+1
-3
evet beyler bu paylaşım sadece bilgili ateistleredir küfürbaz binler gelmesin
Evrim Teorisi Termodinamiğin ikinci Kanununa terstir
TERMODiNAMiĞiN iKiNCi KANUNU:
Gözlenen her şeyde, düzenlilikten düzensizliğe doğru bir gidiş vardır. Bu, gelecekteki transformasyonlar için mevcut enerjinin dağılımını yansıtır.1
iKiNCi KANUN, bir başka şekilde şöyle ifade edilir:
Kâinattaki her şeyin devamlı olarak, enerji vererek, düzenli halden daha düzensiz bir hale dönüşme eğilimidir.2
Bu kanunu biz de kendi çevremizde gözleyebiliriz. Odamızı düzeltmek için bir gayret sarf ederiz, fakat kendi haline bıraktığımızda hızla ve kolayca dağılır. Binaları, makinaları ve vücudumuzu mükemmelen çalışan bir düzende yapmak ne kadar zorsa, bütün bunları tahrip etmek ve bozmak da o derece kolaydır. Gerçekten yapacağımız tek şey hiçbir şey yapmamaktır; her şey, enerji vererek, kendiliğinden bozulup, çarpışarak parçalanacaktır. işte ikinci kanunun mahiyeti budur.3
Şimdi termodinamiğin ikinci kanununu, Huxley tarafından, tarif edilen şekliyle Evrim Teorisiyle karşılaştıralım:
Evrim geniş manada; zaman içinde vuku bulan basitten yüksek yapılı canlılara doğru yüksek seviyede bir organizasyonu netice veren bir işlem olarak tarif edilir.4
Gözlenen bütün tabiî sistemlerde düzensizliğe doğru gitme eğilimi vardır. Bu gerçek hem mikro hem de makro seviyelerde olmak üzere bütün kâinatta geçerlidir. Bu eğilimin zıddına cereyan eden bir olaya şimdiye kadar tesadüf edilmemiştir. Çünkü bu bir tabiat kanunudur.
Diğer taraftan Huxley'in tarif ettiği şekliyle genel Evrim Teorisine göre, tabiî sistemlerin daha da yüksek seviyede bir karmaşıklığa sahip olacak şekilde düzensizlikten düzenliliğe doğru eğilimleri vardır. Bu temayül, güya ister mikro, ister makro seviyede olsun kâinatın her noktasında geçerlidir. Sonuç olarak; toz parçacıklarının insana evrimleştiğine inanılmaktadır.
Böyle seçkin bir insanın, bu iki hadise arasındaki temel tezatı görmemesi cidden anlaşılması zor bir şey. Her ikisinin de doğru olamayacağı aşikârdır. Fakat hiçbir modern bilim adamı termodinamiğin ikinci kanununa karşı çıkacak cesareti kendinde bulamaz.
Evrimciler tarafından bu iki hadise karşısında verilen her zamanki cevap termodinamiğin ikinci kanununun yalnız kapalı sistemler için geçerli olduğudur. iddialarına göre, eğer sistem bir dış enerji kaynağına açıksa, dışarıdan sağlanan enerjinin harcanmasıyla bu sistem içinde karmaşık bir düzen oluşturulup devam ettirilebilir.
Nitekim güneş sistemimiz bir açık sistemdir ve güneşten dünyaya enerji sağlanmaktadır. Evrim olayı esnasında yeryüzündeki entropi azalması veya bir başka ifade ile düzenliliğin artması güneşteki entropi artışı ve düzenlilik azalmasından daha çok gerçekleşmektedir. Sonuç olarak, düzenlilikte net bir azalış meydana gelerek termodinamiğin ikinci kanununun bozulmadığı söylenmektedir.
Düzenli halin teşekkülü ve devamı için açık bir sistem ve uygun bir dış enerji kaynağı gerekli fakat yeterli olmayan şartlardır. Çünkü yönlendirilmemiş kontrolsuz enerji yapıcı değil yıkıcıdır.
Meselâ, güneşten gelen ultraviyole ışığın büyük bir kısmını absorbe eden atmosferin üst kısmındaki koruyucu ozon tabakası olmaksızın yeryüzünde hayattan bahsedilemez. Böyle radyasyonlara maruz kalan bakteriler bir kaç saniyede ölürler. Çünkü ultraviyole ışınlar veya herhangi bir radyasyon çeşidi kimyevî bağları parçalar ve proteinlerle DNA molekülleri gibi biyolojik yönden aktif makro moleküllerin oldukça kompleks olan yapılarını bozar. Hayatî öneme sahip bu önemli moleküllerin bozulmasını hemen ölüm takip eder.
Kompleks moleküllerin ve sistemlerin daha basit bileşiklerden teşekkülünde, bir dış enerjiden başka şeylere de ihtiyaç olduğunu, Simpson ve Beck'in şu ifadesinden anlamaktayız:
"Düzenin tesisi ve devamı için basit bir enerji sarfiyatı yeterli değildir. Bir çini dükkânında bir boğa iş yapabilir, fakat hiçbir zaman bir organizasyon ortaya çıkaramaz. iş yapma, belirli bir çalışmayı gerektirir ve bunun için de birçok hususiyetlerin olması gerekir. Her şeyden önce, nasıl iş görüleceğinin bilinmesi icap eder.5
Nitekim, yeşil bir bitki, sahip olduğu son derece karmaşık fotosentez sistemi sayesinde güneşten gelen ışık enerjisini yakalar ve bu ışık enerjisini kimyevî enerjiye dönüştürür. Yeşil bitkideki diğer kompleks sistemler sayesinde bu kimyevî enerji basit bileşiklerden kompleks molekül ve sistemlerin yapılmasında kullanılır. Çok önemli bir husus da yeşil bitkilerin bu kompleks enerji dönüşüm mekanizmalarını yönlendirme, devam ettirme ve çoğaltma görevlerini üstlenen bir genetik sisteme sahip olmalarıdır. Bu genetik sistem olmaksızın hücre içi olayların cereyanında hiçbir hususiyet olmayacak, bir kaos ortaya çıkacak ve hayat imkânsız hale gelecektir.
Öyleyse bir sistemde kompleksliğin teşekkülü için şu dört şartın yerine getirilmesi lâzımdır:
1— Sistem, bir açık sistem olmalıdır.
2— Uygun bir dış enerji kaynağı bulunmalıdır.
3— Sistemin enerji dönüştürme mekanizması olmalıdır.
4— Bu enerji dönüşüm mekanizmalarını yönetme, devam ettirme ve çoğaltma için bir kontrol mekanizması bulunmalıdır.
Evrim açısından çözülemeyen bir problem de böyle kompleks enerji dönüşüm mekanizmalarının ve genetik sistemlerin, nasıl ortaya çıktığıdır. Çünkü termodinamiğin ikinci kanunu olarak ifade edilen ve kâinatta geçerli bir tabiat kanununa göre, sistemlerin düzensizliğe doğru tabiî eğilimleri vardır. Daha basit bir ifadeyle; makineleri yapmak için makinalara ve bu makinaları işletecek birilerine veya bir şeylere ihtiyaç vardır.
Yaratılışa inanan birisi, tamamen bilim dışı olan evrim hipotezine karşı çıkar. Bu âlemin bütün ileri kompleksleriyle beraber ortaya çıkmasını ve devdıbını tabiat üstü bir Yaratıcıya verir ve kâinattaki ince ve hassas nizamın kurucusu ve işleticisi olarak bir yaratıcıyı görür. Yaratılışçılık bilim üstü bir modeldir. Fakat ilmin en belirgin kanunlarıyla çelişen evrim hipotezi gibi bilim dışı değildir.