-
1.
0yaşadığım yer yıkık dökük olan inşaat halinde eski iki katlı bir viraneydi. yıkık dökük viranenin içinde yaşayan ve nefes alan insanlar bile vardı. gerçi sadece üç kişiydik. birisi Diyarbakır lı diğerisi Ankara nın köyünden olan bu iki çocukla sabahtan akşama kadar hırsızlık, dolandırıcılık ve gasp yapardık. sistem ve düzeni gibebilmek için mi? hayır. zorunda mıydık, hayır. hiçbir zaman hiçbir şeyin zorunda kalmadık biz.
hatırlıyorum; birisi bayrağı yakıp üstünde tepinirdi, diğeri söndürür ve tavana asardı. pgibolojimiz yannanı yemişti ama aç kalmadık.
her gün akşamın aynı saatinde toplanır cebimizde ne varsa önümüze döker (ki-bunların içinde uyuşturucuda olurdu) aç olan karnımızı doyururduk. ve tabi kafamızı da.
sokakta bir gün, birisi geldi, boyu benden kısa olan bu adam, çok hızlı konuşuyordu ama sallana sallana.. kafası güzeldi, belliydi bu. bir avukat olduğunu iddia ediyordu ama görüntüsü böyle birşeyin imkanı olmadığı konusunda dirençliydi. dar sokağın arasına oturdu, united of benotton siyah çantasının içinden bir sigaralık çıkarıp yaktı ve gözlerini bana çevirdi. neden ve nasıl sorularına cevap veremeyeceğimi biliyordu. üstelik toydum. kendimden ve yaptıklarımdan bahsettim. haşarı ve uçarı olan bir çocuk olduğumu anladığından olsa gerek bana ertesi gün tekrar geleceğini söyledi ve karanlıklara kayboldu.
ertesi gün gelmişti, geçen gün ile arasında ki fark sadece saçlarını toplamış olmasıydı bu adamın. ayakkabımın yan yüzü yırtık ve kot pantolonumun rengi siyaha atıyordu artık, mavilikten eser kalmamıştı. yaklaşık 9 aydan beri o virane de giydiğim tek kotum oydu yapılabilecek hiçbir şey yoktu. evine gittik. odasına girdiğimde gözlerim kamaşmıştı, her taraf kitap ve angiblopediler vardı. duşa girdim, yeni bir kaç parça elbise verdi üstüme. anlam aramakta zorlanmıyordum, iyilik yapabilecek birisine benzemiyordu, ama neden diye de sormayacaktım bu adama. elime bir kaç tane kitap verdi, al oku bunları, ve beni yarın saat bilmem kaçta öküzün orada bekle dedi. eyvallah dedim. sürmeye başladım ayaklarımı viraneye. gece olmuştu, bana baktılar üstümde ne ekmek, ne yiyecek ne de kafa kıracak birşey vardı ellerimde iki tane kitap harici.
yarın gelmişti, sözleştiğimiz saatte oradaydım. çantası yine üstündeydi, kadıköy yokuşunu çıkmaya başladık. içeri girdiğimiz kapının üstünde agf yazıyordu. anarşist gençlik federasyonu. içerisi soluk turkuaz rengindeydi, sınıf gibi bir yere girdik, ama insanlar sandalye yerine yeri tercihi etmişti. sandalyede oturan bir kız bu yerde oturan insanlara birşeylerden bahsediyordu. tam hatırlayamıyorum ama devrim ateşinin kök aldığı avrupa ülkeleri ve ispanya iç savaşı kahramanı buenaventura durruti ydi. mevzubahis. hiçbir gibimden çakmayan benliğimi sezgiliyebilen avukat abi bana otur şöyle bir yere dedi. oturdum. gözler benim üzerime çevrilmişti, hoşnutluk değildi bu tanıyordum insanların bakışlarını, onların gözünde bu beyinsiz de kim bakışları vardı.
sandalyede oturan kız, avukat abiyi görünce oturduğu yerden kalktı ve yanaklarına iki öpücük kondurdu ve oturdu yere. Bu arada bende bana bakan gözlere karşılık veriyordum yüzümü buruşturarak. Alışıktım ama yeterince uzun bakmışlardı ve sinirimin bozulma derecesi ateşimi yükseltmişti.
Avukat abi başladı konuşmaya;
Evet arkadaşlar, ismim devrim, Ankara hukuk fakültesi mezunuyum, sizlerden bir farkım yok, bu sandalyede oturma sebebim, size biraz mücadelemizden bahsetmem gerekliliğidir. Bu yüzden nokta görünümü yani oturduğum yer gerekli.
Bizler terörist değiliz, yıkım bizim işimiz değildir. Fakat yıkılmak ve dizlerimizin üzerinde durmakta bizim işimiz değildir, biz bize zorla üstümüze giydirilen terörist sıfatından daha fazlası olduğumuzu biliyoruz, bu yüzden böyle düşünen, medya ve toplum ile sadece eylem sırasında yüzleşeceğiz. eylemlerimiz, yapıcı, kurgulanmış, biçimlendirilmiş ve sömürülen kandırılan ve mal yerine konulan tüm insanların acısını alabilmek için gerçekleşecek fikirlerden oluşacaktır, bu yüzden tek düzenimizin aklımızın birliği olması gerektiğini söylüyorum. düşüncelerimizi eyleme geçirdiğimiz sırada bir olmazsak, kimseyi inandıramaz ve güçsüz gözükürüz. Bir devrimcinin isteyeceği son şey güçsüz gözükmektir..
Güçsüz ve manasız bakışlarım ile sınıfı süzmeyi devam ettiren ben, insanların pür dikkat avukat devrimi izlediklerini gördüm. Konuştukça konuşuyordu, bitmek bilmiyordu, sıkılmıştım dinlemekten, tam bayılmak üzereydim ve yanımda oturan birtanesi dürttü kolumdan. Ses çıkarmadım, dinlemeye koyuldum..
Son sözlerini, bizim istediğimiz ve yaratmaya çalıştığımız dünya, kuşkusuz, şiddetsiz ve yalansız bir dünyadır. Ortadaki çelişki ise, şiddetsiz bir dünyayı ancak şiddetsiz mücadeleyle elde edebiliriz. Dünyayı falsifikasyonlara itenlerin ise bu şekilde ittiğini biliyor ve hergün haberlerde duyuyoruz. Şiddet uygulamak anarşistlerin işi değil, otoriterlerin işidir. Biz sadece zorbalara karşılık vereceğiz.
Unutmayın arkadaşlar, bir yazarın bir sözü;
Devrimi satın alamazsınız,
Devrimi yaratamazsınız,
Devrim olabilirsiniz ancak.
Yarın burada taksim eyleminin nasıl olması gerektiği tartışacağız dedi. Size iyi akşamlar arkadaşlar..
iyice sıkılmış benliğimin bir sigaralığa ihtiyacı vardı. Kafalarını çözememiştim.
-
2.
0Hepsini okudum canim kardesim
bittikten sonra caniminsigara cektigini farkettim -
3.
0daha bitmedi @2
-
4.
0okurum ben bunu
-
5.
01 sn okuyorum ya
-
6.
0guzeldi lan okuyun binler
-
7.
0Federasyondan dışarıya çıktık, kendimden bahis ettim, virane arkadaşlarımdan, kalabilecek bir yerimin olmadığından, hırsızlık ile günü geçirdiğimden, ailemin nerede yaşadığından bihaber olduğumdan, çakmak gibi gözlerim vardı, etrafıma baktığım zaman, tüm mimiklerimi neler ifade ettiklerini anlardı insanlar. Dilimde ki zehir ise yeterince güçlü değildi biraz kendimi o yönde geliştirmeliydim, insanlara hayır diyememek korkutucu bir şeydi. Her neyse konumuza dönelim, avukat abi beni evine davet etti, bana bir şeylerden bahsedecek oluşu hoşuma gitmiyor değildi. Eve gitmeden önce, moda sahile inip iki şer tane bira aldık, denize karşı oturup lafladık. Akşam olmuştu ve eve geri döndük. Evde sadece kedisi ve o vardı. Kedisinin ismi kafasının içi gibi kara idi.
Ütopik gerçekliklerden bahsetti durmadan, istediği dünyanın nasıl olduğundan, beyin sömürücülerinden ne kadar nefret ettiğinden, işlediği suçlardan, bir mayısın ruhundan, her şeyi anlamlandırmaya çalışan ben son sigarayı içtikten sonra avukatı dinlerken bayılıp, sızmışım.
Ertesi gün sızdığım yerden aynı şekilde kalktım, mutfağa ilerledim. Su içtim. Tuvaletteydi avukat abi. Hazır mısın diye sordu? Neye diye cevap vermeme izin vermeden, bugün karar günü, dedi. Neye karar vereceğiz? Ne yapmamız gerektiğine! Bir şey yapmasak olmaz mı? Dün oda da söylediklerimde ciddiydim, dedi.
Peki, dedim gözlerim ve boynum bükük bir şekilde..
Kadıköy belediye otobusune atladık, akbili olmamasına alışık ben tam sinyali veriyordum ki şöfere, avukat abi cebinden kartı çıkarıp ditditledi. Yola koyulmuştuk..
* -
8.
0arkadaşlık ;
saat öğlene doğru 11 di. katları çıkarken, sevimsiz şeyler düşünüyordum. neler yapabileceğim hakkında en ufak bir bilgim yoktu, ben gösterişi severdim. bağırarak konuşurdum istem dışı bu yüzden arkadaşlarım pek yoktu, arkadaşlıklarım olurdu, günü birlik kafalarımızı kırar, oturur dibine kadar kahkaha atardık. her neyse tüm bunları aklımdan çıkarmam gerek diye düşündüm. tekrar sınıfa benzeyen 120 metrekarelik alana girdim. odanın içinde yaklaşık 10 kişi vardı. hepsi birbirleri ile ilgileniyorlardı, ruhumun sancısı artmaya başlamıştı, yanlarına yanaşmak geldi aklıma ama bu şekilde olmamalıydı.
karşımda duranların arasında olmayan bir çift göz gördüm, ahh! evet! sonra saçları, sonra vücudu, sonra ayakkabılarına kadar gözlerim çözmeye çalışıyordu bu çocuğu. yanına gittim merhaba diyebilmek için.. tam yanaştım yanına, beni eliyle itip yolu aç dedi. ve kapıdan çıktı. böyle bir duruma zaten zor alıştırmıştım kendimi. uğraş bile vermiştim, ama boşaydı.
dışarıdan içeriye gelmiş yeni birisi olarak, onların gözünde bende varım demek, merhaba ile olmuyordu! -
9.
0
-
10.
0reserved
-
11.
0reserved
-
12.
0merhaba ile olmuyordu, onlara kendimi kanıtlamam gerektiğini biliyordum. bu arada avukat devrim içeriye girdi..
merhaba dostlar, dün anlattığım gibi, haftanın 2 günü beraber fikirlerimizi burada tartışıyoruz, süzgeçten geçiriyor ve son noktasına kadar bilinçleniyoruz, dedi. oysa benim ikinci gelişimdi bu odaya ve neyin ne olduğu hakkında bir fikrim yoktu. yanımda beni tanıyan hiç kimsenin olmadığını biliyordum. bu yüzden bir süre daha çenem kapalı kalacaktı. o an devrim yerine mp3üm olsaydı, ne güzel olur diye düşünmekteydim.
devrim sözlerine başlarken, herkesin onu pür dikkat dinlemesi, şaşırtmıştı beni.
insanların ihtiyaçları ve fazlalığından söz ediyordu devrim, arkadaşlar bir fikrim var!
saçları kıpkırmızı olan bir kız izin istemeden lafını kesti devrimin, benim daha iyi bir fikrim var!
saçları kıpkırmızı olan bu kız simsiyah bir makyaj yapmıştı, üstünde ki kıyafetleri şöyle hatırlıyorum, üstünde el yapımı bir tshort, altında bir şalvar, ayaklarında parmak arası terlik vardı, yüzü minyatür gibiydi, animelere benziyordu..
devrim, kırmızı saçlı kızın sözünü bitirmesini bekledi, kız kendinden çok eminmiş gibi konuşmaya devam etti; bence bir camcıya gidip, 10 taneye yakın boy aynası almalıyız.. devrim cevap vermedi, devdıbını bekliyordu.. kırmızı saçlı cadı konuşmaya devam etti, bu şekilde burjuvazi topluluğunun gittiği yerlere gidip, karşılarında o boy aynasını koyacağız.. devrim tebessüm etmişti.. güzel bir fikir diye arkasından ekledi. -
13.
0ekledi fakat devrim için yeterli değildi. bakışlarından anlaşılıyor ve dinliyormuş gibi yapıyor, odanın içine gelişi güzel oturmuş 13 tane gence bakışlarıyla direktif veriyordu. (tabi yersen) solgun ve soluk bakışları ile. bu yüzden cevap gecikmedi..
aslında.. bir.. fikrim.. söylerken sesi titrek, bakışların önüne dönük bu çocuk yutkunarak konuşuyordu, saçları omuzlarına kadar uzundu, üstünde bir smashing pumpkins tshortü vardı. altına giydiği diz altı kaprisi askeriydi, 3 santimlik boşluktan sonra siyah doktor martin skinhead devreye giriyordu. sözlerine devam etti,
bize gereken, adaletsizliğe direnmektir, ve devlet adaletsizliğin ta kendisidir, sokaklara çıkacağız, pankart açıp bağıracağız, dedi skinhead çocuk.
devrim hafif bir gülümseme ile, isyanımızın bir temeli olmalı öyle değil mi? diye meraklı gözlerle sordu,
bu ülkede yeterince acımasızlık yaşanmadı ve bunlar göz ardı edilmedi? sen neden bahsediyorsun ya? diye çıkıştı çocuk. sinirlenmişe benziyordu, yaşanılan katliamları, ülkenin başında ki amcıkların yaptığı, yapacağı şeylerden söz etti *, siz yapmasanız bile bu benim fikri eylemimdir, yapacağım! dedi sert çıkışlarla, o anda anlam veremeyen gözlerle bu çocuğa bakıyordum, ona baktığımı gördü, kafasını öne eğdi. şaşırmıştım bu denli sinirlenebilinir şeylerin olduğuna.. devrim ise ya bir başkası diye sordu, evet arkadaşlar başka ne gibi eylemler yapabiliriz? -
14.
0reserved
-
15.
0ananın amı reserved
-
16.
0bize 4 kişilik
-
17.
0reserved
-
18.
0özet geç bile demem bin özeti bile okunmaz bunun
-
19.
0