+2
sevgili evladım. biliyorum ki şu an sen ve kardeşlerin, boynunuz bükük bir halde, hüsran içinde bana, talihinize, kaderinize küfretmektesiniz. varoluşunuzun nedenini sorgulamakta, ve yavaş yavaş peçetenin selülözik gözenekleri arasında son nefesinizi vermek üzeresiniz.
biliyorum. hatalıyım. sizleri beklentilerinizden alıkoydum. kimbilir kaçınız ünlü bir futbolcu, kaçınız dünya'yı kurtaracak bir bilimadamı olmayı hayal ediyordu? bazılarınızın tek derdi, büyüyüp, gelişip, altına alabileceği bir hatun bulmaktı elbet. ya da etliye sütlüye karışmadan, koyun gibi yaşayan ve hiçbir şeye başkaldırmayan hıyarlar çıkacaktı aranızdan. buna engel oldum. iyi birşey değil, ama ne yapayım? benim de kaderim böyle yazılmış...
ben istemiyor muyum sanıyorsunuz; arı sokmuş sütçü beygiri gibi şahlanarak ve haykırarak, pembecik göğüslere boşalmayı? amansızca savurduğum tokatlarımdan kızarmış bembeyaz kalçalara oluk oluk sizleri akıtmayı? titreşime alınmış telefon gibi zangırdayarak tohumlarımı sıcak ve ıslak duvarlar arasına ekmeyi? ama olmuyor be evlatcağızım. ne yapsam olmuyor! öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, parası olan bile zar zor bir dişi bulabiliyor kendine. gösterip de vermeyen, eli kilodun lastiğine yapışık, lafta kaşar görünce şaşar kızların diyarında, tüm bu nazdan ve cazdan bıkmış, yorgun bir savaşçı gibi şu babanız.
yine de sizi temin ederim ki, bir kağıdın içinde yitip gitmeniz; bir kezbanın sırt kıllarına yapışıp kalmanızdan iyidir.