dolayı kaynaklanmaktaydı. Sadece yaşanılacak yer bakımından özeniyordu Amerika'ya.

    Ailesine canını hiç düşünmeden verecek kadar bağlıydı ama çevresine bunu belli etmezdi. Yalnızlığı seviyordu, hayallerinde Amerika'da kimsenin tanımadığı biri olarak yaşamak ve iyi insanlara yardım etmek vardı. Kötülere karşı savaşmak en büyük arzusuydu.

    Her ne kadar fikirleri aşırı dinci olsa da, fikirleri ile hareketleri fazla uyuşmuyordu. Ama haksızlığa gelemeyen bir yapısı vardı ve izlediği yabancı dizilerin de etkisi ile yalnız çalışan bir VAHO ajanı olup etrafındaki insanları korumak istiyordu.

    Hayalperest birisiydi ama hayallere takılıp kalmayacak kadar zekiydi. Gerçekleri gayet iyi görüyordu. Ama hayal kurmak hoşuna gidiyor, ruhunu rahatlatıyordu. VAHO ajanı olma hayalinin gerçekleşeceğine ihtimal vermese de, VAHO hakkında bolca araştırma yapıyor, blogunda VAHO hakkında ingilizce makaleler yazıyordu. Kendini VAHO masa başı çalışanı gibi görmeye başlamıştı. Amerika'da yaşanan olayları takip ediyor, olayları bir şekilde VAHO ile ilişkilendiriyordu. Bunları blogunda yayınlayan arkadaşımın bloguna ileriki zamanlarda oldukça fazla kişi girecekti.

    Asosyal sayılabilecek olan arkadaşım o gün arkadaşları tarafından yılbaşı kutlamalarına davet edildi. Kabul etti ve akşam 8 gibi buluştular. içkili bir kafede gireceklerdi yeni yıla 10 arkadaş. Ama o gece içki içmedi. Tüm ısrarlara rağmen içmedi, çünkü tövbeliydi içkiye. Saatler 1:30'u gösterdiğinde mekandan çıktılar. Bağırışma sesleri duydular ve o tarafa koştular. 8'erli 2 serseri grubu birbirine girmiş kavga ediyorlardı. Arkadaşımın kahramanlık damarı tuttu ve serserilerin arasına daldı. Ayırmaya çalışırken onu şoke eden bir olay oldu. Üstü başı kan olmuştu, serserinin teki ekmek bıçağı ile diğer serseriyi bıçaklamıştı ve bıçaklanan kişi arkadaşımın kollarında can çekişiyordu. 2 grupta uzaklaştı, arkadaşım polis yok mu diye bağırıyordu. ifadesi alındıktan sonra evinin yolunu tutan arkadaşımın aklında hep şu sorular vardı. "Bir insan bunu neden yapar, 17 yaşında çocuk bıçaklamayı nereden öğrenmişti, bir hayatı söndürmek bu kadar kolay mıydı, dünya ne kadar kötü bir yer olmuştu, neden bu kadar güçsüzdü, bıçağı görmesine rağmen niye o çocuğu durduramamıştı?" Evine girdi ve yatağına yattı. O gece bir karar verdi; "iyiler güçlü olmalı."

    internette araştırmalara başladı ve vücut geliştirme yapmaya karar verdi. 2 metre boyunda, 75 kilo olan arkadaşım 2004 Ocak ayında spor salonuna yazıldı. Ev, okul, spor salonu, dersane arasında sınav gününe kadar devam etti. Bu sırada VAHO hakkındaki araştırmalarını genişletmiş ve makale yazma konusunda ustalaşmıştı. Bloguna Amerika ağırlıklı ciddi bir ziyaretçi girişi vardı.

    Amerika'da üniversite okuma hayali kuran arkadaşımın sınavdan sonra bu hayalleri suya düştü. Hiç çalışmamasına rağmen ortalama düzeyde bir puan getiren arkadaşım, bulunduğu şehirdeki bir üniversitenin 4 yıllık bir bölümünü kazanmıştı. Hayatın gerçeklerini daha da iyi anlamış, hayallerinde artık "en azından tatil amaçlı Amerika'ya gideyim." vardı.

    2004 Eylül ayına geldiğinde arkadaşım hatrı sayılır derecede vücut yapmıştı. Blogundaki yayınladığı makalelerin gösterim sayısı on binlere çıkmıştı. Artık üniversiteye başlamış, bitireyim de askerlik kısalsın bari diyerekten okuyordu. Daha ilk günlerde gözüne bir kız takıldı üniversitede. 1.85 boylarında, güzel ve efendi gözüken bir kızdı. Arkadaşım aşık olmuştu...

    Arkadaşım utangaç birisiydi. Boyu ve vücudu yüzünden üniversitedeki kızların odağına yerleşmişti ama kızlar ona baktığında bile arkadaşım utanıyordu. Yalnız yaşama hayallerinden dolayı bir kızı hayatına sokmamıştı hiç o güne kadar. O VAHO ajanı olacaktı, olmasa bile Amerika'da yalnız bir hayat sürecekti, iyilere yardım edecekti. Ama o fikirleri suya düştüğüne göre aşık olduğu kız ile bir hayat düşünebilirdi ve düşündü. O kızı istiyordu artık. Onun bulunduğu ortamlara gitmeye başladı, ortak arkadaşları araştırmaya başladı. Günleri üniversite, ev, spor salonu ve o kız arasında geçiyordu.

    Derken, arkadaşımın kapasitesini ve onun yurtdışı hayallerini fark eden hocası ona Erasmus'dan bahsetti. Dış ilişkiler koordinatörlüğü bölüm başkanı olan hocası ona dil sınavına hazırlanmasını söyledi. 2. sınıfın başında 2 dönemliğine yurtdışına gönderebiliriz seni dedi. Ve arkadaşımın fikirleri tekrar canlandı. Hayallerinin ülkesini görecekti, orada belki de yalnız başına 1 yıl kalacaktı. Hedef Erasmus'tu.

    2004 Aralık ayı, üniversite arkadaşları tarafından yılbaşı partisine davet edildi. Bir arkadaşının evinde olacak olan partiye aşık olduğu kız da gelecekti. Kabul etti ama o kız da gelecek diye değil, bir olay çıkarsa müdahale ederim amacıyla gidecekti o partiye. O kız ile olan planlarını askıya almıştı, seviyordu ama VAHO fikirleri tekrar canlanmıştı. O birisine bağlanmamalıydı, yalnız kalabilmeliydi. Hem onun hayatındaki biri de tehlikeye girebilirdi. Artık güçlü birisiydi. 1 senedir yaptığı spor meyvelerini vermişti. Evde gölge taksu da yapıyordu, teknik öğrenmeye çalışıyordu aynı zamanda. içki olan ortamın kaçınılmaz olayı gerçekleşti. Birisi içkinin verdiği yetki ile sevdiği kıza sarkıntılık ediyordu. Bu taciz boyutuna ulaşmış, kız çaresiz durumdaydı. Ortamda tek içki içmeyen sevdiği kız ve arkadaşımdı. Bunu fark eden arkadaşım tacizcinin kolundan tuttu ve kahramanlık edasıyla kızı rahatsız etme dedi. Zengin bini olduğu anlaşılan çocuk kahkahalar atmaya başladı. Arkadaşımı aşağıladı, şu ahlak fakirine bak dedi. Arkadaşım bir şey demedi, sevdiği kızı alıp evden çıkacakken önünü 3 kişi kesti, zengin bini ve arkadaşları... Alkolden dolayı sınırlarını zorluyorlardı. Arkadaşım boyunun ve yaptığı sporun verdiği avantajı gayet başarılı bir şekilde kullanarak 3 kişiyi de dövdü. Hatta geçen seneki olaylar da aklına geldi ve o kadar sinirlendiki neredeyse zengin binini öldürecekti. ilk sabıkasını da o gece aldı. Artık serseri oydu. Ama iyi bir serseri...

    Yapabileceklerinin farkına varmıştı o gece. Ama artık üniversitede fazla sevilmiyordu. Tüm zengin binlerinin katıldığı partiyi bozmuştu. Ne olacaktı tacizciye ses çıkarmasa o da güzelce kızı taciz etse. Niye bozmuştu ki ortamı?(!) Ama sevdiği kızın kahramanıydı artık, arkadaşım ondan uzak durmaya çalışsa da... Okulun büyükleri arkadaşımın başına bela olmuş, okulda herkes ona omuz atar olmuştu. Ses çıkarmıyor sabır diliyordu Allah'tan. Derken bir okul çıkışı önünü 6-7 kişi kesti. Arkadaşımı bir köşeye çekip tehdit ettiler, biraz da patakladılar. Arkadaşım o gün sinirinden ağladı. Çaresizliğine ağladı. Daha da hırslandı. Salonda bench press'te her zamandakinden 30 kilo fazla kaldırdı. intikam almalıydı, iNTiKAM!...
    Tümünü Göster
    ···