1. 1.
    +3 -1
    ezikliğin, kaderciliğin, savaşmaktansa sabretmenin, suskunluğun, yalakalığın, yalancılığın, karaktersizliğin, umursamazlığın yüceltildiği bir çağdayız. bütün bunları kitlelere dayatan koca zütlü, takım elbiseli huur çocuklarının demek istediği şu "siz kısa çöpü çektiniz. şansınıza küsün. hayatta sizin payınıza düşen bu. en azından birileri mutlu olsun. sessizce bizim ayak işlerimizi yaparak hayatınızın geçip gitmesini bekleyin. sabredin"

    bir gün uyandığınızda aslında hiç varolmadığınızı keşfedeceksiniz. hayalleriniz gerçekleşmemiş. zaten hiç yapmayada niyetiniz yokmuş. bir bakmışsınızki yaşlanmışsınız. olmamış. sonra bunu hafızanızın bir tarafına iteleyip, oturma odanızdaki koltuğunuzda pasifçe oturup kalkarak, televizyonların hipnotizması altında yaşayacaksınız. bir şekilde yavaş yavaş kendinizi öldürüyosunuz. halbuki tek yapmanız gereken hayattan hakkınız olan payı istemek.

    televizyonlardan pozitif enerji ve polyanna zırvaları pompalayıp, aşağılık hayatlarınızı sahte fikirlerle yüceltiyorlar. dikkat ettiniz mi haberler hep felaketlerden, kazalardan, ölümlü ve kanlı vahşetlerden oluşur. güzel haberler ya çok azdır yada hiç verilmez. çünkü bir şekilde gibik hayatlarınıza şükretmelisinizdir. gibko hayatlarınıza şükredebilmeniz için başka bir kardeşiniz kanlı bir şekilde kurban edilmiştir. sizde bunu sekiz haberlerinde akşam yemeği ile afiyetle yersiniz. zaten başka türlü zavallı gibko hayatlarınıza nasıl tutunabilirsinizki?

    şimdilik bir giriş yaptım kafamda toparladıkça devam edicem. bu yazının sonunda daha önce duymadığınız türden bir sonuçla karşılaşacaksınız. aslında anlatmak istediklerimi tek entryde yazmak isterdim ama takip edilmiyor mecbur bende bu gibko yöntemle yazıcam.
    ···
  1. 2.
    0
    okusanıza ipneler.
    ···
  2. 3.
    0
    arada zıplatırım
    ···
  3. 4.
    0
    yukarı
    ···
  4. 5.
    +1
    ya filmlere ne demeli? özellikle amerikan filmleri. senaryoları fabrikasyondur, teması hep aynıdır, bozuk plak gibi hep aynı şeyi çalar durur. nedir mesaj? hırs, kin, nefret, savaşmak kötüdür, iyi bir insan olun, toplumsal kazanç bireysel kazançtan üstündür. hep toplum, yada aşk için kendini feda eden bir adamın dramatik öyküsü anlatılır. bu kendini feda eden adamla empati kurmanız sağlanır fakat film bitip salondan çıktığınızda, siz yine zütüm zütüm parayı yetiren züürt bir vatandaşken size bu filmi satan, yapımda ve yayında emeği geçen herkes para saymakla meşguldür. ne kadar komik değil mi? size ihtiyacınız olmayan hatta tam tersine yaşamanız için size lazım olan tüm refleksleri bloke eden bir anti-depresanı size parayla satmış, adeta sizinle taşak geçmişlerdir. sadece sinema mı? ya müzik? siz nerde gördünüz "cebimde beş para yok, adalet yok, hakkımı istiyorum" diyen bir şarkının liste başı olduğunu?
    ···
  5. 6.
    0
    yukarı
    ···
  6. 7.
    0
    haklısın.
    ···
  7. 8.
    0
    Rezerved
    ···
  8. 9.
    0
    yukarı
    ···
  9. 10.
    0
    Sirf okudugumu belli etmek icin giris yaptim pic devam et iyisin tam olarak aklimdakileri yaziyosun amk.
    ···
  10. 11.
    0
    sizin hikayeniz asla anlatılmaz. anlatılsa da tersten anlatılır, sizde "evet hayatım gibko olabilir, ama ben iyi bir insanım" motivasyonuyla filmden çıkar, çevrenizde gördüklerinizden yada hayatınızdaki ayrıntılardan kendinize ufak tefek ezik mutluluklar devşirmeye çalışırsınız. bu filmleri finanse eden huur evlatları, bizzat kendilerini filmlerde kötü gösterirler. hani amerikan filmlerinde kötü senatörler, kaka cia, zengin ama kalpsiz iş adamları, pgibopat mafya babaları vardır ya. mesaj şu "bizler güçlü, zengin, gibinin keyfinde, ananızı bile giben (sizi zaten gibiyoruz) adamlarız ama siz bizim gibi olmayın. biz kötüyüz, siz iyisiniz" ha tabi birde filmin sonunda bu kötü karakter, iyi amerikan polisi tarafından kelepçelenir ve hak ettiğini bulur. sizde ekran başında duygusal bir orgazm yaşar, titreyerek boşalırsınız.
    ···
  11. 12.
    0
    şarkı örneği olmamış moruk
    ···
  12. 13.
    0
    müzikte ayrı bir masturbasyon yöntemi haline getirilmiş. böylemiydi? tabikide değil. tiyatro yada sinema da bunun için icad edilmedi ama koca zütlü, takım elbiseli huur evlatları tarafından alınıp satılan mal haline getirildi. her neyse sanatı kullanmayı iyi beceriyorlar. bir giriş olsun diye bunları yazdım. bunlar bilinç düzeyinde olmasa da aslında içten içe sizinde hissettikleriniz. inandığınız değerleri bu adamlar yaratıyor. her ne kadar inanıyomuş gibi yapsanızda içinizdeki bir ses "ulan iyi güzelde, bu işte bir yanlışlık var hep gibilen ben oluyorum" diyor.
    ···
  13. 14.
    0
    bütün bunların hepsi size temel olarak şu bilinçaltı mesajını verir "sen değersizsin" bu mesajı öyle değişik yollardan verirlerki dibiniz düşer. mesela çok ince bir ayrıntı. kiliselere, camilere havralara bakın, hepsinin tavanı çok yüksek, görkemli ve süslü yapılardır. içine girdiğinizde kendinizi ufacık hissedersiniz, yürümeyi unutursunuz, nereye dokunsam, nereye dokunmasam diye mal olur çıkarsınız. reklamlarla tanıtılan ürünler ve markalar içinde aynı şey geçerli. normalde markette görseniz gibinizde olmayacak bir ürün oturma odanızdaki tak kutusunda büyütülür büyütülür marka haline gelir.

    ne garip dimi lan şu televizyon denen gibik alet siz hariç herşeyi yüceltir. asla sizin gerçek düşüncelerinizi söylediğiniz röportajlar yayınlanmaz. sizin adınıza düşünür sizin adınıza konuşur, size nası yaşamanız gerektiğini söylerler. devam edicem yarın.
    ···
  14. 15.
    0
    bu gecelik son kez yukarı
    ···
  15. 16.
    0
    peki çözüm önerin nedir ?
    ···
  16. 17.
    0
    Okumayı isterdim ama okumadım üslubu beğenmedim
    ···
  17. 18.
    0
    reserved illuminatiye bağlamaz inşallah
    ···
  18. 19.
    0
    bi taka yaramaz bu anlattıkların, zamanını boşa harcama
    ···
  19. 20.
    0
    okurum lan ben bunu
    ···