/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    0
    Alt tarafı ayağımızın altında olacak değer vermediğimiz bir şey üretiliyordu.
    babam 10 lira vermişti. Sanırım yemek yemem falan için. Bir büfeye girip tost aldım. Yanına da bir
    sprite. Büfeci de susmuyordu. Galiba biri bu civarda ki adamların yanına gelip “susan huur
    çocuğudur” demiş. Yoksa herkes bu kadar çok konuşamazdı imkan yoktu.
    tostu yedikten sonra dönmem için iş yerine 10 dakika vardı. Yolda ki banklardan birine oturup
    etrafa baktım. Yoldan geçen güzel kızlar vardı. 10 dakikayı onlarla değerlendirebilirdim.
    Yapmadım ama. Kendimi çok bitkin hissediyordum. Sonra uzaktan biri bağırdı “geeeenç gel
    işbaşı”
    neden bana miras bırakan bir akrabam yoktu ki.
    Tekrar işe girdik. Yine bana söylenenleri yaptım. Sayacının sahibi geldi kahkaha atarak.
    Ustabaşına iddia kuponunu gösteriyordu. Herif 900 lira tutturmuştu söylenene göre. Bende bir ara
    10 tane falan kupon yapmışımdır. Ama hiç tutturamadım. Tek maçtan bile yatamadım. Hep olduğu
    gibi bütün maçları yanlış tahmin ediyordum.
    akşam doğru saat 5 olduğunda vücudum buradan kaçalım diyordu bana. Artık sahiden kafayı
    yiyecek konumdaydım. Biri bana dokunsa ağlayacaktım. Beni öldürseler sesim çıkmaz. Ama bu
    tür şeylerden nefret ediyorum. köle gibiydim.
    artık saat 8 olmuştu. iyice afalladım ne zaman bitiyordu lan bu iş. Allahım hayatımın sonuna kadar
    ayakkabı tabanı tekleyecektim. iş çıkışına yakın bunların muhabbet iyice manyaklaştı:
    -yav abi o karıynın göğüsler üfffff.
    +onda ne amcık vardır biliyor musun, soğan gibi yarmışlardır onu.
    -yanında ki karı nasıl dana anasını satayım.
    +onlarda da acayip amcık vardır öyle deme. Bir keresinde öyle bir kadınlayım. Yemin ederim
    göbeğini baldırlarını kaldırdım amı bulamıyorum.en sonunda iki elimle açtım oraya vurdum mala.
    (bu cümlelerin birazcık daha iğrencini düşünün)
    bu anda tuvalete gittim. Konuşmanızı gibeyim dedim. Ama tahrik olmadım desem yalan olur. Bir
    attırsam mı diye kendim söylendim. Ama yapmadım. Tekrar geri döndüm çalışmaya.
    Saat 9 da iş bitti. Ustabaşı hadi koçum yarın görüşürüz diyince kanım çekildi. Değil 1 gün bir saat
    daha gelemezdim buraya. Dışarı çıktığımda 1 ay falan geçmiş gibiydi. Çok tuhaf hissettim kendimi
    . ilk kez dünyayı görüyor gibiydim. Ardından bu salakça düşüncelerin fazla üzerinde durmadan
    minibüs durağına gittim.
    minibüs durağında liseli bir çift vardı. Aşkım lı maşkımlı konuşuyorlardı. Tam üzerine
    kusmalıklardı. Onları duymamaya çalıştım. Neyse ki minibüste gelmişti.
    minibüsler bildiğimiz gibi. Ayakta gittim doğal olarak. otobüs ve minibüslerde bu olay çok aptalca
    geliyor bana. Yürümemek ve yorulmamak için bu araçlara biniyoruz. Ama daha çok stres yaşayıp
    daha çok yoruluyoruz. Herkes birbirinin kucağına oturabilmeli. Bunları aşmalıyız artık.
    eve geldiğimde kişneyen bin yine oradaydı. Galiba evdekiler benden ümidi kesince evlatlık
    almışlardı bunu. Benden daha çok bizim evdeydi. Yine bir kızla msnde konuşuyorlardı. Kafayı
    soktum ikisinin arasından ekrana baktım. Kız bunlara en son 25 dakika önce cevap vermişti.
    babam içeriden bana seslendi, yanına gittim:
    -nasıldı iş?
    +muhteşem. (biri neyi duymak istiyorsa benden tam tersini söylerim)
    -hadi ya. Yarında oradasın yani?
    +memnuniyetle giderdim baba ama ödevim var.
    -bak sen.
    +yaa.
    -demek ödevin var?
    +öyle.
    -nasıl olsa uzaklaştırma aldın gerek yok ödeve falan yarın da gidiyorsun?
    cevap bile vermedim kendisine. Ben bu herifin oğlu olmayabilirdim belki de. Kendimi bu şekilde
    avuttum.
    sabah uyandığımda gördüğüm rüyalar beni daha da korkuttu. Aynen şöyle bir rüya gördüm:
    yan yana 20 kadar çıplak kız dizilmişti. Onlara büyük bir açlıkla yaklaşıyordum. Ardından bir de
    baktım birbirlerine iple bağlıydılar. Ve daha sonra arkadalarından ustabaşı çıktı. “oğlum tekle
    bunları” dedi. Kızların iplerini tek tek kesip onları ayırdım. Hayatımın en taktan anlarıydı.
    ertesi sabah uyanıp babamın arabasıyla tekrar işe gittim. atölyeye girince yine ağlamaklı oldum.
    içeride çalışanlardan biri vardı. "kahvaltı yaptın mı" dedi. hayır dedim ki aslında yapmıştım.
    istersen bir şey alıp ye daha var dedi. hemen dışarı çıktım. bulunduğum yeri biraz dolaştım. güzel
    bir yer değildi . biraz uzakta lise vardı. öğrenciler okullarına doğru gidiyordu. bazıları da tam ters
    yöne. hem işten kaçmak hem de biraz eğlence olsun diye yine bir kızın peşinde takıldım. sıradan
    bir kızdı. güzel denebilirdi. takip etmeye başladım onu.
    kız ormanlık bir alana girdi. çardaklardan birine oturdu. bende ona uzak olan başka bir çardakta
    oturdum. bir süre öylece durduk. ardından kalkıp yanına gittim. merhaba dedim.
    +merhaba.
    -birini mi bekliyorsun?
    +evet.
    -erkek mi?
    +evet.
    -ben gideyim o zaman.
    +yani.
    -yakışıklı biri mi?
    +az çok.
    -neden onunlasın o zaman.
    +motorgibleti var.
    keşke bir motorgibletim olsaydı. bu kızla burada yatardım. erkek arkadaşı gelmeden geri döndüm.
    iş saati de geçiyordu. ben de internet cafenin birine girdim. abimin dandik bir knight online çarı
    vardı. oyundan zerre anlamıyorum. ama bütün internet cafe onu oynuyordu. bende girdim oyuna.
    şu nova falan atan karakterdim. herkes bağırıyordu parti marti diye. ardından ben de karakterimi
    tenhaya arkaürüp gizledim. kalabalığı sevmeyen bir karakterdi.
    internet kafedebaya bir oturdum.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 52.
    0
    kızın peşinden yürümeye başladım. yaklaşık 1.65 boyundaydı. klagib liseli kız tipi. gömleklerin
    bağrı açık, saçlar dümdüz, pantolon oldukça dar ve converse. istanbul da ki kızların yüzde 70 i bu
    tiptedir zaten.
    bizim kevaşe de istanbul genel teftiş sorumlusu çıktı. yürüdükçe yürüyor, bir o markete giriyor bir
    bu dükkana. iyice kafayı yeme noktasına geldim. yemin ederim bir ara gözyaşım döküldü sinirden.
    gidip saçını çekip "lan zamanın geçmesi lazım gel iki sevişelim" diyebilirdim. ne yapacağını
    bilmemekten daha sıkıcı ve delirten bir şey daha olamaz.
    en sonunda kız bir otobüs durağına oturdu. başladığım yere geri dönmüştüm. bende gittim kızın
    yanına oturdum. her düzleştirilmiş saçlı liseli gibi o da süzdü beni. ben onun kalçalarının
    kıvrımlarına kadar zihnime kazımıştım. bir anda merhaba çıktı ağzımdan:
    -merhaba dedi.
    +kaç yaşındasın? (evet öküzüm)
    -hehe bu nasıl soru böyle.
    +ne bileyim seni takip ettim de yaşın büyük olm...
    bu kısımda iyice sıvadım sıçtığımı.
    -beni takip mi ettin? ne zamandır?
    +yani 1 saat oluyor herhalde. amma yürüdün valla.
    -hehe deli misin sen ya, niye takip ediyorsun?
    +okuldan uzaklaştırma...
    -git be şurdan manyak. bak bağırırım yemin ederim.
    +tamam lan tamam sakin ol hayda.
    o anda bastım deparı okula doğru. zaten okul saati de geliyordu. alın işte böyle insanalrla
    muhattap olunmaz. insan gibi takipte mi etmeyelim? sabahtan beri de bir şey yememiştim. iki
    topkek ve ice tea alıp okulun karşısında ki banklarda beklemeye başladım.
    top kek yiyordum bir yandan diğer yandan da hayatı düşünüyordum. tam anlamıyla geleceği
    düşünen liseli prototipiydim. nihayet okul zili çaldığında ayağa kalkıp üzerime düşen top kek
    tanelerini silkeledim.
    okuldakiler yığın yığın kapıdan çıkıyorlardı. herkesin bildiği saçmalıkları konuşuyorlardı. "şu kız
    kimle çıkıyor şu çocuk çok hoş yeaaaa wuhuuu" liseler tam anlamıyla gerizekalıları koruma ve
    yaşatma derneğiydi. ben de o gerizekalıların bir başka versiyonuydum.
    denizi beklerken bir anda müdür yardımcısı kapıda belirdi. öğretmenler en son çıkardı okuldan
    genelde. daha kötüsü oldu ve müdür yardımcısı beni gördü. "ulan tanımamıştır inşallah" diye dua
    ediyordum. ama tanrı resmen beni dalga geçmek için yaratmış. müdür yardımcısı direk yanıma
    geldim. "bana baksana sen uzaklaştırma almadın mı ne işin var burada"
    -hocam arkadaşımdan bugünün ders notlarını alacağım.
    +okul kıyafetinle gelmene gerek yoktu oğlum.
    -ne bileyim disiplin ve tertipli olmak açısından.
    +lan sen şaka falan mısın? lafa bak ya. adını ver bir daha.
    adımı söyledim, o da bir kağıda yazdı. "akşam görüşürüz" dedi. tabi kendini gibtirmezdi herhalde
    bana. bende ne olacak diye akşamı beklemeye başladım bu sefer. bu arada nihayet deniz
    görünmüştü kapıda.
    Tümünü Göster
    ···
  3. 53.
    0
    sabah uyandığımda dünya çok güzeldi. okula gitmek yoktu abim
    yoktu babam yoktu. annem de bir yere gider diye bekliyordum. nereye gidiyordu bu kadın baya
    baya merak ediyordum. sonra boşver diyerek yatmaya devam ediyordum.
    sanırım hafta sonuna denk gelmişti bir günde. normalde sayılıyor mu bilmiyorum ama hafta
    sonunu da saymıştım ben ve okula gittiğimde kimse de bir şey dememişti uzaklaştırmayla ilgili.
    tekrar okula dönünce beni konfetilerle karşılamadılar. derya ve deniz pis pis sırıtıyordu. bahar
    nefretle bana bakıyordu, mahide defterine bakıyordu ve göğüslerine bir şey olmamıştı, furkan
    yatma eylemini cemilden devralmıştı cemil se şarkı dinliyordu. sol sıra grubunda ki tembel
    arkadaşlardan biri gündoğdu marşını söylüyordu. nasıl sınıf lan bu dedim. ön sıralar normal sınıf
    imajını koruyordu arkadakiler se birbirinden bağımsız mallar güruhuydu. ben de onlara katılarak
    sırama oturdum. furkan ve cemil hergün okuldaymışım gibi hiçbir şey demediler. bahar mahide ye
    sevgilisinden bahsediyordu kahkahalar atarak. derya da denize aynı şekilde. ben de cemil e
    döndüm:
    -hiç bir kızla yattın mı dedim.
    +yani aga bizimde söylemediklerimiz var tabi.
    -gibtir git. dedim. biri bu tarz cümle kuruyorsa kimseyle yatmamıştır.
    +peki sen kimseylen yattın mı diye sordu.
    -hayır dedim.
    tabi bu hayır diyen herkesin biriyle yattığı anlsevgi gelmiyor.
    sınav dönemi de yaklaşıyordu bu arada. ama kimsenin tahtaya baktığına rastlamamıştım. bu
    yüzden vicdanımı rahatlatıyordum.
    mahide defterine yazı yazarken:
    +mahide kitap okumayı sever misin? dedim.
    -evet severim.
    +sevdiğin bir yazar var mı?
    -yani daha çok şiir kitaplarını severim. şairlerden sevdiğim de nazım hikmet falan var.
    cemil atladı:
    • ceviz ağacında olan adam mı?
    öğretmen arka sıralardan birine bağırdı konuştukları için.
    tabi cemil in konuşmaya tecavüz etmesine şaşırmamıştım. daha önce jack london un martin eden
    kitabına "martin eden mı çok iyi yazar abi jack london diye bir kitabı var" demişliği de vardır. o
    yüzden mahideyle konuşmaya devam ettim:
    -nazım hikmet i o kadar sevmiyorum. abartılmış bence.
    +yapma ya çok güzeldir. senin sevdiğin şair var mı?
    o ara charles baudelaire nin şiir kitabını okumuştum bir derste. ders matematikti. o kadar sıkıcıydı
    ki etrafımda gördüğüm ilk kitabı alıp okumuştum.
    -charles baudelaire çok iyidir. (telaffuzu şöyle yapmıştım: çarls buduliyır)
    +onu duydum ama hiç okumadım.
    -çok iyi bir şair.
    sonra bahar bana bakıp mahide ye gel bir şey söyleyeceğim dedi. uzaklaştırdı kızı benden. ne
    huurlar vardı dünya da. gündoğdu marşını söyleyen çocuk titre oligarşi parti cephe geliyor diyordu
    bu sefer kısık bir sesle. öndeki gruplarda ona gülüyordu. gazi mahallesinde oturan çocuktan ne
    gibi şeyler söylenmesi beklenebilir ki zaten. mahallede doğan çocukların kulağına orak çekiç
    diyorlardır herhalde.
    teneffüste çok taktan bir olay oldu. hava almak için dışarı çıktım. bir de baktım nöbetçi
    kulübesinde başarılı olduğu her yerden belli olan ve etrafına malca bakışlar atan bir insan evladı.
    evet o herif abimdi.
    hemen abimin yanına gittim. gömleğini bağrını da açmış mal sanırsınız ki pgibopatın allahı.
    kravatı çıkarıp cebine koymuş. gömlek dışarıda.
    -abi niye geldin?
    +kim lan sana karışan söyle?
    -ya abi gözünü seveyim şu tipine bak git matematik sorusu falan çöz ne işin var burada?
    +oğlum bakma sen biz hergün kavga ediyoruz. bak 2 kişi de dışarıda.
    dışarı bir baktım bakmaz olaydım. kendi gibi iki çalışkan bini de getirmiş. neyse ki kişneyen arka
    yoktu. orada bir nebze rahatladım.
    -abi bir sorun yok çözdük biz olayı.
    +yok öyle gelecek o herifler.
    sonra deniz ve o bana vuran çocuk okulu tavaf ederken görüldü. deniz bana baktı, yanında ki
    çocukta ister istemez beni gördü. yanımıza geldi direk. nasıl özgüven varsa herifte.
    -noldu bilader bir şey mi var?
    abim girdi araya:
    +bu mu sana karışan zapatista?
    -evet arkadaşım benim ne olmuş?
    +sen kime karışıyorsun kardeş. (şu kardeş derken ki halini gibseydim. ramiz dayı pekekent)
    -biz sorunumuzu hallettik.
    +ama biz halletmedik. gelsene sen dışarı.
    -teke tek mi?
    +göreceğiz onu.
    sonra bu herifin arkadaşları olayı gördü. 3 kişi kadardılar. hepimiz dışarı çıktık. abimin o gelen
    çocukları görünce aldığı yüz ifadesini unutamam. herif "hagibtir yannanı yedik bakışı" attı.
    yine konuşmadı herifler. kötü olan şuydu bende dayak yedim. ama denizin sevgilisine bir kaç tane
    geçirdim arada. bu da yeterliydi. çocuklar gittiğinde 4 mal oturdum kaldırıma.
    - iyi tak yedin abi.
    +ama gördün mü o beni döven çocuğa nasıl geçirdim. feleği şaştı herifin.
    • aynen kanka iyi geçirdin.
    -neyse abi ben okula dönüyorum.
    +aa sahi senin okulun var lan git derse.
    bu herifler nasıl başarılı olabiliyordu bu kadar anlamıyordum. ya da benim gibik ıq'm 54 falandı.
    derse 5 dakika geç kalmıştım. üstüm başım kirliydi. hoca:
    -ne oldu dışarı da tozla mı oynadın dedi. sınıfta gülüşmeler oldu.
    +hocam o tozları yerlerden temizlemeliler okul çok kirli dedim.
    herkes mal gibi yüzüme baktı. ben de bu bakışlar arasında yerime geçtim.
    deniz bana bakıp sırıtıyordu. derya da benimle dalga geçiyordu. şişman kızlar da gülüyorlardı
    bana bakarak. kafamı onların sırasına uzattım:
    -o kadar şişmansınız ki çocuğunuzu doğururken doktorların arama kurtarma ekibini çağırması
    gerekecek.
    yüzleri düştü önce. sonra:
    +hocaaam. bu arkadaş bize terbiyesiz şeyler söylüyor.
    şişman huur ilkokuldayız sanki.
    -ne oldu kızım?
    +arkadaş bize terbiyesiz şeyler söylüyor.
    -ne söylüyorsun oğlum?
    • hiç bir şey hocam. fazla kilolular sağlıkları tehdit altında.
    -kızım bu konuda haklı .
    kızlar iyice çökerek sıralarında oturdular. cemil iyi kapak yaptın kanka dedi. günaydın kanka
    uyanmışsın dedim. evet öyle oldu dedi. mahide nin kalçalarına bakmaya başladım. ne arkaler
    vardı ya rab.
    (zaman aralığı oluyor farkındayım ama yemin ederim bu iş disiplin istiyormuş baya. ben
    yaşadıklarımı anlatır arınırım rahatlarım dedim. sinirden kendimi gibecek duruma geldim. ellerim
    titriyor lan vallahi. buradan dostoyevski yi bir kez daha tebrik ediyorum.)
    bilirsiniz lise de önde ki kızların saçı falan çekilir aptalca. bunu mahide ye yapsam mı diye çok
    düşündüm. fakat bu kadarına da cesaret edemedim. ama o saçları kavrasam doggy style gibi
    hissederdim. ben de daha insancıl yollarla yaklaşıyordum kendisine:
    -mahide hiç biriyle birlikte oldun mu?
    +zapa sen ne kadar arsız birisin.
    -ne oldu?
    +herşeyi şak diye söyleyemezsin.
    -güzel değil mi?
    +herkes için değil?
    -senin için?
    +bazen iyi bazen kötü. korkuyorum aptalca bir şey soracaksın diye.
    -merak etme sormam. iriyle birlikte misin şimdi?
    +hayır.
    -istersen birlikte olabiliriz.
    bahar öyle bir baktı ki yüzüme galiba bunlar lezbiyen ve ilişkileri var dedim. cemil ve furkan yemin
    ederim duymamışlardı bile. bu kadar umursamaz olunurdu, olunuyormuş.
    mahide çok şaşırmıştı belliydi. biraz mona lisa havasındaydı. gülmüyordu ama aslında gülüyordu.
    sahiden ne oluyordu?
    -zapa çıkışta konuşsak bunu.
    +stres yapmana gerek yok. hayır dersen çok sorun etmem. (biz de gibtik be mahide eski kulağı
    kegiblerdenim ben)
    -olsun yine de çıkışta konuşalım.
    önüne döndü daha sonra. bahar yılanı hemen kıza yapıştı. fısır fısır bir şeyler diyordu. denizde
    duymuştu galiba söylenenleri. bir tuhaf bakıyordu dememe kalmadan şişman kancıklar "ooooooo"
    demeye başladı.o an buz gibi oldum. böyle şeylere de gelemezdim. yok mu şunları giben midesiz
    demek istiyordum.
    diğer gruptaki çocuklar da hararetli şekilde tartışıyorlardı. teneffüs olunca birden kavga etmeye
    başladılar. ne için olduğunu bilmiyorum kavganın ama sıralar yıkılıyordu. onların sırasına daha
    yakın olan cemil di. cemil yavaş yavaş hasar görmeye başladı. çocuğu uyandırdılar düşünün
    olayın şiddetini. adından furkan hop hop diye bağırdı.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 54.
    0
    bağırdı ve düştü çocuk. üstelik kavga
    edenler onu duymamıştı bile yanlışlıkla vurmuşlardı. kavga iyice bizim sıraya taşındı. bir iki tane
    de sağlam yumruk yedim. 16 yıl kavga etme sonra 1 hafta da hergün dayak ye. hayat sizinle
    resmen dalga geçiyor.
    Kavga bittiğinde arka sıralarda ki herkes hasarlıydı. Cemilin de gözleri doluydu. “of aga ya
    pantolonuma bak” kahve bardağı cemil in bacağına dökülmüştü. Çok sinirliydi bu yüzden.
    -boşver kanka bak bana da kola şişesi attılar. Atta kaşım kanıyor bile olabilir. Kanıor mu lan?
    +yok aga dedim. Sakin olun. Hiç mi dayak yemediniz?
    -ben yemedim.
    • valla ben de yemedim dedi cemil.
    +ben yedim, berbat hissettiriyor.
    okul çıkışında mahide sınıfta duruyordu. Ben de sınıfın boşalmasını bekliyordum. Şişman
    arkalerden biri yanıma gelip inşallah reddeder seni dedi. Bunu duyunca korktum açıkçası.
    Reddetmek teklif etmek. En sevmediğim gruba adım adım dahil oluyordum. Hayır olamazdım.
    Mahide ye küfür edip kaçsa mıydm diye düşündüm. Neyse ki yapmadım. Mahide konuşmaya
    başladı:
    -zapa sen iyi birisin.
    tamam huur sus modundaydım.
    -seninle olmakta güzel olur. Ama arkadaşlarım bilmesinler. Sana biraz öfkeliler. Sana herkes
    öfkeli. Neden acaba*
    +gerçekçiyim ondan olabilir.
    -bence de diyerek güldü.
    +şimdi beraberiz o zaman.
    -evet , gizli bir şekilde.
    +birbirimizi öpmeli miyiz şimdi?
    -makul seviyede. (kullandığın kelimeler bile tahrik edici)
    sonra yanak yanağa birbirimizi öpünce bir kaşarın değerini dah da iyi anladım. Olsun., mahide iyi
    kızdı. Gelecek vaad ediyordu. Bir maxim tsigalko neden olmasındı?
    okuldan mahide ile birlikte çıktık, ardından ayrıldık. cemil beni bekliyordu furkan sa gitmişti.
    -noldu kanka ?
    +ne noldu?
    -niye geç çıktın.
    +boşver.
    -gelsene bugün bize kuzenim arkadaşını getirecek.
    +kız mı kuzenin?
    -evet hehehe.
    +arkadaşı kız mı?
    -herhalde.
    +ne zaman ?
    -şimdi direk gidelim, evdeler. aslında benim için değil tabi annemi ziyaret için gelmişler.
    cemil le evlerine gittik. kapıda annesi karşıladı bizi. direk salonu görmeye çalışıyordum. ve
    gördüm salonu. iki tane kız salonda oturuyordu. hangisi kuzen hangisi değil umurumda değildi. iki
    tane siyah düz saçlı dar patolonlu küçücük göğüslerini diri gibi gösteren sütyen ve tişörtle komnine
    etmiş kız. (viva bugün ne giysem)
    odaya girip merhaba dedim. onlarda merhaba diyerek güldüler. bu kızlar neden her taka
    gülüyordu. karşılarında ki koltuğa oturdum. sonra 2 kız bir erkek fantezileri kafamın sevgi koydu.
    tabi bu da bel altında etki gösterdi. penisim pantolonu yırtıp müsaade istiyordu. kızlar bu durumu
    gördüler sanırım. elleriyle ağızlarını kapatarak kikirdemeye başaldılar.
    ardından salona cemil de girdi. nasılsın kuzen dedi. daha küçük göğüslü olandı bu kuzen.
    kuzeninin adı esra arkadaşının ki ise gözdeydi. cemil kuzeniyle sıkıcı konuşmalar yapmaya
    başladı. ben de başka bir şeyi düşünüyordum. gözde ile konuşursam cemil i içeste sürüklerdim.
    tersi olursa çocuğun kuzeni. böyle aşkın ızdırabını diyerek bir an cemile mi kaymaya çalışsam
    dedim. suratına baktım. gibseler gibmezdim bunu. hem iyi arkadaştık.
    ardından cemil gözde ile konuşmaya başladı. belli ki kendisi gözde ye yazzıyordu. ben de esra ya
    bakmaya başladım. ardından cemil gelin odada bilgisayarda film falan bakarız dedi. olur diyerek
    odaya gittik.
    esra kızı cemil e yamamaya çalışıyor gibiydi. cemilin yanında ki sandalyeye gözde oturdu. oda da
    koltuk vardı. biz de arka koltukta esra ile oturduk. esra patavatsızdı konuşmaya başladı:
    -cemil senin için manyak diyor biliyor musun?
    +hayır bilmiyordum.
    -olsun manyaklar iyidir.
    +belki de iyi olmadıkları için manyak diyorlardır.
    -aa. evet mantıklı. o zaman sen kötü birisin.
    bunu söylerken yüz ifadesi banim için hadi beni zik diyen bir ferre yıldızıydı. ya da ben öyle
    görmüştüm.
    daha sonra bir film açıp tam ekran yaptı cemil. sandalyelerini alıp bizim önümüzde durdular. sanki
    sinemadayız pekekentliğe bak. filmin adını bile bilmiyordum. bakmadım da zaten esra nın
    vücuduyla ilgileniyordum. elimi bacağına atmakla atmamak arasında gidip geliyordum. en
    sonunda dayanamadım ve elimi hafifçe bacağının üstüne koydum.
    esra gülümseyerek karşılık verdi. ama bana bakmıyordu gülümserken. iyice gaza geldim ve elimle
    bacağını hafifçe sıkmaya başladım ağzını açıp ses çıkarmadan aa yaptı. ve yine gülümsedi. iyice
    cesaret alıp elimi göğüslerine koydum yavaş dedi fısıldayarak. iyice coştum bu anlarda. önümde
    iki malda ciddi ciddi filme bakıyordu. esra yüzüme bakıp güldü. ardından elini penisimin üzerine
    koydu. penisimin üzerinde elini sürtüyordu. 2 dakika kadar yaptı ve geldim. titrerken kafam cemilin
    sandalyesine çarptı. ne oldu kanka dedim. önemli değil filme bakın filme dedim heyecanla.
    önlerine döndüler.
    esra kikirdemeye başladı. elimi vajinasına attım. pantolonundan çok belirgin olmuyordu ama
    ittirdikçe inlemeye başladı. karşıma çıkan bütün kızlar kaşardı hayat ne güzeldi. ardından sesli
    şekilde inlemeye başladı. kısık sesle "geliyorum bekle " dedi. bekledim. game of thrones ta ki kış
    gibi değildi . direk geldi. titreye titreye. yüzümüzde aptal bir gülümseyemeyle filme döndük. şimdi
    düşünüyorum. yemin ediyorum bu olaya ben bile inanmıyorum. herhalde matrix falandı .
    (açık falan olabilir anlattıklarım da ki bu çok normal alınmam bu tip şeylere. çünkü dün den
    bugüne kadar geçen 24 saati anlat deseniz onda bile tam anlatamam hatta kendimle çelişirim.
    bu arada offline olursam beklemeyin beyler. çünkü bir yere gitme durumum var. )
    film bittikten sonra tekrar salona geçtik. bu arada tuvalete gittim temizledik iç çamaşırı vs. cemil
    gözdeyle yan yanaydı ben esra ile. mal mal bakıyorduk birbirimize .cemilin oturduğu koltuktan
    televizyona bakıldığında bizi görmek olanaksızlaşıyordu. bu anlarda kızın kalçalarına
    dokunuyordum. kız da çok istiyorum ama en azından "ay yapma " gibi tepkiler vermem gerek
    tarzındaydı.bu şekilde saçma bir gün geçti ve eve gittim. o kızı da bir daha görmedim. keşke şimdi
    kapıya çalsa. gerçi evi nereden bilecek.
    eve gittiğime annem nerede kaldın dedi. bakakaldın dedim. anlamadı. saçmaydı zaten. abim
    bilgisayarda bir şey araştırıyordu. yanına oturdum.
    -abi cidden kimseyle yatmadın değil mi? dedim.
    +yok be oğlum nerede. kızlar paraya tipe bakıyorlar.
    ilk defa bu kadar üzüldüm herife.
    -gibtir et abi 5-10 seneye parayı bulursun bu başarıyla dedim.
    +eyvallah dedi.
    iyi biri aslında kendisi.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 55.
    0
    denizin yanında derya ver normal olarak.
    - senin zorun ne lan
    +oğlum göz muayenesi gibi düşün. gözlerini kurtardım.
    -sen boşuna terkedilmiyorsun ağır kevaşesin. (çok terkedilip ağlar bu)
    +düzgün konuş.
    -düzgün mü konuşayım? her konuda yamuk seversin sen.. (anldıbını hala düşünüyorum)
    ama kız nasıl anladıysa ağlayarak gitti. derya da peşinden. ben de sıraya geçtim. cemil bu arada
    hala uyuyordu. bu herifin sevgi koyayım.
    ders zili çalmadan önce deniz yanıma gelip sırıtarak "çıkışta hemen gitme konuşalım" dedim. olur
    dedim. midenizde tuhaf bir kasılma olur ya korktuğunuzda işte ondan oldu. sanırım çıkışta bir
    taklara bulanacağım dedim. ardından rahat takınmak için furkanın kadrosuna baktım. gerizekalı
    forvete inzaghiyi almıştı. futbol bilgisini gibeyim adam 50 yaşındaydı.
    son ders saatinde benim içimde yarak var. evet evet bildiğiniz den. oturmuş içime bekliyor. nasıl
    bir pgibolojik travma geçiriyorum siz düşünün.
    ders zili çaldı ve ben kaderimi beklemeye başladım. sağıma baktım cemil malı hala uyuyor. bunu
    uyandırdım. saol kanka valla içim geçmiş dedi. ya kanka bir gibtir git dedim. muallak hiç neden
    sınıfta bile durduğumu sormadan gitti. deniz yanıma geldi. dedim beni birilerine dövdürecek bu
    kevaşe garanti. ardından konuştu:
    - benimle çıkar mısın?
    +şimdi mi?
    -genel anlamda?
    +iyi. şimdi evlere mi gidiyoruz.
    -evet kendi evlerimize.
    çıkma kelimesinden bu tip konuşmalardan tiksinirim. felaket bir şey lan bu. içim vıcık vıcık olur.
    neden kabul ettim bilmiyorum hayatımda ilk kez biri sormuştu zaten. iyi dedim yalnız olmam hem.
    ama bu ağlayan kız neden şimdi böyle yaptı anlamamıştım. kafaya takamdım dayak yoktu,
    gerçekten güzel sayılabilecek bir kızlaydım kevaşe olsa da. tam absürd dizi modundaydı
    yaşananlar. fazla düşünmeden eve gittim. annem evde yoktu, yemekte yoktu. yarım bayat ekmek
    ve dolaptaki buz tutmuş sarelleyi alıp yemeye başladım.
    ···