1. 1.
    0
    anlatimmi beyler
    ···
  2. 2.
    0
    anlatimmi beyler demekle olmaz anlatimmi beyler
    ···
  3. 3.
    0
    Acelem vardı. ilk gördüğüm taksiye el ettim. Arabanın içine monte edilmiş taksici, Çankırılı bir King Kong gibi “hareket yapma lan, hareketin Allahını görürsün” bakışlarıyla geçip gitti önümden. Aldırış etmedim, her zamanki temkinliliğimle bir sonraki taksiye kibarca el ettim. Arkaya atlayıp “hayatımın en güzel sayfasına, çek” dedim.
    ···
  4. 4.
    0
    Epey hızlı gelmiştik. Gevezeliğiyle beni çileden çıkaran taksiciye “üstü kalsın” diyerek bir ellilik uzattım. ilk randevusuna geç kalmış aşık mahcubiyetiyle Raci’ye doğru koşar adım yürümeye başladım. Raci en şık kıyafetlerini giyip gelmişti. Hafif bir baş selamıyla “Uzatmayalım Raci, daha yapacak çok işimiz var” diyerek silahımı çektim. Ama kader silahımın tutukluk halinin devdıbına karar verdi. Yargıçların sustuğu yerde mahkemeyi silahlar yönetir ve bu mahkemenin temyizi olmaz.
    ···
  5. 5.
    0
    Bulduğu hiçbir fırsatı kaçırmamakla meşhur Limasollu Raci, iddia makdıbının savruk özgüveniyle çoktan silahına davranmıştı. Deniz çok güzel kokuyordu. Dalgaların üzerindeki yakamozlar akşam vapurunda yer bulamamış yolcular gibi bir o yana bir bu yana sallanıp duruyorlardı. Bir film şeridi olarak önümden geçeceğini anladığım hayatım siyah bir zemin üzerine times new roman karakterli bir epigrafla açılmıştı:
    ···
  6. 6.
    0
    “Eller yukarı, donlar aşağı”
    ···
  7. 7.
    0
    Çocuk değildim, çocukluk şakası kaldıracak durumda da değildim, acı acı gülmekle yetindim. Ne ellerimi kaldırdım ne donumu indirdim. Bu hayatta çok günah işledim. Ancak kendi yarattığım bir katile uçkur çözecek de değildim. Tetikte bekliyordum. Fakat, ne yazık ki tetik hiç oralı değildi.
    ···
  8. 8.
    0
    Sessizlik fazla uzun sürmedi. Raci’nin gür ve heyecanlı sesi beni benden almıştı.

    “Sözünü kestim!”

    “Konuşmuyordum ki Raci!”

    “Yanılıyorsun, insan dünyaya sustuğunda kendisiyle konuşmaya başlar.”

    Güldüm. O da güldü.
    ···
  9. 9.
    0
    “işte karşımdasın Haldun Kişot! Bugünü çok bekledim ama karşıma babamın katili olarak senin çıkacağını hiç düşünmemiştim. Bunca yıl seninle çok şey yaşadık. Kah güldük, kah ağladık. Ama her güzel şey gibi bu da bitti. Şunu kesin olarak biliyorum ki babamı sen öldürdün. Hatta kendi babanı da sen öldürdün. Sen şu hayatta gördüğüm en zalim adamsın.”
    ···
  10. 10.
    0
    Raci haklıydı. Kendi babamı da, onun babasını da ben öldürmüştüm. Ama bazı gerçeklerle bir ömür boyu koyun koyuna yaşanmaz, bir yerde kendini affetmeyi öğrenmelisin. Ben de öyle yapmıştım. Raci’yle bu konuyu çok konuşmuştuk. O konuşmaları hatırlatmak istedim.
    ···
  11. 11.
    0
    “Sana hep aynı şeyi söyledim Raci. Kendini affetmeden kimseyi affedemezsin. Babanı öldürmeden asla gerçek bir erkek olamayacaksın, bunu biliyorsun.”

    Sinirlenmiş gibiydi. Hafifçe öksürüp, sesindeki hırıltıyı giderdi.
    ···
  12. 12.
    0
    Hep aynı terane Haldun! Bırak bu gamsız Freud ayaklarını. Sen ruhsuz bir katilsin, bunu sen de biliyorsun. Kelimelerin her zaman şu elimdeki silahtan daha tehlikeliydi. Bunu bana sen öğrettin. Bugün biliyorum ki ne yaparsam yapayım senin gibi olamayacağım. Kader işte, bazen baş rolde başladığın filmi bir figüran olarak bitirirsin. Birazdan acılarımı yüzüne haykıracağım ve gözümü kırpmadan tetiği çekeceğim.”
    ···
  13. 13.
    0
    Gerçek acı sessizdir Raci, haykırmana gerek yok!”

    “Ha ha. Hep aynı numaralar değil mi! Senin ne Oğullar ne de Rencide Ruhlar arasında yerin var, Halduncuğum”

    Yılların hocası olarak bu fırsatı kaçırmadım.

    “Bir erkeğin hayatında sevdiği roman karakteri gibi konuşmak istediği anlar vardır.”

    “Bu senin son dilemman olacak” dedi gülerek.
    ···
  14. 14.
    0
    “Hafızanın bahçelerinde dolaşmayı bırak Raci, gerçeğe dön artık!”

    “Gerçek mi? Gerçek şu ki, gerçek diye bir şey yoktur. Gerçek şu ki Haldun Kişot, bu hayat bir gerçek için fazlasıyla yalandır. Senin için yolun sonu geldi, üstad!”
    ···
  15. 15.
    0
    Yolun sonunun istanbul’un bu en güzel manzarasına çıkması da ancak romanlarda olurdu. Her şeyi terk etme vakti gelmişti. Hayatımın filmi yalnız benim için gösterime girmiş ama gevezeliğimiz tuttuğu için kendimi bir türlü filme verememiştim. Şu an Raci’ye acayip sinir oluyordum. Elimde olsa silahı çeker onu öldürebilirdim bile. Aslında elimdeydi de ama emektar dostum fazlasıyla nazlıydı bugün. Fazla naz bir katili bile öldürebilir. Ölmekten korkmuyordum. Sadece en iyi öğrencimle, Uzaktan Katillik Eğitimi veren Limasollu Raci’yle son karşılaşmamız olduğu için üzgündüm.
    ···
  16. 16.
    0
    Deniz durgundu. Ölmek için güzel bir akşam. Zamanın dehası karşısında saygıyla eğiliyorum. Bir sümüklüden görkemli bir katil yaratabildi. Bizim de bir katkımız olabildiyse ne mutlu. Şimdi o katil ustalık eserini tamamlamakla meşguldü. Buna ancak saygı duyulabilirdi. Raci, silahımdan tamamen ümidimi kestiğimi anladığımdan beri daha bir neşelenmişti. Deminden beri onu kollayan köpeğe dönerek; “Seninle ben bir tarihe şahit oluyoruz bugün. Ama ben senden daha şanslıyım. Çünkü tarihi tetiği çekenler yazar,” dedi ve denizin ılık sesini tam ortadan yaran mucizevi bir kahkaha patlattı.
    ···
  17. 17.
    0
    Gözünü kırpmadan tetiği çekmişti. Kurşun kalbimin tam altından girip içeride ilk gördüğü yere çöreklenmişti. Bütün vücudum uyuşmuştu sanki. Bir ışık görüyordum ve dört nala o ışığa doğru koşuyordum. Raci ustalara saygı kuşağında beni yakaladı. Hüzünlü bir tebessümle “sen benim şah eserimsin” deyiverdi. Ne mutlu bana ki, bir şaheser olarak ayrılacaktım dünyadan. Raci’ye gözlerimle işaret ettim, hemen anladı. Kulağını hafif kanlanan ağzıma yaklaştırırken iri gözlerinde tarif edilemez bir hüzün gördüm. Bazen bir hüznü tarif etmeye koca bir ömür yetmez. Dert etmedim, son gücümü de toplayıp Raci’ye, “Bundan iyisi, Şam’da kayısı” dedim
    ···
  18. 18.
    0
    Fener’in ötesinde bir otomobilde boğaza nazır kafaları çeken iki arkadaş dertli dertli müzik dinliyorlardı. Müziğin sesi denizin ve rüzgarın arasından geliyordu. Zeki Müren eskimeyen bir hüznün içinden sesleniyordu:

    “Elbet bir gün buluşacağız. Bu böyle yarım kalmayacak…”
    ···
  19. 19.
    0
    hey binçler alkışları duyamıyorum?
    ···
  20. 20.
    0
    TEŞEKKÜRLER TEŞEKKÜRLER BENi SiZLER VARETTiNiZ
    ···