/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    Rezerve
    ···
  2. 27.
    0
    rez devam et pnp
    ···
  3. 28.
    0
    Reservados
    ···
  4. 29.
    0
    Öğlen devam edicem beklemede kalın
    ···
  5. 30.
    0
    yazsana lan deyyus
    ···
  6. 31.
    0
    neden? çünkü abimi gördüm dışarıda. ellerini falan
    ovuşturuyor . beni görünce kahkaha atmaya başladı. iyice sinirlendim. bu baya baya ölecek gibi
    gülmeye başladı. kapattım pencereyi. mahide yine sürtündü bana. şişeye baktım, iç çektim hadi
    oğlum göreyim seni diyerek attım. sonuç:
    doğruluk olsun mahide dedim. sevgi koyayım çamlıca gazoz şişesi.
    +bir kızla hiç şey yaptın mı? dedi muzip bir sırıtmayla.
    hep şu cevabı verseydim diye iç geçiririm.
    +yattım mı? sevgi bile koydum.
    real:
    +hayır mahide. kimseyle yatmadım. buna zemin hazırlayan kızlar oldu ama bana göre değillerdi.
    bu iyice yumuşadı. kendini koyvermeye başladı. lavaboya gidip geliyorum dedim. lavaboya gittim.
    suyla dilimi çalkaladım. bu söylediklerim kara bir leke gibi üzerimde kaldı.
    odaya girdiğimde mahide memelerini sıvazlamıyordu. keşke sıvazlasaydı. her şey daha kolay
    olurdu.
    şişeyi yine çevirdim. nihayet sıra bana geldi.
    mahide doğruluk dedi. istediğim bu değildi.
    -kızlar hiç o videoları izliyorlar mı? (o zamanlar bu soruyu bir kızın cevaplandırması için
    yaşıyordum)
    +hangi videoları?
    -hani p harfiyle başlayan.
    yine gülmeye başladı kız.
    +yani.
    -evet mi hayır mı?
    +elbette izliyorlar.
    -yani sende izliyorsun.
    +bir soruydu.
    -sadece izliyor musun yoksa ?
    bu yine kahkaha atıp şişeyi çevirdi. sıra yine bendeydi.
    yine doğruluk dedi.
    -sadece izliyor musunuz yoksa şeyde yapıyor musunuz?
    +neyde?
    -kendini tatmin etmekte deniyor buna.
    +eveeet dedi kegib kegib. gülmekle meşguldü.
    yine şişeyi çevirdik. ve yine ondaydı. allahım dedim cuma günü kesin namaza geliyorum. en kötü
    diğer cuma.
    cesaretlik dedi mahide.
    +pantolunun çıkarsana dedim. kalbim yerinden çıkacak gibiydi, penisimde pantolonumda.
    ···
  7. 32.
    0
    rutin bir akşamdan sonra yatıp uyuduk. okula gittiğimde mahide sırada tek oturuyordu. gülerek
    baktı yüzüme. bende gülmeye çalışarak baktım ona. dün başka birla birbirimizi getirmekle
    meşguldük. şimdiyse mahide ye bakıyordum. dramatize etmenin anlamı yok dedim. sırama
    geçtim. cemil gelmemişti furkansa sırada oturuyordu. selamlaştık . mahide arkasını döndü.
    -naber
    +iyi sen
    -bende iyiyim.
    +şimdi ne demeliyiz. çünkü gizli olsun dedin.
    -evet. çıkışta bekle beni. dolaşırız.
    +tamam.
    gizliden kasıt neydi anlamadım. herşeyi açık açık konuşuyorduk nihayetinde.
    o gün okulda bir şey olmadı. kızlar basit tartışmalar yaşadılar. "seni kaltak seni demek o çocuğa
    verecektin falan diyenler vardı. ve nihayet gün bitti. sonra geliyorum beyler.
    çıkışta mahide okulun dışında beni bekliyordu. kendisinin yanına gittim. tokalaştık kızla. bildiğin
    elleri uzattık satıyor musun satmıyor musun der gibiydik. ama buna da şükür şimdi düşünüyorum
    da saprtacus ve crixus gibi tokalaşsak daha mı iyiydi, öyle bir şey olsa ben o gazla bunu yere atar
    ardından "getirim o neavia huursunu " diye bağırırdım. gannicusa yaptığı muallaklikler hala
    kalımda.
    mahide ile tokalaştıktan sonra biraaz dolaşıp bir banka oturduk. ama sadece oturduk , yani bir
    hayat belirtimiz falan yoktu. daha sonra mahide elimi tuttu ve güldü. sonra yüzüme bakmaya
    başladı. ne bekliyordu bilmiyorum. ona gülmek zorunda değildim. tam tersi bu yapay hareketleri
    sinirimi bozmuştu. yine de dudaklarımı uzatıp alt dudağıyla çenesini karışık şekilde öptüm. bu
    iyice gülmeye başladı. galiba gibsem kız saba tümer bülent ersoy karşımı bir şeye evrilirdi.
    zaman kavramı yok olmuş gibiydi. hep aynı anın içine hapsolmuştuk ve o bana gülümsüyor ben
    ne yapsam diye düşünüyordum. yukarıdan bir ufo falan düşseydi daha zevkli olurdu.
    en sonunda dayanamadım en azından sessizlik gibtir olup gitsen diyerek konuşmaya başladım:
    -mahide hep böyle mal gibi oturacak mıyız?
    +hehe ne yapalım başka?
    -ne istersen yapabiliriz, yapmak istediğin bir şey yok mu?
    +bir şeyler yiyebiliriz biraz açım aslında.
    elimi pantolon cebinin üzerine attım. kağıt bir para vardı. 5 liraydı sanırım. ve okulda
    harcamadığım halde 5 liram vardı. okula para arkaürmeyenlerin yanında iyi durumdaydım ama
    yiyeceğimiz şeye göre param yetmeyebilirdi.
    -ne yemek istersin?
    +tost olur.
    -tamam gel.
    ayağa kalkıp yürümeye başladık. elimi tuttu birden. yine baktım kendisine. yine sırıtıyor. dünya da
    o kadar insan açlıktan ölüyordu her türlü savaş felaket yaşanıyordu ve bu kız amelia nın istanbul
    şubesi gibi gülüyordu.
    15 dakika kadar oldu yürüyeli. ben ne yapacağımızı unutmuştum.
    -zapa tostçunun yerini biliyor musun?
    olley demek gelmişti içimden. en azından olayı öğrenmiş oldum.
    etrafa bakmaya başladım tostçu var mı diye. en sonunda küçük bir büfe buldum.
    masaya oturduk ve iki tabure çektik. 5 dakika oldu sipariş yok bir şey yok. kızla salak salak
    birbirimize bakıyoruz. brad pitt gibi bir tipim olsa herhalde kız hayatın sonuna kadar karşımda dikili
    dururdu. bense sümüklerimi çekiyordum karşısında.
    -mahide ne istiyorsun?
    +hiçbir şey.
    -tost istemiyor muydun?
    +aa evet sucuklu.
    -içecek.
    +kola.
    adama seslendim bir sucuklu bir kola diye. kafasını gülerek sağa kaydırdı "sucukludur tabi" gibi.
    ne arka insanlar var. bu sayede bana para yetmiyordu. neyse izlerdik kızı. fakat bugün öpüşürsek
    falan berbat olurdu. kim bir sucukla öpüşmek ister ki? ben mangal da bile sucukla ancak zorakiyse
    münasebete girerim. yani çok aç kalırsam yerim anlamında.
    kız önündekileri bitirdikten sonra kalktık. 3.5 lira tutmuştu. çıkarken bu muallak büfeci yine seni
    seni gibi bir bakış attı. hayda der gibi bir bakış attım. iyidir iyi gibi bir bakış attı. dükkanın batsın
    huur çocuğu gibi bir bakış attım. mahide ile tekrar yola koyulduk.
    mahide ile bizim evin o taraflarda geziyorduk. en son olmasını istediğim şey oldu:
    karşıdan pijamalı, depresyon hırkalı ve terlik giymiş başarılı ama bir o kadar loser bir insan bana
    bakıp sırıtıyordu. abimdi. hızla yanımıza geldi parmak arası terliğine soktuğum:
    -oo zapa naber kim bu güzel kız.
    ya cümleni gibeyim dedem sanki pekekent. içinde ölü bir huur çocuğu falan taşıyor.
    +mahide abi.
    o anki bakışını unutamam. "mahide mi ? olum mahide dediğin çirkin olur. sen hiç nazmiye diye taş
    bir kız gördün mü? göremezsin olmamalı" bakışıyla bunun gibi bir şey demiştir.
    -mahide naber nasıl bizim ki.
    • iyi. abisi olduğunu bilmiyordum.
    -bahsetmedin lan benden.
    pijamanı gibeyim senden niye bahsedeyim.
    +henüz o kadar zaman olmadı abi. ayrıca neden bu kadar içli dışlısın.
    orada üzüldü hafifte. yine üzüldüm hergeleye.
    +mahide abim çok çalışkandır. dedim. baktım bu yine gülüyor. sevimli kereta seni.
    ardından abim nihayet gitmeyi akıl etti. mahide abin iyi biri dedi. iyidir iyi dedim arkaten haber ver.
    şaka yapıyorum bu kadarını söyleyemem. mahide ile ayrıldık. kalçalara baktım bir rutin olarak.
    acaba doğanın dengesini mi bozuyordu kız? nihayetinde mahide amk bence de güzel olmaması
    gerek.
    eve gittim mahide ile ayrıldıktan sonra. abim "oooo zapaya bakın siz" diye bağırıyordu. galiba
    kardeşim gibince ben de gibmiş olacağım diye düşünüyordu. kolunu falan omzuma orama burama
    atıyor. sevinç nidaları falan derken bu beni bir kıvama getirmedi değil. neyse ki kendime geldim.
    yoksa abi falan dinleme yatırırdım bunu. eli durmadan gibime değiyordu.
    diğer gün yine okula gittim doğal olarak. oturdum sırama. mahide her zaman ki gibi önceden
    gelmişti. bana bakıp naber dedi. iyi olduğumu söyledim. bugün ne yapalım dedi. e artık arka
    dememe ramak kalmıştı. e bize gel istersen dedim. size mi diyip huurlara has bir terredüte düştü.
    iyi olur dedi gülerek. o anın zihnimde açıklaması şuydu: mahide evet der ve tahtanın önünde
    freddie mercury nin hologramı belirir. ardından we will rock you eşliğinde konfetiler fırlatılıp ben
    tebrikleri kabul ederim. aslolansa biyoloji öğretmeninin içeri girmesiydi.
    sırada cemil ve furkanla biyoloji dersini dinlememek için büyük çaba veriyorduk. yoksa mümkünatı
    yok bir insan horlayamaz. şaka falan olmalıydı. ayrıca bu cemil niye hergün uyuyordu okulda.
    hastalık falanda yoktu muallak de. fazla kurcalamadım olayı. furkana naber aga dedim. iyidir
    kanka sen futbol menajer oynuyor musun diye sordu. yok dedim. çok güzel oyna dün bütün gece
    oynadım. zil çalsa da eve gidip oynasam dedi. sıramda iki seri katil potansiyeli olan insan vardı.
    biyoloji dersini dinlemeye karar verdim.
    okuldan sonra mahide ile eve doğru yürümeye başladık. bu tip şeyleri sevmediğimi falan söylerim
    ki öyledir ama fena da değildi yanınızda güzel bir kız olması. tabi korkuyordunuz da hep aklınıza
    "ya bir anda dünyanın en yakışıklısı gelip kızı elimden alırsa" diye düşünmüyor değildiniz.
    mahide ile eve girdik. abim salondaydı. evde duracağı tutmuş adamın. annem yine yok. belediye
    başkanı mı oldu bizden habersiz diye şüphelerim var. abim yanına çağırdı beni. tam bizim odaya
    giriyorduk mahide ile bir baktım salonun kapısından kafasını uzatıyor. yanına gittim.
    -koçum benim be kızı eve de getirmiş.
    +saol abi. bir şey olacağında değil de.
    -bak koçum. kızı sıkma. rahat bırak zorlama hemen.
    +ne dşyorsun abi ya.
    -güven sen bana. sıkboğaz etme kızı. rahat ol. bak kızların özel noktaları vardır. o noktaları
    bulursan kız feci azar.
    +bizden habersiz playboy falan mı oldun sen cümlelere bak ya. hergün bir kız arkaürüyorsun
    sanki.
    -lan bende para olsa piuuuuuu.
    +he öyle öyle. sen evden çıksana abi kız rahat etsin ürkütüyorsun kızı.
    -hadi lan oradan. kız niye benden ürksün. ama çıkıyorum yine de. hadi göreyim seni.
    kapıdan çıkarken bir gülüşü vardı, dedim bu kızı bir ara gibti herhalde.
    mahidenin yanına gittim. kız odada tek başına bekliyordu melül melül. göleğinin üstten iki düğmesi
    açıktı. bütün kızların böyleydi zaten. ayrıca gömlek göğüslerini çok belirgin yapıyordu. vücudu
    zaten muhteşemdi. yatakta oturuyordu ben de yanına oturdum.
    -ee ne yapalım mahide?
    +bilmem. sen ne istersin?
    çok şey istiyordum ama nasıl söyleyecektim. ben de tüm ergen fantezilerinde olduğu gibi atıldım
    ortaya:
    -doğruluk mu cesaretlik mi oynayalım mı?
    +şişe çevirmece.
    -evet adı bu galiba.
    +tamam oynayalım.
    direk mutfağa gidip şişe aradım. en küçük şişe 1.5 litrelik çamlıca gazoz şişesiydi. sorun olmaz
    herhalde dedim ve odaya arkaürdüm.
    mahide şişeyi görünce görünce gülmeye başladı. umursamadım kendisini.
    şişeyi çevirdim. mahide heyecanlı heyecanlı şişeye bakıyordu. yere oturunca ben iyice tahrik
    oldum. bir şey olduğundan değil tahrik olacak yer aradığımdan. sonra şişe durdu. o bana
    soracaktı.
    direk doğruluk dedim.
    +beni seviyor musun?
    ya giberim ben böyle hayatı.
    bu soruya iyice sinirlensem de belli etmedim.
    -elbette seviyorum dedim. bu gülüp başını omzuma sürttürdü. hala bu yaptığını anlamaya
    çalışıyorum. köpekler gibiydik o anda. belki de doggy sytyle a işaret ediyordu, kim bilir.
    tekrar şişeyi çevirdik. yine bu bana soracaktı.
    cesaretlik dedim.
    +pencereyi açıp mahideyi seviyorum diye bağır.
    keşke şişeyi mahallenin ortasına koysaydı ve üzerine oturmamı isteseydi. ama yapacak bir şey
    yok amı olan kazanır.
    açtım pencereyi. "mahideyi seviyoruu" dedim.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    akşama doğru babam eve geldim. benden bir yaş büyük başarılı ağbimi övmeye başladı. habil
    kabil olayına döndürmeden işi odaya gittim. açtım msni. zaten bütün sınıf vardı. deniz slm
    yazmıştı. ben de aynı şekilde karşılık verdim. neyse ki o ağzıma bile almak istemediğim hitapları
    yazmıyordu. yarın sabah buluşalım mı dedi? kabul ettim. param da yoktu neyine kabul ettiysem.
    ardından görüşürüz diyerek kapattım msni.
    salona geçip babama bana biraz para verip vermeyeceğini sordum. 10 lira verdi. ağbimine
    sevinmese vermezdi. çalışıyorsa kurcalama diyerek yatıp kafayı uyudum.
    sabah uyandığımda bir tuhaf hissettim kendimi. ne yapacağım lan ben bu huuryla dedim. sonra
    güzel kevaşemle diyerek değiştirdim. aşk adamı olmak başka tabi. 10 liramı aldım ve kızın dediği
    yere gittim. 45 dakika bekledikten sonra geldi kendisi. ikimizle okul kıyafetiyleydik. bu iç
    gıcıklatıcıydı her zaman ki gibi. benim içimde gıcıklanmak için yer arıyordu gerçi.
    En sonunda bir çardakta oturduk. Yan yanaydık, etek boyu inanılmaz kısaydı. Vücutlarımız
    birbirine değiyordu. Vücudum kan pompalamıyordu. Olduğu gibi varili döküyordu. Yavaş yavaş
    vücudum atmaya başladı. Neyse ki kız bacaklarıma bakmıyordu. neredeyse uçacak
    konumdaydım.
    -neden konuşmuyorsun?
    +haa.
    bir anda bu tarz bir tepki verdim. Öküzce değildi ama hafiften boşalma nidası gibiydi. Ama
    boşalmamıştım tabi ki. Deniz güldü ve tekrar konuşmaya başladı:
    -neden konuşmuyorsun diyorum.
    +herkes yeterince konuşuyor boşver.
    -ooo lafları kes.
    o an ağzına bir tane patlatmak geldi içimden. Kıza platon vari konuşuyorum cevap bağlarbaşından
    geliyor.
    ···
  9. 34.
    0
    + sen baya.. tahrik edicisin.
    konuşma yeteneğimin sorumlusu tanrı dır. Ben de isterdim güzel konuşayım. Hayat işte.-geçen
    gün bana kevaşe demiştin .
    +kevaşelerde tahrik edici olabilir.
    -nasıl bir manyaksın lan sen. Çıktığın kızla böyle mi konuşulur.
    +neden konuşulmasın? Nasıl konuşuluyor , daha önce hiç konuşmadım.
    -yuh hep sustunuz mu?
    +kimle?
    -çıktığın kişiyle.
    +biriyle çıktığımı kim söyledi.
    -haha çıkmadın mı? Öyle bir bakıyorsun ki tüm evreni bipmişsin gibi. (valla bipmişsin dedi)
    +yoo normal bakıyorum.
    -öyle öyle. Gel bari bir işe yara. Salla beni salıncakta.
    tuhaf bir tipti kendisi. En güzeli kevaşelerle birlitke olmaktır. Sıkılmazsınız yanlarında sizi her an
    boynuzlama ihtimalleri vardır ama olsun. Heyecan iyidir. Belki de bana böylesi gelmişti
    bilemiyorum tabi.
    salıncağa oturdu bende arkasından salıncağı ittirmeye başladım. Bu huu diye bağıra bağıra
    sallanıyordu. Bacaklarını da havaya yükselirken ileri atıyordu. işte orada benim de vücudum
    atıyordu. Bilirsiniz salıncakta çok yükselince tuhaf bir his dolmaya başlar. içine oksijen girer gibi .
    veya zevk kasılmasına benzer. Deniz de yavaş yavaş ohlamaya başladı. Gözümün önünde
    salıncağa veriyordu. Saçmalık bir yana iyice tahrik olmaya başlamıştım. Neyse ki daha sonra
    salıncaktan indi tekrar çardağa geçtik. Derin derin nefes alıyordu. Elleri bacaklarının üzerindeydi.
    Bacaklarını ince bir çorap gizliyordu. Derin derin nefes alırken kafası aşağı dönüktü. Ellerini
    bacaklarımın üzerine koydu. “yuh ateş gibisin” dedi.
    -biraz hastayım dedim. Yalandı elbette. Vücudum zevkten patlayacaktı. Bütün kapalılığa rağmen.
    +çıktığımıza göre seni iyileştirmem lazım.
    -aslında böyle malca konuşmaları hiç sevmiyorum.
    +nasıl?
    -çıktığım çıktı çık. Sevgilim tarzında.
    +bu şekilde bir şey demedim.
    -öyle laf arasında söyleyeyim dedim.
    +iyi. Amma tuhafsın lan sen.
    yine ağzına vurmak geldi içimden . lan diye hitap eden kız mı olur?
    derken bu kafasını bacaklarıma yatırdı. Bu bardağı taşıran son damlaydı. iyice titreme geldi bana.
    Senkronize şekilde boşalmanın eşiğindeydim. Farkındaydı bana ne yaptığının . pis bir şekilde
    sırıtıyordu.
    -deniz kalkalım mı?
    +neden?
    -hava soğudu gibi. (25 derece sıcaktı)
    +iyi kalkalım madem dedi.
    kalkarken eli penisime değdi. Eminim ederim bilerek yaptı. Çünkü değmedi kız neredeyse kavradı.
    Ve orada bittim. Pantolon sıcak bir sıvıyla yıkanıyordu. Kız yüz ifademe bakıp arkasına dönerek
    kikirdemeye başladı. Haykırarak boşalmayı anlatan capslerde ki gibiydim. En son ağzımdan
    buğulu bir:
    -hadi gidelim çıktı.
    sünnet çocuğu gibi yürüyerek eve bıraktım onu. yarın görüşürüz dedi. Ben de eve gittim. Direk
    banyoya girip pantolunu kirliye attım. Yine evde annem yoktu yine yemek yoktu. yine bayat ekmek
    ve soğuk sarelle yedim.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    0
    ev her zaman olduğu gibiydi. Abimi övüyorlardı beni gömüyorlardı. Babam hergün beni yanına
    çağırıp:
    -bak oğlum abin ne güzel çalışıyor sende onu örnek al biraz olur mu?
    diyordu.
    bende:
    +evet baba diyordum.
    ardından annem saydırmaya başlıyordu. Sen nasıl benim oğlum olabilirsin hiç mi abine çekmedin
    diyordu. içimden “hiç çekmedim içeste karşıyım” diyordum. Bir taka yaramıyordu elbette.
    Ertesi gün okula gittim. Deniz sınıfa girdiğimde gülümseyerek baktı arka sıralardan. Derya da
    bana kötü kötü bakıyordu. Belki onun da bana vermek gibi planları vardı bilinmez. Bu kızlar
    nerede tip biri var buluyorlardı. O tip bendim. Normal bir tiptim ama güzel bir kızla beraberdim .
    hayat güzeldi.
    arka sırada mahidenin kalçalarının etkisinden yavaş yavaş kurtulmanın da sevinci vardı. Derste
    ayağa kalkıp “evet o kalçalarını avuçlamak isterdim. Ama artık kalçalarını avuçlama ihtimalim
    daha fazla olan bir kızlayım. gibtir git bu sınıftan huur” demek istiyordum. Ama herhalde hoca iyi
    karlışamazdı bu durumu. Cemil uyumuyordu bu sefer. Furkan da uyumuyordu. Önümüzdeki
    tahtada dil anlatımla ilgili şeyler yazılıydı ama göremiyordum. Dil anlatım hocasını da hiç
    sevmezdim. Hep arabasını patlatmak gelirdi içimden. Durmadan sakakllarıma karışırdı. Bu da
    başka bir olay. 16 yaşında hayvan gibi sakala sahiptim. Babamın genetiğini gibeyim.
    teneffüs zili çaldığında deniz sırama geldi. Bu sırada furkan ve cemil dıaşrıya çıkmışlardı
    herhalde. Denizle oturup birbirimize sürtünüyorduk. Konuşmuyordukta. Sadece sürtünüyorduk ki
    bana yeterliydi.
    -deniz bugün bize gelmek ister misin diye sordum.
    +okul çıkışında mı?
    -evet .
    +olur farketmez dedi.
    annem hergün misafirliğe gidiyordu neredeyse. Ya da bir işi oluyordu. Ev boştu büyük ihtimalle.
    Bu yüzden çekinmeden çağırdım eve. Teneffüs biterken sırasına geçmek için kalktı. Kalçalarını
    hafiften bacaklarıma değdirerek geçti yanımdan. Yine bir irkilme çöktü üzerime.
    derse girerken furkan ve cemil yanıma oturdu. Cemil in gözleri kan çanağı gibiydi. Ama bir şey
    demedim. Bu tip sevgi şeylerine de gelemem.
    ama furkan öyle değildi.
    -cemil noldu lan ne bu halin?
    +boşver kanka önemli değil.
    -söyle lan rahatlarsın.
    +baharı sevdiğimi söyledim. Kız resmen küfür etti bana. Ben kimmişim ki onu sevebiliyor muşum?
    -bşver kanka kendi kaybeder.
    Üzülmüştüm cemile. Ama kafamı başak bir şey karıştırıyordu.
    -ya kanka sen ne ara uyandında bu kızı sevdin? Dedim.
    +oğlum hep seviyordum bakmaya kıyamıyordum.
    Bir hasgibtir çektim içimden. Bakmaya kıyamıyor diye sınıfta horlayan ilk tescilli insandı.
    ders başlayınca bahar ve mahide oturdu. Bahar mahide ye “o kim ya beni sevebilir” gibi bir şey
    söyledi. Cemil iyice çöktü. Yine tutamadım kendimi:
    -ne biçim bir huursun lan sen . dedim. Bir organımızı gibme şansı verilseydi dilimi giberdim.
    bir kız ın hakaret yediğinde genelde yaptığını yaptı. Ağlamaya başladı. Olay hocaya kadar geldi.
    Bütün sınıf bu duruma kitlenince ben iyice korkmaya başladım. ilkokulda da böyle olurdu. Küçük
    bir şey yapardım olay büyüdükçe büyürdü. huur çocukları tek yumruk olmak için benim hatamı
    bekliyorlardı.
    mahide baharı tuvalete arkaürdü. Kızın arkaünü ortadan ikiye ayırsalar bu kadar ağlamazdı
    herhalde.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      zütürdü
      ···
  11. 36.
    0
    Benim korkudan popom içeri içeri girmeye başladı. Yine taka battım diyordum kendi
    kendime. Bir yandan da bari mahideyi kaybetmeyelim diyorum o arka bize lazım.
    içeride bunları düşünürken bahar yanında müdür yardımcısıyla geldi. Başım iyice öne düştü.
    “zapatista mg odama gel” dedi. Kalktım ve odasına gittim.
    -utanma arlanma yok mu lan sende terbiyesiz herif. Senin bacına huur deseler hoşuna gider mi?
    +benim bacım yok hocam.
    -dalga mı geçiyorsun lan ? gibtir lan gözüm görmesin seni 5 gün uzaklaştırma.
    bu şekilde 5 gün uzaklaştırma aldım. Sınıfa girip çantamı toplarladım. Nefretli şekilde bakan
    bakışlar eşliğinde denizin yanına gittim: “dışarıda bekliyorum seni”
    güldü ve tamam dedi. Cemil “sağol kanka” dedi giderken. Bunu neden dedi anlamadım. Dışarıda
    denizi beklemeye başladım.
    Dışarı da denizi bekliyordum. Son ders zili de çalmış öğrenciler okuldan çıkmaya başlamıştı.
    Denizi arıyordu gözlerim. Bu arada üzerimde doğru boy ortalamaları 1.80 olan adamlar geliyordu.
    En önde bahar ın sevgilisi murat. Allah ım neden bu kadar şanssızım diyordum. Herifler hiç
    konuşmadan geçirmeye başladılar . yerden kalkamıyordum. Her taraf toz oldu. Toz tadı aağzıma
    giriyordu. Aslında tekmelerinin içi boştu. Ama ilk yumruk çok kötüydü. Yerdeyken attıkları tekmeler
    anlamsızdı. Ardından murat eğilip “bir daha o kıza bir şey dersen gebertirim lan seni” dedi. bine
    bak kesin ezberlemiştir bu lafı dedim. Eminim kavgaya girmeden önce kararlaştırmıştır bu lafı.
    Kalıcı etki bırakacakmış gibi.
    yerden kalktığımda tuhaf bir arınma hissettim. Olayı büyütmedim içimde. Büyütsem bir kez daha
    dayak yerdim zaten. Kavga edecek arkadaşım yok benim. Ben de kavga etmem zaten. Bu yüzden
    herhalde.
    ···
  12. 37.
    0
    Deniz beni gördü nihayet. Okulun yarısı dayak yerken görmüştü bu arada.
    deniz yanıma gelip korku dolu bir sesle ne olduğunu sordum. Birkaç kişiyle takıştığımı söyledim.
    Sadece onlar sana takışmış dedi. Ne güzel laflar ediyordu böyle. Kaldırdı beni ve destek oldu.
    Birlikte bizim eve doğru yürümeye başladık. Yürürken kalçalarımız çarpışıyordu. Çok güzel bir
    histi.
    Denizle bizim eve girdik. Yalnız anahtarım yoktu. bu tip durumlarda annem anahtarımızı karşı
    komşuya bırakır. Yine öyle yapmıştı. Karşı komşumuz 55 lik klagib chp teyzelerindendir. Ama tam
    çağdaşlık mertebesinde değildi. için de muhafazakar bir rahibe yattığına eminim. Kızla beni iyice
    süzdü. “gibecen mi lan kızı” bakışı attı. “yürü git huur bakışı” attım. Kapadı kapıyı. Tabi biraz
    dalgaya vuruyorum. Yoksa öyle bir baktı ki kıza yürü lan camiye demek geldi içimden.
    denizle içeri girdik. Hayatımda yaşadıklarımı çok fazla dramatikleştirmiyordum ama bir gerçek
    vardı ki çok taktandı durumum. Yani bariz dram dı yaşadıklarım. Sadece küçültüyordum
    sorunlarımı. Tabi açlıkların olduğu bir dünya da bunları en büyük dertlermiş gibi de lanse etmenin
    anlamı yok.
    deniz le lavaboya gittik. Yüzüme su çarptı. Ardından üstümdeki kıyafetlere oluk oluk su döktü.
    Kendince temizlediğini sanıyordu. Halbuki daha da taktan bir hale gelmişti kıyafetlerim.
    lan neyine gülüyorsunuz komik diye mi yazıyorum. ayrıca o anları hatırlamak bile taktan lan
    yaşanılan arka korkusunun haddi hesabı yok. herneyse:
    ardından odama gittim. bu sırada deniz mutfağa gitmişti, kıyafetlerimi değiştirdim hemen.
    deniz "bayat ekmek var" dedi. gibtiğimin evinde bayat ekmek yetişiyordu sanki. abim deseniz bu
    kadar çalışkan olup bir insan nasıl bu kadar sosyal olur anlamıyorum. bir insan eve geldiği gibi
    dışarı çıkar mı?
    ···
  13. 38.
    0
    çıkıyor çalışkan bin. okulu da hemen kapının önünde. güzel bir anadolu lisesi.
    dersleri müthiş, sınıfın en iyi okulda dereceler yapıyor. sonra eve gelip anında dışarıya çıkıyor.
    aynı anneden olduğumuzu kimse yutturamaz. kesin bu herifi çirkin bir bilim kadını çıkartmıştır.
    denize dolapta bir şey var mı diye sordum. çorba olduğunu söyledi. ilk defa evde yemek vardı.
    doğru mu söylüyor diye baktım. sahiden de çorba vardı. akşamları yemek olurdu ama ben öğlen
    saatinde ilk defa bana yemek bırakıldığını görüyordum. deniz çorbayı ısıttı. ekmeksiz şekilde içtik.
    o an kendimden tiksindim. hep dalga geçtiğim ergenler gibiydim. 16 yaşında evcilik oynayan liseli
    binler. ama kafamı o an başka bir soru kurcalıyordu. mercimek çorbalı ağızlarla öpüşsek tat
    alabilir miydik?
    denizle odaya geçtik. yatağın üzerine oturduk. kafamdan onlarca düşünce hhızla geçiyordu.
    "bilgisayarı açıp yanlışlıkla ferre sitesine girmek, erotik film izlemek, ciks sahnesi olan romantik
    film izlemek , film izlemek , izlemek ,gibmek" o anda deniz hiç şey yaptın mı dedi? ne diye
    sordum. sahiden anlamamıştım. biyolojik açıdan birleşme dedi. kültürlü kevaşem benim. işte size
    kaşar diye nitelediğiniz kızlarla çıkmanın avantajları. aile kızıyla çıksaydınız o kadar iğrenç sıkıcı
    bir durumda olurdunuz ki kendinizi parmaklamak istediniz.
    -hayır yapmadım.
    +ben yaptım.
    -oha (bu kadarı da fazla amk)
    +öyle valla. kötü değil eğlenceli.
    -napalım şimdi yapalım mı?
    +öyle bir şey demedim.
    -demene ne gerek var nerdeyse kendini nasıl si... (sustum orada)
    +yavaş ol be.
    -pardon. peki yapacak mıyız?
    +bilmiyorum. hem güzel olup olmadığını bilemezsin.
    -eminim güzeldir. ben ilerigörüşlüyümdür.
    +iyi bakalım dedi.
    hayatımın en güzel anı başlıyordu. ilk önce idrak edemedim konuşmaları. ben, hayatında
    ferrelerde bile boşalma anında aktar görüntüsüyle karşılaşan zapatista bir kızla, hemde güzel bir
    kızla birleşmenin eşiğindeydim. şimdi bile kendimi kutluyorum. ver düşününce iyi cümleler
    kurmuşum. (buna yakın cümlelerdi herhalde) şimdi o kız gelse soyunsa sanırım ona bakarak
    mastürbasyon yaparım.
    altımda eşofman vardı. okuyorsanız okul pantolonumu çıkardığımı biliyorsunuzdur. denizin eteği
    her zaman ki gibi kısa. gömleğin üstten 2 düğmesi açık. 3 te olabilir bilmiyorum. göğüsleri hafiften
    görülüyor işte. yatakta oturuyordum. ardından deniz diz üstü oturdu yere. önümde eğildi. şeytanca
    sırıtarak eşofmanımı indirdi. ardından eliyle kavradı penisimi. yalamaya başlayalı 15 saniye kadar
    olunca dur dedim. ağzından çıkarttı, bende penisi sola döndürüp boşaldım. ama hayatımda böyle
    bir an yaşamamıştım. aman allahım o mastürbasyon saçmalıklar ferreler.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    sadece yalamayla bu
    hale geldiysem içinde olduğumu tahmin edemiyordum. deniz gülmeye başladı. biraz utandım
    orada. vücudum tüm zamanların en büyük endorfinini sağladı. utanmam ve hayal kırıklığım yerini
    mutluluğa bıraktı tekrar yapsana dedim. iyi bakalım dedi. içimden bu kızla hemen evlenmeliyim
    dedim. galiba bu evlilik saçmalıkları böyle ortaya çıkıyor. erkek tam orgazm olacağı sırada kadın
    ona evlilikten bahsediyor ve adam mutluluk patlamasıyla kafasına bu düşünceyi koyuyor. bense
    her an ulaşılabilecek ciks hayaliyle bu düşünceye varmıştım.
    ardından tekrar kavradı penisimi deniz. yalamaya başladı. sahiden daha önce birileriyle birlikte
    beraber olduğu anlaşılıyordu. iyice hızlanmaya başladı. ben yine kendimden geçmeye başladım.
    ah oh nidaları bile şu ağzından çıkan şappır şuppur tarzında ki seslerden daha tahrik edici değildi.

    yine penisim taş kesilince durmasını söyledim. belinden tutup ayağa kaldırdım. gömleğini açtı. süt
    gibi kızdı . göğüsleri de gerçekten büyüktü. sütyeninin kopçasını açamadım. hayatımda ilk defa bir
    sütyen önümdeydi açılmaasını bekleyen. deniz kendisi açtı. en büyük hayalimi yapıp bacakları
    belimi kavrar vaziyette kucağıma oturttum. göğüslerini emmeye başladım. ben cikse inanmazdım
    beyler. sahiden inanmazdım. yok diyordum insanların uydurması ferre ler falan da yalan
    bilincimizin uydurması. sahiden ciks varmış. ve dünyanın en güzel şeyiymiş. göğüslerini emerken
    bu elleriyle kafamı sıkıyordu. iyice hoşuma gitti böyle yapınca. bütün gövdesini yalıyordum.
    ardından yatağa yatırdım. bu anda yine bir kahkaha attı. ayakları kasıldı. çoraplarını indirip attım
    bir köşeye. ardından etiğini indirdim. penisimi tutup içeri gireceğim anda sen de görevini yap dedi.
    o an o kadar penis ve vajina arasında kenetlendim ki ne dediğini anlamadım. görev deyince yemin
    ederim tommy vercetti sandım kendimi o an. heralde albayın kızını mağazaya falan arkaürecektim
    bu arada kendi anılarımdan tahrik oldum.
    ···
    1. 1.
      0
      REZ BURADA KALDIM
      ···
  15. 40.
    0
    bir ara mastürbasyon molası vermeliyiz.
    kız öyle aval aval bakınca yine bir kahkaha tuttu bunu. kahkaha atınca hoşuma gidiyordu yalnız.
    baya tuhaf bir duygu kaplıyordu. nasıl anlatsam "bu kızın vajinasında ölmeyi nasip eyle ya rab"
    gibisinden. kız belini doğrultup eliyle saçlarımı kavradı. vajinasına doğru indirdi kafamı. "aa evet
    yalıyorduk değil mi bunu" durumundaydım. yalamaya başladım vajinasını. iyi soğukkanlıymışım
    am diye sevinerek pencereyi açıp sevinç çığlıkları atmamışım.
    vajinasını yalamaya devam ettim. saçlarımdan kavramış şekildeydi. her geçen sürede saç
    diplerimi kopartacak duruma geliyordu. inlemeleri kısık çığlıklara dönüşmüştü. bu anda komşular
    duyacak diye tıstım. kafamı kaldırdım bunu söylemek için huur tekrar indirdi zorla kafamı. anasını
    satayım 2 oldu 3 oldu söyleyemiyorum. bu baya baya çığlık çığlığa duruma geldi. en sonunda
    kafamı alıp şu yastığa bağırsan iyi olur dedim. tamam tamam dedi tekrar indirtti kafamı. bütün
    vücudu kasılmaktan öte bir hale geldi. zevkten geberecekti kız. yalnız baya zaman yaladım ve
    kızın vajinası yavaş yavaş mercimek çorbası kokmaya başladı. en sonunda kalktım ve penisimi
    vajinasından içeri soktum. içinde hızlı hızlı gidip gelmeye başladım. ferre starı gibiydim. sanırım
    bunda yetenekli olmamın değil açlığın erdiği etki vardı. içine zevk almak için değil yok etmek için
    giriyordum neredeyse. deniz yine inliyordu. bir yandan da ara ara gülümsüyordu. ardından bir
    anda kalkıp beni yatırdı ve üzerime çıktı. üzerime seri şekilde gidip gelmeye başladı. o anlarda
    öleceğimi hissettim neredeyse. yer bildiğimiz kayıyor gibiydi. zemini hisetmiyordum. (zemin buada
    yatak) deniz bağıra bağıra gidip geliyordu.
    ···
  16. 41.
    0
    elleriyle boynumu tutmaya başladı. o gerginlikle öylesine sıkıyordu ki ara ara nefes alamıyordum.
    bir seçim yapmalıydım. uzun olma potansiyeli taşıyan bir hayat mı yoksa am ve ölüm mü? direk
    am ve ölüm dedim umursamadan devam ettim. ellerimle kalçalarını kavradım. bend aynı şekilde
    sıkmaya başladım. boşalamadan o benim canımı ben onun kalçalarını alacak gibiydim. şap şap
    seslerine ikimizin inlemeleri karışıyordu. ben buna ciks düeti diyorum. iki karşı cins aynı anda
    inler bu durumlarda. kadın bunu savaş haline getirip yavaş yavaş çığlıklar atmaya başlar. en
    sonunda dayanamadım boşalacağıuaasfafafds dedim. neyse ki boşalacağımı anladı. üzerimden
    indi. eliyle git gel yaptı penisime. ardından kendi göğüslerine attırdı desem yeridir. ben mi? yemin
    ederim öbür dünyadayım diyordum. böyle zevk olamazdı.
    banyoda üzerini temizledi deniz. bense bitkinlikten ölecektim. ölü gibi yatakta yatıyordum.
    deniz girdi odaya yanağımdan öptü. fahişesi gibi hissettim kendimi. ama olsun bu tip şeylere
    takılmamalı insan. üzerini giyindi. ve evden dışarı çıktı. onu uğurladıktan sonra evdeki odada ki
    menileri temizledim. bir kaç saat sonra abim o meninin üzerine yüzüstü yatacaktı mutlu bir şekilde.
    beter olsun başarılı bin.
    (okuyucuların dikkatin, mastürbasyon molası)
    akşam olduğunda kara kara yarını düşünüyordum. henüz aileme uzaklaştırma aldığımı
    söylememiştim. sanırım haftanın sonuna doğru geliyordu. akşam olunca klagib abimi övmeler
    duyuyorduk ve tabi ki beni gömmeler. babam okulun nasıl gittiğini sordu, dün geceden bu yana
    pek bir gelişme yok dedim. herif 24 saatte bir okulu soruyordu. ne bekliyordu bilmiyorum sanırım
    24 saatte üniversiteye gelmemi falan bekliyordu. onlara uzaklaştırma cezası aldığımı söylemedim.
    direk odaya kaçtım.
    ···
  17. 42.
    0
    abim oda da msnde kızlarla konuşuyordu. iyice ayar oluyordum kendisine. konuştuğu kızlar taş
    kelimesinin hakkını veriyordu. ama adriana lima da taş sonuçta ten temasına geçilemedikten
    sonra bir anlamı yok.
    -abi bu kızlar sana neden bakıyor ödevlerini falan mı yapıyorsun?
    +oğlum her şey yakışıklılık değil. (bunu kendimden biliyordum)
    -oha abi mal mısın yazdıklarına bak.
    buna benzer bir şey dediğimde bu gerizekalı kıza "amı açsana" yazmıştı. c yi unutmuştu. ama
    gönderdi bir anda mesajı.
    +of ulan niye söylemiyorsun.
    -bırak bu işleri demek ki bunu düşünüyorsun ki bunu yazdın. bir söz var hatta böyle. şimdi aklıma
    gelmiyor.
    daha sonra kız çok ciddiyim bir anda msni kapattı. bu mala o akşam baya gülmüştüm. açtı gta yı
    oynamaya başladı. gta da vice city. herif hala inşaat patlatma görevlerinde kalıyor. gerçi bende
    geçemiyorum. o gece yarını düşünerek yattım. mal gibi sokaklarda dolaşacaktım.
    sabah uyandım. sanki okula gidecekmişim okul kıyafetlerimi giydim ve evden çıktım.
    evden çıkınca iyi mallaştım. nereye gidecektim ne yapacaktım hiç bilmiyordum. zaten telefon falan
    da kullanmıyorum biriyle de iletişimim kuramam. denizle de önceki gün bir plan yapmamıştık.
    anlaşılan sap gibi kalmıştım ortada.
    ilk önce yorulana kadar caddeleri sokakları arşınladım. yürü yürü aynı yere geliyordum. tak gibiydi
    istanbul, nefret ediyorum bu şehirden. paranız yoksa her yer berbattır zaten. daha sonra bir
    otobüs durağına oturdum. 1 saat kadar kaldım. yoldan gelen geçeni izledim aptal aptal. vücudum
    öyle uyuştu ki ayağa kalktığımda kırılacağımı zannettim.
    bir ara iyice saçmaladım. hala da yaparım bunu. öncelikle bir kız seçersiniz. elbette güzel olmalı.
    ardından onu takip edersiniz. öncelikle güzel fizikli bir kız buldum. üzerinde okul kıyafeti olan bir
    liseliydi. ben bu şeylerden hiç kaçınmam. siz de korkmayın. takip edin konuşun. bunları
    yapamayacak kadar da özgüvensiz olmamalı insan.
    ···
  18. 43.
    0
    deniz beni görünce yanıma geldi, yine o kendine has gülümsemesiyle. yanında da derya vardı.
    deryanın yanında da erkek arkadaşı. bu kızın erkek arkadaşı olduğunu bilmiyordum. gerçi kimse
    hakkında bir şey bilmiyordum. çocukla tanıştım. ardından dördümüz yürümeye başladık ki ben bu
    tip gruplardan one direction dan bile daha çok nefret ederim.
    dört ergen olarak yürürken derya mal mal konuşuyordu:
    -ya aşkım bugün nereye gidelim?
    +bilmem aşkım sen nereye gitmek isterdin?
    (iç ses (me): ya bu huur çocuklarını giben yok mu ahali tecavüz edin ulan bunlara)
    -senle olsam yeter aşkım.
    +aynen bebeğim.
    36 t cebeci taksim otobüsünden sonra midemi bulandıran en büyük konuşmalardandır bunlar.
    ardından deniz konuşmaya başladı bu sefer:
    -naber zapa.
    +iyilik işte. sen ?
    -ne ben?
    +nasılsın yani.
    -iyiyim bende. ne yapalım?
    +bize gel istersen?
    -bugün sen bize gel istersen. çünkü kardeşime yemek yapmam lazım.
    +olur.
    sanırım bu yüzden ben bu kızla dieğr çocuk derya ile beraberdi. çünkü ben derya ile birlikte olsam
    onu ağzını yüzünü giberdim.
    ardından yolda ayrıldık derya ve gerizekalı arkadaşıyla. denizin evine doğru yürümeye başladık.
    denizlerin evi bir apartman dairesiydi. güzel bir evdi. içeri girdiğimizde evde kimse yoktu. kardeşini
    sordum:
    -kardeşim yok benim.
    +neden kardeşine yemek yapacağını söyledin?
    -senin yüzünden gerizekalı. ya sen ne mal bir çocuksun bir şeyi mi merak et be. hakkımda hiçbir
    şey sormuyorsun.
    +boşver sen de bana sormuyorsun.
    -cevap vereceğini bilmediğimden sormuyorum. ya senin ben .. neyse.
    +kardeşin var mı?
    -yok.
    +daha sorayım mı?
    -sor.
    +tek çocuk musun?
    -ya gibtir git şuradan valla. yemek yer misin?
    +şimdi de sen mi bana soruyorsun. güldüm bunu söylerken. ardından o da güldü. aslında ben
    ciddi söylemiş olabilirim.
    -kuru fasulye yer misin?
    +nefret ederim.
    -pilav tavuk var.
    +lokanta mı burası böyle? bizim evde hiç böyle yemekler olmaz öğlenleri.
    -bizde de dün kalmış.
    +iyi bir pilav tavuk yerim.
    ardından yemeği pişirdi deniz. mutfakta masaları vardı. karşılıklı oturduk. ne o konuştu ne ben.
    yemeğin pişmesini bekleyerek birbirimize bakıyorduk. ama ben müdür yardımcısını
    düşünüyordum. sorun yaratabilirdi bin.
    deniz yemekleri koydu önümüze. yine kendimi kötü hissettim. utanıyordum böyle şeylerden.
    kendini büyükmüş gibi hissetmek iğrençti. ama yemek güzeldi, o yüzden fazla düşünmeden
    yedim. deniz tabakları kaldırdı. ardından tekrar masaya oturdu. yine aval aval birbirimize
    bakıyorduk. keşke başka odaya gitseydi, ben de peşinden giderdim. sessizlik iyice canımı
    sıkmaya başlamıştı:
    -deniz başka odaya mı gitsek?
    +neden?
    -burası mutfak.
    +yani.
    -mutfakta oturmamız normal mi? neden salonda oturmuyoruz. televizyonda izleriz.
    +sadece bunun için mi?
    -yani belki yatarız.
    +sen hiç ağzını tutamazsın değil mi?
    -normalde tutarım da senin yanında gerek yok diye düşünüyorum.
    +ben de senin yanında tutmayayım olur mu?
    -tabi ki olur.
    +senin dışında 3 kişiyle yattım.
    -oha be. (anlık refleksti. ve kıpkırmızı oldum. laftan dolayı değildi kırmızı olmam)
    +hepsi de bu sene.
    -yuh kızım ya. sahi sen neden benle çıkıyorsun?
    +tuhafsın , iğrençsin, zeki misin aptal mısın belli değil.
    -başka söyleyeceğin bir şey varsa söyle. lezbiyen falansan da olur.
    +yattığım 3 kişiden biri kızdı.
    -dalga geçiyorsun değil mi?
    +hayır. bir çok kız sınıftan bir kız arkadaşıyla merak edip yatmıştır. birbirlerini yalamışlardı.
    -tamam tamam anlatma.
    +salona geçelim mi?
    -yatacak mıyız?
    bir şey demedi ve güldü.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    0
    salona geçtik. televizyonda number one tv yi açtı. çok güzel şarkıcılar
    vardı. iyice tahrik oldum. denizle yan yanaydık. ama elimi bir yerine atsam mı atmasam mı diye
    muallaktaydım. bu arada söyledikleri doğru mu hala bilmiyorum. şu kızla falan yatma meselesi.
    ama mahalleden bir arkadaşım da aynı sınıftan iki kızı sevişirken gördüğünü söylemişti. 31 ci bin
    yalan da olabilir tabi.
    salonda oturuyorduk. okul kıyafetini çoktan çıkarmıştı. ne ara gidip çıkardı hatırlamıyorum. altında
    pijama üstünde tişört vardı. ama vücut hatları dahada belirgindi. daha fazla kendimi tutamadım.
    önünde dizlerimin üzerinde durdum. yani parkenin üzerinde. pijamasını indirip kafamı vajinasına
    arkaürdüm. kikirdemeye başladı. "sen sırf bu bacak arasındaki yüzünden ölebilirsin " dedi. ölmek
    için daha yüce bir amaç mı vardı sanki. pijaması bileklerindeydi. külodunu da indirmiştim
    baldırlarına. yalamaya başladım vajinasını. yine kafamı bastırıyordu. ve yine kısık kısık inliyordu.
    öncekinden daha güzeldi. pijamalar daha tahrik edici olmuştu birden. sağ elimi tişörtünün içinden
    geçirdim ve göğüslerinden birini sıkmaya başladım. sol elim belini kavramış vaziyetteydi. deniz in
    vücudu titremeye başladı . sara krizi geçirmişçesine titriyordu kız. inlemeleri diğer dairelerden
    duyulabilirdi. tam vücudunu koyvereceği anda kapıda anahtar sesi duyuldu. anahtar kapıyı
    zorluyor ama açamıyordu. çünkü diğer anahtar kilidin üzerindeydi. hemen toparlandı deniz.
    yüzünde boşalmakla boşalmamak arasında gidip gelen birinin yüz ifadesi vardı. kendine çeki
    düzen verdi. hemen defterlerinden birini mutfağa arkaürüp açtım. bu sırada kapıda ki iyice
    zorlamaya başlamıştı. deniz kapıyı açtı. gelen annesiydi. mutfağa girdi elinde poşetlerle. ardından
    beni gördü:
    -merhaba oğlum .
    +merhaba teyze.
    +-anne bu zapatista dedi deniz.
    -memnun oldum oğlum.
    +bende.
    -ders mi çalışıyordunuz.
    +-evet anne .
    -iyi iyi çalışın.
    hissettiğim korkunun haddi hesabı yoktu. neyse ki tehlike geçmişti.
    deniz mutfağa geldi. önümüzde ki deftere sap sap bakıyorduk. ben gideyim mi diye sordum.
    neden dedi. aklıma söyleyecek bir şey de gelmedi. kafamı eğdim önümde ki deftere bakmaya
    devam ettim. defterde de yazı yoktu doğru düzgün. sadece şekiller çizilmişti. 5 10 derken yarım
    saat oldu hala aptal aptal deftere bakıyoruz. artık dayanamadım:
    -deniz ben gidiyorum.
    +hehe iyi de niye bu kadar heyecan yaptın?
    bir an gaza gelmişim herhalde. sesim bana normal gelmişti.
    -sonra görüşürüz.
    +tamam.
    denizlerin evinden çıkıp eve doğru yol aldım. abim bu sefer evdeydi. ayrıca annem de öyle. bize
    gelmediğimiz iyi olmuştu. odaya geçtim abimin yanına. sınıfından bir arkadaşı vardı.
    konuşuyorlardı:
    -oğlum o kız o kadar güzel değil ya (mal abimdi bu)
    +nasıl güzel değil lan sarışın bembeyaz kız işte. ben de yan yataktayım bu sırada. bu iki odun da
    bilgisayarın karşısında msn açık vaziyette bunları konuşuyorlar.
    +lan açtı açtı oturumu. yazsana bir şeyler.
    -kendi hesabından yaz lan. ya uzatma işte.
    abim bu söz konusu kıza slm nbr ödev var mı falan yazarken yanında ki herif neredeyse orgazmın
    eşiğine gelmişti. hele kız cevap verdiğinde bir kişneyişi vardı ki, ingiliz atı huur çocuğu kızı gibse
    bu kadar gaza gelmez.
    bu herifler kişnedi ben yattım bu muallakler neredeyse boşaldı ben yine yattım. ve akşam oldu.
    babam eve girdiğinde annem noldu falan diyordu. şak diye bizim odaya daldı.
    -uzaklaştırma mı aldın okuldan?
    +hayır.
    -doğruyu söyle.
    +evet 5 gün. (baskıya gelemem)
    -oğlum sen adam olmayacak mısın ya?
    +baba ilk kez bir şey yapıyorum sakin ol.
    -o 5 günü çalışarak geçir de aklın başına gelsin. yarın sabah hazır ol.
    gibik müdür yardımcısı. bu arada abimin arkadaşı da bana bakıyordu. bin hala gitmemiş. iyice
    moralim bozulmuştu. acaba yarın nereye gidecektim. "abi biraz kalkta oynayayım" dedi. "oğlum
    dur hatunu ayarlıyoruz" dedi. konuşmalarına baktım. kız bunlara deli misiniz? yazmıştı. neyse ki
    ananızı giberim falan yazmamıştı herhalde öyle dese bunlar kızı aşık ettiklerini falan sanırlardı.
    ertesi sabah erkenden uyandım ama yataktan çıkmadım. babam unutsun beni diye dua
    ediyordum. heyecandan kalbim yerinden çıkacaktı. bir yandan da odaya baktım kişneyen bin
    gitmiş mi diye. neyse ki yatıya kalmamıştı en azından. abim uyanıp üstüne giyindi. kendi giyindiği
    gibi beni de rahat bırakmıyordu. dürtüp dürtüp kalk diyordu. sinirlenip kalktım:
    -ne dürtüyorsun amk ya.
    +okula gitmiyor musun?
    -uzaklaştırma aldım ya. dün duymadın mı babamı.
    +uzaklaştırmamı dedi dün gece o?
    cevap bile vermedim yatağa yattım. bunun başarılı olduğu eğitim sistemini gibmeliler.
    abim evden çıkınca gerilimim daha da arttı. artık yalnızdım. bir anda babam odaya daldı. uyuyor
    numarası yapıyordum. babam dürtmeye başladı bu sefer. kalbim şiddetli şekilde atıyordu. derken
    odaya annem girdi. önce üzerimden yorganı attı ardından bildiğiniz sırtıma vurdu. yanlışlıkla
    gözlerimi açtım, kaybetmiştim. kahvaltıyı yapıp üzerimi giyindikten sonra babamla yola koyulduk.
    dışarı da olmak berbat hissettiriyordu.
    babamın arabasıyla giderken midem ağrımaya başladı.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    0
    "baba yarın gitsem olur mu" dedim. cevap
    vermedi. şimdiki aklım olsa "sen benim için bir tanrı modelisin bin fight clubu izledin mi cahil
    lümpen" demezdim yine de. levye yi alır gebertirdi beni. 30 dakika kadar olmuştu yolda ilerleyeli.
    bir binanın önünde durduk. gel benimle dedi. arkasından yürümeye başladım kurbanlık koyun gibi.
    ne var yani benim de kız gibmişliğim vardı neden kendini bu kadar üstün görüyordu?
    binanın alt kısmına girdik. depo gibi bir yerdi. içerisinde atölyeler olan bir binaydı. babam beni
    ustabaşıyla tanıştırdı. "eti senin kemiği benim" dedi. klişe yetmezliğinde ölecekti herifler. ustabaşı
    nasılsın yeğenim dedi. iyiyim abi dedim. gel bakalım elin nasırlansın biraz dedi. "abi merak etme
    az osbir çekmedim" dese miydim diye hala düşünüyorum. burası bir sayacıydı. saya ayakkabının
    deri kısmıdır. gerçi ben de pek anlamıyorum ya. saat sabahın 8 iydi ve iş başı yapılmış haldeydi.
    etraf ölü balıklar gibi duran insanlarla çevriliydi. bir korku aldı bedenimi. hüzün kapladı
    düşüncelerimi. ilk kez lise bile güzel göründü gözüme. hem güzel kalçalı güzel göğüslü kızlar
    vardı. burada göbekli kıllı herif doluydu. önüme tabanları verdiler. tabanalr iplerle yanyana
    dizililerdi. o ipleri kesmem istendi. başladım kesmeye. saate baktım 3 dakika geçmişti. etrafta
    kimse olmasa eminim hüngür hüngür ağlardım. sevgikoyayım kapitalizm.
    iyi geceler.
    işte zaman akmıyordu neredeyse. Tabanları tekliyordum yenileri geliyordu, tekliyordum yenileri
    geliyordu. Oturduğum yerin tam karşısında saat vardı. Özellikle bakmamaya çalışıyordum saate
    ama hep gözüm kayıyordu. Bir süre saate hiç bakmadım. Ardından bir anda sevinçle artık yarın
    olmuştur diyerek saate baktım. 8.30 du. O an yemin ederim gözlerim doldu. Geçmiyor mu lan bu
    zaman diyordum. Sayacı da herkes büyükçe bir masanın etrafında otururdu. Yan yanaydınız yani.
    Bir anda konuşmaya başlardı herifler:
    -yauv abicim sen o ciğeri hiç elazığ da yedin mi?
    +yok abi yemedim.
    -yav yok böyle bir şey.
    herifler yemek programı çeviriyorlardı. Ardından futbol, siyaset. Yanımda bir adam durmadan beni
    konuşturmaya çalışıyordu:
    -ee genç var mı manita durumları?
    +yok abi.
    -niye yok oğlum. Bu yaşta vericen odunu.
    +hehe haklısın abi.
    -tabi haklıyım lan. Hiç gibmedin mi?
    (bakınbeyler, bazılarınız bu konuşmaları abarttığımı sanabilir. Ama size yemin ederim
    abartmıyorum tam tersine hafifleştiriyorum. Bu tip yerlere çalışanlar ne demek istediğimi anlarlar)
    +yok abi hiç yapmadım.
    ardından radyoyu açtılar. işte bu kısım benim en nefret ettiğimdi. Arabesk ve türkü dinliyorduk.
    Eğer başbakan falan olsam direk bu işyerlerinde müzik dinlemeyi yasaklarım. Dinlemek isterlerse
    illa it’s my life, tuttu frutti ismail, we will rock you, frantic tarzı şarkılar dinleyebilirler. Moral falan
    kalmıyordu adamda. Sonra saate baktım 8.45. zaman ve gerçeklik kavrdıbının sevgi koyayım.
    Tabanları tekledikten sonra usatabaşı “gel koçum ciddi bir şey yap” dedi. Tabanları teklemeyi bu
    kadar hafife alması sinirimi bozdu. Yani ben onları teklemesem bütün iş aksardı bana göre. Ben
    kilit oyuncuydum. Diğerlerinin ne yaptığını giblemiyordum.
    ustabaşının yanına gittim. Sayayı bir bütün haline getirmeden önce sittin tane parçası vardır. O
    parçaları diğer bir parçaya yapıştırırsınız dikersiniz ardından yine birkaç işlemden geçer.
    ustabaşı sandalyemin yanına geldi. Ve ne yapmam gerektiğini gösterdi. Solüsyon denen bir
    yapıştırıcı var. Bu yapıştırıcıyı süngerle ıslatıp o solüsyonu belli parçaları yapıştırmak için
    sürüyorsunuz. Bana bunu öyle bir anlatıyordu ki dedim herhalde bunu yapmazsam dünya yok
    olacak:
    - bak koçum bu iş çok önemli. Sakın berbat etme parçaları. Gösterdiğim yerin dışına taşırma.
    Tamam mı?
    +tamam .
    -daha yüksek.
    +tamam.
    -bağırlan bağır sesin çıksın.
    +tamam huur tamam gibtir git lan . real: tamaaaaaaam abiiii.
    Bu tip işleri yapa yapa saat 1 i buldu. Saat 1 i bulana kadar bir çok siyasi konu tartışılmış , her
    türlü futbolcu her türlü türk takımına getirilmişti.
    öğlen arasında yemek yerdiniz veya ne yapmak isterseniz. Dedim an bu an kaçayım. Ama çalışan
    muallaklerden biri yanımdan ayrılmıyor. “sayacılık yetenek ister. Herkes sayacı olamaz.” Bir anda
    bütün sokak her türk sayacı doğar diye başlasaydı keşke. Herif yaptığı işi çok fazla önemsiyordu.
    Tümünü Göster
    ···