0
haydarpaşa'da indim mi trenden,
saçlarımı okşar, serin nemli bir rüzgar.
gözlerimi kısarak dinlemeye çalıştığım şehir, senin.
tekerleklerin raylarda ağlayan seslerini,
kalbimin heyecanı sanardım.
elimde kocaman ağır bir çanta
i̇nsanlar ne tarafa yürüyor bakıp
yürümüştüm aşağıya doğru.
hem de şaşkın şaşkın.
sonra bekleyen bir adam gördüm.
bekleyen siyah gözler.
güneşin parlaklığına inat, simsiyah.
kıskanır mıydım acaba mavi olsam?
beraber yürüdük sonra
birden yok oldu,
yolumuzdan istasyonlar.
hani şakacıktan hatırlamayım diye uzun yollardan zütürmüştün beni evine.
yorulmuştum sonra,
o hafif yokuştan çıkarken nefes nefese kalmıştım.
nefesimi hissetmiştin hani, kısılırken kulağımda tüm sesler.
asansöre binmiştik, ozaman da nefesimi hissettin mi?
ben bilmiyorum.
hızlanmıştı nefes alışverişlerim.
dans eder gibi ellerin ,sevimli.
alnıma dokundurmuştun parmaklarını, sonra saçımı okşayıp gülümsemiştin.
dışarı çıktık sonra, yürüdük biraz yine.
yol üstündeki bir büfeye girdik, iki bira ve iki paket fıstık aldıktan sonra yine yürüdük ve bir banka oturduk.
sarı yapraklı ağacın koruduğu banka.
oraya tekrar gidersem eminim ki o bankı bulabilirim.
kediler vardı etrafımızda. hepsini teker teker sevmek istedim.
ama yabanilerdi biraz, senin şehrin, senin kedilerin, senin gibi.
siyah küçük defterini uzattın okumam için.
i̇çinde okadar güzel şeyler yazıyordu ki,
okadar güzel çizimler vardı ki senin elinden..
sonra düşündüm, başkası için dans etmişti parmakların,
belki başkasına ait..
başkalarını düşünüp yazdığın şeyleri
beğenmek gelmiyordu içimden.
o bankta konuşulanlarda hala aklımda.
sonra üşüdüm ben, inceydi üstüm.
elimi eline değdirdim, sıcaktın sen.
koydum ellerimi ceplerine.
isınmıyordu yine.
sarıldım sana, hala soğuktum.
öpesim geldi seni, izin vermedin.
sadece öpecektim.
sonra sustuk.
ellerinle saçlarımı çekip, boynuma bakmıştın.
senin hiç duymadığın
bir şarkı biliyorum
gözlerine çok yakın, siyaha çok yakın.
söylemek istiyorum ama söyleyemiyorum.
seni ilk ve son görüşüm bu diyorum.
'evet, öyle' diyorsun sesini çıkarmıyorsun, üzülüyorum.
ama o dolaştığımız yerlere yine gidelim olur mu ?
bizi görünce sevinsinler.
buraları,
özledik de geldik diyelim.
hem bahanemiz olur, sen istemiyorsun ya.
parmaklarımın başladığı yerden
bileğimden bükülmüş elim
çenemin altında yumruk olmuş
dizimin üstünde kol dirseğim
o düşünen adam pozundayım
zor problemler içinde,
çok düşünmek zorundayım
düşünüyorum, düşünüyorum
düşündükçe,
nedense..
kördüğüm oluyor her şey,
sonrasında ağlıyorum.
eğiliyorsun bakıyorsun yüzüme
ceketini koyuyorsun sırtıma üşümemem için.
soruyorsun 'ağlıyor musun?' diye
cevap veremiyorum..
anlam veremiyorsun, biliyorum.
söyleyecek pek bir şeyim de yok zaten.
nedenini ben de bilmiyorum.
sorduklarına konuştuklarımıza verecek okadar yanıtım varken
suskunlaşıyorum, durgunlaşıyorum.
korkuyorum belki de.bağlanmaktan.
üşüyor musun diye soruyorsun sonra,
üşüyorum evet.
ayaklanıyoruz, sarılıyorsun bana.
bak ısınmak ne kadar kolaymış, şimdi.
ovuşturuyorum avuç içlerimi sırtında.
öpmeme bile izin veriyorsun ama, öpemiyorum seni.
kıyamıyorum.
hava kararıyor ama saat daha çok erken.
eve gitmeye koyuluyoruz.
yollardayız yine.
uzun sürmüyor.
yine karşımda o siyah kapı.
açıyorsun anahtarınla.
ah pardon açmaya kalmıyor, yaşlı bir amca çıkıyor apartmandan.
gözlüklü.
o tanık bize evet.
asansöre bindiğimiz de aynaya bakıp;
'ne kadar tipsiz bir çocuğum ben' diye söyleniyorsun tatlı tatlı.
halbu ki okadar güzelsin ki, bir şey diyemiyorum.
eve giriyoruz, evde kimse yok.
ev de çok güzel.
o hatırlayamadığımız şarkıyı bulup açıyoruz sonra.
erol evgin'den; 'i̇şte öyle bir şey '
sonra hadi gidelim edası takınıyorsun.
biraz daha kalmak istiyorum.
beni arkadaşlarınla bile tanıştırmadan çıkıyoruz evden.
durağa gidiyoruz bu sefer.
kendimi öyle kötü hissediyorum ki.
sanki sadece beni alıp-bırakmakla sorumluymuşsun gibi.
bitirmek gerekiyormuş gibi, bu hikayeyi.
öyle davranıyorsun.
uğurlarken beni
buruk hisler içindeyim
hüzün de mi neşe de mi,
ner'deyim ?
o veda telaşı ne tatlı bir andı
kolları boynumda
yanağında dudaklarım.
doğduğumuz temmuz ayının sıcağından da sıcaktı.
yine doldu içime
yanaklarından veda kokusu..
otobüs geldi sonra,
merdivenlerinden çıkmadan göz göze geldik,
bir öpücük kondurdum ya tek yanağına.
geçen saatlerin çaresiz cesareti, o öpücük.
ayrılığa kondurulan sessiz öpücük.
unutma.
•
yüzünü döken küçük kızı..
Tümünü Göster