1. 1.
    0
    Konuyu güncel tutunda binler ilgi gördüğü zaman daha iyi oluyo

    2. Bölüm geldi binler bugün 3 tane vericem
    Hikaye başka bir siteden alıntıdır bunu dipnot düşeyim.

    Bölüm 1-Cenk
    Bölüm 2-Twitter
    Bölüm 3-Akıllı telefon
    Bölüm 4-Taha
    Bölüm 5-Ankara Gezisi
    Bölüm 6-Tuğçe
    Bölüm 7-Hafta Sonu Cezası
    Bölüm 8-intihar
    Bölüm 9-pilav Günü
    Bölüm 10-Değişim Planları
    Bölüm 11-Serdar
    Bölüm 12-Okullar Açılıyor
    Bölüm 13-Halı Saha Maçı
    Bölüm 14-Hamile
    Bölüm 15-Emre'nin Planı

    Bölüm 1-Cenk

    Kalabalık bir oturma odasının tam ortasındayız. Kahkaha atan, dedikodu yapan ve kenarda gizlice dertleşen teyzeleri görmek mümkün bu odada. Hepsinin elinde beyaz porselen bir tabak, ev sahibinin ikram ettiklerini tadıyorlar. Kimisi sarmayı çok gevşek bulmuş. Kimisi kurbiyeyi beğenmiş ve tarifini istiyor. Ev sahibinin meşguliyetine aldırmadan ısrarla kurabiye tarifi soran şu kırmızı gömlekli teyzeye pis pis bakan mavi elbiseli teyze asosyalimizin yani Cenk'in annesi. Kırmızı gömlekli teyzeye bu kadar kin beslemesinin sebebi ise kesinlikle konumuz değil. Bu arada Cenk'in annesinin ismi Gülşah.

    Çaktırmadan teyzelerin arasından geçip, Gülşah teyzenin yanına gidiyoruz. Etrafı süzmekle o kadar meşgul ki bizi fark etmiyor. Elbette bu canımızı sıkıyor; farkedilmemek. Boğazımızı temizleyerek dikkatini çekiyorunuz nihayet. Bizi görünce nedense şaşırmıyor. Ne işimizin olduğunu bile sormadan “Merhaba çocuklar. Nasılsınız?” diye hatrımızı soruyor. “Ne olsun teyzecim. Yuvarlıyoruz işte.” diye cevap veriyoruz. “Annen nasıl? Ablanı evlendirebildi mi” diye devam ediyor. Yine konumuz olmayan konular. “Teyzecim boşver bizi şimdi. Sana bir sorumuz var. Bize Cenk'i ve onun yaşdıbını kısaca anlatır mısın? Kısaca lütfen.” Gülşah teyzeyi nihayet şaşırtıyoruz.

    Sorumuza şaşıran Gülşah teyze derin bir nefes çekerek anlatmaya başlıyor: “Cenk aslında akıllı bir çocuktur. Çocukken pek sokağa çıkmazdı. Çıktığında ise ya dışlanır ya da dayak yiyip eve geri dönerdi. Sonra dayısı buna bir bilgisayar aldı. Sokağı unuttu zaten. Sabah kalkar o aptal makine, yatmaz yine o makine. Bir ara sıkılmıştı ki ablasının dersleri için internet aldığımız an tekrar kalkmaz oldu. Kendine bulmuş bir tane turuncu site. Sabah akşam evladım orada. Tıkır tıkır basıyor tuşlarına. Bazen öfkeli bazen gülerken görüyorum evi temizlerken. Tövbeler çekip devam ediyorum işime. Hala böyle. Okula zor zoruna gider. Okulu sevmediğini söyler. Arkadaşı pek yok. Biz de üzülür bu haline pek ses çıkarmayız bilgisayar ile olan ilişkisine. BiM'den kendine şekerlemeler alıp saatlerini geçiriyor işte evladım. Hayatı o odada geçiyor. Pgibojik hastalıkmış zaten bu. Azsosyal mı ne diyorlarmış. Babası emekli olunca gideceğiz bir pgibologa.”

    Cenk size tanıdık geldi mi? Elbette gelir o bir azsosyal değil, bildiğin asosyal. Peki size bu hikayenin sonunda Cenk'in sosyal biri olduğunu söylesem ne derdiniz? Onun bu noktadan o noktaya nasıl geldiğini merak eder miydiniz? Cenk'in değişimi anlatan hikayemize başlıyoruz.

    Bölüm 2- Twitter

    Cenk servise yetişemediği için babası onu söylene söylene okula zütürüyordu. Okula geldiklerinde Cenk tek bir laf etmeden arabadan ayrıldı. Babası da hızla uzaklaştı. Okula şöyle bir baktı Cenk. “Sevmiyorum seni” deyip sınıfına doğru yürümeye başladı.

    Cenk sınıfa girdiğinde sınıfın erkekleri toplanmış bağıra bağıra halı saha maçı için kadro topluyordu. isimler havada uçuştuğu için kimim maça gidip, gitmediğini öğrenmek çok basitti. Cenk gitmiyordu. Diğer kalan tüm erkekler gidiyordu. Kadroda ekgib olduğu için başka bir sınıftan adam çağırmışlardı hatta. Cenk'i kimse davet etmezdi. Etseler de kesin yalandan annesi hasta olurdu Cenk'in. Sınıfta kimse ona selam vermemişti. Sessizce yerine oturdu. Ders zili çalmıştı. Sınıfa koştura koştura bir öğretmen gelmişti. Hayır, bu dersin hocası değildi. Sınıf öğretmeniydi. Aceleyle geldiğini göre bir ilanda bulunacaktı. “Çocuklar 3 hafta sonra üniversiteleri gezmek üzere Ankara'ya gidiyoruz. Üç gün kalacağımız için velilerden izin gerekiyor. izin formunu okulun sitesinden indirebilirsiniz. iyi dersler” deyip ayrıldı sınıftan. Herkes heyecanlanmıştı. Sınıf birbiriyle hızla konuşmaya başlamıştı. Hangi üniversiteleri gezeceklerdi? Kim kiminle oturacaktı? Ne giyeceklerdi? Kim geliyordu? Kim gelmiyordu? Bu soruların yanıtlarını aranırken Cenk ise tepkisizdi çünkü gitmeyecekti.

    Cenk okuldan eve gelince yemeğini yedi. Üstünü yatağın üzerine attı. Annesi katlayıp dolabına koydu. Bilgisayarın başına geçip, annesinin turuncu dediği Donanım Haber sitesinin başına geçti. Okul günü olduğu için pek aktif değildi. Cenk'in bir konu ilgisini çekti. Leo adlı bir kullanıcı çekilişle hoparlör dağıtıyordu fakat çekilişe katılmak için twitter'dan onu takip etmeniz gerekiyordu. Cenk'in bir twitter hesabı yoktu. Beleş mal baldan tatlıdır diyerek kendine bir twitter hesabı açtı. Sonra da çekilişe katıldı. Can sıkıntısından twitter nedir ne değildir bunu öğrendi. Birkaç ünlüyü takip etmeye başladı. Birden sınıfta kullanan var mıdır diye meraka düştü. Tüm sınıfın isimini yazıp yokladı. Birkaç kişi üyeydi. Hemen onları da takip etti. Kendisini pek takip eden yoktu. Hatta kimse takip etmiyordu. Önemsemedi. Takip edilecek biri değildi ne de olsa.

    Forumu gezerken “Facebook'da bol beğeni toplayan duvar yazılarımız ” diye bir konu gördü. Gerçekten komik laflar vardı. Özellikle içlerinden birisini çok beğendi; "Amca 80 yaşında Rusya'ya vize kalktı diye seviniyor, sanki vize kalkınca herşey kalkıyor." Hemen bunu twitter'da paylaştı. Buna gülerken babası içeriye daldı. “Oğlum hadi yat. Servise geç kalıyorsun sonra. Valla zütüremem seni yarın” dedi. Cenk itiraz etmedi. Bilgisayarını kapatıp uykuya daldı.

    Sınıfa girdiğinde yine erkekler bağırıyordu. Dün akşamki halı saha maçını tartışıyorlardı. Cenk yine sessizce yerine oturdu. Öğretmenler sırayla gelip derslerini anlattı. Öğrenciler ders aralarında yer değiştirdi, sohbet ettiler, birbiriyle şakalaştılar ama Cenk ne yer değiştirdi ne de kimseyle sohbet etti. Okuldan nefret ediyordu. Son derste öğretmen gelmemişti. Müdür sessiz olmalarını söyleyip gitmişti. Sınıf yine birbiriyle sohbet ediyordu. Cenk sıkıntan öleceğini sandığı an da Nihan onun yanına gelip oturdu. Cenk neye uğradığını şaşırdı. işin kötüsü bir hata yapmış da Nihan da onu azarlayacakmış gibi davrandı. “Cenk naber? Sen de gittin mi dünkü maça?” dedi. Cenk kızarıp bozarıp cevap verdi: “Hayır, gitmedim. Annem hastaydı.” Nihan hemen üzüldü. “Geçmiş olsun ya neyi var?” Cenk hızla yalan uydurdu: “Astım hastası. Ara sıra krizi tutuyor.” “Hadi ya geçmiş olsun tekrardan” Cenk teşekkür etti. On saniye boyunca her ikisi de sessiz durdu. Nihan sonunda “Dün beni twitter'dan takip etmişsin. Ben de oradan gördüm seni. Seni takip ediyorum. Son tweetin çok güzeldi. Bizim kızlara gösterdim. Güle güle öldüler. Onlar da seni takip ediyorlar” dedi. Cenk cevap veremeden zil çaldı. Herkes çantasını alıp hızla çıktı. Nihan da iyi akşamlar dileyip arkadaşlarıyla gitti.

    Cenk okuldan dönmüştü. Twitter hesabını kontrol etti. Gerçekten de takip ediyordu. Tam tdıbına dokuz kişi! Hem de hepsi okuldandı. Cenk mutlu oldu. Nihan gibi hem güzel hem popüler bir kızın kendisiyle konuşması da mutluluk vericiydi. Yatağa uzandı. Uzun süre aptal aptal hayallere daldı. Ne olduklarını anlatırsam Cenk beni öldürebilir. Sonra tekrar bilgisayar başına geçip, forumdaki o konuya girdi. Güzel ve komik mesajları listelemeye başladı. En güzellerinden bir kaçını daha tweetledi. Sonra da bilgisayarı kapatıp tekrardan yatağa uzandı. Suratında aptal bir gülümseme vardı. “Acaba yarın da bunun muhabbeti açılır mı?” diye düşünüyordu. “Nihan'ı facebook'tan eklesem mi?” diye tereddüt içinde kaldı. Sonra gülüp uyumaya çalıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    millet toplansın başlıyorum hikaye bölüm bölüm 16 17 bölüm civarı sürecek bir asosyal çocuğun hayatını anlatıcam
    ···
  3. 3.
    0
    Ve öbür hikayeler gibi bekletme olayı olmıcak çünkü hepsi yazılı talebe göre paylaşıcam binler
    ···
  4. 4.
    0
    Birazdan bölüm listesini veriyorum asosyal binler
    ···
  5. 5.
    0
    binler dinliyorsanız anlatmaya başlıyorum ses verin amk kendi kendime konuşuyormuşum gibi hissediyorum
    ···
  6. 6.
    0
    Alın binler inanmıyorsanız bölüm listesi

    Bölüm Listesi

    Bölüm 1-Cenk
    Bölüm 2-Twitter
    Bölüm 3-Akıllı telefon
    Bölüm 4-Taha
    Bölüm 5-Ankara Gezisi
    Bölüm 6-Tuğçe
    Bölüm 7-Hafta Sonu Cezası
    Bölüm 8-intihar
    Bölüm 9-pilav Günü
    Bölüm 10-Değişim Planları
    Bölüm 11-Serdar
    Bölüm 12-Okullar Açılıyor
    Bölüm 13-Halı Saha Maçı
    Bölüm 14-Hamile
    Bölüm 15-Emre'nin Planı
    ···
  7. 7.
    0
    çeyrek gece başlıyorum binler tetikte olun
    ···
  8. 8.
    0
    Bölüm 1-Cenk

    Kalabalık bir oturma odasının tam ortasındayız. Kahkaha atan, dedikodu yapan ve kenarda gizlice dertleşen teyzeleri görmek mümkün bu odada. Hepsinin elinde beyaz porselen bir tabak, ev sahibinin ikram ettiklerini tadıyorlar. Kimisi sarmayı çok gevşek bulmuş. Kimisi kurbiyeyi beğenmiş ve tarifini istiyor. Ev sahibinin meşguliyetine aldırmadan ısrarla kurabiye tarifi soran şu kırmızı gömlekli teyzeye pis pis bakan mavi elbiseli teyze asosyalimizin yani Cenk'in annesi. Kırmızı gömlekli teyzeye bu kadar kin beslemesinin sebebi ise kesinlikle konumuz değil. Bu arada Cenk'in annesinin ismi Gülşah.

    Çaktırmadan teyzelerin arasından geçip, Gülşah teyzenin yanına gidiyoruz. Etrafı süzmekle o kadar meşgul ki bizi fark etmiyor. Elbette bu canımızı sıkıyor; farkedilmemek. Boğazımızı temizleyerek dikkatini çekiyorunuz nihayet. Bizi görünce nedense şaşırmıyor. Ne işimizin olduğunu bile sormadan “Merhaba çocuklar. Nasılsınız?” diye hatrımızı soruyor. “Ne olsun teyzecim. Yuvarlıyoruz işte.” diye cevap veriyoruz. “Annen nasıl? Ablanı evlendirebildi mi” diye devam ediyor. Yine konumuz olmayan konular. “Teyzecim boşver bizi şimdi. Sana bir sorumuz var. Bize Cenk'i ve onun yaşdıbını kısaca anlatır mısın? Kısaca lütfen.” Gülşah teyzeyi nihayet şaşırtıyoruz.

    Sorumuza şaşıran Gülşah teyze derin bir nefes çekerek anlatmaya başlıyor: “Cenk aslında akıllı bir çocuktur. Çocukken pek sokağa çıkmazdı. Çıktığında ise ya dışlanır ya da dayak yiyip eve geri dönerdi. Sonra dayısı buna bir bilgisayar aldı. Sokağı unuttu zaten. Sabah kalkar o aptal makine, yatmaz yine o makine. Bir ara sıkılmıştı ki ablasının dersleri için internet aldığımız an tekrar kalkmaz oldu. Kendine bulmuş bir tane turuncu site. Sabah akşam evladım orada. Tıkır tıkır basıyor tuşlarına. Bazen öfkeli bazen gülerken görüyorum evi temizlerken. Tövbeler çekip devam ediyorum işime. Hala böyle. Okula zor zoruna gider. Okulu sevmediğini söyler. Arkadaşı pek yok. Biz de üzülür bu haline pek ses çıkarmayız bilgisayar ile olan ilişkisine. BiM'den kendine şekerlemeler alıp saatlerini geçiriyor işte evladım. Hayatı o odada geçiyor. Pgibojik hastalıkmış zaten bu. Azsosyal mı ne diyorlarmış. Babası emekli olunca gideceğiz bir pgibologa.”

    Cenk size tanıdık geldi mi? Elbette gelir o bir azsosyal değil, bildiğin asosyal. Peki size bu hikayenin sonunda Cenk'in sosyal biri olduğunu söylesem ne derdiniz? Onun bu noktadan o noktaya nasıl geldiğini merak eder miydiniz? Cenk'in değişimi anlatan hikayemize başlıyoruz.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    0
    ses verin lan binler anlatmıcam amk
    ···
  10. 10.
    0
    upupupupupup
    ···
  11. 11.
    0
    upupupupupupupp
    ···
  12. 12.
    0
    upupupupupupup
    ···
  13. 13.
    0
    size anlatanda kabahat anlat diyonuz sonra giblemiyonuz yannanlar sizin hayatınızı anlatıyoruz burda asosyal binler için yazdım gerçi sizi gibmek lazım o hoşunuza gidiyo millet hikayesini aylarca yazmıyo yazsana lan diyorsunuz bende hazır yazılı giblemiyonuz
    ···
  14. 14.
    0
    hah uplayın binler millet okusun devam edicem bugün 3. bölüme kadar veririm herhalde
    ···
  15. 15.
    0
    sağolun binler güncel tuttuğunuz için
    ···
  16. 16.
    0
    Bölüm 2-Twitter

    Cenk servise yetişemediği için babası onu söylene söylene okula zütürüyordu. Okula geldiklerinde Cenk tek bir laf etmeden arabadan ayrıldı. Babası da hızla uzaklaştı. Okula şöyle bir baktı Cenk. “Sevmiyorum seni” deyip sınıfına doğru yürümeye başladı.

    Cenk sınıfa girdiğinde sınıfın erkekleri toplanmış bağıra bağıra halı saha maçı için kadro topluyordu. isimler havada uçuştuğu için kimim maça gidip, gitmediğini öğrenmek çok basitti. Cenk gitmiyordu. Diğer kalan tüm erkekler gidiyordu. Kadroda ekgib olduğu için başka bir sınıftan adam çağırmışlardı hatta. Cenk'i kimse davet etmezdi. Etseler de kesin yalandan annesi hasta olurdu Cenk'in. Sınıfta kimse ona selam vermemişti. Sessizce yerine oturdu. Ders zili çalmıştı. Sınıfa koştura koştura bir öğretmen gelmişti. Hayır, bu dersin hocası değildi. Sınıf öğretmeniydi. Aceleyle geldiğini göre bir ilanda bulunacaktı. “Çocuklar 3 hafta sonra üniversiteleri gezmek üzere Ankara'ya gidiyoruz. Üç gün kalacağımız için velilerden izin gerekiyor. izin formunu okulun sitesinden indirebilirsiniz. iyi dersler” deyip ayrıldı sınıftan. Herkes heyecanlanmıştı. Sınıf birbiriyle hızla konuşmaya başlamıştı. Hangi üniversiteleri gezeceklerdi? Kim kiminle oturacaktı? Ne giyeceklerdi? Kim geliyordu? Kim gelmiyordu? Bu soruların yanıtlarını aranırken Cenk ise tepkisizdi çünkü gitmeyecekti.

    Cenk okuldan eve gelince yemeğini yedi. Üstünü yatağın üzerine attı. Annesi katlayıp dolabına koydu. Bilgisayarın başına geçip, annesinin turuncu dediği Donanım Haber sitesinin başına geçti. Okul günü olduğu için pek aktif değildi. Cenk'in bir konu ilgisini çekti. Leo adlı bir kullanıcı çekilişle hoparlör dağıtıyordu fakat çekilişe katılmak için twitter'dan onu takip etmeniz gerekiyordu. Cenk'in bir twitter hesabı yoktu. Beleş mal baldan tatlıdır diyerek kendine bir twitter hesabı açtı. Sonra da çekilişe katıldı. Can sıkıntısından twitter nedir ne değildir bunu öğrendi. Birkaç ünlüyü takip etmeye başladı. Birden sınıfta kullanan var mıdır diye meraka düştü. Tüm sınıfın isimini yazıp yokladı. Birkaç kişi üyeydi. Hemen onları da takip etti. Kendisini pek takip eden yoktu. Hatta kimse takip etmiyordu. Önemsemedi. Takip edilecek biri değildi ne de olsa.

    Forumu gezerken “Facebook'da bol beğeni toplayan duvar yazılarımız ” diye bir konu gördü. Gerçekten komik laflar vardı. Özellikle içlerinden birisini çok beğendi; "Amca 80 yaşında Rusya'ya vize kalktı diye seviniyor, sanki vize kalkınca herşey kalkıyor." Hemen bunu twitter'da paylaştı. Buna gülerken babası içeriye daldı. “Oğlum hadi yat. Servise geç kalıyorsun sonra. Valla zütüremem seni yarın” dedi. Cenk itiraz etmedi. Bilgisayarını kapatıp uykuya daldı.

    Sınıfa girdiğinde yine erkekler bağırıyordu. Dün akşamki halı saha maçını tartışıyorlardı. Cenk yine sessizce yerine oturdu. Öğretmenler sırayla gelip derslerini anlattı. Öğrenciler ders aralarında yer değiştirdi, sohbet ettiler, birbiriyle şakalaştılar ama Cenk ne yer değiştirdi ne de kimseyle sohbet etti. Okuldan nefret ediyordu. Son derste öğretmen gelmemişti. Müdür sessiz olmalarını söyleyip gitmişti. Sınıf yine birbiriyle sohbet ediyordu. Cenk sıkıntan öleceğini sandığı an da Nihan onun yanına gelip oturdu. Cenk neye uğradığını şaşırdı. işin kötüsü bir hata yapmış da Nihan da onu azarlayacakmış gibi davrandı. “Cenk naber? Sen de gittin mi dünkü maça?” dedi. Cenk kızarıp bozarıp cevap verdi: “Hayır, gitmedim. Annem hastaydı.” Nihan hemen üzüldü. “Geçmiş olsun ya neyi var?” Cenk hızla yalan uydurdu: “Astım hastası. Ara sıra krizi tutuyor.” “Hadi ya geçmiş olsun tekrardan” Cenk teşekkür etti. On saniye boyunca her ikisi de sessiz durdu. Nihan sonunda “Dün beni twitter'dan takip etmişsin. Ben de oradan gördüm seni. Seni takip ediyorum. Son tweetin çok güzeldi. Bizim kızlara gösterdim. Güle güle öldüler. Onlar da seni takip ediyorlar” dedi. Cenk cevap veremeden zil çaldı. Herkes çantasını alıp hızla çıktı. Nihan da iyi akşamlar dileyip arkadaşlarıyla gitti.

    Cenk okuldan dönmüştü. Twitter hesabını kontrol etti. Gerçekten de takip ediyordu. Tam tdıbına dokuz kişi! Hem de hepsi okuldandı. Cenk mutlu oldu. Nihan gibi hem güzel hem popüler bir kızın kendisiyle konuşması da mutluluk vericiydi. Yatağa uzandı. Uzun süre aptal aptal hayallere daldı. Ne olduklarını anlatırsam Cenk beni öldürebilir. Sonra tekrar bilgisayar başına geçip, forumdaki o konuya girdi. Güzel ve komik mesajları listelemeye başladı. En güzellerinden bir kaçını daha tweetledi. Sonra da bilgisayarı kapatıp tekrardan yatağa uzandı. Suratında aptal bir gülümseme vardı. “Acaba yarın da bunun muhabbeti açılır mı?” diye düşünüyordu. “Nihan'ı facebook'tan eklesem mi?” diye tereddüt içinde kaldı. Sonra gülüp uyumaya çalıştı.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    0
    beğenmenize sevindim
    ···
  18. 18.
    0
    bugünün son bölümünü birazdan veriyorum konuyu güncel tutarsanız belki daha fazla veririm
    ···
  19. 19.
    0
    Bölüm 3-Akıllı Telefon

    Cenk hızla odasına girdi. Kapısını kapattı. Işıkları yakmadan yatağına uzandı. Odasını sadece pencereden süzülen ay ışığı aydınlatıyordu. Mutsuzdu. Ağlıyordu. Göz yaşları her zaman olduğu gibi yastığına damlıyordu. Yastığı bu durumu alışmıştı. Ne zaman ağlayacak gibi olsa gizlice odasına gidip karanlıkta hıçkıra hıçkıra ağlayarak yastığını sulardı. Bu gece o gecelerden biriydi. Neden ağladığını en baştan anlatalım.

    Nihan ile olan muhabbetinden ötürü mutluydu Cenk. Güzel tweetler attıktan sonra uyumuştu. Uzun süreden beri ilk defa erken kalkmıştı. Dişlerini fırçalamış ve yatağını düzeltmişti. Üniformasının ütüsüne dikkat ettikten sonra parfüm bile sıkmıştı. Cenk'in parfümü olduğunu bile bilmiyordum. Şaşkınlığımı farkeden Cenk, “Forumda bir konu var. Promosyon ürünlerini takip ediyorum. Oradan kazandım” dedi. Evet, Cenk ara sıra benimle konuşuyor ama bu da konumuz değil. Cenk servisine geç kalmadan bindi. Okuluna erken gitti. Sınıfa girdiğinde her şey ritüeldi. Kimse ona dikkat etmemiş ve selam vermemişti. Nihan ise öğretmenler masasına oturmuş birkaç kişiyle muhabbet ediyordu. Cenk'i görünce ona gülümseyip, “Günaydın” dedi. Cenk aptalca sırıttı ve cevap verdi. Karnına yumruk yemiş gibi hızla sırasına oturdu. Sınıftakiler bana şimdi pis pis bakacak diye düşündü ama işin garip kısmı kimse garip bakmıyordu. Sanki Nihan ona selam vermemişti. Öğretmen gelince herkes yerine oturdu ve ders başladı.

    Dersler işlendi. Kısa teneffüsler geldi. Ama Cenk bir türlü arkasına bakmaya cesaret edemedi. Bu arada Cenk'in sınıf on dokuz kişilikti. Beş sıra pencere kenarındaydı ve herkes ikili oturuyordu. Duvar kenarında ise beş sıra vardı. Sekiz öğrenci yine ikili oturuyordu. Cenk ise duvar kenarının en önünde kapının yakınında ve çöp tenekesinin dibinde yapayalnız oturuyordu. Anca sınav sırasında yanına biri otururdu. Oturan da asla Cenk'in suratına bakmazdı. Kısacası tüm sınıf Cenk'in arkasında oturuyordu. Cenk çok nadir arkasına bakardı. O da öğretmen biriyle şakalaşırken. Birden arkadan bir ses duydu: “Off Ayşegül! Muhabbetinden sıkıldım.” Bu sesi hemen tanıdı; Nihan'ın sesiydi. Arkasına bakma fırsatı bulamadan Nihan Cenk'in yanına çoktan oturmuştu. Ona gülümseyip, “Biraz yanında oturayım.” dedi. Cenk her zaman ki gibi neye uğradığını şaşırdı. Yapması gereken çok basitti: Kızla göz teması kur. Gülümse. Ve peki de. Cenk aşırı heyecandan tamam derken ağzından etrafa tükürük fırladı. Aslında ufak bir kısmı fırladı. Geri kalan kısmın birazı elini ağzına zütürürken eline, diğer kısmı ise ağzında kaldı. Cenk ne yapacağını şaşırırken Nihan peçete uzattı. Cenk hemen aldı ve elini, ağız çevrsini temizledi. ilk defa çöp kutusunun yanında oturmaktan memnundu. Peçeteyi çöp kutusuna attıktan sonra Nihan'a dönüp teşekkür etti. Nihan gülümseyip derse döndü.

    Ders bittiğinde Cenk kalkıp tuvalete gitmeyi düşündü. Tuvaleti gelmemişti. Sadece Nihan'ın yanında otururken kendini baskı altında hissediyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Tek istediği bu lanet baskıdan kurtulmaktı. Tam kalkacakken Ayşegül geldi yanlarına. “Cenk! Nereden buluyorsun o lafları. Hepsini facebook'ta paylaşıyorum beğendi yağıyor profilime” dedi. Nihan da ona dönüp cevap beklemeye başladı. Birden üç kişilik muhabbet grubunun içinde buldu kendini. Ayşegül gelince biraz heyecanı azaldı. Nereden bulduğunu anlatmaya başladı. iki kız da onu gülümseyerek dinlediler. Sonra Nihan, “Bu aralar ben fotoğraflı tweetleri çok seviyorum” dedi. Ayşegül, “Nasıl ya?” diye sordu. “Akıllı telefonu olanlar etrafında gördüğü ilginç şeyleri fotoğraflayıp tweetliyorlar. Onlara bakıyorum. Çok zevkli. Mizah sıktı biraz” dedi Nihan. “Kızım sen de amma marjinalsın. Neyse tuvalete gidiyorum. Geliyor musun? Dünkü mevzuyu öğrendim bu arada” deyip sırıtmaya başladı. Nihan'ın göz bebekleri büyüdü. “Hadi ya” deyip ayağa kalktı ve Ayşegül ile tuvalete gitti. Cenk uzun süre ne düşündü ne hareket etti. Sonra birden “Akıllı telefon almalıyım” dedi.

    Akıllı telefona takmıştı kafaya. Zaten bir tane istiyordu ama şimdi farz olmuştu. Babası ölse almazdı. Annesinin zaten parası yok. Geriye tek kişi kalıyor; o da dayısı. Okul çıkışında dayısının emlak ofisine gitti. Dayısı bilgisayar başında zaman öldürüyordu. Yeğenini görünce sevindi. Biraz muhabbet ettikten sonra konu telefona geldi. Dayısı hediye almayı severdi. “Annenin haberi var mı?” diye sordu. “Yok dayı” diye cevap verdi. Dayısı biraz düşündükten sonra “Vodafone uygun fiyata telefon veriyordu. Bizim eleman almış. Aylık bilmem kaç para ödüyormuşsun. Hadi gidip onu alalım” dedi. Cenk havalara uçtu. Dayısını çok seviyordu. Zaten ilk bilgisayarını yine dayısı almıştı. PSP'yi de yine o almıştı. Telefonu da o alıyor. Gidip güzel bir akıllı telefon aldılar. Eve koşa koşa gitti ve hemen şarja koydu.

    Babası telefona pis pis bakış atıyordu. Annesinin gözleri yaşarmıştı. Kardeşini çok fedakar buluyordu. Kardeşi ve ablası ise az merak az da kıskançlık ile bekliyordu telefonun şarj olmasını. Tamamen şarj olunca elden ele herkes denedi. Babası hariç. Nihayet Cenk fotoğraflı bir tweet atmaya karar verdi yeni telefonuyla. Ama evde ilginç bir şey yoktu. Dışarı çıktı. 3G bağlantısını açtı. Yine ilginç bir şey bulamadı. Birden bir miyavlama sesi duydu. “Kızlar kedileri sever” deyip kedinin fotoğrafını tweetlemeye karar verdi. Kediye çektiğinde gözlerine inanamadı. Flaş kendinin gözlerini parlatıp onu öcü gibi yapmıştı. Mutant gibi gözlerinden ışık fırlıyordu. Cenk gülümsedi. iyi tweet olur bundan diye tweetledi. Sonra hemen eve çıktı. Biraz bekledikten sonra Nihan onun tweetini retweetlemişti. Mutlulukla doldu. Ardından Nihan'dan bir tweet daha geldi: “Millet! Emre'yle çıkıyoruz * .”

    Cenk'in bütün mutluluğu gitti. Kendini aptal gibi hissediyordu. Gerçekten de ne kadar aptaldı! Birkaç kez muhabbet etti diye inanılmaz düşüncelere kaptırmıştı kendini. Nihan kim, Cenk kim? Gerçek canını acıttı. Nihan sadece ona iyi davranmıştı. Belki Cenk'in haline acımıştı. Sadaka niyetine sohbet etmişti. Belki Emre'nin dikkatini çekmek için Cenk'i kullanmıştı. Belki de Cenk hayalperest idi. Sanırım sonuncusu daha doğru. Kısmet değilmiş diye biraz kendine destek çıktı. Salona gidip oturdu. Ailecek dizi seyrediyorlardı. Artık gerçeği farkedince üzülmemeye başladı. Bunu düşünürken küçük erkek kardeşi koşa koşa salona geldi. “E-okuldan baktım şimdi. 100 almışım fen bilgisinden” dedi sevinçle. Cenk'in babası “Aslanım benim. Aferin sana” dedi. Küçük kardeşi Ekrem'i öpmeye başladı. “Soyumu devam ettirecek biri çıktı sonunda” dedi babası. Cenk afalladı. Annesi hızla örgü örmeye başladı. Lafın nereye dokunduğunu çok iyi sezmişti. Cenk'in zoruna gitti bu laf. Biraz bekledikten sonra çaktırmadan ayağa kalkıp oturma odasını terk etti.

    Cenk hızla odasına girdi. Kapısını kapattı. Işıkları yakmadan yatağına uzandı. Odasını sadece pencereden süzülen ay ışığı aydınlatıyordu. Mutsuzdu. Ağlıyordu. Göz yaşları her zaman olduğu gibi yastığına damlıyordu. Yastığı bu durumu alışmıştı. Ne zaman ağlayacak gibi olsa gizlice odasına gidip karanlıkta hıçkıra hıçkıra ağlayarak yastığını sulardı. Bu gece o gecelerden biriydi. Nihan olayı bile onu bu kadar üzemezdi. Babası Cenk'e her zaman bozuk gibi davranmıştı. Bunu neden yaptığını çok iyi biliyordu. Çünkü Cenk sokağa çıkıp oynamazdı. Kavga etmezdi. Futbolu sevmezdi. Mahallede çetesi yoktu. Nazikti. Oysa babası küçükken öyle miydi? Sokaktan eve gelmezdi. Her gün kavga ederdi. Futbol hastasıydı. Tam bir erkekti. Cenk ise ona benzemeyen yanlış doğmuş bir oğlandı. Ana kuzusuydu. Ekrem ise babasının kopyasıydı. Üstelik dersleri de çok iyiydi. Bu da onu ailenin prensi yapıyordu. Cenk isyan etmek istiyordu. Her şeyden önce yalnızdı. Sevgiliyi bırakın bir arkadaşı bile yoktu. Onunla kimse takılmazdı. Kuzenleri bile onu çağıracağına başkalarını çağırırdı. Okulda arkadaş grubu yoktu. Bütün bunlar yetmez gibi. Ailesi de onu yalnız bırakıyordu. Ona hep bir hataymış gibi davranıyorlardı. Ailesi ve arkadaşları olmayan zavallı Cenk diyordu kendi kendine. işte kendisinin sözlükte bir tanımı olsaydı kesinlikle böyle yazardı diyordu.

    Islak yastığında yatarken bazen evden kaçıp, kimsenin onu tanımadığı bir şehre yerleştiğini hayal ederdi: Yeni bir hayat. Sıfırdan. Sonra çok zengin olurdu. Babası ise fakir. Sonra dayanamayıp babasına yardım ederdi. Babası pişmanlıktan her gece acı çekerdi. Tıpkı Cenk'in biraz zamanlar her gece ağladığı gibi. Bazen de intiharı düşünürdü. Okuldan biri gelir miydi cenazesine? Babası üzülür müydü? Biraz daha ilgilenseydim onunla diye ağlar mıydı? Bunları düşünüp uyuya kalırdı. O gece bunları düşünüp, uyuya kaldı mutsuz ve yalnız Cenk.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    0
    @53 ulan bin senin için 1 part daha veriyorum
    ···