0
Fakir bir hewal, o hewalin de bir öşeği vardı. Zayıf zavallı bir öşekti, sırtında yüzlerce yara vardı. Değil arpa, ot bile bulamıyordu.
padişahın öşeğlerinin bakıcısı bu hewali tanıyordu. Onunla eskilere dayanan bir ahbaplığı vardı. Bir gün hewale rastladı:
– “Bu zovallı öşeğin hali ne böyle, nerdeyse zayıflıhtan ölecah.” dedi.
hewal yana yakıla anlattı:
– “ biliyürsün ki ben fahir bir kürdoyum o sebeple bu zovallı öşeğe bahamıyorum.” dedi.
öşek bakıcısı:
– “Sen bu öşeği bona vör birkaç gün ahıra boğlayayım, ona padişahın öşeğlerinin yeminden vereyim, biraz düzelsın ha.” dedi.
hewal öşeği verirken biraz tedirgin oldu , çünkü bi süre gibemeyecekti ama verdi. Öşeği alıp padişahın ahırına getirdiler. Öşek ahırdaki temizliği, bakımı ve diğer öşeğlerin halini görünce:
– “ya rab, dedi. Bu ne iş, bu öşeğler senin yarattığın da ben senin yarattığın değil miyem benim halime bah, bunların durumuna bah, böyle olur mu lo?” dedi.
Aradan birkaç gün geçmeden tc ile savaş çıktı. Ahırdaki öşeğleri çekip eğerlediler. Savaş alanına yolladılar. günlerce süren savaştan sonra öşeğler döndüğünde her birinin vücudunda yüzlerce yara vardı birçok ok ucu hala vücutlarında duruyordu.
öşeğlerin ayakları bağlandı cerrahlar geldiler, başladılar öşeğlerin orasını burasını yararak, ok parçalarını, mızrak uçlarını çıkarmaya. Bunu gören öşeğ, daha önce düşündüklerinden, söylediklerinden bin pişman oldu. Haline şükretti ve hewalle mutlu bi hayat sürdü.